İÇİNDEKİLER
- Alevilik nedir? 2
- Alevilik ne değildir ? 2
- Alev-İ kelimesinin anlamı ve kaynağı nedir. ? 2
- Aleviliğin en temel özelliği nedir ? 3
- Nasıl Alevi olunur? Alevilikte ikrar? 3
- Kimler Alevidir, Alevi demo-coğrafyası? 4
- Alevilik üzerine tezler. 4
- Aleviliğin ve cemin tarihi ve kaynakları. 5
- Alevilik tek bir dil millete bağlı olamayan bir halk muhalefet inanç öğretisi. 6
- HBV ve özlü Alevi söylemleri 6
- Alevilikte varlık HAK “tanrı” kavramı. 7
- Alevi etik öğretisi 4 kapı 40 makam. 8
- Musahiplik yol kardeşliği “Yoldaşlık” 9
- Alevilikte toplumsal yaşam, siyasi duruş. 9
- Alevilik kadının yeri nedir? 10
- Alevi doğa inanç öğretisi. 11
- 40’lar sayısı ve Alevilikte 40’lar meclisi/Cemi mitolojisi. 12
- Alevi CEM ve çeşitleri 12
- 12 Hizmet sıralaması. 14
- CemEvi Nedir. 14
- Alevilikte hukuk sorgu görgü dar. 14
- Alevilikte semah 15
- Alevilikte saz bağlama; 16
- Alevi Ozanları aşıkları deyişleri. 16
- Gülbenk ve Tercümanlar 17
- Alevi özel anma günleri. 17
- Alevi Ocakları Dergahları, Pir’leri 18
- Doğum evlilik ölüm vb. ritüeller. 18
- Alevilikte paylaşım dayanışma (Hızır Oruç Aşure) lokma geleneği. 19
- Alevilere yönelik katliamlar? 19
- Türkiye Cumhuriyeti Atatürk (Kemalizm) ve Aleviler. 20
- Türkiye’de güncel AKP Erdoğan diktatörlüğü ve Aleviler 20
- Aleviliğin Türkiye’de, Dünyada yasal durumu statüsü. 20
- Alevilerin TC devletinden güncel hak – talepleri. 21
- Alevilikte Asimilasyon ve karşı mücadele ve köklü reform Devrim. 21
- Aleviliğin sembolü. 22
- Alevilik diğer inançlarla fark ve benzerlikler. 22
- Alevi kurumları 23
- Aleviliğin Yazılı kaynakları. 23
- Kaynakça. 24
Özet olarak Alevilik ve Aleviler.
Feramuz Acar / 2019
- Alevilik nedir?
Alevilik (Alevİzm) yukarı Mezopotamya/Anadolu (Türkiye) kaynaklı, kökleri 12 bin yıl geriye, insanların avcı toplayıcı yaşamdan yerleşik anaerkil komünal toplumsal yaşama başladığı (Çatalhöyük ve Urfa Göbeklitepe’ye ) kadar uzanan ve en son 1200 yılarda Hace Beştaş Veli ve Rum erenleri tarafından kurumsallaştırılıp sürdürülen, diyalektik materyalist varoluş felsefesine, “varlığın birliği” (insan Hakk’ta, Hakk insanda) anlayışına dayalı, doğaya, cana, insana bilime, sevgiye, adalete eşitliğe, özgürlüğü, emeğe, paylaşıma değer veren, ‘’Kendime reva gömmediğimi başkasına görmem, Elime dilime belime sahibim, bilim kamili insanlık yoluna talibim, olsun cemi cümle canlar şahidim’’ ilke ve ikrarına dayalı, kendine özgün felsefi bir doğal inanç öğretisidir. Genelde Alevilik için, kamili bilge olgun insan olma “Kamili İnsanlık YOL’u” tabiri kullanılır.
- Alevilik ne değildir ?
