Devrimci Aleviler Birliği (DAB) 1 Yaşına Girdi.
Değerli Canlar.. 15 Şubat 2014’te 40 canın, ‘’Kâmili insanlık yoluna, Alevi Kamuoyuna ÇAĞRI’sı’’ ile başlayan DAB 1 yaşına girdi.
ÇAĞRIMIZ ÖZETLE; 1) Aleviliğin İslam’dan ve 2) ırkçı milliyetçi Kemalist unsurlardan arındırılması 3) Emekten paylaşımda yana devrimci siyasi bir duruş, 4) Kadın erkek eşitliği, Alevi kurumlarında kadın pirler ve eş-başkanlık sistemi, 5) Doğal çevrenin korunması ve, 6) Bilim eğitim ve gençliğe ağırlık verilmesi, 7) Asimilasyonla mücadele ve Alevi yol erkanında köklü reform ‘’DEVRİM’’ gerekliliğini vurgulayan, Alevilikte ÖZE DÖNÜŞ niteliğinde, var olan Alevi kurumları içerisinde bu düşünceleri güçlendirmeyi amaçlayan bir ÇAĞRI idi..
1 Yıl boyunca çağrımıza olumlu olumsuz birçok destek ve tepki geldi. Bu yönde açtığımız facebook sayfamız, şikâyet edip kapattırıldı, PES etmedik yenisini açtık. Kısa sürede tekrar binlerce can, DAB’ın bu çağrısına sahip çıktı. Her geçen gün çağdaş Alevi yazarları, pirleri, sanatçıları kurum ve yöneticileri, internet sayfaları ve sıradan canlar DAB bu çağrısına sahip çıkıyor, her gün yenileri katılıyor. 1. Yılımızda bugüne kadar Çağrımıza destek olan tüm canlara ve DAB gönüllülerine teşekkür ediyoruz.
Türkiye, Ortadoğu ve genel olarak Dünyada çok KRİTİK dönemden geçiyoruz. Alevi toplum ve kurumları çeşitli çevrelerce ve kendi içinde bölünüp parçalamış durumda. Ortak bir Alevilik anlayışı oluşturulamamış ve bu güne kadar verilen mücadele sonucu Alevi kurumları hak ve taleplerini elde etmek için (tek başına) bir sonuç alamamıştır. Önce Alevilerin birlik ve birlikte olabileceğimiz en geniş güçlerle ittifak kurmamız gerektiğinin bilincindeyiz.
1 yıllık bu süreçte; var olan bazı Alevi kurum (federasyon) yöneticilerinin bu çağrıyı ciddiye almasa da, karşı çıksa da, tabanda bu çağrıya büyük ilgi olduğu, bu yönde toplumu bilinçlendirmek ve çağdaş bir ‘’’Yeni Alevi Yol Erkânı’’’ hazırlanmasına, Alevilikte öze dönüş ve yeni bir yapılanmaya ihtiyaç ortaya çıktı. DAB girişimcileri olarak önümüzdeki Mart ayı içinde bu yönde yeni bir kurumlaşmayı başlatacağız. Duyarlı bilinci dirençli tüm Alev-i canların bu öze dönüş yeniden yapılanma sürecine katılmasını bekliyoruz.
Bu daha başlangıç, bundan sonrasını, yolumuzun gereği başta kendimizi ve bu yolda olan herkesi, her şeyi, sorup sorgulayıp ‘’görgüden’’ geçirerek doğruları birlikte bulacağız, kadim Kamili İNSANLIK yolunun mücadelesini birlikte vereceğiz..
DAB (geçici gyk).
Yorum yapan Saygideger Dostlarin kalemine ve yuregine saglik.
Bizler tespitlerimizi yaparken tuslara basan parmaklarimiz titrememelidir.
Insanlik dusmani ve suc makinasi islam ve onun butun kollarini gerektigi gibi mahkum ediyorsak, Yasama dair tarihte islenen butun insanlik suclarini da ayni sekilde mahkum etmek sorumlulugunu tasimak zorundayiz.
Elbette farkliliklarimiz zenginliklerimizdir, Yikmadan, Kirmadan, Incitmeden hosgoru ve yapici bir yaklasimla karanliklari aydinliga cikarabiliriz.
ERMENI KATLIAMI DEGIL. ERMENI SOYKIRIMI DEMEK ZORUNDA OLDUGUMUZU DUSUNUYORUM.
