“Daha Allah ile Cihan yok iken
Biz ani var edip ilan eyledik”
Harabi
Dört kitapta yoktur bu ilim inan
İlm-i Devriyedir bu bir sırrı kan
Bulup bir mürşid-i kamil ü irfan
Okuyup bu dersi âyanâ geldim
Pir Hüsnî
Şu mazlumların sancağını
Çekelim bakalım nice olursa olsun
Pir sultan
Alemleri kaç devredip dolaştım
Bir sanata kaç sarıldım kim bilir
Gufrani
Bir “din düşünün”: sanat ile iç içe, felsefe yapıyor olacak, kadınlı erkekli yol önderleri ve ikrarı olacak. Düşünmeye devam edin. Sorgulayacak ve biat (Kul) kültürüne karşı olacak/duracak. Doğaya, canlıya ve kendi dışında ki inanç ve insanlara saygılı olacak ve sahip de çıkacak.
Yayılmak için “cihat, Haçlı seferleri” yapmayacak, aksine her sözü Sevgi ve aşk ile başlayıp, öyle bitecek. insana, evrene bu mesajı verip/bırakacak… Yok değil mi? Din diyince böyle “düşünmemek” mümkün olmuyor!
Bahsetmeye çalıştığım yanlara, 4 başlık halinde, genel bir değerlendirme yaparak devam edeyim.
1.Felsefi Alevilik:
Varlığın Birliği: Evrende ki her şey birin parçası ve her şeyin bir biri ile de bağı vardır. Varolan her şey, özünde varlığın birliğine tekabül eder. O yüzden “her ne ararsan kendide ara” demesi bundandır.
vahdeti mevcut/vücut : varlığın Birliği, sende var anlamına gelir. Doğanın bir parçası olduğun ve kainatın birliğinin sende olması, vücut bulmasıdır. “4 anasır” diye tanımlanan, hava, ateş,su ve toprak olarak niteler. Varoluşu 4 elementin vücut bulması olarak tanımlar. “4 kapı şeriat, tarikat, marifet ve hakikat” olarak günümüzde takiye sözü olarak yer alsa da, vurgu islam ve benzeri asimilasyon dan kaynaklı “sır” dili ile anlatılmaya çalışılmıştır. 4 kapı aynı biçimde, Alevi yolunu süren için talip, rehber, pir ve mürşit kapısı olarak da ele alınır. Bu evrelerden geçen Alevi bireyi, önce yola “talip” olur, ikrar verir ve bir rehber edinir. Pire gider ve mürşide varır. Bu mertebeleri tamamlayan Alevi “hamdık piştik” manasında “insanı kamil” olur. Kendini bilgiye ve rızalık toplumuna adar.
Devri daim: “biz de ten ölür can ölesi değil” diyen Alevilik, ölenin yok olmadığı, “don” şekil değiştirdiği anlamındadır. Ölenin toprakta başkalaşarak ve başka şekillerde, can olarak gelmesidir.
Varoluşçuluk: “aynı vardan varolduk/sen altınsın ben tunçmuyum”. Bir ilahi gücün seni yaratığına (“yaradılışa”) değil, vardan (varoluşa) geldiğini savunur.
2.İnançsal Alevilik: “aşktan başka din iman gerekmez ve ya sevgi bizim dinimizdir” diyen Alevilik, dinsel en büyük 3 semavi dini direk red eder. Pir “her ne arasan kendide ara/Mekke’de Kudüs’te hac da değil” diyerek, yukardaki felsefiyi işaret eder.
Aşk ile başlayan ve aşk ile biten, Alevi anlayışı, dinsel değil felsefi, sevgiye dayalı bir inanç ve yol dur! Aşk ve sevgi insana, doğaya, evrene dair olduğu görülmekte. Ve bu aşk ile sevgi sorgulayarak, sürekli kendini yenileyen ve geliştiren, aynı zaman da da arayışınızda sürdüren bir haldedir. Koşulları yorumlayan ve düşünce şekilleyen nefeslerinde bu görülmektedir.
Cem de kadın erkek hepsi CANdır, kadın Eşitidir. Sorgu yoludur, biat kültürüne karşıdır. Alevilik bu yüzden dogmatik veya dinsel değil, gelişen bir yoldur.
Pir(kadın-erkek) önderleri vardır. Bunlar Alevi bilgisi ile yetişenlerdir. Alevilik babadan oğula değil, “belimden değil yolumdan gelen” olduğunu pir sözü ilerde kanıtlar. Yunus gibi farklı bir inançtan olmasına rağmen, Alevi yolunun mihenk taşlarından ve aynı zaman da piri olmuştur. Bu yolun piri, bir işin, düşüncenin ehli olan kişi olarak görüldüğü yetişen Ozan ve pirlerinden görülmekte. “Hamdık piştik” “cahildik, olgunlaştık” bilgiye ulaştık manasını taşımaktadır.
