22 Mayıs 2004 te Berlinde Sivas katliamının 11. Yılında lanetleme gümnü için kaleme almış olduğum makalem bu güne ve Pir Sulatnın zamanına ne kadrda benziyor değilmi ? Okuyun gerçekleri hep söyledik inanmıyan cahiller AKP nin iktidar olmasını sağladılar.
26 Ağustos 2017 Berlin Ali Koçak
’’Bin dörtyüz yıllık acı dır
SİVAS KATLİAMI
Ey Vijdan sahibi insanlık.
Seslerimiz uzayın derinliklerinde yankılandı.
Sağırlar bile duydu, Sizler hala duymadınız, duymak istemediniz.
Duyun , duyunki sıra sizede gelmeden tüm acılar önlensin.
11 Yıldır hala tütmektedir dumanı 37 canın yangın yerinde.
Can pazarı, yaşam mücadelesi bir siluet gibi gözler önünde.
Alevler içinde bir kez daha yakılmıştı insanlık Türküleri ile.
Sivasta yakılan insanın yaratıcılığı, özgürlüğü, demokrasisi, sanatı
Ve dahası İnsanın kendisi idi.
Barbarlar bilmelilerki.: nekadar baskı yaparlarsa yapsınlar, nekadar yasaklar koyarlarsa koysunlar, nekadar yıkıcı olurlarsa olsunlar.
Hiç birzaman Halkların dilini, inancını, yaşam biçimini vede ilerici güçlerin Demokratik, toplumsal bir kültür ve sanat mücadelesini ortadan kaldıramaya güçleri yetmez ve yetmeyecektir.
Değerli Dostlar
2 Temuz 1993 teki Sivas katliamını anlıyabilmek için tarihsel boyutunu bilmek gerekli.
Vede Pirsultan Abdalı tanımak gerekli.
Pirsultan Abdal: Anadolu Halkının yaşam biçimini ve yaşamını Şiirleri ve Deyişleri ile dile getirmiş bir Halk Ozanı ve Kahramanıdır.
Pirsultan Abdal devletin halktan uzaklaştığı, vergilerin köylülerin omuzlarına bir yük olarak bindiği haksızlık, rüşvet ve adaletsizliğin eğemen olduğu bir dönemde yaşamıştır.
Dönemin Padişahları Yavuz Sultan Selim Çaldıran seferine çıktığında yüzbinlerce insanı barbarca kılıçtan geçirmiş ve Kanuni Sultan Süleyman ise vergileri kat kat artırarak yoksul Anadolu halkını açlığa mahküm etmiştir. Özellikle de Vali ve Kadıların uyguladıkları zülümler halkı canında bezdirmişti. Pirsultan Abdal Osmanlı yönetimine, zülmüne, baskısına ve soygunlarına karşı halkı yaklandırdığı ve isyana teşvik ettiği için tutuklanarak Sivasta idam edildıkten sonra deyişleri, türküleri şiirleri yasaklnmıştı.
Evet Dostlar şimdide olduğu gibi ozamanda yasklar göklere çıkmış toplumu mutlu edecek bolluğa götürecek en küçük bir dayanışma bugün olduğu gibi ozamanda yasaklanıyordu.
Pirsultan Abdalın Şiirleri, Türküleri ve Deyişleri dilden dile dolaşmasını hiç bir güç engelliyememiştir.
Dostlar böyle tarihe damgasını vuran bir halk kahramanı yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması gereği vardı.
Banaz halkı 1976 yılında Pirsultanı yaşatma ve gelecek kuşaklara aktara bilmek için .
Pirsultan Abdal derneğini kurar.
12 Eylül 1980 Faşist askeri darbesiyle tüm ilerici demokratik kurum ve kuruluşları yasakladıkları ve kapattıkları gibi Pirsultan Abdal derneğide kapatılır.
1988 yılında PirsultanAbdal dernrği yeniden kurulur ve Pirsultan etkinlikleri yeniden başlatılır.
1993 yılında 1 ile 4 Temuz tarihleri arasında Dördüncü Pirsultan Abdal Etkinlikleri düzenlemek amacı ile ülke çapında demokratik kitle örgütlerine mektuplar gönderilir. Ülkedeki yazar, çizer ve ozanlar çağrılır.
Derneğin çağrısına yüzü aşkın ozan, yazar, semah ve tiyatro ekibi olumlu yanıt verir.
Kültür Bakanlığı ve Sivas Valiliği desteği ile program oluşturulur.
1 Temmuz ilk günde Hasret Gültekinin türkü dinletisi ve panellerle son bulur.
2 temmuz Cuma günü etkinlik saat 10 da başlar.
İnsanlar Burciye Medresesinde yazarlara kitaplarını imzalatıyorlardı.
Bu etkinliği hazm edemeyen karşıt gurup saldırı ve katliamlarına yandaş toplamak için çevre illerde ve Sivasın içinde propaganda amaçlı ‘ Müslüman kamuoyuna’ başlıklı besmele ile başlayan bildiriler hazırlayıp geniş kitlelerine ulaştırmışlardı.
