KURBAN NE ZAMANDAN BERİ VAR? NEDEN KURBAN SUNULUR?

KURBAN NE ZAMANDAN BERİ VAR? NEDENKURBAN SUNULUR? 

(6 Temmuz 2022  Ali Koçak Berlin)

Tarihsel akış içinde Mezopotamya ve Anadolu’da kurban MÖ 8 ila 7. binlerde rastlamaktayız.  Yapılan Arkeolojik kazılarda şimdiye kadar ortaya çıkarılan ve bilinen ilk kurbanlar Amed’in Ergani ilçesi sınırları içindeki Çayönü kazısında ortaya çıkmıştır. Burada diğer kurbanların dışında İnsanlarda kurban edilmiş.

Ayrıca MÖ. 5. Bin yılarda Kahraman Maraş’ın Domuz-Tepe deki kazılarda da İnsanlarla birlikte diğer sunumlarda kurban edilmiş.

Malatya’ da Aslan Tepede MÖ. 3. Bin yılında.

Botan-Vadisinde, Siirt’te MÖ. 2800’lerde de Hem İnsan hem de başka sunumlar kurban edilmiştir. Bu Kurbanların o devirde bulunan kutsallara mı? Krallara mı? Yoksa korktukları doğal afetlere mi sunulmuş kesin belli değil.  Yalnız günümüz düşüncesi ile yorumlayanlar Tanrılara Kurban edildiğini yorumluyorlar.

Sumerlerde ise yaradılış efsanesine göre, Üst Tanrılar ve Alt Tanrılar var. Alt tanrılar Üst tanrılara isyan ederek kendilerine yardım edeceklerin yaratılmasını isterler, bunun içinde bir tanrıyı kurban ederek, Kilden İnsan yapmışlar. Sümerlere göre yaşam Kurbanla başlamış oldu ve belirli inanç ritüellerinden insanlar kurban edilirdi, fakat bu çok kısa bir zaman sonra bıçakla kesilmiş gibi bir daha yapılmadığı fark ediliyor. İşte Orda yani Sümerlerde Kurban olarak yapılan sunumları

İkiye ayırabiliriz.:

  1. Kanlı Kurbanlar; malum bunlar hayvanlardır Domuzundan tutun o devirde var olan küçük ve büyük baş hayvanlar kurban edilirdi.
  2. Kansız kurbanlar; meyve, hububat, şarap, bira ve saf su kurban olarak sunulurdu. Daha sonra Yahudilikte Parada sunum olarak yapıldı ve yapılıyor.  Bu sunumların nerdeyse tamamı Zigarut’lardaki inanç önderleri yani Ra-Hip’ler ( Tanrı Temsilcileri) ve Daha sonraları Pir-Ster’lar ( Bilge ve Işık saçan yıldız anlamında)  tarafından  övgülerle ( Gulbang’larla /Dua’larla ) kabul ederlerdi.

Kaynak Arkelog Mesut Alp Hoca.

 

SEMAVİ DİNLERDE KURBAN EFSANESİ NASIL BAŞLADI.

Çok zengin Sürülere sahibi olan İbrahim ”Peygamber”;

Yahudilere göre İshak, Müslümanlara göre İsmail’i tanrıya kurban etmek için. Ağlama duvar ile Mescidi Aksanın bulunduğu yere gelir ve oğlunu İshak/İsmail’i kurban etmek üzere iken ” Cebrail tarafından bir Koç getirilir” İshak/İsmail kurban edilmez onun yerine gelen koç kurban edilir. İşte o bölge yani mescidi aksanın ve ağla duvarının olduğu yer kavgaların, çatışmaların ve katliamların bölgesi olarak günümüze kadar gelmiştir. Kaç can kurban edilmiştir bilinmez.  Semavi-Dinlerin kurban efsanesi insan yerine koçlar kurban olması gerekirken daha çok insan kurban oluyor.

Tanrısı İbrahim’e diyor ki; ”Bana öyle bir mabet yap ki kurbanlar orda kesilsin ve insanlar beni hatırlasın”. Yapılan birinci mabet yıkılıyor ikinci mabet de Romalılar MS 70’te yıkıyorlar ve Yahudiler Kurban kesmeyi o gün den itibaren bırakıyor. Kurbanla tanrıya yaklaşmak, varmak için yapılıyordu şimdi tanrılarına varmak için duayı ön plana çıkarıp dua ile tanrıya varmaya başlamışlar. Yani Ms. 70 Yılından bugüne kadar Ağlama Duvarında dua ederek tanrıya varmak istiyorlar.

Kaynak.: Arkeolog Mesut Alp Hoca.

İslam’da ise Kurbanı ile Tanrılarına varmak isteyen ve bundan vaz geçen Yahudilerden; yaklaşık olarak 600 sene sonra günümüze kadar, kurban keserek yapmış oldukları günahlardan kendilerini arındırıp Cennete gitmek amacını güderler.

Bir Cana kıyıp cennete gitmek isteyenler sadece Hayvanlara kıymıyorlar ve kendilerinden olmayan diğer İnsanları da keserek cennete gideceklerine inanıyorlar. (Sivas, Çorum vb. ile İşid’in yaptıkları) Burada yorumu okuyucularıma bırakıyorum.

ALEV’İ-HAK YOLUNDA İSE KURBAN DEYİP CANA KIYMAYALIM.

İbreti Babadan.: Bir Nefesle buraya başlayalım.

”Evvelden bade-i aşk ile mestiz
Yerimiz meyhane, mescit gerekmez
Saki-i kevserden kandık elestiz
Kuran-ı natık var sâmit gerekmez.

