Saygı değer canlar, Osmanlı tarihi boyunca Işık Taifesinin (Alevilerin) dergahlarını onlarca kez basılarak yazılı belgelerin imha edildiği, bu belgeleri bulunduranlar yakalandığında katledildiği bilinen gerçeklerdir. Dikkat edilirse “Ulu Ozan” denilen bu şairler 1400 ile 1600 yılları arasında yaşadığı varsayılır. Bu dönemde Anadolu sathında sürekli isyanlar v…ardır; bu dönemde Osmanlı ölüm makinesi gibi çalışmaktadır. Osmanlının Alevi-Bektaşi Tekkeleri’ne misyoner olarak atadığı posnişin dede-babalar heyetince beslediği bu şairlere “Ulu Ozan” unvanı verildiği biliniyor. Dönemin şairlerine “Ulu Ozan” unvanı verilmesinin temel ölçüsü; 12 İmamın adı geçen 12 şiir yazmaları şarttır. Dolaysıyla bu şairlerin şiirleri “Alevi Nefesi” olarak kabul edildi ve Şii-İslam bu yol ve yöntemle Alevi genel kültürü içine sızdırıldı ve zaman içinde Alevilerin genel kültürü haline geldi. Osmanlı, bu planıyla toplumu İslama yakınlaştırarak isyanları bastırmanın bir aracı olarak bu şairlere “Ulu Ozan” unvanı verdi, destekledi ve besledi. Bu bağlamda onların şiirleri türünden belgeleri imha etmedi ve Alevilere süreç içinde bunları kabul ettirdi. Alevilerin bugün gerçek kimlik bulanıklığının temelinde Osmanlının “Ulu Ozan” yaratma politikası vardır. Bu şairler, Batıni Felsefenin temel ilkeleri olan Alevilik değerleriyle, 12 İmamlara şarlatanca övgüler dizmeyi iyi harmanlamış Osmanlının beslemeleridir. Anadolu da Aleviliğin 2 Ulu Ozanı vardır; bunlar, sevgi temelinde nefesleri olan Yunus Emre ve Tanrıyı eleştiren Kaygusuz Abdal’dır. Saygıyla bilgilerinize. Bekir Özgür Devamını Gör
İlk yorum yapan olun