-Alevilerin kamusal alanda tanınmaya başlamaları bir yandan yeni olanaklar sağlarken diğer yandan da cemaat içindeki farklılıkları ve bölünmüşlükleri de gözler önüne serdi. Bu, dine ve inanca bakışa da yansıyor. Bir kesim, daha çok yaşlı kuşaklar, “Alevilik İslamdır” hatta “hakiki Müslüman biziz” diyor. Bir kesimse “Alevilik kendi başına bir inançtır, ama İslamdan etkile…nmiştir” diyor. Başka bir grupsa “Alevilik yalnızca bir felsefe, bir yaşam biçimidir” diyor. Sizce bu tanımlardan hangisi gerçeğe daha yakın?
MEHMET BAYRAK: “Alevilik, çok uzunca zaman Türkiye’deki tabu konulardan biri olduğu için, açıkca, özgürce tartışılamıyordu. Tartışılamadığı için de gerçekten ne olup olmadığı ortaya konamıyordu. Benim araştırmalarım, kendi yaşamım, elde ettiğim bulgular şunu gösteriyor: Alevilik kendine özgü, ayrı bir dindir. Kuşkusuz, inanç, dini de tarikati de mezhebi de kucaklar, ama Aleviliğin bir din olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum. Dünya yüzünde insanların mensup olduğu iki tür din vardır. Bunlardan bir tanesi geçmişten bu yana insanoğlu ile yaşayıp gelen doğal dinler’dir, ikincisi de semavi dinler’dir. Alevilik, doğal dinler kategorisinde yer alan kendine özgü, ayrı bir inanç, ayrı bir dindir. Semavi dinler’le herhangi bir alakası yoktur. İnsanlarımız, din denince mutlaka semavi dinler’i anladıkları için, Aleviliğin ayrı bir din olayı olabileceğini düşünemiyorlar. Hemen “Alevinin allahı kim, peygamberi kim” diyerek ortaya çıkıyorlar. Oysa doğal dinler diye bir kategori vardır ve bunlar hậlậ yaşıyor. Alevilik de bunlardan bir tanesidir. Alevilik semavi dinler’den çok daha önceleri başlayan, yani geçmişi Budizm’e de, Brahmanizm’e de Manihanizm’e de, Zerdüştilik’e de, belli ölçüde Şamanizm’e de, Mazdekçilik’e de, Babekçilik’e de dayandırılabilecek bir din. Öte yandan komşu dinlerden de bir takım şeyler alıp bir takım şeyler vermiş. Sözgelimi Alevilik ile Hırıstiyanlık arasındaki benzerliğin onda birini Alevilik’le Müslümanlık arasında göremezsiniz. Buna rağmen İslamiyet’ten de bir takım motifler, semboller alan, kendine özgü, ayrı, bağımsız bir dindir Alevilik. Bu sembollerin alınması da doğal. En azından 1400 – 1500 yıllık bir tarihi var İslamiyet’in. Şimdi bu coğrafyada yanyana, yerine göre içiçe yaşanıyor, dolayısıyla İslamiyet’ten kimi motifler almış ve kendi içinde eritmiş. Nasıl eritmiş? Sözgelimi Alevilik’teki Ali kültü ile İslamiyet’teki Ali arasında çok büyük bir fark vardır. Alevilik yeni, kendine özgü bir Ali kültü yaratmıştır. 12 İmam olgusu da böyledir. 12 İmam eğer Ehl-i Beyt’in soyundansa, onun çocuklarıysa bunların belki de 102 veya 1002 olması gerekirdi. Oysa Alevilik bunu 12’de bitiriyor. Bakıyorsunuz bunun Hırıstiyanlık’ta bir karşılığı var: 12 Havari. Yine Ahle Haq’larda, Yezidiler’de var bunun karşılığı. Yani 12 melek kültü’ne bağlı dinlerin bir çoğunda bu 12 sayısı egemen. Çok açıktır ki İslamiyetin 5 Şartı vardır. Aleviler bu 5 Şart’ın hiçbirini yerine getirmezler. Alevilerin orucu vardır mesela, ama oruçları da İslamiyetinkinden tamamen ayrıdır. Hacca gitmez, kelime-i