“En son söyleyeceğimi en başta söylemek istedim.” (Mehmet Yapıcı ( Devrimi )

“En son söyleyeceğimi en başta söylemek istedim.”

“Alevilik, Arap çöllerinde 1400 yıl önce yaşamış olan amca Muhammed ve yeğen Ali’nin yolundan gelen 12 İmamlarla hiçbir bağı yoktur, olamaz. O şahsiyetler İslam’ın neferleridir. Alevilik, İslam veya Müslümanlık değildir. Hele ki Kur’an, Aleviliğin kitabı ya da yol göstericisi hiç değildir.”
Hakikatçi Alevilik, biat kültürünü, hiyerarşik boyun eğmeyi ve sorgulamadan itaat etmeyi tamamen reddeder. Alevilik, özgür düşünceyi, bireyin iradesini ve aklını kullanmasını esas alır. İnanç; bireyin vicdanında, gönlünde, rızalık temelinde şekillenir. Bu nedenle Alevilik, toplumu kontrol eden veya korku üzerinden şekillenen sistemlere karşı durmuştur.
Aleviligin, İbrahimî Dinlerden Ayrı Olması
Alevilik, İbrahimî dinlerle aynı kökene sahip değildir ve onlardan farklı bir yaşam felsefesine dayanır. İbrahimî dinlerdeki: Vahiy anlayışı, yani bir tanrının elçisine mutlak hakikatleri ilettiği düşüncesi, Kutsal kitaplar olarak adlandırılan metinler, Peygamber figürleri, Alevilik açısından kabul görmez. Alevilikte doğrudan evrenin bilgisi, doğanın sesi ve insanın vicdanı “hakikat” olarak kabul edilir. Vahiy yerine, insanın sezgisi, bilgeliği ve deneyimi önceliklidir. Bu anlayışta “Hakikat”, yazılı metinlere değil, doğa ile uyumlu yaşamaya ve evrensel adalete dayanır.
Biat Kültürünün Reddedilmesi
Alevilik, insanı evrenin özü ve varlığın anlamı olarak görür. Bu yüzden birey: Kimseye sorgusuz sualsiz boyun eğmez. Kimsenin iradesine teslim olmaz.
“Yol”, kişinin kendi hakikatini bulmasıdır. Bu yolda birey ancak sevgi, adalet ve rızalıkla yol alır. “Biat” ise aklı devre dışı bırakan, bireyi özgürlüğünden koparan bir prangadır ve Alevilik öğretisinde bu tamamen reddedilir.
Alevilik ve Doğanın Yasası
Alevilik için kutsal olan; kutsal kitaplar, peygamberler veya dışsal buyruklar değil, evrenin kendi dili olan doğadır. Alevilik; evrenin düzeni, yaşam döngüsü ve varoluşun bilgeliği ile uyumlu yaşamak demektir. Bu yüzden: İnsan doğanın bir parçasıdır ve doğa kutsaldır.
Rızalık kavramı, doğaya zarar vermeden, toplumsal barışı koruyarak yaşamayı ifade eder.
“Hakikat, Dışsal Değil İçseldir”
Alevilikte “Hak” denilen kavram, tanrısal bir figür değil; evrenin özü, varlığın kendisidir. Bu yüzden Alevilik, insanın içinde taşıdığı evrensel bilgeliğe önem verir ve dıştan dayatılan her türlü peygamberlik, vahiy veya kutsal kitap iddiasını reddeder. İnsanın doğruyu bulması için ” kutsal kitap” değil, akıl, vicdan ve sevgi yeterlidir.
Hallacı Mansur’un “En-el Hak” sözü de bu anlayışın bir yansımasıdır: Hak, insanda tecelli eder; dışarıda değil, insanın özündedir.
Alevilik, İbrahimî dinlerden farklı olarak, bireyi özgürleştiren, düşünceyi yücelten ve evrensel bir hakikat yoludur. Sorgulayan, doğayla uyumlu yaşayan ve rızalığa dayanan bir yaşam felsefesidir. Biat değil, bilinç önemlidir. Bu yüzden peygamberlere, vahiylere ya da kutsal kitaplara değil, doğru bilgi, paylaşım ve sevgi esas alınır.
