SIKINTILAR DEVAM EDİYOR (Mehmet KABADAYI)

SIKINTILAR DEVAM EDİYOR

Mehmet KABADAYI.

“Güneş, diz çökenlerden önce ayakta duranları aydınlatır.” Chinua ACHEBE

 

Dünyanın döndüğünü, tüm dünyanın büyük bir değişim ve dönüşüm içinde olduğunu, köprülerin altında çok suların geçtiğini geç olsa da işbirlikçi asimilasyoncular da anlayacaklar. Çünkü teknolojik imkânların zirveye ulaştığı bir dönemi yaşıyoruz. Herkesin elinde bir akıllı telefon, anında resim çekiyor, kayıt yapabiliyor ve canlı yayın yapabiliyor! Bu nedenledir ki, günümüz koşullarında çoğunlukla hiçbir iş, eylem ve söylem gizli kalmıyor. Anında kamuoyuna servis ediliyor. Bu anlamıyla kapalı kapılar arkasında bazı işler kotarıp kamuoyundan gizleme döneminin sonuna geldik diyebiliriz.

Değerlerimizin içine ustaca yerleştirilmiş bazı tabular, katı kalıplar yerlerini tartışmaya, irdelemeye, sorgulamaya ve açıklığa terk ederken, inanç sömürüsünün tezgâhtarlığını da terk etmemekte direnenler de yok değil! Ancak inanç sömürüsünün tezgâhtarlığını yapan işbirlikçiler, sorgulamanın önüne çelikten kaleler ve barajlar yaparak irdelemeyi ve sorgulamayı durdurmaya çalışmanın mantıksızlığını eninde sonunda anlayacaklar. İktidarlarla ve kimi belediyelerle bir olup asimilasyonun üçlü sacayağını oluşturan asimilasyoncu işbirlikçiler kendileri istese de istemese de deşifre olacaklardır. Günümüz koşullarında bu kaçınılmaz bir durumdur.

 

     DEVLET, LAİLKİK VE DİYANET

      Günümüzde yaşadığımız tüm sorunların kaynağını oluşturan tarihi yanlışlığın, yanılgının ve haksızlığın kötü bir şekilde alışkanlığa dönüşmesinin ülke çapında yeni sorunlar yaratmaya gebe olduğunu görmemek imkânsızdır. Ancak ve ancak  “üç Maymun”  rolünü oynayanlar bu durumu görmek istemezler!

 

    Laik bir devlet sistemi içinde olmaması gereken onlarca mesele vardır ama konumuza dair olduğu için bu kurumlardan bir tanesi Diyanet İşleri, bir tanesi de zorunlu din eğitimi’dir! Demokratik ve laik bir ülkede Diyanet İşleri gibi bir kurum olmayacağı gibi, zorunlu din eğitimi de olmamalıdır. Eğer ülkemiz gerçek manada demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti ise (Mevcut Anayasa, madde 2 böyle diyor) Diyanet ve zorunlu din dersleri kaldırılmalı, devlet, yurttaşın dinine ve inancına karışmamalı ve de dinler (inançlar) karşısında kör olmalıdır. Evet,  uygulamaya ve pratiğe baktığımızda durum olması gerekenin tam tersidir. Devlet, dinler (inançlar) karşısında kör değildir ve Diyanet eliyle dini kontrol eder durumdadır ve de Diyanet’e misyonerlik görevini vermiştir.

 

Diyanet İşlerinin son yıllarda ve son aylarda yoğun olarak Alevilerin üstüne yoğunlaşıp, asimilasyon yoluyla dönüştürme çalışması yapması yeni bir durum değildir. Tekçi devlet ideolojisinin bir kurumu olan Diyanet’in dini yaygınlaştırma çalışmaları 100 yıldır devam ediyor ve başta Alevilik olmak üzere başka inançları asimile etme, kendi din, anlayışına yedekleme çalışmalarını da kesintisiz sürdürüyor. Ancak günümüzde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bulduğu yeni yöntem çok ilginçtir ve de üzerine düşünülmesi gereken bir durumdur. Peki, neden üzerine düşünülmesi gereken bir durumdur?

 

Hepimizin de de kamuoyuna açık kaynaklar da gördüğümüz ve izlediğimiz gibi Diyanet, son yıllarda Alevilerin karşısına sahneye bazı figürler (Kuran gibi) çıkartarak, kimi Alevi kurum başkanlarıyla ve kimi Dedelerle çıkmaktadır. Anlaşılan odur ki, Diyanet İşleri Başkanı, milyarlık bütçesi, yurdun dört bir yanını saran teşkilatı ve de iletişim sistemi ile Aleviler içinde bulduğu işbirlikçiler ile Aleviliğin içine sızmakta ve “Cemevine” gidip posta oturabilmektedir. Naçizane tolumun değerlerinin içini boşaltanlara ve çürümüşlük hastalığını topluma bulaştıranlara karşı sessiz kalmamız mümkün değildir. Evet, bu dört koldan kuşatma, Yol’a aşk ile talip olup gönül veren, gerçeğe diyen yarenlerin, erenlerin, pirlerin,  dik duruşuyla aşılır diye düşünüyorum. Aşk ile.

 

   EKLER

  Diyanet Basın 4.08.2022 tarihinde Tweet’ter de, “Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, saldırıya uğrayan Cemevini ziyaret etti” diyerek bu resimleri paylaştı. (Kaynak: @DIBAliEebas diyanet.gov.tr/tr-TR/Kurumsal) Değerli canlar, yıllardır ifade etmeye çalışıyorum. Asimilasyon sadece dışarıdan yapılmıyor. Yanımızda görünen kimi kurum ve kişiler de bu asimilasyon görevinde önemli bir misyon (görev) üstlenmiş durumdalar.

 

   “Kapıları açtılar; ne ikrar ne ne rızalık ne de dar kaldı!” Dün Cami’ye siyaset sokuluyor diyenler, bugün siyasilerle ve Diyanet İşleri Başkanı ile bir oldular. Cemevinde birlikte “posta” oturup “lokma” yiyorlar… Üzülerek söylüyorum ki; mevcut Cemevlerinin çoğunluğu (%60 gibi) birer asimilasyonu hızlandırma merkezlerine düşmüş durumda! Naçizane bana göre asimilasyona dur demeye önce içimizden başlamalıyız. Benim kurumum, benim bileşenim ve benim arkadaşım deyip görmezden gelip, susar isek yarınlar bugünden de daha da karmaşık olabilir. Aşk ile.

 

Mehmet KABADAYI.

İletişim: Mehmet_k.34@hotmail.com