İSLAM HALİFESİ İMAM hz. ALİ ALEV-İ DEĞİLDİR..
Alevilerin birçoğu YANLIŞLIKLA, “Alevi” kelimesinin İslam halifesi imam Ali’den geldiğine ve Aleviliği İslam’ın (özü) bir parçası olduğuna inanıyor.
Varoluş felsefesine dayalı, Alev-i inanç öğretesinin köklerini; 14 bin yıl geriye giderek Anadolu / Mezopotamya’da sürmek mümkündür. Kamili insanlık yolu, aydın olgun insan olma öğretisi olan bu yol kadim tarihten bugüne; Ocak ateş, güneş aydınlanma kültü ışık ehli, ReHak Ehli-hak, Yarsan, Tahtacı, Çepni, Sıraç, Kızılbaş Bektaşi ve son Alev-i olarak, çeşitli isimler altında varlığını sürdüre gelmiştir.
Alev-i kelimesi: Türkçe, Kürtçe ve Farça’da “ALEV” “ALAW”, Ocak ateşten çıkan “ışık” anlamındadır. Tüm evreni hareket ettiren enerji kütlesi, varlığın ışığı alevi ve kadim Sah-Ra güneş kültü ile ilgilidir. Tüm Alevi pirleri talipleri bir “ocağa” (okula bağlıdır). Alevi cemlerinde törenle delil çerag uyandırılır (mum yakılır) Osmanlı fermanlarında Alevilere “ışık taifesi,” denmiştir. Alevi kelimesi, ocaktan ateşten çıkan ışık Alev, Zihinsel düşünsel aydınlanma “Kâmil” “A’lim” insan olma ile ilgilidir. Ayrıca Tarihte birçok inançta, yardımcı kurtarıcı HIZIR anlamında, A-luvi Eli, Oli, Uli vs. adlar altında bilge A’lim insanları kutsama geleneği kültü vardır.
Alevi kelime teriminin bazen yanlışlıkla Şii İslam halife imam Hz. Ali[i] ile karıştırıldığı görülmektedir. Fakat hem tanrı anlayışı hem de inançsal pratikleri (ibadet) bakımından Aleviliği İslam’la hiçbir ilgisi yoktur ve hiçbir kural kaidesine uymazlar. Alevilikte olan Cem ibadeti de İslam’da yoktur.
1500 yılların başına da Sünni Osmanlı ile Şii Sefavi devleti arasında ki savaşta, Anadolu’da Osmanlı baskısı altında ezilen Işık ehli Alev-i-lerin, İslami Şiia; Muhammed Hz. Ali, 12 imam, Ehlibeyt propagandasının Şiiliğin etkisinde kaldığı. Ocaktan çıkan ışık ALEV kelimesi ile ALİ kelimesinin (takiye vs.) nedeniyle birbirine karıştırıldığı. Tek dil tek din Türk-İslam sentezi üzerine kurulan TC döneminde, Aleviliği bir şekilde İslam atında tutmak için Halife Ali’ye endekslendiği görülmekte. Tüm bunlara rağmen yüzlerce Alevi deyişine baktığımızda bu kültün, İslam huri cenneti için kelle kesen insan yakan İslam Halifesi İmam hz. Ali ile ilgisinin olmadığı ortadadır.
İslam halifesi İmam Ali’ye atfedilen “Hz. Ali Divanı (Hz. Ali’nin şiirleri” ve Nehcül-Belaga (Hz. Ali’nin Hutbeleri özlü sözleri mektupları) kitaplarını okuduğumuzda, İmam Ali’nin Alevilikle zerre bir ilgisinin olmadığı görülmektedir.
Altta, kendi sözleri ile; imam Ali kim olduğu ve ne için kılıç salladığına dair birkaç örnek okuyabilirsiniz.
FSA
Hz. Ali Divanı, (Hz. Ali’nin şiir kitabından örnekler)
“Ya İslâm’ın açıkça yayılmasını temin edeceğim
veya bu yolda şehit düşeceğim. Damarlarımdan
kan akarak bu şerefi kazanacağım.”
