ALEVİLİK NEDİR, NE DEĞİLDİR YOLCULUĞUMDA ŞÜPHECİLİK ve BİLİM (1)
Binlerce yıldır yaratılış felsefesine tabi olanların, varoluşçu felsefeyi savunanlardan rahatsızlık duymalarının en temel nedeni, kendi zihinlerine şüphe (vesvese) düşmesi ihtimalinin varlığıdır. Zira ilahi bir varlığın kendilerini yarattığı inancı ile sabitledikleri fikir aleminin bulandırılmasından korkarlar. Hatta akıllarına şüphe girmesinden öylesine korkarlar ki tanrılarına yalvarırlar, “Ey tanrım aklıma vesvese düşürme” diye. E bunun da anlamı apaçık tanrılarına “Aklım iyi çalışmasın” diye yalvarmak değil midir ?
Oysaki vesvese yani şüphe, bilimsel düşüncenin çıkış noktasıdır. Şüphenin olmadığı yerde bilim gelişmez, içine şüphenin girmediği beyin iyi çalışmaz, düşünemez, icat yapamaz, insanlığın yararına hizmet üretemez. O halde her Alevi’nin şunu ifade etmekten geri durmaması lazımdır; “Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır” diyen Pir Bektaşi Veli, Alevilik’in bilimsel, şüpheci ve sorgulayan bir yol olduğunu ve her talibin sırtını karanlığa dönerek, ancak bilimin yoluyla aydınlık gerçeğe ulaşabileceğini ifade etmiştir. Aleviler de binlerce yıldır okudukları gülbangları “Gerçeğe Hû”diye bitirmezler mi ? Bunun anlamı nedir ? Alevilik, herhangi bir ilahi varlığın kâinatı yoktan yarattığını reddeder. Alevilik, her şeyin vardan var olduğuna inanan bilimsel bir yoldur.
Şüphe olmadan bilim olmaz, bilim olmadan gerçeğe ulaşılamaz. Alevilik’in kavramlara yüklediği anlam itibarı ile gerçek, hak olandır. Gerçeklik ise hakikattir. Hakikat, an itibarı ile bilimin kabul ettiği tüm gerçeklerin kümülatif toplamıdır. Zaman ilerledikçe şu an bildiğimiz bilimsel gerçekler değişmeye matuftur. Bilim, kendi gerçeklerini sürekli test ederek yeni gerçeklere ulaşmayı hedefler. Dolayısı ile bilim, diyalektiktir, evrimseldir ve sürekli gelişmektedir.
Evrimsel süreç içinde insan beyni, günümüz insan formuna ulaştığı ilk zamandan bu yana, hacimsel ve kütlesel olarak üç misli büyümüştür. Homosapiens olarak adlandırdığımız günümüz insan cinsinin ilk nesline ait bireylerinin beyni, yaklaşık 500 cc ağırlığında bir kütleye sahipken, günümüzde insan beyni ortalama 1.500 cc ağırlığına sahiptir. Beynimiz, şüpheciliği ve meraka olan düşkünlüğü ile evrene ait yeni bilgilerle donanmış, eş zamanlı olarak sürekli büyümüş ve gelişmiştir. Görülmektedir ki binlerce yıldır tanrılarına “Aklım iyi çalışmasın” diye yalvaranların duaları pek de tutmuş görünmüyor.
Hayatın olağan akışı içinde, başka bir sonuca ulaşmak da mümkün değildir. Çünkü, bilimin amacı hakikati bulmaktır. O nedenle bilim ve bilim insanları yeni gerçeklere ulaşmak adına yanılmaya müpteladırlar. Oysaki din, yanılmayı kabul etmez. Çünkü dini bilgiler sabittir ve değişmez, dogmatik kuralları vardır. Din sorgulanamaz, şüpheciliği kaldırmaz, doğa kuralları test edilemez, ölçülemez sabit bir gerçekliğin tanrının koyduğu kurallar olduğuna inanılır. Hayatın her an akmaya ve değişmeye devam etmesine rağmen, ilahi varlık tarafından konulduğu iddia edilen kuralların değişmeyeceğine inanmak temel esastır. Eğer bilim, herhangi bir dini bilginin yanlışlığını ortaya koyarsa, o vakit din savunucuları, bilime karşı olur ve zihinlerine şüphe düşürecek her türlü bilimsel bilgiyi reddederler.
