GAĞAN XIZIR HEFTEMALLAR

GAĞAN XIZIR HEFTEMALLAR
Doğanın Uykuya daldığı, yada Uyandığı günleri
Bayram olarak kabul etmişiz.
Hak Yolunda Gağanla başlayan Demi Devran, Xızır, Heftemallarda Matemle ve Doğanın yeniden doğum sancılarınde NEWROZDA doğum gerçekleşir ve Yaşamın ısısı çümle canlıya ulaşır.
Canlılığın başlangıcı ve yeni yıl Alevi Hak Yolu Takvimine göre Newrozla başladığı kabul edilegelmştir. Bu anlmada Yılın birinci Çılesı, Newrozla başlar ve XıdırEleste son bulur.

Fakat Biz bugün Yılın 2. Çılesi olan Gağanla başlıyarak 3. Çılesi Xızır ve Hefte Mallarla sohbetimizi noktalamak isteriz.
Aşk ile Canlar.
Sesimiz ulaştığı, Bizi Hanelerine, Evlerine, gönüllerine Mihman eyleyen Canlara Aşkı niyazlarımızı sunarız.
Cümle Canlara Aşk ola.
Alevi bir düşünen olan BİLGE Ömer Hayyam güneş takvimini astronomik, matematiksel olarak 1 yılı 365 gün 6 saat olarak hesapladığı ve 21 Mart “Nevruz” yılbaşı olarak belirledikten sonra, Selçuklu Sultanı Celali Melikşah’a sunulup onun tarafında 1079 yılında uygulamaya konulduğu için ‘’Celali Takvimi’’ deniliyordu.
500 YIL SONRA 1582’de Papa Gregory bu güneş takvimini İsa’nın doğumunu 0 ( sıfır) milat başlangıç olarak sabitleştirdiği için, bugün dünyada ‘miladi’ takvim olarak ele anılıp, genel olarak dünya çapında kullanılmaktadır.
Papa Gregory. İsa’nın doğum günü, Noel bayramı, 1 Ocakta Miladi takvimin yılbaşı olarak kabul etmeden önce.
Anadoluda, Mekadonyada, Balkanlarda ve Karadenizin Kuzeyindeki Halklar. Mezopotamyada, İran Platosunda ve Kafkaslarda, Hazar Havzasındaki Haklar. Asya Steplerinde yaşayan Halklar değişik gelenek ve isimler altında, kutlarlardı.
Her halk kendi dilinde bu Paylaşım bayramına bir isim vermiştir. “Kurdler Gağan – Khal Gaxan, Türkmenler Saya Gelin. Hazar havsaında ve Asya steplerindeki Halklar Nadugan. Rumlar Mayomores. Ermeniler Amanor-Nordari.. Hristiyanlar Noel dediler
1582 Papa Gregory den buyana Hıristiyan halklar NOEL-BAYRAMI olarak kutlamaya başladılar.
Halklar yaşadıkları toprağa benzerler ve yaşadıkları coğrafyalarda doğanın iklim döngüsüne göre oruçlarını, içten arınmalarını yaparlar ve bayramlarını kutluyarak doğasına teşükür ederler.
GAĞAN la aynı Gün.
Arkeik geleneklerde kalan bir KIŞ frstivali olarak kutlana gelmişler.
Proto Ariyen ve Turani dillerin konuşulduğu Hazar havzası ile Horasan’dan, Himalyaların batısından, Mezapotmayadan, Anadoludan ve Mö 1. Bin yılın sonlarına doğru Avrupa’nın çoğu bölgelerinde kutlanılan bir gelenek heline getrilmiştir..
Kurmanciki konuşan Sasaniler devrinde, adına Kusa denilen özelikle çocuklara hediyelerin verildiği bir Bayramdı.
KUSA bayramda. İnançlı olanlar oruç tutar, bir kaç elma, Ekmek, ve Niyaz, durumu iyi olanlar ise bir keçiyi kurban etmek için, bir dağ başına, yada su kıyısınadaki kutsal bir mekanlara gidilir ve kışın zaiyatsız geçmesi için Kurbanlar, Lokmalar dağıtırlar, geleneklerine göre İnandıkları kutsallıklara yalvarıp, güzel dilekler ve isteklerini sunarlarmış.
Bu Arkeik inançlardan Kadimden Sasanilere ulaşan ve Çocuklara hediyeler dağıtan Kusa. Günümüze ulaşan diğer verziyonları, Hırıstiyanlarda Weihnachtman/ Noel Baba Alevilerdede Khal Gağan dır diyebiliriz.
20/ 21 Aralık Gündönümünden bir kaç gün sonra Gağan günüdür.
GAĞAN.: Kurdi bir kelimedir
Gağan zamanı, ihtiyacı olan Canların İhtiyaçlarını eksik olan gıdalarını yani yiyeceklerini, varlıklı Canların paylaşım yapılaması ile giderilip, insanlarıda mutlu ederler ve bayram olarak kutlarlar.
Toprağı çiftle sürerken, gücünden yararlanılan Öküzün emeğini kutsamak için.
Kurd-Alevi coğrafyasında.
Gağan Lokmasını Öküzün boynuzlarında kırarak paylaşırlar. Günümüze kadar kutsanan, İnançsal, Felsefi yardımlaşma ile geleneksel bu etkinlik Paylaşım Bayramıdır..
Gağan Kurdce’nin, Kurmacki/Zazaca ve Kurmanc‘iden geldiği biliniyor. Kışın en keskin ayı olan Aralık’ayına denk getirilen İnancımız tamamen doğa ile ilintili olduğu bilinmektedir.
21 Aralık Gecenin en uzun gündüzün en kısa olduğu bir Gün dünümüne denk gelmiş ve
Doğa derin uykuya dalmış.
Güneşin, Ay’ın dönüşümü ve gezegenin soğuması gibi inançlardan yola çıkılarak yeni bir başlangıç için Oruçlarla, Niyetlerle Açılan meydanlarda tutulan Cemlerle arınma, duru olma zamanlarının başalngıcıdır ve bugün, Gündüz geceden destur ister, rızalık alır ve uzamaya başlar.
Karlı kışın başladığı aylarda Güneş yüzünü fazla gösteremez bulutların arkasında hep puslu bir şekilde görünür / puslu yıldız isminide bu sebepten almıştır.
Ayrıca kuzey yarıküreye yatay düşen güneş ışıkları fazla sıcaklıkda sunmaz.
Alevilerin bulunduğu kuzey yarıkürede Alevi yaşam alanlarında kışlık yiyecekler hep kıt kanattır.
Bu nedenle yardımlaşmaya ve paylaşıma büyük önem verilmiştir.
Aleviler İnsanca ve İnanış olarak yardımlaşma ve paylaşımcılık bayramı olan GAĞAN; Gündönümü 21 Aralık’ta sonra gündüzlerin bir kaç dakika uzadığı ve ilk Perşembe akşamı Cem-Cıvatlar bağlanır.
Dersim, Koçgiri, Muş, Bingöl, Adıyaman, Maraş, Malatya, Adana, Erzincan gibi Alevi ve Alevi Kurd’ler 21-25 Aralık tarihleri arasına denk gelen Salı Gününde başlıyarak Perşembe gününe kadar oruç tutar ve Cuma günü Gağan Bayramı olarak kutlarlar.
Bu bayramda Bilge Canlardan İki can biri Kalık, diğeri Pirik olarak köyün çocukları ile birlikte maniler, türküler, nefesler söyliyerek kap kapı dolanıp, kimi evde un, kiminde buğday, kiminde bulgur, kuruyemiş, şeker gibi yiyecekler lokmalar toplarlar. Buna Kusa’nın evrimleşmiş hal diyebiliriz.
Burda toplama sırasında önemli olam kim ne verdiği değil, kimin kıtkanat geçindiğini, verdiği lokmadan çıkarmaktır.
O gün toplanan yiyecekler en fakirin evinde pişirilir, birlikte tüketilirken geri kalan pişirmedikleri yiyecekleri o evde bırakırlar, böylece bu tolama günüde o köyde/ mahallede kimin yiyeceği az olduğu tesbit edilir.
Yörenin Rehberi, Pir’e bildirilir, Pir durumu iyi olan canlara, ihtiyacı olanlara yardım etmelerini söyler ve yardım yapmalarını sağlar.
Pire itikatın ne kadar yüksek olduğunun göstergesi, sözünün kabul edilmesindedir.
Paylaşımın, Hakk Yolu gereği böyle günlerde tesbit edilerek yardım yapılırken, kime nekadar yardım edileceğide tesbit edilmiş olur.
Günümüzde Gağanı bir Panayır havasına çevirdik, sanki sadece bir eğlence günü imiş gibi lanse ediyoruz. Bu tam doğru değil. Önemli olan kimin neye ihtiyacı var onu Tesbit edip ve onun ihtiyacını bir şekilde gidermek olmalı.
Öğrencilere yardım edebilmek, Elektiriğini gazını ödiyemiyenlere yardım edebilmek ve Canlar bu vesile ile ihtiyacı olanlara Xızır olmalılar.
Pir veya bir Ehil Can varsa Cem de tutulur.
Aralık ayına Kurdcede Maha Gağan’e/ Gağan Ayı denir.
Aleviler, kadimden Günümüze kadar, paylaşım yaparken, ihtiyacı olan fakirleri incitmeden, bayram havasında kutluyarak yapmış olmaları yol gereğidir.
Köy ve Kırsal alanlarda yaşam bulan bu Hak Yolu, inanış ve paylaşım bayramı; Kentlere göç ile birlikte 1970’li yıllardan buyana yok olmaya yüz tutmuştur. Bölgenin eski ARKEİK geleneklerinden birisi olan Gağan Ayı boyunca dayanışmayı, yardımlaşmanın güzel bir göstergesi olarak öne çıkarılmıştır.
Gağan’da 1 ila 3 gün oruç tutulur. 20 Aralık tan sonraki ilk Salı günü Başlamak üzere başlayan Oruç Perşembeye kadar sürer ve ertesi gün Cuma günüde Paylaşım Bayramı olan Gağan Bayramı Kutlanılır.
Pir veya Ehil Can varsa Cem yapılacak Eve gidilir Cem bağlanır, Gulbanglar okunur ve Ogün toplanan erzaklarada Lokma gulbangı verilir.
Gağan Ceminde tüm Hizmetler yapılmaz, Delil, Süpürge, Meydancı, saki/ Dem, Lokma ve Semah hizmetleri yapılır. Rızalıklar alınıp verilir.
”21 ve 25 Aralık: Yule, Mithra’nın Doğum Günü Gaxan ve Noel İrani takvimde, Yalda veya Shab-e Yalda olarak geçen Yule bayramı güneşin yeniden doğduğu gün sayılan 21 Aralıkta kutlanırdı. İrani halkların festivalleri Babil’den alarak kendi rituellerine uyarladıkları düşünülmektedir”.
Diyor Hemşerim Koçgirili Dr. Ali Doğan Yıldırım.

