EGEMENİN ZULÜM VE İFTİRALARI – 2
“Bir köle olarak yaşamaktansa bir özgürlük savaşçısı olarak ölmek daha iyidir!” Yılmaz GÜNEY.
Verilen fetva ve çıkartılan hüküm ve buyruklarda görüldüğü gibi Osmanlı yönetimi, Kızılbaşların (Alevilerin) baskı altında tutulması için gizli ve açık bütün baskı yöntemlerini kullanmıştır. Birilerinin Osmanlı dönemini, mutluluk dönemi gibi göstermelerini, verilen fetva, istenilen çıkartılan buyruk ve hüküm yalanlıyor. Osmanlı Devleti’nin merkezi yapılanmasında, bugünkü “Bakanlar Kurulu” görevlerini yerine getiren makamın karşılığı “Divan-ı Hümayun”dur. Bilindiği gibi, her divan toplantısında ele alınan iç ve dış meselelere ait hükümlerin içtimai, mali ve örfi kararların kaydedildiği deftere “Mühimme Defteri” denir.
OSMANLI’DA KIZILBAŞLARIN (ALEVİLERİN) KATLİ İÇİN VERİLMİŞ HÜKÜMLER VE BUYRUKLAR
Seyitgazi Işıklarının yola getirilmesine dair: Eskişehir Kadısına HÜKÜM: “Şu sıralarda mektup gönderip, yüce hüküm gelip, kutlu anlamından kavranıldığı gibi, Eskişehir ile Seyitgazi ilçelerinde yaşayan Seyitgazi Işıklarının (Kızılbaşlar) bazılarının fesat ehli olup, böylelerini yakalayıp güvenilir adamlara teslim edip, Kütahya kalesinde hapsedesin ve sebeplerini deftere yazıp arz edesin diye ferman (emir) olunmuş idi. Yüce emir gereğince denetlendikte, Eskişehir kadılığında iki nefer ışık bulunup, biri yirmi yıldır ve biri on beş yıldır Ehl-i Sünnet Ve’lcemaat (Sünni) yoluna girip ve ikisi de evlenip çoluk çocukları olup kendi hallerinde olduklarından başka hiç bir veçhile geçmiş töhmetleri (suçları) da olmayıp, iyiliklerine o ilçenin halkı şehadet eylediklerini bildirmişsin. İmdi, buyurdum ki: Önceki emir ile amel edip (işlem yapıp), öyle fesatçılara ruhsat (izin) vermeyin. 23 Ramazan, H.966 (M.1558).” Bu Hüküm de diyor ki; bugün Sünniliği kabul etse bile, mademki geçmişi Kızılbaş’tır, affı mümkün değildir. Yaşam hakkı da tanınmamalıdır…
Trabzon Gürtun’daki Kızılbaşlar’ın İran ilişkisi varsa ce-zalandırılmasına dair HÜKÜM: KİMDEN: Padişah’tan, KİME: Trabzon’da Muharrem ve Numan Beylere HÜKÜM. KONU: Trabzon Sancağı’nın Gürtun İlçesi ahalisinin KIZILBAŞ’lara sevgileri olub İran’la ilişki kurdukları, bunların denetlenmesi, öncü olanların yakalanıp yargılanmaları, gerçekten ilişkileri kanıtlanırsa şer’en cezalandırılmaları.
BELGENİN MEÂLİ: Trabzon sancağında olan Gürtun kazasının reayası sabi (?) olup Kızılbaş Ehibbâsı (dostu) olmağla bu def’a sulhdan sonra o dürlü kimse kat’i alâka idüp ol cânibe (İran’a) gidüb ve anler-den gayri ba’zı kimesne yukarı cânibe muttasıl huzur-ı cem idüb varub gelub haklarından gelinmezse cümlesi göçüb gitmeleri mukarrerdir deyû bildirmişsin imdi melâin-i hasîrinin (mel’unların zararı) haklarından gelinmek ehem-i mühimmât-tandır (çok önemlidir).
