“Gerçekler Aşkına Olsun!
Düşünceyi doğru düşüneceğim, sözü doğru söyleceğim, işimi doğru yapacağım! (burada durulur ve kemer erkek kardeşlerin beline bir kez dolanır, meydan erenleri, “Gerçekler Aşkına!..” der başkeser).
Elime-ülkeme, dilime-lisanıma, belime ve bilime sahip olacağım! (sözün burasında da durulur ve kemerler bir kat daha dolaınır. Meydan erenleri “Gerçekler Aşkına!” der).
Eşime-yoldaşıma, haldaşıma, işime ve aşıma sadık olacağım. İkrar verir iman ederim! (kemerler üçüncü dolanır ve düğümlenir. Meydan erenleri “Gerçekler Aşkına!..” der) ikrar verir iman ederim! (ikinci düğüm). İkrar verir iman ederim (üçüncü düğüm ve meydan erenlerinden “Gerçekler aşkına!..” diyerek rızalık gelir).
Pir: “Eyvallah erenler! Darik için edep erkân” der.
Rehber: Erkek kardeşleri, başları pirlik makamına dolayısıyla ocağa dönük olacak şekilde yere yüz üstü uzandırır, ayaklar eşikten yanadır ve parmaklar bitişiktir. Üstlerine beyaz bir örtü örtülür. Kadın kardeşler, bu kez birbirlerinin ellerinden tutar ve erkek kardeşlerin ayak uçlarına diz çöker otururlar. Buradaki ritüel, yani yürütülen erkân, “ölme ve yeniden doğma”dır. Hakk’tan gelip Hakk ile Hakk olmadır. Doğum kapısından doğarak gelip kendini gerçeklemedir. Kendini gerçekleyen Hakk’tır. Meydan erenleri, rehber, mürebbi dar-ı didardadır. Pir üç boğumlu darikini alır ve musahip kardeşlerin üstüne gelir.
Pir Darik’ini eline alır: “Gerçekler aşkına! Ya Hakk sahibi Ana Naciye nazarını esirgeme! Ya Hızır, ikrarlarına haldaş ol, yollarına yoldaş ol şaşırmasınlar. Ya vardan var eden, doğan doğuran, esirgeyen, bağışlayan, dar-ı didarına kabul eyle. Üçler, beşler, on iki nur, on dört masumu pak, on yedi kemerbest katarından ayırma! Ocaklarını gür, nasiplerini bol, sofralarını bereketli, soy ve süreğini hayırlı uğurlu kıl! Ay ve gün hanelerini şenlendire, ışığından sıcağından, ateşinden mahrum etmeye. Rehbersiz, pirsiz, mürşitsiz, ikrarsız kalmayalar! Dört can sekiz ata hak biline! Zalimlerin şerrinden korunalar! Muhanete mutaç olmaya, haksızın kapısından hacet dilenmeyeler! Hakk sırr-ı yüreklerinde hakikat ola, muhkem ola. Hakk’a yeteler, insanı en yüce hak bileler! Gerçeğe Hü!..” der.
Darik ile üç kez musahiplerin sırtlarını sıvazlar. Onları kutsar. Meydan erenleri, “Gerçekler Aşkına Hü!..” der ve rızalık verirler.
Pir nasihat ederek yol evlatlarına erkânı bildirir:”Yılda yedi meydan, on iki aşura, üç Hızır (Hızır günlerinin başlangıcıdır, 16 Şubatta başlar), dördü Hızır perşembesi (Hızır günleri dört hafta sürer ve her Perşembe günü tutulması gereken oruç kastedilmektedir) olmak üzere kırk sekiz perşembe orucu haktır!
Ne yalan söyleyeceksiniz ne de yemin edeceksiniz. Dedi-kodu yapmayacaksınız. Tamah etmeyeceksiniz, kin tutmayacaksınız. Elinizle koymadığınızı almayacaksınız. Gözünüzle görmediğinizi gördüm demeyeceksiniz. Kulağınızla duymadığınızı duydum demeyeceksiniz. Özünüz ve sözünüz, öz öze, yüz yüze olacak. Aldığınız gibi vermesini de bileceksiniz. Kimsenin hakkını kimsede koymayacaksınız. Çocuklarınıza sahip olacaksınız. Çocuklarınızın hakkını her zaman kendinizden önde gözeteceksiniz ki görev istemeye hakkınız olsun” der ve son bir gulbank daha okur.
