Alevilik ana dili 10
O veya bu biçim de, Devlet ağzı ile konuşan veya o “devlet” ağzından “hak nefesi, çıkar diyen yalan söyler” (Perişan Ali)
Her ötekini, daha da ötekileştirmek için, her halktan, birileri çıkıyor.
Bu ülkede toplu yada bireysel her katliamda, kullandıkları klasikler ile en yüksek perdeden bağırıyorlar.
“Dış güçlerin piyonu,
Ecdada saygısızlık,
Camiye, kurana, ezana…
Bayrak yaktılar gibi gibi” hatta hala beklediğimiz bir cuma da “ Kabataş görüntüleri” meselemiz var(!) sözde var görüntü yok… dil ise bu!
Amaçları da Senden gözüküp, seni bu duruşu ve dile seni çevirmektir.
Bazen suç üstü olurlar yada pişti(!) en çokta orda gözümüze batıyorlar.
Bize de dış güçlerin piyonu diyorlar. Ayrıştırıcı,bölücü…diyorlar da diyorlar. Hızını alamayıp bir kaçı da ara ara küfrü de bin para ediyor. Onlar bu dili kullanırken, aklımdan devletin, her ötekine söyledikleri ve yukarda ki kalıplar geliyor! “Hak nefesi” beklemiyorum zaten. İşleri bu!
Senin fikirleri ve orataya koydukların onu işlevsiz kılıp ve deşifre edeceğinden, direk bu ithamlara sarılarak ve Alevi halkının hassasiyetinden yararlanarak seni “marjinal” duruma getirmeyi amaçlıyorlar.
Senin her şeyini irdeliyorlar. Doğruların içinde açık arıyorlar. Bir cümle ve ya kelime. Yazı da ki, düşünce deki veya duruşta ki bütünlüğü bozacak veri arıyorlar. Seni tamamlamak yerine nasıl “itibarsızlaştıracaklarına” yoğunlaşıyorlar.
Örneğin Dab’ın “devrimci” tanımı “rahatsız” ediyor!
Bu “rahatsızlığı” yaratanlar, bizim dilimizi kullanarak “hassasiyet” yaratma peşine düşüyorlar(!)
“sen devrimci dersen, öbürü islamcı, öbürü demokrat, komünist, anarşist..”der diyor!
İslamcı olarak kendini tanımlayan zaten Aleviliğin karşıtıdır! “Karşıtıdır” dedim diye hemen hassasiyet yapmayalım. Söz, asimile edilmiş Aleviler için değil, o asimilasyonun kadrosu, bu işin rant ve ya sitem hizmeti ile hareket eden, kurum ve kişiler kast ediliyor. Bu yüzden Kendilerine islamcı Aleviler yada özümüz islam desinler. Desin, desin ki ayrım net anlaşılsın. Hangisinin Alevi anlayışına denk düştüğü, Aleviler tarafından net görülsün!
Aleviliğin hangisine uyacağı, Alevilerce bellidir!
İşte bu yüzden kendilerini tanımlarken, bunu hesaba katarak, bu sıfatları açık değil gizli tutarlar. İslamcı diyemezler açıktan!
Diğerlerine gelince. Yani Alevi olup, kendini bir diğer sıfatlarla tanımlamak isteyeceklere. Onlar elbet, İstediklerini desinler! Bu Aleviliğe bir şey kaybettirmez. Önemli olan Alevilik yolu açısından, Alevice duruşudur, kendini ismen değil, özü ile tanımlamasıdır. Alevi, İSME değil, PRATİĞİNE cevap verecek ve ya olacaktır. Hata isim de düşüncenin yansımasını da beraberinde sağlayacaktır.
Bu Alevice oldukça, hepsinin ortak paydası ve gayesi Alevilik OLACAĞINDAN, “korkuya” kaygıya yer yok!
Alevilik kimsenin tapusunda olan bir YOL değil, uğruna yürünen DURUŞTUR! Bu duruşa sahip olanlar, isim olarak başına tanımlar koyması, yazının girişinde ki hangi anlayışa denk düşerse o olacaktır.
Bundan rahatsız olmamalıyız. Aleviler toplumda, sistem karşısında YOK SAYILANDIR!