Aleviler Gağan’ı kutlarken Hristiyanlar da Noel’i kutlar.
Bir başka iddia ise 1582 Papa Gregory den önce, Güney Anadoluda özellikle Hataydan başlıyarak Kuzeye ve Kuzey doğuya doğru, Alevilerin kutladığı Gağan’ı 323 yılında toplanan İznik Konsulunda (İznik Hiristiyan konferansında) Hristiyanlığın Bizans İmparatorluğunun Resmi Dini olarak kabullenmesi ile.
O tarihe Alınan kararlar doğrultusunda Anadoludaki Işık Taifelerini Fiziki ve İnançlarının yok edilmesiyle birlikte daha önce bölge Halkların kutsadıkları inanç günlerinide Hırısitiyanlığa uyarlıyarak, İsanın doğum gününü, Gağan’a denk getirerek Noel’lerini 323 ten itibaren Hak-Yolu-Alevilerin Gağan’dan alıp, Noel olarak kutlamaya başladılar.
İsa’nın doğum tarihi olarak 25 Aralık Noel ayinleri ile Alevilerin Gağan Cemini etkilemeyi sürdüre geldiler.
Fakat ta Arkeik / Pagan inançları ile aynı topraklarda birlikte yaşayan Halklar birbirlerinin inançlarına saygı göstererek iç içe yaşarlarken her hangi bir sorunla karşılaşmış değiller.
Devletler, Dinler ve Erkler halkları inançları öne sürerek birbirine düşman ettiler.
Yahudilik, Hırıstiyanlık ve İslam gelmeden önce Ortadoğuda Halklar birbiri ile BARIŞ içinde yaşamışlar.
Işık Taifesi/ Alevilerin ve Asurilerin bir gurubu olan Ezidi inancında ki Kurdlerin dinsel inanışları büyük oranda aynı ritüeleleri kapsar.
Ezidiler Ezi bayramları da aynı tarihe denk gelir.
24 Aralık günü oruç tutarlar.
Mezopotamya, Anadolu ve Ortadoğu üçgenine eğemen olan dinlerden uzak kalmayı başarmış olan topluluklar kendileri ile birlikte Arkeik inanışlarını, Semavi Dinlerden uzak tutarak, sığındıkları dağlarda, platolarda yaşayarak korumaya çalıştılar.
Bu anlamda doğayla içiçe olan inançlar.
Doğanın olumlu ve olumsuz koşullarına göre inançlarını ve yaşamlarını komünler halinde sürüp, dışa kapalı bir yaşamda, dayanışmayı, paylaşımı tamda yiyeceklerin azalmaya başladığı aylara ve zamanlara denk getirilmesinin, ne kadar önemli olduğunu beleglere kazmışlar.
Bu günleri kutsayarak Hakk ve Hakikat için oruçlar tuta gelmişler.
Cemler ve İnanç eğlenceleri düzenlenliyerek inanç bayramlarını ortaya çıkarmışlar ki, ihtiyaç sahiblerini mağdur etmeden yardım yapabilsinler.
Oruç tutmak öyle haydı kalkalım yarın oruç tutalımla ortaya çıkmış değil. Yukarda dediğimiz gibi oruçlar yiyeceklerin azaldığı zamanlarda komunun büyük Anaları komun yönetiminde, yiyeceklerden sorumlu olan, Bilge Analar kışı zayat vermeden nasıl bahara, yaza çıkabiliriz diye, yiyeceklerin az tüketilmesine karar vermişler.
Bu az tüketim toplumun içindeki güçlü insanların günde bir sefer yiyecek tüketmeleri ile başlatmışlar. Onlarca yıl sonra bakmışlarki günde bir öğün yiyecek tüketenler diğerlerinden daha sağlıklı ve güçlüler.
Bu denemeler gözlemlemelerden sonra oruç tutan insanlar daha sağlıklı olduklarını görmüş ve bilince çıkramışlar, hemde yiyecekler fazla tüketilmemiş, kışı zayıat vermeden yaza çıkmalarıda bir vesile olması sebebi ile.
Oruç tutmayı gelenek haline getirerek, inanaçsal olarak da kutsanınca oruç tutmakla, ruhsal rahatlamanın da olduğu gözlemlenince, günümüze kadar süre gelmiş.

Bütün tek tanrılı ve Peygamberli dinlerin başlangıcı Ortadoğu, Mezopotamya ve Anadolu üçgenidir.
Bugünün tarihi ile yaklaşık olarak 4000 ile 3500 yıllık bir geçmişi olan. M.Ö 2000 ila1500 yıl öncesine dayanır.
Bütün Peygamberler buradan çıktı, bütün dinlerin kitapları buralarda yazıldı ve yaygınlaştırıldı.
İbrani inancı Mezopotamya ve Ortadoğu da var oldu. Musa, İsa ve Muhammed Dinlerini Bölgede yaşayanlara tebliğ ederken, çoğu kez zorla ve savaşla sundukları dinler ve ayetler, insanların göremedikleri ve duyamadıkları bir Tanrıya yalvarış ve yakarışların ortaya çıkan yer bu üçgendir.
Alevilik geleneği bu Dinlerin etki alanlarından uzak dağ başlarında kendisini korumaya çalışmış, fakat çokda başarılı olamamıştır.
Hristiyanlığın ve İslamın ulaşamadığı yüksek platolarda, dağ eteklerinde zorlu koşullarda yaşayan Kadim inaçlı halklar kendilerini korumayı bir şekilde başarmışlar.
Alevilik inancında, ruhende rahatlama gibi gelenekesel ritüelli günlerden olan Gağan, Xızır, Heftemallar, Nevruz ve Hıdır İlyas günlerindeki uygulamalar, kutsanmış günler inanç Bayramları olarak günümüze gelmiştir.