Pekiyi, tanrılarına yalvaranlar tarih boyunca hiç mi bilimden faydalanmadılar ? Tabii ki faydalandılar. Bilgiden yoksun bıraktıkları cahil halkı sömürmek isteyen dindar hükümdarlar ve onların din adamları, sözde tanrısal gizleri araştırmak, büyücülük öğrenmek veya fallar hakkında yorumlar yapmak gibi metafizik emeller uğruna, keşfettikleri doğa olaylarını kendilerine saklamışlardır. Bu yolla yağmurun ne zaman yağacağını tahmin ederek yağmur dualarına çıkmışlar, güneşin ne zaman tutulacağını hesaplayarak halka “Vergilerinizi ödemez ve hükümdarlara itaat etmezseniz güneşinizi kapatırız” gibi tehditler savurmuşlar ve sair araçlarla cahil halkı korkutarak ezilenlerin emeğini sömürmenin yollarını aramakta bilimi kullanmışlardır. Bilim, sınıflı toplumlarda sömürücü egemen sınıfların, emekçi sınıfları sömürmek için kullandıkları bir oyuncağa dönüştürülmüştür.
Günümüz dünyasında da bilim, egemen sınıf olan burjuvazinin tekeline alınmak suretiyle tüm bilimsel buluşlar, kapitalist sistemin sömürü aracı olarak kullanılmaya devam edilmektedir. Burjuvazi, gerek emek sömürü zincirindeki tüm üretici güçleri, ücretli kölelik sistemine tabi kılarak, gerekse tüketim zincirinde burjuvazi dışındaki tüm sınıfları, bilimsel buluşlardaki her şeyi, ticari metaya dönüştürerek sömürü düzenlerini sürekli kılmaya çalışmaktadır.
Bu gerçeklerden hareketle, şunu da söylersek yanılmış olmayız; “Alevilik bilimsel olduğu için sınıfsal bir yoldur.” Sınıfsallığını da “Ortak üretim, eşit paylaşım” ilkesi ile vurgulayan Alevilik, bilimin ezen sınıfların tekelinden alınarak, tüm halkın ortak paydası olmasını ön koşul olarak görmektedir. Bu nedenle Alevilik’in dört kapı kırk makam inanışı “Sırr-ı Hakikat” kapısı ile zirveye taşınmıştır.
Sırr-ı Hakikat kapısı, “Hakikat” kavramı ile bilimsel gerçekliğin tüm insan neslinin ortak kazancı olması gerektiğinin altını çizmektedir. Bu yönüyle Aleviler, tarih boyu egemen sömürücü sınıfların çıkarlarına ters düşen bir felsefeyi, örgütleyip yaymaya çalıştıkları için sürekli kıyıma uğramışlardır.
Tarihin derinliklerinde ilkel komünal toplumlardan bu yana, iki taşı birbirine vurarak keskin av malzemesi üreten, cilalayıp daha dayanıklı hale getirmeyi başaran, tekerleği icat eden, ateşi kullanarak aşını pişirmeyi öğrenen, yarasını tedavi etmeyi deneyen insan neslinin, sınıflı toplumlar ortaya çıkana kadar icat ettiği bütün bilimsel buluşları ve gelişmelerin tümünü, üretici güçlerin ortak kazanımı haline getirdiğini görmekteyiz.
Ezcümle, Alevilik inancının neden asimile edilmeye çalışıldığını anlamak zor değildir. Hiçbir hurafeye, ilahi metafizik hiçbir kurala meyil vermeyen Alevilik inancı, biat kültürüne dayanan sömürü düzeninin işine gelmemektedir. Alevilik, kâinatın ilahi bir varlık tarafından yoktan yaratıldığına değil, her şeyin vardan var olduğuna inanmaktadır. Alevilik inancının yok edilmesi, küresel sömürü düzenin devamı için olmazsa olmaz koşuldur.
DEVAM EDECEK…
Gerçekler demine hû, Aşk ile.
Murat KILIÇ 08.09.2020
Alevi Yasam Felsefesini kendi cikarlari icin ve ozellikle Uckur uzerine kurulmus, Uckur Duskunu ve Suc Makinasi Olan ISLAM`in kendisi olduklarini savunan, Muhammed ve Onun soyunun takipcisini, ALEVI YASAM FELSEFESI ile ayni kulvarda gormeye calisip Ticaret ve cikarci yaklasimlarla Arap Ali propagandasini yapan ve yapanlar ALEVI KIZILBAS YASAM FELSEFESI ICIN MUCADELE VERMIS GOSTERILMEYE CALISILMASI!! Dogru bir tespit degildir.
