ALEV-İ TAKVİM REFORMU Önerisi (DAB)
İçindekiler
Alevilikte takvim reformu gerekçeleri.
Her yıl sonuna doğru Alevi kurumları (federasyonları vs.) Alevi inanç ve anma günleri bayramları takvimi yayınlamakta. Her ne kadar Alevi kurumları sözde “Alevilik kendine özgü bir inanç öğreti yol” dese de, yayınladıkları takvimlere baktığımızda genelde bu takvim İslami Hicri takvime ve İslami ve milli bayramlara İslami ve ulusal olay ve kişiliklere dayanmakta. Bu da doğal olarak Alevilikte İslami asimilasyonun gelenekleştirilerek sürdürülmesine, Alevilerin kendi kendini asimle etmesine neden olmaktadır.
Alevilikte Köklü bir reform hareketi olarak ortaya çıkan Devrimci Aleviler Birliği DAB, öncelikle Alevilikte İslami asimilasyonu en yoğun yaşandığı cenaze kaldırma konusunda, Alevi yoluna uygun yeni bir “Hakka uğurlama erkanı” ardından İslami asimilasyonun yoğunlukla yaşandığı, cemevlerinin minaresiz camiye, cemlerin Camilerde namaz kılmaktan farksız hale geldiği cem erkanında köklü bir reform önerisi hazırlayıp kitap olarak yayınladı. Alevi canlardan ve üyelerden gelen öneri üzerine, son DAB genel kurulunda, Alevilikte asimilasyonun 3’cü boyutu olan Alevi takvimi anma günlerini güncelleme reform etme konusunda karar alındı.
Yeni takvim için kriterler.
- Ve oluşturulacak yeni takvimin Aleviliği şu temel ilkelerine ve kriterlere göre hazırlanması kararlaştırıldı.
- Alevilik Din-İslam dışı, kendine özgün felsefi bir inanç öğretisidir, dolayısı ile din-İslam’dan arındırılmış bir takvim olmalı.
- 72 millete (aleme) cana insana aynı gözle bak. Kendine reva görmediğini görme. ırkçı milliyetçi olmayan bir takvim olmalı..
- Yârin yanağından gayrı, her şeyi orta, sömürüye haksızlığa karşı dayanışmacı sosyal paylaşımcı bir takvim olmalı.
- Kadın erkek birdir bizde eksiklik senin görülerinde. Kadına cinsiyet eşitliğine önem veren bir takvim olmalı.
- Aleviliğin doğa inancı öğretisi olduğu, doğal döngüleri ve çevre bilincini dikkate alan bir takvim olmalı.
- Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlık. Bilimi sevgiyi öne çıkaran bir takvim olmalı..
- Uluslararası anma günleri kişiler, bugün ve yarınlara ışık tutacak ağıt değil, umut verici evrensel bir takvim olmalı.
Bu doğrultuda oluşturulan çalışma grubu. Alttaki gerekçelerle, somut yeni bir Alevi anma günleri takvim ÖNERSİ hazırladı.
DAB olarak bu öneriyi Alevi toplumu kurumlarının takdir, onay ve uygulamasına sunuyoruz.
ALEVİLİK; Öncelikle Aleviliğin; Yaratılış değil, Var oluş felsefesine, doğal varlığa, hak hakikate, aşka, ışığa, enerjiye, bilime, sevgiye, aydınlanmaya, paylaşımcı toplumsal ortak yaşama değer veren, tüm halklara insana cana, bir bakan, haksızlıklara karşı duran, kadim bir bilge olgun insan olma öğretisi yol olduğunu belirtelim..
Takvim ve Zaman.
TAKVİM: ölçülmüş veya ölçülebilen bir ZAMAN dilimidir. ZAMAN uzaysal boyutu olmayan, önsüz sonsuz bir devri daim sürekliliktir diyebiliriz. İçinde yaşadığımız zamanın, 13 milyar yıl önce bir kütle halinde olan maddesel varlığın iç çelişkilerinden dolayı BigBang büyük bir patlama IŞIK ile uzaya yayıldığını ve halen genişlediğini biliyoruz. Bu süreçte biz insanların yaşamı ancak göz açıp kapayacak kadar, kısa bir süre sayılır.
TAKVİM bu sonsuz zamanda; Dünyanın saate 1670 km hızla kendi etrafında gece gündüz 12 x 2 24 saat 1 defa dönüşü 1 gün, ve Dünyanın 108.000 km hızla güneş etrafında elips daire şeklinde yaklaşık 365 gün 5 saat 46 dakika da bir defa dönüşüne 1 yıl dediğimiz bir zaman dilimidir. Bu 1 yılı 4 mevsim 12 ay, 52 haftaya, 7 güne, 24 saate, vs. bölünmesidir..
Alevice, ‘Bütün evren semah döner’ dediğimiz evrende durağan sabit hiç bir şey yoktur, her şey hareket eder değişir. Bu anlamda ebedi değişmez sabit bir takvim yapmak (en azından şimdilik) mümkün değildir. Günümüzden 650 milyon yıl önce dünya daha hızlı dönüyordu Dünya’da 1 günün uzunluğu 19.9 saati, bugün dünya ilk patlama merkezinden uzaklaştığı ve iç enerjisini kaybettiği için daha yavaş dönüyor. Bugün bir gün 23 saat 56 dakika 4 saniyedir ve 1 yıl, 365 gün 5 saat 46 dakikadır. Yani Dünya yavaşladıkça, 1 gün uzamakta, dolayısıyla 1 yıla sığan gün sayısı azalmaktadır. Ancak bu değişim bizim ortalama 80 yıllık yaşamımıza göre o kadar yavaş olur ki, hissetmemiz mümkün olmamaktadır. Bu nedenle 365, gün 6 saatlik GÜNEŞ takvimi günlük yaşamımız açısında genel anlamda sabittir.
İlk takvimler.
İlk takvim ne zamandan beri kullanılmaya başlandı. İlk insanlar Afrika’da ve sıcak bereketli tropik ekvator kuşağı ve çevresinde toplayıcı ve avcı olarak yaşadıkları için özel olarak takvime gerek duymadılar.. Fakat nüfusun çoğalması yiyeceklerin azalası, buzların erimesi vs. ile insanlar bu bölgenin dışına çıkmaya başladılar. Buda çetin doğa şartlarında yaşam mücadelesini gündeme getirdi. Avrupa ve dünyanın çeşitli bölgelerinde yaklaşık 40 bin yıl önce mağara duvarlarına daha sonra düz taşlara, deri üzerine ve kil tabletlere güneş ay yıldızlar 4 mevsim ve 12 burcu/ayı simgeleyen figürler görünmekte. İlk insanlar yaşadıkları mağara veya yaptıkları kulübe evlerin girişinden penceresinden gece gündüz, güneş ay yıldızları izleyerek, bunların hareketleri ile yaşadıkları doğal şartlar mevsimler arasında bir bağ kurdular, yaşadıkları doğal ortamı anlamaya başladılar. Buda onların başka bölgelere çıkmasını kolaylaştırdı. Bu astronomik bilgi birikimi, bugünkü bildiğimiz anlamda 12 aylık takvim, bundan yaklaşık 12.000 yıl önce, insanları yukarı Mezopotamya ve Anadolu’da (Fırat Dicle havzası verimli hilal bölgesinde) toplayıcı avcı toplundan, tarım ve hayvancılığa yerleşik yaşam ve üretime geçmeleri için olmazsa olmaz önem teşkil etti. Artık insanlar, topladıkları yiyeceklerin tohumlarından üretim, yakaladıkları fazlalık hayvanların evcilleştirip, mevsimsel yağmur, güneş, rüzgar, kar doğal döngünün, bitkilerin ağaçları ne zaman ekilip biçilip meyve verdiğini, hayvanların ne zaman kuzuladığını vs. vs. öğrenmiş yerleşik yaşama bu bilgi takvim sayesinde geçmeye başlamıştı. Bunun somut örneğini tarihi 12-14 bin yıl geriye giden Urfa Göbekli Tepede Güneş, Ay ve 12 burcu ve aynı zamanda insanı temsil eden daire ve T şeklinde yapılmış sütunların üzerindeki sembollerin bugün bildiğimiz 12 burcu 12 aylık takvimi temsil ettiğini görüyoruz. Göbekli Tepe başlı başına ayrı bir konu burada sadece o yıllarda dünyanın göktaşı yağmuruna tutulması vs. sonucu, yaklaşık 2 bin yıl süren hızlı bir buz çağı yaşanıyor. İnsanların çoğu bölgeyi terk edip güneye göçüyor, Mısır ve Babil/Sümer uygarlıklarını kuruyor. Bir bölümü Anadolu’da (Derinkuyu vs.) yeraltında yaşam sürdürmeye çalışıyor. Küçük genç buzul çağ geçtikten sonra, insanlar tekrar bölgeye ve dünyaya yayılmaya başlıyor. Anadolu’da yaklaşıl 9 bin yıl önce “Çatalhöyük” gibi dünyanın ilk şehirleri, ardından Hitit imparatorluğu vs. kuruluyor. Hititlerin başkenti Çorum Hattuşaş/Yazılıkaya kırallar /tanrılar geçidi diye bilinen, duvar kabarmalarında Fırtına yağmur/su toprak güneş vs. tanrısı, var olan figürlerin matematiksel verilerin bir duvar takvimi olduğunu gösteriyor. Tarihi ve bilimsel veriler içinde boğulmadan, yavaş yavaş konumuza Alevi takvimine dönelim. Yerel halk takvimleri bir yana, bugüne kadar dünyada 72 den fazla değişik takvim kullanıldığı görülmekte. (72 takvim ve detaylarına, ilgi duyanlar canlar kendisi araştırabilir.)
Takvimin oluşmasında ana etkenlereler, güneş sistemindeki döngüler ve dünya eksini/kaymaları nedeni ile dünyada oluşan, coğrafik doğal yaşam şartları, toplumsal olaylar ve önemli kişilikler olduğu görülüyor.
Ay ve güneş takvimi.
Dünyada bilinen takvimlerin aşağı yukarı hepsi Ay, Güneş, 12 takımyıldızı, 12 burç takvimine dayanmaktadır. Ve genelde aylar çeşitli doğa kaynaklı isim ve hayvan resimleri ile sembolize edilmiştir.
Babil/Sümerlerin ayın hareketlerini baz alarak geliştirdiği sonradan, İslam dini Peygamberi Muhammed’in Mekke’den Medine’ye 622’de hicret/göçünü yılbaşı kabul edip, kullanılan “Hicri”) AY takvimi (Bu takvim güneş takvimine göre 11 eksik bu nedenle İslami bayramlar anma günleri vs. her yıl 11 gün kaymakta) .
Diğeri ise eski Mısırlıların, RA dedikleri güneş ve SAH dedikleri o zaman görebildikleri en parlak “sirrus” Grus/Crane (anka/turna) takım yıldızının hareketlerini baz alarak geliştirdikleri “Sah-Ra” GÜNEŞ takvimi. Güneş takvimi MÖ 45 yılında Roma’da Jülyen takvimi olarak kullanılmaya başlandı. Pir olarak kabul ettiğimiz, Ömer Hayyam güneş takvimini astronomik, matematiksel olarak 1 yılı 365 gün 6 saat olarak hesapladığı ve 21 Mart “Nevruz” yılbaşı olarak belirleyen ve Selçuklu sultanı Celali Melikşah’a sunulup onun tarafında 1079 yılında uygulamaya konulduğu için ‘’Celali Takvimi’’ deniliyordu. 1582’de Papa Gregory bu güneş takvimini İsa’nın doğumunu 0 milat başlangıç olarak sabitleştirdiği için, bugün dünyada ‘miladi’ takvim olarak anılıp genel olarak dünya çapında kullanılmaktadır.