Kimler yok sayılır ise odur Aleviler!
Işık’tır
Bektaşi’dir
Ocak’tır
Kızılbaştır
Türk’tür
Kürt’tür
Ermeni’dir
Ezidi’dir
Laz’dır
Feministtir
Doğacıdır
Demokrat’tır
Çağdaş’tır
Devrimcidir
Komünist’tir
…‘dir
Bunlar olmaktan kaybetmez, kazanır DEVRİMCİ yanının sebebidir!
Felsefi olarak bakınca, Nasıl ki varoluşçuluk
Varlığın Birliği
Vahdeti vücut ise, duruş ve pratik olarak da DEVRİMCİ olmuştur/oluyorda!
Bunların Aleviliği tanımlarken başında sonunda İsim tanımlanması olarak durması, kimi niye rahatsız eder?!
İşte burada arayalım!
Gezide kurşun Alevi’yi buluyorsa, Alevi orda olduğundandır!
Sosyalist harekette oluşu bundandır!
Ulusal mücadele de oluşu bundandır!
Demokrasi, laiklik, eşitlik, kadın mücadelesi ve adalet arayışı ve bununların öznesi olması bundandır!
Bunlarla tanımlanan Alevilik, Aleviliktir!
Aleviliğin şuanki haline bakıp, onu sadece “bu sayılanların” parçası sayanlar karşısında, Aleviliğin ne olduğunu söyleme, ortaya koyma hakkımız var! Bizi ezberlerle değil, bu isimlere sahip olmamızla değil, ÖZÜMÜZ ile de görmelerini, tanımlamalarını bekleriz!
Bu yüzden Alevilik önce Alevilik olmasını bundan isteriz!
Deniyor ki “devrimci tanımı, sizin geniş Alevi kitlesini kucaklamanızı engeller”!
Oysa ki devrimciliği önemli yanlarından biri! Alevilik, asimilasyon dan çıkacaksa, devrimci duruşu ile olacağı gerçeği de var! “Ortaya karışık” bir Alevilik ile değil! İlk vadede “devrimci” tanımı “korku-kaygı” vere bilir(kimine verdide) AMA unutmayalım ki, Alevilik bugüne bu duruşu ve özü getirmiştir! Bunu da göz ardı edemeyiz.
Tarihini incelediğinizde de, Anadolu yukarı Mezopotamya halklarını, kendi çatısından toplayışı, onun devrimci yanından ileri gelmiştir! “İsyan” diye tanımladığımız her başkaldırış, özünde talepleri olan DEVRİMCİ söylem ve pratiğidir!
“Yarin yanağımdan gayrı paylaşa bilmek için” ezilen herkes ile birliğidir.
“Toprak ekenin” diyerek emeğin yaratıcılığını savunmasıdır.
“Rızalık toplumu” ile ezen sisteme alternatif sunumu ve hayata geçirmesidir.
Aleviliği sadece felsefi yanları ile anlatıp, almak, iç özelliğini, kendi kabuğunu oluşturan yanları doğru ele alınmayınca, suya sabuna dokunmayan, “Düşünce kulübüne” dönüştürülür! Günümüzde bir yanı ile islam asimilasyonuna sürüklenirken, aynıyandan da “pasifleştirmek” için “devrimci” yanı göz ardı edilip, unutturulmaktadır!
“Geniş kitleye” ulaşmak için öz değerleri, “doğru ama” söylememek, içi boş bir kitleselliğe ve beraberinde de “bir önceki işlevsiz” haline dönderilmesine neden olur!
Önemli olan kitlesellik değil, yolun kendisidir.
Çünkü “yanlış” yol gitmek istediğimiz yol dan bizi uzaklaştırır ve artık yol , o yol değildir! Günümüz de de yapılmak istendiği gibi.
Devrimci duruşunun (kendi geçmişinin) öneminin bir diğer yanı da şuradan görülmelidir.
Alevilik elbette feodal dönemde sisteme direnmiş olsada, burjuvazinin sahneye çıkmasıyla, gün geçtikçe de (özellikle cumhuriyet döneminde) burjuva sistemi tarafından da “değişime” zorlanmıştır.
