GERÇEKLERE SORGULAMA İLE ULAŞILIR (2)
Genel olarak insan zihnini kurcalayan hemen her konuyla ilgili gerçek bilgiye ulaşabilmek, ancak araştırmakla olasıdır. Ön araştırmayla edinilen bilginin gerçekliğini anlamak için de olguyu neden-niçin sarmalında SORGULAMAK zorunludur. Zira elde edilmek istenen gerçeğin değişik boyutlarının ayrıntıları farklı düzlemde sorgulama yöntemiyle yeni baştan incelenmeyi gerektirir. Bu yöntemle ulaşılan nesnel veya zihinsel bulgular tekrar sorgulama, tekrar inceleme yaklaşımıyla devam eder; gerçeğe ulaşma uğraşının bilimsel yolu SORGULAMA yöntemidir.
Doğal düşünen insan yetiştirmenin yöntemi böyle olması gerekirken, burjuva sınıf Milli Eğitim politikasıyla, kolay sömürüp kolay yönetebileceği ve doğal düşünmeye yabancılaşmış insan tipi, dolaysıyla toplum yaratmaktadır. Konumuz tarih alanına girdiğinden, önce tarihsel belge veya metinlerin ne tür bir mantıkla yazıldığına özellikle dikkat çekmek gerekir.
Burjuva tarihçiler, hemen her tarihsel dönemde siyasal despotların halka karşı yaptığı her baskı ve zulmü haklı ve meşru göstermek üzere tarihi sınıf karakterlerine uygun kurgulamışlardır. Zulme maruz bırakılan halk söz konusu bu metinlerde asi, isyancı, din ve devlet düşmanı gösterilmiş, baskı altında ki halkın gerçek tarihinin yazılmasına olanak tanınmamış, gizli yazılanlar ise bulunduğu yerde bulunduran kişi ile birlikte imha edilmiştir.
Hal böyle iken yazılı belgesi olmayan halkın tarihsel gerçeklerine ulaşabilmek için yine burjuva sınıfın yalan ve çarpıtma üzerine kurgulanmış metinlere başvurmak zorundayız. Yalan üzerine kurgulanmış metinler üzerinden gerçeğe ulaşmanın tek yolu, inceleme konusu dönemin mülkiyet biçimi, o mülkiyet biçimine meşruiyet kazandıran hukuk anlayışı ve bu hukuku uygulayan siyasal despotun neyi ne için yapmak istediği ve bu yaptırımlara karşı halkın neler yapabileceği olaylar, bütünlüklü sarmal içinde sorgulamak, etki-tepki yasası ışığında incelemektir. Aksi durum, burjuva ideolog ve tarihçilerin yaptığı gibi birbirinden alıntı yaparak yalanları gerçek diye nakarat halinde tekrarlamaktır.
Ancak bilinmelidir ki yalanlar çok tekrarlamakla gerçek oluyor; günün birinde gerçekler “BEN BURADAYIM” diye haykırıyor. Bu çalışmanın konusu olan Alevilik tarihi de, Anadolu da siyasal despotların baskıları ve baskın kültürü altında akla hayale gelmeyecek yalanlarla çarpıtıldı, Aleviler var olabilmek için asırlar süren baskı sürecinde yaptıkları takiyye gereği söyledikleri yalanlar, zaman içinde sanki Alevilik geçeğiymiş gibi belleklerde yer etti. Günümüzde bilimsel yaklaşımla yürütülen çalışmalar, bu yalanların SORGULAMA yöntemiyle zihinlerden sökülüp atılması, Aleviliğin kendi mecrasında, tarihsel kökleri üzerinde kendi öz kimliğine kavuşabilmesi ancak Öze Dönüş mücadelesiyle mümkün olacaktır.
Alevilik adına yazılı belge olarak elde bulunan ve başvuru kaynağı kabul edilen iki metinden biri Hace Bektaş Vilayetnamesi, diğeri İmam Cafer-i Sadık Buyruğudur. Osmanlı tarihi boyunca Alevi Dergahları onlarca kez basılmış, bulunan belgeler ve bulunduranlar imha edilmiş, Dergahların tüm mal varlıklarını Osmanlı gasp etmiş, bu baskı ortamında nasıl olmuş da söz konusu iki belge yasaklanmamış, imha edilmemiş Aleviliğin kutsal kitabı olarak günümüze ulaşmış?
Bunun nedenlerini SORGULAMAK, çarpıtılmış gerçekleri açığa çıkarmak herhalde Alevi Yol Erkanına hizmet sunmak, içten ve dıştan devletin planlı yürüttüğü asimilasyon politikasına karşı en etkin duruş olacaktır. Yazıyı uzatmamak için bu yazı dizisinin devamı makalelerde yalanlar sorgulanmaya gerçekler açığa çıkarılmaya çalışılacaktır.
Bekir Özgür 22/01/2016
Devrimci Aleviler Birliği (DAB)
İlk yorum yapan olun