Alevilikte Insan-Tanrı Ilişkişi
Islam ve diğer tek tanrıcı inançlarda değişmezlik ve mutlaklık esastır. Tanrı ile kurulan ilişkilerde korku esastır; kendisinden olmayan herkezi “kafir” görmek ve onu bir şekilde denetim altına almak esastır. Insanın Tanrı karşısındaki konumu sadece kulluk temelinde biçimlenmektedir ve dolayısıyla kula düşen davranış da kayıtsız sartsız teslim olmak şeklinde biçim…lenmektedir. Oysa Alevi inanç algısında insan, topraktan degil, Tanrı’nın ruhundan, nurdan varolduğundan, ondan bir parca olduğundan, insanın Tanrı ile ilişkisi tamamen farklı; sevgiye ve aşka dayanan, sevgiye dayandığı için de zaman zaman sıradan bir Alevi köylünün kafasına yatmadığı zaman kendi tanrısını eleştirebilme özgürlüğünü, hakkını, cesaretini kendinde bulduğu bir insan-Tanrı ilişkisi olarak biçimlenir. Radikal dinciliğin ciddi bir hegomonya sağladıgı, dünyayı cennet kılma umutlarının ciddi çöküntü yasadığı bu akıl dışı konyonktürde böyle bir dinsel algıyı dillendirmek kolay değil elbette; ama bu inancin 13, 15 ve 17. yüzyıllarda, çok ilkel koşullarda yaşamış önderlerinin deyişleri bize bu konuda çok açık persfektifler sunmaktadır.
Yücelerden yüce gördüm, erbabsın sen koca Tanrı
Alim okur kelam ile, sen okursun hece Tanrı
Er atası ile anılır, filan oğlu filan deyü
Anan yoktur atan yoktur, sen benzersin içe Tanrı
Asi kullar yaratmışsın, varsın şöyle dursun deyü,
Anları koymuş orada, sen çıkmışsın uca tanrı.
Kıldan köprü yaratmışsın, gelsin kulum geçsün deyü
Hele biz şöyle duralım, yiğit isen geç e Tanrı
Garib kulun yaratmışsın, derde mihnete katmışsın
Anı aleme atmışsın, sen çıkmışsın uca Tanrı
Kaygusuz Abdal yaradan, gel içegör şu cür’adan
Kaldır perdeyi aradan, gezelim beraber Tanrı
Kaygusuz Abdal
İlk yorum yapan olun