KUR’AN’IN KAYIP AYETLERİ HAKKINDA (Arif Tekin )

KUR’AN’IN KAYIP AYETLERİ HAKKINDA

Arif Tekin  / Berfin Bahar Dergisi Eylül 2024 sayı 319

Bu seferki yazımı tartışmalı bir konuya ayırıyorum. Kur’an zaten beşer kitabı: Kısmen Hz. Muhammed’in sözleri, kısmen de daha sonra çeşitli dönemlerde komisyonlar tarafından yapılan eklemelerden oluşmuştur. Neyse; kimin sözü olursa olsun eksik olduğuna dair ciddi bilgiler var. Bunu birkaç somut örnekle anlatmaya çalışacağım.

 

ÖRNEK-1

Basra valisi Ebu Mûsa’l-E’arî Basra’daki Kur’an okurlarına: ” Yanıma gelin!” diye haber gönderir. Bu çağrı üzerine Kur’ân’ı okumuş üç yüz kişi gelir. Tabii ki o sırada piyasadaki Kur’an, halife Osman tarafından kitap haline getirilen Kur’an’dır. Ebu Musa onlara:”Sizler Basra’nın hayırlı ve Kur’an okurlarısınız. Bizler, hem ayet sayısı bakımından hem de içerik bakımından Tevbe Suresine benzeyen, onun kadar uzun olan bir sure okuyorduk. Ancak o sure bize unutturuldu (şu an Kur’an’da yok). O sureden sadece: ’İnsan oğlunun iki vadi dolusu malı olsa muhakkak üçüncüsünü de ister (doymak nedir bilmez). İnsanın içini ancak toprak doldurur’ ayeti aklımda kalmış. Yine bizler Subhane, Sebbeha, Yüsebbihu, Sebbih… kelimeleriyle başlayan surelerden birine benzetir olduğumuz başka bir sure daha okurduk. O sure de bize unutturuldu (şu an o da Kur’an’da yok). Ben o sureden yalnız şu ayeti hatırlıyorum: ’Ey iman edenler! Yapmayacağınız (yerine getirmeyeceğiniz) şeyleri niçin söylersiniz! Sonra boyunlarınıza bir şehadet olarak yazılır da kıyamet gününde onlardan sorumlu tutulacaksınız’ diye”. Evet; hem bahsettiği o iki uzun sure hem de aklında kaldığı o örnekler şu an Kur’an’da yok. Üstelik bunu bir vali olarak 300 kişi huzurunda söylüyor. Bunun Arapça metnini de vereyim.1

َي َع َث أَبُو ُمو َسى الأ ْش َع ِري إلى قُ َّرا ِء أَ ْه ِل ال َب ْص َر ِة فَ َد َخ َل عليه ثَ َلَ ُث ِمائَ ِة َر ُجل ق ْد قَ َر ُؤوا القُ ْرآ َن فَقا َل أ َ ْن ت ُ ْم ِخ َي ا ُر أ َ ْه ِل ا ل َب ْص َر ِة َو ق ُ َّر ا ُؤ ُه ْم ف َ ا ت ْ ل ُ و ُه َو َل َي ُط و ل َ َّن َع ل َ ْي ُك ُم ا لأ َم ُد ف َ ت َ ْق ُس َو ق ُ ل ُ و ب ُ ُك ْم ك م ا ق َ َس ْت ق ُ ل ُ و ُب َم ن ك ا َن ق َ ْب ل َ ُك ْم و إ ن َّ ا ُك ن َّ ا ن َ ْق َر أ ُ ُس و َر ة ُك ن َّ ا ن ُ َش ِب ُه َه ا ف ي ا ل ط و ِل َو ا ل ِش َّد ِة ب َب َر ا َء ة َ ف َ أ ُ ْن ِس ي ت ُ َه ا غ ي َر أ َ ِن ي ق ْد َح ِف ْظ ُت