Cunku Barbar Osmanlinin O denemdeki politikasi Ermeni halkini kendisine tehlike unsuru olarak gordugunden dolayi sadece bir kac koy veya beldeye saldirmamistir, Genel olarak Ermeni halkina yonelik SOYKIRIM hareketine girismistir.
Osmanlinin Enigi olan Fasist Irkci, Milliyetci ve Gerici TC bunu SOYKIRIM olarak kabul etmemesinin temel sebebi, Barbar Osmanlinin Devamliligini ve Barbarligini surdurme pesinde olup, bunun SOYKIRIM olmadigini hatta ve hatta Katliam olmadigini, aksine Ermenilerin Turklere saldirdigini idda etme cabasi ile Atasi Osmanli ve kendisini aklama cabasindadir, AMA NAFILE, Tarihi gercekleri kapatmaya veya yok gostermeye gucleri yetmiyecektir.
Atasi Osmanlidan, Ustasi Mussoliniden Ilham alan Irkci, Milliyetci, Dinci, Gerici ve Kan Emici Ataturk, Pilot olan manevi kizi Sabiha Gokcen`i Dersime gonderirken, “DERSIMDE TAS USTUNDE TAS, OMUZ (VUCUT) USTUNDE BAS KALMASIN” Emrini verirken KATLIAM icin bir hareket degildir, SAVUNMASIZ DERSIM HALKINA YONELIK YAPILAN OPARASIYON TOPLU KATLIAM DEGIL, “SOYKIRIM HAREKETIDIR”
Tarihi Belgeleri, Kanitlari, Canli Sahitlerin ve Taniklarin gordukleri ve yasadiklarini goz onunde bulundurup AKLIN YOLU VE VICDANIMIZLA DEGERLENDIRMEK ZORUNDAYIZ, yani butun gercekleri en acik sekilde birilerini kollama ve korumaya calismadan aciklamak zorundayiz.
Dersim halkina yonelik SOYKIRIM hareketinde, Isbirlikci, Teslimmiyetci ve Ihanetcileri (Aliser ve Zarifenin Katili RAYBER Denen kahpeyi ve kahpeleri) kesintisiz mahkum ederken dogru bir durus sergilemekteyiz.
Ayni sekilde Turkiye Kurdistaninda verilen ULUSAL MUCADELEYI kayitsiz sartsiz desteklerken, EZILEN MILLETIN, MILLIYETCILIGINDEN SOZ EDEMEYIZ, AKSINE GORDUGU MILLI ZULUM VE MILLI BASKIDAN DOLAYI ILERICILIKTIR.
Ilericilik derken Marksist ve Leninist olduklari anlamina gelmez, Aksine Herturden Milliyetciligin Altinda Pazar Yatar, Turkiye Halklarinin Kurtulusu Icin Mucadele verdiklerini veya verebileceklerini dusunemeyiz, Kendi Kader Tayin Haklarina sahip olduklarindan dolayi desteklemek zorunluluktur.
Fakat Teslimiyetci, Isbirlikci, Ihanetci, Danisikli Dogus mantigi ile yapilan ve yapilabilecek butun olumsuzluklara karsi mucadele verilmesi gerekir.
Fasist CHP nin basinda beyaz guvercinler ucuran kendisini demokrat hatta ve hatta sosyal demokrat gostermeye calisan Zehirli Kara Yilan Kobrasinin OZGURLUK MAHKUMLARINA YONELIK SOZUM ONA, “HAYATA DONUS OPERASIYONUNDA” Zehirli Kara Yilan Kobrasininda yandasi olan IMRANLI Isbirlikcinin emirleri ile, HAZIR OL DURUSUNDA BULUNUP KOMUTANIM BIZ SIZDENIZ” Diyen PKK tutuklulari ve onlarin Imranlidaki Serok Apolarinin sahip olduklari kimligi cok net bir sekilde aciga cikarmistir.
Tarihte TEK TARAFLI ATES KES ILAN EDEN, YAPTIGI ATESKES POLITIKASINA ZORUNLU OLARAK KARSI GELEN GERILLA LIDERLERINI IFAZ EDEN YINE BU ILKEL MILLIYETCI FASIST ORGUTLENMENIN KENDISIDIR….
Teori ve Pratik bir birini tamamlamiyorsa, O Teori ve Pratik, Dogruyu temsil etmiyor demektir.
Saygi ve Insani Sevgilerimle.
