Ha Yezit, Ha Hüseyin,
İçindekiler
KÖRBELA
Hangisi İslam Halifesi,
Olacakmış, Olmuş
Bundan Biz NE ?
HÜSEYİN-İ KERBELA İNSANLIK DAVASI MI, HALİFELİK KAVGASI MI?
İmam Hüseyin Kerbela olayı, Alevilere halifelik taht kan davası değil, sanki haklı ile haksızın, mazlum ile zalimin kavgası insanlık davasıymış direnişiymiş gibi sunulur, peki öyle mi?
1400 yıl önce olmuş olayları, Sünni, Şii İslam kaynakları, Alevi ve hatta yabancı kaynaklar, taraflı olarak süsleyip püsleyip, kendi açısından yorumlayıp aktarmakta, ancak hepsini harmanlayınca, gerçeğe yakın, genel bir resim ortaya çıkmakta.
Kısaca İslam’da Halifelik konusunu özetleyecek olursak. Muhammed ölmeden önce Gadir-i Hum’da İmam Ali’yi kendinden sonra Halife tayin ettiği söylenir. Fakat Ulema/Şura kimin halife olacağı tartışıldığında; Hz. Ali en uygun kişi Ebu Bekir, daha sonra Ömer ve Osman diye bu tartışmayı noktalar. Ve 3 halifeye de sonuna kadar tam destek verir. Emevi sülalesinden olan halife Osman aynı zamanda İmam Ali’nin bacanağıdır. Osman bir ayaklanma sonucu suikastla öldürülmesinin ardından İmam Ali halife olur, ortama hâkim olmaya yatıştırmaya çalışır. Şam valisi Muaviye yakın akrabası olan Osman’ın katillerini bulmak için, İmam Ali’yi yeterli çaba göstermemekle, hatta korumakla suçlayıp Ali’nin halifeliğine karşı ayaklanma başlatır.
(İmam Ali Bedir savaşında, Muaviye soyundan, (Ümeyyeoğulları = Emevilerden, birçoğunun babasının kellesini kesmiştir. Arada üstü kapalı bir husumet, kan davası vardır. Muhammed ve Ali Haşimoğlularındandır, nesiller boyu bu 2 aile bölgede, İslam’da erk/taht için birbirleri ile savaşmıştır.)
İmam Ali bir dizi yerel isyanı bastırıp, İslam devletinin başkentini Medine’den alıp, Ali taraftarlarının çoğunlukta olduğu Küfe’ ye taşıyıp, büyük bir ordu toplayıp, kendine biat etmeyen, Muaviye kontrolündeki Suriye eyaletini işgal eder. İki ordu Suriye Rakka/Sıffin’de aylarca savaşır, 45 bini Muaviye’nin ve 25 bini Ali’nin askeri öldüğü aktarılmakta. Kaybedeceğini gören Muaviye’nin askerleri mızraklarının ucuna Kur’an sayfaları takarak “Savaşın sonucuna Kuran Allah karar versin” diye, bir “Hakem” heyeti önerir, Halife Ali bunu kabul eder.
Fakat Ali taraftarlarından büyük bir grup (Hariciler) “Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın.” (Kuran Hucûrat:9) ayetlerine dayanarak, Ali’nin Hakem olayını kabul etmesine karşı çıkarlar, Ali’nin ordusundan ayrılırlar.
(Hariciler şehir dışlarında yaşayan, İslam devletinden bir yarar görmeyen fakir halkan oluşuyordu hem Ali’nin hem de Muaviye’nin bu aile iktidar taht kavgasına karşı çıktılar. Değişik fikir ve katmanlardan oluşan, sonraları değişik gruplara bölünen, “Hariciler” ve daha sonra otaya çıkan “Karmatiler” ve İsmail’i bazı gruplar vs. Alevilik açısından ayrıca değerlendirilip analiz edilmesi gereken bir konudur.)