“Bu savaş ve cihadımla temenni ediyorum ki Allah
Teâlâ beni cennetine koysun. Makam ve mertebe-
lerin en yükseğini bana versin.”
“Eğer İslâmî kabul etmezsen Allah sana lânet ede-
cektir. Benim keskin kılıcımın darbeleri karşısında
metânet göster.”
“Ey düşmanlar! Siz Cenâb-ı Hakk’ın kendi dini olan
İslâm’la, Peygamberini yalnız bırakacağını zannet-
meyiniz, Allah, böyle bir şey yapmayacaktır.”
“Cehennem, kâfirlerin gideceği bir yerdir. Allah’ın
emirlerine İtâat edenlerin gideceği yer ise cennettir.”
“Kutsal taş olan Hacer-i Esved’in Rabbine yemin
ederim ki etimi ve kanımı Allah yoluna fedâ etmi-
şim.”
“Bu kılıç, Haşimî soyundan gelen bir insanın elin-
de olup başlarınız üzerinde dolaşır.”
“Bu keskin ve parlayan kılıç düşmanların başında
bulunan saçları tıraş etmek içindir.”
“Bir vahy-i İlâhî olarak indirilen Kur’ân-ı Kerîm’e
razı olmuşum. Faydayı da zararı da veren Cenâb-ı
Hakk’ın emirlerine karşı boynunu eğmişim.”
“İçimizde Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem
bulunmakta ve bize doğru yolu göstermektedir. İs-
lâm sancağı kıyâmete kadar sürecek ve dalgalana-
caktır.”
“Savaş meydanına çıkarak ellerine geçirdikleri
keşkin kılıç, mızrak ve diğer savaş araçlarıyla sal-
dırdılar. Fakat başarı, Allah’ın izniyle Müslüman-
ların oldu.”
“Onlara, fitneyi uyandırmayın gelin İslâm’a teslim
ölmek suretiyle emin olunuz. Mübarek ve kutlu
olan İslâm’ı seçmekle bahtiyarlığa kavuşunuz, dedik.”
“Allah’a yemin ederim bunları öldürmek, Cenâb-ı
Hakk’a olan yakınların en hayırlısıdır”
“Benim çevremde temiz insanlar toplanmışlardır.
Fakat maksat ve gayeleri savaşta düşmandan mal
ve ganimet toplamaktır.”
‘’Hem savaşta mal elde etmek ve hem de kaçmak
isteyenler, bunu başaramazlar.”
“Kötü işlerin haddinden fazla çoğaldığını görünce
ateşi yaktım ve Kanber’i çağırdım.”
“Ateşten kuyular kazıldı ve Kanber oraya münkirle-
ri yakan deste deste odunlar taşıdı.”
“Bir gurup savaşçı Bedir Kuyusu’nun etrafını sara-
rak orada kendilerine yer yaptılar. İslâm kahra-
manları buraya müşrikleri dağ gibi yığdılar.”
“Ey her yere davetsizce giden kötü huylu edebsiz
köle, eğer ölüme karşı bir sevgi duyuyorsan, yanı-
ma yaklaş ki senin çarene bakayım.”
“Ey kuduz köpek, kaçma ortaya çık, gayret ve ha-
miyyet sahibi olan insan, savaş meydanından kaç-
maz. Bu duygulardan yoksun isen sana kaçmak
yaraşır.”
“Ey fitneye sebep olan ve dine inanmayan müşrik,
Ebu’l-Hasen’in (Hazret-i Ali) ortaklıkta görünmesini
mi istiyorsun. Beri gel ki ikimizden hangisinin zarar
edeceğini göresin.”
“Ateşi gören arslanın kaçtığı tecrübe edilmiştir.
Fakat ben diğer arslanlar gibi değilim. Çünkü savaş
ateşini görünce saldırır ve hücuma geçerim.”