Görüldüğü gibi takvim dünyayım güneş efradında dönmesi bunun dünyada canlı yaşama etkisi ve insanların toplumsal yaşam mücadelesine yardımcı, belirleyici bir etken olarak on binlerce yıl önceden ortaya çıkmış ve 15 bin yıldır sistematik olarak kullanılmaktadır.. Fakat takvimin başlangıcı hiç ilgisi olmadığı halde yaklaşık 2 bin yıldır, 2 semavi dinin peygamberinin doğumu veya hicretine bağlamıştır. Hindistan Çin’de ve dünyanın çeşitli ülkelerinde başka yerel takvimler kullanılsana dünya çapında artık bu miladi GÜNEŞ takvimi ortak takvim olarak kullanılmaktadır.
Geçtiğimiz yüzyılda çeşitli bilim adamları ve en son ABD Johns Hopkins üniversiteden 2 bilim adamı R. Henry ve S. Hanke 2018 yılında birleşmiş milletlere Aralık ve Ocak ayının ortasına 7 günlük ekstra bir ay ekleyerek. Aralık ayının 31 gün diğer ayların 30 gün çektiği. Doğum günleri dini bayramlar resmi tatiller vs. hepsinin her yıl haftanın sabit belirli bir güne denk düştüğü sabit bir takvim önermiştir, fakat bu yeni ortak takvimi için BM’de çoğunluk sağlanamamıştır.
Takvimin önemi.
Zamanın takvimin bugün günlük hayatımızda, yıl ay hafta gün saat dakika, uzayda Işık hızından beynimizdeki ve bilgisayar devreleri, ışığın saniyede 300 bin km. hızı vs. bunların günlük hayatımızın her alanını olumlu olumsuz toplumsal kişisel sosyolojik psikolojik etkileri var, bunlar ayrı tartışma konuları.
Fakat insan nesli canlı sosyal bir varlık olarak bugün hayatta yaşıyorsa, bunu milyarlarca yıllık DNA aktarımı, bilim bilgi birikimini yeni nesillere aktarabildiği içindir.. Geçmişte yaşamış bir çok canlı bu birikimi yeni nesillere aktaramadığı doğal yaşam koşullarına ayak uyduramadığı için bugün nesli tükendi hayata değil..
Bu anlamda Tarih ve takvimi bir arada tutarak geçmişin bilgilerini bugün çağdaş güncel bilimle buluşturup, bu günümüzü aydınlatıp, yarınlarımıza tutmak, aktarmak insanlık görevimiz olsa gerek. Alevi yol erkanını son reform eder Hünkar Bektaş Veli’nin deyimi ile, Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
Aleviliği ortaya çıkıp, dün bugün var olduğu, Yukarı Mezopotamya, Anadolu, İran’dan orta Asya’ya uzanan bölgede ilk çağlardan bu yana güneş takvimin kullanıldığını, duvar kabartmalarından arkeolojik kazılarda çıkan güneş sembollerinden vs. görüyoruz. Köylerde yaşayanlar, dede/ebelerimizin sabah kalktığında güneşe dönüp şükrettiklerini vs. hatırlarlar. Alevilikte 4 kapı inanç öğretisi, toprak, ateş, yel, su, aynı zamanda ilkbahar yaz sonbahar kışla ilgilidir. Alevi cemlerinde de bu 4 ana unsur (madde) delil yakarak (uyandırarak) saka suyu, lokma paylaşıp, nefes söyleyip semah dönerek vs. sembolize edilir. Ayrıca Alevilikte 12 hizmet, 12 post, 12 türlü yiyecekten yapılan aşure vs. doğanın bizlere 1 yıl 12 ayla boyu verdiği nimetlerle yıllık 365 günlük döngü güneş takvimi ile ilgilidir. Alevilikte Yeni yıl Nevroz İlkbahar bayramı, Hıdırellez yaz, Bağ-bozumu sonbahar bayramı, Yıl sonu Gagan bayramı vs. de yine 4 mevsimle ilgilidir. Bunları Alevi deyişlerinde de görebiliyoruz.
Asimilasyon.
Aleviler kadimden gelen, güneş ışık kültüne, doğal yaşama insana dayalı, felsefi inanç öğretilerini, Din İslam’ın Osmanlının baskılarından dolayı, 1512 Osmanlı Sünni İslam Yavuz ile Sefavi Şii İslam İsmail arasındaki, savaşta Alevilerin bir bölümü Osmanlının baskılarından dolayı, Şii İslam’dan yana tavır almıştır. Aleviler Şii İslam’ı da kabul etmemiştir fakat onun etkisinde kalmıştır. 16 yy bu yana, takiye yapıp, güneş sistemi doğal bazı gerçekleri, Nur Ali, Ay Ali gün Muhammet, 12 imam gibi İslami söylemler semboller altında saklayarak, var olmaya çalışmışlardır. Fakat bu takiye sırlama bile Alevileri Din-İslam’ın katliamlarından koruyamamıştır. Bazı Alevi ozan aşıklar adına sahte İslam’ı öven deyişlerde yazıldığını biliyoruz. “Hü gerçeğin demine”, “Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır”, diyen bu yolda, bilim dışı dini İslami, ve ırkçı milliyetçi söylemler karanlığa sürüklemekten Din-İslam’a asimle etmekten başka hiç bir şeye hizmet etmemektedir.
Var olan Alevi kurum takvimleri.
Güncel var olan Alevi kurumlarına baktığımıza; Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu, Avrupa Alevi Konfederasyonu, Kürt Alevi hareketi, Cem Vakfı, ve bunlara bağlı olmayan Alevi kurumları, ReA Hak, Ehli-hak, Yarsan, Nusayri/Arap Alevileri, vs. Türkiye, Suriye Irak İran Azerbaycan, Balkanlar vs. geçmişte dünyada çeşitli isimler altında var olan,, bugün kendini şu veya bu şekilde ‘’Alevi’’ olarak niteleyen /veya nitelendirebileceğimiz kurumların grupların hepsinde, Şii İslam gibi görünen fakat ne Sünni, ne Şii İslam olan,, bu tahkiye ile esas inanç öğretilerini gizlediklerini görüyoruz.
Var olan, önde gelen Alevi kurumlarının yayınladığı 2020-21 Alevi inanç anma günleri bayramlar vs. takvimine baktığımızda, Alevilikle ilgisi olan olmayan 4 başlığa ayırabileceğimiz şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: Bunları 4 başlıkta değerlendirelim.
Var olan Alevi kurum takvimlerinde anma günler vs. | |||
Din-İslami | Milli Ulusal | Alevi | Evrensel |
|
|
|
|
Var olan Alevi kurum takvimlerinde İSLAMİ asimilasyon unsurları.
Türkiye ABF, Avrupa AABK, Kürd Alevi DAD/Feda, Cem-Vakfı, bağımsız Alevi kurumları vs., takvimlerine baktığımızda ortak nokta; Miladi takvime göre 21 Mart Hz. Alinin doğum günü, ve 10 Ekim İmam Hüseyin’in şehadetini anmak.. Onun dışında Hicri İslami takvime göre, Kurban bayramı, Gadir Hum Bayramı, ve 10-12 Muharrem orucu Kerbela İmam Hüseyin’in anmak Aşure günü, ortak anma, kut/sama olarak görülüyor. Ayrıca direk takvimlerine de yazmayan,, bu kurumların hepsi olmasa da çoğunluğunun genel pratikte, her perşembe Alevilerin ibadet Cem, Delil uyandırma günü gibi “her perşembe” etkinlik yaptığını görüyoruz.
Öncelikle Ya Din-İslamisinizdir, Ya değil.., İzzettin Doğan Cem-Vakfı, Ehlibeyt vakfı vb. dışındaki; “Alevilik kendine özgü bir inanç öğreti” olduğunu söyleyen, dolayısı ile İslami olamadıklarını söyleyen, ve Alevi toplumu örgütlenmesinin ana gövdesini oluşturan; Türkiye ABF, Avrupa AABK, Kürt Alevi hareketi, ve bazı bağımsız Alevi kurumlarının. “Alevilikle” ilgisi olmayan, hem de birbiri ile uyuşmayan 2 ayrı takvimi içeren, başka bir inancın Sünni/Şii İslam’ın inanç anma günlerini benimsemeleri kutlamaları kendi başına çelişkidir.
Bize (Devrimci Aleviler Birliği DAB) göre Alevilik hiç bir şekilde bir Din ve İslami değildir, bu sütunda yer alan, tüm anma günleri vs. Alevi yol erkanı takviminden çıkarılmalıdır. )
a) 21 Mart İslam halifesi İmam Ali’nin doğum günü değildir..
Sünni Şii İslami ve diğer tarihi resmi kaynaklar, İmam Ali’nin “Fil yılından” 30 yıl sonra (M.Ö 600) yılında, 13 Recep ayı Cuma günü Kabede doğduğunu söylüyor. Doğum yılı 598, 599, 600, 601 olarak gösteren kaynaklar var. Hangi tarihi hadis belge kaynak baz alınırsan alınsın, bilimsel tarihi matematiksel açıdan imam Ali’nin doğum tarihini 21 Mart Newroz’a denk getirmek mümkün değildir. Şii İran Hz. Alinin doğum gününü Hicri/şemsi takvimine göre 18 Esfend yani miladi takvime göre 8 mart olarak anıyor. Yani 21 mart Hz. Alinin doğum günü tamamen uydurma. Kaldı ki İslam Halifesi imam Alinin Alevilikle zerre ilgisi yoktur. (Alevilikte Din-İslam’ın zulmünden korunmak gizlenmek için ‘takiye sır’ anlamında “bir Ali den söz edilmesi ayrı bir tartışma konusu.) Alevilikte 21 Mart Newroz hem doğal anlamda yeni yılın başlangıcı, hem de Kürt Türk Farz Azeri tüm bölge haklarının için zar zor zülüm den kurtuluş bahar bayramı yeniden diriliş vs. her anlamda kutsanıp kutsanan Alevilerce de 10 binlerce yıldır kutlanan bir gündür. Fakta İslam Halifesi İmam Ali’n doğumu ile zerre ilgisi yoktur Alevi takvimlerinden çıkarılmalıdır..
b) İmam Alinin Ölümü 21 Ramazan 661.
İslam Halifesi İmam Ali’nin ölümü/öldürülmesini anmak biz Alev-i-lere düşmez. Sözde Muhammed ölmeden önce Gadir Hum’da İmam Ali’yi kendine halife tayin etmiş (bize ne).. Etmiş fakat Ali, halifelik için eşi Fatma’yı katleden Bekir, Ömer, Osman’a göz yummuş onların Halifeliğine biat ve hizmet etmiş, maaşını alıp yan gelip yatmış. Halk ayaklanmış Osman’ı öldürmüş.. Ali şu veya bu şekilde Ali halife olmuş. Osman’ı sen öldürdün diyen, Halife olmak isteyen Muaviye ile halifelik kavga/savaşına girmiş. Onları yenecekken “Kuran ayetleri” aracımız olsun diye geldiklerinde, Halifelik mühür/ yüzüğünü çıkarıp Muaviye’ye vermiş. Bu antlaşmaya karşı çıkan 10 binlerce kişiyi “Harici” diye katledip çukurlara doldurup yakmıştır. Haricilerden biri de çıkıp, İmam Ali’yi Zehirli kılıçla yaralamış 3 gün sonra Ali ölmüş. Bunun yasını tutmak Anadolu’da yaşayan Alevilere mi düştü.?? Ramazanda Şii/Sünni Müslümanlar Ali’ni oruç yasını, ve Ramazan şeker bayramını kutluyor.. Bundan bize ne.? Alevilerin Halife İmam Ali’nin ölümünü anması için, akıl mattık, sosyal kültürel, yol erkan anlamında hiç bir sebep yok.