İçerik olarak ‘ Dinimize, Kuranımıza küfür ediliyor’ ‘ İslam Peygamberin ve Kitabın izzetini korumak için verilecek canlarımız vardır’ denilerek inançlı halk galyana getirilir.
Sivasta yayınlanan yerel gazeteler ve Camilerde vaazlarla halk kışkırtılır. Cuma Namazından çıkan halk Madımak oteline yönlendirilir.
Otelde kent dışında gelen 150 Aydın İnsan vardı. Bunlar saldırı karşısında valiyi, emniyet amirini, miletvekillerini parti liderlerini aramalarına rağman hiç bir yardım yapılmadı ve engellenebilecek olan bu olayı engellemediler, engellemek istemediler.
Hava kararınca elektiriklerde bilinçli kesilir. Karanlıkta yararlanan caniler bidonlarla getirdikleri benzinleri otelin girişine ve etrafına dökerek yangını başlatırlar.
Alevler etrafı sarmış kurtuluş yolu kalmamıştı.
İtfaye 500 m ötede. Vali konağı, Belediye binası ve Polis karakolu 700. 800 m yakınında.
6000 Askerle Sivas valisine yardım vermeyen tugay komutanı Ahmet Yücetürk bu vahşi olaydan sonra sokağa çıkma yasağı koymasına rağmen. Tüm caniler elini kolunu salıya salıya gitmeleri ve hatta yurt dışına çıkmaları yasaklanmamıştır.
Değerli arkadaşlar bu olanlar bize gösteriyorki.
Sivas katliamı öyle idda edildiği gibi küçük bir şeriatçı güruhun işi değildir. Aksine mağdur olarak gösterilmek istenen ‘laik cumhuriyet’ olayın perde arkasındaki gerçek failidir. Yani düzenin tüm kurum ve kuruluşları Devlet , Derindevlet denen devlet mafya ilişkisi ile düzenin partilerinin bilinci dahilinde Sivas Belediye Başkanının organizesi ile yerli gazetelerin , dinayete bağlı imamların kışkırtmaları ve Ankaradaki hükümetin insiyativi dahilinde bir kaç caninin ‘Allahu Ekber’ nidaları ile yapılmış ve işlenmiş bir insanlık suçudur.
Bu insanlık suçuna sesini çıkarmayanlar, karşı çıkmayanlar bu suçu işliyenlerle birlikte suç ortağıdır.
Bunlar devleti yönetenler, parti başkanları, ordu ve komutanları, emniyet amirleri, polisler, bakanlar özelikle iç işleri bakanı yani devletin laik cumhuriyetidir.
Sivas vahşetini örgütlüyenler, bu vahşetin infazı için destek verenler kendileri olmasalardı. O zaman onların deyimi ile üç beş .çapulcuyu önlemeleride zor olmayacaktı.
Biz iddia ediyoruzki bu olayı bizzat ‘ benim halkımla polisi karşı karşıya getirmeyin ‘ diyen Süleyman Demirel ile Vandaki otel yangını ile Sivas katliamını bir birine bilinçli karıştıran ağzı ezanlı Tansu Çiler ve olaydan haberi olmasına rağmen gereken önlemi almayan başbakan yardımcısı Erdal İnönü ve Sivas Belediye başkanı ile birlikte şeriatçıları kışkırtan ve destekliyen iç işleri bakanı Mehmet Gazioğlu Sivas olaylarının gerçek sorumluları ve failleridir.
Türkiyede bunlar ve bunlara benzer bir çok yönetici, bürokrat emperyalist uşakları devrimci, ilerici, demokratik halk hareketlerine engelleme , yok etme politikalarına Sivas vahşetinide eklemişlerdir.
Sivas katliamı bazıların gösterdiği gibi bir Alevi -Sünni çatışması değildir ve böylede değerlendirilemez.
Türkiyede İşçilerin en küçük hak arama eylemi, öğrencilerin özerk-demokratik üniversite talebi polis ve jandarma saldırısıyla, tutuklamalarla cevap buluyor. Tüm aksi söylemlere rağmen Alevi inancı, kültürü ile Kürt-Ulusunun dili, kültürü ve kimliği üzerinde baskı ve yasaklar, köy yakmalar, cezaevlerinde ilerici yurtsever tutsaklara yönelik katliam ve tecrit uygulamaları can almaya devam ediyor. Gazeteler, dergiler ve kültür kurumları kapatılıyor. Barış eylemcileri, insan hakları savunucuları tutuklanıyor, onlarca yıl hapis istemiyle yargılanıyor.
Ve dahası, Sivas ktliamın canileri, o zaman kendilerini Amerikan düşmanı ilan edenleri bugünkü hükümet Amerika ile ortaklaşa
Türkiyeyi Amerika’nın ‘Büyük Ortadoğu’ bataklığına çekmeye çalışıyorlar.