منهالْوكا َن ِلْب ِنآَدَم َواِدَيا ِن ِمن َمال َلْبتَغَى َواِدياثَاِلثا َوَل َيْملُ َجْو َفاْب ِنآَدَمإَّلالتَرا ُب َوُكنَّانَْقَرأُ ُسو َرة ُكنَّا نُ َش ِب ُه َها بإ ْح َدى ال ُم َس ِب َحا ِت فَأُ ْن ِسيتُ َها غي َر أَ ِني َح ِف ْظ ُت منها يا أَي َها الَّ ِذي َن آ َمنُوا ِل َم تَقُولو َن ما ل تَْفَعلُوَنفَتُْكتَُب َشَهاَدةفيأَْعنَاِقُكْمفَتُْسأَلُوَن َعْنَهاَيوَمالِقَياَمِة

 

ÖRNEK-2

Hz. Ayşe anlatıyor: ”İlkin, ’şayet bir çocuk bir kadının sütünü on sefer içse onun evladı sayılır’ anlamında ayet indi. Sonra ’bir çocuk bir kadının sütünü beş sefer içse evladı sayılır’ şeklinde farklı bir ayet indi (içme miktarında indirim yapıldı). Muhammed vefat ederken de biz bu ayeti okuyorduk” diyor. Ayşe’nin bahsettiği on sefer de beş sefer de şu an var olan Kur’an’da geçmiyor. Önce on sefer içse evlat sayılır demiş, sonra indirim yapıp beş sefer olsun demiş ve en son ikisi de Kur’an’da yok/kayda geçmemiş. Halbuki bu ayete ihtiyaç da var. Şöyle ki, Kur’an diyor ki bir çocuğa süt emziren bir kadın o çocuğun annesi sayılır.

Peki kaç sefer içirse annesi olur? Bunun yanıtı Kur’an’da yok. Onun için diyorum, madem süt içiren kadın anne sayılır, o zaman sayısı da belirtilmeliydi. 2

Örnek-3
Hz. Ömer artık halifedir, cemaate hitaben okuduğu uzunca hutbesinin bir bölümünde: ” Kur’an’da recim (zina yapanı taşlayarak öldürme) cezasıyla ilgili ayet vardı. Biz onu okuduk, aklımızda tuttuk. Ayrıca Hz. Muhammed de recim cezasını uyguladı, ondan sonra Ebubekir’le ben de uyguladık. Ama o recim ayeti şu an Kur’an’da yazılı değil. İnsanların zaman içinde: ’Madem Kur’an’da böyle bir ayet yok, o halde temelde böyle bir ayet inmemiş’ demelerinden endişe duyarım. Böyle söylemekle dalalete düşecekler. Zina ya şahitle, ya itirafla ya da kadınlarda hamile kalmakla ispat edilir. İspat edilirse bunu yapan taşlanarak öldürülür” diyor ve şöyle devam ediyor Ömer:” Bizler Allah’ın Kitabı’ndan okumakta olduğumuz ayetler arasında ’Babalarınızdan yüz çevirmeyiniz! Şu muhakkaktır ki, sizin babalarınızdan yüz çevirip başkalarına mensupluk iddia etmeniz sizin küfrünüz ve nankörlüğünüzdür’ ayeti de vardı” diyor. Ömer’in bu açıklaması hem Buhari hem de Müslim’de geçiyor. Ebu Davud’da ekstradan şu bilgi de var. Ömer o hutbesinde ”İnsanlar, Ömer Kur’an’a ilaveler yaptı dedikodusunu yapmamış olsalardı ben o recim ayetini Kur’an’a yazardım” demiş. Recim ayetinin var olduğunu; ama şimdiki Kur’an’da yazılı olmadığını Hz. Ayşe ile Kur’an ayetlerini toplayıp kitap haline getiren Zeyd b. Sabit de söylemişler. Evet; Ömer’in bahsettiği bu ayetler şu an Kur’an’da yok.3

 

Örnek-4

Kur’an ayetlerini hem Ebubekir hem de Osman zamanında kitap haline getiren Zeyd b. Sabit :”Şu an 73 ayetten oluşan Ahzab suresinin, daha önce Bakara suresi kadar (286 ayet)hatta daha fazla ayetleri vardı. İçinde ’Evli olanlar zina yaparlarsa recimle (taşlanarak) infaz edilirler’ ayeti de vardı” diyor. Bu rivayette iki kritik nokta var. Biri, tıpkı Ömer ve Ayşe gibi o da recim ayeti vardı diyor; ama şu an Kur’an’da yok. Diğer kritik nokta, şu an 73 ayetten oluşan Ahzab suresi, 286 ayetten oluşan Bakara suresi kadar uzundu, bu kadar ayetleri vardı diyor. Peki nerede o kayıp ayetler?