BUYURDUM Kİ; hukm-i şerîfim vardıkda bu babda temâm basîret üzere olub bu husûsı kimesneye ifşâ itmeyüb “Kızılbaş Teftiş Olunırmış” deyû şâyi olmayub ihtiyât idüb anin gibi Yukaru Canible (İran’la) alâka iden kimesneleri birer bahane ile hafiyyeten (gizlice) ele getürüb ahvâlleri şer’le teftişidüb rafz ve ilhadı sâbit ve zâhir olursa habs idüb yarar adamlarla südde-i saadetime gönderesin yazıb bildiresin.
BELGE: BOA: Mühimme defteri Tasnifi, Cilt: 5/2, s. 513/1401. 17 Ramazan sene 973 (Mart 1566). (Padişah Kanunî Dönemi).
Bozokta Cuma namazı kılmak ve hutbe dinlemek istemeyenlerin cezalandırılmalarına ilişkin BUYRUK: Hüseyin Abad ilçesinde (Hüseyin Abad diye geçen ilçe, Çorum’un Alaca İlçesidir.) üç dört yerde cami var iken onurlu hutbeleri ve dört halifenin yararlı adlarını duymak istemeyen, bu nedenle de Cuma namazı kılmak istemeyen Bozdoğan bölgesinin sipahisi olan Hüseyin Kayabüken bölgesinden Yolkulu, Yerkulu ve Yakup, Minşar bölgesinden Hızır Şah yanlısı oldukları, bunlardan kimilerinin eşkıyalık ettikleri ve yargılamadan kaçtıklarını duydum. Şimdi, buyurdum ki: Bunların durumlarını gizlice araştırıp bilgi edinesin. İmamlarının, hatiplerinin ve topluluklarının durumları nedir bilesin. İmam ve hatipleri karıştırıcı mıdır, şeytani midir? Anlayasın. Cuma namazı kılmayan bu adamlar nasıl şeylerdir bilesin. Asıl hutbecileri dinlemeyen bu adamlar nerelerde otururlarsa öğrenesin. Bütün bunları yazıp bana gön-deresin ve sonra durum üzerinde buyruklarımı bekleyesin. Bu adamların yukarıdaki durumlar aleyhine işleri varsa bekletme-den yakalayıp içeri atasın. 6 Recep 976 -(1568). (II. Selim Dönemi).
Amasya ve Merzifon’daki Kızılbaşların cezalandırılmasına ilişkin BUYRUK: Amasya Beyine ve Merzifon Kadısına HÜKÜM Kİ; Mektup ve soruşturma belgesi gönderip Kızılbaşlar adına kimi imansızların yargılanması ferman olunsun demişsin. Bu arada Merzifon’da ermiş kabul edilen Vahap Dede, Mehmet ve Veli adındaki kişilerin dinsel yasalara aykırı davranışlarının görüldüğünü, bunların Kızılbaş olduklarını bildirdiği için bunların güvenilir kişilerin gözetiminde sarayıma gönderilmelerini buyurdum: Buyruğum size varınca geciktirmeyip adı geçenleri güvenilir adamlara koşup (teslim edip) ulu katıma gönderesiniz. Amma, adamlarınızı sımsıkı uyarıp üsteleyesiniz. Yolda ve izde, konaklanan yerlerde ve geçitlerde, gereği gibi (dikkatlice) görüp ve gözetip, gaflet ile elden kaçırıp kaybetmekten oldukça kaçınalar. Şöyle ki: İhmal ve yumuşaklık gösterip, herhangi bir şekilde elden kaçırıp kaybederlerse, onlara (Kızılbaşlara) verilecek ceza, kendilerine olması kesindir. Ona göre, basiret üzre olup, gaflet ve ihmal etmeyeler. 2 Zilka’de 978 (M.1570) (II. Selim Dönemi).
Taşköprü’deki Kızılbaşların cezalandırılmasına ilişkin BUYRUK: Kastamonu Beyine, Küre ve Taşköprü Kadılarına HÜKÜM Kİ; Bugünlerde Taşköprü ilçesine bağlı Hamit Yuğu Köyünden (mahallesinden) İlyas adında biri yüce eşiğime gelerek o bölgedeki Hacı Yölük, Kırca ve Kızılcaviren adlı köyler-de Kızılbaşların olduğunu hatta Hacı Yüğü mahallesinden Kara Recep adlı birisinin karısının dinsel olayların görüşüldüğü meclise gelerek kocasının Kızılbaş olduğunu söylediğine, bunun kimi arkadaşlarıyla geceleri bir evde toplanıp çalgılar çalıp saz söz ile zaman geçirdiklerini, gece de bir süre sonra mum söndürüp birbirlerinin hanımlarını kullandıkları (bunlar sicillerine işlendi) söylendi. Şimdi, BUYURDUM Kİ; buyruğum eline geçtiğinde hemen el koyup, bunları işleyenleri tutuklamanı, durumu mutlu eşiğime bildirmeni… Buyruk ora halkından Hızır’a verildi. 8 Rebiülevvel 979–1571. (II. Selim Dönemi).