Baskoylu
Yüreginize ve Bilincinize saglik CIWAN KURKEN A: Söyledikleriize katilmamak mümkün degil 21 .ci yüz yilida savaslarla geciriyoruz. Dünyanin Ezilen Mazlum Halklari özünde Kan-Kardesidirler. Bu nedenle de Anadolu,Mezepotamaya,Trakya Halklari da Kan-Kardesidir iddasinda bulunuyorum.Ve Kan bagi Dünyanin bütün Halklarinin da Kan-Kardesi oldugu gercekliginde Enternasyyonalist Baris esastir. Devrimci Görev Enternasyonalist Barisa Hizmet etmek Tam Hak esitliginde Insanca,Dogaca, Hakca,Halklarca Nesillerce BARIS VE Sevgi Icinde, Komsu Hakki,Temelinde Yarin yanagindan baska, yaratilani ortakca paylasarak Adilce bölüsmek toplumsal yasami güzellestirip gelecek kusaklara Baris icinde Temiz ahlakli ,güzel bir Toplumu Yeniden Insaaa etmek acil görevlerimiz arasinda olmali, Bütün Haksiz Savaslara karsi Küresel anlamda Baris ESASTIR; SARTTIR; ZORUNLUDUR:
Selam Kan-Kardesi Dünya Halklarina.
Selam olsun Dünya Bairisina.
Karolsun Emperyalizm,Fasizm ve hertürden Gericilik.
Yasasin Dünya Halklarinin Kan-Kardesligi…
Munzurlu- Alim…
Bu tarihive yasanilanlari benzer sekilde Bizde 1937-38 DE Dersimde yasadik ayni Katliami Kabul etmeyen TC DEVLETI ERMENI Kardeslerimizi Katliamindan sorumludur..
Alevilere İslamdan uzak durun diyoruz,,,, çünkü Alevilik semavi bir DİN değil, doğal felsefi bir inanç öğretidir.
Alevilikte; Cennet Cehennem, Hayır şer Allahtan, kader vs. anlayışı ve islamda olan ibadetler yoktur.
Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır,,, Alimin sohbeti Cahilin ibadetinden üstündür.
İslamdan uzak durun.
Diyormusunuz,diyorsanız sebebi nedir.
Anan yoktur baban yoktur sen benzersin PİCe tanrı… Ebedi Bakire sayısız Huriler dağıtırsın softalara,, sende daha böyük PZVK varmı Tanrı..
Saorgulamak sorgu görgü ceminden geçmek Alevi yol erkanının birinci kuralıdır…
Alevi asimilasyonu için organize edilmiş bir topluluk olduğunuza inanıyorum alevi değerlerine saldırı bunun göstergesidir alevi üslubuna ters bir şekilde insanlara ithamlar sadece cahilliğin eseridir
Soykırım, “tek bayrak, tek din, tek devlet, tek marş, tek millet, tek dil”(Adolf Hitler- 1934, R.T Erdoğan-2015) kompleksini taşımanın bir ürünüdür.
24 Nisan bir soykırımdır.
Tepeden, devşirme kalıntılarından oluşturulan Türk ulusu, varlığını; Ermeniler’in, Rumlar’ın, Kürtler’in, Süryaniler’in, yokluğu üzerine inşa etmiştir. II. Abdülhamit döneminde ortaya atılan Pan-İslamizm doktrinine, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin eklediği ve bugün TC yöneticilerinin de her adımda tekrarladığı ‘tekçi’ Pan-Türkizm doktrini, Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yaşayan Müslüman olmayan ulus ve azınlıkların yok edilmesi sonucunu doğurmuştur!
Bu ideoloji temelinde kurulan Türk devleti, bunun bir devamı olarak Türkiye’de yaşayan hiçbir ulus ve azınlığa hayat hakkı tanımamaktadır. Şimdiki yöneticiler de, soykırımları geçerli kılan ve Hitler tarafından da kullanılan ‘tekçi’ söylemleri terk etmemektedirler.
Bu bir soy kırımıdır. Ermeniler ırk olarak, millet olarak yok edilmek istenmiştir. Sadece onlar mı? Hayır, Anadolu’nun gerçek yerlileri, Anadolu coğrafyası topraklarını yaşama ilk kez açan, onu gerçek bir vatanı haline dönüştüren ve uygarlıkları tüm insanlığa ışık saçan milletler yok edilmek istenmiştir. Ermeniler, Rumlar, Kürtler, Suryaniler ve diğer ulusal topluluklar, insafsız, pervasız ve gayri ahlaki tarzda varlıkları yok edilmek istenmiştir.