Bilinenin aksine Alevilik semavi bir din, mezhep, Şia İslam’ın bir kolu değildir. 1500’lü yılların başında Sünni Osmanlı ile Şii İran Sefavi savaşında, Osmanlının zulmünden bıkan bazı Aleviler, Sefavileri desteklemiş bu süreçte, Alevilik yoğun bir Şii İslam propagandası ve asimilasyonu altında kalmıştır. Dolayısıyla Aleviler arasında ve Dünya kamuoyunda Alevilik = Halife İmam Ali, Şii İslam’ın bir kolu, 12 imam, Ehlibeyt, “Ali “yandaşlığı şeklinde yanlış bir algı oluşmuştur. (Bugün Aleviler bu algıdan kurtulmaya çalışmaktadır.) İslam halifesi İmam Ali, İslam şeriatı, huri cenneti, ganimeti için, İslam’ın kanlı kılıcı “Zülfikar” sallamış bir kişidir. İslam’da olan, cennet-cehennem ahiret, hayır, şer, kader Allah-Kuran-Peygamber anlayışı, İslam’ın 5 şartı, 32 farzı vs. hiç birisi Alevilikte yoktur ve Aleviler bunların hiçbirine uymaz. Alevilikte olan kural kaideler, Bilim yolundan gitmek, sazlı sözlü semahlı, kadınlı erkekli, lokmalı demli, rızalık, sorgu görgü darlı, 12 hizmetli cem vs. İslam’da yoktur. Din-İslam yoktan yaratıcı ilahi bir tanrıya dayanır. Alevilik vardan var olan, doğal madde varlığa diyalektiğe evrime dayanır.
Keramet baştadır taçta değildir.
Hararet nardadır sacda değildir.
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüs’te Mekke’de hacda değildir
(HBV)
- Alev-İ kelimesinin anlamı ve kaynağı nedir. ?
Alevi kelimesi doğada her şeyi hareket ettiren enerji ve canlılarda yaşam gücü olarak kabul edilen aşk/sevgi ve karanlığa gericiliğe karşı aydınlanmanın, sembolü kadim ocak ışık/güneş ALEV kültü ile ilgilidir. Alevi kelimesinin kökenine bakıldığında; (Al, āl, Al-a, El, İld, Ela, Eli, İla, İlu, Ulu, Ol, Od, Alo, Alov, Alu, ōl-u, A-luv-i, alāta, гореть, пылать Alaz, Alāw Alaw, Alav Alev, Alev-i;) bu kelimeler birçok dilde bugün Farça, Türkçe ve Kürtçede ocaktan, ateşten çıkan ışık ALAW, ALEV anlamındadır. ALEV tüm âlemin çarkını devri daim merdane döndüren, tüm maddenin varlığın özünde olan, “BigBang” ışık enerjiyi sembolize etmektedir. Ayrıca Şah kelimesi de büyük güneş ışık anlamındadır. Alevi deyişlerinde bu ışık kültü yoğunlukla işlenmiştir. Alevi kelimesi daha çok son 200 yıldır, kullanılsa da. Osmanlı fetva ve fermanlarında Aleviler için ‘’Işık Ehli” terimi kullanılmıltır. Ayrıca Anadolu’da 6 bin yıl önce yaşamış “A-Luvian” halkı (Luvi , luv, luha, lux, lum, lys light Licht lumière Luce Luz vs.) kelimeleri de de Alev ışık anlamındadır. Bilinenin aksine kelime harf benzerliği ile İslam’ın 4´cü halifesi hz. imam Ali ile ilişkilendirilse de, “Alevi” kelimesi Ali’den gelmez. Ali’nin evi, veya Ali taraftarı olmak değildir.
Bir kandilden bir kandile atıldım, (Kandil= güneş yıldız galaksi)
Turap olup yer yüzüne saçıldım, (Turap= toz toprak)
Bir zaman hak idim hak ile kaldım (Hak=gerçek tanrı hakikat)
Gönlüme Od düştü yandım da geldim
Ay oldum Aleme doğdum
Bulut oldum göge ağdım
Yagmur olup yere yagdım
Nur oldum güneşe geldim.
Yunus Emre
- Aleviliğin en temel özelliği nedir ?