“Ya İslâm’ın zafer bulması için mücâdele verin
veya bu uğurda şehit olun.’’
“Allah’ın resulü bütün düşmanlarına galip gelip
onları yenmiştir. Peygamberliğine en büyük delil
ve âdil şahit gökten indirilen kitaplardır.”
“Doğru söyleyen Muhammed Mustafa’nın yakınla-
rıyız. Sancak ehliyiz, İbrahim makamı ve perdelerin
koruyucusuyuz, Arablar, Rasûlullâh sallallâhü aley-
hi ve selleme saldırdıkça ona yardım edenlerde-
niz.”
“Kureyş kabilesi Bedir Savaşında maktul olup yenik
düştüğünde ben, o günkü savaşta yararlılık göste-
rip kendimi belli ettim.”
“Allah, peygambere yardım hususunda bize
ikrâmda bulundu ve İslâm düşüncesini taşıma ve
yaymada fırsat vererek dinin direği yaptı.”
“Düşmanlarıma olan saldırım, Cenâb-ı Hakk’ın
kudret ve yardımıyladır. O Allah, geceyi gündüzden
çıkarıcı ve Beylü’l-Haram’ın Rabbidir. Ben, Mu-
hammed Mustafa’nın amcasının oğluyum, ismim,
yükseklik anlamına gelen ve şânın yüceliğine
delâlet eden bir kelimeden alınmıştır.”
“Bütün yaratıklardan hayırlı ve yararlı biziz. Düze-
ninde ve ipin başının çekilmesinde biz öncülük
etmişiz.”
“İzzet ile bütün kuvvetli işleri başardık. İpin ucu
elimize geçti, küfrü bozduk. İslâmiyet böyledir.”
“Kılıçlarımız, savaş meydanında yuvalarından uçurulan
kuş yavruları gibi başları uçurur.”
“İnsanların hayran oldukları ve başlarının kesildiği
Bedir savaşında önemli bir yerim vardır. Onu izle-
yen Uhud ve Huneyn Savaşlarında da yararlık gösterdim.
Bunlar benim için övünç kaynağıdır.”
“Müslümanların sancağı bana teslim edilmiştir.
(Hendek Savaşı’nda) Müşriklerin ileri ¡gelenlerin-
den Âmr’i öldürdüm. Buna herkes hayret eder.”
“Keramete lâyık bir kavmiz ki Peygamberin men-
sup olduğu bir kabiledeniz, Dine yardım edicileriz.
Aynı zamanda Cenâb-ı Hakk tarafından yardım
görmüşüz.”
“Hak dini olan İslâm’ın müntesibleriyiz. Cenâb-ı
Allah’ın lutf ve keremiyle savaşlarda fazlasıyla sab-
rediciyiz.”
“Biz savaşçıyız, onun ateşini tutuştururuz. Daha
önceki tecrübeler de göstermiştir ki sıcaklığı baş-
kalarını korkutmaktadır. Atların ayaklarından sıçra-
yan kıvılcımlar da bunun delilidir.”
“Darbelerim ve can alıcı hücumlarımla hepiniz zelil
ve hakir olursunuz. Zülfikâr’ımın inişleri eninde
sonunda sizi dize getirecektir.”
“Parlayan bir ışık gibi olan amcam oğlu ile sizlere
karşı savaşmaya devam ederiz. Cenâb-ı Hakk bizi
muvaffak kılar ve dinînin emirleri yerine getirilin-
ceye kadar cihadı sürdürürüz. Bu olgun ve kahra-
man çocuğun darbeleri yeterlidir.”
“Cehaletle puta tapmaktan vazgeçip İslâm’ı kabul
et. Uzza ismindeki puta tapmaktansa Cenâb-ı
Hakk’a kulluk ve ibadet et.”
“Lât ismindeki puta tapmaktan ve saçma sapan
şeylerden yüz çevir. Böyle devam ederse kıyamet
gününde sana ebedi azap müstahak olur.”