şehadet getirmez, namaz kılmaz… Öte yandan Amentü duasında ifadesini bulan İmanın Şartları var. Yani bir kişinin Müslüman olabilmesi için aynı zamanda imanın, yani inancın şartlarını kabul etmesi lazım. Ne diyor: “İslamiyetin öngördüğü gaybi tanrıya inanırım, onun resulüne inanırım, onun gönderdiği kitaba inanırım, ahiret gününe inanırım, hayrın ve şerrin Allah’tan geleceğine inanırım.” Alevi bunların hiçbirine inanmaz. Ne İslamın ne de İmanın Şartları’nı yerine getirir. Bundan dolayı ayrı bir inançtır, ayrı bir dindir Alevilik. Dolayısıyla, Aleviliği İslamın özü, versiyonu, tarikatı veya mezhebi olarak görmek son derece yanlıştır. Yani nasıl bir ırmak, bir küçük su bir dağdan kopuyor, bir dere yatağında ilerliyor, ilerledikçe yeni sular eklenerek büyüyor, büyüdükçe geçtiği coğrafyanın özelliklerine göre bu su yeni bir tat, yeni bir renk alıyor; işte Alevilik de aynen bu nehir gibi belli inançlardan, dinlerden, kültürlerden etkilenmiştir. Yaşadığı coğrafyadaki egemen halklardan ve kültürlerden bir takım şeyler alarak, yeni bir kompozisyon olarak ortaya çıkan, heterodoks, gizli bir dindir. Benim hareket noktam, yaklaşımım budur. Dışarıdan bakanlar Aleviler’in kendi içlerine kapanık ve homojen olduğu kanısındalar, oysa çok heterojen ve çeşitli siyasi tutumlara sahipler Aleviler. Sizce dışardan niye böyle görünüyor? Ve neden Aleviler kendi içlerinde böyle bölünmüş durumdalar? Dışarıdaki insanın Aleviliği görmesi, zamirini anlaması ve değerlendirmesi son derece zordur. Bilinen baskıcı yöntemler dolayısı ile -ki bunları ta Selçuklu’ya, Osmanlı’ya hatta daha eskiye götürmek mümkündür; Cumhuriyet döneminde de Aleviler baskı altındadır- kendilerini hiçbir zaman serbestçe ifade edememişler, tartışıp konuşamamışlar. İbadetlerini serbestçe yapamamışlar. Bu yüzden dışardaki bir insanın Aleviliği anlaması gerçekten mümkün değil. Şimdi bölünmüşlük olayına gelince. Alevilik yeni yeni tartışılmaya başlanınca bu görüş ayrılıkları su yüzüne çıkıyor. Bunların olması son derece doğaldır. Çünkü bugüne kadar Aleviler kendileri üzerine tartşıp, yazıp bir sonuca varamamışlar. Bunun olanağı da olmamış bugüne kadar. Bu yeni yapılıyor, yani çok gecikmeli olarak bu süreç yaşanıyor, dolayısıyla da önemli görüş ayrılıkları ortaya çıkıyor. İlk soruda bahsettiğiniz yaklaşımların önemli bir bölümü bir yanılsamadan, bir bölümü de korkudan ibarettir. Sözgelimi, hậlậ Aleviliğin İslam dışı olduğunu söylemekten korkuluyor. Çünkü hậlậ siyasal, sosyal, kültürel belli bir baskılanmanın altında Alevi. Dolayısıyla kendini özgürce ifade edebilmesi bu nedenle de mümkün değil. Bir bölümü bir yanılsama. Onlarca, yüzlerce yıldan beri yapılan propagandaların etkisi ile kendisinin hakiki ve öz Müslüman olduğunu varsayabiliyor. Bu nedenle bize düşen görev bilimsel bulgulardan, belgelerden, yaşanan Alevilik’ten yola çıkarak ve bir de diğer dinlerle tartarak, karşılaştırarak Aleviliğin ne olup olmadığını ortaya koymaktır. Diğer dinler bilinmeden, bu karşılaştırma yapılmadan Aleviliğin nerde durduğu anlaşılmaz.”(…)
MEHMET BAYRAK Devamını Gör
İlk yorum yapan olun