Aleviliğin en karakteristik özelliği; Semavi bir DİN olmayışı, doğal varoluş diyalektik materyalist felsefe, Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlık, evrim teorisine dayanması, var olan mevcudu hak bilmesi, rızalık paylaşımcı kültür olması, hakim sömürücü iktidar ve dinlere muhalif olması, kadın erkek eşitliği, cem erkanı, saz semah ve 72/3 millete bir bakması, tek bir ırka millete bağlı olmayışı. Sorgu görgü dar ve kendine reva görmediğini başkasına uygulama, eline diline beline sahip ol, EDB etik ilkesidir.
Halımız hal eyleyelim
Yolumuzu yol eyleyelim
Her çiçekten bal eyleyelim.
Arı’ya saysınlar bizi.
- Nasıl Alevi olunur? Alevilikte ikrar?
Çocukluktan Alevi kültürünü alarak yetişmiş 18 yaşını doldurmuş; veya başka inanç/inançsız biri olarak, okuyup araştırıp, Alevilik hakkında bilgi edinen, yolun temel ilkelerini bilen benimseyen her insan; bir Cemde toplum ve Pir huzurunda; “Yol’a yoldaş olmaya, meydana geldim erenler. Kendime reva görmediğimi kimseye görmem. Elime, dilime, belime sahibim, bilim, sevgi, paylaşım, rızalık, kâmili insanlık ALEV-İ-YOL’una talibim, olsun CEM’i cümle CANLAR şahidim”. ikrar-namesini okuyan herkes yola yoldaş Alevi olabilir.
Cemi yürüten PİR (Ana/Baba) yola girmek isteyen cana, yolun ilke kurallarını anlatan, bir daha düşün anlamında bir uyarı telkin gülbangi verir. Yola girmeye hazır değilse geri çekilmesini, hazırsa bir adım ileri gelmesini söyler.
Pir “Yol yoldaşız yürünmez.” der ve talibin yayında önceden seçtiği bir musahibi yoksa cem erenlerinden birini kendine musahip /yoldaş seçmesini söyler. Birlikte boyunlarında tıgbent/kemerbest takılı olarak meydanda dara dururlar. (Ayaklarını birleştirip sağ ellerini kalplerinin üzerine koyarlar). Pir cem de olan canlarında rızalığını aldıktan sonra “Gerçeğe hü marifete” der. Herkes ayağa kalkar ve Pir yola yeni giren talibe ikrar gülbengini verir.
Elinize dilinize belinize, Aşınıza işinize eşinize
Yaren yoldaşınıza sadık kalacağınıza,
Kendinize reva görmediğinizi
Başkasına görmeyeceğinize.
Hakkınıza razı olup, herkesin hakkını da
Görüp gözetleyeceğinize.
Ezilenden mazlumdan yana olup
Haksızlığa karşı duracağınıza
Söz veriyor musunuz ?
“Aşk ile veriyoruz erenler.”
Burada olmayıp başka bir zaman ve yerde
Bir can sizden davacı olup hak talep ederse
Haktan kaçmayacağınıza, söz mü?
“Aşk söz erenler.”
Bu ahdi ikrarı bozmayacağınıza
3’ler 5’ler 7’ler 40’lar Erenler evliyalar
Cemi cümle canlar şahit olsun mu?
“Olsun…”
‘’El ele, el hakka, buraya gelin’’
Yola yoldaş olan can (musahip yoldaşı ile) Pirin yanına gider. Pir bir eliyle taliplerin başparmaklarından tutar diğer eli ile talibin omuzuna el pençe koyar.
Eli erde, yüzü yerde, Özü Mansur darında,
Kâmili insanlık yolunda.
Erenler meydanında Pir divanında
4 kapı 40 makamda kırlar ceminde
Kavli kararınız kaim ve daim ola.
Hak sizleri bu ikrarınızdan
Yolunuzdan yoldaşınızdan ayırmasın.
B’ismi Şah, Ya hak
Niyaz haktır âdeme
Seyrangahız âleme
El ele dedik geldik bu deme.
Hal erenler halidir
Yol erenler yoludur.
El bizden pençe Pirimiz
Hünkâr Bektaş Veli’den ola.