Yahudilik ve İslamiyetin dışında hemen hemen her inançta önemsenen ay Aralık Ayıdır. Asuriler, Ermeniler, Rumlar, Aleviler ve Anadolu’nun en eski Arkeik, Pagan inançlı halkları, Aralık ayında Ruhen rahatlma ayınlar yaparken, dayanışmaya, paylaşıma önem vermişler.
Sonuç olarak 21-31 Aralık’tan 6 -7 Ocak tarihlerinde bazı Kadim halklar Martın sonuna kadar bir çok toplulukların ve inançlarında kutsal günlerdir.
Tek Tanrılı, Peygamberli dinlerin dışında kalan İnançlardaki Halklar, Doğayı esas aldıkları için Doğanın uyuması ve Uyanmasını ile çarpıcı kutsallıklar ortaya çıkartmışlar.

Hristiyanlıkta ki Hz.İsa’nın doğumuyla lakası olmayan bir dinsel ve yakarış günüdür GAĞAN.
”Professor Moghdam bu konuyu şu sözlerle ifade eder: Kurtarıcı; M.Ö 272 yılında, 24-25 Aralık’da Cumartesini Pazar gününe bağlayan gece doğdu. Ona inananlar için, Osistan’daki Hamin Gölüne uzak olmayan bir yerde kusursuz (Anahid) bakire (Xosidhag) birinden doğdu. Kendisi 64 sene yaşadıktan sonra M.Ö 208 yılında göğe babası Ahura Mazda’nın yanına yükseldi.
Mithra’nın kurtarıcı (Mesih) rolü, Roma İmp.
Mithraizm’inde belirgin olarak görülmektedir. Bu anlatıma göre Mithra; İsa gibi, bakire bir insandan doğan yüce tanrının oğludur. ” Kaynak Dr. Ali Doğan Yıldırım
Aynısını 21 Mart Newroz gününü Şianın 1. imamı ve İslamın 4. Halifesi Hz. Ali nın suni doğum günü olarak kabul etmeleri gibi.
21 Aralık, 21 Mart, 21 Haziran ve 21 Eylül günleri; Gün dönümü olan zamanlarada önemli günler olarak kutlarız.
Bu tarihlerde gün ile gecenin uzaması, denkleşmesi veya iklimin yön değiştirmesi, doğanın renk değiştirmesi gibi etkenlerden yola çıkıldığına kanaat getirmişiz.
21 Aralık Gağan’ın başlaması ile başlıyan çetin kış koşulları ile Doğa inançlı kadim Halklar, Hakk Yolu/ Reya Heq olan ikrarlı Aleviler, özelikle Kurdçe ve Kırmanciki/Zazaca konuşan Dersim, Bingöl, Adıyaman, Maraş, Erzincan, Sivas ve diğer bölgelere serpilmiş Alevi Kürtler ve diğer Alevi, Bektaşiler, Kış boyu belirli aralıklarla, 5 Mayıs Hıdır-İlyasa kadar Oruç tutarak bedenlerini temizlerler.
Cem tutarak Sohbetler ederek Canlarını/Ruhlarını arındırır ve bilgi gıdası alırlar.
Bu aylarda 3 Çıle vardır. 21 Martı baz alarak.
2. Çıle 21 Aralıkta başlar ve Xızır Ayına kadar sürer.
3. Çıle Xızır’da başlar Nevruz’la son bulur. Bu Çıle ayında Hefte-Mallar/ Cemreler de vardır. 1. Çıle Nevruz dan hemen sonra 26 Martta başlar, ( 26 Mart 922 de Mansurun Katledildiği Gündür.)
Yeni senenin ilk 40 günü olarak kabul görür ve 5-6 Mayısta sona erer.
Pirlerimiz, Rehberlerimiz, Murşidlerimiz, Yol Ehli Marifet sahibi Canlar özlerini temizlemek ve arı duru olmak için bu 126 günün içinde 40 gün, bazıları 80 hatta 126 gün Çıleye duran itikatlı Canlarımız var.
Burda Erenler nefisleri ile uğraşmak için toplumdan uzak durarak, oruç tutarak, azla yetinerek bedenlerini, özlerini Dara çekmiş olurlar.
Bu çılelerden sonra kendi özlerini terbiye etmiş sayar ve arı duru olduklarına inanırlar.
Tabiki 40 gün yalnız başına kalan Ehil Canların bu açlığın üstesinde gelebilmesi için belirli deneyimler yapmış ve Marifet sahibi olmuştur.
Bu evrede Kemalete Varan Can. Marifet sahibi bir Murşid durumuna gelmiş ve Bilge olmuştur.
Bilge biri. Her zaman, her yerde dara düşen canlara Xızır olur. Hakk Yolunda bir Can Kemalete ulaşa bilmesi için en az yedi yıl bir Ocakta veya dergahta eğitim görüp, ariflerle sohbetler ederek ve çile çekerek Kemalete ulaşır ve Rehber olabilir.
Rehberden sonra Pir ve Murşid olmak gibi Hakk Yolunda Enel Hakk olmak var.
Bir dip Notla bu Çile/40 güne ve Yedi yıla açıklık getirmiş olalım.
Bir Çocuk dünyaya gelebilmesi için 280 Gün gerekir yani 9 ay 10 Gün. 280 Gün içinde 7 X 40 gün var.
Bir Çocuk Baba Belinde Ana Rahmine düştüğü günde 23 Dişi 23 Erkek Kıromozomlar birleşerek 280 gün içinde Can içinde Can bularak Nur Kapısından Dünyaya gelen Çocuk daha önceki DNA larınıdaki bilgileri alışkanlıkları birlikte getirir.
Canlanmaya başlayan Çocuk o DNA larla getirdiği alışkanlıklarını unuturak, yeni bir yaşama başlar.

Ehil Canlarımız her yıl 40 gün Çile çekerek bazı huy ve alışkanlıkları unutmaya çalışır. Bu unutma ve vazgeçme süreci en az 7 yılda her sene 40 gün çile çekerek kamilleşebilir. Her sene 40 gün 7 sene sonra 280 Gün dolunca, Ehil Canımız kemalete ulaşabildiğini fark eder ve yaşama yeni bir kapı açmış olur bu Kapıdan sonara Marifetten ve Hakikat Kapısına geçilir diyebiliriz.
Ayrıca yaşlılarımız Gağan‘da 3 günlük oruçla başlıyarak Xızır orucuna kadar bazıları her Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri oruç tuarak, Bazılarıda her Perşembe oruç tutup lokma çıkararak her seferinde bir başka Fakir komşusuna Lokmasını vererek Paylaşımın toplumdaki yerini pekiştirmiş olurlar.
XIZIR.:
Xızır gelince 7, 5 veya 3 Gün oruç tutulur ve 7. Perşembe Günü Xızır Cemi yürütülür. Xızır-Cem’i için.
Xızır başlamadan önce Murşid-Ana’ya, Pire, ve Reybere bir Kızıl-Elma gönderilir. Murşid, Ana, Pir, ve Reyber davet edilir.
Elmayı götüren Elçi. Murşid-Ana’an, Pirim, veya Reyberim Destur Talibleriniz sizi Xızır-Cem‘ine davet etmek için bu Kızıl-Elma’yı gönderdiler buyrun kabul edin. Der.
Eğer Erenler davetiyeyi kabul ederlerse.
Kızıl-Elmanız, Kızıl-Başım üstüne derler ve Elçiye bir gulbang verilir. Hazırlık yapılır yola çıkılır Davet edilen eve misafir olunur.
Pirler geldiği yerde insanların dertlerini dinler, esikliklerini öğrenir ve gittiği evlerde verdiği gulbanglardan aldığı lokmaları, ihtiyacı olan fakirler arasında pay eder. Normalde böyle olması gerekir, fakat çok az Pir bunu gerçekleştirir, gerisi kendi için bilir.
( Şimdilerde Pir davet edilir genelde Pir kimseyi tanımaz, kimsede istisnalar hariç, Piri tanımaz öyle taliblerin evlerine gidilip müşküller, dertlerde dinlenmeden Cem bağlanır)