Halife Ali küfeye çekilir, 658 yılı temmuzunda Nehrevan Savaşında Haricilerin büyük bir bölümünü katleder, birçoğunu “dinden dönenler” diye çukurlara doldurup yakar. Sıffın Savaşı’ndan dört yıl sonra (661’de) Ali Haricîlerden Abdurrahman B. Mülcem tarafından Küfe’de öldürülünce, Muaviye’nin halifeliğini ilan etmesi için hiçbir engel kalmamış görünür. Küfe’de cami imamı olan İmam Hasan babasının Ali’nin katili Mülcem’i Küfe meydanında kafasını kestikten sonra, daha Ali toprağa verilmeden kendisini halife ilan etti herkesin kendine biat etmesini istedi. Mısır ve Şam eyaletinin desteğini alan, Şam Valisi Muaviye Hasan’ın halifeliğini tanımayarak 60 bin kişilik bir orduyla Küfe’ye saldırıya geçti. Halife Hz. Hasan da 40 bin kişilik bir ordu toplayarak karşı harekete geçti. İki ordu karşı karşıya geldiğinde, Hz. Hasan’ın ordusunda çözülmeler, ayrılıklar ve hatta ayaklanmalar başladı. Ordusunun bu durumu ile savaşmayı göze alamayan Hz. Hasan Muaviye ile şu şartlarda anlaştı.
(1. Halifelik Muaviye’ye verilecek. 2. Muaviye’nin ölümünden sonra halifelik Hasan’a verilecek. 3. Ali’nin çocuklarına ve mal varlığına dokunulmayacak. 4. Her yıl Hasan’a 55 bin dirhem ödenecek.)
Hasan ve Hüseyin vs. Küfe’liler ile birlikte Muaviye’ye biat ederler ve desteklediler. Böylece Şam Valisi Muaviye 661 yılında 20 yıl boyunca ölene kadar halifelik tahtında oturdu.
Muaviye diğer halife Ömer, Osman ve Ali’nin başına gelenleri yaşamaması için askeri tecrübelerinde de yararlanarak, valileri değiştirdi, oğlu Yezidi Şam valisi ve orduya başkumandan yaptı. Kendisine yakın bir din şurası oluşturdu, imam Hüseyin’i de Medine Din Şûrasına imam olarak atadı. İmam Hasan Halife olabilmesi için Muaviye’nin ölmesini beklerken 670 yılında İmam Hasan’ın 18. eşi Ca’de Kays tarafından zehirletilerek öldürüldü. Hasan’ın ölümü Muaviye’nin eli’ni daha da güçlendirmiş oldu.
Muaviye 76 yaşında hasta ölmeden önce, Medine Din Şurasına mektup gönderip, kendinden sonra Halifeliğe Şam valisi olan oğlu Yezid’i önerdiğini şuranın görüş belirtmesini ister. Şura ”Bizi özgür bırakın değerlendirip kesin kararımızı açıklayacağız” diye bildirir”. Muaviye valilere yeni bir mektup göndererek oğlu Yezid’i Halife ilan ettiğini açıklar, herkesin biat etmesini iter. Bu arada Muaviye (18 Nisan 680) ölünce, Halifeliği ilan edilmiş olan, oğlu Yezit, hemen Medine valisi Velid bin Utbe, Ebu Sufyan’a bir mektup gönderir. Mektubunda şöyle yazıyordu: “Mektubum sana geldiği zaman, Hüseyin bin Ali ile Abdullah bin Zübeyir’i buldur, onların bana biatlarını al! Eğer, biattan kaçınırlarsa, boyunlarını vur, başlarını bana gönder: Aynı şekilde halkında biyatlarını al, biyat etmeyenlerin boyunlarını vur.””
Vali Velid, Yezid’in mektubunu Şura’da okuyup, Hz. Hüseyin’i Yezid’e bey’ata davet etti. Hz. Hüseyin «înnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciun. Allah, Muaviye’ye rahmet etsin. Sana da, büyük ecir versin. Bey’at işine gelince, benim gibi bir adam, gizli olarak bey’at edemez. Zâten, halkın önünde açıklamadıkça, bu bey’ata sen de, razı olmazsın. Sen, çıkıp halkı bey’ata davet ettiğin zaman, bizi de, çağırırsın.» dedi. Velid, «Peki, şimdi, evine dön. Halk, bey’at için toplandığı zaman, sen de, onlarla birlikte gelir, bey’at edersin.» dedi.