Çankırı Çerkes’teki Kızılbaşlar’ın haklarından gelinmesine dair HÜKÜM:
KİMDEN: Divan-ı Hümâyûn’dan KİME: Çerkes Bey’i, Budaközü, Yüzde Pare, Hüseyin Abad, Kadıları-na Hüküm. KONU: Çerkeş yöresinde bazı kişilerin Kızılbaş ve bozguncu olduklarına ilişkin yapılan şikâyet üzerine bunların yakalanıp yargılanmaları, gerçekten söylendiği gibi iseler lâyık oldukları cezalarının verilmesi için HÜKÜM.
BELGENİN MEÂLİ: Çerkeş Beyi’ne Budaközü ve Yüzdepare ve Hüseyn Âbâd Kadılarına HÜKÜM Kİ; Şah Hüseyn ve oğlu Mehmed ve Pîr Kulu ve Hasan ve Hüseyn ve Şahkulu ve Şâhidürrühmân ve Eryetdi ve Veli ve Şâh Ali ve Sevindik ve Seyhî nâm kimesne-ler Kızılbaş ve Ehl-i Fesâd (bozguncu) olub birkaç def’a ahval-leri görilüb südde-i saadete (saraya) fesâd ü şanaatleri (kötülükleri) arz olınub haklarından gelinmesine ahkâm verilmeğin girû ele gelmeyub her dâim Müslümanların mâl ü menâllerini (eldeki varlığı) garet idub (çalıp) ekl ü iyâl (kadın)lerine tecâvüzden hâli olmadıkları südde-i saadetimde (makamımda) istima olınmağın (duyulma)
BUYURDUM Kİ; vardıkda göresiz mezbûrlar (adı geçenler) evvel ki gibi fesâd ve ittihâd üzere oldıkları sâbit ve zâhir olub vech-i meşrûh üzere dahi bulunub haklarından gelinmesine ahkâm-ı şer’le vârib olub girû zabta kail oladıkları vâki’ise mezbûrları buldırması lâzım oldıkda buldırub ele getirüb dahi nemakule fesâdları sâbit olmışdır ve ittihâd üzere oldıkları ‘yan oldıkda haklarında mufassal ve meşruh yazub dahi eyliyesiz.
BELGE: BOA-Mühimme Defteri, Cilt, 12, s. 457. 27 Ra-biyü-1-ulâ sene 979 (Temmuz 1571). (Padişah 2. Selim (Sarı Selim) Dönemi)
Amasya’daki Kızılbaşların tutuklanmalarına ilişkin BUYRUK: Amasya Beyine, Lâdik ve Havza Kadılarına BUYRUĞUMDUR: Koyluhisar ilçesinde oturan Halveti Şeyhlerinden Darendeli Mevlana Muslihiddin, bir adam göndererek Havza’da Muammer ağaç bölgesinden Şaban, Ramazan ve Mehdi adındaki kişilerin Kızılbaşlığı ünlenip daha sonra Kızılbaşların teftişi yapılırken öldürülmek korkusuyla kaçtıkları ve daha sonra Halveti yoluna girdikleri öğrenilmiştir. Bunlar daha sonra da gene Kızılbaşlığa dönmüş ve yanlış törenlerini yapmaya başlamışlardır, “elimizde ferman var” demekteymişler.
BUYUR-DUM Kİ; anılanları her nerede olursa olsun ele geçirip dinsel yasalara göre yargılamak için bana gönderesin. Eğer kendileri için söylenenler doğru ise kendilerini hapsedin. Durumu açık açık bildiresin. (Halil Çavuş’a verildi.) 982 (1574, II. Selim Dönemi).
