Benzetmede hata ve sakınca var

(05 Mayıs 2024 Arif Tekin)

Kur’an Allah’ı insanlara ders olsun diye bazen benzetmeler yaparak örnekler verir. Bu örneklerden ikisini paylaşmak isterim.

a)”Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile; kendisine güzel rızık verdiğimiz, o rızıktan da gizli ve aşikar harcayan kimseyi misal olarak gösterir. Bu ikili bir olur mı olamazlar)?” Hemen

bunun devamında bir örnek daha veriyor. Onu da vereyim.

 

b)”Allah şu iki adamı da örnek gösterir: Birisi dilsizdir, hiçbir şey yapamaz, efendisinin üzerine bir yüktür. (Efendisi) onu nereye gönderse bir hayır getirmez (çünkü bedensel özürlüdür). Şimdi bu (adam), doğru yolda giderek adaleti emreden kimse gibi olur mu(olamaz)?” diyor.(Nahl suresi 75-76)

Bir kere köleden örnek vermek doğru değildir. Madem köleliğe karşıdır, o zaman başka bir örnek vermeliydi. Burada, o ki kölelerden örnek veriyor, o halde köle vardır demktir. Ayetten köle meşruiyeti çıkar.

Bir de diyelim ki savaş olmuş adam esir düşmüş köle statüsündedir ve sen gelip benzetme yaparak bu köle ile özgür olan birinin karşılaştırmasını yapıyorsun.

 

Bu benzetme de yanlış. Adam var filozoftur veya tıp alanında kansere karşı aşı/ilaç bulmuş, bu hastalık insanların hayatından çıkmış ve esir düşmüş. Adam da var zır cahildir ve zengindir; ancak hocalar onu etkliyorlar, malından ver yoksa cehenneme gideecksin diyorlar ve o da veriyor( bilgiye dayalı değil ama).

Bu ayete göre filozof esir bu varlıklı cahil gibi puan alamıyor. Bir de tanrı ayetin sonunda kendisi kendine teşekkür ederek” Allah’a hamd olsun” diyor.

 

Garip bir şey değil mi! Kur’an tanrısı kendine hamd (teşekkür)edilsin diye çok  istekli. Diyebiliriz ki Kur’an’ın ana manşeti, tanrıya köle olmak. Bunun bir kanıtı da günde beş vakit kılınan namazlarda okunan Fatiha’da belli. Çünkü Fatiha’nın ilk kelimesi yina tanrıya hamd ile başlar ve Fatiha’nın sonuna kadar da hep tanrıya dua, ve ona kul köle olma söz konusu. Namazda okunan Fatiha ile tanrıya teorik kölelik arz olunur. Namazdaki eğilmeler ve kalkmalar da pratik kölelik demktir. Bir bakın hele: Eller göbeğe bağlı, onun için eğilir(rüku) ve dahası var: Başını götürüp ta yere kadar indirir. Bu manzara köleliğin danıskasıdır. Öyle anlaşılıyor ki, insan yerin dibine kadar da eğilebilseydi tanrı ”Eğil eğil ta yerin dibine kadar eğili” diyecekti. Gaye kölelik değilse neden Fatiha diğer surelerden seçlip namazın bir parçası olsun ki, özelliği ne. Tanrının

kendi varlığı hakkında taviz vermediği şu ayetle zirveye çıkıyor” Kesinlikle Allah Kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları istediği kimse için bağışlar” Bu o kadar tanrı için önemli ki, aynı cümle için Cebrail’i sefer göndermiş (Nisa 48 ve 116). Yani bu ayete göre ister devleti soy, milyonluk zırhlı araba kullan ve saire, ama millet çöpten ekmek, sebze-meyve toplasın, öbür dünyada senin ümidin var. Tanrı diyor, yeter ki bana kul ol, bana üyeliğini bildir.

 

Tnrının verdiği ikinci örnek yine hatalı. Dilsiz biri ile dili olan ve doğru yol üzerinde olup adaleti emreden kişiden bahseder. Adam dilsiz ise sen öyle yaratmışsın, bu kişiden kaynaklı değil ki. Bir de adamla gırgır geçiriyorsun.  Şöyle denilseydi mantıklı olabilirdi. İki tip insan var, ikisi de sağlam, bedensel engelli değiller ve ikisi de eğitimli; ama biri hümaniter, insan hakları savunucusu, bu yolda bedel öedeyen. Diğeri de zalim, çalıp çırpan, her kötülük yapan biri. İşte bu ikisi eşit olur mu deseydi neyse. Üstelik bu ikinci ayette de

yine kölelikten bahseder. Şöyle ki, ”Dilsiz olan efendisine yüktür” diyor.

Ne  efendisi! Yine kölelik yine kölelik.

 

(05 Mayıs 2024 Arif Tekin)