ALEVİ İNANCINDA RUH GÖÇÜ (REENKARNASYON) ?
Reenkarnasyon Alevi anlayışında üç anlamda ele alınarak yorumlanmaya çalışılır. Bu üç anlam da yorumlanış şekliyle laboratuvarda test edilerek bilimselliği kanıtlanması mümkün olmayan soyut ve duygusal inancı içerir; tıpkı dinsel inançların iddialarının tamamı gibi… Ancak İnanç gibi bazı soyut kavramlar deney yöntemiyle somutluğu kanıtlanırsa, salt soyut olmaktan çıkar, nesnel gerçekliği kanıtlanmış olur.
Oysa insansal yaşamın varlığı ve devamı nesnel varlıklarla sürdürülür. Bu nesnel varlıkların özgül biçimi çok boyutlu niteliksel gerçekliği test yöntemiyle kanıtlanabilen olgulardır. Bu bağlamda insansal yaşam, dinsel olan inanç olmadan da sürdürülebilir; ancak, inançla ilgisi olmayan nesnel varlıksız yaşam sürdürülemez.
Alevi inancı, yaşam tarzı ve Alevilik felsefesinin nesnel dayanağı olan Doğa-İnsan-Toplum sarmalında şekillenmiştir. Birinci anlatıma göre reenkarnasyon, kişi öldükten sonra aynı nitelikleriyle başka bir insan veya farklı bir canlıda vücut bulması, yaşıyor olması anlamındadır ki; bu iddianın, bilimsel olarak açıklanması olanak dışıdır. İkinci anlatıma göre ise, tarihin bir ön evresinde yaşamış bir bilge kişinin, tarihin bir sonraki evresinde aynı bilge niteliğiyle dünyaya yeniden gelmiş olduğu.
Bu anlatıma bir örnek; Hz. Ali’nin Allah’ın yeryüzüne insan donunda geldiği, daha sonra Hz. Ali Pir Bektaş Veli’nin donunda tecelli ettiği, Pir Bektaş Veli’nin Mustafa Kemal şahsında yeniden dünyaya geldiği “çokbilmiş dedelerin” anlattıkları masaldır. Ancak Bu masal içinde açıklanması gereken ayrıntı boyutunda bir gerçek var.
Pir Bektaş Veli, Yunus Emre, Abdal Musa Sultan, Pir Sultan Abdal ve benzeri Işık Mürşitlerinin Alevi Erkânını Bâtıni felsefe çizgisine uygun sürdürdükleri gerçeği, bu tür bilge kişilerin farklı tarihlerde yaşamış olmalarına rağmen birbirlerinin bilgi ve ruh birliği içinde olduklarını gösterir. Ruh göçü (reenkarne) anlayışı doğru kavranmaz ise, Alevilik gözünün birini kaybetmiş olur.
Üçüncü anlatıma göre, bir Alevi Hakk’la Hakk olması, yani Tanrıyla bütünleşmesi için ameli düzelinceye kadar defalarca ölüp farklı zamanda, farklı kişilikte dünyaya gelmesi (reenkarne) ve imtihan dünyasında olgunlaşıp İnsan-ı Kamil olması gerekiyormuş.
Bu çarpık anlatım içinde ki gerçek; Hakk’la Hakk olmak için İnsan-ı Kamil olmak gerekli; ancak bunu başarabilmek için bir insan yaşamında, İnsan-ı Kamil sıfatı kazanabileceği hümanist değerlerle donanımlı bilgi sahibi olabilir. Yaşam ortamı ve koşulları zaten insanı bilgi sahibi olmaya zorlamakta.
Bunun için birkaç kez ölüp dirilmeye gerek yok; sadece kişisel hırs, bencil duygu ve davranışlardan arınmak, dayanışmacı, paylaşımcı ve barışçı bir yaşam biçimini içselleştirmek, bunu da yaşam ortamında örnek alınacak yöntemle uygulamak yeterli olduğu kavranırsa, inancın soyut boyutunun somut karşılığı bilimseldir. Alevi inancı nesnel temel üzerinde anlam bulur ve değer kazanır; kalanı, laf-ı güzaf masaldır.
DAB / Alevilikte Öze Dönüş Hareketi. 05/06/2016.
Bekir ÖZGÜR.
İlk yorum yapan olun