Rehberiniz Hak, Yardımcınız halk ola.
Hak dilde dileklerinizi
Gönülde muratlarınızı vere.
Hü gerçeğin demine.
Pir talibin boynunda takılı olan tıgbent /kemerbestini alıp talibin beline bağlarlar (Kemerbest ikrara yola bağlılığı simgeler) ve birer dem/dolu/bade sunar. Canlar “Cemi cümle canların aşkına” diye badelerini içip, meydana niyaz edip, meydanda semaha dururlar veya yerlerine geçerler. Yerel farklılıklar olsa da özet olarak Alevi yoluna girme ikrarı erkanı bu şekildedir.
- Kimler Alevidir, Alevi demo-coğrafyası?
Şu veya bu şekilde; Sazlı sözlü semahlı, kadınlı erkekli lokmalı demli, rızalık sorgu görgü darlı ikrarlı, 12 hizmetli CEM erkanı yürüten topluluklar Alevi olarak kabul edilir. Somut olarak Aleviler; dünden, bugüne yoğunlukla Anadolu ve çevresinde, yaşayan, güneş ocak ateş ışık kültü, doğal, şaman, pagan muhalif inançlar, akımlar; Işık ehli, Aluvi, Alawî, Arevi, Huremi, Ehli Hak, Şebek, Kakai, Yarsani, Nasturi, Ezidi, Hurufi, Tahtacı, Çepni, Sıraç, Kalenderi, Vefai, Ahi, Babai, Kızılbaş, Bektaşi, Rea-Hak ve Alevilik gibi topluluk isimleri altında varlığını sürdüre gelmiştir.
Coğrafik olarak Aleviler 20 milyonu Türkiye’de. 10 milyonu komşu ülkelerde (Ermenistan, Azerbaycan, İran, Irak, Suriye, Kürdistan, Kıbrıs, Yunanistan, Arnavutluk, Bulgaristan, Eski Yugoslavya. Ayrıca Almanya başta olmak üzere 5 milyon AB ülkelerinde ve Kanada, Amerika, Avusturalya, Japonya gibi göçmen işçi, mülteci olarak gittikleri dünyanın çeşitli ülkelerde kalıcı olarak yaşamaktadır. Bugün Dünyada yaklaşık 35 milyonun Alevi’nin yaşadığını tahmin edilmektedir.
- Alevilik üzerine tezler.
Aleviliğin ve Cem erkânının tarihsel ve inançsal köken kaynakları hakkında genel olarak şu 6 tez ileri sürülmektedir.
1) Hz. Muhammed’in Miraç’tan döndükten sonra içinde Halife Hz. imam Ali’nin de olduğu “Kırklar Meclisi” olarak nitelendirilen bir topluluğu ziyaret etmesi.?
Bu tez tamamen uydurmadır. Hz. Muhammedin “Burak At” ile uçarak gökyüzüne ‘Miraç’a çıkıp Allah’la görüşmesi vs. Alevilik açısından tamamen akıl mantık bilim dışıdır. Muhammed ve imam Ali’nin “Kırklar Meclisine” nerede ne zaman somut kimlerle, katıldığı cem yürüttüğüne dair hiçbir İslami belge kanıt yoktur. 40’lar sayısı birçok kültürde, ortalama bir çokluk ‘çoğul’ belirtme ve tamamlama sayısıdır. Hacı Bektaş velinin 40 müridi ile yaptığı cemler, ve Alevilerin kadınlı erkekli “40-50 kişinin katılımı ile küçük köylerde yaptığı cemlerin, Muhammedin “Miraç” masalı ile karıştırılıp Alevilerin bu şekilde Şia İslam’a vs. bağlanmaya çalışıldığı görülmektedir.
2) Diğer bir rivayet ise ilk cem erkânlarını İmam Cafer-i Sadık’ın yaptığı, “Buyruğunda” geçtiği, Şeyh Safi Safavi (Şah İsmail) devam ettirdiği yönündedir.