“Cehennemde su yerine sarı ve zehirli içecekler
İçenlerle, rahat ve huzûr içinde cennette safâ sü-
renler elbette bir değildir.”
“Cehennemde yaşayanlarla, cennette gıbta oluna-
cak şekilde kevser suyunu içerek durumu iyi olan-
lar bir değildir.”
Ben Mekke ve Medine vadilerinde hüküm süren
bir emirin oğluyum. Benim atalarım bu çevrede
üstünlük sağlamış ve Kâbe-yi Muazzama’nın ida-
resinde söz sahibi olmuşlardır.”
“Kureyş kabilesinin nice kahramanlarını öldürerek,
dişi ve erkeklerini esir alarak ganimet elde ettik.”
“Kılıç ve hançer bizim fesleğenimizdir. Nergis ve
güle ihtiyacımız yoktur. Çünkü biz savaşı kendimize
âdet edinmiştedir.”
“Düşmanın kanı bizim şarabımızdır. Onların kafa-
tası bizim içecek bardağımızdır.”
“Bütün cisimler bir gün ölüp yok olacağına göre
Hak yolunda şehit olmak en güzel hareket tarzı-
dır.”
“Kahramanlar birbirine karışıp mızraklar uçuşunca
kafaların vurulması onlara sohbet eder gibi gelir.
Topluluğun konuştuğu sadece kellelerin uçurulma-
sı konusudur.”
“Savaştan niçin geri kalayım. Cesur ve çevik bir
kimseyim. Sağ elimde parlayan keskin kılıcım var-
dır.”
“O (Hz. Ali) sizi unun ufalanması gibi öğütür. Cesa-
ret ve kahramanlık meydanında eşsizdir, savaşta
zayıflıktan korkmaz. İnsanları kılıcına gıda yapmış-
tır.”
“Düşmanların ruhlarıyla dolu olan bardaktan içe-
rim. Bu bana bir lutuf ve İlâhî armağandır. Dünya-
da benim benzerim yoktur.”
“Yürekli ve cesur bir insanım ki cin taifesine men-
sup kişiler gibi savaşı her türlü sanat ve fenle icra
ederim.”
“Kılıcımla bütün düşmanlarımı kendimden uzaklaş-
tırırım. Annem beni bu iş için doğurmuştur. Ben
dünyaya savaş için gelmişim.”
“Sağ elimde Zülfikar’ım vardır. Sol elimde de ana
damarları kesen kılıcım bulunmaktadır.”
“Dövüş ve kavga etmek isteyenler beri gelsin. Bana
yakın olanın emri üzerine onların boynunu vuru-
rum.”
“Onun düşmanlarından intikam almakla göğsüm
rahatlık bulur ki o. Allah’ in dinini yaymak ve hakkı
tebliğ etmek için uğraştı.”
“Bugün dinimi yaymak ve özelliklerimi ortaya
koymak için deneme yaparım. Sağ elime kılıcımı
almışım. Savaş esnasında şânımı beyânı ederim.”
“Ya İslâm’ın zafer bulması için mücâdele verin
veya bu uğurda şehit olun. Çoktandır ki ben fer-
manı yerine getirmekte ihmalkâr davrandım.”
“Kâfirlerin ileri gelenlerinden nice zalimleri ve kah-
raman geçinenleri bir kılıç darbesiyle ikiye ayır-
dım.”
“Benim kılıç darbelerime kalkan ve miğferler da-
yanmazlar. Ben ve hicret etmiş olan Rasûlullâh
birlikte savaşmaktayız.”
“Eğer ölmezsem Allah’a söz veririm, öyle bir savaş
yapacağım ki izi ve nişanı kaybolmadan meclisler-
de ve sohbet toplantılarında dâima anılsın.”
“Ben öyle cesur bir insanım ki annem benim adımı
arslan anlamına gelen Haydar koymuştur. Harp
sanatının arslanıyım ki kimse benimle boy ölçüşe-
mez.”