c) KURBAN Bayramı:
Alevilikte kurban kesme geleneği ve ‘kurban’ deyimi ve bayramı yol erkâna tamamen aykırıdır. “Gördüğü bir rüya üzerine oğlunu kesmeye kalkan adama sen, kalkıp beyin yerine koyun gönder.” Bu tanrı işi falan değil, koyun tüccarı İbrahim’in, koyunlarını satmak için uydurduğu bir hikayedir. Buna kanıp Allaha rüşvet olsun diye her yıl gereksiz yere milyonlarca hayvanı katlediyorlar. İslam Allah’ının kurbana ihtiyacı olabilir, bu bizi bağlamaz, Alevi HAK anlayışının kurbana falan ihtiyacı yoktur. İslam haç ziyareti bitimi dolayısıyla Arafat’ta kesilen ve sonradan bayram ilan edilen ‘kurban kesme” ve Kurban Bayramının, kurban ceminin vs. Alevi yol erkânında yeri yoktur, Cana kıymanın bayramı olmaz. Alevilikte “Kurban” yârin yanağından gayrı her şeyi, bir lokmayı paylaşmaktır. Lokma bir elma bir üzüm tanesi de olabilir, yemeklik, et pazardan satın alınabilir, yeni bir cana kıyılmamalıdır. Aleviler insanlık davası için haddinden fazla kurban vermiştir. Hayır, yapmak isteyenler kendi dernek veya başka hayır kurumlarına, direk para bağışı yapsın. Bir ağaç diksin, ihtiyacı olan bir insana yardım etsin. Alevilik hem inanç öğreti gereği hem de çağdaşlığını gösterip, bu gereksiz kurban kesme (kan akıtma) ve cana kıyma bayramını yol erkândan yıllık anma günüleri takviminden çıkarmalıdır.… “”Haça hacı gitmiyoruz Kanlı bayram tutmuyoruz İyi günde kötü günde Dost olanı kutluyoruz..”” “Gelmişiz cananın asitanına,, Sıtk ile sarıldık dost damanına,, Canı baş vermişiz aşk meydanına,, Hayvan kesmek gibi kurban gerekmez.
d) Gadir Hum Bayramı:
Muhammedin Hicretin 10 yılında Hacdan dönerken Gadir Hum denilen bir bölgede verdiği son hutbede, İmam Ali’yi kendinden sonra Halife tayin ettiği iddia edilen ve Şii Müslümanlarca (Arap Alevilerce de) kutlanan bir bayram. Enel-Hak inancında olan Alevilerde ilahi tanrı peygamber halife inancı yoktur. Bununla ilgilide yüzlerce Alevi deyişi vardır. İslam’a kim Halife olacakmış olmuş bundan bize ne.
e) Masumu paklar, Fatma Ana Orucu:
Muharrem orucu öncesi tutulan 2-3 günlük oruç için söylenen bir kavram. 14 Masum-u Pak, Ehl-i Beyt, 12 İmamı’nın buluğ çağına ermeden Hakk’a yürüyen erkek evlatlarının “oğulları” için kullanılan bir kavramdır. (Ölen kız çocukları hiç anılmaz) Yaşları küçük olduğu için pâk ve mâsum diye adlandırılmıştır. Bu anlayış Aleviliğe terstir. Alevilik her kim olursa olsun insanın hele de çocukların katledilmesine tabi ki karşıdır. Fakat neden 12 imam/ehlibeyt ve de sadece oğlan çocukları ve sadece imam çocukları mı masum, dünyada katledilen başka çocuklar masum değil mi? Bu İslamcı cinsiyet ayrımcı, kadını kızı aşağılayan anlayışa Alevilikte yer yoktur. Muhammedin ölümünden sonra Abu Bekir’in halife seçilmesi sürecinde, İmam Alinin biat’ını almak için Alinin evine baskın yapılır, evde yalınız olan eşi Fatma kapıyı açmak istemez direnir, kapıyı kırıp içeri girerler bu arada halime olan Fatma yaralanır bir kaç hafta sonra ölür. Ali buna rağmen Ebubekir Ömer Osman’a biat etmiştir. Sünni veya Şii İslam’da bile Masumu paklar, Fatma Ana Orucu diye bir oruç yoktur. Aleviler bunu çocuğa kadına saygı için tutuklarını söyleseler de Alevilikle ilgisi yoktur. 10 Muharremi “12 imam” sayısına tamamlamak için uydurma bir oruçtur. Sadece 12 imamların çocukları ve sadece imam Alinin eşi Fatma için oruç tutmak Alevilikle bağdaşmaz.
f) 1-10 Muharrem Orucu ve Aşure:
MUHARREM AYI Orucu? İslam HİCRİ (ay) takviminin 1’ci ayıdır. 1 Muharrem Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretinin başlangıcıdır ve Halife Ömer tarafından hicri takvimin başlangıcı olarak ilan edilmiştir. “MuHarram” Arapça “haram” (yasak) kelimesinden türemiştir. Muharrem İslam’da savaşın haram yasak olduğu 3 ayların başıdır. Fakat İslam kendi koyduğu bu (savaş haram yasak) kuralına hiç uymamıştır, Kerbela’da bunun örneklerinden sadece biridir. Arapçada 10 manasına gelen ‘aşara’ sözcüğü Semavi diller arasında ortak olduğu görülmekte ASURA İbarence de “yasak” anlamına geliyor. Aşura, Musevilik inancında da “Büyük Kefaret Gün” 10 yasağa karşı yapılan günahlar için on pişmanlık tövbe günü olarak kullanılmıştır. İslam’da 30 gün Ramazan orucu Kuranda Bakara suresi 185’ci ayetinde vardır. Fakat 10-12 gün Muharrem orucu diye bir şey Kuranda, İslam’da yoktur. Ayrıca Aşure günü İslam dan çok öncelerine, Ademden İsa’ya bütün peygamberler, Nuh tufanı vs. bir çok olayla ilişkinedirler. Ermeniler 6 ocakta ‘’Anuş Abur’’ Rumlar “Koliva” aşure lokması dağıtırlar. Bilinenin aksine Şii Müslümanlar bile Muharrem orucu diye bir oruç tutmazlar, Aşure tatlısı da pişirmezler. Şii Müslümanlar Muharrem ayının 10’unda Kerbela olayını canlandıran tiyatro yaparlar, yas tutup ağıt yakıp gözyaşı dökerler, sırtlarını zincirleyip, başlarına hançer çalıp kan akıtarak, Kerbela ‘da döneklik yaptıkları için “günah” çıkarırlar. Şii Müslümanlar 10 Muharrem’de AŞURE tatlısı pişirilmesini hoş görmezler, onlar için Kerbela tatlı değil, tuzlu, acı bir olaydır. Hicri AY takvimi tam doğru olmadığı için, miladi GÜNEŞ takviminden 11 gün kısadır bu nedenle inançsal günler bayramlar her yıl 11 gün kaymaktadır. Sembol olarak Arapların kızgın çöl ortamında GÜNEŞ yerine, karanlığı gece serinliğini AYI kutsaması doğaldır. BU nedenle İslam’ın sembolü hilal AY’dır. Muharrem orucu Alevilerin tuttuğu tutacağı bir oruç değildir. Örnek daha düne kadar, Tokat Zile Anşa Bacı Ocağına bağlı Alevilerde, 12 İmam/Muharrem orucu bulunmuyordu. Kerbela anması da yapmıyorlardı. Kısaca Alevilerin orucunu aşuresini, İslami Kurban Bayramından 20 gün sonrasına İslami ‘’haram’’ hicri Muharremin aynın 10’cu gününe (Kerbela’ya) 12 imamlara bağlayıp İslam kuyrukçuluğu yapmanın hiçbir gereği yoktur. 12 İmam orucu söylemi de tamamen yanlıştır O tarihte 12 imam falan yoktur. Muhammed Ali Hasan Hüseyin 12 imamların hepsi köle sahibi, çok eşlidir. Hiç birinin Alevilikle zerre ilgisi yoktur, Hiçbirisi sazlı sözlü semahlı kadınlı erkekli lokmalı demli bir ceme katılamamıştır.
((Din-İslami asimilasyonun etkisinde kalan bazı Aleviler bu oruç, aş lokma paylaşımını, 10 MuHaram Kerbela olayına bağlamaya çalışsa da ilgisi yoktur. Şii veya Sunni Müslümanlar bile, bu Kerbela İslam’da Halifelik kavgasına için oruç tutup, aşure pişirmezler. İnsanlık tarihinde Kerbela’dan bin beter dramlar olmuştur. Alevi yol öğretisini körü körüne “Körbela’ya” Din-İslam’a bağlanamaz. ))
Oruç ve Aşure: Alevilikte çok eski tarihlerden kalan oruç ve lokma paylaşımı aş-üleşme (aşure) vardır, fakat bunun 10 muharremle ilgisi yoktur. Alevilikte oruç ve lokma paylaşımın kaynağı, kışlık erzakların azaldığı çetin kış günlerinde, günde 1 öğün yiyerek var olanı birlikte paylaşarak, yaşamı sürdürmek bahara ve bolluğa kavuşmakla ilgilidir. Alevilerde Orucu /Aşure lokma paylaşımını 12-15 Şubat Hızır ve 21 Mart Newroz’la ilgilidir. Bunu yazının devamında ele alacağız.
g) Kerbela Hüseyin’in Şahadeti;
Kerbela-İmam Hüseyin insanlık davası değil, İslam’ın iktidar halifelik kavgasıdır. Yukarıda İmam Alinin nasıl halife olduğu ve öldürüldüğüne değindik. Ali’nin ölümünden sonra; Hem Şam Valisi Muaviye, hem de Ali’nin oğlu Hasan halifeliğini ilan eder. Muaviye 60 bin, Hasan 40 bin kişilik bir ordu ile Küfede karşı karşıya gelir. Hasan’ın ordusunda çözülmeler olur, bu durumda Hasan aşağıdaki şartlarda Muaviye ile anlaşır. (1. Halifelik Muaviye’ye verilecek. 2. Muaviye’nin ölümünden sonra halifelik Hasan’a verilecek. 3. Ali’nin çocuklarına ve mal varlığına dokunulmayacak. Her yıl Hasan’a ve Hüseyin’e belirli bir maaş verilecek, vs. Hasan ve Hüseyin vs. Küfe’liler ile birlikte Muaviye’ye biat ederler, 20 yıl Halifeliğini desteklerler. İmam Hüseyin’i de Medine Din Şûrasına imam olarak maaş alıp görev yapar. Bu arada Hasan 18. eşi Ca’de Kays tarafından Zehirlenip öldürülür (670). Muaviye ölmeden önce oğlu Yezidi İslam ordusuna başkumandan yapar, ve halife olarak tayin ettiğini Valilere bildirir. Medine valisinden İmam Hüseyin’den biat almasını ister. Hüseyin; Bizlerin biatı gizli olmaz, zaten halkın önünde olacak, sen halkı çağır gereğini yaparız, der. Sura üyelerinden Mevran, Ya Hüseyin’in Biatını şimdi al, ve mahpusa koy halkın önünde de tekrarlasın, ya da kellesini vur, yoksa onu bir daha bulup biat ettiremezsin der. Hüseyin buna kızar oradan ayrılır, kardeşi M. Hanifi’ninde tavsiyesi ile yakınlarından bir grupla Mekke’ye gi-der. Gitmeden dedesi Muhammed’in kabrini ziyaret edip: “Ya Rasulallah! Senin yanından istemeyerek ayrılıyorum. Seninle aramıza girdiler. Şarap içen, günahkâr Yezid’e biat etmeye zorlandım. Bunu yaparsam kâfir olurum, şayet biat etmezsem öldürülürüm.” diye söylediği rivayet edilir. [Ebu Mihnef, 14-15] Bu arada Küfe’ni ileri gelenleri, İmam Hüseyin’e birçok mektup ve elçiler gönderip, Yezid’e karşı, kendisine (Hüseyin’e) halife olarak biat edeceklerini, Yezid’e karşı savaşacaklarını bildir. Bunun üzerine Hz. Hüseyin amcaoğlu Müslüm’ü gizlice, biat almak ordu kurmak için Küfe’ye gönderir, Müslim 1 ay içerisinde 20 bine yakı biat alır/asker toplar, Hüseyin’e olumlu mesaj gönderir. Bunun üzerine Hüseyin muhafızları köleleri, ailesinden oluşan yaklaşık 100 kişilik bir grupla küfeye doğru yola çıkar. Fakat haber Yezid’e ulaşır, Yezid bir ordu gönderir, Müslim yakalanarak idam edilir. Bu idam, Hz. Hüseyin’i davet eden Kûfeli on binleri sindirir ve Hz. Hüseyin’e yardım etmekten vazgeçmelerini sağlar. Küfe yolunda olan Hüseyin’e “Küfeliklerin gönlü senden fakat Kılıçları Yezitten yana”. Döndüler sende geri dön. Yemene git orada senin korular vs. dense de. Hüseyin Allah böyle istedi ben Küfeye gideceğim öleceğim benimle gelmek zorunda değilsiniz der. Hz. Hüseyin yakın korumaları ve ailesi ile birlikte , Küfe yakınlarında Kerbela denilen bölgede, yaklaşık 4000 kişilik Yezit ordusu tarafından 10 gün kuşatır, Yezid’e biat etmeleri istenir. 10 Muharrem Cuma 61/10 Ekim 680’de çatışma çıkar, İmam Hüseyin’in korumaları ve kendisi teker teker öldürülür. Geriye kalanları Şam’a yezidin huzuruna götürülürler. Yezit Muhammed’in torunu Hüseyin’in öldürülmesine gelen tepkileri azaltmak için, kalanlara iyi davranır. İmam Zeynel Abidin Yezide biat eder, daha sonra Mescidi Aksa Camisinde yıllarca İmamlık yapar.
