KERBELA’NIN ANADOLU ALEVİLİĞİYLE İLGİSİ YOKTUR (4) (Bekir Özgür)
“Kerbela” sözü Alevi toplumunda “Yas” olgusunu çağrıştırır ve bu duyguya, “Yas-ı Matem” denilir. İki kelimeden oluşan bu kavram eş anlamdadır; “Matemin Yası” demektir, yani “Matem” geçmişte yaşanmış acı bir olayın hüzünlü duygularını normal yaşamda tekrar anımsamaktır ki, “Yas” zaten aynı anlamda ki Matem’in Yası’nı tutmak demektir. Eş anlamda ki “Yas-ı Matem kültü, Aleviliğe Kerbela ile girmiş değil, Matem kültü 12-15 bin yıllık kadim bir Alevi geleneğidir. Kerbela olayı ve şehidi peygamber Muhammet’in torunu Hüseyin, İslam’ın Hanefi, Hambeli, Şafi ve Maliki mezheplerinde kutsal kült olarak kabul görmemiştir; bu topluluklarda anması yapılmaz, dolaysıyla yası da tutulmaz.
Kerbela Kültü, İslam’ı diğer mezheplerden nüans farkıyla yorumlayan, fakat temelde Kuran’a eleştirisiz biat eden Şii-İslam’ın ideolojik dayanağıdır. Aleviliği Kerbela ile ilişkilendirmek, İslam la hiçbir bağı olmayan Anadolu Aleviliğini Şii-İslam la ilişkilendirerek İslam’a yakınlaştırmak, dolaysıyla Aleviliği dinleştirerek Onun doğacı ve sınıfsız toplum anlayışını belleklerden silme, sınıflı vahşi toplumun bir parçası ve uysalı haline getirmeyi temel politika edinmiş devlet planıdır.
Aleviler açısından Aleviliği Kerbela ile ilişki içinde gören Alevi anlayışı, kılıcı kanlı Osmanlı zulmüne karşı yaşamsal refleks dürtüsüyle oluşmuş, can korkusuyla yapılan takiyye, zaman içinde Alevilerin inançsal kültürü haline gelmiştir. Alevi toplumunun vazgeçilmez kutsal kültü Ma’tem, Kerbela ve İmam Hüseyin’le ilişkili değil, Ma’tem kültü Aleviliğin kadimden beri töresel bir geleneğidir. Binlerce yıl Anadolu da hükümran olmuş toprakta ortak mülkiyet biçiminin yarattığı sosyolojik yapıya tekabül eden RIZALIK ŞEHRİ yaşam tarzının Ana Tanrıça ile özdeş bir kültürüdür Ma’tem. O çağda “Ma” olarak adlandırılan ANA, (Kadın) birçok beceri ve yeteneği yanında kadın-erkek ilişkilerinde medeniyetin dinamizmi, doğurgan özelliğiyle de insan neslinin yaratıcısı görülüyor, bu özelliğine atfen Tanrıça (Yaratıcı) payesi verilerek yüceltiliyor adına tapınaklar imar ve ihya ediliyordu. O çağın toplumunun en yüce kutsalı kabul edilen MA yaşamsal devrini tamamlayıp Hak’a yürüdüğünde, tüm toplum en yüce kursalını kaybetmiş duygusuyla MA için tuttukları yas sürecinde, şimdilerde Alevilerin Aşure orucunda yaptıkları gibi günlük yaşamlarında fantezi sayılabilecek yeme, içme ve giyim kuşamlarına itina göstermez gerçek anlamda bir yas içinde olurlardı.
Ayrıca doğa afetlerinin yarattığı yaşamsal kıt besin kaynağı ortamlarında kutsal MA tapınaklarına toplanır, Ana Tanrıçadan bolluk-bereket sunması için yakarışta bulunur ve az yiyeceklerini (Aşure çorbası gibi) birleştirerek kitleler halinde ölümlerden korunmak için günde bir öğün LOKMA şeklinde eşitçe paylaşırlardı. Alevi toplumunun günümüz kadar gelenek halinde devam ettirdiği bu töre’nin kökleri tarihin derinliklerinde oluşmuş dayanışma ve acıyı birlikte yaşama şeklinde ki bu hümanist değerin Kerbela ile özdeşleştirilmesi, iyimser bir deyimle ya Alevi tarihini bilmemek ya da Aleviliğin tarihsel geçmişini bilerek ve art niyetle RET etmektir. Ma’tem kültürünü bilimsel araştırmaların ve arkeolojik verilerin ışığında diyalektik yöntemle incelendiğinde, Anadolu kadim halklarından Alevi toplumunun baskın İslami kültür altında hassasiyetle devam ettirdiği MA’tem geleneğinin tarihsel bağını doğru kurduğumuzda Aleviliğin ne Şii-İslam la, ne de Arap kabilelerin çıkar ve siyasi kavgası olan Kerbela olayıyla ilgisi ve ilişkisinin olmadığı açıkça görülmektedir.
Toplumsal kültürler üredikleri dönemin yaşamsal koşullarının ürünüdür. Baskı ve zulüm ortamlarına rağmen, ortama uyum içinde öz itibarıyla yaşatılır ve sosyal yaşamın önemli bir parçası olarak devam eder, tıpkı Ma’tem kültü ve kültürünün Kerbela adı altında devam ettiği gibi.
Devam edecek Bekir Özgür
18 Ekim 2015.
İlk yorum yapan olun