“Pazuları güçlü, boynu kalın bir aslan gibiyim, sa-
vaş esnasında korkudan dolayı kimse benim yü-
züme bakamaz. Hiç kimseden çekindiğim yoktur.”
“Size öyle bir ölüm ölçeğini sunayım ki kılıcım iki
omuzunuzun arasını birbirinden ayırsın.”
“Hak yolunu bırakıp batıl düşünceler peşinde ko-
şanlar, henüz tam anlamıyla vücudu gelişmemiş
bir soylu çocuğun darbeleriyle yola geleler.”
“Ey küfür üzerinde hayat sürenin oğlu, ben Aliy-
yim. Askerler benim önümden çil yavrusu gibi kaçarlar.”
“Bu hizmeti Allah’ın dinine yardım etmek maksa-
dıyla yaptım, Böyle bir tavır ve hareket, mezara,
girip başımın altına taştan bir yastık konuluncaya
kadar devam edecektir.
“Ben Eğrilmeyen kılıç sahibi, Aliyyü’l-Murtaza’yım.
Kıyamet gününde Kevser havuzunun sahibiyim.”
“Eğer peygambere yakınlık iddiasıyla halifeliğe
talip olup, muhâliflerini susturmak arzusunda isen,
peygambere senden daha yakın kimseler de var-
dır.”
“Ben öyle bir doğan kuşuyum ki sen benim özellik-
lerimi bilirsin. Havada uçan kuşların kol ve kanatla-
rı benim korkumdan tir tir titrer.”
“Ben cesur ve kahraman kimselerin çocuğuyum.
Savaş sıkıntılarını çekmişim. İstediğimde insanları
yere sererim.”
“Meliklerin avları tavşan ve tilkilerdir. Ben ata
binip ava çıktığımda benimkiler cesur ve kahraman
insanlardır.”
“Benim avım savaş meydanlarında ata binmiş kim-
selerdir. Ben savaş esnasında düşmanları katleden
bir arslanım.”
“Düşmanın başına kılıcı indirdim ve onların kafata-
sını ikiye ayırdım. Zülfikârım keskin ve parlak yüz-
lüdür.”
“Ben Aliyyim, Haşim’in soyundanım. Savaş mey-
danlarının arslanıyım. İnsanları kırar geçerim.”
“Kureyş kabilesinin ileri gelenlerinin çocuğuyum.
Ben gıdamı savaşarak, başkaldıranları terbiye ede-
rek alırım. Perişanlık görmemiş bir evde terbiye
görerek yetiştim.”
“Karanlıkta parlayan yıldırım gibi kılıcımın cevheri
ışık saçtığında, sanki ateşin içine tuz düşmüş gibi
oldu. Bir hamlede kellesini boynundan kopardım.”
“Keskin kılıçlar yaraya tuz serpiyordu. Biz şifayı
müşriklerin kanlı başlarında görüyorduk.”
“Müşrikler, öldükten sonra dirilmek, haşir ve neşir
gününde hesap vermeği inkâr ettik, dediler. Mev-
cut zevkleri, gelecekteki va’dlerle değiştirmek akıl
kârı değildir, şeklinde bir iddiada bulundular.”
“Saldırı ve hamleden hiç bir korkum yoktur. Çünkü
düşmanların üzerine ben saldırıp taarruza geçe
rim.”
“Benimle savaşanların hepsini toprak üzerine yatı-
rayım. Kâfirlerin boynunu keskin kılıcımla vura-
yım.”
“Savaşta elimdeki kılıç ve hançerin ışık ve parıltı-
sından her taraf, aydınlanır.”
“Benim kargı ve keskin kılıcım daima savaşa hazır
vaziyettedir. Tertemiz bir peygamber benimle
olduktan sonra bu durum elbette devam edecek-
tir.”
“Kafa kemiğini ve omuzları yaran o kılıçla -Allah
yardım ettiği takdirde askerlerin başını çeken reisi
ve gözdeleri korurum.”
