ALEVİLİK NEDİR, NE DEĞİLDİR YOLCULUĞUMDA ŞÜPHECİLİK ve BİLİM (3)

ALEVİLİK NEDİR, NE DEĞİLDİR YOLCULUĞUMDA

ŞÜPHECİLİK ve BİLİM (3)

Son yazımızda “Özgür İrade” kavramını incelemiş ve özgür iradenin teist inanışlar yoluyla nasıl yok edildiğinin üzerinde durmuş, insan iradesinin bir üst akıl olan tanrıya ihale edilmesinin, toplumsal hayata ne gibi etkileri olduğuna dair bir tartışma geliştirmiştik.

 

Aynı doğrultuda devam edecek olursak, bu yazımızda ve devam edecek yazılarımızda Bilgi, Hak, Hakikat ve Emek kavramlarından birbiri ardı sıra bahsetmemiz gerekecektir. Aslında bu kavramlara önceki yazılarımızda kısmen dokunmuş ve tadında bırakarak geri çekilmiştik. Şimdi ise aynı kavramları, tarihsel koşullarına ait somut bağlamlarından koparmadan daha derinlemesine ele alacağız. Ancak tartışmaya başlamadan önce, şu aralar ziyadesi ile moda haline gelen bir başka konuyu ele almak zorunda olduğumuzu belirtmek isterim. Moda olan konu şu; “Alevilik ve Göbeklitepe”.

 

Bilinen insanlık tarihinin günümüzden yaklaşık 11.700 yıl gerisine gittiğimiz Göbeklitepe’de Alevilik aramaya kalkan canlarımızın da Bilgi, Hak, Hakikat ve Emek kavramlarının içeriğini tartıştığımız bu yazıda, aradıkları bazı cevapları bulacaklarına inanıyorum.

 

Hafızamızı tazeleyelim, evvelce Hak kavramının anlamlarından birinin “Gerçek” olduğunu, gerçekler manzumesinden oluşan gerçeklik ifadesinin de “Hakikat” kavramına denk geldiğini söylemiştik. Ayrıca gerçeğe ulaşmak için bilgiye ihtiyacımız olduğu üzerinde durmuş ve bilgiye nasıl ulaşacağımız yönündeki düşün yolculuğumuzda, bilimsel verileri esas almamız gerektiğinin altını çizmiştik.

 

Bilimsel deney, test ve gözlemlerle bilgiye ulaşmanın yanı sıra, Antik Yunan’dan bu yana, bilgiye ulaşma eyleminin yollarını arayan düşünürler dört ayrı görüş ileri sürmüşlerdir. Bunlar ;

 

  • Deneysel (Bilimsel, Duyusal) Yollarla elde edilen bilgi
  • Sezgisel (Kalp Gözü-İlham-Vahiy) Yollarla elde edilen bilgi
  • Akıl Yürütme Yoluyla elde edilen bilgi
  • Bilgi (Mutlak Bilgi) edinilmesi mümkün değildir

 

Yukarıdaki tanımlama ve sınıflandırma, felsefe tarihine gömülmeden, öz itibarı ile hangi yöntemin neyi kapsadığına kısaca işaret etmek amacı ile tadımlık bir girizgahtan başka şey değildir. Zira bu yazımızın konusu, önceden ifade ettiğimiz ölçüde başkaca kavramlar olduğundan şimdilik buraya daha fazla değinmeyeceğiz.

 

Hak kavramı, “Gerçek” anlamına geldiği gibi, aynı zamanda emek veya edim karşılığı kazanılan ücrettir. Emek veya Edimden söz edebilmek için, en az iki gerçek veya tüzel kişi arasında yükümlülük doğuran bir ilişkinin var olması gerekmektedir. Örneğin, üretim ve bölüşüm ilişkisi içinde, üretimi gerçekleştirenin ortaya koyduğu emek, hakkı doğuran en önemli unsurdur.

 

Hak kavramı, Alevilik’te “Ortak Üretim-Eşit Paylaşım” ilkesi ile somutlaşmış, Hak Arama fiili ile pratik hayata geçirilmiştir. Özellikle Erkân-ı Cem’lerde “Dar” (Halk Mahkemesi) kurmaktaki maksat, kişiler arası ilişkilerde hakkı olanın hakkını alması, eşitliğin sağlanması, adaletin yerini bulması ve nihayetinde rızalık makamına erişilmesidir.

 

Bilinen insanlık tarihinde hak kavramının ortaya çıkması ve hak arama mücadelesinin toplumsal meşruiyet kazanması, sınıflı toplumların ortaya çıkması ile mümkün olmuştur. Bu durumda Alevilik tarihi ile ilgili en önemli tespitimiz, Alevilik’in sınıflı toplumlarla birlikte ortaya çıktığı gerçeğidir.