Bu tezde tutarsıdır: Çünkü İmam Caferi Sadık’ın Buyruk diye bir kitabı ve cem yürüttüğüne dair hiçbir kaynak yoktur. İslam mezhep kurucuları Hanifi, Maliki, Şafi Hambali Caferi Sadık’ın öğrencileri veya ondan etkilenmişlerdir. Şii Müslümanlarda İmam “Cafferi” mezhep edinmişlerdir. Alevi 40lar meclisi mitolojik anlatımı Şeyh Safi buyruğunda geçer. Kaynağı HBV Makalat’ı olan ” Şeyh Safi Buyruğu”; Safavi “Ehl-i İhtisas” kurulu tarafından yazılmış bu Buyruk’la , Alevi Cem Kırklar meclisi “Muhammedin Miraç masalı” ile karıştırılıp Şii İslam’la süslenip 1500 yıllarda Anadolu’da dağıtılıp Aleviliğin içine sokmuştur. Osmanlı’nın zulmüne karşı Anadolu Alev-i Kızılbaşları, Safavi devletinin kuruluşunda önemli rol almışlar ve Şii İslami propagandaya maruz kalmışlardır. Hatayi mahlası ile yazılan birçok Alevi deyişi de, Şah İsmail’e mal edilmiştir.
3) Eski Şaman, Türklerin kadınlı-erkekli çalgılı içkili eğlencelerin İslam’ı perdesi altında devamı.
Şamanizm ve eski Türk inanç geleneklerinde, Aleviliğin bazı özeliklerini görmek mümkündür. Fakat Şamanizm’de Şa-Man, Gök tanrıları ve insanlar arasında bağlantı kurduğunu iddia eden, fala bakma, gelecekten haber verme, kötü ruhları kovma, büyü vs. ile uğraşan, belirli tek bir din adamının “defle” yaptığı bazı bireysel törenlerden oluşmaktadır. Bunları direk Aleviliğe bağlamak mümkün değildir. Ayrıca Alevilik direk Şaman, Orta Asya Türk, kökenli olsa bugün orada da Alevilerin yaşaması en azında köklü Alevi kültür belirtilerin olması gerekirdi.
4) Farsça “Bezm-i Cem” eski İran’da ilk içkili muhabbetli meclislerin devamı.
Eski İran, Zerdüştlük inancı; bazı etik kuralları, ateş kültü vs. ile Alevilikle benzerlik taşımakla birlikte, iyi tanrı, kötü tanrı, cennet cehennem vs. kavramlarla tek tanrılı dinlere öncülük eden bir yapıya sahiptir. Zerdüştlüğün reformcuları niteliğindeki, Mani, Mazdek ve İslam’ın Ortadoğu’ya yayılmasına karşı direnen Babek, Hurremi inanç öğreti ve düşünceleri, sosyal kültürel inançsal anlamda, Alevi öğretisi ile uyum göstermektedir. İslam’ın İran’da hâkimiyet kurması ile bunların bir bölümü Hindistan’a göçmüş bir bölümü de Anadolu’ya (Rum’a) göçmüştür. Bezm-i-Cem kelimesinin farsça (Cem meclisi) anlamına gelmesi Eski İran’da kadınlı erkekli içkili muhabbet toplantılarının ve şairlik alışıklık geleneğinin yaygın olması, bölgede halen Alevilerin halen yaşaması, Aleviliğin bu bölgeden yoğun bir şekilde beslendiğini göstermektedir. Yukarı Mezopotamya, Anadolu’nun olduğu gibi İranlı’nda bir bölümünü kapsamaktadır.
5) Hace Bektaş-ı Veli’nin sohbetlerinde, bütün muhipler cem olup, birlikte şiirler söyleyip, semah dönmesi.
