IŞIK İNSANLARI- LUVİLER- ALUVİLER
(Mustafa Yeşil 20 Temmuz 2015)
Bu gün size binlerce yıllık tarihi boyunca sayısız sıkıntılarla boğuşmuş, vurula vurula, kırıla kırıla tüm tarihi belgeleri yok edilmiş, kendi benliğini unutmuş kadim halkın Anadolu da yaşayan kısmının inançlarını anlatacağım. Işıkların ne yazık ki bu günlere kalan nefesleri dışında onları anlatan tüm eserleri yok edilmiştir. O nedenle sizlere anlatacağım şey aslında bir söz arkeolojisidir. Işıklarla ilgili anlatacaklarım elbette bununla kalmayacaktır. Bu sadece bir başlangıçtır.
Işık İnsanlarının İnancına Giriş
Işıkların inanışına ait sırlar üstün algılama düzeyi olan, belli bir eğitimden geçen kişilere anlatılırdı. Bilgi büyük bir yüktür, taşımaya ehil olanlara taşıtılır. Bu nedenle Işık dini kendini sembollerle, ışık inancının özüne ulaşmış bir azınlıktan başkasının anlayamayacağı terimlerle ifade etmiştir.
Başka dinlerin hüküm sürdüğü çağlarda kendilerini serbestçe ifade edememeleri, Işıklara gizli toplum denen bir hüviyet kazandırmıştır. Zamanla bu aktarım zinciri koptu. Savaşlar sürgünler vs nedeniyle sır verilemez oldu. (Erik Cornell Dragomomen adlı kitabında Alevilerin (ışıkların) dinleri etkileyen gizemli bir kardeşlik örgütlenmesi olduğunu sürekli baskı, şiddete maruz kaldığını söylüyor) . Geniş ışık inanışı kitleleri, Şeriat mertebesindeki söylemleri kendi inançları saydılar.
Işık dini silahsız bir dindir. Çaresizliğin getirdiği başkaldırılar dışında ışıkların silah kuşandığı pek görülmemiştir. Silahsız bir dinin başka bir dinin hakim olduğu topraklarda saklanmaktan başka çaresi yoktur. Işık inancı ne bir mezhep nede sentezdir. Işık inancı bütün inanışları etkilemiş, semavi dinlere başlangıç olmuş asıl kaynaktır. Bu inanış bir sevdadır, ancak hissedilir. Serçeşmedir. İnsanlığın taassup dönemlerinde açıkça ifade edilemeyecek kadar bilimsel yorumlara sahiptir, bir gerçeklere tapınma dinidir. Işıkların elindeki en önemli kaynak (tüm yazılı belgeleri yok edildiği ya da tahrif edildiği ya da başkaları tarafından yazıldığı için) sözlü gelenektir. Bu gelenek esas alınırsa ışık inancının insanlık tarihiyle yaşıt olduğu görülür. Şimdi bunu Işıkların dilinden dinleyelim. Aşık İsmail “Akan dört ırmağın gözün sorarsan-Serçeşmeden gelir suyun durusu” diyor. Yunus Emre “Dört kitabın manasın okudum hâsıl ettim-Işığa gelince gördüm bir uzun hece imiş”. “Oruç namaz gusülü hac hicaptır aşıklara-aşk ondan münehhez halis heves içinde-ey aşıklar ey aşıklar ışık mezhebi dindir bana” derken, Harabi “Harabi’ye ihsan olmuş Hüdadan, Okuyoruz işte kitabımız var” sözleriyle ışık dininin temel özelliklerini ve kadimliğini vurguluyor.
Aleviler, Luviler, MA Halkı
Işık inancını tanıtırken önce Alevi kelimesinden başlayalım. -i eki Türkçe’de aidiyet kazandırır. Tarih-tarihi, mimar-mimari gibi. Alevi kelimesi de alev den türemiştir. Alevi kelimesi aleve ait, ışığa ait, ışıktan gelen anlamındadır. Eğer Ali’yi seven anlamında bir kelime düşünülseydi Bu Alici ya da Alili olurdu. Selçuk-Selçuklu, Osman-Osmanlı, Atatürk-Atatürkçü gibi.