Görüldüğü gibi imam Hüseyin arkasında bir ordu olmadan körü körüne “Allah böyle istiyor diye” ölüme gitmiştir. Hüseyin daha erken Küfeye varıp askerlerinin başına geçip Yezidi öldürüp Halife olsa idi, Şii İslam kazansa idi, sonuç bu günkü İran dan pek farklı olmazdı. (O zaman Alevi-İslamcılar Yezid için yas oruç tutar mıydı dersiniz?)
Muhammed ve ailesi ehlibeyti, 4 halife Ali ,Hasan, Hüseyin, hatta Muaviye’nin birbirine delme takma akraba olduğunu biliyoruz. Halife olarak birbirlerine biat ettikleri de ortada. Aralarındaki kavga, kim halife olacak ganimetten büyük payı alacak kavgası.
Kerbela-İmam Hüseyin insanlık davası değil, İslam’ın iktidar halifelik kavgasıdır. Tarihte Kerbela’dan bin beter yüzlerce Alevi katliamı olmuş, lideri katledilmiştir, bunları anmayıp, Kerbela’da Hüseyin’i anmak biz Alev-i-lere düşmez, onu Şii Müslümanlar yapıyor.. 10 Muharrem, İmam Hüseyin anmak vs. Alevi takviminden çıkarılmalıdır. Ayrıca bazı Alevi kurumlarını, Halife İmam Alinin doğum ölümünü ve İmam Hüseyin’in ölümünü hem miladi Güneş / Hem Hicri AY takvimine göre 2 ayrı günde anması, İslami Asimilasyona çift dikiş atmak ola gerek..
48 Perşembe (delil uyandırma cem ibadet günü mü?):
Alevi kurum takvimlerinde direk yazmasa da, Bazı Alevi kurumlarının her perşembe akşamı delil uyandırmaya, “Perşembe’yi cumaya bağlayan gece “48 Perşembe cemi” Alevilerin cem ibadet günü diye bir uygulama başlattıklarını görüyoruz. Bu Aleviliği Cuma namazına İslam’a bağlama çabalarıdır. Tarih boyu, Aleviler Maraş, Çorum, Sivas’ta; Cuma namazından sonra camiden çıkanlar tarafından katledildi yakıldı. “Cuma’nız mübarek olsun” sözlerinden, şu İslam’ın ŞERinden kurtulalım derken. İslam kuyrukçusu İzzetDinciler bir de başımıza “48 Mübarek Perşembe” gecesi çıkardılar. Her perşembe akşam TV’de cem yayınlayarak bunu pekiştirmeye çalışıyorlar. Neymiş Aleviler 48 perşembe oruç tutarmış, 48 hafta Perşembe’yi cumaya bağlayan gece Cem tutarmış, gece yarısı cuma başladığı için, tüm Müslümanlardan önce Müslüman olmuş olur bizim İslamcı Aleviler. Cuma namazı yerine, Cuma cemi yapmış olunuyor. Neden 52 hafta değil de 48 Perşembe? Ramazan ayında Aleviler Oruç tutmazmış. Veya o yalan tutmadı, Muharrem ayında cem yapılmazmış ta, ondan 48 haftaymış.
Bir hadise göre de Muhammed hacdan dönerken Medineli 48 mümin Muhammed’e biat etmiş, Muhammet bunlardan 12 mümini Nakip olarak seçmiş, bu biat üzerine Fetih suresi 10 ayeti inmiş.. Bazı ‘düzmece Alevi deyişlerinde’ (“”Din Muhammed dini Taptığım tapı, Yıkılmaz Allah’ın yaptığı yapı, 12 bahçede 48 kapı, onların arasında açan bir çift gül nedir’”’ benzeri söylemler geçer.. ) 12 sayısı burç aylar ile ilgilidir, 48 cuma günüleri, ”çift gül” 2 Bayram namazı ramazan ve kurban bayramıyla ilgilidir, Hicri ay takviminde 50 hafta vardır.
Erdebil Dergâhı Şeyhi Şah İbrahim Veli’nin 900 sayfalık “48 Cuma Nasihatı” isimli kitabı da zaten perşembe demiyor Cuma diyor. Yani ne yana evirip çevirsen iş Cuma çıkıyor. Peki, Perşembe gününün oruç ve cem tutmanın gerekçesi neymiş? Güya Allah dünyayı 6 günde yaratmış. 3 gün çalışmış yorulmuş, hafta ortası Perşembe günü dinlenmiş, sonra 3 gün daha çalışmış, dünya âlemi insanı yaratmış.
Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlık diyen bir yolda, ancak bu kadar saçmalık yapılabilir. Allah peygamberlere perşembe akşamları “hutbeler okuyun buyurmuş”.. Muhammed ve birçok peygamber ve 12 imamların 11’i perşembe günü ölmüş. Belge kaynak yok.
Bir gün olsun sazlı sözlü semahlı kadınlı erkekli lokmalı demli 12 hizmetli bir ceme girmemiş. Ömürleri boyunca ganimet ve cennet hurileri peşinden koşmuş sözde peygamberler ve 12 cami imamları için her perşembe oruç yas, cem tutmaya ancak yağmurdan kaçıp, doluya tutulan “Mübarek” Alevilerin akıl tutulması denir.
Ayrıca İslam’da 3 ayların başlayıcı Recep ayının ilk “Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gecesi” “Regaip Kandilidir” konuyla ilgili Diyanetin ve İslami kurumların açıklamalarına bakın. Esas somut alıntı da buradandır, sonuçta İslami asimilasyondur..
Alevilikte ibadet yoktur muhabbet vardır. Alevilikte en büyük “ibadet” çalışmak, paylaşmak, kendine reva görmediğini başkasına görmemektir, bununda yeri zamanı şekli yoktur. Yılın belirli günlerinde Hızır, Muhabbet cemleri, bir de yılda bir defa görgü cemi yapılır, bunu da katılım açısından canalar hangi gün uygun görüyorsa o gün yapar.
Aleviler açısında haftanın hiçbir günün diğerinden bir farkı kutsallığı yoktur. Bu her perşembe alevi cem ibadet delil uyandırma uygulaması derhal durdurulmalıdır. “
Alevi kurum takvimlerinde MİLLEYÇİ asimilasyon unsurları.
Alevi öğretisi “72 millete (aleme, dünya haklarına) aynı nazarla bak”. “Kendine reva görmediğini başkasına görme” diyor. Ayrıca din, inanç, felsefi görüş, politik ideolojiler vs. her hangi bir millete dayanmaz. Alevi kurum takvimlerinde, Türkiye Cumhuriyeti, 23 Nisan Ulusal egemenlik çocuk bayramı, 19 Mayıs Atatürk Gençlik ve spor bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet bayramı, 10 Kasım Atatürk’ü anma vs. milli ulusal günleri anmayı çok masumane normal görenler olabilir. Fakat Alevi kurumları, toplumu ve öğretisi açısından bakıldığında çok çelişkili bir dudumdur. TC devleti 100 yıldır Alevilerin varlığını kimliğini inanç öğretisini halen resmen tanımamıştır. Alevilik TC devleti tarafından 1925 bu yana ve halen kanunla yasaklamış dergahlarını kapatmış, Koçgiri, Dersim, Malatya, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi, Gezi vs. Aleviler devlet tarafından ve dolaylı olarak katliamlara uğratılmıştır. Bu katliamlardan dolayı resmi olarak özür dilenmemiş, bunu belirten bir anıt yapılıp, bir daha olmaması için toplumsal yüzleşme ve gerekli yasal önlemler alınmamıştır. Ve bu katliamlar bu anma günleri, 19 Mayıs Pontus Rum, 24 Nisan Ermeni vs. sadece Aleviler değil, Ermeni, Rum, Süryani, Kürt başka haklara yapılan katliamları da içermektedir. MK. Atatürk’ün bu katliamlarda rolü tartışılmayacak kadar açık ve nettir.
Bu milli ulusal tarihlerin günlerin, Alevilerce anılması, Alevileri cellatlarına aşık ettirmek, diğer halklara yapılan katliamlara ortak ettirmek anlamına gelir. Bu katliamlarla ilgili resmi olarak bir özür, yüzleşme yapılmadığı, Alevi inancı resmen tanınmadığı sürece bu ulusal günlerin vs. anılması Alevi toplumu ve kurumları açısından utanç verici bir durumdur.
23 Nisan Ulusal egemenlik çocuk bayramı, 19 Mayıs Atatürk Gençlik ve spor bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet bayramı, 10 Kasım Atatürk’ü anma günü, vs. benzeri ulusal, tek ırk millete dayalı ırkçı anma günleri Alevi takvimlerinden çıkarılmalıdır.
Sonuç olarak, üstte bahsettiğimiz tüm Din-İslami ve ırkçı milliyetçi asimilasyon unsurları Alevi anma günleri takviminden çıkartılmalıdır.
Yeni Alevi takvimi önerisi (DAB)
Var olan Alevi takvimlerinden Din-İslami ve ırkçı milliyetçi asimilasyon unsurları çıkarıp,: diğer Aleviliğin öz değerleri ile uyuşan gelenekselleşmiş yanlarını, Aleviliği şu temel ilke ve kriterler doğrultusunda ele alarak:
1. Alevilik Din-İslam dışı, kendine özgün felsefi bir inanç öğretisidir, dolayısı ile din İslam dışı bir takvim olmalı.
2. 72 millete (aleme) cana insana aynı gözle bak. Kendine reva görmediğini görme. ırkçı milliyetçi olmayan bir takvim olmalı..
3. Yârin yanağından gayrı, her şeyi ortak, sömürüye haksızlığa karşı dayanışmacı sınıfsal sosyal paylaşımcı bir takvim olmalı.
4. Kadın erkek birdir bizde, eksiklik noksanlık senin görülerinde. Kadına cinsiyet eşitliğine önem veren bir takvim olmalı.
5. Aleviliğin doğa inancı öğretisi doğal döngüleri ve çevre bilincini dikkate alan bir takvim olmalı.
6. Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlık. Bilimi sevgiyi öne çıkaran bir takvim olmalı..
7. Uluslararası anma günleri kişiler, bugün ve yarınlara ışık tutacak ağıt değil umut verici çağdaş evrensel bir takvim olmalı.