İran’la ilişkisi olan Kızılbaşların-Alevilerin bir bahaneyle öldürülmelerine ilişkin BUYRUK: Bozak Beyi Çerkes Bey’e HÜKÜM: Sancağınızda bulunan Rafızîlerden İran ile ilişkisi bulunanların araştırılarak tespit edilmesi… Bunların, başka bir bahane ile idam edilmeleri… İran ile ilişkileri bulunmayan Alevilerin ise saptandıktan sonra Kıbrıs’a sürülmeleri buyruğum-dur. (Bir Sureti Kırşehir Beyi’ne) 29 Nolu Mühimme Defteri, No: 490, Yıl: 1576
Elbistan’da bir Kızılbaş’ın öldürülmesine ilişkin BUYRUK: Zülkadiriye Beylerbeyine ve Elbistan Kadısına HÜKÜM Kİ: Sen ki kadısın. Bana gönderdiğin mektupta Elbistan’a bağlı İnanç Köyünden Yitilmiş Abdal adlı kişinin Kızılbaş olduğunu bildirip dinsel yasalarla hakkından gelinmesini istemişsin. Kızılbaşların yargılanması hususundaki ilk buyruklarımız gereğince yargılattıktan sonra suçlu olduğu ortaya çıkarsa işlem yapıp hakkında gelesin. 25 Recep 985 (1577 III. Murat Dönemi.
Kızılbaşların saptanıp, öldürülmeleri ve Kıbrıs’a sürülmelerine ilişkin BUYRUK: Bozok Beylerbeyi’ne HÜKÜM: Kızılbaşlıkla suçlanan kişilerin yazıldığı defter suretleri gönderilmişti. Bu kişiler soruşturulsunlar, Kızılbaşlıkları gerçekse, idam edilsinler. Lakin yalnız ithamla kalınmışsa, bunlar Kıbrıs’a sürülsün. 30 Numaralı Mühimme Defteri No: 488, Yıl: 1577.
Çorum Dul Köyü’den Beğ Adlı Kızılbaş’ın cezalandırılmasına dair HÜKÜM:
KİMDEN: Padişah’tan, KİME: Çorum Beği’ne ve Osmancık ve Çorum Kadıları’na HÜKÜM. KONU: Çorum İlçesinin Dul köyünde Beğ adında bir kişi çevresinde birçok kişileri toplayarak kadın erkek birlikte içki içtikleri, bu kişinin yakalanıp hakkında soruşturma yapılması.
BELGENİN MEÂLİ: Hacı Paşa Hazretlerinin hizmetinde olan Fazlullah Çorum Beği’ne ve Çorum ve Osmancık Kadıları’na HÜKÜM Kİ; Sen ki Sancak Beğisin mektup göderüp Çorum kazasına tabi “Dul nâm karyede Beğ nâm kimesne üzerine karye-i mezbhurdan (yukarıda adı geçen) nice kimesneler
cem olup Kızılbaş tavrı üzere kendü avreti ve oğlanları ile sürb-i hamr (içki içme) muâşeret (birlikte) idüp ve nice yerden dahi mezbûre (yukarıda adı geçene) nezir ve cerrare ve kurban cem’ olup bu minval üzere envâ’-ı fiil-i şeni’ (çeşit kötü işler yapıldığı) eyledükde karye-i mezbûre (adı geçen) ahalisinden emir ve Mehmet keyfiyet-i ahvâli a’yan-ı vilâyetden ve bî-garaz (tarafsız) müselmanlardan suhal olındıkda vech-i meşrûh üzere (anlatıldığı gibi) oldığın haber virdiklerin bildirdüğin ecilden BUYURDIM Kİ; vardıkda te’hîr (geçiktirmeden) itme-yüp mezkûrı ele getirüp dahi meclis-i şer’de (mahkemede) ahvâli a’yan-ı vilâyetten ve bhi-garez kimesnelerden hakk üzere teftiş idüp göresin hakkında ne vechile şahadet iderler ise sicil idüp shuret-i sicil ile arz eyliyesin eğer vech-i meşrûh üze-re mülhidler (sapık) olduği şer’le sâbit olur ise habs eyliyesin sonra emrim nevechile sâdır olur ise mûcibi ile (gereği gibi) amel eyliyesin.