Bu sözcüğün kaynağı aslında Hititlere kadar uzanır. Bu halk Anadolu’ya geldiklerinde Luvi diye adlandırdıkları bir halkla tanıştı. Komşu bir ülke bu halkı adlandırdığında kelime “A-luvi” oluyordu. Sefa Taşkın Mysia ve Işık insanları adlı kitabında “M.Ö. den önce 2000 yıllarında Hititlerin bıraktığı yazılı ve resmi belgelerin bize tanıttığı Luviler adı verilen halkın, yalnız Anadolu’nun değil, insanlığın derin geçmişi ile ilgili önemli gizler taşıdığı günümüzde yeni yeni ayırt ediliyor” diyor. Yine Sefa Taşkın Afganistan’dan İspanya’ya Karadeniz’in kuzeyine kadar birçok yer, ırmak adının Luvice olduğunu söylüyor. Arkeolog Firuzan Kınal, Mersin, Hacılar, Alişar kazılarından yola çıkarak M.Ö. 6000 yıllarında ortaya çıkan bakır çağı kültürünü yaratanların Luviler olduğunu tespit ediyor. Bilge Umar kültür mirası en zengin halkın Luviler olduğunu söylüyor. Luviler Hint-Avrupa ailesinden bir dil konuşan en eski halktır diye de ekliyor. Albrect Götze Küçük Asya kitabında Luvilerin Anadolu kökenli bir ulus olduğunu, bunların Yunanistan’a ,Balkanlara Sicilya ve İtalya’ya yayıldığını söylüyor. Meyer Anadolu halkının (Luviler) Helenleşmeden önce var olduğunu söylüyor. H.Craig Melcherc sadece Luviler hakkında kitap yazmıştır. Birgit Brandeu, Hititler adlı kitabında Asyanın (Assuva) adının bile Luvice olduğunu , Alexandr-Paris gibi adların Luvice olduğunu, kültürel buluşların Luviler sayesinde Yunan’a, Roma’ya sonunda da batı kültürüne ulaştığını yazmıştır. Görüldüğü üzere Luvi halkının kadim bir Anadolu halkı olduğu yönünde görüş birliği vardır. Günümüzde de süren kazıların ışığında ne yazık ki henüz M.Ö 6000 lere uzanan bulgulara rastlanmaktadır. Her ne kadar Göbeklitepe deki kazılar Anadolu’nun 11 bin yıllık tarihini günışığına çıkarmaya başlasa da henüz tamamlanmadığından net konuşamıyoruz. Ama inanıyorum ki orası da bize Luvi halkı hakkında bilgi verecektir. Sonuç olarak; Tüm arkeoloğların fikir birliği ettiği bir Luvi kültüründen söz edilmekte ise de bulgular bu gün için yetersizdir. Bu halkla ilgili bilgiler yada devlet ismi henüz telaffuz edilememiştir. Ama koskoca bir luvi gerçeği de gün gibi ortada durmaktadır. İşte onun için söz arkeolojisi önem kazanmaktadır.
Şu anda Anadolu halklarının ana tanrıça tapınmaları bu bölgenin dini olarak gösterilmektedir. Bu tapınmada bile gizemli ışık inancını görebilmekteyiz. Binlerce yıl boyunca hemen hemen tüm devletleri etkileyen coğrafi bölgelere, şehirlere isim veren bu halk ile ilgili neredeyse tüm yazılı belge ve tarihi eserlerin yok edilmesi ilginçtir. Şimdi olduğu gibi ulaşılabilen tarihin sayfalarında da Luvi halkına derin bir tahammülsüzlük gösterildiği açıktır. Büyük keramik çömleklere konularak gömülmüş, çömleklerin hepsinin yönünün de doğuya baktığı mezarlıklar gibi nadir örnekler onlar hakkında ipuçlarına ulaşmamızı sağlıyor.
Luvi sözcüğü birçok dilde ışık ve ışık kaynağı sözcüklerinin kökünü oluşturur. Hititçede Lukka, Latincede Lux, İngilizcede Light, İtalyancada Lure, İspanyolcada Luz, Almancada licht gibi. Bu kelimenin anlamı ışık insanı demektir. Bu halk ise kendine MA halkı demektedir. Bu gün bile Erzincan ,Tunceli’de nerelisiniz diye yaşlılara sorduğunuzda Mameki’liyiz derler. Hangi dili konuşuyorsunuz derseniz, Zone Ma derler. Hangi millettensiniz diye sorsanız, millete Ma derler. Işıklar MA’nın oğullarıdır. Bu Ma yada Mu kelimesi özünde derin bir ezoterizm barındırır. Hem Sümerlerde, hem de batık kıta Mu ile ilgili konularda aynı kelime sık sık geçer. Ayrıca Amerika kıtası kadim halklarında da bu kelime ile sık sık karşılaşırız. Işık insanları bir millet değildir, öyle bir inançtır ki her ırktan insan bu dine girebilir. Yeter ki gereğini yerine getirebilsin.