 

Sınıflı toplum ilk olarak ne zaman ortaya çıkmıştır ? Göbeklitepe’de ilkel komünal toplum mu, yoksa sınıflı toplum modeli mi vardır ?  Bu sorulara cevaplar verebildiğimiz ölçüde Alevilik tarihinin başlangıç noktasını da bulmuşuz demektir.

 

Buzul çağının sonundan itibaren ki bu tarih ortalama M.Ö. 14.binyıl civarlarıdır. Günümüzde, Güney Anadolu ve Mezopotamya bölgesini de içine alan “Verimli Hilal” denilen bölgede yapılan arkeolojik kazılar neticesinde, mezolitik çağdan (Orta Taş Çağı) kalma birçok kalıntılara rastlanmıştır. Günümüzden 12.bin yıl önce inşa edildiği anlaşılan Göbeklitepe, bugüne kadar bulunan kalıntılar içinde en eskisi olma özelliğini de koruyor. Pekiyi Göbeklitepe’de sınıflı toplum var mıydı ?

 

Göbeklitepe, henüz paleolitik çağın (Eski Taş Çağı) sonrasında, mezolitik çağda (Orta Taş Çağı) hayat bulmuş bir yerdir. Yani o dönemde henüz bitkiler (Tahıllar) evcilleştirilmemiş ve ekilip biçilmeye başlanmamıştır. Dolayısıyla tarım henüz var olmamış, insanlar avcı-toplayıcı olarak ilkel kömünal bir yaşam sürmektedirler. Vel hasıl-ı kelâm, insanlık henüz sınıflı topluma geçmemiştir. Göbeklitepe’de Alevilik aramak, hem Alevilik’in gerçeğine hem de sosyoloji bilimine aykırıdır.

 

O halde ilk sınıflı toplum ne zaman kurulmuştur ve ilk sınıflı toplum yapısı nedir ? İşte bu soru, bizleri biraz daha Alevilik tarihinin başlangıç noktasına yaklaştıran en gerçekçi sorudur. Çoklu disipliner bir bakışla, çeşitli bilim dallarının ortak bulgusu ve günümüzdeki en güncel bilgiler doğrultusunda, Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasında yaklaşık M.Ö. 8.000 civarlarında yaşanan Neolitik Devrim (Cilalı Taş Çağına Geçiş) sonrası yerleşik hayata geçilmesi ile gelişen süreç, sınıflı toplumların oluşmasına zemin hazırlamış ve yaklaşık M.Ö.3.000 ile M.Ö.2.500 yılları arasında yaşanan Erken Tunç Çağı döneminde Köleci Toplum modelinin ortaya çıkışı ile sınıflı topluma geçilmiş olduğu bilinmektedir.

 

Tüm bu bilgiler ışığında, Alevilik’in başlangıç tarihini günümüzden 5.000 yıl önceden daha eskiye götürmek mümkün değildir. Kaldı ki günümüzden 12.000 yıl öncesine ait olduğu bilinen Göbeklitepe’de Alevilik aramak, en hafif ifadeyle hayalci romantizimden öteye gitmeyecektir. Alevilik gerçeklik yolu ise bize düşen şey, bilimin izinde en gerçekçi cevabı bulmaya çalışmak olacaktır.

Devam edecek…

Felsefe yoldaşınız, bilim yardımcınız olsun.

Gerçekler demine, Aşk ile.

Murat KILIÇ

07.10.2020

2 Comments

  1. Fransa’da müzede bulunan gueda silindirleri yaklaşık 12 bin yılık ve bu günkü cem hiti bire bir saz ve Hızır kültü var araştırmaların ucu açık bırakılmalı bence

  2. Aleviliği sınıflı toplumla başlatmak veya gerekçelendirmek, insanlığın yaşadığı polotesit, dualist ve monotesit tarihsel gerçekliği ya inkardır veya bilinçli olarak görmezden gelmektir. Alevilikteki sazlı, sözlü inanç ritüeli, Ana değeri, eşit yaşam düşüncesini sayın yazar; marksizme mi bağladınız yoksa metafiziğe mi? Ana Tanrıça kültür görülmeden ve bunun dünya insanlığına etkisi analiz edilmeden, kimse bilimsellikten bahsedemez. Sınıflı toplumlar Tek Tanrılı Dinleri doğurup, bunun dışında Alevilik gibi Neolitikten gelen tüm kültüleri yok etttiğini görmemek, derin bir bilgi eksiliği ya da bilinçli çarpıtmadır.

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.