BELGE: BOA Mühimme Defteri, Cilt: 31, s. 234/517. 22 Cemaziyelahîr sene 985 (Ağustos 1577). (Padişah 3. Murat Dönemi).
Şebinkarahisar’daki Kızılbaşlar’ın Cezalandırılmasına Dair HÜKÜM:
KİMDEN: Divân–ı Hümâyûn’dan, KİME: Karahisar Şarkî (Şebinkarahiser) Beyi ve Kadısı’na HÜKÜM. KONU: Karahisâr Şarkî kazalarında Kızılbaş Mezhebine bağlı Rafızı İlhâd (Hz. Ebu Bekir ve Ömer’in halifeliğini kabul etmeyen, Allah’ın birliğine inanmayan, dinsiz) inancında kişilerin olduğu, bu kişilerin hakkında araştırma, soruşturma yapılması gerçekten böyle kişiler varsa yargılanıp cezalarının verilmesine. BELGENİN MEÂLİ: (Beyler Kethüdası Ridvan’a virildi.)
Karahisar Şarkî (Şebinkarahisâr) Bey’ine ve Kadısına HÜKÜMKİ; Sen ki Kadısın mektub gönderüb livâ–i mezbûr (adı geçen sancakta) tâbi kazâlardan olan ba’zı Kızılbaş mezheb olub Rafızî ü ilhâd mezhebiyle salik olub (tarikata giren) kurâlarada (köylerde) cem’iyyetler idüb (örgüt kurub) şer’–i şerîfe (şeriata) muhâlif (karşı) nice ef’âl–i şeni’a (kötü, yakı-şıksız iş yapmak) ve evzâ’–ı fazîhaları (alçakça durumlar) olub kurâ–i mezburenin (yukarıda adı geçen köyler) ekserisi serbest olub haklarından gelinmeyüb ol sebebden hırsuzlık ve harâmilik idüb ve ekseri yatak olub reâyâ ve berâya (tüm insanlar) ellerinden âciz ve fürûmânde (çaresiz kalma) olmışlardır deyû bildirmekde ahvâlleri görilüb bî –mezheb olanlar (mezhebsiz olanlar) ki haklarından gelinmeği emr idüb BU-YURDUM Kİ; Vardıkda bu bâbda gereği gibi mukayyed olub (ayaklarına zincir ve pranga vurarak) onun gibi Rafızî ü ilhâd (Hz. Ebu Bekir ve Ömer’in halifeliklerini tanımayan, sapık inançlı) ve şirret ve fesâdlar üzere olub serbest kurâda (köyler) sâkin olanları serbest sahiblerinden taleb idüb getür deyû ahvâllerde temâm–ı hakk üzere bî– garez (yansız) ehl–i vukuf (bilirkişi) îmân teftiş idüb göresin arz olındığı gibi olub bî–mezheb (mezhebsiz) ve Kızıbaş oldıkları sâbit olanlar (kanıtlanma)ki haklarında şer’la âmil olub (dinsel kurallarla) şer’le (dinsel) lâzım gelânı edâ idüb yerine koyasın ânin gibi serbest sâbilerinden ehl–i fesâd olanlar taleb olındıkda inâd idüb virmezlerse yazub arz eyliyesin.
BELGE: BOA– Mühimme Defteri, cilt: 33, s. 128. Fî 28 Ramazan sene 985 (Ekim 1577). (Padişah 3. Murad Dönemi).
Bozok’ta Şah İsmail yanlılarının idam edilmelerine dair HÜKÜM: KİMDEN: Padişah’tan, KİME: Bozok (Yozgat) Beği’ne HÜKÜM. KONU: İran’da Şah İsmail adına çalışan fesad ehli’nin yakalanıp yok edilmeleri.
BELGENİN MEÂLİ: Bozok Beği’ne HÜKÜM Kİ; Mektub gönderüb Şah İsmail nâmına zuhur eyliyen ahl-i fesâd-ı ele getürmek içün âdemler göderildiği Şah İsmail nâmına olan müfsidin halifesi olan Coşd oğlu Hüseyn nâm müfsid rast gelüp muhkemcenk idüb mezbûri elegetüürüb kayd u bend (prangaya vurma) ile sana getürdüğün bildirmiştin oltada herne dilediğin mâlûm oldı imdi halife nâmına olub ele gelen Coşd oğlu Hüseyn Siyaset emre-düb idamedilmesi: BUYURDUM Kİ; vardıkda mezkûr (adı geçen) emrim üzere siaset eyleyüb (idam) hakkından gelesin ve emrim yerine vardığın yazub bildiresin ve Şah İsmail nâmına olan müfsidi dahi ele getürmeğe sa’î eyliyesin.