Zeyd’in bu açıklamasını Nesai, A. Razzak, Teyalisi, Hakim Nisaburi(iki yerde), Beyhaki, Taberani, İbni Hibban ve Ahzab suresinin hemen başında birçok Kur’an yorumcusu yazmışlar. Buhari, Huzeyfe b. Yeman’dan şu bilgiyi aktarıyor: ”Ben Ahzab suresini Muhammed’le birlikte okudum, şimdi bakıyorum bu sureden 70 ayet hatırımda kalmamış”. diyor. Zaten şu an 73 ayettir. Buna göre yarısı kayıp. Ahzab suresinin Bakara suresi kadar uzun olduğunu Hz. Ömer de İkrime de söylemişler. Yani hayli geniş bir şahit kadrosu bunun arkasında var. Bu açıklamalara göre şu an var olan Ahzab suresinin 3⁄4’ü yok. Ancak 1⁄4’ü kayda geçmiş. Hz. Ayşe daha enteresan bir bilgi aktarıyor: ” Ahzab suresi Hz. Muhammed zamanında 200 ayetten oluşurdu, bu kadar okunurdu; halife Osman ayetleri kitap haline getirirken; bugün var olan 73 ayeti ancak tespit edebildi” diyor. Kur’an’ı en iyi bilen dört kişiden biri olan Übey b. Kab şöyle diyor:” 73 ayetten oluşan Ahzab suresi, 286 ayetten oluşan Bakara suresi kadar uzundu ve bu surede,’ Zina yapan evliler taşlanarak öldürülürler’ ayeti de vardı” diyor.4

 

Örnek- 5

Kur’an’ın bir suresi de Beyyine suresidir ve 8 ayetten oluşur. Bununla ilgili Übey b. Ka’b şöyle diyor: ”Muhammed bana Beyyine suresini okudu. Onun içinde ’Gerçek din Hanif dinidir. Kim bir iyilik yaparsa boşuna gitmez. İnsan oğlu iki vadi dolusu mala sahip olsa birini daha ister, onun içini ancak toprak doldurur’ ayetleri de vardı” diyor. Bu iki vadi rivayetini yukarıda Ebu Musa’nın da Basralılara anlattığını yazdık. Evet; söz konusu ayetler şu an Kur’an’da yok. Bu Übey Muhammed için o kadar önemli ki, bir gün ona: ”Gel bana Kur’an’dan oku ben dinleyeyim” diyor. Übey: ”Kur’an zaten sana gelmiş nasıl benden dinlersin” şeklinde karşılık veriyor. Kendisi: ”Ben başkasından dinlemek isterim” diyor ve Übey de okuyor. Yani ayetlerin eksik olduğunu iddia edenlerden biri de böyle bir sahabi. Bu açıklama Buhari ile Müslim’de geçiyor.5

 