24 Nisanı bu açıdan kavramadıkça bu topraklarda kimse huzur beklemesin. Bu topraklara sonradan gelmiş ama bir türlü ortak yaşam arzusunu gösterecek uygarlığa ulaşamamış olanlar var. Sorun, bilinçaltında anavatansızlık takıntısında gerçek yerlileri yok ederek bu toprakları anavatan edinebilme histerisidir.
Soykırımcı tek boyutlu yaklaşımların da kökeni buradadır; tek bayrak, tek devlet, tek marş, tek dil bu kompleksin onarılması güç tecellisidir.
Hitler, ‘tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek dil’ sloganı ile harekete geçirdiği kitlelere yahudi soykırımını yaptırtmıştır. Ne yazık ki Anadolu yerli halklarının soykırımına yol açan bu türden Jön Türk sloganlarını, şimdiki yöneticiler de aynen tekrarlamaya devam ediyorlar…(Bakınız R.T Erdoğan’ın propoganda gösterileri..)
Bugün Türkiye denilen bu alanda bundan bin yıl önce kimler yaşıyormuş iyice öğrenmeli. Gerçek tarihe ulaştıklarında görecekler ki bu ülkenin en eski sahipleri, soykırım yaşayan halklardır. Ve kadim halkların ana yurdudur bu ülke… Onlar misafir değildir bu topraklarda. Bir zamanlar 944 yıl ( Türkler 26 Ağustos 1071’de Orta Asya’dan o zaman Batı Ermenistan denilen Muş ovasına geldi) evvel Küçük Asya diye tabir edilen Smyrina ( İzmir)’dan Kars’a, Hıristiyanlığın ilk merkezi olan Antakya’dan, Pontus Rum (Karadeniz)’a kadar olan bölge tamamen Hıristiyan coğrafyasıydı…
Bu gün kadim Hıristiyan halklar, yaşatılan soykırım ve baskılar yüzünden ne yazık ki nüfusları sıfırın altındadır. 1915’de katledildiği sayı kadar bile olmayışları, bu ülkede Müslüman olmayan halklara acımasız bakış açısının göstergesidir aynı zamanda.
Ermeniler, kendi uygarlık katkılarıyla Anadolu’ya renk katan, bölgemizin en eski uluslarından olup, katli vaciptir denilerek yurtları yakılmış, eski çağların bile tanık olmadığı bir vahşetle toptan sürgüne mecbur edilerek, 1,5 milyon insanı katledilmiştir; sürgünde ayakları telef olan uygar insanlar, Aziz Paşadan ayakkabı talep edince, Rahat yürüsünler diye bunlara ayakkabı giydirin diyerek verdiği emirle, ayaklarına at nalı çakılmıştır. Aç çocuklara, yüksekten sarkıtılmış ipe bağlı ekmekle, tavşan kaç tazı tut oyunu oynayarak işkence yapan, su içerken yılan bile dokunmaz erdemini ayaklar altına alarak, susuzluktan yerdeki su birikintisine yüzü koyun uzanıp su içen insanları topluca kurşuna dizen bir vahşet yaşanmıştır. Dünya kamuoyunca tüm çirkefliğiyle bilinen bu katliamın Osmanlı sorumluluğunda olmasına karşın, TC. dahi bu kirli mirası reddetmeye yanaşmamış, Osmanlıyı savunmuştur; Maktulleri, katil ilan ederek saldırıya geçmiştir. Gerçekler sürekli inkar edilerek, yadsımaya dayalı bir düşünce sistematiği kurulmuştur. Resmi tarih diye ünlenen tezler, inkarların tarihi olarak topluma dayatılmıştır.
19. yy sonlarından başlayarak, Katolik ve Gregoryan (Ortodoks) diyerek birbirlerine kırdırılan, tenkil ve sürgünlerle, mal mülklerine el konularak baskı altında tutulan Ermenilere yönelik soy kırımı, I Dünya savaşının, malum bol bahaneleri altında girişilmiştir (24 Nisan 1915). Savaş sırasında, önce Ermeni gençlerinin Askere alınarak silahsız bırakılması ve ardından toplu tasfiyelerin yapılması, geride kalan Ermeni halkının Tenkil ve sürgünlerine geçilmesi. Bu konuda talimatların dakik bir biçimde, en yetkili resmi merciler tarafından istenip, izlenmesi.