BELGE: BOF- Mühimme Defteri Cilt, 35, s. 169/433. 20 Cemaziyelahîr sene 986 (Ağustos 1578). (Padişah 3. Murad Dönemi).
Karahisar’daki Kızılbaşların soruşturulmasına dair HÜKÜM:
KİMDEN: Padişah’tan, KİME: Anadolu Beylerbeyi, Karahisar Müftüsü ve Karahisar ve Bolvadin Kadıları’na HÜKÜM. KONU: Karahisar’da bazı kişilerin bozgunculuk yaptık-ları gibi sapık inançlı Kızılbaş oldukları, şeriata uymadıklarına ilişkin yetkililerin şikâyeti üzere denetlendikleri.
BELGENİN MEÂLİ: (Kâtib Halil Çelebi) Anadolu Beğlerbeği’ne ve Kara-hisar Müftisine ve Karahisar ve Bolvadin Kadıları’na HÜKÜM Kİ; Karahisar’da mütemekkin (yerleşik) Emir ve Âşık ve Zati nâm kimesneler ziyâde eşirrâdan (çok kötü) olub medhali olmadıkları (onları ilgilendirmeyen işlere karışma) kazıyelere (olaylara) karışub kendü hâllerinde olan Müslümanları ehl-ı örfe (yöneticilere) gamz idüb (münafıklık etme) nâ-hakk (haksız) yere akçelerin alub ve aldırub sâbıka (eskiden) fesâd ve şenaat üzere olduğı sâbit olub küreğe konulacak geru bir tarîkle halâs olub (kurtulub) bunlardan gayri mezkur (adı geçen) Emir ve Âşık Kızılbaş olub şer’-i şerîfe muhâlif ef’âl-ı kabâyıh (yakışıksız çirkin işler yapma) üzere olub zülm ve teaddîlerinden (baskı, düşmanlık) fukara rencidedir hâli olmadıkları ilâm olınmağın şer’le (mahkeme) ahvelleri görülmek emir idüb BU-YURDUM Kİ; (boş bırakılmış) vusûl buldıkda mezbûrı (adı geçeni) ele getürüb dahi ahvallerini hakk üzere tefiş idüb göre-sin fi-1-vâkı’ mezburlar fesad ve şenaat üzere oldıkları vâki’ise ba’de-1-sübût fesad ve şenaatlarının vuku’ı üzere yazub arz eyleyesin sonra haklarında emr-i şerifim ne vechile sâdır olue ise mucibinde amel eyliyesin.
BELGE: BOA- Mühimme Defteri Cilt, 52, S. 126. 28 Şevval sene 991 (Ekim 1583). (Padişah 3. Mahmud Dönemi).
1892 TARİHLİ MENDUH PAŞA RAPORU:
Bu raporda da önce Kızılbaşların (Alevilerin) sapkınlıkları ortaya konulmakta ve ardından da bunların hakkında nasıl gelineceği ele alınmaktadır. Rapor Ankara Valisi Menduh Paşa tarafından Padişah II. Abdülhamit’e (saltanatı 1876-1909) sunulmuştur.
“Saadetli Efendim Hazretleri, Evvelce de arz olunduğu üzere vilayetin bazı cihetlerinde (yörelerinde) Yozgat ve Kırşehir sancaklarında zulüm, cahillik ve yanlışlıklara saparak, batıl inanışlarıyla İslamlıktan tümüyle çıkmış ve yalnızca adlarından başka bunların İslam’dan olduklarını belirtecek hiçbir şey kalmamış yoğun bir nüfus vardır. Bunlar Anadolu’da Sürhiser/Kızılbaş adıyla anılmaktadırlar. Bu topluluğun yanlışlarının düzetilmesi konusundaki önerilerimi 15 Şubat 1309 (1891) tarihli raporumda Padişahlık katınıza sunduğum gibi; buralardaki köylere birer Cami Şerif, birer mektep (Okul) kurup Ehl-i Sünnetten imamlar atamak ve onları yanlış inanç eğilimlerinden kurtarmak gerekir. Bunların durum ve batıl inanışları üzerinde uzun zaman araştırma yapmış olan Yozgat’ın en kadim (eski) ve soylu ailelerinden Abdülmecit’in oğlu Osman Bey’in hazırladığı raporu da sunuyorum.