Örnek-6
Hz. Ömer bir gencin kucağında gördüğü bir Kur’an nüshasında ’Muhammed müminlerin babasıdır’ cümlesini görüyor. Tabii ki böyle bir ayet Kur’an’da yok. Ömer o gence, bunu sil diyor. Ancak genç kabul etmiyor. Çünkü Übey b. Ka’b’ın mushafında bu ayet geçiyor diyor. Ömer Übey’e gidip soruyor, böyle bir şey var mı, varsa neden ben bilmiyorum. Übey adeta kızarak Ömer’e: ” Sen abanı omuzuna alıp pazarda alış-verişle meşgul oldun (yani sen bizim gibi ayetleri merak etmedin ki öğrenesin)” diyor. Malum Kur’an’a göre Muhammed’in hanımları Müslümanların anneleri sayılır, Muhammed öldükten sonra da kimse ile evlenemezler mealinde ayet var (Ahzab, 53). Ancak Muhammed Müslümanların babasıdır anlamında Kur’an’da ayet yok. Bu rivayete göre ilk başta böyle bir jest ayeti Kur’an’a koymuş olabilir; ancak bölgede egemenliğini sağlayınca:”Neden kadın nimetinden geri kalayım misali” ilgili ayeti tekrar tedavülden kaldırmış da olabilir. Bunu, ilk dönem hadis ve Kur’an yorumcularından Abdurrazzak’ın işlemesi önemlidir.6
Kur’an’la ilgili bu tür örnekler çok. Bir şeyler anlaşılsın diye bunlar numune olarak yeterli. En önemli kaynaklardan ve en önemli sahabeden örnekler verdim. Hz. Ayşe, Übey b. Ka’b, Hz. Ömer, Basra valisi Ebu Musa ve Huzeyfe’den örnekler sundum. İddia ciddi. Hem sayısal olarak büyük bir ayet kaybı söz konusu hem de önemli konularda ayetler eksik. Mesela zinadan dolayı Muhammed’in taşlayarak öldürdüğü insan örnekleri var. Ben tekrarı sevmiyorum. Muhammed’in taşlayarak infaz ettiği insanlarla ilgili “Kur’an’ın Kökeni” adlı çalışmamda (s.208-213) sekiz örnek verdim. Yukarıda sunduğum teorik bilgilerden de anladık ki bunun hakkında ayet de varmış; ancak şu an Kur’an’da yok. O zaman Muhammed neye dayanarak o insanları infaz etti diye sormak lazım.
Önemli bir noktayı okurlarımın dikkatine sunmak istiyorum.
Kur’an Hz. Muhammed zamanında yoktu. Kendisi bir hareketin lideriydi ve sözlü olarak yönetiyordu. Mekke’de kaldığı 13 yıllık peygamberliği döneminde zaten bir varlık gösteremedi. Medine’ye geçip orada askeri olarak güçlenince ve giderek etraftan ganimet- cariye toplayınca tutundu, güçlendi. Yani etrafa yayılmasının nedeni ganimet ve cariye. Burada çok kısa bir örnek vereyim. Ebu Süfyan hem Bedir hem Uhud hem de Hendek’te karşı tarafın lideriydi, Muhammed’e karşı savaşıyordu. Peki Muhammed yeni olarak ne gibi etkileyici proje ortaya koydu da Ebu Süfyan ondan etkilenip de Mekke fethinde inandı! Olay sadece paylaşımdır. Daha da somutlaştırayım. Ebubekir halifedir. Dinden çıkma olayları başlamış. Yemame harbinde birçok sahabe öldürülmüş. Bir gün Hz. Ömer ona şu teklifi sunuyor. Bak birçok sahabe öldürüldü/gitti ve gelecekte belki var olanlardan da gidecek.

O zaman Kur’an’la ilgili bir şey kalmaz.. Gel bu Kur’an ayetlerini toplayıp kitap haline getirelim. Ebubekir çok enteresan bir karşılık veriyor. Muhammed’in yapmadığı (yani kitap haline getirmediği) ve kitap haline getirin tavsiyesinde de bulunmadığı halde biz kendimiz bunu nasıl yaparız. Ömer ısrar ediyor, en son onu ikna ediyor. Peki o zaman buna ehil olan, iyi bir okur yazar lazım, kim bunu yapsın. Zeyd b. Sabit’i uygun görüyorlar ve çağırıyorlar. Zaten Muhammed’e katiplik yapmıştı. Ama ne katipliği? İhtiyaç olduğunda İbranice, Süryanice mektup olsun, belgeler olsun okuma konusunda katipti. Böyle iddia edildiği gibi ayetler bilmem taşlar, kemikler üzerinde yazıyorlardı falan bunlar kurgu. Kurgu olduğu şimdi çıkar ortaya
Zeyd gelince durumu ona anlatırlar, bu işe soyun ayetleri topla diye. Zeyd’in tıpkı Ebubekir gibi yanıtı ilginç. Şöyle diyor. Siz neye dayanarak ayetleri kitap haline getiriyorsunuz! Hz. Muhammed’in yapmadığı bir işi nasıl yapıyorsunuz! Siz şayet bana deseniz ki dağlardan bir dağı al yerinden taşı; bu, bana bu işten daha kolay gelir diyor. Sonuçta iki önemli şahıs (Ebubekir ve Ömer) onu ikna ediyorlar çalışmaya başlıyor. Bu uzun bir hikaye tabii ki. Bununla ilgili piyasada özel bir çalışmam var. Geniş bilgi için onu öneriyorum. Burada amacım, Ebubekir ve Zeyd’in tepkisini paylaşmak, kullandıkları o ilginç sözleri aktarmak.7

