Alevilik, Aleviler ve Asimilasyon (6)

10806375_1602994403267191_1816204286292211726_n

Alevilik, Aleviler ve Asimilasyon (6)

Asimilasyon olgusu biraz da, Alevi Erkânı’nın temel ilkelerinde ki aşınmada veya sapmada aranması gerektiğini düşünüyorum. Temel ilkelerde aşınma veya sapma olarak adlandırdığım bu olumsuz durum, kendisini, Aleviliğin sosyal yapılanması içinde göstermektedir. Bu olgu Alevilikle ilgisi olmayan ve Aleviliği dejenere eden günümüz dedelik kurumu, kan bağı silsilesiyle yanlış bir mecrada oluştu. Yol Erkan yürüten dedelerin kan bağıyla soy silsilesine bağlı olması, çoğu kez Yol Erkânı ehil olmayan kişilerin yürütmesi olayıdır ki, bu yanlış, Aleviliğin kendi içinde yozlaşmasını, asimilasyona açık konuma gelmesini sağlayan önemli ve ciddi bir etkendir.

Yol Erkan yürütecek pir veya dedeler, aslında, Aleviliğin Dört Kapı kademeli prensibi içinde eğitilir, bir Mürşit Dergâhı’ndan ‘El almak’ (izin) koşuluna bağlıdır; bu duruma, ‘Ocak soylu’ denir. Aleviliğin Dört Kapı öğreti kurumunun ‘Şeriat kapısı’ denilen ilk kapısında Alevi olan herkes ‘Âdemoğlu’ sayılır. İkrar Cemi’nde musahip olanlar, tarikat kapısından girmiş, ‘Yol oğlu’ kabul edilir. Tarikat kapısında Yol Erkan’a hizmetleri, topluma maddi manevi katkıları, becerileri, adil ve dürüst kişilikleriyle öne çıkanlar, kendi nitelik ve meziyetlerine uygun musahipli birisiyle ‘Mürşitler Cemi’nde, ikrar töreniyle musahiplikten bir derece ileri olan ‘Aşina’ olur; böylece, üçüncü kapı olan ‘Marifet’ kapısından girer, ‘Eren’ sıfatı ve niteliği kazanırlar.

Mürşitler Cemi’nde aşina’lık ikrarıyla ‘Eren ‘ sıfatı kazanan kişi, aynı zamanda ‘Yol Erkan yürütmeye ehil’ pir veya dede yetkisi ve sorumluluğu almış olur. Bu sorumluluk ‘Eren kişi’nin dünyevi tutkulardan arınmasını, daha ileri düzeyde daha da olgunlaşmasını, Alevi kadim sırlarını öğrenip kavramasını, gerçek anlamda ‘İnsan-ı Kamil (Bilge) olmasını sağlayacaktır. Dördüncü kapı denilen ‘Hakikat Kapısı’, Aleviliğin tüm sırlarını içeren Bâtıni felsefeyi yeterince kavramış, Alevi sırlarının aleni konuşulduğu ‘Mürşitler Kurulu’ niteliğinde bir makamdır. Bu makama erişen kişiler, Marifet kapısında yeterince olgunlaşmış, tüm dünyevi ve beşeri tutkularından arınmış, musahipli ve aşinalı erenlerden birini ‘Çiğindaş’ (*) tutunmuş, kelimenin tam anlamıyla ‘İnsan-ı Kamil’ (Bilge-Arif) mürşitlerdir.

Yukarıda özetleyerek açıklamaya çalıştığım, Alevi Yol Erkânı’nı yürütmeye ehil dedeler, Aleviliğin Dört Kapı öğreti hiyerarşisi içinde eğitilmekte ve yetiştirmekteydi; doğru olan da budur. Günümüz dedelik kurumunun kökeni, Erdebil Tekkesi’nin soy silsilesine dayalı Şii-İslam geleneğinden aşırılmış, Selçuklu ve Osmanlı’nın Anadolu da toplumsal taban yaratmaya yönelik söz konusu dönemde var olan Alevi ocakları ve dedelere ‘Seyit/İmam’ soylu şecere uydurmasına dayandığı döneme ait yazılı belgelerde açıktır. Bu bağlamda şeriatçı Arap imamlara övgüler dizen ve ağıt yakan mevcut dedelerin ve ‘Alevi Ocağı’ diye yutturulan ocakların gerçeklik açısından Alevilikle uzaktan yakından hiçbir ilgisi, ilişkisi yoktur.

Günümüzde, özellikle Cem Evleri’nde ve toplu yemeklerde Kuran okuyarak, Kuran ayetlerinden alıntı yaparak Aleviliği açıklamaya çalışan dedeler, bir yandan Alevilik konusunda ki cehaletlerini Kuran gölgesinde gizleme, kendilerini “Bilge” gösterme ve toplum üzerinde etkin olma telaşı içindeler. Diğer yandan bilerek veya bilmeyerek devletin çağdışı ve bir insanlık suçu olan asimilasyon politikasına, hem de Alevilerin gözünün içine bakarak katkı vermekteler. Aleviler asimilasyona ciddi manada karşı iseler, içlerinde ki bu olumsuz unsurları kapı dışarı etmek zorundadır.

Bu görev ve sorumluluğun vebali Alevi örgüt yöneticilerinin üzerindedir. Sorunun aşılması için yerine getirilmesi gereken zorunlu görev; olanakların elverdiği kısa sürede bir ‘Alevi Enstitüsü’ kurmayı programlarının başına almalılar. Bu kurum, tüm ayrıntı ve incelikleriyle Alevi tarihini, cem ritüellerinin tarihsel kökenini, bu ritüellerin sosyal anlamını ve günümüzle bağını kuran araştırmalar yanında, özellikle de, dede ihtiyacının karşılanması için, çağa uygun bilgiyle donanımlı bilge ve arif dedelerin yetiştirilmesi yönünde ciddi, planlı ve yeterli programla faaliyete geçilmesi gerekmektedir. Devletin Aleviler üzerinde oynadığı oyunları boşa çıkarmak, kurduğu plan ve tuzakları parçalamak için harekete önce kendi bünyelerinde ki olumsuzlukları temizlemekle başlamalıdır.

(*) Çiğindaş, Alevi Erkânı’nın algı ve anlayışına göre, yeteri kadar olgunlaşmış, bilgisel düzeyde (ruhen) aynı duygu ve değerleri içselleştirmiş, Hakikat Kapısı’nda mürşit makamında buluşmuş iki kişinin bedenen de birleşmesi anlamındadır. Yani, tarikat kapında ki musahipliğin, hakikat kapısında daha ileri ve dar bir örgütlenme biçimi.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.