Bu sorunun cevabı çok derinlerdedir. Şöyleki, İnsan oğlu
2 milyon yıldan fazla mağara hayatı yaşamıştır. Gerek arkeloji kazılardan
olsun, gerekse, yaşayan insanoğlunun derinliklerinden, halen,
doğa afiyetlerinden, ve aklının ermediği bazı durumlardan ürkerek
bu durumun doğa üstü bir hal olduğunu düşünerek, kendini yalnız,
güvensiz ve çaresiz his ederek sığınacağı bir güç aramıştır. Her yere
yağmur yağdıran, onu koca sellere döndüren, şimşekleri çaktıran,
kızdığından, yeri yerinden oynatan, (deprem) bir kişi, şahıs, insan
gibi olamaz, Mutlaka çok büyüktür, güçlüdür, insan oğlu üstünden
mutlaka kontrolu sağlıyordur. İnsanlardan beklentisi vardır, yerine
getirilmediği içinde, bu varlık kızıp yeri yerinden oynatıyordur. İnsan oğlunun
ona karşı bazı görevleri olmalıdır diye düşünülmüştür. O varlığı memnun
etmek için yiyecek ormanlara götürülüp sunulmuş, demeki o yeterli
değilmişki halen kızıyor, deprem, şimşekte, volkanda, sellerde halen
devam ediyordur.
İlkel insanoğlu, doğa afiyetleri karşısından böyle bir sonuca varmıştır.
Nesilden nesile anlatımla geçerek günümüze kadar bu inanç gelmiştir.
İnsanoğlunun, zorda, darda, kaldığı her durumda, duygularından, kurtarıcı
ve yardımcı, doğa üstü bir güce yalvararak yardım istediğini bilmekteyiz.
Bunu istemek için, Müslüman, yada hristiyan, vs,vs olmaya gerek yoktur.
Ç
ünkü bu derin duygu, inanış, ilk insanların düşünmeye başladığı ilk
evrelerden, günümüze kadar gelmiştir. İslami kültürden yetişen bir
çocuğa, konuşmaya başladığından ihtibaren, ölenlerin, yeniden dirilerek
cin olduğu anlatılmaktadır, Meleklerin, şeytanların, cin, ve
perilerin geceleri heryerde cirit atığı o küçük çocuklara anlatılmakta.
Çocuğun zihin altına yerleşen bu gerçek dışı uydurmalar, çocuğun
geleceğini olumsuz etkilemektedir. Cesareti tümde kırılan, bu çocuk,
gelecekte, hiç bir başarı gösteremiyordur.
İnsan oğlunun bitmez tükenmez tanrı arayışı, devam ederken, yeni
toplumlaşan, ve kralığını ilan edip toplumu kendi malı gibi gören
krallara aynı zamandan tanrı gözü ile bakılmıştır. Heryerde aranan
tanrı meyer insanların arasındaymış. Astığını asan, kestiğini kesen,
bir kral, demeki istemese yağmurda yağmaz, istemese, depremde
olmazmış. Tanrılar diye Umut bağlanılan krallara rağmen, doğa
afiyetleri devam ederken, yeryüzünde yaşayan krallardan umut
kesilerek gözler yukarı doğru çevrildi,
İnsanoğlu var olduğundan beri
hep şu soruyu kendine sormuştur, nerden gelmişiz, kimiz, bu dünyaya
geliş misyonumuz nedir? ama eldeki veriler kısıtlı olduğu için, aradığı
sorulara doğru bir cevap alamamıştır. İnsanoğlunun gözleri yukarı
doğru çevrilmişken, dünyaya geliş misyonu hakından bilgi arayışı
içindeyken, gökte tanrı bulunuyor, yeni tanrının, yardımcısı ve
sözcüsü insandır. Bu temsilci aaracılığıyla yeni tanrı, emirlerini
insanlara ulaştırıyor. İnsan oğlunun kendine sorduğu ve cevabını
bulamadığı bir çok soruyada cevap geliyor. Meyer bütün insanları
doğayı, evreni, dağları taşları, denizleri, tanrı 7 günde yaratmış,
ama o güne kadar insanlara ulaşamadığı için, hep sır olarak kalmıştır.
Musevi, tanrısı, hristiyan tanrısı, müslüman tanrısı, derken tanrılarda
çoğalmaya başladı. Daha kabile hayatı yaşayan Arapların tanrısı
herkesi ilk çıkıştan cihada çağırıyor. Benim mesajımı dünyaya
mutlaka yayın, karşı çıkanı acımadan kesin, Dünyada o kadar kültürler, medeniyetler, varken hüküm sürerken, bunlardan habersiz
ilkel, kabile hayatı yaşayan araplar, daha yeni ayağa kalkmış yeni
tanrıları adına komşu ülkelere saldırıp, heryeri yakıp yıkıp ya bizim
dediklerimizi yapar emrimizden olursunuz, yada sizlere yaşam hakı
tanımıyoruz derler.
