HIZIR ORUCU VE HIZI CEMİ
“Gerçek duygularını gizleyerek yani tahkiye yaparak karşındakine şirin gözükmek ve yaranmak için yapılan her hareketin adı çürümüşlüktür ve ikiyüzlülüktür.” DERVİŞ
Hakikat Yol’u (Alevi) inanç (öğreti) sistemimiz, dogmatik, ilahi ve semavi bir din değildir! İkrar ve rızalık üzerine kurulu, semavi dinlerden ayrı, kendine özgü kavram, kural, örgütlenme, işleyiş ve düşünce yapısına sahiptir. Kendine has örgütlenme ve işleyiş kuralları vardır. Farklı dinlerin-inançların kendi içerisinde nasıl önemli ayları ve günleri var ise, Hızır ayı ve günleri de Hakikat Yol’u öğretisinin özünü oluşturur. Hepimiz de biliyoruz ki; her inanç kendi öz değerleri içerisinde var olup yaşam bulur ve geleceğe, gelecek kuşaklara özünden koparılmadan aktarılarak yaşatılır.
Ocak ayının ikinci yarısında başlayan ve Şubat ayının son haftasına kadar süren Hızır ayı, Hakikat Yol’u (Alevi) inancı (öğretisi) içinde en önemli inanç günlerini içerir. Şubat ayının ikinci haftasında (‘bu yıl 11, 12, 13 Şubat’) başlayan Hızır orucu kimi yöre ve bölgelere ve ülkelere göre farklılıklar gösterir!
Aleviler, Hızır ayında kimi bölgelerde üç gün, kimi bölgelerde beş kimisinde de yedi gün oruç tutarlar. Alevi toplulukların yaşadığı bazı bölgelerde Hızır orucu bir hafta önce veya sonraya denk getirilir. Bunun sebebi inanç (öğreti) farklılığından kaynaklı değildir. Hızır ayında pir’ler mutlaka taliplerini ziyaret ederler. Ziyaretler de kolaylık olsun diye yani pir’ler talibine gidebilsin diye kimi yerlerde (süreklerde) Hızır orucu takviminde küçük değişiklikler olur.
Hakikat Yol’unda (Alevilikte) oruç şöyle olacak böyle olacak diye bir kural yoktur ama herkesin birlik içinde bedenini ve özünü temizleyebilmesi için mümkün olduğu, ya da dayana bildiği kadar günde bir kere sofraya oturulur tüketilen lokmalarla birlikte o günkü niyet biter ve sofradan kalkınca Niyet yeniden başlar. O anda başlayan niyet öteki gün akşamına kadar yani Güneş’in sır oluşuna (Güneş’in batımına) kadar devam eder. Alevilikte oruç/niyet veya perhiz kişinin (Can’ın) sadece açlıkla kendini terbiye etmek değildir. Bedensel, zihinsel ve ahlaki olarak kişinin (Can’ın) kendisini geliştirmesiyle ve yenilemesiyle, özü itibariyle “Doĝa Ana’ya” minnet duyma ve kişinin kendi nefsini arındırması ile ilgilidir. Oruç’lar tutulduktan sonra Hızır Cem’i için hazırlıklar yapılır.
HIZIR CEMİ
Pirler, Hızır ayında taliplerini ziyaret ederek Hızır aşkına erkân yürütürler. Eskilerde cem köylerde pir ve talibin uygun gördüğü büyük odalı evlerde (büyük ev) yürütülürdü. Günümüzde ise yine cemlerin köylerde yürütülmesiyle birlikte büyük oranda şehirlerde Cemevlerinde de yürütülmekte! Hızır ceminin yürütülmesinde pir ve rayber sorumludur. Pir, erkân hizmetini yürütmek için; öncelikle özünü dâr’a çekip taliblerden rızalık ister. Pir, “canlar bu meydan hakikat meydanıdır, bu meydanda hizmet görmeye dâr-didar olmaya siz gül cemallerden rızalık isteriz” der. Talipler de “Hakk Cem’de, aşk ile meydan yürüye” derler. Bu şekilde taliplerden rızalık alınmış olunur.
Devamında Pir, taliplere seslenir; “bu meydanda dâr-didar olmaya karar kıldık, Hızır aşkına meydana durduk, birbiriyle dargın, küskün, alacağı ya da vereceği olan var mı? İşte meydan dile gelsin bile gelsin, meydana gelsin Mansur darında hakkını talep etsin” diyerek meydanda bulunan canların da birbirlerinden razı olup olmadıklarını sorar. Ve canlar birbirlerinden razı iseler birbirine rızalık göstermesi için nişan istenir. Herkes sağındaki ve solundaki Can’a niyaz olur. Şayet dargın, küskün, hak talep eden, birbirinden incinmiş can var ise hakikat meydanında sorunlar çözülür ve ondan sonra cem hizmeti başlar, çerağ (delil) uyarılır ve erkânı yürütülür. Bu cem erkânında dâr-didar olunur, sorgu-sual yapılır, son bir yılın muhasebesini görülür. Her türlü sosyal, hukuksal ve inançsal sorunlar konuşulur. Toplumsalın sorun ve sıkıntıları var ise kendi içerisinde çözüme kavuşturulur. Hızır aşkına gönüldeki muratların kabulü için birlik olunur, coşa gelip semah dönülür. Cem birlenip çerağ (delil) sırlandıktan sonra Cem’e getirilen Hızır lokmaları paylaşılır.
Önemli bir notu daha düşmekte fayda var; ikrar ve rıza hukuku, devlet hukukuna gereksinim duymaz ilkesinden hareketle son yıllara kadar Hakikat Yol’u talibi Aleviler, kendi iç sorunlarının çözümü için hiçbir zaman devlet mahkemesine gitmemişlerdir. Çünkü Cem Meydanı yer ile göğün birleştiği, eğrinin düz olduğu, yalanın yersiz olduğu, dilsizin dile geldiği, haksızın sus-pus olup özüne yöneldiği ve lokmanın ise sadece helal olanın yer aldığı ve paylaşıldığı bir meydandır. İşte bu nedenle devlet mahkemesine hiçbir dönem gerek duyulmamıştır, bu gerçekliği göz ardı edip kadı mahkemesine gidenler de ayıplanmışlardır. İkrar ve rıza hukukuna aşk ile bağlı kalanlara, Hakk ve hakikat âşkına Yol’u yürütüp sürdürenlere aşk ola.
Hızır aşkı ile Hakikat Yol’una ikrarbend olanların dilde dilekleri gönülde muratları kabul ola. İkrar ve rıza esasına uyarak Yol’u yürütenlerin, paylaştıkları lokmaları kabul ola. Hızır aşkına lokma pay eden canlara aşk ola. Hızır, cümlemizin yardımcısı, sırdaşı ve yoldaşı ola. Gerçeğe Hü…
Sevgiyle. Aşk ile. / Mehmet Kabadayı