“Kafa kemiğini ve omuzları yaran o kılıçla -Allah
yardım ettiği takdirde askerlerin başını çeken reisi
ve gözdeleri korurum.”
“Keskin kılıcım olan Zülfikâr’ı getir ki Müslüman
gazilerin süratle savaşa gidenlerine ben de katılıp
gideyim.”
“Vuruşlarımla Hak Teâla’yı razı edeceğim. Hayatta
olduğum müddetçe ve arzularım devam ettikçe bu
görevi yerine getireceğim.”
“Zülfikârım ile seni öylesine parçalarım ki eskimiş
bir paçavra parçası gibi dökülürsün.”
“Sana kılıç darbelerini indirdiğimde başın öylesine
iki parçaya bölünecek ki kırılmış ve paramparça
olmuş bir bardağın bir araya gelmeyişi gibi olacak-
tır.”
Kaynak: Hz. Ali Divanı, (Hz. Ali’nin şiiri)
:——————————————————————————–
Nehcül-Belaga (Hz. Ali’nin Hutbeleri özlü sözleri mektupları)
- Hutbe
“Ey insanlar! Kadınlar iman, pay ve akıl bakımından noksandırlar. (23[1]) iman bakımındannoksanlıkları, hayızlı günlerde, namazlardan ve oruçtan uzak olmalarıdır. Akıllarının noksanlığı iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliği yerine geçmesidir. Payların noksanlığı ise mirastaki paylarının erkeklerin yarısı olmasıdır. Kadınların kötülerinden sakının, hayırlılardan çekinin; onlara iyiliklerde itaat etmeyin ki kötülüklerde itaat beklentisi içinde olmasınlar.”
- Hutbe
Hz. Ali bu hutbesinde kendinin ve diğer ashabın İslam dinini savunma savaşlarında gösterdiği direnişmukavemetini anlamakta, ashabını cihada teşvik etmekte ve bu önemli görevde gevşeklik gösterenleri kınayarak şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz biz hep Resulullah (s.a.a) ile beraberdik. (Bu uğurda) Babalarımızı, kardeşlerimizi amcalarımızı öldürüyorduk. Bu sadece imanımızı, teslimiyetimizi doğru yoldaki sebatımızı, acılara sabrımızı, düşmanla cihad faaliyetlerimizi arttırıyor, güçlendiriyordu. Bizden biri düşman askerlerden biriyle savaşıyor, iki koç gibi birbirine saldırıyor ve “acaba hangisi diğerini ölüm bardağı ile suvaracak?” (diye bekliyorduk.) Bazen biz düşmanımıza üstün galip gelirdik, bazen de düşmanımız bize üstün-galip gelirdi. Allah-u Teâlâ doğruluk ve dürüstlüğümüzü görünce düşmanımızı hor hakir kıldı ve bizlere zafer nasip etti. Sonunda slam her yere yayıldı ve kendine geniş bir yer edindi. Canıma/ömrüme andolsun eğer sizin gibi (ihmalkârtembel) davransaydık dinin bir tek direği dikilmez iman ağacının bir tek dalı yeşermezdi. Allah’a andolsun bu yaptıklarınızdan dolayı kan sağacak, sora da çok pişman olacaksınız.”
61-
“Kadın akrep gibidir; sancıması tatlıdır.”
105-
“Allah size (oruç, namaz ve hac gibi) bir takım şeyleri farz kılmıştır; o halde onların
haramlığını bozmayın. Bir takım şeyleri de susarak ifade etmemiştir. Ama bu unuttuğundan dolayı değildir. O halde onları elde etmek için kendinizi zahmete atmayın.”
110-
“Allah’ın emrini, ancak yaltaklık yapmayan (veya rüşvet vermeyen), kendini batıla
benzetmeyen (boyun eğmeyen) ve tamahlara kapılmayan kişi uygulayabilir.”
