SORU-1) Alevilik inanışında evrenin oluşumu nasıl açıklanır ?
“Çar anasır bâbından nikâb büründüm Bir noktadan hasıl oldum arındım”
( Gencî )
“Aynı vardan var olmuşuz
Sen gümüşsün ben sac mıyım” ( Aşık Veysel )
“Daha Allah ile cihan yok iken
Biz anı var edip ilan eyledik
Hakk’a hiçbir layık mekân yok iken
Hanemize aldık mihman eyledik”
( Harabî )
Alevilik’te evrenin ilahi bir varlık tarafından yoktan var edilerek yaratıldığı inanışı (Yaratıcılık İnancı) yoktur. Aksine Alevilik’te, Allah, Yahve, Ra, Mu v.s. isimlerle adlandırılan yaratıcıların da insan aklının ürünü olduğu ve evrenin dört temel varlık olan, Ateş, Su, Hava ve Toprağın birliğinden oluşan bir nüveden meydana geldiğine, tüm kâinatın vardan var olduğu (Varoluşçuluk İnancı) için ezeli ve ebedi olduğuna inanılır. Bu maddeci-atomcu (Materyalist) inanışın adı “Vahdet-i Mevcut”’tur. Felsefi literatürde “Panteizm” olarak adlandırılır.
SORU-2) Alevilik canlı hayatın ve insanın oluşumunu nasıl açıklar ?
“Katre idim ummanlara karıştım
Kaç bulandım kaç duruldum kim bilir Devre edip alemleri dolaştım
Bir sanata kaç sarıldım kim bilir”
( Güfrânî )
“Nice kabdan kaba boşaldım doldum
Karıştım denize deniz ben oldum
Damlanın içinde evreni buldum
Yine benden bana getirdi beni
Daimî’yim ermişlerin ereği
Böyle idi tabiatın gereği
Ölmez bir ananın oldum bebeği
Aldı dizlerine oturdu beni”
( Daimî )
Alevilik canlı hayatın var oluşunun ilahi bir varlığa dayandığını reddeder. Alevilik, canlı hayatın inorganik sistem içinde uygun koşulları bulmasıyla cansız hayatın sudaki nüveleri ile meydana geldiğini, insanın da bundan nasibini almasıyla uzun zaman içinde evrimleşerek vücuda geldiğini, devriye yolu ile de tabiatta sürekli dönüşüm halinde var olmaya devam ettiğine inanır.
SORU-3) Alevilik bir din, mezhep veya tarikat mıdır ?
“Sorma be birader mezhebimizi
Biz mezheb bilmeyiz, yolumuz vardır
Çağırma meclis-i riyaya bizi
Biz şerbet içmeyiz, dolumuz vardır
Bizim söyleyecek sözümüz vardır”
( Nesimî )
“Hararet nardadır sacda değildir Dervişlik hırkada tacda değildir
Her ne arar isen kendinde ara Kudüs’te Mekke’de Hac’da değildir” ( Pir Hace Bektaş Veli )
“Dört kitabı koyup torbaya astım
Cennet hurisinden ilgimi kestim
Muskacı hocaya sanmayın sustum
Ağzının payını verdim de geldim”
“İbretî nâdanla etme ülfeti
Dost kapısın bekle, eyle hizmeti
Anlamak istersen ilm-i hikmeti
Aşktan başka din ve iman gerekmez”
( İbretî )
“Ey vaiz efendi Harabî der ki
Dinle bu nutkumu bilmezsin çünkü
Ben öyle mukaddes bir Kâbe’yim ki
Kâbe gelsin beni tavaf eylesin”
( Harabî )
“Hem batınem hem zahirem, hem evvelem hem ahirem
Hem ben Ol’um hem Ol benem, Ol kerim-ü süphan benem
Yoktur arada terceman, andaki iş bana âyan
Bin bir adı vardır Yunus, ol sahib-i Kur’an benem”
“Oruç, namaz, zekât, haç, suç cinayettir
Fakir bundan azat, erenler içinde”
( Yunus Emre )
“Ben insandan başka İlah arardım
Meğer ilah insan imiş bilmedim”
( Daimî )
“Biz aşka tapanlarız, Müslüman değil
Cılız karıncalarız, Süleyman değil
Biz eskiler giyen benzi soluklarız
Pazarda sırma satan bezirgân değil
Yetmiş iki millet, bir o kadar da din
Tek kaygısı seni sevmek benim milletimin
Kâfirlik, Müslümanlık neymiş, sevap, günah ne?