Alevilik, fetih, ganimet ve zorla dayatılan yaptırımlara, kölelik, cariyelik ve ganimet amacıyla yapılan savaşlara kesinlikle karşıdır. Alevilik; barış, rızalık, sevgi, paylaşım ve insan onuru üzerine kuruludur. Bu yol, şiddetle değil, hoşgörü, adalet ve karşılıklı rıza ile ilerler.
Alevilikte Barış ve Rızalık Esastır
Alevilikte insan, doğanın ve evrenin özüdür. Bu yüzden her birey, onurlu ve özgür bir yaşam hakkına sahiptir. Bu bağlamda:
Başka halkların topraklarına, kültürlerine veya varlıklarına zorla el koymak kesinlikle reddedilir.
Cariye, kölelik ve esirlik, Alevilik ahlakına aykırıdır. Her insan eşit doğar ve rızalıkla yaşar.
Savaş, sadece kendini koruma amacı taşıyabilir, ancak hiçbir zaman saldırganlık ve yayılma amacı taşıyamaz. Savaşarak elde edilen ganimet ya da kazanımlar ahlaki olarak büyük bir yanlış ve zulümdür.
Fetih ve Ganimet Anlayışının Reddi
İbrahimi dinlerin birçoğunda yer alan fetih anlayışı, “kutsal savaş” kavramı ve ganimet paylaşımı, Aleviliğin felsefi ilkeleriyle çelişir.
Alevilik: Mülkiyet hırsını, açgözlülüğü ve zorbalığı bir insanlık ayıbı olarak görür.
Savaşan tarafın “haklı” gösterilmesi için ortaya atılan dini gerekçelere kesinlikle karşı çıkar. Alevilikte savaş kutsal değil, trajiktir.
Kölelik ve Cariyelik Anlayışının Karşısında Alevilik
Alevilikte: Hiçbir insan başka bir insana hükmedemez, esir alamaz veya köleleştiremez.
Kadın ve erkek eşittir; hiç kimse, kadınları “cariye” olarak göremez.
Kadın, yaşamın yaratıcısı ve öğreticisidir. Hakk’ın yansıması, evrensel bilginin taşıyıcısıdır.
Bu anlayış, Alevi toplumlarında kadın-erkek eşitliğini, özgür birey olmayı ve kolektif yaşamı destekler.
Aleviliğin Evrensel Barış Anlayışı
Alevilikte “Rızalık” ve “Rıza Şehri” anlayışı, zulüm ve zorbalığın tamamen ortadan kaldırıldığı, herkesin adil ve özgür yaşadığı bir toplumsal ütopyayı temsil eder. Bu topluma ulaşmak için:
Sömürgeci ve yayılmacı savaşlar değil, bilinç ve sevgi ile toplumsal dayanışma öne çıkar. İnsanlar, sahip oldukları her şeyi paylaşarak güçlenir, fethederek değil.
Pir Sultan Abdal’ın dizeleri bu bakış açısını net bir şekilde yansıtır:
“Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan,
Yolum rızalık yolu, zulme direnen yol.”
Alevilik, tarih boyunca savaşı, zorla fethetmeyi ve zulmü reddetmiş, barışı ve adaleti savunmuştur. Kölelik, cariyelik, ganimet gibi anlayışlar, Aleviliğin özündeki insana ve yaşama duyulan saygıya aykırıdır. Bu nedenle Alevilik, eşitlikçi, özgürlükçü ve barışçıl bir felsefedir. Savaşın değil, hak ve rızalığın üstün tutulduğu bir düzeni esas alır.
Alevilik, ne Arap yarımadasında gelişmiş bir inançtır ne de İslam’ın bir mezhebi ya da parçasıdır. Alevilik; İslam’ın peygamberleri, kutsal kitapları ve figürleriyle ilişkilendirilemeyecek kadar kadim, bağımsız ve özgün bir hakikat yoludur.