Bazende Pirler Kış Gelmeden Taliblerin arasına gelir ve baharın gelmesi ile geri evine döner.
Tabiki Pir bütün kiş taliblerini dolaşır onların İkrarlarını bağlar, görgülerini yapar eksikliklerini giderir varsa müşkülleri onları hal eder ve böylece Alevi toplumundaki Canlar barış içinde yaşarlar.
Kısaca Yol Ehlinin yapacakları bunlardır.
Biz Xızır’ı anlatalım.:
Alevilerin gönlünde, bilincinde var olan, ihtiyaç anında, dara düşünce medet umulan manevi bir güç ve kurtarıcı olarak görülür.
Xızır İnsanların çağırdığı her yerde hazır ve nazır olan, koruyup kollayan dara düşeni kurtarandır.
Ama Hakkikat ve kurtarıcı olan her zaman bir İnsan veya başak bir etken Xızır olmuştur.
Xızır nefestir HAVANIN serinliği.
Xızır Ateştir ilimin IŞIĞI ve delili.
Xızır Paktır SUYUN temizliği.
Xızır Sırdır TOPRAĞIN bolluk ve bereketi.
Xızır gönüllerde özlem ve umuttur.
Xızır dilden dilekleri, gönülde muratları verendir.
Xızır yarendir, haldaştır, yoldaştır.
Sevgililerin umudu kavuşturanıdır, yaraların yerini bilen ve mehlem olandır.
Xızır yoksulun, güçsüzün, kimsesizin, mazlumun, hasretin özlemi ve umududur.
Xızır’ın uğradığı her yer Can bulur.
Şeksiz, şüphesiz candan çağrılıp, yetiş carımıza, medet ya Xızır denildiğinde, hiç umulmayan bir anda biri çıkar yardım eder, ne sen bilirsinki o Xızırdır, nede yardım eden bilir ki o bir Xızır görevi yapmıştır.
Kendi özüne varan, gönlünü, vicdanını genişleten, geliştiren, bilincini olgunlaştıran, anlamadığını aklıyla tartan ve araştıran insan, İnsani kamil bir bilgedir.
Bilge İnsan Xızırdır. O Bilge toplumsal yaşamda adaleti, güvenci temsil eden semboldür yani XIZIR’dır.
XIZIR Rea Heq / Hakk Yolu Alevi inancının özünü oluşturan, kutsallığın kalbi, vicdanıdır.
Çünkü yaşamın her alanında Xızır vardır.
Dağları, Kayaları, Nehirleri, Gölleri ve Ağaçları Ziyaret olarak kutsayıp renga renk bez bağlayarak oralara Xızır adı vermişiz, yada Xızırın uğradığı mekan diyerek kutsamışız.
Xızır vardan var olmakla bereber her zaman bir gizde ve Sırda kalmıştır.
Dileklere umut, dara düşeni darda bırakmayan, görünmeden yoldaşlık eden, kılavuz olan, elinden tutandır.
Öyle ki dilde ve gönüldeki dilekler hep Xızırın adıyla başlar. Aleviler inançlarında Xızır’a çok büyük önem ve Misyon vermiştir.
O adaletin, barışın, dostluğun, kardeşliğin, paylaşımın, emeğin simgesidir.
Darda, zorda, karda, boranda, fırtınada, yolda kaldığında, bir müşküle düştüğünde ve şifa ararken en zor zamanda sığınılan, güvenilip medet umulan, derman dağıtan bir umuttur Xızır.
İşte bu yönüyle hep sırda kalmıştır.
Xızır toplumsal kimlikte. Bilim İnsanı, İlmi Ledunu, Evrenin Bilmini bilen bir Pir, bir Bilge kişiliktir.
Xızır her dilde, her renkte, her inançta, her zaman, her yerde olan, çağıran herkesi duyabilen ve ihtiyacı olanın yanındadır.
Xızır doğa ananın verimi ve insanın gönül güzelliğidir.
Ona bu kutsallığı insan kendisi vermiştir.
Xızır gerçekte somut ve bedensel olarak yaşayan bir varlık değildir.
Xızır Sır içinde Sır olan. Gönül güzelliğinin, gizili, nesnel arzuları ve istekler doğrultusunda potansiyel olarak var edilmiş insanın düşsel ve gerçeklikte açığa çıkarttığı ve insanda bedenselleştirdiği bir kutsalıktır.
Yani bu durumda gönlünde sevgi, şefkat, merhamet barındıran sevip, sayan, koruyup, kollayan. Eş ve Eşitlerin dışında, gayri herşeyini paylaşan, yardımı seven her kişi bedensel olarak Xızır’ın ta kendisidir.
Alevilikte Xızır kültünün özü ve Sırrı dayanışmalarda bulunarak, paylaşmayı ön planda tutarak, sevgi ve istekle yardım yapabilmektir.
Sen ne kadar ihtiyacı olana yardım eder ve paylaşımcı olur, dayanışmada bulunur Xızır olursan.
Sen dara düştüğünde, sana da gönülden el uzatan Xızır’da o kadar çok olur.
Dardayken hiç beklemediğin bir anda bir Can yardımına koşar seni kurtarır. Halk arasında Xızır gibi yetiştin deyiminin somut algısı da bundandır.
Dememiz odurki.: İnsani bir sevgi olarak, Alevilik, dayanışmayı, paylaşımı, yardımseverliği ile Canların yaşam içinde pratikte uygulamalara önem vermeleri ile olur.
XIZIR düşsel olarak görünüşte ak saçlı, ak sakallı Nur yüzlü beyazlar içinde elindeki asası ile Kızıl yeleli Atlı bir evliya, eren, bilge bir kutsal kişi olarak. Sevgiyi, şefkatı vareden Yaşlı Ak Saçlı bir Ana ve Aksakkalı Pir olarak, insanın bilincinde İnsanlık tarafından var edilmiştir.
Ona bu mistik kimliğini her dönemde ve anda yaşatan ve var eden İnsanın kendisidir.
Xızır aynı zamanda doğaya can verendir.
Xızır’ın bastığı yer Canlanır, güller çiçekler açar, börtü böcek can bulur, bülbüller öter, doğa ana yeniden dirilir can bulur.
Xızır baharın müjdecisi doğanın bereketidir. Bolluğun, huzurun, sevincin, üreyişin ve üretimin kendisidir.
Her inançta olduğu gibi Alevilikte de Yol Erkan Günleri ile Doğanın bize sunduğu ve Hakla Hakk olma zamanları vardır. Gağan la başlayan, çıle ayı ile Xızır ayı en çok kutsanan günlerdir. Xızırdan Sonra Hefte mallar / Cemreler ve Newroz ile Xıdır ilyas gibi günleride sayabiliriz.
Gerçi Alevilikte Hakkla Hakk olma şekli yeri günü ve zamanı yoktur.
Amaç kutsallıkta inancın doğru ve güzel olanını sahiplenip olgun kâmil insan olmaktır.
Xızır Kamil insanın gönül güzelliğinin bir yansımasıdır.