Pir Hünkar Hace Bektaş Veli, (1209-1271) yaşadığı 12. yüzyılın, ortaçağ karanlığı, ve savaş ortamında, barışın ve mazlumun simgesi olan bir “güvercin donuyla” Mazdek, Mani, Huremi, Kalenderi, Hasan Sabah vs. düşüncelerin yoğrulduğu İran Qorasan’dan Anadolu’ya gelmiş, Selçuklulara karşı Babai Ayaklanmasına katılmış ve Kökleri Anadolu’da olan, Alev-i öğretisinin çerağını, Ebul Vefa, Baba Tahir Uryan, Baba İlyas, Baba İshak, Dede Garkın, Ahi Evren, Bacıyanı Rum Fatma Ana, Hünkar Bektaş Veli ve diğer yerli “Anadolu Rum Erenleri” birlikte 1200’lü yıllarda yeniden uyarmış, reform edip kurumlaştırmışlardır. Hacıbektaş Veli Dergâhının Alevilerler arasında Serçeşme olarak kabul edilip dün bugün birleştirici rol oynaması ve Aleviler açısından en önemli bir ziyaret yeri olarak kabul edilmesi ve bugün yapılan cemlerde pirlerin okuduğu gülbenklerin sonunda HBV adının “mührünün” geçmesi, HBV’nin Hırka Dağı anlatımlarında Derviş müritler ile cem tutup semah dönmesi. HBV dergahında 40 Budaklı şamdan vs. HVB’nin, “Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır; kadınları okutunuz; yola dizlerinle değil, kalbinle bağlan; Soyumdan gelen değil yolumdan giden bu yolun yolcusudur. Okunacak en büyük kitap insandır, 72 millete aynı nazarla bakın.” gibi Aleviliğin özünü anlatan özlü sözleri. Mizahi bir dille Alevi öğretisini anlatan Bektaşi Fıkraları vs. HBV müritlerinde Abdal Musa adına cem yapılması, örnekleri çoğaltabiliriz. HBV tezi, Aleviliğin köken kaynağından çok Aleviliğin 1200’lü yıllarda Rum erenleri tarafından reform edilip kurumlaştırıldığını göstermektedir.
6) Antik Anadolu Mezopotamya Pagan kültürleri, Mazdek, Mani, Huremi inançları ve “Dionyos” üzüm toplama ayinlerin devamı tezi.
Aleviliğin tarihi kökeni kaynakları açısından; Antik Anadolu yukarı Mezopotamya kült ve kültürlerinin devamı tezi daha bilimsel tutarlılık göstermektedir. Yukarı Mezopotamya-Anadolu kavramından, Urfa Göbeklitepe merkez olmak üzere, Anadolu geneli, Kuzey ve Batı İran, kuzey Irak-Suriye’yi kapsayan geniş bir bölgeyi algılanmalıdır. Alevilikte dün ve bugün var olan cem benzeri erkanların 12 bin yıldan bu yana bu bölgede yapıldığını, buradan diğer bölgelere dağıldığını, sonra bazılarının bu bölgeye geri geldiğini gösteriyor. Köleci toplumla birlikte ortaya çıkan tek tanrılı dinler ve bu sömürücü sistemlere karşı direniş ve Alevi inanç öğretisine katkı sunan, birçok halk kültür, felsefi düşünce hareketler ve kişiliklerde bu bölgede ortaya çıkmıştır. Bunlar zaman içinde sentezlenerek, özümsenerek yeni bir yapı ve biçim kazanarak 1200 yıllarda Rum (Anadolu) erenleri tarafından kurumsallaştırılarak günümüze gelmiştir. Ve Aleviler dünde bugünde ağırlıkla bu bölgede yaşamaktadır.
- Aleviliğin ve cemin tarihi ve kaynakları.
Alevi pirleri ozanları, özelikle Devriye Vahdetname deyişlerinde, Aleviliğin tarihi ve kökenini var-oluşlukla başlatmaktadır. Bu tabi ki mitolojik felsefi kurgusal bir yorumdur.
Daha Allah ile cihan yok iken
Biz onu var edip ilan eyledik
Hakk’a hiçbir layık mekân yok iken
Hanemize aldık mihman eyledik.