Alevi ve insanlık tarihi katliamlar tarihidir, oluşturulacak takvimi 365 günlük “ağıt” takvimi olmamalıdır. 12 ay içerisinde yapılan önemli Alevi anma günlerinde o ayda olan diğer öneli günleri mümkün olduğunca hatırlatarak birlikte anmalıyız. Alevilikte yerel düzeyde bir çok gelenek vardır, bunları birleştirip geneli kapsayan en önemli günleri belirlemeliyiz. Alevilik ve insanlık için önemi olan evrensel anma günlerini de takvime almalıyız. Diğer önemli günleri kişilikleri unutmamak, hatırlamak için 365 günlük takvime not olarak düşmeliyiz. Fakat TC devleti kendi tarihindeki Alevi katliamları ile yüzleşene kadar bu katliamları gündemde tutmak zorundayız. Alevi toplumu olarak, yaslar önünde eşitlik gereği 10 gün belirlemeliyiz ve bunların resmi tatil olması için mücadele vermeliyiz.. Mümkün olduğunda bunların hepsini dikkate alarak söyle bir takvim öneriyoruz.
DAB olarak bu öneriyi Alevi toplumu kurumlarının takdir, onay ve uygulamasına sunuyoruz.
1. 12-14 Şubat HIZIR orucu & cemi (*2 gün resmi tatil.)
Alevilikte HIZIR: tek tanrılı semavi dinler öncesinde var olan, doğa ile bütünleştirilmiş farklı mitoloji ve kültürlerde tekrarlanan anlatıların bir araya getirildiği senkretik (sentez) bir kişilik olarak kabul edilir. HIZIR; Mısırda Thoth, İbranilerde “Enoch” Yunanlarda Hermes, Sümerlerde Hasısatra, Ugarit/Akadlarda “Kotar va Kasis” Hıristiyanlarda Aya Yorgi, Slivanus, Anadolu’da Qızır, Hıdır İlyas, Hıdrellez, Lokman hekim vs. adlar almıştır. Havada karada denizde darda zorda kalan canların insanların yardımına gelen tanrısal bir güç kişilik olarak algılanır. (“Bin bir adı vardır, bir adı Hızır, Her nerede çağırsan arda hazır. Pir Sultan) Boz atlı Hızır gibi yetişti vs. deyimi Alevilikte çokça HAK, umut, şans anlamında da kullanılan bir deyimdir. Darda zorda kaldığımızda, beklemediğimiz bir anda, doğal veya insani bir elin yardımın gelmesine Hızır gibi yetişti deriz. Hızır çağırdığında ‘boz atına’ bugün Beyaz Mercedes’e, veya uçağa binip gelen, gelecek doğa insanüstü ilahi bir güç veya kişilik değildir. Alevilikte Hızır dayanışma kültürüdür. Sen ne kadar darda zorda kalana yardım edersen, çağırdığında sana yardım edecek, Hızır’da o kadar çok olur. Nasıl Enek Hak diyorsak, Hızır da biziz, bizlerin birbiri ile dayanışmasıdır. Hızır kavramının Alevilik açısından en önemli olan yanı, doğa ile ilgili olması ve yardımlaşma dayanışma, paylaşma kültünü içermesi ve katliamcı vs. değil, sevgiye dayalı bir tipleme olmamasıdır. Hızır günleri doğal yaşam şartlarının en zor olduğu Kara kış şubat ortasından başlayıp, Nevroz’a yeni yıla, doğanın yeninden meyve ürün vermeye başladığı günlere kadar sürer. (Not: Alevi toplumu kurumları, yerel ve genel düzeyde “Hızır yardım fonu” oluşturmalı, burada biriken yardım ve bağışlar, belirli kriterler doğrultusunda ihtiyaç sahiplerine dağıtılmalıdır.)
HIZIR LOKMASI ORUÇ (AŞURE): 12-13- 14 Şubat Alevilikte Oruç, Aşure Hızır lokması paylaşmanın; tarihsel, toplumsal, doğal, kültürel insani kökeni kayağı, kadim tarihten bu yana; İnsanların, kışlık erzak stoklarının azaldığı Kara KIŞ şubat ayı ortalarında günde bir öğün yiyerek geri kalanında ORUÇ tutarak, ve ellerinde evlerinde var olan lokmalarını paylaşarak çetin doğa koşullarında hayatta kalabilme mücadelesinden, kalma doğal çok anlamlı evrensel bir paylaşım dayanışma geleneğidir. Her ne kadar çeşitli inançlar çeşitli peygamberlere, Nuh tufanına , veya Kerbelaya dayandırsa da, Alevilikte oruç ve aşurenin kökeni kaynağı, kara kışa yılın sonu (Hızır) ayına dayanır.
Eskiden üretim araçları şimdiki gibi gelişmiş değildi, kara kış vb. doğal şartlardan dolayı insanlar aylarca açlıkla karşı karşıya kalıp 30-40 gün oruç tutmak zorunda kalabiliyordu. 21 Mart bahara geldiklerinde de, kara kıştan kalan, doğa ananın 12 ay boyunca verdiği çeşitli (12 değişik) yiyecekleri birleştirip, pişirip Aşure yapıp birlikte “AŞ-ÜLEŞEREK’’ varların paylaşarak, her anlamda kara kötü günlerden kurtuluşu kutluyorlardı.
Kaldı ki bugün dahil dünyanın bir çok yerinde insanlar doğal afet veya bozuk toplumsal düzenlerden dolayı açlıkla karşı karşıya kalabiliyor. “Hak kimseyi açlıkla terbiye etmesin”. Aç susuz kalmanın, 15 gün veya 1 ay oruç tutmanın hiç bir canlıya faydası yoktur, tam tersi zararı vardır. Alevilikte oruç belirli gün saatlerde yemek yiyip yememekten çok, verdiği ikrarda durmak, nefsine sahip olmak, hak yememek, yedirmemek, abı hayatı paylaşabilmekle ilgilidir. Yaşadığımız dünyada büyük toplumsal çelişki, sorun; dünya nimetlerinin paylaşımı sorunudur. Bugün ekmeğin “aslanın-kapitalin” ağzında olduğu günümüz kapitalist toplumunda da her zaman olduğu gibi aktüel olduğunu söyleyebiliriz. Alevilik şekilci değildir Alevilikte tek bir oruç ibadet vardır oda nefsine sahip çıkma, kendine reva görmediğini başkasına görmemektir.
12-15 Şubatta, 3 günlük sembolik oruç tutmak, bize açlıkla zorlukla karşı karşıya kalan insanlaralar empati yapmamıza yardımcı olur.
Canlıların insanın en temel 2 özelliği mücadelesi; yaşamını sürdürmesi için besine ihtiyacı olmasıdır, ve eş bulup neslini sürdürmektir. Alevilikte buna Hakkın varlığını sürdürme mücadelesi de diyoruz.
(Ayrıca 14 Şubat Dünya Sevgililer günüdür: Kökeni, Roma imparatorluğunun 496 yılında askerlerin, sevgili eş bulup, evlenmesini yasaklamasına karşı, direnişe dayanan, 14 Şubat Dünya Sevgililer gününün, tesadüfen Alevi Hızır günlerine denk gelmesi; Sevgi bizim ‘Dinimizdir’ ve her gülbank sözleri sonunda, Cemi cümle canlara, Can cana, AŞK ile AŞK ola, paylaştıkça artıp eksilmeyen bilim ve sevgidir diyen, Alevi yol öğretisi açısından anlamlıdır.)
Tüm bu gerekçelerle; Alevi toplumuna kurumlarına somut önerimiz; Alevilikte geleneksel olarak var olan 12-13- 14 Şubat Hızır günlerinde isteyen canların 3 gün sembolik oruç tutması, oruç tutan ve tutmayan tüm canların, evlerinden lokma getirip akşam birlikte (oruç açıp) Hızır lokması paylaşımları. Bu 3 günün birinde Delil uyarıp sazlı sözlü “Hızır Cemi muhabbeti” yapılmaması. Bu 3 Hızır günleri ve cem muhabbetinde: Doğal yaşam çevremizin bilincinde olmak, kış, kuraklık, sel baskını, deprem, salgın hastalık vs. doğal afet felaketleri anlamak, önlem almak, bunlardan dolayı hakka yürüyen canları anmak. Aynı şekilde toplumsal anlamda, Savaşlarda katliamlarda, kadimden bu güne, insanca mutlu yaşamak için, insanlık yoluna emeği geçmiş, hayatını vermiş katledilmiş cemi cümle canların, Alevi uluları yakın akraba dostların anılmasıdır. İhtiyacı olanlara maddi, manevi yardım, dayanışmada bulunulmasıdır. Ve 21 Mart Newroz’da da toplumsal olarak Aşure paylaşılmalıdır.
Alevilikte Hızır (oruç ve Aşure) canların, halkların birbiri ile yardımlaşması, dayanışması, abı hayatı lokmalarını, bilim ve sevgiyi birlikte paylaşılmasıdır. (Alevilikte önemli yeri olan 12-14 Şubat HIZIR günleri 2 gün resmi tatil olmalıdır).
2. 8 Mart, Dünya emekçi kadınlar günü (*1 gün resmi tatil.)
8 Mart 1857’de ABD’nin New York kentinde tekstil fabrikasındaki grevci kadın işçilere polisin kadın emekçileri katltmesi; 1910 yılında Kopenhag’ta toplanan 2.ci Sosyalist Enternasyonalde alınan kararla, o günden bugüne Dünya emekçi kadılar günü olarak kutlanmaktadır. Anadolu’nun kadın ana-tanrıça kültüründen beslenen, Erkek dişi birdir bizde noksanlık senin görüşlerinde, Yarın yanağından gayri her şey ortak, diyen, ve tarihte ilk kadın meslek ve savunma örgütlenmesini, Fatma Bacı önderliğinde ‘Bacıyanı Rum’ hareketini oluşturan, Alevilik açısından 8 Mart önemlidir. Posta Pir kadın ana/bacı oturmadan cem yürütülmemelidir. Aynı şekilde, Alevi ve tüm toplumsal kurum yönetimlerinde kadın erkek eşitliği sağlanmalıdır.
8 mart bugün sadece; Rusya, Angola, Ermenistan, Burkina Faso, Eritre, Gürcistan, Guinea-Bissau, Kazakistan, Kamboçya, Kırgızistan, Küba, Madagaskar, Moğolistan, Kuzey Kore, Nepal, Tacikistan, Türkmenistan, Uganda, Ukrayna, Özbekistan ve Vietnam da resmi tatildir.
(Alevi Kurumları Türkiye başta olmak üzere yaşadıkları ülkelerde 8 martın resmi tatil olması için mücadele etmelidir.)
Doğuran besleyen büyüten, anadilde öğreten kadın, ve ananın emeğine saygı için, 8 Mart Dünya emekçi kadınlar günü olarak Alevi takviminde yerini almalıdır.
3. 21 Mart Newroz (Heftmal Aşure) (*1 gün resmi tatil.)
21 Mart Newroz, ‘Celali’ Alevi güneş takviminde yeni yılın başlangıcıdır. Kadim tarihten buyana Mezopotamya, Anadolu ve Asya ve dünyanın bir çok yerinde, yeni gün, yeni yılın, kıştan karalıktan her anlamda zor günlerden kurtuluş yeni bir başlangıç olarak kullanagelmiştir. 1-9 Martta Hetf-Mal’lar / Hefto-Mal’ larla başalayan doğanın döllenmesi, dünya güneşe yaklaştıkça, dünyada ekvator dışındaki bölgelerde de, havalar ısınır, karlar eriri, ısı ışık can cemreler “toprak anaya” düşer ve 21 Martta gece gündüz 12’şer saat eşitlenir, doğa ana yeniden doğurmaya üretmeye başlar. Canlılar her şeyini doğadan alır doğaya veririler. Alevilikte 4 Kapı, toprak ateş hava su, 21 mart, 21 Haziran, 21 Eylül, 21 Aralık, 4 mevsimlik doğal döngülerden birdir 21 mart. 21 Mart doğanın yeniden canlandığı, Kar kış, Zar zor dar kötü günlerden, ve sömürücü zorba sistemlere karşı direniş ve onlardan kurtuluş günüdür. Eskiden doğal yaşam şartlarından dolayı, Dersim, Koçgiri ve yakın bölgelerde Heftmal günlerinde 7-12 gün oruç tutuluyordu. 21 Mart Nevroz’da kıştan kalan yiyeceklerden Aşure pişirilip toplumsal olarak paylaşılıyordu..