Alevi Yasam Felsefesi Insanligin Dogusundan Beri Gelen Bir Yasam Bicimidir…
Islam denilen suc makinasi,
Alevi Yasam Felsefesinin Yaninda Dunku Cocuktur.
Ben`de Aleviligin Caferi- Sii Mezsebin bir kolu olup, Hz. Ali ve onun soyunun devami olduguna inandirilmis biriydim.
Bunun baslica nedeni; hic kuskusuz 1400 yildan beri islam tarafindan surudurulen cirkin asimile politikasi, ozellikle yasadigimiz YASSAKLAR diyari Turkiye sirinirlari icinde arasirtirarak dogrulari ve gercekleri bulma gibi bir yapilanma olmadigindan dolayi, zorla adapte edilen, baska bilmiyeceksin, bunu boyle bileceksin!! mantigindan oteye gitmiyen baski ve zulumlerin sonucu insanlar Inandiklari gerceklerden uzaklastirma, kendi inanclarini zorla bir baskasina empoze etme cabasindan baska bir sey degildir.
En basit ornegini Dedelerimiz ve halaa yasiyan insanlarimizin bizzat kendilerinin yasadigi Soykirim, Katliam, Zulum ve insanligin kabul edemiyecegi, Yer yuzunde yasiyan ve yasamis olan, Vahsi dedigimiz Hayvanlardan daha vahsice yapilan yiginlarla uygulamalari, yine zorla bu insanlara toz pembe gosterilmeye, suclu degilmis gibi gosterilmeye, suclu baskasiymis gibi gosterilme vs vs cirkin Hile ve Yalan Politikalari ile gunumuze kadar surdurulmus olup. Kendi katilini sevdirme politikasini ALEVI halki icine yerlestirilme cabasi ile Bol, Parcala ve Yonet onursuzluklarini yiginlarla halklarin uzerinde uyguladiklari gibi…. Alevi Halki Uzerinde`de bu igrenc uygulamalar yasatilmistir.
Ilerici, Aydin, Demokrat ve Butun Duyarli insanlarin, Insanliga yonelik yapilan butun haksizliklara tepki gosterirken, yine duzen tarafindan yetistirilmis veya gorevlendirilmis olup Demokrat, Aydin, Ilerici ve Duyarli forumlarda kargasa yaratmak ve bir yigin olumsuzluklari beraberinde getirmek icin gorevli olan bu duzenin gorevlileri…. burada oldugu gibi baska forumlarda`da ayni gorevlerini yapmaktadir.
Bazilari Alevi olmayip, Alevilikle ilgi ve alakalari olmamasina ragmen, Alevi Yasam Felsefesinde Hizir olgusunun bile olmadigini, bilmedigini, ilk kez duydugunu vs vs soyliyen kisi ve kisiler Alevi oldugunu, Aleviligi bugune kadar boyle yasadiklarini, Aleviligi farkli kiliflar icine koyan bu kisilerin Kominist ve Ateist olduklarini vs vs gibi iddalarla kendilerini Alevi kabul ettirip, yazdiklari yorum ve yazilarla Alevi Yasam Felsefesini Karalama ve Asimile etme politikalarini en iyi sekilde yapan, Duzenin Gorevlileri, gorevlerini yerine getirmek icin butun cabalarini harcamaktadirlar.
Bunlarin cabalari belirli bir yere kadar basarili gorunsede, Alevi Yasam Felsefesinde var olan gercekleri bugune kadar yok edemedilerse… Alevi halkini Camiye gonderemedilerse, Namaz Kildirmadiylarsa, Oruc tutturmadilarsa, Hacca gonderemedilerse….. Dun oldugu gibi, Bugunden sonra cabalari yine bosunadir
Alevilik : İnsanlığın doğuşundan beri gelen ve menzil nerede bilinmez ama menzile kadar gidecek olan kadim bir yoldur. Bu ne demek? Alevilikte yaradılış yoktur doğuş vardır. Doğuş ilk ne zaman olmuştur? Alevi öğretisi buna cevap veremez. Çünkü bu bilimin işidir. Fakat insanlık tarihini güruhu Naci Naciye ile yani doğuşla başlatır. Neden Adem ile Havva değil? Çünkü Adem inanç söylencesine göre, çamurdan yaratılmıştır, Havva kaburgasından ve şeytan vardır hikayesinde.