“Bismişah!.. Naz, niyaz, durduğunuz dar verdiğiniz ikrar, Hakk defterine yazılsın. Yolunuz aydınlık, menziliniz pak olsun. Hakk meydanında yeriniz, erenler gönlünde muhabbetiniz olsun. Hızır ikrarınızı berkarar eylesin! Saklasın, beklesin! Gerçeğe Hü!..” der.
Gülbank bititikten sonra pir; “ikrarınızın mühürü bu elmadır” der. Önündeki tepside hazır bulunan bir elmayı dörde böler ve her birine bir dilim verir. Karşılıklı niyaz ile elma lokmaları alınır ve orada yenilir. Bu işlem bitince pir; “kalkın görüşün” der. Musahip kardeşler erkâna uygun olarak kalkar, önce, bacı-kardeş görüşürler. Sonra, Pir ile görüşürler. Görüşme, cemal-cemaledir. El etek öpmek erkân değildir. Pirin, rehberin ve mürebbinin üç kez omuzlarına niyaz olunur. Sonra on dört masumu pak önünde dar olurlar. Sonra on yedi kemerbest önünde dar olurlar. Sonra da tüm meydan erenleriyle görüşülür, niyazlaşılır. Bu bittikten sonra rehber, musahipleri eşiğe yakın bir yerde meydan halkasına katarak oturtur.
Süpürgeci meydana gelir ve meydana üç kez süpürge vurur. Gulbankını okur. “Hü! Gerçekler Aşkına! Ya Hızır! Ya Ana Fadime! Nur ile nur idik, biz kırk bacı idik Güruh-u Naci idik, Naciye kapısından Şit geldik. Şit ile Naciye’den sır geldik. Dar gördük meydan gördük. Kırkların ceminde süpürgeci olduk, arılığa duruluğa kapı olduk nasip dağıttık. Gerçekler aşkına, yol verdik düşküne! Aya, güne Hızır aşkına Halla halla!.. derim, pirim.” (“aya güne Hızır aşkına” dediğinde üç kez süpürgesini meydana süpürme edecek). Süpürgeci pir nefesini alır.
Pir, “Aşk ile.. Bismişah!.. Hakk nuru meydanda nurlandı. Meydanımız paklandı. Meydanımız Hakk ile haklandı. Güruh-u Naci evvelinde pak idi. Evvel ahir Hakk idi. Ne hoş geldi nefesi. Sırdan sır oldu nefesi. Üçler Hakk’ı bilene, ondan nasip alana. Seri verdik yoluna. Doğruya karar kılına. Nefesi hak ola. Hizmeti pak ola. Hızır yardımcısı ola. Gerçeğe Hü!..”
Süpürgeci ile pir, rehber ve mürebbi görüştükten sonra meydana saki gelir ve şilan şerbeti (kuşburnu), ikrar şerbeti olarak sunulur. Saki, bir bardak doldurur ve pir önünde dar olur:
“Destur pirim hak için dolu geldi. Dolumuz on iki ocaktan, on iki nur için geldi. Dem ola devran yürüye, pirim himmet eyleye” der.
Pir, “Aşk ola” diye yanıt verir. Saki elındeki doludan bir damla delil kabına damlatır ve şerbet dolusunu pire uzatır. Niyazda bulunur. Bir dolu rehbere uzatır, “aşk-ı nur ola der ve rehber ile niyazlaşır. Bir dolu da mürebbıye verir ve onunla da niyazlaşır. Sonra, bir dolu musahibe bır dolu aşinaya verir. Aşina ile musahip eşlerle pay ederler. Herkes birbirinin dolusundan bir yudum alır. Saki “Aşkı nur ola, gittiği yer dert görmeye, arılığın dururluğun kâbesı ola” der. Cemal cemale cümlesi niyazlaşırlar. Sonra saki meydan erenlerine sırayla ikrar şerbetini dağıtır.
Meydana zakir girer…
İlk yorum yapan olun