HAKK YOLUNDA ORUÇLAR VE XIZIR ayı.
Oruç ve perhize gelmeden burda önemli bir not daha düşmek gerekir. Aleviler genelde kuzey yarım kürede yaşarlar.
Bu anlamda Güneş sistemine bağlı davranırlar.
Ekonomik olarak çiftçilik ve hayvancılık’la geçinirlerdi. Harmanlar kalkmış hazırlıklar tamamlanmış . Kış ayları geldiğinde 21 Aralıkta kuzey yarım kürede gecenin en uzun, günlerin en kısa olduğu zamandır.
Gündüzle gece senenin içinde birbilerine zamanlar için rızalık verirler bu zaten doğanında bir olgusudur.
Gündüz geceden 3 veya 4 dakika alınca bu 21 Aralıktan sonra gelen ilk Perşembe Gağan günü oruç tutulur. Gağan’dan başlayarak kırk gün sonra gelen ilk Perşembe, Xızır orucu başlar. Sonraki Perşembe Xızır bayramıdır. Bayram akşamı Xızır Cemi yapılır. Bu arada yani Kırkıncı günden sonra gelen ilk Perşembe den başlamak üzere Ondan sonraki Perşembeye kadar 7- , 5 veya 3 gün oruç tutulur.
Bu kutsal gelenek kadimden günümüze kadar gelmiştir.
Alevi Coğrafyası kışlar uzun ve yiyecekler az, kışı hep kıt kanat idare edilerek çıkarılır.
Kıtlığın olduğu toplayıcı ve avcı toplumlarda toplumu kadınlar yönetirlerdi. Ana-soylu toplumda yiyecekler azalınca Komün bir yaşam olan topluluklarda, bedenen Güçlüler günde bir öğün yiyecek verilmesine Ocakta oturan Yönetici-Bilgeler karar verirler ve böylece mecburi bir Oruç tutma başlatılmış oldu. Onlarca yıl yapılan deneyimleden, bakıyorlarki oruç tutan insanlar oruç tutmayanlardan daha sağlıklı oluyorlar. Böylece oruçlar gelenkleştirilerek devmlılık kazandırılıyor, Yukarda Ocakta oturanlar dedik.
Evet Ana-Soylu/ AnaErkil Komunal toplumda, toplumun bulunduğu yerde et ve aş pişirmek için tek ocakları olan toplumun birlikte yemeklerini piştiği ve birlikte tüketildiği, O Ocak giderek Kutsallaşır.
Ocağın başındaki Bilge Analar ve Babalar hayat içinde yaptıkları tecrübelerle. Toplum yaşamını kolaylaştırırlar.
Her Komunun kendi ocağı ile varlığını sürdürüyor.
Ocağın kusallığı ocaktaki yaşlı bilgelerin topluma hem hekimlik hem hakimlik yapmaları. Komunlar barış içinde paylaşımcı, yardımın yapıldığı, artı değerin olmadığı, herşeyin ortak olmasını sağlıyan Ocaklar kutsallaşarak ve daha sonraları Pir Ocakları denilmesi de Baştaki Ninelerin Ocağın başı olması iledir ki zaten komunal sistemide ayakta tutan Analardı.
Yukarı mezapotamya Halklarında Yaşlı Anaya Pir denmesi ile Pir Ocaklarıda giderek saygınlık kazanır ve bu Bilge Pir’lerden hayatı, toplumun işleyişini, geçimin inceliklerini, hekimliği ve hakimliği öğrenmeye Talib olanlar, toplantılar yaparak bilgileri Öğrenmek istiyen, taleb eden, canlarada Talıb denilmiş.
Bu anlmda talıbların oluşumasına kaynak olunmuştur. Yapılanların hepsi mecburen Kış aylarında yapılıyordu çünkü insanlar dışarda çalışamıyorlardı, yapılaçak en iyi iş toplumun bilgilerini öğrenmek buda giderek rütüel duruma gelmiş oldu. Bu toplantılara bölgeleredeki dillerde cem / cıvat denildi ve günümüze kadar değişerek ve zamana uyum sağlıyarak geldi.
Kış aylarında sadece Gağan’da , Xızır’da değil Heft-Mal’larda ( yani Cemrelerde) da Oruç tutlmaya başlandı. Nerdeyse Xızırla başlıyarak 21 Mart Newruza kadar oruç tutmak zorunda kalınıyordu. Böylece zorunlu Oruç bazen Kırk gün sürerdi. Pirlerimiz çile çekmekten bahsederler. Bu aylara Cıle denmesinin sebebide budur.
Aynı zamanda ehil canlar insanlardan uzak durup oruç tutarak özlerini temizlemeye çalışırlar. İnsanlar özlerini temizledikçe Kamil insan olma yolunda önemli adımlar atmış olurlar.
Bu Çılelerden sonra Kemalete Varan Can. Marifet sahibi bir Murşid durumuna gelmiş ve Bilge olmuştur.
Bilge biride dara düşen canlara Xızır olur.

Xızır orucunu hep büyüklerimiz bir ayağı çılde bir ayağı gucükte olur derlerdi. Aleviler hep Güneş sistemine bağlı kalmışlardır, sanki gizli bir takvimleri varmış gibi geliyor insan.
Zaten hep baskı altında olması sebebi ile kendilerini ve kendilerine ait değerleri hep sır içinde tutmaya çalışmışlardı.
Çıledeki ayağı feodal çiftçi takvimine göre 12 Şubat, Ocak ayının son günü ile 12 Şubattan sonra gelen ilk Perşembe Xızır gecesi olur ve böylece doğru bir hesaplamayla hersene bir iki gün oynamayla birlikte Xızır Orucu utulur ve Perşembe günüde Xızır bayramı kutlanır, akşamada Xızır Cemi bağlanır.
Xızır Orucu veya Alevilikte oruç şöyle olacak böyle olacak diye bir kural yoktur olamazda.
Genede herkesin birlik içinde bedenini ve özünü temizliye bilmesi için mümkün olduğu, yada dayana bildiği kadar günde bir kere sofraya oturulur, yemekler yenilince oruç biter ve sofradan kalkınca oruç yeniden başlar.
O anda başlayan oruç öteki gün akşamına kadar yani Güneşin sır olmasına kadar sürer.
Alevilikte oruç/niyet ve yahut perhiz sadece açlıkla kendini terbiye etmek değil.
Aynı zamanda insanın negatif istemlerini yok etmsidir. Yani bedensel ve zihinsel olarak can kendisini ahlaki olarak geliştirmesidir.
Buda Canın ruhen zenginleşerek Kamil insan olma yolunda kemalete erişmesini sağlar.
Yani EDEB le ( eline diline beline) aşına işine yoldaşına sahip çıkmaktır.
Böylece en güzel perhiz ve oruç tutulmuş olur.
Sen kendinle hesaplaşıp vijdanen rahat edebiliyorsan, ozaman orucun eksiklikleri olmaz.
Aleviler Xızır ayında kimi yörelerde üç gün kimi yörede beş kimisinde de yedi gün perhiz olurlar.
Anadolu ve Mezopotamya’da eskiden günümüze kadar pirler, analar, dedeler reyberler. Xızır ayında taliplerini ziyaret ederek Xızır Cemi tutar görgü yürütürler. Xızır’a gulbank ve lokma sunarlar.

Tene Can Yola Işık olan Ya Xızır ‘’Gel artık darda olanlarımıza elini uzat. Girdiğin evlere dert, tasa girmeye, bastığın yerlerde bereket taşa, ekinler yeşere, bülbüller öte.
Dokunduğun canlar dertlerden, gönül kırgınlıklarından uzak ola. Hastalar şifa bula.
Gel artık. Dil bizden, nefes Pir-Andan ola.
YA Xızır sen varsın, gerçeksin. Gerçeğe HÜ.

XIZIR ayında tutulan perhizin ilk gününde Anadolu ve yukarı Mezopotamya’da sabahın ilk ışıkları ile güneşin doğmasıyla karşılanır. Toprak Ana ve güneşe YA XIZIR denilerek aşk i niyaz edilir, dildeki dilekler gönüllerdeki muratlar Xızır’a adanmış olan en yakın Ziyaretlerde/ Kutsanan mekanlarda dile getirilir. Lokmalara gülbenkler verilir.
Xızır’a çerag uyandırılır, Ocaklarda ateşler yakılır ve Xızır günleri boyunca vardan var olan ışık kutsanır.
Kutsanan ateş, ışık karanlığa karşı aydınlığı, cehalete karsı bilimi, zulme karşı mazlumun hakkını aramaya adanır.
Xızır uğrasın aydınlık gele, barış kardeşlik gele, bolluk bereket gele denir.
Xızır zalime karşı her zaman mazlumun koruyucusu olmuş olmaya da devam edecektir.
XIZIR perhizi ve orucunun son gününde.
Xızır aşkına akşam Cem yürütülür.
Cem köylerde Piir ve Taliblerin uygun gördüğü büyük odalı evlerde yürütülürdü, günümüzde ise cemevleri veya Alevi kültür merkezlerinde görülmekte.
Xızır cemleri herkesin/ çoğunluğun katılabileceği bir güne denk getirilir.
Gün aranmaz Aleviler için dün nekadar doğal bir gündü ise yarında öyle bir gündür diyoruz ya.
Cem illada Perşembe günü olsun diye bir kural olamaz diyoruz ya, bu kesinlikle doğru değil.
Çünkü Hak Yolunda Günlerede İkrar verilmiştir.
İlk güne ŞEMİ (Cumaertesi) demişiz, Güneşe ikrar vermişiz. İkinci güne Yek Şem ( Pazar) demişiz, Havaya ikrar vermişiz. Üçüncü güne DuŞem (Pazartesi) demişiz, Ateşe ikrar vermişiz. Dördüncü güne SeŞem ( Salı) demişiz, Suya ikrar vermişiz. Beşinci güne ÇarŞem demişiz, Toprağa İkrar vermişiz.
Altıncı Güne PencŞem( Perşembe) demişiz, CANA , Doğaya ve İnsana İkrar vermişiz.
Cana ikrar verdiğimiz Perşembe gününün İkrar Günü olması sebebiyle Cem günü saymışız.
Yedinci Güne İni ( Cuma) demişiz( İnana Ay Tanrısını kutsamışız). Aya İkrar vermişiz.
Burda aynı zamanda Karanlığa ikrar vermişiz..
Ayrıca Havayı Yolun Hukuk Kapısına simge olarak kabul etmişiz.
Ateşi Yolun İkrar kapısına simge olarak kabul ederken Talıbı pişireceğine inanmışız.
Suyu Yolun Marifet Kapsına simge olarak kabul etmişiz. Ariflerin Marifet suyunada yıkanıp bilge olacaklarını kabul etmişiz.
Toprağı Yolun Hakikat, Sırrı hakkikat kapısına simge olarak vermişiz. Toprakta inciyi, Kainata enerjiyi kabul ederken.
Bizi sırlayan ve Beden devriyemizide toprağa vermişiz.

