SOR VE SORGULA
Evet, Kemalizm: ulusların kaderlerini tayin hakkına tümüyle karşıt olan, TEKÇİ-İNKÂRCI ve de ASİMİLASYONCU bir ideoloji ve yönetim biçimidir.
Kemalizm’in İttihad-ı Terakki Partisi’nden (İTP) aldığı tekçi, antidemokratik karakter bire bir Cumhuriyet’e de yansımıştır. Bu durumu 1924 Anayasa’sında, devamında çıkartılan kanunlarda ve de yazılan raporlarda çok rahatlıkla görebilirsiniz. 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet, insanlığın bir kazanımı olan dünyadaki birçok Cumhuriyet’ten farklı olarak tekçi-inkârcı ve asimilasyoncu bir karakter taşımaktadır.
Nasıl mı? 03 Mart 1924 tarihinde 429 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına bağlı bir teşkilat olarak Diyaneti kurulur. 15 gün sonra 18 Mart 1924 tarihinde 442 Sayılı Köy Kanunu çıkartılır. 30 Kasım 1925 tarihinde kabul edilen 667 sayılı Tekke, Zaviye, Türbeler ve bir takım unvanların men (yasak) ve ilgasına dair İlgasına dair yasa ile Alevi Dergâhlarının kapısına kilit vurulur, Yol önderleri; falcılarla, büyücülerle ve üfürükçülerle aynı sepetin içine konuldu. Aleviler üzerinde bir baskı politikası izlendi, nasıl asimile edileceğine dair planlar yapıldı… 677 Sayılı Kanun yürürlükte olduğu için Alevi Dergâhları yasaklı durumdadır.
97 yılda yaşanılanlara baktığımızda bir yönetimin adının Cumhuriyet olması ile Cumhuriyet yönetiminin gerektirdiği koşullar yerine gelmiyor. Örneğin Fransa’da Cumhuriyettir, Almanya’da Cumhuriyettir ve de İran’da bir Cumhuriyettir! Türkiye Cumhuriyetine laik denildi, oysa devlet hiçbir zaman laik olmadı. Diyanet gibi devasa bir kurumu olan ve 38 yıldır okullarında zorunlu din dersi uygulayan bir devlet laik olabilir mi? Açıkçası ta başından beri “Türk-İslamcı” bir toplum yaratmak için tüm imkânlar kullanıldı, eğitim alanında tüm imkânlar seferber edildi.
Cumhuriyet’in, kimsesizlerin kimsesi olduğunu söylemek bu toprakların en büyük manipülasyonlarından biridir. Alevi-Bektaşi toplumunun içinden çıkmış kimi zübükzadeler, menfaat-çıkar ve kariyer düşkünleri Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir, Aleviler cumhuriyetin temel taşıdır ve Cumhuriyet’in kazanımları diye toplumu manipüle edip duruyorlar.
Resmi ideolojinin yalanlarıyla beslenmiş kişilikler, beslendikleri yalanlarla toplumu manipüle ediyorlar. Unutmayın ki; yalan tarih insanların başına beladır! Dünyada bu kadar özüne yabacılaşıp başkalaşmış ve kendini inkâr edene (fiziki, zihinsel, pratik) sevdalı başka birileri var mıdır acaba? Şayet, Sendromu nedir diye soruyor ve arıyorsanız bu zübükzadelere, menfaat-çıkar ve kariyer düşkünlerine iyi bakın yeter…
Değerli canlar, dostlar, yoldaşlar, aşağıdaki fotoğraflardaki gerçeklik, bizlerin asırlardır bulunduğumuz kadim topraklarda (coğrafyada) Cumhuriyet döneminde yaşadıklarımızın delilidir. Unutmayın ki; gerçeklerden kaçış bir kurtuluş değildir tamamen bir bitiştir!
Aşk ile.
Mehmet Kabadayı
İlk yorum yapan olun