Cennet irfan imiş remzini bildik
Bai bismillahtan dersimiz aldık
Cemâl-i dilberi aşikâr gördük
Cennetteki huri, gilman gerekmez

Gelmişiz cânânın asitanına
Sıtkıyla sarıldık dost dağmanına
Canla baş koymuşuz aşk meydanına
Hayvan kesmek gibi kurban gerekmez.
                                                                                                                                    

             Bize lâzım değil müftü fetvası
Ehl-i aşk olanın var âşinası
Ademi hor görüp olmayız asi
Secdeden ar eden şeytan gerekmez.

Biliriz abdesti, savmı, salâtı
Kelime-i şahadet, haccı, zekâtı
Taklit ile olmaz hak farziyatı
Riya ile olan iman gerekmez.

Biliriz mevlayı vicdanımızda
Allah aşikârdır seyranımızda
Kuş dili okunur irfanımızda
Arabi, Farisi lisan gerekmez

Yürekte gizlidir bizim derdimiz
Taklide bağlanmaz hiçbir ferdimiz
Nefsimiz iledir daim harbimiz
Cahil-ü nadanla kavga gerekmez.

 

İbreti, nâdanla etme ülfeti
Dost kapısın bekle, eyle hizmeti
Anlamak istersen ilm-i hikmeti
Aşktan başka din ve iman gerekmez.”

 

Özümüzle Yola yolcuyuz, Gönlümüzle Cümleye sevgi verenleriz. Aleviler Hak Yoluna İkrar verirken bir karıncayı dahi ezmeyeceğine Yola, Pire, Musahibe İkrar verirler.   Bir Cana kıyarak kendi eksiklerimizden ”günahlarımızdan” arınacağız diye düşünmeyin.     Böyle bir yanlış içinde de olmayın. Bu yanlıştan uzak durun, çünkü bu Yolumuza Erkan’ımıza uygun değil. Yolumuzda bir karıncayı bile incitmenin Hakkı incitmek olduğunu biliyoruz. Eğer Yol bize bunu söylüyorsa bir cana kıymanın ibadet olamayacağını da söylememiz gerekir.

Böyle düşünenlerle yani kurban kesip bir cana kıyanlarla, aynı olmamız mümkün değildir. Bunu gerçekten kavramamız gerekir.

Biz; Aleviler, Hakk Yolunun yolcuları esas olarak özlerimizdeki kemliği, benliği, kini, kibiri, hasedi ve yola uymayan her türlü hareketleri keserek, kurban ederek Hakk Yoluna ikrar veririz.

Bir Hak Aşığı olan Seyid Oğlu şöyle diyor.

Kini bilmeyiz küfür yoktur dilimizde.

Nefreti uçurduk hiç kaldı nefsimizde.

Kibiri saldık dosttur her şey içimizde.

Barışa meyli eyledik gül dağıtırız biz.

İtikat ettik inandık kamil insana.

Ademe gönül verdik kalbi pak olana.

Dağları aştık menzilinde yol bulana.

İnandık hakka ikrarı dağıtırız biz.

Sevgi verdik ağacın yeşil yaprağına.

Yerde sürüngene denizden balığına.

Uzay dumanına yıldızın uzağına.

Sevgi ile bakar sevda dağıtırız biz.

Seyit Oğlu nurlu sabahın melekleri.

Zümrüt renk saçar göle düşen akisleri.

Bin bir bereket dalar topraktan içeri.

Güneş nurunu salar nur dağıtırız biz.

Sevgi dolu olan Yolumuz; İbrani Dinlerin dayatması ile Can alarak yapmış olduğumuz eksikliklerden yani ”Günahlardan ”  arınacağımızı sanırsak biz Aleviliği Hakk Yolunu anlamamışız demektir.  Hele Hele Can alarak Kurban keserek, arkasında Kurban Bayramı dememiz tamamen Hakk yoluna ters düşer.   Böyle bir şeyin olmaması gerekir, yapmayın.

Son zamanlarda bir Kurban-Bayramı Cemi/ Erkanı ile meydana çıkanlar ise sahiden Hak Yolunu bilmeyenlerdir.

Alevilerin, Hakk Yolu Yolcularının Kurbanları da var oda kendi nefisleridir. Nefislerinden arınıp Hakk Yoluna İkrar veren Canların Kurban kesmek gibi bir dertleri olmaz.

Zira bizim ne Cennette gözümüz var. Ne de Cehennemden korkumuz.  Biz Hakk Yolunda EDEB-ERKAN la Pirlerimizin Nefesleri ile yaşadığımız yerleri, Hanelerimizi Cennet yapmasını biliriz.

Sevgili Canlar ille de bir kurban sunmak istiyorsanız, bunu ihtiyacı olan birilerine, ihtiyaçları kadar yardım ederek, onlara XIZIR olarak yapmış olmanız daha doğru olur. Zira Yolumuz rızalıkla paylaşımlar yapma yoludur. Alın işte size fırsat. Ekmek alamayan canlarımız var, aç yatan çocuklar var onlara yardım ederek sunum yapmış olursunuz. Ki bu çok güzel olur. Yolumuzun gerçeği de burada yatıyor.

Hak ve Hakkikat aşkı ile ihtiyacı olanlara yardım elini uzatan Canlara aşk ola. Lokmaları kabul ola. Xızır yoldaşları ve yardımcıları ola. Hanelerine Huzur dola.   Aşk ile dola. Aşk ile

(6 Temmuz 2022  Ali Koçak Berlin)