Oysa Alevilikte şeytana yer yoktur. Nereden biliyoruz? Şeytan kötülüğün aldatmacanın simgesidir. Kötülük ve aldatmacanın yolumuzda yeri yoktur. Şeytan ikiliğin simgesidir. Alevilikte ikiliğe yer yoktur. O yüzden Cemlere şeytan, herkes giremez. Cemde sorgu sual vardır. Hakk yolundan çıkanlara hesap sorulur. Şeytan insanları yoldan çıkarmak için vardır. Yoldan çıktım şeytana uydum Alevilikte yoktur. Çünkü akıl devreye girer. Yol öğretisi devreye girer. “Hakk Erenlerinin ise dini ve mezhebi yoktur. Yol vardır. Yol din değildir. Hakk Erenlerinin Yol’u Allah’a bağlı değildir. Hakk Erenlerinin Yol’u Hakk’a bağlıdır. Hakk Yol’unda dinin ne işi var? Hakk Erenlerinin Yol’unda Şeytan’ın ne işi var? Hakk Erenlerinin Yol’unda doğruluk vardır. Yani doğruluk Hakk’tır”
Doğru, iyi, güzel, gerçek olan haktır.
Hakk yolunda yürümekle sorumlusundur. “Hakk, evrenin hakimi doğrudur. Hakk ikrardır”. . (eğilip doğrulmak ile, aç kalmakla, iki yardım etmekle olmuyor) Rızalık razılık öğretisi bireylerin birbirinden razı gelmesi ve rızalık vermesini şart koşar. Bu ne demek kişinin hem kendini hem de toplum içindeki bireyleri denetlemesi demek kötü birine razılık verebilir miyiz? Her zaman yazıp söylerim. Aleviliğin nerden geldiği, tarihsel köklerinin, ne olmadığının zerre kadar önemi yok. Çok basit gibi görünen yol öğretisinin özün dışa yansıması olan sözlerini yani felsefesinin derinliğini doğru kavramak gerekir.
Bunun içinde öncelikle bize verilmiş öğretilmiş değerleri kendi içimizde yıkmalıyız. Araştırmalıyız. Araştırmalarımızı, okuduklarımızı yaşam kültürümüzle karşılaştırmalıyız velhasıl sentez-analiz sentez doğruları alıp yanlışları atabilmeliyiz. Alevi yaşam zor zanaattır. Herkesin harcı değildir. Mangal gibi yürek ister. Bu yüzden Alevilikte yola çağrı yoktur, yola duruş vardır. Kendisine güvenen, gönülden yürekten yolu yürümek isteyenler, ikrar verip, talip olup, yola dururlar.
Aleviliğin doğuş ve birlik yol öğretisi çok doğru kavranılmalı. Yolun özü ve temelidir. Neden Irk,millet, din, inanç-inançsızlık, cins ayrımı yok ? Neden 72 millete aynı nazarda bakarız. Yine söylenceye göre neden eşit.? Neden kırklar cemi büyüğümüz, küçüğümüz bir. Neden sadece insan? Neden bir gömlekte ikiliği, birbirini yemeyi kabul etmez. Yolumuzun temeli üzerine oturmayan hiçbir görüş teori yaşam biçimi alevi öğretisinde uzun süreli olamaz. Popülist ve geçici olmaktan öteye gitmez.
Sonuc olarak Alevi Yasam Felsefesi tarihler boyunca Haklinin, Dogrunun ve Guzel olan her olusumun yaninda yer almis, gendisini gelistirmek ve yenilemek adina insanlik icin dogru olan ve insanliga hizmet eden butun guzellikleri alarak insanliga hizmet etmeyi kendisine amac edinmis bir yasam felsefesidir.
Ne Cennet hevesine nede Cehennem korkusuna kapilmistir, elinin tersi ile itmis,
Cennet denen yerin hayali ve gercekle bagdasmadigini, varsa oyle bir yer Edep ve Erkandan uzak insanligin kabul edemiyecegi bir yasam olup, uckur duskunlerin ve cinsi sapiklarin ihtiyac duydugu bir yer oldugunu…. Eline, Beline ve Diline sahip olanlarin boylesi sapik bir iddadan medet ummasi ve umut bagliyarak hayali bir dunya aramasi INSANLIK ISI olmadigini kavramis olup, Cinsi sapik ve uckur duskunlerine meydan okumustur……
Cehennem denen Iskence haneyi yine elinin tersi ile itmis, Ben zaten senin zulumunden, adaletsizliginden, insanliga yonelik butun haksizliklarindan gerektigi kadar iskence cekiyorum, senin Cehenneminde gorecegim iskence bana viz gelir,
Iskence Insanlik Sucudur. Insanlik Onuru Iskenceyi Yenecektir… slogani ile sozde var olan O Allah`a meydan okuyorsa, Insanlik Kendisini hem Cennetinde hemde Cehenneminde yargilayip hak ettigi yere gonderecektir….. Diyorsa….