Kur’an’ın ilk yazılışıyla ilgili sunduğum bu bilgi, İslam’ın Kur’an’dan sonra en muteber kaynağı sayılan Buhari’de tekrar şeklinde geçiyor. Bir daha hatırlatmak isterim: Hem Ebubekir hem de Zeyd:” Hem Muhammed’in yazmadığı hem de benden sonra yazın demediği bir işi nasıl yapalım” diyerek olumsuz tepki göstermişler.
İşte bunun için zamanla ayetler yazılırken( onların da hepsinin Muhammed’e ait olup olmadıkları tartışmalı) yukarıda sunduğum örneklerden de anlaşıldığı üzere, bir kısım ayetler( bilerek veya bilmeyerek) kayda geçmemiştir.. Ben ayetler kitap haline getirilirken; recim ayetini bilerek kayda geçirmediklerinden yanayım. Çünkü erkekler bakmışlar ki ayet duruyorsa kendi aleyhlerinedir. Tecavüz eden, baskın olan erkeklerdir. Bu yüzden yazmamışlar. Yoksa Hz. Ömer neden bu kadar millet huzurunda okuduğu hutbede yeminle desin ki recim ayeti vardı, Muhammed de benle Ebubekir de uyguladık! Kaldı ki, Hz. Muhammed’in zinadan dolayı recimle infaz ettiği örnekler var.8

Ebubekir’le Zeyd’in az önce ayetlerin kitap haline getirilmesi konusundaki kaygılarını içeren hadisten ilgili bölümün metnini buraya alıyorum.

ق ا َ ل أ ب و َ ب ْ ك ر ق ُ ل ُ ت ِ ل ع ُ َ م َ ر ك ي َ ف أ ْ ف َ ع ُ ل َ ش ي ئ ا ل َ ْ م َ ي ْ ف َ ع ْ ل ه ُ َ ر س و ُ ل َّ ِاللّ ف َ ق ا َ ل ُ ع َ م ُ ر ه و و َّ ِاللّ َ خ ْ ي ر ف َ ل َ ْ م َ ي َ ز ْ ل ُ ع َ م ُ ر
يُ َرا ِجعُ ِني فيه حتَّى َش َر َح َّاللُّ ِلذل َك َص ْد ِري و َرأَ ْي ُت الذي َرأَى ُع َم ُر قا َل َز ْي ُد ب ُن ثَا ِبت و ُع َم ُر ِع ْن َد ُه َجا ِلس ل َيتََكلَُّمفَقاَلأبوَبْكرإنََّكَرُجل َشاب َعاِقلوَلنَتَِّهُمَكُكْنَتتَْكتُُبالَوْحَيِلَرسوِل َِّاللّفَتَتََّبِعالقُْرآَن

ف َ ا ْ ج َ م ْ ع ه ُ ف َ َ و َّ ِاللّ ل و َ ك ل َّ ف َ ِ ن ي ن َ ْ ق َ ل َ ج َ ب ل ِ م َ ن ا ل ِ ج َ ب ا ِ ل م ا ك ا َ ن أ ث ْ ق َ َ ل َ ع ل َ َّ ي م َّ م ا أ َ م َ ر ِ ن ي ب ه ِ م ن َ ج ْ م ِ ع ا ل ق ُ ْ ر آ ِ ن ق ُ ل ُ ت ك ي َف ت َ ْف َع َلَ ِن ش ي ئ ا ل َ ْم َي ْف َع ْل ه ُ ا ل ن َّ ب ي

 

