İNSAN VE DÜŞÜNCE
“Kendi köklerine tutunursan, en sert rüzgârların bile seni etkilemediğini görürsün” OSHO.
İnsan dünyaya nasıl bakmalı ve ‘nasıl yaşamalı’ soruları insanın yaşama bakış açısını ve yaşam felsefesini belirler. İnsan yaşadıklarının bütünüdür ve bütün yaşadığı an’ların toplamı insan karakterini belirler. Hiçbir kişilik, kimlik, kendi zaman ve mekânının dışında değildir. Zaman ve mekân bütünselliği, aynı zamanda insanın yaşam felsefesini de belirleyendir. Aynı zamanda zaman ve mekân bütünselliği içindeki her canlı yaşamı ile ölüm arasındaki zorluğu yaşar fakat yaşam ile ölüm arasındaki çizgiyi anlamlandırarak yaşayan yegâne varlık insandır. İnsanı tanımak, örgütlenip toplumsallaşmak; hakikat arayışında bir derviş olmak demektir.
“Dilden dile bin bir adı
Zahir ismi insandaymış
Maşuk oldu, çok arandı
Batın cismi insandaymış.” Hıdır ÇAM (Deruni Baba)
Tüm canlılar yaşam içerisinde birçok ağır sorunlarla karşı karşıya gelirler ve bu sorunların üstesinden gelebilmek için de içgüdüye dayalı yeteneklerini kullanırlar. Ancak düşünce yeteneği insanları hayvan ve diğer canlılardan ayıran en önemli özelliktir. Bu özellikleri ile insanlar kendi yeteneklerini güçlendirerek, kendi yapılarını değişime uğratabildikleri oranda, kendileri dışında oluşan olay ve gelişmeler arasında bağlar kurup olguları kavrarlar. Sonuç alabilmeleri için düşünce kabiliyetlerini kullanırlar. Bu şekilde düşünce ile kendi içlerindeki toplumsal sorunları çözerler, yaşam koşullarını kendilerine ve çevrelerine göre düzenlerler. Kısacası düşünen, hisseden, sezinleyen, hayal eden, emekle var eden, kendince dünyaları yapıp, dünyaları yıkabilen bir varlıktır insan!
Analitik ve duygusal zekâsının denkliğinden toplumsal yaratıcılığa ulaşırken, yaşamı şekillendirmekte de iç ve dış etkenler diye iki temele dayanır. İç etkenler (belirleyici ve etkileyici güçler), kişinin karakteri, fiziki yapısı, hastalık ve ölüm korkusu, hümanistliği, başkalarını hakir gören bakış açısı, çıkarları ve zararları tecrübesi, karakteri vb. gibi sıralanabilir. Dış etkenler ise içinde bulunduğu doğal çevresi, kendisine veya çevresine yönelik olan tehlikeler, sağlanacak çıkarlar, görülecek zararlar, toplumsal değer yargıları ve inançlar vb. gibi sıralanabilir. İnsan yaşamı bu iki temel etken ile bağlantılı olup iç içe geçmektedir.
İnsanı insan yapan düşüncesidir yani aklıdır. Düşünce tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Düşünce ile insanlık etle tırnak gibi birbirlerine bağlı ve birbirlerini koşullandırarak gelişmişlerdir. Düşüncenin gelişmesinde elbette ki, kültürün çok büyük yardımı olmuştur. Zira toplumları özgür bilince taşıyan, ayakta kalmasını, diri durmasını ve kendisi olmasını sağlayan en önemli etken kültürdür. Kültür, bir toplumun kimliğidir ve yaşam tarzıdır. Kültür, toplumun tarihten bu yana kendini var etme tarzıdır. Kültür, toplumun dilidir ve inancıdır. Kültür, toplumların ve insanın anlam dünyası ve zenginliğinin ifadesidir. Kültür, her halkın, toplumun ve ulusun tarihten bu yana yarattığı değerler ve bu değerlerle kendini ifade etmesidir.
Kendini var eden değerlerine sahip çıkan ve kendini tanıma arayışı içerisine giren insan “kendini bilen” insandır. Kendini bilen insan, kirlenmemiş, saf-temiz kalan, homojen bir yapıda olan bir insandır. Yani ‘doğal’dır, doğal insan en değerli insandır. Kendini var eden değerlerine sahip çıkanlara ve kendini bilenlere aşk olsun.
Mehmet KABADAYI. İletişim: Mehmet_k.34@hotmail.com