HAKK YOL (Alevilik) BİR DERYADIR
“En-el Hakk demişiz, kimse bize göğe el açtırıp, yere diz çöktüremez!” HALLÂC-I MANSUR
Aleviler; asırlarca egemene bulaşmadan ikrar, rıza ve dar-didar hukukuna bağlı kalarak çeşitli baskı ve zorluklara göğüs gererek, hiçbir kitabi şekle ve kalıba uymadan, toplumsallığını dağıtmadan ve hakikat yitimine uğramadan, bedeller ödeyerek Hakikat Yol’lunu (Aleviliği) günümüze taşımışlardır! Cümlemiz de biliyoruz ki Alevilik, tarihsel olarak varoluşunu iktidarlardan ve egemen güçlerden ayrı ve bağımsız duruşuna borçludur. Özünde Alevilik, devlet ve iktidar dışı bir inancı (öğretiyi) ifade ediyor. Bu bilinçle bilerek ve ya bilmeyerek ya da günün koşullarının dayatmasıyla iktidara bulaşanlar; her şeyden önce popülizmden, günü geçiştirme ve kurtarma politikalarından vazgeçip, öncelikle bir özeleştiri yapıp dar-didar olup özünü dar’a çekmelidirler.
Şartlar ne olursa olsun ikrarında dönmeme bir ahlaki – politik duruştur. Bu hakikat Alevi inancında “öl ikrar verme, öl ikrarında dönme” şeklinde dile getirilmiştir. İkrarından dönmek demek egemen zihniyete teslim olmak demektir. Rıza hukukundan sapmak ise rızasız lokmaya kapı açmak demektir. Dolayısıyla da ikrarından dönmek ve rıza kukundan sapmak demek; hakikati inkâr edip, Yol’un değerlerinden uzaklaşmak demektir. Unutmayalım ki, kendi hakikatinden vaz geçenler, iradelerini egemene teslim ederler. İradeyi egemene teslimle kalmazlar, Yol’u egemenlerin müdahale alanına açık hale getirirler. Egemenlerin müdahalesine açık hale getirilen Yol ise başkalaşmaya, dönüşmeye başlar ve asimilasyona açık hale gelir…
NET OLMAK ZORUNDAYIZ
İkrar ve rıza esasına dayanan Yol’umuzun (Aleviliğin) olmazsa olmazları ilkeleri ve bu ilkeler ışığında Aleviliğin 4 kapı 40 makam ile Kâmil İnsan yetiştirmeyi hedeflediği, ikrar ve rıza ilkesiyle dar-didar olduğu, bir toplumsal yapısı var. Hak ve Hakikat Yol’unun, (Aleviliğin) semavi dinlerden farklı kendine özgü erkân var. Yol’umuzun ne İslam’a, ne de diğer semavi dinlere benzemediğini ve İslam’i hiç bir şartın ve ritüelin Yol’umuzun içine sığmadığını da birçoğumuz biliyoruz. Toplumumuz bu somut gerçeği her zamankinden daha fazla duymaya ve öğrenmeye hazır iken; Yol’umuzun ilke, usul ve erkânının kendine “özel ve özgün” olduğunu her platformda net bir şekilde dile getirmeliyiz ve ortaya koymaktan da geri durmamalıyız.
Ancak ve ancak Yol’un ilkeleri ve kendine “özel ve özgün” hali net olarak ortaya konduğunda “mücadele” anlam kazanabilir. Yolu’n ilkeleri (ikrar, rıza ve dar-didar hukuku) net bir şekilde ortaya konulmadığı sürece bu güne kadar olduğu gibi bundan sonrada kurumlar içinde kafa karışıklıkları oluşur ve bugünkünden daha fazla bir şekilde asimilasyona kapı aralanır… En önemlisi de birilerine (bir tarafa) şirin gözükme derdine düşenler, “masada yer kapma” yarışı içine girenler çoğalır. Bu herkese şirin gözükmeciler ve “masada yer kapma” yer kapma yarışı içinde olanlar; sistem neyi emrediyorsa onu yaparak Yol’un içini boşaltmaya devam ederler. Sözün özü, “bozuk düzende sağlam çarkın olmayacağı” bilinciyle hareket etmediğimiz sürece bu güne kadar olduğu gibi, bundan böyle de asimilasyona ve manipülasyona (hileyle yönlendirilmeye) maruz kalmaya devam ederiz.
İKRAR VE RIZA HUKUKUNA BAĞLI KALARAK KENDİMİZ OLALIM YETER
Bu vesileyle, rızasız lokma yemeyiz güzellemesi yapanlara buradan sormak isterim: Yaptığınız etkinliklerde devletin belediyelerinden temin ettiğiniz araç, gereç, salon, vs. yardımları kim ya da kimlerin rızası ile alıyorsunuz? Bütün bunları AKP’li belediyeler yaptığı zaman rızasız (‘haram’) lokma oluyor da CHP’li belediyeler yaptığı zaman ‘helal’ lokma mı oluyor? Peki, rıza hukuku olmazsa olmazımız ise birçok belediye de maaşa bağlanan sigortası yapılan, “Cemevi” personelini ve de AKP’li Belediyelerle temeli atılan, açılışı yapılan “Cemevlerini” nereye koyacağız. Yok, bütün bunlar olur, bunların olmasında bir sıkıntı yok; devletin belediyelerinden maaş’da alırız, birlikte “Cemevi” de yaparız diyorsanız: rıza hukukundan söz edip istemezük, istemezük deyip toplumu manipüle etmenize gerek yok derim. Unutmayın ki, ancak ve ancak günü kurtarma telaşıyla sergilediğiniz tavır ve söylemlerinizle sadece ve sadece kendinizi kandırmış olursunuz…
Naçizane, ancak ve ancak egemene (sisteme) bulaşmayan bir Alevi kurumsallığı Aleviliğin hakikatini temsil eder diye düşünüyorum.
Yol cümlemizden uludur, gönül kalsın Yol kalmasın. Aşk olsun eğri zamanda doğru yerde durabilene, aşk olsun görenlere, aşk olsun sorgulayanlara, aşk olsun yapılan yanlışlara dur diyenlere ve diyeceklere, aşk olsun Alevi dilini kullananlara, aşk olsun bu Yol’da Alevi’ce yürüyenlere! Gerçeğin Demine Hü!
Mehmet KABADAYI.
İletişim: Mehmet_k.34@hotmail.com