Maksat sensin, araya dolambaçlar girmesin”
( Hayyam )
Alevilik’te efsaneler ve dinler, Sırr-ı Hakikâti gizlemek ve talip olanlara sırrı öğretmek için takiye yoluyla kullanışlı malzemelere dönüştürülmüştür. Alevilik’in uluları (Pirler, Rehberler, Mürşitler), binlerce yıllık geçmişte Aleviler üzerinde teist inanışların yoğun baskılar uygulaması ve Aleviler’e yönelik toplu kıyımlar gerçekleştirilmiş olması nedeniyle ve aynı zamanda söz konusu inancı henüz ham olan taliplerin anlaması için, mevcut hikâye ve efsanelerden, eski dinsel anlatılar ve menkıbelerden yararlanarak, alt kapılardaki talipler nezdinde kendi inancını dini tasavvufun içine gizlemek yoluyla takiye yapmışlardır.
Dört Kapı, Kırk Makam olarak yürünen Sırr-ı Hakîkât yolu, alt kapılarda insanların algısında din gibi görünmekle beraber, üst kapılarda dini ve efsanevi kimliğinden arınmış bir felsefe niteliğini kazanır.
Zamanla, Alevi inanç önderlerinin takiye amaçlı kullandıkları efsanevi ve dini motifler, özellikle 15.yy ve sonrasında, gerek Şii Safevi Devleti ve gerekse Sünni Osmanlı Devleti tarafından Aleviler’e karşı bir asimilasyon aracı olarak kullanılmaya başlanmış ve bu yolla Alevilik, kısmen Sünni, kısmen Şii ritüellerle donatılarak İslam teoloji dairesinden sayılmaya başlanmıştır. Yüzlerce yıllık devam eden bu süreç aralıksız günümüze kadar gelmiştir.
Alevilik’in günümüzde artık, herhangi bir gize ihtiyaç duymadan apaçık bir dille, kendi inancını yine kendi gerçekliği ile ifade etmesi ve günümüze uygun biçimde, korunma kaygılarından arınarak daha açık ve cesur davranması gereklidir. Alevilik aslen bilimsel bir felsefe ve yaşam biçimidir. Hakikat denilen gerçeğe ulaşmak için, bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. İkrar kapısı herkese açıktır ve bu kapıdan girilen yol, İnsan-ı Kâmil Yolu’dur.
Alevilik bir din, mezhep veya tarikat değil, yoldur.
Felsefe yoldaşınız, bilim yardımcınız olsun. Aşk ile…
Murat KILIÇ
04.09.2020
ÜÇ DELİ SORUYA, ÜÇ AKILLI CEVAP
SORU-1) Alevilik inanışında evrenin oluşumu nasıl açıklanır ?
“Çar anasır bâbından nikâb büründüm Bir noktadan hasıl oldum arındım”
( Gencî )
“Aynı vardan var olmuşuz
Sen gümüşsün ben sac mıyım” ( Aşık Veysel )
“Daha Allah ile cihan yok iken
Biz anı var edip ilan eyledik
Hakk’a hiçbir layık mekân yok iken
Hanemize aldık mihman eyledik”
( Harabî )
Alevilik’te evrenin ilahi bir varlık tarafından yoktan var edilerek yaratıldığı inanışı (Yaratıcılık İnancı) yoktur. Aksine Alevilik’te, Allah, Yahve, Ra, Mu v.s. isimlerle adlandırılan yaratıcıların da insan aklının ürünü olduğu ve evrenin dört temel varlık olan, Ateş, Su, Hava ve Toprağın birliğinden oluşan bir nüveden meydana geldiğine, tüm kâinatın vardan var olduğu (Varoluşçuluk İnancı) için ezeli ve ebedi olduğuna inanılır. Bu maddeci-atomcu (Materyalist) inanışın adı “Vahdet-i Mevcut”’tur. Felsefi literatürde “Panteizm” olarak adlandırılır.
SORU-2) Alevilik canlı hayatın ve insanın oluşumunu nasıl açıklar ?
“Katre idim ummanlara karıştım
Kaç bulandım kaç duruldum kim bilir Devre edip alemleri dolaştım
Bir sanata kaç sarıldım kim bilir”
( Güfrânî )
“Nice kabdan kaba boşaldım doldum
Karıştım denize deniz ben oldum
Damlanın içinde evreni buldum
Yine benden bana getirdi beni
Daimî’yim ermişlerin ereği
Böyle idi tabiatın gereği
Ölmez bir ananın oldum bebeği
Aldı dizlerine oturdu beni”
( Daimî )
Alevilik canlı hayatın var oluşunun ilahi bir varlığa dayandığını reddeder. Alevilik, canlı hayatın inorganik sistem içinde uygun koşulları bulmasıyla cansız hayatın sudaki nüveleri ile meydana geldiğini, insanın da bundan nasibini almasıyla uzun zaman içinde evrimleşerek vücuda geldiğini, devriye yolu ile de tabiatta sürekli dönüşüm halinde var olmaya devam ettiğine inanır.