Egemen tanrı anlayışına karşı, yalnızca gerçek olanı savunmuş, soyut tanrıya ve o soyut tanrı üzerinden geliştirilen, vaadedilen her şeyin, aldatmaca olduğunu ortaya koyup, red ve rest çekmiştir.
“Sırrın halka faş edersem
Halin nice olur tanrı” diyen Kaygusuz Abdal nefesinde, tanrı anlayışını yerlere vurur.
3.Tarihsel Alevilik: toprak ekenin, şiarı ile başlayıp, rızalık ile yaşayan, feodal dönemde komün kuran(4 yıl yaşatan), din, dil, ırk gözetmeyen ve ezilenin yanımda yer alan ve önderliğini yapan Alevilik, sınıfsal duruş ve devrimsel talep ve pratiklerle yerini almıştır. Baba-i, Börklüce Mustafa pratikleri en öne çıkanıdır. Bir çok araştırma Anadolu, yukarı Mezopotamya Aleviliğinin islam öncesi ve ya islamın buralara gelmeden önceki halinde, bu pratiğin, yani Rızalık temelimde mücadele verdiği, bölgeler oluşturduğu ve yaşattığına da değinmektedir. Göbekli tepe kazılarında görülen yerleşke ve simgeler de Alevilik izleri olduğuna dair antropolojik tespitler de bulunmakta. Biz herkesim hem fikir olduğu Alevi tarihinden bile baksak yetiyor. Anadolu, yukarı Mezopotamya toplumsal ve kültür gelişiminin ön ayağı Aleviler üzerinden yükseldiği bir çok kaynakça ortaya koymakta.
En belirleyici özelliği, rızalık toplumu, eşit paylaşım ve emeğe dayalı oluşu. “Yer yüzü nimetlerinin eşit bölüşümü” meselesinde, bunu gasp edenlere karşı mücadele duruşu…
4.Sanatsal Alevilik: Bu üç özelliğini, sanatsal yana yaslayarak anlatmıştır. Sözlü geleneği olan Alevilik, tarihe iz bıraka bilmiş ise bu sayededir. Yazılı hiç bir belgenin olmayışı, karşıtlarınca, yakılması yada saklanılmış olması bile engel olamamış.
Nefesler ve saz…insanlık tarihinin izlerini bugüne, (kendisi gibi kadim olan) SANAT ile iç içe olmasından getirmiştir. Sanat, insanlık sürecinde dilden önce olduğunu biliriz. Aleviler bu kadim yolu, bu kadim yanla korumuş, bugüne ulaştırmıştır. Yazılı tarihin olmadığı dönemlerde, her tarih sanat ile aktarılmıştır. Homerosoğulları, Homeros’un dile getirdiği, tarihi bir çok çalkantıyı, bizlere, dolaşarak anlatmış/ulaştırmıştır. İnsanlık tarihi mağara resimleri ile bize geldiğimiz yerleri, yaşamımızı ve koşulları aktarmıştır/ulaştırmıştır.
Alevilerin de sanatı, kendisinin bir parçası görmesi, gelişimi ve bunu aktarması açısından belirleyici bir yere sahip olmuştur.
Tüm bunlar Aleviliğin tarihsel izinde ve bizzat evrensel değerlerindendir. Dab olarak bizler de bu öze dönüşü savunuruz/anlatmaya çabalarız. Bunlar her Alevi tarafından da kabul görür. Bunun dışında kalan, diğer düşün ve yansımalar, asimilasyon ve takkiye sonucudur.
Bugün ırklara, farklı inanç ve semavi dini inançlara yamamak istemeleri, asimilasyona, katliama tabi tutmaları tamda bu sebeptendir.
Sanatsal, felsefi, rızalığa dayalı, “yarın yanağından gayrı bölüşmek için her şeyi” var olan toplumsal inşaa…
Aleviliğin anadili korunmadıkça, takiye yapıldıkça, “zamanı değil henüz” demekle NELERİ YİTİRDİĞİMİZ görülmeli.
Bu görülmedikçe, gelinen aşamada neye dönüştürüldüğümüz anlaşılmayacak! Bu yüzden YOLUMUZ, DİLİMİZ VE DURUŞUMUZ önemli.
Aleviliğin anadili de bunun ifadesidir!
Arşa çıksa zulumatın yalını
Bağladılar doğruların dilini
(Ruhsatî)
Doğruların dilini çözecek SORGU YOLU biziz!
Aşk ile
Haydar Ceylan
Haziran 2020
İlk yorum yapan olun