Mervan «Eğer, bu, şimdi yanından ayrılacak olursa, onu, bir daha hiç bir zaman ele geçirmeğe kadir ve muvaffak olamazsın! Hatta, onunla, senin aranda çarpışma olur. Sen, bu adamı haps et. O, yanından gitmeden, ya bey’at eder, yahut onun boynunu vurursun!» dedi -Hz. Hüseyin, yerinden sıçradı. «Ey mor suratlı adamın oğlu! Yalan söyledin! Vallahi, sen alçaklaştın. Günah işledin. Benim boynumu vurmağa, ne sen kadir olabilirsin, ne de, o kadir ola bilir!» diyerek Velid’in yanından çıkıp gitti. [Belâzüri-Ensabül’eşraf c. 4, s. 14-15, Taberi-Tarih c. 6, s. 189]
Bu gelişmeler üzerine Hz. Hüseyin, kardeşi M. Hanifi’ninde tavsiyesi ile yakınlarından bazılarını da yanına alarak, Mekke’ye gitmek üzere yola çıktı, Medine’den ayrılmadan önce dedesinin Muhammed’in kabrini ziyaret edip: ”Ya Rasulallah! Senin yanından istemeyerek ayrılıyorum. Seninle aramıza girdiler. Şarap içen, günahkâr Yezid’e biat etmeye zorlandım. Bunu yaparsam kâfir olurum, şayet biat etmezsem öldürülürüm…”diye söylediği rivayet edilir. [Ebu Mihnef,14-15]
Hüseyin muhtemelen, Muaviye ile Hasan arasında yapılan anlaşmanın gereği, (antlaşmada yazmasa da), Hasan’ın öldürülmesinin ardından Halifeliğin/tahtın kendisinin hakkı olduğunu düşünüyordu. Hasan’ın halifeliği Muaviye’ye verip, birlikte kendisi de biat etmesine rağmen Hasan’ın öldürülmesi, Hüseyin kendisi bugün Yezid’e biat etsede, yarın öldürülmeyeceğinin garantisi olmadığını gösteriyordu.
Bu arada Küfe’ni nüfuz itibar sahibi ileri gelenleri, İmam Hüseyin’e birçok mektup ve elçiler gönderip, din İslam’dan çıkmış içki içen vs. Yezid’e karşı, kendisine (Muhammedin torunu Hüseyin’e) halife olarak biat edeceklerini, Yezid’e karşı savaşacaklarını bildir. Bunun üzerine Hz. Hüseyin amcaoğlu Müslim‘i gizlice, biat almak ordu kurmak için Küfe’ye gönderir, Müslim 1 ay içerisinde 20 bine yakı biat alır/asker toplar, Hüseyin’e olumlu mesaj gönderir. Bunun üzerine Hüseyin muhafızları köleleri, ailesinden oluşan yaklaşık 100 kişilik bir grupla küfeye doğru yola çıkar. Fakat haber Yezid’e ulaşır, Yezid bir ordu gönderir, Müslim yakalanarak idam edilir. Bu idam, Hz. Hüseyin’i davet eden Kûfeli on binleri sindirir ve Hz. Hüseyin’e yardım etmekten vazgeçmelerini sağlar.
Hz. Hüseyin, Irak’a yaklaşırken Ubeydulah’ın gönderdiği bin kişilik öncü birlik tarafından takip edilmeye başlanır. Kerbela’ ya geldiklerinde 4000 kişilik asıl kuvvet tarafında kuşatılır.