Alevilik yaşadığı koşullardan bağımsız ve uzayda tecrit olmadığından, bu değişimi zorunlu olarak yaşamıştır. Feodalizm de kadın eşitliği, erkekten (babadan oğula) yolun yürümesi, mücadeleden öyle yada böyle kopmasından kaynaklı gittikçe bozulurken, köylere sıkışan Alevilik, burjuva sistem de şehirlere göçmek zorunda kalıp, “Pazar’a” da indirilmiştir.
Yarı feodal burjuva yapı, zamanla Aleviliğin içine işlemeye başlamıştır.
Alevilik kadın erkek bir can iken, feodalizm de ve burjuva sisteme geçişte ikincil olup, kadın post dan ve söz hakkından uzaklaştırılmış, burjuva sistemin şehirlerin de, Alevilik “ekonomik” çıkarlara bulaştırılmıştır.
Bu da Aleviliğin ana dilinden uzaklaşmasına ve asimilasyonun derinleşmesine sebeb olmuştur.
Alevilik bu sorununu DEVRİMCİ duruşu ile sağlaya bilir. Devrimci yandan “rahatsız-kaygı” çekenlere bir not: “herhangi bir olaydaki hızlı ve geniş kapsamlı niteliksel değişme” ya da özüne dönmesi de devrimci bir tutumdur. Devrim, bir sistemin üst ve alt yapısı ile (sadece) değiştirilmek olarak değil, bir konu özgülünde, alıntıladığım ikinci anlamında algılanmasını 7 yaşında bir çocuğa da anlata biliriz sanırım!?
Değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu kabul ediyorsak, Aleviliğin de değişim yaşaması kaçınılmaz olacaktır. Nasıl ki direnen Alevilik Asimilasyona tabi olduysa, tersine mümkündür. Bu da niteliksel devrimci değişim ile olacaktır.
İkinci yanı “değişen koşullarda”, Alevilik açısından nasıl görülüp, konumlanacağıdır.
Artık sadece toprağa bağlı, dağlık köylerde iç içe yaşayan Alevilik azalıyor. Kendi iç gelişmesi, değişimler, dağınık şehir hayatı, ocaklara, dergaha bağlı Aleviliği “denetlemede” yetersiz bırakıyor.
Müsaiplik, görgü Cem’i, ikrar Cem’i vb bir çok Alevi geleneğindeki pratikler, sadece ritüeller de yaşanıyor, sanatsal icraat ile yaşıyor.
Alevi gençleri, mevcut Alevilik ya da asimilasyona tabi Aleviliğe mesafeli büyüyor.
Çünkü değişiyor hayat. Aleviliğin bunları çözümlemesi, konumlanması ve geleceğe kendini aktarması açısından da, diyalektik materyalist düşünen ve devrimci olan ALEVİLİĞİN iç dinamiği şart.
Kendi özgülünde nicel veya nitel değişimi bu var olan devrimci özelliği sağlayacaktır.
Unutturulan (ya da “nostalji, devrimciliği” zaten var” diyerek kanıksayan ) Alevilik anlayışı değil!
Sanırım bu ana kadar okuyan siz canlar da “devrimci” yanının önemini yazı ile birlikte koymuş, hatta daha fazlasını da…
Bu yüzden başa dönersek, Aleviliğin devrimciliğinden rahatsız olanlar, Aleviliğin savunmasız, öz değerinden uzak, sadece felsefe “kulübü” payesi biçenlerdir. Asimilasyona engel oluyor düşüncesinde olanlardır.
Takiye ile hala yaşamak ve “aman zarar gelmesin” diyenlerdir.
Rahatsız olmayanlar, Aleviliğin en önemli yanı olan, devrimci duruşunu isteyenlerdir!
Alevilik ve anadilinin özüne dönüşü için, bu duruşu bir müddet zorunlu kıldığı, yaşananlar da da ortada.
Köroğlu’yum kayaları yararım
Halkın kılıcıyım hakkı ararım
Sultan padişahtan hesap sorarım
Uykudan uyanan katılır bana
Aşk ile
Haydar Ceylan Temmuz 2020
İlk yorum yapan olun