Sonuç, olarak herşey insanın ihtiyaç ve beklentileri yönünde doğmuştur. Günümüzden yeni tanrı temsilcileri ve tanrılar doğmuyordur, sebebi ise
gereksinim olmadığı içindir. Din sömürüsü
Roma imparatorluğu döneminden başlamıştır. İlk başlardan bu
dini kendi kral konumuna karşı tehlikeli bulurken, Şiddetle karşı
çıkarak, yok etmeyi denemiştir kral, konstantin. Bunu başaramayacağını
anlayınca, akılıca, sahip çıkarak, kullanmayı
denemiştir. Konstantin, bu dini kendi çıkar ve beklentilerine
göre uyarlıyarak, dini devletin resmi dini yaparak, din adamlarını
ortaya sürerek Hristiyan dini üzerinden hakimiyetini sağlamıştır.
binlerce yıl, kral ile din adamları, halkları din maskesi altından
sömürmüşlerdir. karşı çıkanlar, doğruları söyliyenler, ya içine
şeytan girmiş dinde kopmuş insanlar olarak lanse edilip asıldılar,
ve çadılar çoğaldı dinimizi birliğimizi bozmaya çalışıyorlar, diyerek
çadı avına çıktılar. Gerçekleri söyliyenleri bu gerekceyle çadı ilan
edip astılar, ve yeniden yüz yıllarca sömürgelerine devam ettiler.
Müslümanlık, dini, halktan gelen talepler üzerine değil, egemen
bir kabilenin dayatması üzerine çıkmıştır. Kralığını ilan eden
Muhammed, buna karşı çıkanları acımaksızın kellesini uçurmuştur.
İlk olarak Mekkede, kendi aşiret ve kabilesinden karşı çıkanlardan
başlıyarak, kısa sürede etrafa yayılarak egemenliğini kılıç zoru
ile herkese dayatmıştır. O devirden dünyada tanrı krallar çoktan
misyonunu tamamlıyarak yerini devletleşmeye, imparatorluklara
bırakırken, yeni çıkan arap kralı hem kraldır, aynı zamandan gökteki
tanrı temsilcisi olduğunu itta etmektedir. Buna karşı çıkmak için
kelleyi koltuğuna almak demektir. İlk başlardan yaşamlarından
toplu bir değişiklik olacağını sanan halk, çok sürmeden
beklentilerinden yanıldığını anladılar. Durmadan komşu ülkelere
askeri seferler düzenliyen, yeni Arap islam devleti, acımaksızın,
insanların kellelerini uçurarak, kadın kızlara tecavüz ederek, o
ülkenin tarihi zenginliklerini yağmlayarak bütün değerli ganimetlere
el koyarak, kadın kızları, ve esirleri beraberinden arabistana
götürüp kendilerine köle yapmışlardır. Arap resmi kaynaklarından
aynı anda 14 kadınla evli olan kral muhammede dışarıdan esir olarak
getirilen bayanların içinde en güzelleri seçilip cariye olarak hizmetine
verilmektedir. Savaşlara katılan her arap kendine mutlaka bir kaç tane
köle kadın getirmiştir. Daha düne kadar sıcak çölde aç sussuz gezen
kabile üyeleri, birden kadın köle sahibi oldular. Bu onlar için ele
geçmez bir nimmetir. Savaşa gittiğinde her gelişinden her arap
mutlaka bastığı köylerden ilçelerden, evlerden ganimet bulup alarak
beraberinden getirip sefa sürmektedir. Dışarıdan getirilen ganimetle
14 kadınla, yüzlerce cariye ile Bu dünyada cennetlik bir hayat yaşayan
kral Muhammed, cemaatine diyor sizlerde ölürseniz, diğer
dünyada böyle kral bir hayat yaşarsınız, bunun yolu bana ve tanrıma
ittihat ve biat etmekten geçiyordur. İslamın üçüncü halifesi Osman
dönemine kadar devam eden dış saldırılar, Osman döneminden
tamamen durduruluyor. Bu defa araplardan gözler iç sorunlara
çevriliyor, O güne kadar dışarıdan getirilen köle kadınlar, ganimette
yararlanan herkes, birden musluğun suyu kesilince, iktidar kavgasına
girişiyorlar.
NOT: Yukarıdan basettiğim gibi tanrı inancı, insanoğlunun
düşünmeye başladığı günden beri vardır. Onu bir dine bağlamak
doğru değildir. Bir dinin emirlerini direktiflerini, dayatmalarını,
yaparak kimsenin geleceği değişmez, sadece o din sömürüsüne
ucuz malzeme olur. 1400 yıl önce arabistanda yönetim ve halk
nasıldı şimdi bir mercimek kadar değişen bişey yoktur. kralliyet
ailesi arabistandan bütün yer altı ve üstü zenginliklere tek başına
sahiptir. Çevresini ve din adamlarınıda besleyerek, bu sömürünün
ve düzenin böyle gitmesini istemekteler. Çölde gariban ve daha
kara çadır hayatı yaşayan, suudililer, bu dünyada umudu çoktan
kesmişlerdir.
Enel Hak 09.04.2015
İlk yorum yapan olun