Pir Sultanın dediği gibi, “Demiri demirle dövdüler; biri sıcak biri soğuktu. İnsanı insanla kırdılar; biri aç biri toktu”. Zalim “Dehak’lar olduğu sürece, zalim zorbaların tahtlarını, saraylarını başlarına yıkacak, Newroz ateşini yapacak Demirci Kawa’lar hep oldu, olacaktır.
21 Mart ayrıca; Mazlum Doğan’ların 1982 çağın Dehak’larına karşı Diyarbakır Cezaevinde direnişi başlattığı gündür. 21 mart aynı zamanda, topraktan beslenen su ile yaşayan, yapraklarından oksijen hava üreten, yer üstünde yer altında yandığında ısı üreten varoluş ocağı söndürmeyen yaşam ağacı, Dünya Ormancılık günüdür. Ve ‘’Aynı vardan var olmuşuz, Sen altınsın ben tunç muyum diyen Aşık Veysel hy. gün, ve Uluslararası ırk ayrımı ile mücadele günüdür.
21 Mart Alevi, Kürt, Türk, Fars ve dünyada bir çok halk toplumun insanlık tarihinde yeri olan, kara kış ve kötü düzenlerden kurtuluşun yeni bir yılın başlangıcını, ateş yakılıp üzerinden atlayarak, kara kıştan kalan son lokmalarını Newroz Ateşinde AŞURE pişirip paylaşarak, yeni yılı halaylarla vs. coşkuyla karşıladıkları bir gündür. (TC’de dahil Dünya genelinde, resmi bayram, ücretli tatil olması gereken bir gündür. )
4. 26 Mart; Darı Mansur Enel-HAK Cemi.
Alevi cemlerinde CANLAR Hallacı MANSUR DAR’ına dur. DAR’a durmak bende O’nun gibi Dar ağacına asılıp, idam edilsem de; Sorgulayıp, Hak, hakikat gerçek, doğru bildiklerimden vazgeçmem vs. anlamındadır. Hallacı Mansur özetle; Ms. 900’cü yy. Irak ve Ortadoğu’da, semavi din-İslam, ganimet sömürü köleci sisteme karşı çıkmış, fakir halkı ve köleleri bu sömürücülere karşı örgütlemiştir. Bundan dolayı, tutuklanıp hapse atılmış, sonuçta boynuna Din-İslam’a karşı çıktığı için “Karmati Casusu” tabelası asılıp, halk önünde teşhir edilerek; İslam davet edilmiş. “Ben sizin inandıklarınıza, dininize vs. inanmıyorum, sizde benim” vs. demiş.. Sonuçta 26 Mart 922 yılında Irak Bağdat’ta, önce bileklerinden elleri kesilmiş, akan kandan, yüzü sararınca cellatları; “Bak Allaha inanmıyordu korkudan yüzü sarardı”” sözlerine karşı, kesik bilelerini başına kaldırıp, ben VAR olan gerçek, hakikat tarıyım anlamda ‘’ENEL HAK’’ diye haykırmıştır.. Sonra asılmış, ardından başı, kolları bacakları kesilmiş, kanlar içindeki kesik başı sözde ‘’aleme ibret’’ için şehir şehir gezdirilmiştir. Tarihte Alevilere “Kızılbaş” denilmesinin esas temeli de H. Mansur’un bu KızılBaşıdır. Gövdesi yakılmış sonra yeri yurdu, mezarı belli olmasın diye külleri, Dicle Irmağına ıramağa atılmıştır. Bu da Alev-i-likte din-İslam a karşı yeni İbreti’lerin ortaya çımasına vesile olmuştur.
Alevilikte yoktan ilahi bir güç tarı tarafından yaratılışa değil, VAR’dan, varoluş, ve varlığın evrimi, devri daim felsefesine dayanır. Alevilikte, “Vahdeti mevcut” varlığı birliği, var olan HAK’tır. İnsanlarda var olan bu hakkın bir parçasıdır, dolayısı ile tanrı insan, insan tarıdır. Alevilikte HAK kelimesi; ayrıca hak adalet, eşitlik, pay, gerçek, doğru,, doğa toprak vs. anlamında da kullanılır. En-El HAK inancında olanların, Allaha Peygambere Kurana Din imana, halife hacı hoca imama ihtiyacı yoktur. Aleviliğin din-İslam’dan vs. ayıran temel özellik bu felsefi bakış açsında yatmaktadır. Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.. Bilim SIR değildir, Paylaşılmayan bilgi, bilgi değildir. Paylaşılmayan Sevgi, sevgi değildir.
Alevi toplumu kurumları 26 Marta denk gelen hafta sonunu, Darı Mansur Enel-HAK Cemi yaparak, Alevi Varlık varoluş felsefesini öğretisini Alevi toplumuna anlatmalı, ve bu düşünceyi öne çıkaran, Alevi Pirlerini aşıklarını sadıklarını anmalıdır. Bu şekilde dini-İslami asimilasyona karşıda pratik bir önlem alınmış olacaktır.
5. 1 Mayıs; (Dünya Emekçilerinin birlik, mücadele ve dayanışma günü.) (*1 gün resmi tatil.)
Tarihçesi (1886 Şikago) dünya emekçilerinin 8 saatlik iş günü için verdikleri mücadeleye dayanan 1 Mayıs; Aleviliğin birlikte üretip, birlikte yarın yanağından gayrı her şeyi paylaşma, 72 milleti bir gör, kendine reva görmediğini başkasına görme, Hak yeme, hak yedirme. Alevi Rıza şehri ütopyası, Karmati, Babek, Huremi, Babai, Börklüce/Bedredin, Kalenderi, Pir Sultan, Köroğlu Dadaloğlu vs. ayaklanmalarına, geçtiğimiz yüz yılda devrimci Sosyalist emek hareketi içinde Alevilerin ağırlıkla yer alması tesadüf değildir. Sömürüye haksızlığa karşı duruş Alevi en temel karakter özeliğidir. Kapitalist endüstri toplumu ile ortaya çıkan, işçi emekçilerin dünya nimetlerini eşit paylaşma, dünyada ezilen haklar birleşin sınıfsız sömürüsüz vs. bir düzen kurma mücadelesi, 1 Mayıs Dünya Emekçilerinin Birlik Dayanışma mücadele günü evrensel Aleviliğin temel ilkeleri ile %100 uyuşmaktadır.
1 Mayısta dünya emekçileri bulundukları ülkede, sınıf emek mücadelesini hatırlatma ve emekçilerin güncel hak taleplerini dile getirip, bunun için mücadeleyi yükselttiği gündür.
1 Mayıs 1977 Taksim katliamı başta olmak üzere; 6 Mayıs Deniz Yusuf Hüseyin’in idamları, 18. Mayıs 1973 İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesi , 31 Mayıs Nurhak, 4 mayıs Dersim, 28 mayıs Çorum katliamının, 28 Mayıs Gezi Direnişinin mayısta başlaması, Mayıs ayında unutulmaması gerekene Aleviler, emekçi kitleler açısından unutulmaması gereken önemli anma günleridir.
Mayıs ayında olan direniş ve katliamlar ayrı ayrı anılsa da, sembolik olarak 1 Mayıs hepsini kapsamaktadır. Bu nedenle 1 Mayıs Aleviler için en önemli anma günlerinden bir olarak Alevi takviminde geçmelidir. (1 Mayıs aynı zamanda dünyanın bir çok ülkesinde resmi ücretli tatildir. Türkiye’de de resmi tatil olması için mücadele verilmedir.)
6. 4 Mayıs Dersim ve diğer soykırımları protesto günü. (*1 gün resmi tatil.)
Osmanlının 1900 yılların başında çöküşe geçmesi ile yerel halklar doğal olarak bir, bir özgürlüklerine kavuşmaya başladı. Bu süreçte Osmanlı İttihat ve Terakki zihniyeti Anadolu’yu halklarını “Türk-İslam”laştırma asimle etme, olmadı imha kararı aldı. Türkiye Cumhuriyeti de bu “Türk-İslam” ideolojisi ve kabul etmeyeni imha etmek üzerine kuruldu. Öncelikle Ermeni, Süryani, Rum, Hıristiyan, ardından Alevi Zaza, Kürt, vs. halklara karşı asimilasyon ve soykırımlar başlatıldı, halende devam etmektedir. 6 Mart-20 Haziran 1921 Koçgiri katliamı ile Alevi Zaza ve Kürt halkının özgürlük talepleri geçici olarak bastırıldı. Cumhuriyetin ilanından sonra, Alevilerin, Kürtlerin, diğer azınlıkların varlığı hak ve talepleri inkar edildi. Kürtlerin hak talepleri 1930 Ağrı katliamı ile bastırıldı. Yeni Anayasaya ‘TC. dini İslam’dır’. ibaresinin konuldu. 3 Mart 1924 Diyanet işleri başkanlığı kuruldu. Zorunlu din dersi getirildi. 30.11.1925 Tekke ve zaviyeler Alevilik yasaklanıp dergahların kapatıldı. 1937’de anayasaya göstermelik bir laiklik ilkesi konuldu. ‘’Vatandaş Türkçe konuş” kampanyaları vs. ile Türk-İslamlaştırma dayatmaları dünden bugüne açık, gizli sürdürülmektedir.
”4 Mayıs 1937 de “Tunceli Tenkil Harekatına Dair Bakanlar Kurulu Kararı” alınır. Bu Dersim Katliamı resmi belgesidir. 12 Mayıs 37’de başlatılan Dersim katliamı, 15 Kasım 1937’de Seyit Rıza ve arkadaşlarının idamından sonra da, katliam somut olarak 26.7.1938 Tunceli 3. Ordu Manevrası Hatırası Atatürk imzalı madalya dağıtılana kadar sürdü. Bu süreçte 70 binden fazla Zaza Alevi Kürt katledildi.
Dersim Katliamı 100 yıllık TC tarihinde Alevilere yönelik yapılmış en büyük katliamdır. 72 millete bir bakan, Kendine reva görmediğini başkasına görmeyen Alevilik, Bu Dersim Katliamını, sadece kendilerine değil, zorla Türk-İslamlaştırma politikası gereği tüm haklara karşı yapılmış olarak kabul edip , TC Tarihinde Alevi, Zaza, Kürd, Ermeni, Rum, Süryani vs. tüm haklara yapılan katliamlar 4 Mayısta birlikte anılmalı hatırlatılmalıdır. (TC devleti 100 yıllık tarihinde; başta Alevilere ve diğer halklara yönelik yapılan katliamlalar la, idamlarla vs. yüzleşmesi için 4 mayıs resmi tatil/ yas yüzleşme günü olarak ilan edilmelidir.)
7. 5-6 Mayıs Hıdırellez şenlikleri.
Hıdırellez; Alevilikte, Hızır İlyas, “Hıdırellez”, inanç ve kutlamaları da kadim insanlık tarihinden bu yana, tamamen doğa ile ilgilidir. Denizde, karada aynı niteliklere sahip Hıdır ve İlyas’ın deniz ile nehrin birleştiği, bir su kenarında ölü balığın dirilişi, gül ağacı altında YEŞİLLİKLER içinde ölümsüzlük şerbeti içip, yeniden dirilebilen doğa anayı, “yeşil adam/insanı”, evrimi devri daimî vs. anlatan sembolikler içerir. ‘’5-6 mayıs Hıdırellez şenlikleri” Alevilikte olduğu gibi çeşitli takvim kültür ve inançlarda (6 mayıs – 7 kasım arası ) yaz döneminin başlangıcı ile ilgili inanç günlerinden biridir. Dilek ağacı, ateş etrafında halay vs. şenlikler ile geleneksel olarak kutlanan bir gündür.
(Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslanın 6 mayıs sabahı idam edilmesi TC devleti tarafından bilinçli bir seçimidir bu tartışılır.)
8. 21 Haziran, doğa cemi / Abdal Musa şenlikleri.
21 Haziran doğal 4 mevsimlik döngüde yaz ayının başlangıcına, doğa ananın meyve vermeye başladığı döneme denk gelir. Celali güneş takviminde 21 Haziran; gündönümü en uzun gün, en kısa gecedir. Şehir koşullarında biraz unutulsa da, geleneksel olarak eskiden her yıl Haziran ayı ortalarında yapılan, Abdal Musa şenlikleri, açık hava doğa cemleri festivaller yapılırdı, yapılmalıdır. Abdal Musa, Kadıncık anadan yol erkanı devir alan, ve adına “AbdalMusa” cemi diye açık doğada cem yapılan bir pirmizdir. Bir avcı tarafında geyik donunda okla vurulması, uçan su vs. Geyikbaba, HBV nin kucağında aslan ceylan, Abdal Musa mitolojisinin kökleri çok eskilere dayanır. Roma Bizansta, Hristiyanlıkta Saint Aegidius, Gilles, Eustache ve Hubert’e, 4-5 bin yıl geriye Hititler ve daha öncelerine giden, Din için Zevk için (kurban kesmeme) bir canlıya kıymama geleneği.. Zevk için hayvan öldüren cana kıyan ‘Avcıların’ cemlere alınmaması vs. Alevi doğa inanç kültürü açısından önemlidir.
(Bu arada 10 canımızı kaybettiğimiz 28 Mayıs-20 Ağustos 2013 Taksim Gezi parkı direnişi anma, her anlamda Alevi doğa inanç öğretisi, doğal yaşamı çevreyi koruma bilinci direnci açısından anlamlıdır, tarih ve içerik olarak ta, 21 Haziran Abdal Musa şenlikleri, doğa cemi bütünlüğüne uymaktadır. )
21 Hazirana denk gelen günlerde Abdal Musa şenlikleri adı altında, toplantı seminerler, Doğa cemleri, doğa köy dergah/ziyaret festivalleri vs, yapılması, Yaz tatili öncesi, doğa çevre bilinci, hava su ateş toprak börtü böcek hayvan, doğamızın korunması, temiz tutulması, ekolojik üretim ekolojik denge, doğa çevre bilincinin Alevi toplu içinde canlı tutmak gelecek nesillere aktarmak açısından önemlidir.
Genel olarak okullar ve endüstri yaz tatili de, 21 hazirana denk gelen haftada başlamaktadır.
9. 2-3 Temmuz, Pir Sultan Sivas ve Çorum katliamını anma.
Tarihte çok büyük Alevi katliamları olmasına rağmen, Osmanlı tarafından 16 yy, Sivas’ta asılan Pir Sultanı anma, 2 temmuz 1993 Sivas Madımak etkinliklerinde yaşanan katliam, içeriği, 33 Alevi canın din-İslami yobazlar tarafından devlet kontrolü altında yakılması, Aleviler ve Alevi örgütlenmesi açısından, “Sivas katliamı” bir milat olmuştur. 320 yılında 40 Hristiyan’ın Sivas’ta (Forty Matyr of Sebaste) çırıl çıplak buzlu gölde dondurulup sonra yakılması ”SivasBela” ayrıca tarihi bir önem katmaktadır. Yıllarca verilen mücadele sonucu “Madımak oteli” Utanç müzesi olmasa da müzeye, çevrilmiştir. Fakat TC devleti ne 2 Temmuz Sivas, ne de 28 Mayıs – 4 Temmuz 1980 arası yaşanan, yine Alevilere yönelik Çorum katliamı ile hala yüzleşmemiştir. 2010 yılından bu yana Çorum katliamı Sivas katliamı ile birlikte anılmaktadır, anılmalıdır.
10. 16 Ağustos, Kadıncık Ana ve Hünkar Bektaş Veli anma etkinlikleri. (*1 gün resmi tatil.)
Hünkar Bektaş Veli (1209-271) Babai ayaklanmasından sonra, Sulucakarahöyük’e gelip “Kadıncık Ana’dan” el almış, Alevi felsefi düşünce etik anlayışını, “Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlık”, “Kendine reva görmediğini başkasına görme”, 72 Millete (âleme) bir bak”, Erkek dişi birdir bizde noksanlık senin görüşlerinde. Soydan gelen değil yolda giden bu yolun piridir vs. Alevi Yol erkanını en son güncelleyip reform eden, en önemli Alevi pirlerinden biridir. HBV Hakka yürüdükten sonra yol erkanı tekrar alan “Kadın Ana” “Kutlu Melek” ve Fatma Bacı Bacıyanı Rum, Alevi kadın örgütlenmesi ve Ana bacıların yol erkan yürütmesi açısından çok önemlidir. Yol anaların yoludur, “El” Kadın Ananın kudret elidir, bu nedenle Bacıyanı Rum anaları, Kadıncık Ana ve HBV birlikte anılmalıdır.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO’nun 2021 “Hünkar Bektaş Veli” ve “Yunus Emre” anma yılı olarak belirlemesi, Alevi yolunun bilim yolu olduğunu hatırlatmak, vurgulama ayrıca çok önemlidir
Maalesef “Serçeme’’ suyun başı olarak tanımladığımız tarihi kalıntıları 11 bin yıl geriye giden bu dergahımız 1826 da Osmanlı tarafından kapatılıp 1934 dergah içine cami yapılmıştır. Serçeşme dergahımız 1925 yılında TC devleti (Atatürk) tarafından tekrar kapatılmış, ancak 16 Ağustos 1964 yılında (Alevi canları kendi mekanlarına para vererek girebildiği) bir müze olarak açılmıştır. Anma kutlama bilim kültür etkinliklerinin 16 Ağustosta yapılıp yapılmaması tartışılabilir. 2021 UNSCO HBV yılında, Alevi kurumları Aleviliğin Türkiye’de kendine özgün bir inanç öğretisi olarak yasal tanınması ve Serçeşme dergahındaki cami/minaresinin kaldırılması talebini uluslararası düzeyde gündeme getirmelidir. Bu hak alınana kadar sürekli eylem yapmalıdır. 16 Ağustos Kadıncık Ana ve HBV’yi anma, eğitim bilim kültür etkinlikleri olarak kutlanmalı ileride, Aleviliğin anayasal olarak tanındığı tarihle değiştirile bilinir.
11. 21 Eylül, MihriCan Bayramı / Dünya barış günü (*1 gün resmi tatil.)
21 Eylül MihriCan bayramı, Mehregan/Mihrican Işık Can sevgisi anlamına gelir. Gece ile gündüzün 12’şer saat eşitlendiği, yazın bitişi, Doğa ananın mahsullerini verip, kış uykusuna yatmaya hazırlandığı, insanların yerleşik yaşama geçtiği tarihlerden bu yana, bir çok kültürde, orak harman kalkıp bağbozumundan sonra hasat, hububat, şarap bayramı vs. doğaya teşekkür anlamında kutlanan bir bayramdır. Alevilikte görgü cem, dem muhabbetleri de, 21 Eylül den sonra başlar. “Mihr” 21 mart Nevrozla başlayan, eski İran Celali takviminde 7ci ayın ismimdir. “Mihr” aynı zamanda ışıktan gelen can, sevgi anlamına gelir. Alevilikte ocak, cemlerde muhabbetlerde delil uyarma, bu ışık güneş aydınlanma Alev kültü ile ilgilidir. “Mihr /Mithra” aynı zamanda 12 burç içinden, elinde meşale ve adalet kılıcı ile (karanlık mağaradan, kozmik yumurtadan) çıkan, başında güneşle sembolize edilen, eski Hint “vedik”, İran Ermeni, Kürt, Mezopotamya Anadolu Alevi, çeşitli kültürlerde güneş ışık kültü, dostluk barış, sevgi şefkat bereket tanrısı olarak anılan “Mithras” ile ilgilidir. Büyük kahraman Fereydoun’un zalim kral Zahak’ı yenmek için Mithra’nın ışığını kullandığı gün vs. bir çok mitolojik anlatım vardır. (Mithraizm, değişik bir formatta eski Yunan ve Roma’da da görülmüş Avrupa ülkelerine de yayılmıştır. Fakat Hıristiyanlığın ve İslam’ın ortaya çıkmasından sonra, taraftarları katliamlardan geçirilmiş yasaklanmıştır.)
21 Eylül aynı zamanda Dünya barış günüdür. Tüm savaşların temelinde, doğa ananın verdiği dünya nimetlerinin paylaşım kavgası yatar.. Rıza şehri Rızalıkla abı hayatı paylaşmayı barış içinde birlikte yaşamayı kendine amaç edinmiş, Anadolu’ya barış güvercini donunda gelen Hünkar Bektaş Veli vs. Alevi inanç kültürü açısından, 21 Eylül Birleşmiş Milletler Dünya Barış Gününün bu tarihe MihriCan bayramına denk gelmesi çok anlamlıdır.
Dünya Barış gününün tarihçesi; 1 Eylül 1939 günü Nazilerin Polonya’yı işgaliyle başlar. Japonya’ya Atom bombası atılması ve ardında elli iki milyon ölü, milyonlarca yaralı, sakat ve moluz yığını haline gelmiş kentler ile acı ve gözyaşı bırakan 2’ci dünya savaşı sonrası, dünyada kalıcı barışın sağlanması için kurulan Birlemiş Milletler teşkilatının kurulması ile noktalanır.
Sosyalist Sovyetler SSCB/Varşova paktı ülkeleri, barış içinde bir dünya mücadelesi görevini hatırlatmak amacıyla, 1 Eylül’ü “Dünya Barış Günü” olarak ilan ederler. Varşova paktının dağılmasından sonra sadece Türkiye’de 1 Eylül barış günü olarak anılmakta.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1981’deki 57. birleşiminde, “Genel Kurul’un açılış günü olan her eylülün üçüncü salı gününü “Uluslararası Barış Günü” ilan eder. Genel Kurul’un 7 Eylül 2001 tarih ve A/RES/55/282 sayılı kararı ile de bu özel gün 21 Eylül’e sabitlenir. Kısacası dünyanın kabul ettiği, “Dünya Barış Günü” 1 Eylül değil 21 Eylül’dür. 2 dünya savaşı sonunda Japonya’ya atılan Atom bombasında ve dünyada olan tüm savaşlarda ölen milyonlarca insan ve özelikle masum çocuğun ve insanlığın geleceği için barışın önemini vurgulamak amaçlı; Japonya dünyanın tüm kıtalarından çocukların bağışladıkları bozuk paraları eritip, üzerinde , “Çok Yaşa Mutlak Barış” yazılı BM binası önünde duran bir “Barış Çanı’’ yapmıştır. Her 21 Eylülde, bu barış çanı çalınarak, Birleşmiş Milletler genel kurulu açılır. En kötü barış, savaştan iyidir, savaşta masum insanlar çocuklar ölür, tek kazanan silah tüccarlarıdır.
Alevilikte; MihriCan Barış bayramı, çeşitli meyve, kuruyemiş tahıl başak, pekmez, şerbet şarap vs. yiyecek içeceklerle, sazlı sözlü demli eşit paylaşımlı cemlerle coşkulu, Sahname deyişlerin, barış türkülerinin okunduğu, savaşlara karşı barış (çanlarının) çağrılarının dile getirildiği sanatsal kültürel etkinliklerle Mihri can barış bayramı olarak kutlanmalıdır.
