AYRILIK ZAMANI MI KEKO?
Bu sana veda mektubum olsun hewal
Anayı kızdan, babayı oğuldan ayıran
Bu çıkarcı düzenin
Bin yıllık geleneği hiçe sayan kumpasçılar
Baksana bir
Sanki bin yıldır Müslümanlık yoktu da bugün başladı
İslam’ı kendine rant edinenler
Bilirsin
Kardeşlik şiarımız olmuştu direnişimiz
Hep kanla sonuçlanıyor ve ortaktır ölülerimiz
Senden ölen beni incitiyor
Benden ölenin de seni acıttığını biliyorum
Bir yanımız Mezopotamya
Öbür adımız Anadolu
Sınırları kanlarıyla çizdi dedelerimiz
İyi oku bu son mektubumu
Halklarımız musahip
Bin yıllık ortak torunlarımız var
Sayısızdır gelininiz Türk kızlarından
Gelinleriniz var Kürd kızları
Erkân soframız olur dolu ve bereketli
Davetsiz çalarız kapıyı
Ortaktık “yârin yanağından gayrisini”
Biz istemedik ayrılmak
Nedenini uzatmayım hewal sen bilirsin
Dilimizi konuşmak istedik yasak
Kimlik istedik verilmedi
Hani
Başkasının varlığında var olmak değil
Var oluşumuzla kanka olmaktır yaşam
Sadece seni ve dostlarımı özlemeyeceğim
Edirne’ ye kadar vatan bilmiştim
Her santimini özleyeceğim
Uzaktan dinleyeceğim efem türküsünü
Lazların horon tepişini
Ağrıdan doğan güneşle selam yollarım her sabah batıya
Unutmayacağım
Ankara, Sakarya’sında içtiğimiz birayı,
İzmir, Kordonboyu’nda yediğimiz köfteyi,
İstanbul Boğazı’nda yudumladığımız rakıyı,
Bir de ekmek içi balığı
Hele unutur muyum
Yozgat’ ın Bahadın’ da bir kış günü
Kar diz boyu
Yuttuğumuz Arapaşını
Gönül ayrılır mı be hewal
Ülke ayrılmış olsa da
Ahmet Arif ‘i anımsa
“Kürdüm” diyemedi
Ve Ahmat Kaya linç edildi
Hani siz kankalar, gelmeden Anadolu’ya
Biz yine konuşurduk “Hewal” diye
Tanırım seni
“Yoldaş” dersin ta yürekten
Diyarbakır’ a “Amed”
Sınırsız kurarsın kafanda dünya düzenini
Şimdi “Kürdistan” diyeceksin bilirim
Tek ülke ve kanka iken
Komşu ülkeden hewal oluyorum artık sana
İtiraf edeyim ki
Beceremedik bu kan emici,
insanlık düşmanı güruhları yenmeyi
Hani yazamasam da sana bir şiir tadında
Sen anlarsın şiir dilini
Anlatmaya gerek var mı hewal
Kaç kere kan aktı Dicle, Fırat
Hele Munzur Suyu
Oysa hewal
Hiç bir aşk, bu halkların aşkı kadar uzun olmamıştır
Bu topraklar, bu kadar uzun sevdayı hiç görmemiştir
Bilirsin hewal
Acılarımız arş’ ı da geçti
Kadınlarımız satıldı pazarda
Çıplak dolaştırıldı meydanlarda
Çocuklarımız katledildi sınır boylarında
Taş üstündeki taşa
Baş üstündeki başa yeminler ettiler
Biz yemin etmedik veda için
Bizi biz bilmediler
Hep biz onlar oldukça beraber yaşam vardı
Bitti artık hewal
Bitti
Bu topraklara sevdamız ortak olsa da
Ortak aşkımız bitti
Ağalar ve sultanlar kılık değiştirdi
Bir bilsen göz önünde ölümleri
Kerbela cüce kalır yanında
Bir tek fırınları eksik Hitler’ den
Bir bilsen hewal son halimizi
Tanıyamaz olduk etrafımızı
Sanki yer doğduğum yer değil
Evler harabe, bağ ve bahçe olmuş virane
Kayıp kızlarımızdan haber yok
Açık pazarlara edilmiş havale
Söylesene bana hewal
Kaybedecek kaldı mı bir bahane
Sakın deme bana hewal
“Ayrılığın zamanı mı Keko”
Tutunacak bir dal
Beraber yaşayacak bir halk göster bana
Hani o senin bildiğin yoldaşlık var ya
Nasıl anlatayım ki sana
Ne kendileri biliyor nerede olduklarını
Ne de ben tanıyabildim saflarını
Hâlâ sol görünümlü
Sosyal sözlü
Elinde taş yok atmak için
Ama gül atacak halinden belli
Biz yabancı değiliz bunlara
Ta Pir Sultan’ dan beri
Tanırım
Duymuştum
“Merdiven altı, yastık altı”
Şimdi açığa çıktı o bildiğimiz beyin altı!
