DEVRİMCİ ALEVİLER BİRLİĞİ (DAB) (3)
“Yol Erkanda Reform”
DAB örgütlenmesini tarih sahnesine çıkaran nedenler arasında Aleviliği Alevilik olmaktan çıkarmaya yönelik çok yönlü saldırılar arasında en önemlisi, Erkânın hüküm ve kurallarını bilmeyen, fakat Yol yürüten çoğu eğitimsiz dedeler tarafından Aleviliğin Şii-İslam sarmalında algılanması, Cem ritüelleri içinde ki İslami söylem ve figürlerin Alevilik değeri zanneden yanlış anlayıştır. Alevilik İslami zeminde algılandığı sürece ve Şii-İslam söylemler Cem ritüellerinde devam ederse, Aleviliği Alevilik yapan doğa-insan birey-toplum sarmalında şekillenmiş yol-Erkânın hüküm ve kuralları ve hümanist değerler yok olacaktır; Aleviliğe yönelik saldırıların hedefi de zaten söz konusu değerlerin yok edilerek, Aleviliğin bir din veya dinsel bir mezhep olarak Aleviler tarafından kabullenilmesidir. Alevilere yönelik İranlı bir Şii liderin dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’e ve Başbakan Çiller’in; “Alevileri Müslümanlaştırın; yapamasanız bırakın biz Şiileştirelim” demesi bu iddiamı doğrulamaktadır.
Alevilerin karşı karşıya olduğu bu saldırı ortamı, Alevilik hakkında araştırma yapanlara ve gazetecilere, Erkan hüküm ve kuralları hakkında donanımlı Yol yürüten dedelere, örgüt yöneticisi aklı-selimlere, entelektüel birikimi olan aydın ve sanatçılara, devrimci ve duyarlı herkese sorumluluk yüklemektedir. Bu sorumluluğun yerine getirilmesinin ilk adımı, İslami cenaze defin töreni terk edilip, Alevi cenaze Erkânını uygulamaya koyarak, cenaze sırlama esnasında Kuran okunması yerine Yol ulularının nefesleri okunmalıdır. Yol uluları derken Abdal Musa, Hace Baktaş Veli, Yunus ve Kaygusuz Abdal vb. mürşitler dışında “Ulu Ozan” denilen şairlerin nefes denilen şiirlerinde, İslami figürleri öven, onlara hayali meziyetler atfedip abartılı methiyeler düzen Fuzuli, Yemini, Hatayi, vb. şairlerin eserleri Aleviliğin üzerinde kara bir örtü durumundadır; nefes denilen bu şiirler de Alevi literatüründen çıkarılmalıdır. Bunların yerine, Harabi, Veysel, İbreti, Meluli, Hüdai, Akarsu ve Erdam Baba gibi çağdaş Ozanların eserleri Cem törenlerinde güncellenmelidir.
“Yedi Ulu Ozan” denilen Hatayi (Şah İsmail), Kul Himmet, Virani, Yemini, Fuzuli, Nesimi ve Pir Sultan 1500 ve 1600’lü yıllarda yaşamış, şiirlerinde On İki İmamların adını zikreden bu şairlere, Osmanlı denetiminde ki Bektaşi Takkelerine atadığı Postnişin Nakşi şeyhleri tarafından “Ulu Ozan” veya Hak Aşığı unvanı verilmiştir. Zira 200 yıllık o dönemde Anadolu da ki yoğun isyanları kılıç zoruyla bastıramayan Osmanlı, bu besleme şairler aracılığıyla İslami figürleri Alevi Yol Ulusu gibi gösterip isyanı yatıştırma yolunu denemiştir. Ancak bu besleme ozanlar arasında Pir Sultan’ın ikili bir duruşu görülmektedir. Pir Sultan mahlaslı şiirlerin bir kesiminde İslami figürlere abartılı methiyeler yer alırken, önemli bir kesiminde Osmanlıya karşı isyan ruhu ve söylemi oldukça belirgindir. Diğer yandan “Pir Sultan” mahlaslı şiirlerin ne zaman ve kimler tarafından yazıldığı da kesin belli değildir. Madımak katliamında kaybettiğimiz araştırmacı yazar Asım Bezirc’in araştırmaları 7 ayrı Pir Sultan olduğunu ortaya koymakta. DAB olarak Pir Sultan’ın İsyancı ruhunu sahipleniyor ve Bu Yüce Ozanı saygıyla selamlıyor, İsyan ruhu içeren nefeslerin Cem törenlerinde okunmasını önemsiyoruz.
Osmanlının kanlı kılıcı karşısında ve baskın kültür İslami propaganda altında kalan Aleviler, korunma içgüdüsüyle İslami figür ve söylemlerin arkasına saklanarak yaşam mücadelesi verdiler. 500 yıl gibi uzun bir süreçte kendi öz kültürlerini yaşama ve geliştirme ortamı bulamayan Alevilerin kadim kültürel değerleri, baskın İslami kültür sarmalında yozlaştı, bu günkü halini aldı. Osmanlının “Kızılbaşın katli vacip, malı namusu helal” fermanlarının yürürlükte olmadığı, Evrensel İnsan Haklarının burjuva anlamda da olsa kısmen ve görece yaşandığı günümüzde, Aleviliğin üzerinde İslami örtü niteliğindeki söylemleri işlevsiz kılmak her duyarlı Alevinin başlıca görevi olduğunu bilmeliyiz. Asimilasyoncu devlet politikası başta olmak üzere Aleviliğe yönelik içten ve dıştan çok yönlü saldırıyı boşa çıkarabilmek ancak, Aleviliği içten çürüten İslami söylemlerden arındırmakla olasıdır. Bu mücadelenin uygulanan Erkânı “Revize” etmek olduğunu düşünenler olabilir; zaten İslam’la tahrif ve tahrip edilmiş Alevi Yol Erkânının, özüne ve çağa uygun yenilemenin “Revizyon” olmadığı bilinmelidir.
Devam edecek.
Bektaş Özgür. 07/12/2014.
İlk yorum yapan olun