O dönemin Sadrazamı (Başbakanı) Talat Paşanın, başından itibaren olayları, dikkatlice takibi, emirler vermesi, istatistik tutması (iskan edecekleri yerde dahi nüfusa göre oranlarının %5 geçmeyecek düzeyde tutulmaları talimatları da dahil) ve bunun en ince ayrıntısına kadar yazılı özel notlarla tescili, Ermenilere reva görülen her şeyin, planlı bir tarzda icra edildiğini göstermeye yeterlidir (Ermeni tehciriyle ilgili Talat Paşanın tutanakları için bkz. Murat Bardakçı, Hürriyet gazetesi,…yayınlanan dizi) Bu, Ermenilere ilişkin, adına ne konulursa konulsun, yapılacak olanların önceden planlanmış eylemler olduğunu gösterir.
Bundan sonra, sonuçlara bakılarak, yapılanlara verilecek ad, tanımlamaya geçilir.
1915, Osmanlı Devleti tarafından, Ermeni, Asuri-Süryani, Rum gibi Doğu’nun yerleşik bütün Hıristiyan halklarını kendi topraklarından çıkarmak, azaltmak, yok etmek için düşünülmüş, bu coğrafyayı her bakımdan Türkleştirerek ulus devletin önündeki engelleri “temizlemeyi” hedefleyen, uzun vadeli planlanmış, acımasızca da uygulanmış olan çağın en kapsamlı bir “etnik temizlik harekatı”dır, bir SOYKIRIM’dır.
Tehcir sadece bir bahanedir, Bu, Almanya’da Yahudileri evden çıkarmak icin de uygulanmıştır. Yahudi’lere, siz gaz odasına gidiyorsunuz diye durum açıkça söylenmemiş ve evleri yağmalanmadan bunlar sanki geri gelecekmiş imajı verilmiştir.
Ermeniler’in evleri ise hemen yağma edilmistir, fark budur. Ama yerlerinde koparmak icin göç, emniyet,savaş gibi bahaneler uydurulmuştur.
Yahudiler getolardan toplanmış, Ermeniler ise köy ve şehirlerinden toplanmıştır.
Tehcir-Soykırım, Anadolu’nun gayri Müslüm unsurlarından arınması için kullanılan bir araçtan baska bir şey değildir. Bu eylemi Teskilat-i Mahsusa adina organize eden, Bahaddin Sakir Adana murahhasi Cemal Beye 25 Subat 1915te yazdığı bir mektupta söyle der; “Cemiyet vatanı bu melun kavmin (Ermenilerin) ihtizasindan kurturmaya dâi hazirdir. Osmanli tarihine sürülecek lekenin mesuliyetini düsulhamiyetine almaya karar vermistir”. Amaç soğukkanlı bir bilinçle Anadoluyu Hiristiyan unsurlarindan arındırarak bir Türk devleti kurmaktır.
Böylesine planlı ve en ince ayrıntısına kadar takip edilmiş ve bir etnik topluluğa yönelen, sonuçta en iyimser tahminlerle, el yazması tutanaklardaki rakamlarla bir milyon üzerinde Ermenin ölümüne yol açan, kimi şehirlerde nüfusu yüz binlerden sıfıra indiren, çoluk çocuk on binlerce canın etnik yapısını değiştirmek için farklı etnik toplumlara dağıtan, topraklara el koyan, binalarını yıkan, her türden maddi ve canlı servetine el koyup katleden girişimlere, soy kırımından başka bir ad verilemeyeceği görülür.
Ermeni soykırımı olmamışsa, Yahudi soykırımı da olmamıştır ve bunun mantıksal bir ürünü olarak, bugünkü Cihatçıların eylemlerinde haklı oldukları sonucu çıkmaktadır!
Son yıllarda El Kaide, IŞİD, El Nusra ile Selefi ve Müslüman Kardeşler örgütleri aynı tekçi soykırımcı zihniyeti devam ettirerek, farklı din ve halklara karşı soykırım yapmaya çalışmaktadırlar. Türkiye desteğinde ki bu örgütler, insanlık dışı yöntemlerle, estirdikleri terörle Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmişlerdir. Bu örgütler, Ermeni,Asuri soykırımına, kalınan yerden devam etmektedirler.
Ermeni Soykırımı’ndan, şimdiki Jihatçılara uzanan zihniyetle hesaplaşmadan, kirli tarihle yüzleşmeden, ”tekçiliği’ bırakmadan, ırkçı şöven düşmanlık atmosferinden, Müslüman olmayanlara karşı kin ve nefret söyleminden kurtulamadan, sorun çözülemez.
Bu bir soykırımdır!
CİWAN KURKEN A.
Hanna Hekimyan