- Hutbe
Ashabını cihada teşvik etmektedir.
“Zırhsızları geriye, zırhlıları öne alın, dişinizi sıkın; çünkü bu, kılıcı insanın başından uzaklaştırır.
Mızraklar karşısında zikzaklar çizin; böylesi düşman mızraklarından kurtuluş için daha tesirlidir. Gözlerinizi kısın; bu size cesaret ve kalbinize huzur verir. Seslerinizi kısın, (temkinli olun); bu gevşekliği giderir.
Bayrağınızı diktiğiniz yerde sabit tutup, başıboş bırakmayın; onu ancak içinizdeki yiğitlere verin. Onlar, savunması gerekeni savunan, uğradıkları meşakkatlere direnen, sabreden, bayrağın etrafında dönüp duran, bayrağın önüne arkasına, sağma soluna geçip bayrağı koruyanlardır.Ne geri kalarak bayrağı düşmana teslim ederler ne de öne geçip yalnız bırakırlar.
Savaşta düşmanla karşılaşınca herkes rakibine yetsin, kardeşini de himaye etsin. Rakibini arkadaşına bırakmasın. Bu takdirde o iki rakip karşısında yalnız kalır; kendi rakibi ve kardeşinin rakibi. Allah’a yemin olsun, dünya kılıcından kaçsanız da, ahiret kılıcından emanda olamazsınız. Siz Arabın büyükleri, ileri gelenleri, hamiyetlilerisiniz; savaştan kaçmak, Allah’ın gazabına uğramaya, zillete düşmeye sebep olur ve ebedi bir utançtır. Kaçan kimse, ömrünü uzatmaz, kendisiyle ölüm günü arasına bir engel koyamaz. Suya koşan susuz kimse gibi, Allah’a doğru giden kimse kimdir?,. Cennet, mızrakların gölgeleri altındadır. Bugün haberler açıklanır, (iman iddialarının doğru olup olmadığı belli olur.)
Allah’a andolsun, düşmanların kendi diyarlarını özlediği kadar, ben de onlara kavuşmayı özlüyor, şevk duyuyorum. Allah’ım hakkı reddederlerse topluluklarını dağıt, ayrılığa düşür, suçlarına karşılık helak et onları. Onlar, peş peşe vurulan mızrak darbeleriyle delik deşip olup deliklerinden hava çıkmadıkça, kafaları parçalanmadan, kemikleri kırılmadan, kolları ayakları kesilmeden yerlerinden kıpırdamazlar. Grup grup askerler birbiri ardınca saldırmadıkça, yanlarında atlar ve develer bulunan askerler onlarla savaşmadıkça, peş peşe gelen büyük ordular beldelerini ele geçirip, atları bütün topraklarını, ekin ve tarlalarını çiğnemedikçe inatlarından vazgeçmezler.” (27[1])
136-
“Namaz, takvalı kimsenin Allah’a yaklaşmak vesilesidir. Hac, her güçsüzün cihadıdır. Her
şeyin bir zekâtı vardır; bedenin zekâtı da oruçtur. Kadının cihadı kocasına güzel itaat etmesi (veya kendisini onun için süslemesidir).”
234-
“Kadınların en iyi sıfatları, erkeklerin en kötü sıfatlarıdır. (Örneğin) Kibir, korku ve cimrilik;
Kadın kibirli olursa, eşinden başkasına teslim olmaz. Cimri olursa, kendisinin ve eşinin malını korur.
Korkak olursa, kendine yönelen her şeyden korkar, uzaklaşır.”
- Hutbe
Hz. Ali (a. s) bu hutbesinde hakemeyn konusunu ele almakta ve Şamlıları kınamaktadır.
“Onlar (Muaviye ve taraftarları), her biri bir yerden toplanmış ve getirilmiş katı kalpli, rezil ve aşağılık ve soysuz kimselerdir. Onlar, anlatılması, edeplendirilmesi, öğretilmesi, terbiye edilmesi, idare edilmesi ve elinden tutulması gereken kişilerdir. Onlar ne Muhacirlerden, ne Ensar’dan ve ne de Medine’de olup imanında sebat gösterenlerdendir.