DINIM SEVGIDIR.
OKUNACAK EN BUYUK KITAP INSANDIR.
INSANLIKTAN DAHA GEGERLI BIR VARLIK YOKTUR.
YARATAN VE YARADANDA INSANIN KENDISIDIR.
SEVGI VE INSANLIK YOLUNDAN BASKA BIR YOL YOKTUR.
DUSUNCE KARANLIGINA ISIK TUTANLARA NE MUTLU.
BILIMLE GITMIYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR.
BENIM KABEM INSANDIR.
BIR OLALIM, IRI OLALIM, DIRI OLALIM.
GELIN CANLAR BIR OLALIM, ZALIME KILIC CALALIM.
HAKKIN VE DOGRUNUN OCUNU ALALIM.
MADDE KARANLIGI, AKIL OLGUSU ILE.
CEHALET KARANLIGI, BILIM OLGUSU ILE.
NEFIS KARANLIGI, MARIFET VE BELINE SAHIP OLMAKLA
GONUL KARANLIGI, SEVGI ILE AYDINLANIR….
HARARET NARDADIR, SACDA DEGILDIR.
KERAMET BASTADIR, TACDA DEGILDIR.
HER NE ARARSAN KENDINDE ARA, KUDUS`DE MEKKE`DE HAC`DA DEGILDIR.
Yukarida saydiklarimiz ve sayamadiklarimizi goz onunde bulundurursak….
Alevi Yasam Felsefesinin;
Tarihi ve Dogusu Savaslarla Ortaya Cikmis, Kendi Inancini Zorla Baskasina Kabul Ettirme Adina, Nice Soykirim ve Katliamlara Imza Atmis, Sozde Allah Adina, Bas Kesen, Kol Kesen, Yakan ve Insanligin Kabul Edemiyecegi Haksizliklara Imza Atan, Islam Denen Suc Makinasi ile Ne Ilgisi Olabilir?
Saygi ve Insani Sevgilerimle.
Baskoylu
Gerekli bilgileri e-mail adresinize göndereceğiz.
DAB-DEVRİMCİ ALEVİ BİRLİĞİ CANLARINA BİR DEVRİMCİ MERHABA İLE SÖZE BAŞLAYALIM.
CANLAR BİRLİĞİNİZİN BİR DAİM MEKANI VAR MI? VARSA HANGİ ÜLKEDE, HANGİ KENTTE, KİMLER BU BİRLİĞİ HAYATA GEÇİRDİ. BU SORULARIMA CEVAP ALABİLİRSEM, BİRLİĞE MANEVİ OLARAK DESTEĞİMİ ESİRGEMİYECEĞİM. MEVCUT ALEVİ ÖRGÜTLERİ İLE İRTİBATIM TAMİNLERİN ÜSTÜNDE OLMAKLA BİRLİKTE TAM OLARAK BİR BİRLİK SAĞLAYAMADIKLARI İNANCINDAYIM. OYSA 1950’LERDEN İTİBAREN ALEVİ AYDINI OLARAK ALEVİLERİN İNANÇ, DÜŞÜNCE VE YAŞAM FELSEFESİNİ SAVUNMAK İÇİN İDAMI BİL GÖZE ALAN VE O YOKLUK VE YOKSULLUK YILLARDA ANADOLUYU KARIŞ KARIŞ GEZEREK ALEVİ TOPLUMUNA HİZMET ETMEYİ İLKE EDİNEN VE TÜM VARLIĞINI BU AMAÇ UĞRUNDA KAYBEDEN BABAM HALİL ÖZTOPRAK, BİR DEFA DAHİ GEREK YURT DIŞINDA GEREKSE YURT İÇİNDE HİÇBİR ALEVİ ÖRGÜTÜNDE ANILMAMIŞ, HİZMETLERİ DİLE GETİRİLMEMİŞTİR. BİRÇOK ÜLKEYİ KENDİ OLANAKLARIMLA GEZİP GÖREN YAZAN ÇİZEN 75 YAŞINI GEÇMİŞ BİR ALEVİ VATANDAŞ OLARAK HANGİ ÖRGÜTE HANGİ YÖNETİME TÜRKİYE’DE, ALMANYA’DA VE DİĞER ÜLKELERDE DESTEK VERDİYSEM YETERİNCE VE “ALEVİCE” BİR ÇALIŞMA GÖREMEDİM. SAYGILARIMLA.
HAYDAR ÖZTOPRAK