Irkçılık ve dincilik insana bulaştırılmış bir hastalıktır.
Başka bir ırkı ve inancı kendisinden aşağı gören ve ona dayatıp zulmeden bir anlayış başka nasıl tanımlanır bilemedim
Yaşadığımız coğrafya da devlet geleneği aşırı zulüm kar oluşu bu hastalıktan çok çeken halka da bulaştırmayı başarmıştır.
Takkiye yaparak kendini zulümden koruyacağını sanan halklar, yanıldığını ağır bedeller sonucu gördü.
Aleviler de bundan payını aldı. Özellikle cumhuriyet tarihinde “asli unsur” biziz diyen ama devlet tarafından yok sayılan Aleviler hala “laikliğin ve cumhuriyetin bekçisi” olmaya devam ediyor.
Tarih bizler tarafından iyi bilinmekte. Aşırı tekrar ve detaylarla boğmadan kısaca sıralayacağım bir kaç örnek yeterli olacak.
A) cumhuriyetin ve laikliğin asli unsurlarına sormak gerek : diyanet ne zaman ve ne maksatla kuruldu?!
B) zaviye ve tekke yasası kimler için çıkarıldı ve kimler yasaklı ve yok sayılan inançların içinde?!(*bkz)
Cevapları sanırım basit. Alevi dedeleri ve inanç ocakları yok sayılır. Yasa açıktır. Söylemde aşırı dindarlara yönelik bir yasa olduğu söylenip, pratikte ise Alevileri hedef almış ve hala almaktadır!
“Asli unsur” ise bu gerçeği tüm çıplaklığı ile görmesine karşın yukarda bahsettiğimiz iki hastalık yüzünden gerçeğe üç maymun kalmaktadır.
Ne mutlu türküm diyen bir Alevi herkese nasıl bir NAZARDAN bakar!?
Gerçek Müslüman biziz diyen bir Alevi benim kabem İNSANDIR nasıl diye bilir?!
Alevi inanç felsefesine sahip biri inancını tanımlarken insan ve doğa esaslı der. Enel hak( ben tanrıyım ya da tanrı insandır)der. Bunda hemen hemen her Alevi ortaklaşır.
Bunun yanı sıra kadını “kutsayan”, paylaşım kültürünü eşitliği ve adaleti net bir tanım ve pratikle savunur. Özgürlük ise esastır. “Yarin yanağından gayrı her şeyi” paylaşmak sloganıdır.
Müslümanlık, Hıristiyanlık, Musevilik ve Yahudilik gibi dört “güçlü” dinde kabede, Tanrıda nettir.
Bunun yanı sıra kadında, diğer canlılarda belirli ve net tanımlanır. Göklerde gizil bir güç onun yer yüzü vekili ve geri kalan her şey onun hizmetindedir. Müslümanlık gibi cihat kültürü de cabasıdır.
Dinsel inançlarını yaymak için semavi dinler az insan kanı dökmedi ve dökmüyor da değil. Çünkü tanrıları dört kitabın en sonuncusu Kuranda bunları net bir biçimde belirtmiş durumdadır: Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz.(NİSA SURESİ-74) Diğerlerini merak edenler kuran dan inceleye bilirler.
Özcesi dincilik Aleviliğe nasıl sığacak. Hele ki Kaygusuz gibi Allaha
“Ademi balçıktan yoğurdun yaptın
Yapıp da neylersin bundan sana ne
Halk ettin insanı saldın cihana
Salıp da neylersin bundan sana ne” diye seslene bilirken!
Bu yüzde bilimi ve gerçekleri esas alan her Alevi can sorgulayıp araştırmayı kendisine zorunluluk görmeli.
Üstümüze serpilen ırkçı ve dinci yanlardan ancak gerçeklere vararak kurtula biliriz. İnsanların ortak dili bu iki hastalıktan arınarak oluşur. Aleviler felsefi inanç ve duruşları gereği birleştirici güç olmak zorunluğu vardır. kendi gerçeğini kavradığı zaman, GERİYE BU GERÇEĞİ YAŞAMAK KALIR!
Ne der pirimizin nefesi GERÇEĞE HÜ!
#AlevilikteÖzeDönüş
Haydar Ceylan(Börklüce Mustafa)
15.07.2016
not:bkz* (Kendimce yine kaleme almaya çalıştığım yazı da biraz daha açmaya çabaladığım konuya göz ata bilirsiniz:)https://alev-i.com/t-c-ecdadi-osmanliyi-nasil-bilirsiniz/
İlk yorum yapan olun