Aleviler her anı Hakk ve Hakkikata ulaşmak için hizmet ederler. Xızır ceminin yürütülmesinde Piir ve Reyber sorumludur.
Pir, Reyber öncelikle özünü dara çekip talibinden erkan hizmetini yürütmek için;
Rızalık İster.:
Canlar bu meydan hakk ve hakikat meydanıdır, bu meydanda hizmet görmeye darı didar olmaya.
Siz gül cemallerden rızalık isteriz der.
Talipler Aşk ile yürüye, meydan yürüye der.
Pir ve Rehber Cem-Erkanını yürütürler.
Birde Xızır ceminde talip Pir ilişkisinde, Canların, Canlara Rızalıkları alınır.
Pir, Rehber.: Canlar dar görmeye didar olmaya karar kıldık. Xızır aşkına meydana durduk birbiriyle küskün dargın alacağı vereceği olan varımı?
İste meydan dile gelsin, bilenler gelsin. Mansur Darında hakkını talep etsin. Der.
Eğer varsa dargın küskün hakk talep eden, incinmiş can, sorunlar çözülür ve ancak ondan sonra cem erkânı yürütülür.
Sorunlu olan toplumuda Cem yürütülmez.
Bunun içinde canların birbirinden rızalık göstermesi için nişan istenir.
Herkes sağındakine, solundakine niyaz olur ve erkan hizmeti başlar.
Cem görülür, Süpürge çalınır, çerag uyandırılır, semah yürünür, lokmalar paylaşılır. Dilden dilekler, gönülden muratlar Xızır askına adanır.
Gulbanglar alınır birlik olunur. Aşk ola bu meydanda hizmet görenlere, Onlar ki yolun car anasırı olan, hava, ateş, su, topraktan olan Gulbangın öğretinin insanlarıdır.
Yol Cümleden Uludur. Yol bilimdir, yol aşktır, sevgidir, ışıktır, umuttur, yola can olmayı bilmektir o nedenledir, dilekler barışa, insanlığa, evrene ve doğa anaya adanır.
Hak için halk için, Xızır darda olanın carına yetişe.
Xızır aşkı ile Yola bend olanların dilde dilekleri gönülde muratları hasıl ola. Elde, dilde, özde Yol yürüyen ve yürütenler, lokma pay edenlerin, lokması bol ola.
Hakka ulaşa. Yol için, Hakk için, Xızır aşkına oruç tutan lokma pay edenlere aşk ola.
Xızır’ın nezdinde, Alevi inancının özünde, sevgi vardır.
Sevgi Alevi insanın kişiliğinde, Dünyaya bakışında, Dünyayı yorumlamasında, yol gösterici bir öğedir.
Alevi insanı bu sevgi ve hoşgörüyü, insana ve doğaya karşı, özünde tutar.
Bir geldi Pir geldi, sözü bilgisiyle geldi demektir.
Alevi inancında İnsani-Kamil, yola kılavuz olan Rehbere, Erenlere, insanlara sevgi ile yaklaşmış ve onları kendi gönlünde mihman etmiş, kendine Dost yoldaş ve yaren bilmiştir.
Bu Erlerden biride Alevi insanının dilinden düşürmediği Kızıl Yeleli Dur-Bıbinle her çağıranın imdadına yetişen Xızır’dır.
Aşk ola Xızır diyen gönüllere. Cemi cümlenizi Hakk saklaya Xızır bekleye..