12. 15 Kasım, Seyit Rıza ve Börklüce Mustafa ve yoldaşlarını anma günü.
Seyit Rıza ve 6 arkadaşı, Dersim katliamı çerçevesinde 15 Kasım 1937 tarihinde Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edildiler. TC devleti halen bu katliam ve idamlarla yüzleşmediği için, bunu anmaya hatırlatmaya devam etmeliyiz. Ayrıca Osmanlı tarihinde, 200 den fazla Alevi ayaklanması, ve Alevi toplumuna karşı çok büyük kitlesel katliamlar olmuştur. Hepsini ayrı ayrı anma olanağımız yok, fakat “Yarın Yanağından gayrı her şey ortak” diye Balkanlardan, İzmir Karaburun, Aydın Ortaklar’a geniş bir bölgede, Aleviliğin toplumsal “Rıza Şehri” ütopyasını geçekleştirmeye çalışan; Şey Bedreddin, Torlak Kemal, Kızıl Börklüce Mustafa neslinde Osmanlıda yapılan bu vb. toplumsal Alevi katliamlarını, Börklüce Mustafa’nın 1416 yılı Kasımın 2 haftası İzmir’in Selçuk’ta idam edildiği gününe denk gelen 15 Kasımda birlikte anmalıyız.
13. 25 Kasım, Kadına Şiddete Son.
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü; 25 Kasım; 1960’da Dominik Cumhuriyeti’nde faşist Trujillo Hükümet’ine karşı ezilenlerin verdiği bu büyük mücadelede sembol haline gelen Mirabel 3 kız kardeşin tecavüz edilerek vs. öldürüldüğü gündür. Birleşmiş Milletler 1 Aralık 1999 tarihinde, 25 Kasımı, kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü olarak belirlemiştir. Ve her yıl 25 Kasımda, Dünya çapında, Cinsiyet Eşitliği, Kadınların Güçlendirilmesi, kadın cinayetleri ve aile içi şiddetin, çocuk evlilikleri cinayetlerin vs. ortadan kaldırılması için mücadele verilmekte çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Her anlamda kadın erkek eşitliğini savunan Alevi toplumu ve kurumları olarak, 25 Kasımı takvimimize alıp, bu mücadeleyi aktif bir şekilde desteklemeliyiz.
14. 19 Aralık 1978 Maraş katliamını anma.
12 Eylül 1980 faşist Askeri darbesine zemin hazırlamak için yapılan, Maraş’ta Alevilere ve Kürtlere karşı yapılan 120 kişinin kadın ve çocukların hunharca öldüğü binlerce insanın yurtlarından edildiği, 19-26 Aralık 1978 Maraş katliamı bir daha katliamalar olmaması için, hatırlatmak için anılmalıdır. (Alevi toplumu kuruları Maraş katliamı ile birlikte Aralık ayında; 18 Aralık 1420 asılan Şeyh Bedreddin’i, F-tipi hücre cezaevi direnişine karşı yapılan 30 tutuklunun katledildiği 9 Aralık 2000 Ulucanlar operasyonu, ve 28 Aralıkta F16 savaş uçakları ile bombalanan çoğu çocuk 35 kişinin katledildiği Roboski katliamın da unutmayıp hatırlatmalıdır Maraş katliamı ile birlikte anmalıdır..
15. 21 Aralık – 1 Ocak Khal Gaganê (Kış şenlikleri) (*2 gün resmi tatil.)
“Gaganê” : Kürd ve Kırmanciki Zaza dilinde Aralık ayının adıdır. Khal Gagane Dersim ve çevresi coğrafyada, Reya Haq (Hak Yolu) Alevi inancında ve bölge haklarının, semavi dinler öncesi, kadim tarih doğal inançlardan gelen, 21 Aralıkta başlayıp, Ocak ayının başına kadar süren, kış mevsimi ile ilgili, kış ortası, kelime olarak “eski“ ve eski yılı uğurlayıp, yeni yılı karşılamak anlamında, dünden bugüne kutlanan toplumsal sosyal kültürel çok eski bir gelenektir. Celali güneş takvimine göre 21 Aralık gün dönümü, yılın en uzun gecesi, kara kışın başlangıcıdır, Gagane bir anlamda kara kışa hazırlıktır. Şubat ayında Canlar Hızır yardıma çağrılır. 21 mart Newroz ise yeni yılın başlangıcıdır.
Dersim mitolojisinde; “Khal, Fatık ve Koçeki” üçlü bir figür vardır. Bunlar (Baba, Ana ve Evlat) (Geçen yılı, Dünya/Yaşamı ve Gelecek yeni yılı baharı) vs. sembolize etmektedir. Mitolojik anlatım (ağustos böceği ile karınca hikayesi misali) fakat insan dayalı olarak özetle şöyle;
“Kahl ve Fatık, genç çift bütün yazı eğlenerek geçirir, kışa hazırlık yapmaz, ağaçlar yaprak döker, havalar soğur 21 Aralık (Gagane ayında) kara kış bastırınca, aç kalırlar, yiyecek yardım istemek için insanların kapısına gitmeye utanırlar. Kahl; Tanınmamak için, yaşlı aksakallı, elinde asası, sırtında heybesi bir ihtiyar kılığına girer. Eşi Fatık’ın yüzünü kapatır, evlatları/çobanları “Koçekinin” yüzünü karaya boyar vs. ve kapı, kapı yiyecek toplamaya çıkarlar, yiyeceği de kendilerine istemezler, “kış bastırdı fakir fukara, çocuklar için gönlünüzden ne koparsa,” diye yiyecek toplamaya giderler. Onları tanıyan, sesinden bilen olursa çıralığını vermez, “hadi oradan, bütün yazı eğlenerek geçir, sonra gel yiyecek topla,” derler. Kahl; kütün yazı tembel geçirmiştir, Fatık ve Koçeki aç naçar bırakmıştır, kadını onu elinden almak isterler.. Geleceği temsil eden, Çoban kılığında evlat çocuk (Koçeki) onu besleyen Fadık Anası/dünyayı, geleceğini korumaya kurtarmaya çalışır.’’ Burada verilmek istenen mesaj, doğal yaşamı dünyayı korumayı, birlikte üretime katılmayı geleceğe hazırlık yapmayı, ve zar zor günlerde rızalıkla paylaşmak vs. önemli doğal toplumsal yaşam değerler dile getirilmektedir.
Dersim yöresinde, Kürd, Alevi, Zaza ve kadim haklarının dün bu gün GAGANE kutlamalarına baktığımızda, şu gelenekler öne çıkmaktadır.
1. Küskünlerin barışması, Yakın akraba aile dost arkadaş, özelikle ana bacı hala teyze, ziyaret edilmesi, yiyecek içecek vs. hediye vermesi.
2. Buğday ve çeşitli tahıl ürünlerin kaynatılıp tuzlanıp ‘HEDİK’ yapılıp, ev halkı, ev hayvanları, kolu komşu ve doğaya bırakılara cemi cümle canlarla paylaşılması.
3. İçine rızık, evlilik, bereket, hayvanları bitkileri ve evi temsil eden ve şans getirdiğine inanılan, 3 ayrı boyuta çubuk vs. konulan, Çörek, Simit, (Bıçıke, Pêsare) vb. lokmalar yapılıp niyaz olarak, kolu komşu ve doğadaki canlarla paylaşılması.
4. Hedik, Pasare vs. lokmaların; Mezar, ziyaretler, Su başı, ağaç altı yerlere, gülbanklarla, çerag/mum delil yakılara bırakılması, ağaçlara doğaya minnet ve dilek amaçlı süs bez bağlanması.
5. Pir Mürşit rehberlerin olduğu yerlerde, sazlı sözlü semahlı lokmalı demli muhabbet cemlerinin düzenlenmesi.
6. KHALO SIPİ, ( ak sakallı bir Pir, bir derviş veya Hızır görünümünde bir Pir kılavuz eşliğinde, Gaganda evlerden yardım toplanıp ihtiyacı olan fakir fukaraya ve özelikle çocuklara hediye dağıtılması.
7. Ve gençlerin “Khal, Fatık ve Koçeki” donuna girip şenlikli bir şekilde ev ev dolaşıp herkesten gönlünden kopan, rızk, yemeklik yiyecek lokma toplayıp, bunu bir evde, pişirilip, canlarla paylaşması. Gençlerin sazlı sözlü davul zurnalı vs. coşkulu şekilde eğlenmesi.
(Benzeri kış yarısı etkinliklerin, şenliklerin Dersim dışındaki Alevi bölgelerinde de yapıldığını biliyoruz.)
Bunların hepsinin temelinde, insan toplumsal bir varlıktır, doğa veya toplumsal koşulları yarattığı zar zor şartlara, bencil tek başına karşı koyup hayatta kalamayacağı gerçeği ile birlikte üretim paylaşım kültürünü öne çıkarmaktır. “Gagane” her anlamda doğal ekolojik ve sınıfsal toplumsal paylaşımcı hümanist bir düşüncenin yeni nesillere aktarılmasıdır.
“Khal-o Khekin” “Kahal Gagan”. Çeşitli kültürlerde Ded Moroz, Ayaz Ata/baba, Şaxta baba, Tovlis babua, Gagant Baba, olarak anılmakta ve bugün dünya genelinde Miladi takvime göre kutlanan “Neol-baba” ve yılbaşı kutlamalarının, tarihsel zemini oluşturmakta ve yaklaşık aynı günlere denk gelmektedir. Hıristiyanlık ortaya çıktığında, Roma imp. tarafından yasaklanınca, Anadolu’da gizlice yayılmaya çalışmış ve Anadolu’daki Pagan yerel halk inançları ile buluşmuştur. D. Roma/Bizans 325 yılında (İznik Konsülü) Hristiyanlığı resmi din olarak benimsemesi ile Gagane vb. Pagan halk inançları, Hristiyanlık üzerinden, batı Avrupa’ya ve dünyaya yayılmıştır. İsa’nın hangi günde doğduğu kesin bilinmiyor. Eski İran coğrafyasında oluşan Mitraizm inancında güneş ışık tanrısı Mitra’nın doğum günü olan 25 Aralık, 1582 yılında kabul edilen Miladi takvimle İsa’nın doğum günü yani Noel bayramı ve 1 ocakta miladi takvimin yılbaşı olarak belirlenmiştir.
21-25 Aralık Noel, 31/1 Aralık Ocak Yılbaşı dünya genelinde resmi tatildir. Bu günlerin kutlanmasının kökeni Anadolu’ya, Dersim Zaza-Kürd-Alevi kültürüne dayanmaktadır. Alevi toplumu unutulmaya yüz tutan bu kadim geleneklerini kırsalda sürdürebilir, şehir koşullarında güncelleyerek, Alevi derneklerinde vs. bu kadim geleneklerini, bu günlerde diğer haklarla birlikte, fakat kendi yorumlarıyla, kapitalist sömürü aracı yapmadan kutlayıp sürdürebilirler. Yılbaşı Türkiye’de resmi tatildir fakat, 24-25 Aralık resmi tatil değildir. Hem Türkiye’de yaşayan 20 milyonluk Alevi ve diğer Ermeni Rum Süryani Hıristiyan vs. halk ve inançları da dikkate alarak en azından 24-25 Aralık tarihlerinin Türkiye’de de resmi ücretli tatil olması talep edilmelidir.
Devrimci Aleviler Birliği, Yürütme kurulu, DAB . YK – 7.1.2021
________
365 günlük takvim önemli anma günleri vs. (yeni sayfa)
Bu linke tıklayarak 365 tarihte bugün önemli Alevi ve diğer anma günleri takvimini görebilirsiniz. (Her yıl güncellenir.)
DAB Takvimi 2022 indir. A3 pdf veya png formatı.
Görsel belgeler.
İlk yorum yapan olun