PİR SULTAN ABDAL
Pir Sultan Abdal, yaklaşık 600 yıldır bu topraklarda dipdiri yaşamaktadır. Onun şiirleri halen toplumu derinden sarsmakta ve dizeleri insanların gönül telini titretmektedir. Hemen her gün, radyolarda, televizyonlarda, İnternet sayfalarında, insanların dillerinde Pir Sultan Abdal’ın bir deyişini, bir ağıtını, bir duvazını vb. dinlemekte veya duymaktayız. Bu anlamda hiçbir ozan ve şair Pir Sultan Abdal kadar hal-kın bilincine ve gönlüne yerleşmemiştir.
Halkın, Pir Sultan Abdal’a bu sevgisi ve duyarlılığı nedendir? Sorunun yanıtı doğru verildiğinde, Pir Sultan Abdal’ı doğru tanımlamış oluruz.
Onun, halk gönlünde ulaştığı sevgiye, bugüne kadar hiçbir ozan ulaşamamıştır. Çünkü Pir Sultan Abdal, dünyanın ozanı olmuştur. Yani, somut olarak, üzerinde yaşadığı dünyayı sorgulamış ve dünyasal değerler için mücadele etmiştir. Yaşadığı dünyada, daha güzel, daha iyi yaşayabilmenin savaşımını vermiştir. Ozan, miskin, yaşamı boş veren, tembel, dünya gerçekliğinden kaçınan, dünyadaki sorunları imge (ahrete) dünyaya taşıyan anlayışlara karşı çıkmış ve dünyanın gerçekliğini dile getirmiştir. Bundan dolayı da, halkın sorunlarını dile getiren ve sorunların nedenselliklerini ortaya koyan ve çözüm yollarını da sunan bir bilge, bu sorunları sazıyla-sözüyle korkusuzca haykıran bir ozan olmuş-tur. Pir Sultan’ın şiirlerinde, halk kendi yaşanmışlıklarını bulmuştur. Çünkü Pir Sultan Abdal, halkın konuşan dili, düşünen beyni ve haykıran sesi olmuştur.
Geçmişte de, bugün de, yoksulluk çeken, acı, keder, üzüntü ve baskı gören halk, kendi sorunlarıyla ilgili konuları, Pir Sultan Abdal’ın şiirlerinde bulmakta ve bu nedenle de onu gönlüne, bilincine taşıyarak ona beden olmaktadır.
Pir Sultan Abdal, coşkunun, haksızlığa başkaldırının, eşitlikçi- paylaşımcı anlayışın, sömürüye, zalime, zulme karşı isyancı duruşun simgesi olmuştur. O, bir ozan olarak; yaklaşık 600 yıldır bu topraklarda toplumun belleğinde, her zaman diri kalmış ve gerek ürettiği şiirlerle ve gerekse cesur ve kararlı duruşuyla, Anadolu insanına ışık saçmış, Anadolu insanının gönlüne girmiş ve canlara can olmuş, bu anlamda da ölümsüzleşmiş bir önder insan, bir ulu ozandır.
Alevi-Bektaşiliğin, toplumcu yanını gösteren ve Aleviliğin eşitlikçi-paylaşımcı anlayışını yansıtan Pir Sultan Abdal; yaşamı boyunca, eşitliği, iyiliği, dostluğu, kardeşliği savunmuştur. Alevi-Bektaşi öğretisinin toplumsal anlayışı, eşitlikçi-paylaşımcı bir anlayıştır. Buna göre, üreten, emek har-cayan, değere değer katan insanların safında yer alan ve üretilen katma değerden, herkesin adilce yararlanmasını savunan toplumcu modeli ön görür. Aleviliğin bu toplumcu yönünü en iyi yansıtan ozanların başında da, Pir Sultan Abdal gelir. Dünyada, onun kadar coşkulu ve inandığı dava uğruna canını ortaya koyan, çok az insan vardır. Bundan dolayıdır ki, yüzyıllardan beri, bu halkının bilincinde yaşıyor ve yaşatılıyor.