Dostlar, Arkadaşlar.
Dünyamızda ve Yaşadığımız Ülke Almanyadada durum farklı değil.:
11 Eylül den buyana tüm Dünyada olduğu gibi Almanyadada yerli ve yabancı emekçiler arasındaki etnik, dinsel, kültürel çelişkiler tırmandırılmış ve bu doğrultuda politikalar üretilip adım,adım incitmeden uygulamaya sokulmakta veya sokulmak istenmekte.
Yaşadığımız bu ülkede insanlığa ve onun değerlerini yok etmeye yönelik akla gelmeyecek uygulamalar hayata geçirilmekte. Sosyal haklardaki kısıtlamaların bu günkü boyutlara ulaşacağına hiç birimiz düşünemezdik.
Oysa tüm bunları başını sosyal demokrat bir hükümet ortaklığını yapan halkçılık adına uygulamakta.
Nekadar ilginç değilmi !.:Türkiyede de tüm kısıtlamalar, demokratlara uygulanan katliamlar, sürgünler,cezalar, köy yakmalar ve boşaltmalar birde Sivas ta işlenen canice katliam sosyal demokratların hükümet ortağı olduğu zamana denk gelmesi bize gösteriyırki. Devletlerin gerçek politikaları sosyal demokrat hükümetlerde olsa değişmeyecek. Ve emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda dünyanın heryerinde zülümler, katliamlar, açlıklar,sefaletler ve kirli savaşları devam eddecek.
Bunun için diyoruzki.: Emekçiler, üreten ve ezilen tüm insanlık kendi ortak değerleri etrafında kenetlenmelidirler.
Çünkü insanlığı ve onun değerlerini yok etmek isteyen Globalizm canavarı her ülkede ve bölgede, yörenin koşullarına göre pasivize etme, yok etme politikaları hayata geçirmektedir.
Türkiyede aydınları, sanatçıları, demokratları, alevileri yakarak, Kürt ulusunu baskı altında tutarak dilini, kültürünü yasaklıyarak, Almanyada insanları fakirleştirerek bir cente muhtaç edecek politikalar dayatarak.
Irakı hakkıymış gibi basıp alarak, insanlarını hapishanelere doldurarak işkenceden geçirip kadınların ırzlarına geçerek izzeti nefisleri ile oynanır. Diğer taraftan fakir ülkeleri de açlığa mahküm ederek herkesi kendine bağımlı duruma düşürür.
Buda bu doymak bilmeyen Global Canavarın dünyaya ve onun nimetlerine eğemen olma hırsıdır. Bu hırsın ve doyumsuzluğun sınırları belirlenmemiştir. Bütün Dünya hatta uzay onun uygulama alanıdır.
Değerli dostlar.:
Unutmıyalımki Solingende İnsanlığı yakan zihniyetle Sivas’ta insanlığı ve değerlerini yakan zihniyetin hiç bir farkı yoktur. Sadece mekan ve zaman farkı. Çünkü ikisi de İnsanlığı güzelliği salt çirkinliğin ve zülmün saltanatı için yok etmeye yönelik bir zihniyetin ürünüdür.
Pirsultan Abdal zmanı ile bu zaman nekadarda birbirine benziyor değilmi?
Zulüm aynı, ezilme aynı, aç kalma aynı.Demekki dünya durdukça ezenler, doymak bilmeyenlerde var olacaklar.
Biz ezilen, sömürülen,aydın, demokrat ve sanatçılarda kendi alanlarımızda bu düzene karşı kendi ortak değerlerimizi geliştirip enazında bir alternatif olarak karşısına koymalıyız.
Değerli arkadaşlar.
Pirsultan Abdal ‘ Bu kaçıncı ölmem. Pirsultanlar ölür ölür dirilir.’ Derken hiç bir katliamın, hiç bir soy kırımın bizleri yıldıramıyacağını göstermekte idi. Ne Maraş,ne Çorum, ne Sivas nede Gazi katliamları demokrasi güçlerin örgütlü mücadelesini durduramıyacaktır.
Bizler özelde Türkiye ve Ortadoğuda genelde Dünyamızda barışın, kardeşliğin ve özgürlüğün pekişmesi ve birdaha gitmemesi için tüm bu değerleri değer olarak kabul eden kurum ve kuruluşları, aydın , demokrat, yazar ve çizerleri bundan sonra birlikte aynı platformda zülme, sömürüye karşı insani değerleri korumak için çalışmaya davet ediyoruz.
Bu güne kadar birlikte öz veriyle çalışan kurum, kuruluş ve şahıslara çalışmalarından ve duyarlılıklarından dolayı ve sizlerinde bu duyarlılığınıza çalışma komitemiz adına teşekür ederim.
22 Mayıs 2004
Koçgiri Gemainde eV Berlin
Vorstand. Ali Koçak ’’
İlk yorum yapan olun