10 Muharrem Cuma 61/10 Ekim 680’de her iki taraf sabah namazını kaldıktan sonra savaş vaziyeti alır. İmam Hüseyin atına binip, saldırı emri bekleyen Kûfelilere tekrar uzun bir konuşma yapar. Kendisinin bizzat Kûfe ordusunda orada bulunan kişilerin davet mektupları sebebiyle burada olduğunu söyledikten sonra Mekke’ye mektup gönderenlerin isimlerini teker teker sayar. Ancak oradakiler biz böyle bir şey yapmadık diyerek Hz. Hüseyin’e yaptıkları davet çağrılarını inkâr ederler. [26]
Hüseyin Kadınlara ve çocuklara dokunulmamasını ister, ardından savaş başlar. İmam Hüseyin’in askerleri yavaş yavaş şehit düştüler öğle üzeri iyice azaldılar. Sonunda oklarla saldırdılar, Hüseyin öldürülür. Bu saldırıda İmam Hüseyin’in ikinci eşi Leyla, çocukları Ali Asgar, Abdullah ve Cafer, Kerbela ‘da toplam 72 kişi ölür. Yezid ‘in askerleri İmam Hüseyin’in diğer dört eşi Urvet, Kuzaa, Kilap, Talha ile birlikte 17 yaşında hasta oğlu İmam Zeynel Abidin’e, kızları, kız kardeşi ve diğer geriye kalanlara dokunmazlar, küfeye ardından Şam’a yezidin huzuruna götürülürler. Yezit Muhammedin torunu Hüseyin’in öldürülmesine gelen tepkileri azaltmak için, kalanlara iyi davranır. İmam Zeynel Abidin Yezide biat eder, daha sonra Mescidi Aksa Camisinde İmamlık yapar. Kûfeliler, yaptıkları bu ihanetten pişman oldular, 10 Muharrem i Hz. Hüseyin’in intikamını alma ahdinin tazelendiği bir matem güne dönüştürdüler. Şiiler günah çıkarırcasına her yıl 10 muharremse dövünerek, kendilerine işkence yaparak bu ihanetin pişmanlığını çıkarmaktalar.
“Her yer Kerbela” “Her gün Aşure” “İmam Hüseyin direnişi” vs. diye Kerbela kavramı etrafında bir Cihat ve “şehitlik” kültü oluşturulmuştur.
Sonuçta Hz. Hüseyin’in amacı Küfe’de asker toplayıp, Yezit’i tahtından aşağı indirmekti. Yezit elini çabuk tutmasaydı, muhtemelen Hz. Hüseyin’in uğradığı sona kendisi uğrayacaktı. (O zaman Alevi-İslamcılar Yezid için yas oruç tutarlar mıydı dersiniz?) Bu açık bir iktidar kavgasıdır. Kerbela ‘da mazlumun zalime boyun eğmemesi diye adlandırabileceğimiz bir olay yaşanmadı. Bu söylem Acem abartı sanatının en seçkin örneğidir. Yezit veya Hüseyin islama halife olmuş olmamış bundan bize ne.? Tahtacı Alevi bir amca ile, imam Hüseyin Kerbelanın Alevilikle ilgisi olmadığı konusunu konuştuk: – Peki biz bundan sonra cemlerde ne diye dizimizi döveceğiz diye sormuştu. Dedim amca artık dizimizi dömeyeceğiz hepsi bu kadar.
- Ne yönden bakılırsa bakılsın Körbela olayı, haklı ile haksızın, masum mazlum ile zalimin arasında bir sınıf insanlık davası değil, 2 Arap kabilesi arasında İslam ganimeti, halifeti için KANdavası iktidar kavgası olduğu ortada.
Hüseyin’de Yezid’te varlıklı üst sınıftan, İslam devletinin üst kademesinde görev almış, malı mülkü olan, birçok eşi besleyebilen, köleleri olan, İktidara direk talip olan bunun için ordu kuran şahıslar. İktidara geçen veya iktidara talip olan halifeler (padişahlar kırallar) kendilerine alternatif olan ve olabilecek herkesi devletin veya dinin bekası adı altında en yakın akrabalarını bile katlediyor, tarihte de bunun birçok örneği var. (Savaş ortamında kurunun yanında yaşında yanması birkaç kadın ve çocuğunda ölmesi kaçınılmaz.)
- Alevilik bir İnsanlık mirasıdır. Alevilik bu ülkenin en büyük zenginliğidir. Alevilik bu ülkenin geçmişidir. Aleviliği ortadan kaldırma çabası bir insanlık suçudur. Hal böyle iken somak gerek. Aleviler çektikleri onca acı katliamlar varken; Neden kendi mazlum masum haklı davaları için; Malya ovasında, Aydın Ortaklarda Bozburunda direnen, Edirnede diri diri ateşe atılan Hurifiler, Osmali Yavuz İtinin kaliamına uğramış onbiler için yas oruç tutmaz? Neden kendi pirleri Hallacı Mansur, Nesimi, Baba İlyas, Börüklüce Mustafa, Kalender Çelebi, Şah Kulu, Baba Zünün, Pir Sultan, S. Rızalar, İbolar için yas oruç tutmaz. Neden TC. döneminde Türk İslamcı Kemalistlerin yaptığı Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi, Gezi Alevi katliamları için yas oruç tutmaz.. Bunca elemden, kederden sonra eğer Alevilerin gözlerinde dökecek bir damla gözyaşı kaldıysa, deve-kuşu gibi kafasını kuma sokup Kerbela çöllerine dökeceğine bu gözyaşını kendileri için dökmeleri gerekmez mi?