Ah be Keko
“Beyin” demek sözle olmaz
Dünya kurulalı beri
Hatta üç ayağı var tarihin
Beyinle ilgili
Merak mı ediyorsun
Söyleyim sana
Sadece sen ve benim kardeş olmadığımızı
Nil Nehri’ni bilir misin,
Ganj’ı ırmağını
Hele de Dicle ve Fırat’ı?
İşte burada başlar bu üçleme!
Nil, din motifli
Ganj’a, gök bilimi,
Dicle ve Fırat kültür medeniyetinin beşiği
Bilirsin sonrakini
“Yunan felsefesi” diye başlar
Homero’ su okudum sanar birileri
İşte Keko, senin de benim de bildiğim
O, zatın bilgisi
Mezopotamya menşeli
Bilirsin
“Havva ana’ nın dünkü çocuk” sayıldığını
Söyleyen ozanı
İnka’ yı saymazsak bu geçmişimizde
Bayağı eskiyiz bu coğrafyada
Biz insan olarak eski olanıyız
Medeniyetimiz en eskidir herkese göre
Bana sakın kendimi küçük gösterme
Göbeklitepe’ yi inkâr edemem
Hani o, arkeologların beynine format atan
Bilim adamlarını ve Tarihçileri şaşırtan
On üç bin yıllık geçmişi olan
Biz, Zaza, Keldani, Ezidi Zazki, Zerdüş’ü
Dahası siz gelip oturmuşsunuz
Davetsiz bir misafir gibi
Sonrası hepinizin misafir oluşu
Tarih yargılayacak bunları
İnanıyorum ki
Ve de
İnadına ayıramayacak bizleri
Hele de tarihsel gerçeği
Medeniyeti, kültürü
Ve Keko
Hele de felsefeyi!
Hele dur Keko
Acıyor bir yerlerim
Her gün bir yerlerimde yeni yaralar
Artıyor acılarım
Önden vursalar
Kürd yanım
Arkadan vursalar Türk yanım
Bütün bedenim
Anadolu
Acıyor her tarafım
Kim ve neden yaralıyor
Karanlık mıydı, aydınlık mı
Yaralanırken seçemez oluyorum
Gecenin dolunayı
Öğleyin güneşi de olsa
Hep karanlık oluyor yaşamım
Galiba bileniyoruz içten içe
Acılarım sızlasa da
Beynim bir şeyler hazırlıyor geleceğe
Acıyor bir yerlerim ama
Yaralı halkların her sızısı
Bedenimde toplanmış sanki
Altı kıta
Sen bilirsin özümü Keko
Dardayım şimdi
Özümle hem de
Başkaları dara çekmek istedi beni
Dara çekilmek için vermedim kimseye benliğimi
Kendimi çektim dara, hesaplaştım özümle
Zemzemi zehir, rakıyı bade yaptım soframda
Muhabbet dilini sevdim bir şiir gibi
“Edep yahu” deyince bir ses titretti bedenimi
Adabın dışında hiç olmadı ki benliğim
Bilirsin Keko
Aşkın kaynağıdır benim yüreğim
Ve sevginin adıdır benim rehberim
Yolum hiç bitemeyecek devam edecek kervanım
Bitmeyecek bu ayrılık
Şiirim de öyle Keko
Dökülen kan bitmedi, sürüyor yaprak dökümü
Yakmalar devam ediyor
Kurt ulumaları korkutmasın seni
Günde beş vakit okunan ezandan da çok
Duyulmaya başlandı sela sesi
Dost
Can teninden çıkmaz ise
Sabah güneş doğmaz ise
Dostun seni kırmaz ise
Umudunu kesme dosttan
Kesme umudunu
Kesme Keko
katledileni anlıyor bazen insan
Ama kayıp olan dostları anlayamıyor
Yine de kesme umudunu
Kesme sakın
Bazen bir vatan oluyor umut
Bazen bir sevda
Bileniyor insanın yüreğinde
Çoğalmak için yarına.
……………………….. devam edecek 28 aralık 2015
Bektaş Tosun
İlk yorum yapan olun