SORU-3) Alevilik bir din, mezhep veya tarikat mıdır ?
“Sorma be birader mezhebimizi
Biz mezheb bilmeyiz, yolumuz vardır
Çağırma meclis-i riyaya bizi
Biz şerbet içmeyiz, dolumuz vardır
Bizim söyleyecek sözümüz vardır”
( Nesimî )
“Hararet nardadır sacda değildir Dervişlik hırkada tacda değildir
Her ne arar isen kendinde ara Kudüs’te Mekke’de Hac’da değildir” ( Pir Hace Bektaş Veli )
“Dört kitabı koyup torbaya astım
Cennet hurisinden ilgimi kestim
Muskacı hocaya sanmayın sustum
Ağzının payını verdim de geldim”
“İbretî nâdanla etme ülfeti
Dost kapısın bekle, eyle hizmeti
Anlamak istersen ilm-i hikmeti
Aşktan başka din ve iman gerekmez”
( İbretî )
“Ey vaiz efendi Harabî der ki
Dinle bu nutkumu bilmezsin çünkü
Ben öyle mukaddes bir Kâbe’yim ki
Kâbe gelsin beni tavaf eylesin”
( Harabî )
“Hem batınem hem zahirem, hem evvelem hem ahirem
Hem ben Ol’um hem Ol benem, Ol kerim-ü süphan benem
Yoktur arada terceman, andaki iş bana âyan
Bin bir adı vardır Yunus, ol sahib-i Kur’an benem”
“Oruç, namaz, zekât, haç, suç cinayettir
Fakir bundan azat, erenler içinde”
( Yunus Emre )
“Ben insandan başka İlah arardım
Meğer ilah insan imiş bilmedim”
( Daimî )
“Biz aşka tapanlarız, Müslüman değil
Cılız karıncalarız, Süleyman değil
Biz eskiler giyen benzi soluklarız
Pazarda sırma satan bezirgân değil
Yetmiş iki millet, bir o kadar da din
Tek kaygısı seni sevmek benim milletimin
Kâfirlik, Müslümanlık neymiş, sevap, günah ne?
Maksat sensin, araya dolambaçlar girmesin”
( Hayyam )
Alevilik’te efsaneler ve dinler, Sırr-ı Hakikâti gizlemek ve talip olanlara sırrı öğretmek için takiye yoluyla kullanışlı malzemelere dönüştürülmüştür. Alevilik’in uluları (Pirler, Rehberler, Mürşitler), binlerce yıllık geçmişte Aleviler üzerinde teist inanışların yoğun baskılar uygulaması ve Aleviler’e yönelik toplu kıyımlar gerçekleştirilmiş olması nedeniyle ve aynı zamanda söz konusu inancı henüz ham olan taliplerin anlaması için, mevcut hikâye ve efsanelerden, eski dinsel anlatılar ve menkıbelerden yararlanarak, alt kapılardaki talipler nezdinde kendi inancını dini tasavvufun içine gizlemek yoluyla takiye yapmışlardır.
Dört Kapı, Kırk Makam olarak yürünen Sırr-ı Hakîkât yolu, alt kapılarda insanların algısında din gibi görünmekle beraber, üst kapılarda dini ve efsanevi kimliğinden arınmış bir felsefe niteliğini kazanır.
Zamanla, Alevi inanç önderlerinin takiye amaçlı kullandıkları efsanevi ve dini motifler, özellikle 15.yy ve sonrasında, gerek Şii Safevi Devleti ve gerekse Sünni Osmanlı Devleti tarafından Aleviler’e karşı bir asimilasyon aracı olarak kullanılmaya başlanmış ve bu yolla Alevilik, kısmen Sünni, kısmen Şii ritüellerle donatılarak İslam teoloji dairesinden sayılmaya başlanmıştır. Yüzlerce yıllık devam eden bu süreç aralıksız günümüze kadar gelmiştir.
Alevilik’in günümüzde artık, herhangi bir gize ihtiyaç duymadan apaçık bir dille, kendi inancını yine kendi gerçekliği ile ifade etmesi ve günümüze uygun biçimde, korunma kaygılarından arınarak daha açık ve cesur davranması gereklidir. Alevilik aslen bilimsel bir felsefe ve yaşam biçimidir. Hakikat denilen gerçeğe ulaşmak için, bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. İkrar kapısı herkese açıktır ve bu kapıdan girilen yol, İnsan-ı Kâmil Yolu’dur.
Alevilik bir din, mezhep veya tarikat değil, yoldur.
Felsefe yoldaşınız, bilim yardımcınız olsun. Aşk ile…
Murat KILIÇ
04.09.2020
Her kişi Alevilik nedir anlatır sevdiğim bir tarz olan basende ne olmadığı açıklaması ki çok güzel anlatılmış emeğinize sağlık aşk ile can