Yunus Emre bu durumu “Gayrıdır her bir milletten şu bizim milletimiz-hiçbir dinde bulunmaz din-ü diyanetimiz” diyerek anlatır
(Mustafa Yeşil 20 Temmuz 2015)
………………………………..
Ezelden seyrettim ben bu alemi
Ay doğmadan günden evveli
Çekilip gelir bu aşkın kervanı
Kim geldi kim geçti bizden evveli
Ezelden bu mülke gelmiş geçmişim
Günahımı bir mizanda tarmışım
Bir yolcuyum bin bir handa yatmışım
Konağımız kandil handan evveli
Can Hatayi’m bun böyle söyledi
İndi aşkın deryasını boyladı
Dün dünyaya gelen bugün söyledi
Dahi ben buradayım dünden evveli
Arap’ın Ali’sinden,onun soyundan geliyor olduğumu sanmak beni üzüyordu.İslamiyeti yada herhangi bir dini kabul etmediğim için kökenimin Luvi’lere bağlı olduğunu bilmek içimi rahatlattı.Müslümanım diyenlerin kendilerine ve dünyaya yaşattıkları ortadadır.İnancını kılıç zoru ile dayatan bir etnik kimliğe ait olmadığını öğrenmek sevindirici.Çelişki yakın akraba olan Hazreti Ali ve Hazreti Muhammedin farklı mezhepleri temsil ettiğine inanııması ile başlıyor.Aleviliğin bir mezhep olmasını içime sindiremiyordum.Hem aydınlık ve çağdaş bir yaşam tarzını savunmak hem barışçıl bir toplum olmak hemde bir dini mezhep’e ait olmak benim için çelişkiydi.Beni audınlattığınız için çok teşekkür ederim.Gönül rahatlığı ile hem Aluvi olup hem de dinleri red edebilirim:)))
Ben cok arastirdim bize cok yakinlar neden derseniz dunyada bizim gibi ibadet eden bir toplum yok bakmayin ali hasani huseyi kattigimiz bize zorla kabul ettirmeye calistilar edebildigiz kadar ettik ama artik maymun gozunu acti
Fransanin Albi kenti Işık insanlarının kurduğu huzur içinde yaşadığı bir yer Katolikler sonrasında mahkemeleri ile yaşayan halkı katledip sindirip yok etmiştir. Bence gün artık savaş günüdür.
Toplum mühendisliği böyle bir şey olsa gerek. Bir kültüre dair tüm bilgiler tahrif edilmiştir, ya da yok edilmiştir. Bu yok edilme durumu gerçek anlamda yok edilme olabilir (bkz endülüs medeniyeti) ya da toplum mühendisliği için böyle söylenmiş olabilir. Her iki durumda da ortada kalan tek bilgi sözlü gelenek ile kulaktan kulağa gelmiş bilgi olacaktır. Bu bilgilerin de ne kadar hakikat ne kadar efsane/mit olacağı da belirsiz olacaktır tabiatıyla.
Bizlere okullarda ve akademide öğretilen mısır/grek/helen uygarlıkları bir anda luwiler ya da başka bir şeyler oluveriyor ve bunu kabul etmemiz bekleniyor. Aynı şey gibi, Türkiye’de nükleer santral olmasın diyen avrupa menşeili sözde çevre örgütlerinin, avrupa birliğinin nükleer enerjiyi temiz enerji kapsamına aldıklarında sus pus oldukları gibi bizim de sus pus olup kabullenmemizi bekliyor toplum mühendisleri.
Bir tez ileri sürerken, haklılığı vurgulamak için neden birilerini suçlama gereği duyuluyor?
Luviler’in varlığını kim gizlemek istemiş?
Eserlerini kim tahrip etmiş?
Hitit, Frig, Lidya gibi medeniyetler özenle korunmuş da, Luvilerşe ilgili tarih boyu baskı uygulanmış gibi bir intiba oluşuyor.
Bilimsel yazılarda objektif olmak gerekir.
İnanamıyorum. Heyecan verici bilgilerdi. Keşke daha çok bilgi gün yüzüne çıkarılabilse
İlgiyle okudum.Katiliyorum.Bu goruslere .