Bu yanlışlığa sapan topluluk yalnız Ankara Vilayetinde olmayıp, Sivas Vilayetinde de bunlardan yüz binlercesi vardır. Sivas’tan, ileri ta İran’a kadar birçok köyün halkı bunların Mezhep ve inancından olmaları, böylece Anadolu’nun birçok yerinden yanlış inançta, aymaz ve cahil olmaları ve bunların kendi hallerine bırakılmaları her zaman için korkunç neticeler doğurabilir. Oralarda İran’dan Ahundlar (âlimler) gelmesi durumunda Kızılbaşlar onların yoluna meylan (eğilim) gösteriyorlar. Böylece Şia Mezhebi yakın zamanda intişar (yayılarak) ederek milyonlarca İslam nüfusunu İran’a kazandırarak, siyasal bir mesele doğurabilir. Bu durum karşısında ivedi önlemlerin alınması gerekmektedir. Bunun için buyruk ve istekleriniz beklenmektedir.”
Yozgat- Ankara Valisi Menduh. Başbakanlık İstanbul Arşi-vinden-16 Şevval 1311-10 Nisan 1310 (1892).
Bu rapor birkaç açıdan dikkate değer. Bu rapor Alevi nüfusun yoğunluğunu teyit etmiş olması nedeniyle önemlidir. Menduh Paşa bu raporunda Aleviler Anadolu’da nüfusun büyük bir kesimini oluşturmaktadır diyor. Ayrıca bu rapora göre Aleviler yalnız Ankara Vilayetinde olmayıp Sivas Vilayetinde yüz binden ziyade bulunmaktadır demekte ve Sivas’tan ileri ta İran hududuna kadar yoğun bir nüfusu teşkil ettiğini itiraf etmektedir.
SONUÇ: Tekçi zihniyet, kendine bağlı aparatlar (kurumlar) aracılığı ile tekliğe uymayan akımları, inançları (yaşam biçimlerini), kontrol altına almayı dener, kontrol altına aldıklarını özünden koparır, çürütür ve başkalaştırır ve kendine benzetir! Kontrol altına alamadıklarını ise yukarıdaki buyruk ve
hüküm örneklerinde olduğu gibi çeşitli bahaneler uydurarak (tarihte kökten ortadan kaldırma deneyimleri çoktur) kökten ortadan kaldıramaya çalışır. Günümüzde tekçi-inkârcı anlayış diyanet ve zorunlu din dersleriyle, asimilasyon ve manipülasyon (hileli yönlendirme) politikalarıyla baskısını devam ettiriyor… Bütün bunların yanında; dernekçi-hizipci-iktidarcı hat ise çok açık bir şekilde Aleviliği kendi kadim köklerinden koparıp, başkalaştırıp, hafızasız, belleksiz, köksüz ve geleceksiz bırakmak istenmektedir. Çürütülmemek, başkalaşmamak, benzeşmemek, hafızasız, belleksiz, köksüz ve geleceksiz kalmamak için tekçi-inkârcı, asimilasyoncu ve dernekçi-hizipci-iktidarcı hat karşısında kendi HAKİKATİMİZİ ortaya koyarak güçlü bir direnç göstermemiz gerekiyor. AŞK İLE.
KAYNAKÇA:
1- Baki Öz, Alevilik İle İlgili Osmanlı Belgeleri, Can Yay, Mart 1997.
2- Cemal Şener, Yayına Hazırlayan, Ahmet Hezarfen Osmanlıca’dan çeviren, Karaca Ahmet Sultan Derneği Yay, Yayın No: 10, Osmanlı Arşivi’nde Mühimme ve İrade Defterlerinde Aleviler-Bektaşiler, Ekim 2002 İstanbul.
3- Mehmet Kabadayı, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Kitle Katliamları, Vesta Yay, 2015.
İlk yorum yapan olun