Alevilik: Kadim Bir Yaşam Biçimi
Alevilik, Anadolu ve Mezopotamya’da binlerce yıllık kültürel ve felsefi mirasın taşıyıcısıdır.
Alevilik, İslam’dan önce de var olan; paylaşım, rızalık, adalet ve sevgi üzerine kurulu bir yaşam biçimidir.
İbrahimî dinler gibi vahiy, peygamber ve dogma ekseninde değil, doğa, insan ve evrenle uyum içinde yaşayan bireyin hakikate ulaşma yoludur.
Alevilik ve 12 İmam İnancı
12 İmam inancı, İslami bir gelenek olup Şiilik ile bağlantılıdır. Alevilik, bu İslami öğreti ve hiyerarşik yapılarla doğrudan bağ kurmaz ve kuramaz. Alevilik; şahıs merkezli değil, evrensel bir hakikat merkezlidir.
Aleviliğin felsefesinde: Rızalık yolu, bir imama ya da bir din adamına bağlı olmak değil, bireyin kendi vicdanıyla hakikate ulaşması anlamına gelir. Alevilik, bireysel düşünce özgürlüğüne dayanır ve dogmatik yapıların bireyi köleleştiren etkisini reddeder.
Alevilik, Kutsal Kitap Anlayışını Reddeder
Alevilik; “kutsal kitap” adı verilen, toplumları kontrol altına almaya çalışan dini metinleri yol gösterici olarak görmez. Çünkü:
Hakikat, insanda, evrende ve doğada bulunur; yazılı metinlerde değil.
Alevilikte kitap, vicdandır: “Okunacak en büyük kitap insandır.”
Kur’an gibi kitaplar, emir ve yasaklarla şekillenen bir düzen kurmayı amaçlarken, Alevilik ahlaki olgunlaşmayı bireyin vicdanına bırakır.
Alevilik Müslüman Değildir
Alevilikte: İslam’ın beş şartı (namaz, oruç, hac vb.) ve İslami ritüeller yoktur. Alevilikte bunlar, bireyi hakikatten uzaklaştıran formalitelerdir.
İslam’daki ibadet şekilleri, boyun eğme (kıyam ve rükû) içerirken, Alevilikte ibadet; insanın sevgiyle hakikate yönelmesidir.
Alevilik, İslam’daki tanrı korkusu anlayışını da reddeder.
Alevilikte “Hakk”, korkulacak bir güç değil; sevgi, bilgi ve evrenin bütünlüğüdür.
Alevilikte Yol Gösterici Hakikattir
Alevilikte: Yol gösterici, herhangi bir Dini kitap değil; bilim, bilgi ve Hakikat doğrudur. Bireyin kendi özüne dönerek doğruyu bulması esastır. Dışsal buyruklar ve dogmalar, insanın özüne yabancılaşmasına neden olur.
Alevilik; İslam’ın peygamberleri, amcalar, yeğenler ya da imamlarla ilgili bir inanç değil, evrensel barışı, sevgiyi ve rızalığı esas alan kadim bir yaşam felsefesidir. “Alevilik Müslümanlıktan doğmuştur” şeklindeki iddialar, tarihsel gerçeklerle bağdaşmaz ve Aleviliği İslam’ın içine hapsetme çabalarının bir yansımasıdır. Oysa Alevilik, yaratılış efsanelerini değil “vardan var olmayı” kabul eden, özgür bireyin kendisiyle ve evrenle uyumlu yaşamasını öğütleyen, kadim bir hakikat yoludur.
“Siz şimdi Alevilik, Muhammed Mustafa, Aliyel Murtaza, Şah-ı Şehidan Kerbela yiğidi Hüseyin, kısacası 12 İmamlardan geliyor diye bilirmisiniz? Eğer böyle düşünüyorsanız, siz ya Müslümansınız ya da Şiisiniz; kendinizi boşuna kandırmayın.”
Aşk ile Mehmet Yapıcı ( Devrimi )