Alevilik öğretimizi geliştirelim.
(Davut Kurun)
DEĞERLİ DOSTLAR, CANE VE CANLAR.
Bugünkü İslam coğrafyası, 15 yy, Hırstıysan dünyasının yaşadığı din savaşlarını yaşıyor. Avrupa da din ve inançları için yapılan savaşlarda 30 milyon insan öldükten sonra, barışı ancak inanç yolunu terk ederek aklın bilimin yolunda sağlayabildiler. Reform, Rönesans, sanayi devrimi, keşifler, demokrasi ve çağdaş değerler bu zemin üzerinde inşa edildi.
Bilimin teknolojinin geliştiği ve globalleşen dünyamızda bu muazzam tarihi tecrübelere rağmen, siyasal İslami ve ırkçı diktatörler coğrafyamızda din ve ırk savaşları ile iktidarlarını sürdürme cabasındadırlar. Alevilerin yeri tarihte de günümüzde de her zaman gelişim değişimden yana olan güçlerin, ötekileştirilen baskı altına alınan güçlerin yanıdır, bugün de demokrasi güçlerinin saflarıdır. Din kisvesi altında biat etmeyenleri yok etme eritme savaşıdır. Siyasal bir saldırıdır. Aleviler de siyasal olarak meşru müdafaa haklarını kullanmalı, siyasal olarak örgütlenmelidir. Ancak siyasal alan ile din inanç alanlarını ayrıştırmalıyız. Yolumuz aklın yoludur. Bilim akılın yolu birdir, inanç yolu bin birdir. Siyasal duruşumuz bütün dinleri dilleri kültürleri kapsamalıdır. Bütün din dil kültürler kendi kimliklerini özgürce yaşayacakları, bütün toplumu kucaklayan demokratik bir çatının altında TOPLUMSAL UZLAŞMA sağlamalıyız. Bu çatı Alevi kimliği ile olmaz. Ama Alevilerin tarihte de olduğu gibi önemli görev ve misyon üstlenebilecekleri bir uzlaşma zemini, siyasi bir ittifaklarla olur.
Diğer önemli bir sorun da ”Biz İslam mıyız değil miyiz” sorusudur. Bu tuzak bir sorudur. Aslında soruyu tersinden sormak gerekir. ”Yahudilik, Hristiyanlık Müslümanlık Alevilik içinde midir dışında mıdır” bu dinlerden önce Alevilik vardı ve Avrupa reform Rönesanslarına ışık tutan yunan filozoflarına kaynaklık eden bir bilgelik öğretisidir. Bütün bu bütün dinler aklın yolundan ayrılarak, benliği egoyu tatmin eden kin nefret, çıkar, şiddet arzu, cinsellik, vb. bilinçaltı ögelerini temel alarak Alevilikten ayrıldılar. Bu dinler ne kadar hangi değerleri bizden aldılar. Ne kadar alevi içidir ne kadar alevi dışıdır. İslam tarih boyunca Alevilere karşı tavır almıştır. Bugünde aynı sorunu yaşıyoruz. Biz mevcut dinlerin ne içindeyiz ne dışındayız ne de karşısındayız. Bütün dinlerin anasıyız.
Alevilik mantık ve bilinci temel alır, bilimseldir, ama Alevilik bilim değildir. Aleviliğin birde, biliminin hala çözemediği alanlara bakışı yani inanç boyutu vardır. İnsan ve doğanın yaradılışı, uzay, ölüm gibi insan hayallerinin ve sezgilerinin sorularına bilim cevap veremeyince inanç boyutu ile cevap olmaya çalışmaktadır. Bilimin belirsiz bıraktığı bu alanda insan beynin yarattığı korku hayal ve sezgiler bir güç yaratmış ve bu güce tapmıştır. Yani tanrıyı yaratan insandır, Alevi bilgeleri bu sırı çözdükleri için tanrı benim ben tanrıyım demiştir. Diğer inançlar için bu ilahi güç bazen, güneş, ay, dağ, gök bazen inek bazen yılan bazen xızır, bazen ali bazen tanrı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Alevi öğretisinde 4 kapı 40 makam vardır. Her kapıdaki Alevilik kapsamı farklıdır. Şeriat kapısında kişi hamdır, benliği egosu bizlik duygusundan üstündür. Tarikat kapısında yol erkân öğrenir, nefsini tutma, egosunu sınırlama ve bizlik ile uyum içinde olma, yani disiple uyma toplumsal normları tanıma. Marifet kapısında bizlik benlikten üstündür, ego yok olmamış ama bilime teslim olma bizliği toplumsal normları içselleştirme var. Hakikat kapısında ego benlik yok biz yani doğa toplum ve insanlar var. Nefs körelmiştir. Buradaki Alevilik kavramı insandır. İnsana gerçek dünyasını, tanrı ve doğanın sırını yaradılışını kavrayan Erenler bilgeler duayen CEO vs. sıfatlaralar anılırlar. Alevilikte tanrıyla bütünselleşme gerçeğin sırrına erme ermektir. Siyasette de bunlara idealleri ile birleşme benliğini ideallerine teslim etme olarak anlayabiliriz. Bunlar siyasette de inanç da bilimde işte de kurucu ögelerdir. Dengeler dışı düşünür, tabu tanımaz korku engeli tanımaz, bilgi hayal gücü yüksek, keşfetme, yaratma, sezgileri, algıları güçlüdür. Alevi tarihinde bu bilgeler erenler tarihimizden süzülüp gelen değerlerimiz bu güne taşıyan tüm insanlık âlemine bilimine hizmet etmişlerdir. Ne yazık ki mirasçısı olduğumuz bu bilgelerin çoğu bugün Sünni İslam tarafında tarikat şeyhleri derekesine düşürülmüştür.
Birçok alevi aydınımız yazarımız araştırmacımız hakikat mertebesinde öğrenilmesi gereken bilgileri hala Aleviliğin ilk basamağındaki milyonlarca kitleye anlatmaya çalışmaktadır. Oysa bu kitlenin ilgi alanı bilgi seviyesi ve kafasında cevap aradığı sorular farklı. Bu yazar ve aydınlar iyi hizmetlerinin yanında kitle psikolojisine kapılarak bir nevi dernek cemaatleşmeye gitmekte hatalar işlemektedirler. Kişi hangi bilgiye ihtiyaç duyarsa onu alır gerisini algılamaz bile. Kaldı ki, bu tür insanlara gerçeği açıkladın mı, egosu güçlü olduğu için, hayalleri umutları inançları yıkıldı mı saldırganlaşır. Tamam, Nesimi gibi cesur olalım ama Nesimi’nin yaptığı hatayı yapmayalım. Doğru söz, yanlış zamanda yanlış mekân ve şartlarda yanlış olur.
Alevilik öğretimizi geliştirelim. Sünni İslam’ın asimilasyonuna ve siyasi İslam’ın saldırılarına karşı kendimizi koruyalım. Dünün rüyasını geleceğin hayalleri ile birleştirelim. Ancak diğer din dil kültürlerle ortak bir zeminde bilimin ışığında toplumsal uzlaşma ile gelecek hayallerimiz gerçekleşebiliriz.
Devrimci Aleviler Birliği (DAB)
Davut Kurun 12.05.20015
İlk yorum yapan olun