Pir Sultan Abdal, her zaman yaşamın içinde olmuş-tur. Üreten insanlarla aynı mekânı paylaşmıştır. Kendisi de üreten bir insandır. Üretim-tüketim çelişkisinde, tüketici Osmanlı egemen sınıfının, üretici köylü toplumunu sömürme-si karşısında, üreticinin safında yer almış ve sömürgene, zalime, zulme karşı koymuş ve başkaldırmıştır.
Pir Sultan Abdal, haksızlığa karşı isyanın ozanıdır.
Pir Sultan Abdal, yaşanmışlığın ozandır.
Pir Sultan Abdal, insan gönlünü içten kuşatan ve hal-kın ortak duygularını yansıtan bir aydın kişi ve duygu yoğunluğu yaşatan lirik bir ozandır.
Pir Sultan Abdal, zalimlere karşı duruşun, direncin, azmin, dayanıklılığın, karşı koymanın vs. simgesidir.
Onun şiirleri, insanı derinden etkiler ve gönül telini titretir. İnsana güç katar ve bilincini açar. İnsanı yalnızlık-tan kurtarır. Sorunlar yaşayan insana, enerji katar ve onun duygularına ortak olur.
Bu anlamda da, Pir Sultan Abdal, tüm insanlığa örnek olmuş bir önderdir.
Pir Sultan Abdal, Anadolu insanının sözcüsüdür. Yalnız Anadolu insanının değil, dünyada ezilen, yoksul, fa-kir, sömürülen vs. tüm insanların sözcüsüdür.
Pir Sultan Abdal, düşündüğünü çekinmeden söyleyen bir insan olduğu gibi, düşündüklerini eyleme geçiren bir uygulayıcıdır da. Bu anlamda o, ulaşılması zor bir simgesel kişiliktir.
Pir Sultan Abdal, bir eylem insandır. “İnsan, eylem yapan varlıktır”, sözünün içini dolduran bir kişiliktir.
Pir Sultan Abdal, aynı zamanda bir inanç önderidir. O, Aleviliğin yolunu, erkânını, usulünü, inancını, insana-evrene-Tanrı’ya bakışını, şiirlerinde herkesin anlayacağı bir dille anlatmıştır.
Pir Sultan Abdal’ın dili, çeşmeden akan su gibi berraktır. O halkının konuştuğu dili kullanmış ve yalın bir anlatımla düşüncelerini dile getirmiştir. Alevi inancının temeli olan; birlik, bütünlük (tevhit), dostluk, muhabbet, barış; Hz. Ali’ye duyulan sevgi; Kerbelâ kıyımına duyulan öfke, on iki imamlara olan bağlılık, kâmil-insan; dört kapı-kırk makam vs. gibi değerleri de, şiirlerin de, yoğun, herkesin anlayacağı bir söylemle ve yalın bir şekilde işlemiştir.
Pir Sultan Abdal, yaklaşık beş yüz yıldır halkın ortak belleğinde dipdiri yaşamaktadır. Hemen her gün birçok yer-de, Pir Sultan’ın türküleri, nefesleri, deyişleri söylenmektedir. Alevi-Bektaşilerin Cem’lerinde, ibadetlerinde, toplantı-larında vs. Pir Sultan Abdal’ın deyişleri ve nefesleri her zaman okunur.
Pir Sultan Abdal, hem bir inanç önderi ve hem de toplumcu duruşuyla Alevi-Bektaşiler tarafından ululaştırılmış bir ozandır. Yedi ulu ozan içinde topluma en çok etki eden ozan, Pir Sultan Abdal olmuştur. Halkının gönlünde, Pir Sultan Abdal, doruktaki ozandır.
Pir Sultan Abdal’ın şiirleri, Halk Edebiyatı içinde yer alır. Bu şiirlerin tamamı hece ölçüsüyle yazılmıştır. Gelenek-sel şiir anlayışı, Pir Sultan Abdal’da sürdürülmüştür.
