KABESİ İNSAN OLANLAR, ALEV’İ LER. (Mehmet YAPICI – Devrimi)

Screenshot

KABESİ İNSAN OLANLAR, ALEV’İ LER.

Devrimi= Mehmet Yapıcı
Varım hakikat mevcut ayanım
Alemi var eden hakk benim
Devrimi.
Hakikati bilirsen manadaki sırrı çözersin. Aşığı sadıklar, hakikati Alevilik’in sözlü geleneği olan deyişlerde ve kılamlarda dile getirmişlerdir. Aleviler’in kâbesi candır. Cevher, bitki, hayvan ve insandır. Yani hakkın görünüşe çıkmış, ayan olan varlığın mevcudiyetidir. Hallac’ın dile getirdiği mevcudiyet, “Ben Hakkım (EN-EL HAK)” söylemindeki ve yine Nesimi’nin “Bende sığar iki cihân, ben bu cihâna sığmazam” sözünde anlattığı şey, sonsuz potansiyelin hakkın vardan yansıması olduğudur.
Dolayısıyladır ki Alevi inancının temel gerçekliği, Hakk, Evren, İnsan veya Hakk, Doğa, İnsan öznesinde, insanda bedenlenmiş bütünün potansiyel varlığı olan hakkın, görünüş alanına çıkmış bir parçası olduğunu kabul eder. İnsan hakkın vücut bulmuş hali olduğundan düşünme yetisi, irade ve eylem özgürlüğünde hakkı yansıtır. Hakktan vardan var olan, her şeyin özü candır ve insan, bunun bilince ermiş en belirgin halini almıştır.
Galaksiler, yıldızlar, uzay ve bu boşlukta var olan bütünün tamamı candır, canlıdır yani her şey değişim dönüşüm içinde devr-i daimini farklı formlar ve biçimler halinde tamamlamaya çalışır. Örneğin yaşadığımız dünyamız da farklı biçim ve sıfatlara bürünen, kimi durağan, soluk ve katı iken kimi de canlı ve hareketli bir biçimde cevherde var olan enerji, bitkide can bulmuş, hayvanlarla birlikte harekete geçmiş ve en sonunda da insanda bilince ererek insan-ı kâmil olma yolunda devrini tamamlayarak en-el hakk, yani öze, hakka ulaşmaya çalışmıştır.
Anlaşılacağı gibi bütün bu çeşitlilik ve farklılıklar, hakkın farklı görünüş biçimlerinden başka şey değildir. En küçük atom altı parçacıklardan, en büyük gök cismine kadar, bir kayada da bir ulu çınarda da o var. Hakk teriminin, semavî veya İbrahimî dogmatik dinlerin Allah söylem ve anlayışı ile hiç bir ilgisi yoktur ve karıştırılmamalıdır.
Kâinatın aynasıyım
Madem ki ben bir insanım
Hakkın varlık deryasıyım
Madem ki ben bir insanım
İnsan hakta hak insanda
Arıyorsan bak insanda
Hiç eksiklik yok insanda
Madem ki ben bir insanım
İlim bende kelam bende
Nice nice alem bende
Yazar levh-i kalem bende
Madem ki ben bir insanım
Bunca temenni dilekler
Vız gelir çarkı felekler
Bana eğilsin melekler
Madem ki ben bir insanım
Tevrat’ı yazabilirim
İncil’i dizebilirim
Kuran’ı sezebilirim
Madem ki ben bir insanım
Enel Hakk’ım ismim ile
Hakk’a erdim cismim ile
Benziyorum resmim ile
Madem ki ben bir insanım
Daimi’yim harap benim
Ayaklara turab benim
Aşıklara şarap benim
Madem ki ben bir insanım
Alevi ozanı olan Aşık Daimi’nin de dile getirdiği gibi, insan hakkta hakk insanda, her ne ararsan var insanda, yine Hallac-ı Mansur’un hakikati dile getirdiği gibi, En-el Hakk tanımlaması, vahdet-i mevcudun vahdet-i vücutta cana erme felsefesidir. Alevi inancı felsefi olarak, insanın düşüncelerini kendi varlığı üzerinden, vardan var olan Hakk, Doğa, İnsan veya Hakk, Evren, İnsan anlayışı ile yoğunlaştırmıştır. Hal böyle olunca, cemale niyazı hakk bilmiş, sevgiyi de kendisine ibadet bilerek kutsallığı cana saygıda görmüştür.
Bütün evren semah döner
Aşkından güneşler yanar
Aslına ermektir hüner
Beş vakitle avunmayız
Canan bizim canımızdır
Teni bizim tenimizdir
Sevgi bizim dinimizdir
Başka dine inanmayız
Hüdai’yim hüdamız var
Dost elinden bademiz var
Muhabbetten gıdamız var
Ölüm ölür biz ölmeyiz
İnsanın doğaya, canlılara ve cemalin dışında başka şeylere ibadet etmesi gereksizdir. İnsan kendi gerçekliğinin bilincine ermesi, olgunlaşıp kâmil insana evrilerek hakk ile hakk olması bu evrendeki en üst noktadaki bilinçli varlığa dönüşmesi ile hakikate varacaktır. İnsan kendi noksanını görüp arif olmaya başladığında, hakikatin kendisinden başka şey olmadığının bilincine ererek, yaşamı daha güzel bir olguya dönüştürerek bu dünyamızı cennete çevirecektir.
Aşk ile gerçeğin demine hû
Mehmet YAPICI – Devrimi.