-Ayin-i Cem
-On iki hizmetli
-Kırklar meclisi…
-Varlığın birliği
-Semah
-Nefes,bağlama
-Dört kapı kırk makam
-Alevi ocak sistemi ve dedelik kurumu
-Dem alma
-Musahiplik
-Düşkünlük
(not; Hz.Ali = Ali bin Ebû Tâlib)
Hz.Ali’nin tüm yaşamı boyunca verdiği hutbeleri, emirleri, mektupları, hikmet ve vecizeleri (Nec’ül Belaga) ve kendi yazdığı divanı ortada Hz. Ali’nin eserlerinde yukarıda zikredilenlerden hangisinin iğne ucu kadar izi var?
Hz. Ali’nin yazdıklarında ve söylediklerinde Aleviliğin izi bile yokta diğer on bir İmamın eserlerinde var mı?
Onlarda da yok tabii.
On iki imamların dudaklarından, Alevilikle ilgili olabilecek en küçük bir söz bile dökülmemişse, yazdıklarında da zerre kadar Alevilik yoksa ve İslamiyet’in bu ünlü şahsiyetleri yaşamlarını da birer Alevi gibi sürdürmemişlerse, onları nasıl Alevi yolunun kurucu mürşitleri olarak kabul edeceğiz. Bu kabulümüzü hangi akademik ve bilimsel verilere dayandıracağız.
Hal böyleyken cahil takımından devir alınmış, mantık ve izan süzgecinden geçirilmemiş, paralel kanıtları bulunmayan hurafelere nasıl itibar edeceğiz.
Aydın olmanın ilk şartı şüphe etmek değil midir?
Alevi ocaklarının on iki imamlara bağlanabilmesi için öncelikle Aleviliğin İslam’ın içinde olduğunun kanıtlanması kaçınılmaz bir gerekliliktir.
Eskinin yalanlarına terzilik edenler Meydana çıkıp; Aleviliğin İslam’ın içine nasıl sığdığını İslam’ın da Aleviliği kendi bünyesine nasıl kabul ettiğini Alevi kamuoyu önünde açıklamalıdırlar…
Bugün Alevi yolu kaybolmuş, erkanı dağılmış, ocaklar yıkılmış. Tarumar olmuşuz. Geçmişimiz çalınmış, toplumsal belleğimiz silinip gitmiş.
Aleviliği eritip ortadan kaldırmak isteyenler, kendi benliğimize kavuşmamızı, hafızamızı tazelememizi, yitirdiklerimizi tekrar bulmamızı asla istemiyorlar.
Onlar Aleviliğin bugünkü fotoğrafını çekip bu görüntüyü Aleviliğin kendisi imiş gibi kitlelere kabul ettirmeye çalışıyorlar.
-Alevilik, Aleviliktir. Karıştırmayın, araştırmayın diyorlar.
Onlar bu kaba tanımla yetinmemizi isteseler de biz kendi aslımızı geçmişimizi ve varlık sebebimizi ‘demirin üstünde karınca izi’ arar gibi arayacağız.
Çünkü bu sevdaya düştük bir kere.>>>Erdoğan Çınar.
Söz konusu Alevilik olduğunda ısrarla tek bir tuzak soru soruluyor: Alevilik İslam’ın neresinde, içinde mi dışında mı?
Aleviliğin küçük bir yapı olduğunu sanıyor, Alevileri kolayca kandırabileceklerini düşünüyorlar. Müslümanlığın Alevilikten daha büyük bir yapı olduğu yanlış algılaması bilinçlere yer ettiğinden bu algılamayı kullanmak istiyorlar.
Şu sorular hiç sorulmuyor:
İslam Hıristiyanlığın neresinde, içinde mi dışında mı?
Hıristiyanlık Museviliğin neresinde, içinde mi dışında mı?
Bu soruları sorma gereği duyulmuyor.
Kuran ile Tevrat birbirinin kopyası olmasına rağmen, İslam’ın Hıristiyanlık’tan ayrı bir yapı, ya da Hıristiyanlığın Musevilik’ten ayrı bir yapı olduğu biliniyor, bu konuda kafalar karışık değil.
“Alevilik, Hakk Yolu’dur Aleviliğin İsevilikle, Musevilikle, Muhammedilikle ilişkisi yoktur” demek yeterli bulunmuyor. Ayrıca bir ekleme yapmak gerekiyor: “Alevilik Müslümanlığın dışındadır!”
Bu düşüncenin alt yapısında, Aleviliğin küçük bir yapı olduğunu ve İslam’ın içinde olduğunu sanmak yatmaktadır. Bu kanının da ilerisinde, kafasında soru olanlar, Aleviliği Müslümanlık olarak kabul ediyorlar ve dışarı çıkarmaya çalışıyorlar.
…Yıllardır yalan bir propaganda sürdürülmüştür. Bu propaganda sonucu Aleviliğin ve Alevilerin özellikle Orta Asya’dan geldiği ya da Mekke ve Medine’nin bir ürünü olduğu insanların bilinçaltlarına yerleştirilmiştir. Aleviliğin semavi dinlerle ve onların coğrafyalarıyla ya da hiçbir izin tespit edilemediği yerlerle açıklanamayacak kadar büyük bir kült olduğu gözlerden uzak tutulmuştur.>>> Ünsal Öztürk
İlk yorum yapan olun