Dikkatinizi çekerim! Onlar sevdiklerine en yakın kişiyi (Amr b. As’ı) seçtiler, siz ise sevmediklerinize
en yakın kişiyi (Ebu Musa el-Aşari’yi) seçtiniz. Sizin işiniz Abdullah bn-i Kays (Ebu Musa el-Aşari’nin)
gibi kimselere kaldı. Orun dün, “Bu, bir fitnedir, yaylarınızın ipini koparın, kılıçlarınızı kınına sokun”
diyordu. Eğer doğru söylediyse, zorlanmadığı halde gelmekle hata etti. Eğer yalan söylediyse, töhmet altına girdi. Amr bnü’l As’ı, Abdullah bni Abbas ile def edin. Fırsattan faydalanın, slam’ın uzak şehirlerini gözetip koruyun. Görmüyor musunuz şehirleriniz savaş meydanına dönüşmüş, evleriniz düşmanın oklarına hedef olmuştur!”
252-
“Allah imanı, şirki temizlemek; namazı, kibirden uzak tutmak; zekâtı, rızka bir sebep; orucu, yaratıkların ihlâsını denemek; haccı, inananların din için yakınlaşmalarını sağlamak; cihadı, slam’ı yüceltmek; iyiliği emretmeyi, cahil halkın maslahatı; kötülükten nehyetmeyi, akılsızların engellenmesi; sılai rahimi, akraba sayılarının artması; kısası, kanların korunması; haddi (şer’i cezayı) uygulamayı, haramların küçük görülmemesi; şarabın içilmemesini, aklın korunması; hırsızlıktan uzak durmayı, iffetin gerekliliği; zinanın terk edilmesini, soyu korumak; eşcinselliğin terkini, nesli çoğaltmak; tanıklığı, inkar edilen hakların elde edilmesi; yalan konuşmaktan sakınmayı, doğruluğu şereflendirmek; selamı, korkulardan güvende olmak; imameti, ümmetin düzene girmesi; itaati de imamet makamını ululamak için farz kıldı.”
271-
Beyt’ul-Maldan hırsızlık yapan iki kişiyi Hz. Ali (a.s)’ın yanına getirdiler; onlardan birisi
Beyt’ülMaldan olan bir köle idi; diğeri ise halkın kölelerinden idi. mam (a.s) onların hakkınd şöyle buyurdu: “Bu (köle) Beyt’ül-Maldandır, ona had uygulanmaz; zira Beyt’ül-Maldan olan, Allah’ın malı olandan bir miktarını yemiştir. Ama diğerine gelince, ona şiddetli bir had uygulayın.” Sonra onun elini kesti.
313-
“Kur’an’da sizden öncekilerin haberleri, sizden sonrakilerin haberleri ve aranızdaki şeylerin hükümleri vardır.”
326-
“Allah’ın Âdemoğlunu mazur gördüğü ömür, altmış yıldır.”
332-
“Yönetici, Allah’ın yeryüzündeki bekçisidir.”
399-
“Babanın evlat, evladın da baba üzerinde bazı hakları vardır. Babanın evlat üzerindeki hakkı, Allah’a isyan dışında her şeyde ona itaat etmesidir. Evladın baba üzerindeki hakkı ise ona güzel isim vermesi, onu güzel terbiye etmesi ve ona Kur’an’ı öğretmesidir.”
428-
Bayramlardan birinde şöyle buyurmuştur: “Bayram, ancak Allah’ın orucunu kabul ettiği,
namazını övdüğü kimseler içindir. Allah’a isyan edilmeyen her gün bayramdır.
(Kaynak: Nehcül-Belaga (Hz. Ali’nin Hutbeleri özlü sözleri mektupları)
İlk yorum yapan olun