MÜSLÜMAN ALEVİLER! (Hem Alevi, hem Müslüman olunmaz).
Kızılderiler birini yargılamadan evvel “yargılayacağın kişinin mokasenleriyle dolaş” dermişler.
Benim Kâbe’m insandır, Kuran da, kurtaran da insanoğlu insandır. İnsan ve emek üzerinde odaklanmış Alevi inancında sevgi ve saygının önemi büyüktür. Sevgi, insanın başkasını kendisinde bulmasıdır. Sevgi bir eksikliğin giderilişidir. Sevgi; insanın kendi özünde başkasıyla bütünleşmesidir. Saygı ise başkaların varlığına inanma, varlık sınırlarını bilmedir. Düşünen kişi, kendi varlık çizgilerinin başlangıç, bitim yerlerini bilince, görünce başka bir varlıkla karşı karşıya geldiğini anlar. Burada bir soru çıkar karşısına: Duracağım yer neresidir? Bu sorunun çözümü saygının anlamını belirler.
Aleviler; sevgiyi tanımlarken derki biz bedenleri baharlaşmaya sevgi dedik. Sevgi, emek, duyumsama, eylem, olgu gereğin somuta dönüşümü, yârin dudağındaki gülüş, canın olgu, gerçeğin somuta dönüşümü, canın çoğullaşması, çoğunun canlanması binlerce yılın renklere ayrışmasının taşınıp aktarılması, yüreğin şah damara sevdalar sunmasıdır.
Alevi inancı insan ve doğa eksenli bir inanç olduğu için sevgi ve saygı esastır. Bundan dolayıdır ki inandığı gibi yaşarlar. Sevgi ve saygıyı esas almayan, Alevi bir anadan babadan doğmuş olsalar bile Alevi olamazlar. “hem Aleviyim hem Müslümanım” diyenler inandığı gibi yaşamıyorlar. İnandığı gibi yaşamayanlar sevgi ve saygıdan yoksun olur. “hem Aleviyim hem de Müslümanım” diyenler Alevi inancına zarar verdikleri gibi İslam dinine de hakaret ediyorlar. En önemlisi de Müslümanlarla Alevileri karşı karşıya getiriyorlar.
Kiabımız Kuran diyorlar. Kurana göre yaşamıyorlar.
“esas Müslüman biziz” diyorlar camiye gitmiyorlar.
Hak Muhammetd Ali diyorlar onlar gibi yaşamıyorlar.
On iki imamların yolundayız diyorlar namaz kılmıyorlar.
Ehli Bey’iyiz derler Hacca gitmezler
On iki imamlar adına 12 gün oruç tutarlar On iki imamların kendileri 30 gün oruç tutarlardı.
Büyük düşünür Mevlana, “her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” der.milletten, renkten, coğrafyadan, dilden, düşünceden ve anlayıştan olursa olsun öncelikle insan olduğunun algılanması gerekir. İnsanın kendisinden farklı olanı hor görmeye hakkı yoktur. . “esas Müslüman biziz” diyen aleviler Alevi inancına zarar veriyorlar.
Bugün hâlâ Aleviler kendilerini inancından dolayı bastırılmış, dışlanmış, ikinci sınıf bir vatandaş gibi hissediyorsa kendilerini ifade edemediklerinden kaynaklıdır. Kendi inancını unutup Arap barbarlığına saplanan bir Alevilik asla iflah olmaz. Aleviler kendi inancına, bu inancın kaynaklık ettiği insani felsefesine sahip çıkmadığı sürece coğrafyamızın Ali’ci ve Muaviye’ci şer güçlerinin kurbanı olmaya devam ederler.
Pirlerimiz “elinin uzanmadığı yere elini uzatma” demişler. Alevi inancının terazisi vicdanıdır. Elimizi vicdanımıza koyarak biraz empati yapın. Birileri Alevilere “esas Alevi biziz” Alevilikte musahiplik, saz çalmak, semah dönmek, cem yapmak yoktur, Alevilerin ibadet yeri camidir dese ne yaparsınız? Bu soruya cevap vermeden önce biraz düşünün ve kendinizi bir an Müslümanların yerine koyun. Hem Aleviyim hem Müslümanım diye Aleviler “Hak Muhammed Ali” diyorlar namaz kılmıyorlar. Sormazlar mı size Muhammed ile Ali namaz kılmıyor muydu?
Namaz ile cami olmasaydı Müslümanlık diye bir din olmazdı. Bunun tersini iddia etmek cehaletten başka bir şey değildir, saygısızlıktır. Her şeyden önce insanın kendisine saygısızlıktır. İnsan dünyadaki tüm diğer canlılardan üstün olarak düşünüp değerlendirme yapabilen “akıl, mantık ve vicdan” sahibi bir varlıktır. Bir insan; hangi dinden,
Barış Aydın
İlk yorum yapan olun