HAKK YOL’UNDA HETF-MAL’LAR yani CEMRE’LER.
HEFT-MAL’LARIN İNANÇTAKİ YERİ
Ateş, Kor anlamına gelen Cemre’nin her yıl Şubat ayı sonunda başlar sıra ile Havaya, Suya ve Toprağa düşer. Çemre düşmesi Nevruzun yaklaştığına işaret eder. Cemreleri-Heft-Mal’ları birazdan açarak sunmacağım.
Cemrelerin düşmesi demek.: Hayvancılıkla geçinenlerin, Hayvanlarını dışarıya çıkarıp otlaklara götürme zamanının yakın olduğunun müjdesidir.
Geçimleri Tarıma, Toprağa bağlı olanlar. Bağını, Bahçesini, Tarlasını işlenme zamanın gelindiğini Müjdeler.
Çiftçi-Halk takvimi, hesaplamasına göre, Kasımla başlayıp 105 veya 110 gün sonra cemreler düşmeye başlar.
Cemreler Yedi ile On gün aralıklarla havaya, suya ve toprağa düştüğü biliniyor. Üç olan Cemrenin Birincisi Havaya (19-24 Şubat arası), İkincisi suya ( 28 Şubat 2 Mart arası) ve Üçüncüsü de ( 10- 12 Mart arası) toprağa düşer. Bazı yıllarda daha öncede düştükleride tesbit edilmiş..
Heft-Ma Yedi Ana iken, Heft-Mal’ yedi hane yaptık. Her Hanenin sahinin Ana olması için Heht Mal demişiz.
Cemreleri anlıyabilmek için Güneşin Dünyamıza Doğaya sunduğu Isının nasıl geldiğini bilmemiz gerekir.
Dünyamız Güneşin etrafında 365 gün 6 Saate dolanırken Doğa Adaletindeki eşitliğinin gerçekten var olduğununda bir ispatını sergiler.
Nedir bu Eşitlik.:
Dünya kendi ekseni etrafında dönerken Gece ile Gündüzü meydana gelir. Gece ile Gündüz yılda iki sefer 12 şer saat olurlar. Bunlar.:
Kuzey Yarıküre’de yaklaşık olarak 21 Marta İlkbahar Ekinoksu –
20 Martı 21 Marta bağlayan gecede. Kuzey yarım kürede doğanın Can bulma ve doğma günüdür. 23 Eylül Sonbahar Ekinoksu’dur. 22 Eylülü 23 Eylüle Bağlayan Gece ile Gündüz birbirine eşit oldukları, Güneşin Ekvatora dik düşmesi ile 12 şer Saattırlar.
Güney Yarıküre’de yaklaşık olarak 21 Mart Sonbahar Ekinoksu –
23 Eylül İlkbahar Ekinoksu’dur.
Her iki zamanda Güneş Ekvatora dik olarak gelir bunada Zaman bakımında EKİNOKSU denir, Dünyamıza / Doğamıza eşitliği sağlar.
Gece ile Gündüz bu günlerde bir birinden Rızalık vererek biri kısalırken diğeri uzar.
Bu Uzanıp Kısalmalara sebep olan. Dünyamızın kendi Eksenindeki 23,5 derece eğik durmasından ileri gelir.
Bunu Yol İnancında şöyle açıklamak doğru olur kanısındayım.
Dünyanın Güneşe Yani Işığa / Delile Saygı göstermek için eğildiğini söyliyebiliriz.
(Bilimsel olarak değil İnançsal olarak diyebiliriz) Tabiiki bu doğal bir olaydır.
20 Haziranı 21 Hazirana Bağlayan Gece kuzey yarıkürede yıl en uzun gününü ve en kısa gecesini yaşar. Güney yarım Küredede tam tersi Geceler Uzun Gündüzler kısadır.
21 Martla 21 Haziran ( İlk-Bahar)
22 Haziranla 23 Eylül ( Yaz)
24 Eylülle 21 Aralık ( Son-Bahar)
22 Aralık- 20 Mart (Kış) Aralarında Gündüzlerin uzanıp kısalması Mevsimsi döngüleride beraberinde getiriken.
21 Aralıkta Kuzey yarım kürede yılın en uzun gecesi ile en kısa günü yaşanır.
Güney yarımkürede en uzun Gün ve en kısa Gece yaşanır. Burdada 21 Hazirana göre denge sağlanmış ve Evrenin kaos içindeki yasaları, Dünyamızda zaman bakımında Adalet ve eşitliği sağlamış oluyor.
Doğamızda eşitlik bozulmadan devinimleri ile devriyesini her yıl böyle tamamlar.
Bu kısa açıklamadan sonra.
Hakk-Yolunda Heft-Mal nedir ?
Hakk Yolu inancı ile Doğamızda Canlı uyanık ve Cansız uyku zamanları var bunlar bize neyi anlatıyor.
Doğamız Kışları uyur ve cansız gibidir.
İlk baharla Canlanır ve uyanık kalır.
Yukarda kısaca değinmiştik. Cemrelere/ Heft-Mal’lara gelen zamana kadar.
Kasımda başlıyarak ve 21 Aralık Gağanda Cansız olarak kabul edilen, Doğanın yeniden canlana bilmesine kadar İnançsal olarak Hakk Yolu Erkanları yürütülür. Çocuklara Kemer bağlanır ve Yola Çocukken Talib olması sağlanır. Musahiblik başta olmak üzere İkrarlar bağlanır, görgüler görülür, Dardan indirme erkanları yapılır. Rızalıklar alınıp verilir. Varsa Canların müşkülleri çözülür. Böylece Hakk Yolu Talibleri arasındaki barış ve kardeşlik bozulmadan yaşam devam etmiş olur.
Gağan Paylaşım Bayramıyla başlayan Birinci Çıle ayı 40 Günden sonra Xızır Başlar.
İkinci Çıle olan 46 günlük Xızır ayı içerisinde Heft-Mal’lar/Cemreler 21 Mart Nevroz-Bayramı ile taçlandırılır.
Bunları özet olarak anlatmaya çalışalım.
Xızır Ayı Boyunca. Xızır İnançsal olarak anlatıldı.
Biz hiçbir zaman Xızırı gökte inen biri olarak anlatmadık, tanımlamadık. Kısaca yeniden anlatmaya çalışalım.
Xızır Dara düşene yetişen bir insan. Yarda yuvarlanırken tutunulan bir ağaç, bir kaya parçasıdır. Dara düşeni Canavarlarda kurtaran her hangi başka bir canlı.
Denize düşen birini Köpek-Balıklarından kurtaran bir Yunus-Balığıda Xızırdır, Xızır olabilir.
Öyle görünmeyen bilinmeyen, gayıpta gelen biri değil.
Öyle görünmez algılayan Canlarımızın İtikatlarına, sözümüz olmaz, olamaz. Bir Can kendisini nasıl rahat anlatabilyorsa, nasıl inanmak istıyorsa, onun için öyledir, buna kimsenin itirazı olmaz.
Çünkü İnançlar kişilere aittir.
Biz gerçeği, doğru olanı anlatırız, istiyen alır kulağına küpe yapar, istemiyende dinlesin ve kendine sorular sorsun, neden böyel anlatıyorlar desin. Cevabını bulamıyorsa bir bilgeye sorusun gerçeği öğrensin.
Amma mutlaka öğrensin.
Xızıra aleviler neden bu kadar önem veriyorlar.
Her yeminde/antta Xızır varsa mutlaka bunuda bir sebebi var.
Xızır oruc tutulurken, XIZIR sabahın ilk ışıkları, güneşin doğusuyla karşılanır. Toprak Ana ve Güneşe YA XIZIR denilerek Aşk i Niyaz edilir, dildeki dilekler gönüllerdeki muratlar Xızır’a adanmış olan en yakın Ziyaretlerde/ Kutsanan mekanlarda dile getirilir.
Lokmalara gülbenkler verilir. Xızır için Delil uyandırılır.
Ocaklarda Xızır-Kütüğü ile ateşler yakılır ve Xızır günleri boyunca varlığı var eden ışık kutsanır.
Kutsanan ışık karanlığa karşı aydınlığı, cehalete karşı bilimi, zulme karşı mazlumun hakkını aramaya adanır.
Ocakta Kütük yakmak. O Ocakların varlığını ta Ana soylu kılanlardan beri günümüze gelen bir gelenek olduğunu söylemek anlatmak gerekir.
Ocaklarınız Daima Yansın, hiç sönmesin Canlar.
Kütük yakılırken buna benzer nefes okunur.
Xızır uğraya aydınlık, barış, kardeşlik gele, bolluk bereket çoğala. Paylaşımlar ihtiyacı olana ulaşa.denir.
 Xızır zalime karşı her zaman mazlumun koruyucusu olan, olmaya devam eden bilge insandır. Güneştir, Sudur, Havadır, Topraktır, Doğanın bereketi dir. Emektir. Bilgidir/ İlimdir, İlmi Ledundur. Xızırı başaka yerlerde aramaya gerek yok.
Xızırdan sonra gelen Heft-Mal günlerinde oruçlar tutulur
Bunların en önemlisi. Günlerin kuzey yarımkürede uzaması ile Cemrelerin gelişinde Isı önce Havaya, Sonra Suya, sonra Toprağa düşmesi ile Puslu günler geride kalır. Güneşli günler başlar.
Bu Puslu Günler nedir ?
Kurmanci ve Kurmanciki dilinde Heft-Ma Qıcık’ta Ana tanrıça için 5 gün. Heft-Ma Mezın Toprak Ana için 7 gün Matem olunur ve oruç tutulur. Bazı yörelerde Heft-Ma Qıcık için 5 gün, Hetma Mazın için 12 gün oruç tutulduğunuda biliyoruz.
Bu Oruçları Özcan İncenin Hızır Hakk Yol kitabının 145. sayfasında ve bizim alan çalışmamızla bire bir çakıştığını söyliyerek teyit etmş olduk.
Ayrıca Seyfi Muxundi, Seyfi Elaldı Pirimden aldığım yazılı bilgi Dersimin beli bölgelerinde NOUT MART / 9 Mart. İsmiyle 9 gün oruç tutulduğunu aktarmasınıda Canlarımızla paylaşalım.
Bu bölgelerdede Heft Mallar 9 günlük oruçla taçlandırırken. Çarşamba Reş’in de Matemin bir Parçası olduğunu biliyoruz.
Ma’yı Mal yani Ev olarak Ana Evi diyerek mekanlaştırdık Heft-Mal dedik.
Heft-Malar Matem günleridir. Nedenlerini açıklamaya çalışalım.
Bu günlerde Toprak Ana ve Ana Tanrıça için 12 gün oruç tutulur. Buna MATEM orucu denir. ( Ma= Ana, yani Toprak Ana, Ana Tanrıça. Tem= Puslu yıldızdır.
Biraz önce kısaca belirttiğim gibi. Güneşin tüm Kış boyu bulutların arkasında olması onu puslu gösterir.
Böyle göründüğü zamanlarda Güneş kuzey yarıküreye yatay vurur ve yeterli ısı / sıcaklık sunamaz.
Kar altındaki Toprak Ana, Ana Tanrıça uykuda, Cansız gibidir.
Toprak Ana, Ana-Tanrıça Hakka Yürüdüğü için Işığı Puslu görünüyor, Biz Matem tutuyoruz denilir.
Toprak Ana, Ana Tanrıça için. Matem vardır. Ve bu Matemin içindeki son Çarşamba Çarşema Reştir/ Kara Çarşamba dır.
Yılın bitim ve başalngıç ayında. Toprak Ananın, Ana-Tanrıçanın ışığı görünmediği için. Yılın Sonu ve yeni yılın başlangıçı olan Matem Ayında. Matem var.
Bu Ayda her zaman sabittir. Buda Çemrelerde yani Heftemallarda olur. 
Alevi İnancında Başka bir Matem yok. Başka inançların Yaslarını alarak kabul etmez, edenlerde biraz araştırsınlar, baksınlarki bir yas bize dayatılarak bizi asimile etmek için kullandıklarını görürler.
21 Mart Nevruzla, Puslu Yıldız yani Güneş her Gün 12 Saat ve üstüne ulaşır. Toprak ısınır canlılık başlar. Matem sona erer.  
21 Mart aynı zamanda Gün dönümü, Doğa Ananın canlanması ve yeni yılın başlangıcıdır.
21 Mart Nevruz Şenlikleri yapılır ve Bayram havasında Baharın gelmesi ile Matem sona erer.
Ateşler yakılır, üstünde atlanılır. 
Bizler İçimizdeki vicdanı Dünyadaki eşitsizliklere karşı Newroz ateşiyle ayaklandırabilirsek.
Günümüz Zalimlerine karşı dik durabiliriz.