Burada yukarıdaki rivayetlere ilgisi nedeniyle komik bir bilgi yazmak istiyorum. Mısırlı alim Ebu İshak Huveyni(1956 doğumlu) bu tür Kur’an’a yazılmayan ayetler hakkında şu yorumda bulunmuş ve bu, aynı zamanda tüm alimlerin görüşüdür diyor: ”Ayet var ki hem Kur’an’da yazılı hem de hükmü geçerlidir. Ayet var ki Kur’an’da lafzen(yazılışta) var; ancak geçersizdir. Ayet de var ki, Kur’an’da yok; ancak anlamı geçerlidir” diyor ve buna şu örnekleri veriyor. ”Mesela Hz. Ayşe’nin dediği’ Bir çocuk bir yabancı kadının sütünden beş sefer içse evladı sayılır’ ayeti Kur’an’da yok; ancak hükmü geçerlidir. Yine ’Evliler zina yaparlarsa taşlanarak öldürülürler’ ayeti Kur’an’da yazılı değil; ancak hükmü geçerlidir/sanki yazılı olarak vardır” diyor. Peki bunun ölçüsü ne, kim buna karar verir ki şu ayet geçerli, şu ayet yok;ama sanki var…. Gerçekten gülünç şeyler. Üstelik bunu diyen şahıs önemli, arpalarda meşhur biri. Farklı bir bilgiyi paylaşarak bitiriyorum. Direkt konuyla ilgisi yok; ama önemli bir bilgi. Arap olmayanlar boşuna kendilerini Kur’an’dan/ İslam’dan sorumlu tutuyorlar. Bu konuda net iki ayet var Kur’an’da; ki evrensel bir kitap değil, Arap olmayanları kapsamaz. Ayetin meali şu: “Bu Kur’an’ı, Mekke ve çevresindeki insanları uyarasın diye gönderdik” diyor 9.

Peki Mekke ve çevresi denince nasıl bütün dünya kapsamına girer! Mesela 6 Şubat 2023’te Maraş, Elbistan merkez olmak üzere çevre illerde şiddetli bir deprem oldu denildiğinde, Arjantin, Çin, İskandinav ülkeleri ve Güney Afrika içine girer mi, bunlar hiç akla gelir mi! Kaldı ki Kur’an’da:” Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara iyice açıklasın”(İbrahim suresi 4) diye ayet var. O zaman haklı olarak sormak lazım: Neden Kur’an tanrısı herkesi Arapça’ya mecbur bırakıp prensiplerini çiğniyor! Daha ilginç bir ayet de var:” Eğer biz Kur’an’ı Arapça değil de (araplara)başka bir dilden gönderseydik, o zaman diyeceklerdi ki araba yabancı dille kitap mı olur” (Fussilet, 44) diyor. Arap olmayanlar da aynı soruyu sorma hakkına sahipler. Bir de eğer Kur’an her milleti kapsıyorsa- dili Arapça olduğu için- bu aynı zamanda asimilasyondur, her milleti Arapça’ya yönlendirmektir.

Muhammed’in, tüm insanların peygamberi olduğu konusunda şu ayete sığınabilirler:” Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik” diye(Enbiya,107). Teşbihte hata olmasın; bu şuna benzer. Mesela Atatürk, ” Yurtta sulh cihanda sulh” demekle kendisinin bütün dünyadan sorumlu olduğunu mu kasdediyordu! Bu bir bakış açısıdır. Gerçekten bu kadar net-somut cümleler Kur’an’da var iken; bundan diğer dilleri konuşanları da sorumlu tutmak yersiz ve abestir.

 ______

1 Sahih-i Müslim, Zekat bölümü 39/1050

2 Sahih-i Müslim, Reda 6/1452
3 Buhari, Hadler 31/6830, Müslim hadler 4/1691, Ebu Davud Hadler 23/4418
4 Nesai, S.Kübra no: 7110 ve 7112. Müsnedi Teyalisi, no: 542, c. 1/436. A. Razzak, Musannaf no: 13363. Hakim Müstedrek c. 2/415, no: 3554 ve c. 4/359, no: 8068. Tabrani, M. Evsat 4/332, 4352. Buhari, Tarihi kebir, c. 4/241, no: 2659, Suyuti, Dürrü-l mensur, Ahzab suresi ilk başta.Ahmet b. Hanbel, Müsned c. 5/133, no: 21206-7

5 Ahmet b. Hanbel, Müsned c. 5/133, no: 21202. Tirmizi, Menakıb 33/3793-94. Müslim, 39-40. Buhari, Menakıbi Ensar 16/3809
6 A.Razzak, Musannaf, c. 10/181, no: 18748

7 Kur’an’ın Tarihçesi ve Yazım Serüveni adlı kitabım.

8 Buhari, Tefsir, Tevbe suresi 20/4679

9 En’am 92 ve Şura 7