Pir Sultan Abdal, her şeyden önce halkının “ortak duyarlılığını, duyuncunu, ütopyasını ve özlemini” korkusuzca yansıttığı ve halkın sözcüsü olduğu için ölümsüzleşmiştir. Pir Sultan Abdal, yalnızca yaşadığı dönemde değil, her dönem halkın sözcüsü ve gözcüsü olmuştur. Onun şiirlerinde halk kendisini bulmuştur. Pir Sultan, kendisinin değil tüm toplumun bedeni olmuş ve bu beden, tüm insanlık ve tüm halk için kendisini feda etmiştir. Halk ve insanlık için ölümü göze alan ve bu uğurda ölen bir insan ancak “ulu” bir insan olur. Böylesi insanın “bedeni” ölse de; tini ölmez. O’nun tini (ürettiği değerler) başkalarının tininde yaşar, yaşatılır. Pir Sultan Abdal da böylesine “ulu” bir insandır.
Pir Sultan Abdal, yaşadığı dönemde, zalime ve halkı sömürene karşı korkusuzca başkaldırmış, kendisine yapılan onca işkencelere direnmiş, görüşünden ve duruşundan asla ödün vermemiş; halkının “ortak istencini” korkusuzca savunmuş ve bu uğurda “idam edilerek” öldürülmüş bir insan-dır. İşte onu kahraman ve ölümsüz yapan bu isyancı ve korkusuz duruşudur.
Pir Sultan Abdal’ın şiirleri çok durudur. Halkının konuştuğu dildir onun dili. Akıcı, doyurucu, anlaşılır, duru ve saf bir dil. Öz be öz kendi halkının konuştuğu dil. Bu da Pir Sultan Abdal’ı ölümsüz kılan diğer bir yandır. Onun dizeleri, ağdalı bir dilden ve anlaşılmaz sözcüklerden uzaktır. Dizeler bir anne sütünün besleyiciliği gibi, kendi halkının dilini besleyen, onu zenginleştiren ve bütünleyen dizelerdir.
Pir Sultan Abdal, kibirden, yapaylıktan, yağdanlıktan ve gösterişten uzak, yalnızca halkının aydını ve ozanı olmuş-tur. Bunun için de her dönem halkının en yakınında bulun-muştur. Halkı da, Pir Sultan’ına sahip çıkmış, onun dizeleri-ni, anlaşılır ve anlamlı sözcüklerini önemsemiştir. Çünkü halk, Pir Sultan’da kendini görmüştür. Pir Sultan’ın şiirleri onun yaşadıklarını anlatmaktadır.
Bundandır ki, halk kendisinin söyleyemediğini, korkusuzca söyleyen insanı kahramanlaştırıyor ve onu yaşatıyor. Dünyadaki gerçek kahramanların öyküsü böyledir.
Ne demiş koca ozan Pir Sultan Abdal:
Yorulan yorulsun ben yorulmazam
Derviş makamından ben ayrılmazam
Dünya kadısına ben sorulmazam
Kalsın benim davam divana kalsın
Bu dizelerden de görüldüğü gibi, Pir Sultan Abdal, davasından asla dönmeyeceğini, hiçbir an, Osmanlı’nın Kadı’sından korkmadığını, onun kendisini yargılamasının bir anlamı olmadığını, kendisi için önemli olanın, savunduğu öğretinin değerli, önemli ve vazgeçilmez olduğunu ve bu konuda asla ödün vermeyeceğini belirtmektedir. Ozan, ger-çek bir halk ozanın, sergilediği bir davranışı ortaya koymuş-tur.
Pir Sultan Abdal, kendisine bir şey öğreten insanlara büyük sevgi ve saygı beslemektedir. Bir insanın hiçbir zaman “tam” olmadığını, her insanın eksiklerinin bulunduğunu belirten ozan, şu dizeleri söylemiştir:
Yürü bre Hızır Paşa
Senin de çarkın kırılır
Güvendiğin Padişahın
O da bir gün devrilir.
Pir Sultan, kendisini yargılayan, idama götüren Hızır Paşa’nın da günü geldiğinde nasıl yetkisiz kalacağını, devran döndüğünde, güvendiği yönetimin değişmesiyle nasıl güçsüz düşeceğini vurgulamaktadır. Bu dünyanın gelip- geçer olduğunu, insanların da, bir gün bu dünyadan göçüp gideceklerini ve hiç kimsenin, hiçbir iktidarın, hiçbir sultanın yönetiminin sonsuzca egemen olamayacağını belirtmektedir.
Pir Sultan Abdal, zalimlerin korkusu, mazlumların dostudur. Direncin ve özgürlüğün simgesidir.
İlk yorum yapan olun