Şimdi Heft-Malları / Cemreleri anlatmaya çalışalım.
Bilindiği gibi Alev-i olmak, aç olan bir Canı doyurmak. Çıplak olanı giydirmek. Fakirin ihtiyacınım yardım edip gidermek, başka türlü yardımlar yapmakla paylaşımı önplana çıkarırsak. Alevi yolunda yürüdüğümüzü söyleyebiliriz.
Kıt kanat geçinen Kuzey Yarı Küredeki Halklar, Aleviler, kışı rahat geçirebilmeleri nerdeyse imkansız.
Ve ikinci Çılede yani Xızır Ayında evlerde yiyecekler ve hayvan yemleri, samanı azlmış, yakacaklar yok denecek duruma gelmiş olan bu zamanda Cemre ler düşer. ( Mart kapıdan baktırır kazma küreği yaktırır)
Cemrelerle HefteMallar iç içedir.
Heft= Yedi demektir. Mal= Ev demek. Hetfmal Yedi-Ev demek. Bu demekki maddi durumu iyi olan canlar Yedi Eve yardım edecek ve onları çaresizlikten kurtararak onlara Xızır olacak.
Bazı bölgelerde bu 17 gün olarak öngörülmüşse,
o bölgelerdede Hali Vakti yerinde olanlar 17 Haneye yardim ederek onların carına yetişerek onlara Xızır olmarı için 17 gün Matem günü demişler.
Bu anlmada 2. Çıle ye Xızır ayı demişiz. Birbirimizin darlığında birbirimize Xızır olmaya adamışız.
NASIL CEMRELER VAR OLUYOR, SEBEBİ NE.
biraz öncede anlattım, Dünyanın 23,5 derece eğik olması, 21 Martta Güneş Işınlarının kuzey yarıküreye daha dik gelmesi ve günlerin 21 Marta gelen kadar uzaması. Cemrelerde  Isı önce Havaya, Sonra Suya, sonra Toprağa düştüğünü söyledik.
Bu anlamda Cemreleri üç Cemre olarak, Güneşin Dünyaya gelen ışığı ve Isısına göre isimlendirmişiz.
Birinci Cemrede Güneş Havayı Isıtır. Cemre havaya düşer. İkinci Cemrede Güneş buzları eritir. Cemre suya düşer. Üçüncü Cemrede Güneş Topragi ısıtır, Cemre toprağa düşer.
Işık/ Isı ile birlikte Çar Ana Sırrın Doğasını anlamış olduk. Üç Cemre ile Dört Ana Elementin uyanması olur.
Hakkın bir parçası olan doğa, Kuzey yarıkürede 21 Mart günü doğmuştur.  Bu doğumla görünmeyen enerjinin özü, bugün Görünür olmuş, görünüşe  taşınmış olan Su, Toprak, Ateş, Maden ve Bitki,  Varlığın çocukları olarak,  21 Martta dünyaya gelmiştir. İnançta doğmayan, sırlanmayan doğa bir olanaksızlıktır.
Oysa doğan ve Sırlanan ve yeniden doğan doğa ise bir olanaktır.
Burda ilk doğum ürünü ışıktır ( Isıdır yani Ateştir): Işığı içen Doğa gebe kalır ve doğurur.
Çünkü Işık, doğanın doğurma gücünü simgeler; İnançta, Işık Kainatın/ Evrenin spermasıdır.
Newroz olgusunun düşüncede görülebilmesi ve somutta kavranabilmesi için Işık tasarımının doğru algılanması gerekir.
Işık, Doğadaki gizil nesnelliğin açığa çıkmış biçimidir.
İnançta bu biçim, Kainatın-Evrenin Canı olarak 
kimliklendirilir.
Biz Nur yüzlü Pirim derken Işık gerçekliğinin insan vucudundaki enerjiye dikkat çekeriz. Bu enerjiyi fark edebilen Canlar Kauntum alanına girmesini bilen bilge insanlardır. Işığınız Daim ola.
Bahar günlerinin yaklaşmasıyla ışık havayı, suyu, toprağı, hayvanı ve bitkiyi döller, Heft-Mal ve Cemrelerle gebelik süresi 21 Martta dolar ve doğum gerçekleşir.
Gerçekleşen doğumla hayat canlılık kazanır ve Doğaya Bahar gelir.
Baharın Gönüller gelmesi içinde bir Gulbangla bitirmeden önce bizi dinleyen, mesaj yazan, paylaşan Tüm canlara. Aşkı niyazlarımı sunarım.
Gönüllere Işık olacak Bu Gulbangla bugünkü sunumu bitirelim.

Önce bir dileğimizi sunalım. Yolumuz yolsuzların elindedir. Kurtarmakda Bizin elimizdedir.
Sevgili Canlar, Geldiğiniz Yola, İkrar verdiğiniz Pire, İkrara-Edeb-Erkana sahib çıkın. Sahib çıkın ki Yolumuzla, Erkanımızla darlarda Didar olalım.
Sağ eliniz gönlünüzün üstünde olsun.
YETİŞ YA XIZIR Niyetleriniz kabul ola.
Hava daki Nefesle Pir aşkına.
Pir Ocağında yanan ateşin alevi aşkıyla.
Evliyanın ışığı aşkına. Muratlarınız kabul ola.
Serçeşmede akan sudaki abu hayatla Xızır aşkına.
Dilekleriniz kabul ola.
Toprağın doğurganlığı, Taşın içindeki cevheri farkeden bilim aşkına.
Tene Can Yola Işık olna Xızır Aşkına.
Hizmetler kabul ola. Hakk ile ola. Hakka vara. Durduğunuz dara, gittiğiniz yola, hizmet ettiğiniz pire, çağırdığınız Xızıra, tutuğunuz oruca ve hizmet ettiğiniz yere sahib olun, sahib çıkınki didar olasınız.
Hakk, Eren, Evliya yardimciniz, Xızır yoldaşınız ola.
Vardığınız meydanda. Uyandırdığınız çerağın aydınlığı bilim ola. Cehalet, Karanlık yok ola.
Hakk, Evren, Kamil İnsanın birliği. Murşidin pençesi. Işığın yedi rengi. Pir ocağının alevi.
Delilimiz mihmanımız ola.
Marifete varanlarla. Xızır gözcümüz, yoldaşımız ola.
İkrarını kemer yapan kemerbestler.
Bizleri Marifet kapısında mahrum etmeye.
Cümle Canlar hakk yolunda ayrılmaya, doğru yolda yürüye. Kemalete ere.
Canların Xızır niyetleri, Oruçları, dilden dilekleri, gönülden muratları hasıl ola.
Verilen lokmalar, yapılan hizmetler yerine ulaşa kabul ola. Dil bizden.
Nefes Pir-Ana’dan ola.
Ya Xızır sen Gerçeksin.
Gerçeğin Demi devranına HÜ
YA XIZIR YA XIZIR

Vardık biz Pire didar ile.
Geldik meydana ikrar ile.
Vurduk saz teline Aşk ile.
Yetiş Pirim, ya Xızır yetiş.

Çıkarız meydana kavgayla.
Bakarız güzele sevdayla.
Yoktur hevesimiz havayla.
Yetiş Pirim, ya Xızır yetiş.

Coşarız pirin avazıyla.
Uçarız güneşe turnayla.
Pervane oluruz sunayla.
Yetiş Pirim, ya Xızır yetiş.

Kitabı ortasında gördük.
İlim irfan aldık yol sürdük.
İmlik imlik gönülde ördük.
Yetiş Pirim, ya Xızır yetiş.

Eli MaSor mektebi irfan.
Gül sendedir dikensiz olan.
Bülbülün nağmesini alan.
Yetiş Pirim, ya Xızır yetiş.

12 Temmuz 2015 Ali Koçak Berlin
4 Eylül 2020 Berlin Ali Koçak
3 Ocak 2024 Berlin Eli MaSor Ali Koçak.