HAKİKAT YOL’U (Alevilik) – 18  (   Mehmet KABADAYI )

HAKİKAT YOL’U (Alevilik) – 18 

“Ben Âdem’den evvel çok geldim gittim

Yağmur olup yağdım ot olup bittim.

Bülbül olup Firdevs bağında öttüm

Bir zaman gül için hara düş oldum.” Sıdkı Baba (PERVANE)

 

Hakikat Yol’unda (Alevilikte) Hakk’a Yürüme ve Devr-i Daim: Her şeyden önce bilinmesi gereken husus şudur: nasıl ki her dinin, her inancın kendine özgü (has) belli dil, kaide, kural ve kavramları var ise, Hakikat Yol’unun da (Aleviliğin de) kendine ait, kendine özgü (has) dil, kavram ve özellikleri (a- Ocak- Ana- Pir- Mürşid- Rayber- Talip- İkrar- Rızalık, b- Cem, d) Lokma, c- Semah, e- Dâr-didar, g- Deyiş-Nefes, f- Gülbang, h- Devriye gibi) var. İşte Hakikat Yol’u (Alevilikte) bu kavram ve özelliklere dayanarak var olur.

 

Sıdkı Baba’nın (Pervane’nin) bir dörtlüğünden ve küçük bir girişten sonra Hakikat Yol’unda (Alevilikte) Hakk’a yürüme nedir, naçizane kısaca açıklamaya çalışacağım: Hakk’a yürüme her canlının mutlak suretle geçeceği kapının adıdır. Çar (4) anasır dediğimiz dört element, ateş, hava, su ve toprak insan bedenini oluşturan öz unsurlardır. Bir can Hakk’a yürüdüğünde dört ana elementle yani kendi özleriyle buluşur ve onlara karışır ve de yeni yaşamlara hayat vererek kendi özüne ulaşır. Hüdai Baba’nın “aslına ermektir hüner” deyimiyle can’ın aslına ermesi, kendi gerçekliğine yani özüne dönmesidir.

 

Hakikat Yol’u (Alevi) inancına (öğretisine) göre bir can Hakk’a yürüdüğünde sonsuz gerçekliği anlatmak için ardından “öldü” denilmez, Hakk’a yürüdü denilir. Hakikat Yol’u (Alevi) öğretisinde “ölüm” yoktur, devr-i daim ederek aslına (öze) dönüş vardır. Pir Sultan Abdal; “Bu kaçıncı ölmem hain / Pir Sultan ölür dirilir”, Yunus Emre; “Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil”, Hüdai Baba; Ölüm ölür, biz ölmeyiz” diyerek aslına dönüşü ifade etmişlerdir. Yine aslına dönüş pirlerimiz tarafından da; “Hakk ile Hakk olmak” ve “Hakk’tan geldik, Hakk’a döneceğiz” şeklinde dile getirilmiştir. Pirlerimizin de ifade ettiği gibi, “aslına ermek” yani “öze ulaşmak” sonsuz bir devr-i daimdir.

 

Pir Hünkâr Hace Bektaş Veli; “Can dediğimiz, Şah dediğimiz Hakk dediğimiz, cevherde (madde de) uyur, bitkilerde uyanır, hayvanlar âleminde hareket eder, İnsanda bilince gelir.” “Can Hakk’a yürüdüğünde, yel yele, od oda, su suya, toprak toprağa can cana gider” (karışır) der. Pir Hünkâr Hace Bektaş Veli, doğanın devr-i daim diyalektiğin birbirini etkilediği, sürekli değişip geliştiğini ve bizlerinde bu doğa emrinin yani devr-i daimin bir parçası olduğumuzu dile getirmiş ve insanın bilinçlenip gelişmesini de “hava ehli, ateş ehli, su ehli, toprak ehli diye 4 kapı-da” ele almıştır…

 

Hakk’a yürüyen can, cennete ya da cehenneme değil, Veysel Baba’nın (Âşık Veysel) deyimi ile “aynı vardan var olduğu” ana kaynağına yani aslına, çar (4) anasırına (toprak, su, hava, ateş) geri döner ve bu dört elemente karışır. Bu döngüye yani dönüşüme de devriye denilir. Meydana gelen devriye sonucunda da değişim, dönüşüm gerçekleşir, yeni yaşamlara hayat verir ve yeniden doğumlar meydana gelir. Özünde devriye, doğanın değişmez bir kuralıdır. Hakikat Âşığı Karamanlı Güfrani (Dursun Ali) devr-i daim’i (devriyeyi) şöyle anlatıyor;

 

“Katre idim ummanlara karıştım

Kaç bulandım kaç duruldum kim bilir

Devre edip âlemleri dolaştım

Bir sanata kaç sarıldım kim bilir

 

Bulut olup ağdığımı bilirim

Boran ile yağdığımı bilirim

 

Alt anadan doğduğumu bilirim

Kaç ebeden kaç soruldum kim bilir

 

Kaç kez gani oldum kaç kere fakir

Kaç kez altın oldum kaç kere bakir

Bilmem ki kaç kâtip ismimi okur

Kaç defterde kaç dürüldüm kim bilir

 

Bazı nebat oldum toprakta sürdüm

Bilmem kaç atanın sulbünde durdum

Kaç defa cenneti alaya girdim

Cehenneme kaç sürüldüm kim bilir

 

Kaç kez alet oldum elde bakıldım

Semadan kaç kere indim çekildim

Balcık olup kerpiç kerpiç döküldüm

Kaç bozuldum kaç kuruldum kim bilir

 

Dünyayı dolaştım hep karabatak

Görmedim bir karar bilmedim durak

Üstümü kaç örtü bu kara toprak

Kaç serildim kaç dirildim kim bilir!”

 

Hakikat Âşığı Karamanlı Güfrani’nin yukarıda anlattığı gibi evren de hiçbir şey olduğu gibi bir yerde kalmaz. Her şey değişir. Her şey zincirleme olarak birbirine bağlı ve karşılıklı olarak rızalık içinde birbirini etkiler. Biz Hakikat Yol’u (Alevi) talipleri bu duruma evreninin temel yasası diyoruz. Bu bilinçle Hakikat Yol’u (Alevi) inancına (öğretisine) göre bir can Hakk’a yürüdüğünde sonsuz gerçekliği anlatmak için ardından “öldü” denilmez, Hakk’a yürüdü denilir. Hakk’a yürüyen can’ın ardından ‘Allah rahmet eylesin’,  ‘mekânı cennet ‘ ve ‘ruhuna fatiha’ gibi kelamlar edilmez. Hakk’a yürüyen can insanı kâmil ise ardından “devr-i daim olsun” ve “devr-i kaim olsun” ve de “mekânı gönüller olsun” denilir. Hakk’a yürüyen Can, insan-ı kâmil değil ise, hala ham ervah (“yani olgunlaşmamış–genç”) ise arkasından “devr-i asan (kolay) olsun” denilir. Bu sözler devir inancının gereği olarak kullanırız. Hakk’a yürüyen can’ın yakınlarına taziyede bulunurken de; acınızı yürekten paylaşıyor, sabır diliyoruz. Bu son acınız olsun. Hakk başka keder yaşatmasın. Hızır sizlere uzun ömür ve sabır versin deriz.

 

Sevgiyle. Aşk ile.

 

    DEVAM EDECEK!

 

Mehmet KABADAYI.

İletişim: Mehmet_k.34@hotmail.com