- İmam Hüseyin’in 1400 yıl önce, Kerbela ‘da şehit olmadan önce; ‘’Artık İslam’la vedalaşmak gerekir, çünkü ümmet Yezit gibi bir yöneticiye duçar (uşak) olmuştur’’’ diye söylediği rivayet edilir. Aleviler İslami olan her şeyi Alevi yol erkânından çıkarıp atarak, imam Hüseyin ve onun son vasiyetine bu şekilde saygı göstermelidir.
- 12 imam Hüseyin-i Kerbela İnsanlık davası değil İslam’ın halifelik iktidar kavgasıdır. Yasını orucunu tutmak biz Alev-i-lere düşmez.
DAB
Allah muslumanligi ilk olarak peygembere iletmisdir.peybemberimisde dunyay islami tanitmak icin calismisdir.eger siz muslumansaniz kitabiniz KURAN olmali.kuranda bu dinin peygemberi hz MUHAMMED a.s dir. Siz kendi peygemberinize inanmayip ondan imtina ediyorsunuz.boyle din nerde goruldude siz burda adam olup konusuyorsunuz.bunlari yazmaniz icin arastirmaniz lazim yaptinizmi?! Bence hayir.siz kendi kafaniza gore her seyi yorumlayin diye imam HUSEYN ailesini kurban vermedi.ya onun yanindasiniz yada kafirsiniz.din den elave bir insan olaraq nasil bir hakki bu 50000 insana karsilik 72 kisi savasiyor.ustelik bu savasda cocuklar kadinlar oldu.siz once insan olunda mukaddes insanlari agziniza alin
Sen kendinden razisan yazdiginnan gorunur.Sen Tarixi arasdir sonra danis .Sen Muselman deyilsen Allahin gonderdiyi Seckin kullarini Peygemberlere ve Imamlara inanmirsan sen masonsan.Sen ne Muselmansan nede Xristiyan.Canim agam Imam Huseyn e.s
Ve 72 Sahabesi ve korpe balasinida islam dinini qurban eledi.Sen hal-hazirda budunyada huzur icinde yeyib icirsense 1Uca Allaha ve Peygamberlere ve Imamlara ve Imamzadelere borclusan.
Merhaba. Öncelikle çabanızı anladığımı söyleyeyim. Ben ne aleviyim,ne sünniyim, ne de arap töresiyle, diniyle ilgili bir insanım. Türklerdeki ve hatta bazı Anadolu halklarının yaşamış olduğu din “alevilik” değildir, adı aleviliktir. Türklerin alevilik dediği din eski Türk dinin işgalci islam dini içerisinde kamufle olmuş halidir. Bize ne arap kültüründen, dininden. Zamanında arapların güçlü olduğu dönemde epey kalabalık Türk toplumları müslüman olmak zorunda kalmışlardır. Ha, bunların bir kısmı isteyerek de müslüman olmuştur şartlar gereği. O zamanlar hristiyan ve musevi olmuş Türkler de vardı. İlk zamanlar şii geleneğe yakın olan Türkler sonradan büyük çoğunlukla siyaseten sünnileştirildi. Bunlardan resmi otoriteye uzak kalan, göçebe yahut yüksek kesimlerde yaşayanlar kendilerince bir yol tutturdular. Bazı şia söylemlerini ve geleneklerini içselleştirerek, kendi kültürleri ile harman bir din oluşturdular ki buna alevilik dediler. 21. yüzyıldayız, bütün gerçekler tüm çıplaklığıyla karşımızda. Bize ne Kerbela’dan, Hüseyin’den, Ali’den. Ali ne zaman Türkler’in imamı oldu, oldu da biz mi görmedik? Peygamber bize geldi de biz mi inanmadık?