Kendisinin ismi henüz yok idi
İsmi söyle dursun cismi yok idi
Hiçbir kıyafeti resmi yok idi
Sekil verip tıpkı insan eyledik
(Harabi)
Aleviliğin tarihi ve kaynakları ancak, Alevi kültürü içinde olan değerlere bakıp, bunların tarihsel, toplumsal kökenine bakılarak belirlenebilir. Alevi yolu cem erkanı incelendiğinde aşağıdaki söylem eylem ve değerler öne çıkmaktadır.
a) Alevi varoluş felsefesi, varlığın birliği devriye, Enel-HAK hakikat madde.
b) 12 post, 12 HİZMET “el emek”, (12 ay burç takvim) 12 kültü.
c) Çerag delil, güneş ocak ateş ışık ALEV aydınlanma kültürü.
d) Gülbenk Saz söz deyiş, semah, sanat, cem MUHABBET eğitim.
e) Kadın erkek küçük büyük, herkes eşit CAN, Alev-i Ana yolu.
f) Lokma, dem, RIZALIK şehri, Hızır paylaşım kültürü.
g) Mazlumun yanında, haksızlığa karşı durma direniş, DAYANIŞMA.
h) Darı Mansur SORGU görgü, düşkünlük, halk mahkemesi.
i) Hava Ateş Su Toprak 4 Kapı da Can, DOĞAL yaşam kültürü.
j) 40’lar cemi, birimiz kırkımız, el dil bel EDEB etik öğretisi.
k) Yetmiş iki (72) millete bir can, insan olarak bakmak, EŞİTLİK, hak adalet.
l) BİLİM yolundan gitmek, kendine reva görmediğini başkasına görmemek.
Bu söylem ve eylemlerin tarihi kökleri araştırıldığında; Bundan yaklaşık 12 bin yıl önce, insanların yerleşik yaşama geçtikleri, tarım ve hayvancılığa başladıkları ilk dillerin, ilk inançların ortaya çıktığı ve büyük medeniyetlere kültürlere ev sahipliği yapmış, yukarı Mezopotamya/Anadolu Urfa Göbeklitepe, Çatahöyük, Hallan Cemi, Zawi Chemi, Ali Kosh, Jericho) “verimli hilal ay” yukarı Mezopotamya/Anadolu öne çıkmaktadır. Anadolu’daki yüzlerce “höyük” arkeolojik kazılarda; duvar kabartmalarında sonraki tarihi kil taplet ve belgelerde; Alevilikte cemlerde dün ve bugün var olan:
- İlk 12 aylık takvim 12 burç, 12 hizmet post, 12 kültü,
- İlk bira ve şarap üretim ve kullanımı, dem.
- İlk kadın erkekli muhabbet toplantıları, Cem
- İlk telli saz, müzik şiir deyişlerin, ilk sanat kültür eserlerin,
- İlk kadınlı erkekli dans, semahı,
- İlk oruç aşure Hızır anlayışı lokma paylaşımı
- İlk anaerkil toplum ve ilk imece usulü komünal yaşamı,
- İlk ay yıldız güneş ocağı ateşi ışığı alevi, bilimi kutsamayı,
- İlk 4 ana elementi hava ateş su toprağı ve canlıyı kutsama
- İlk turna, kartal, aslan geyik boğa koç vs. börtü böcek doğayı canı insanı kutsamayı,
- İlk tarımsal üretim hayvancılık, üretim araçları ve bilimlerin,
- Kadın erkek sazlı sözlü semahlı lokmalı demli (içkili) doğa ile ilişkili vs. inançsal törenlerin muhabbetlerin, 12 bin yıldır Anadolu ve çevresinde ilk yerleşik halklar ve sonrasında Huri, Luvi, Mitani, Hititlerden, bugüne HALK inanç ve kültürlerinde varlığını sürdürdüğünü görüyoruz.
- Alevilik tek bir dil millete bağlı olamayan bir halk muhalefet inanç öğretisi.
İnsanlar yüzbinlerce yıl doğa ile iç içe yaşamış, evrimselleşerek gelişmiş, nereden geldik, niye varız, nereye gidiyoruz gibi felsefi sorulara ve yaşamlarını alt üst eden, nedenini tam bilmedikleri büyük doğal olaylara, afetlere, hastalık ölümlere vs. bir anlam cevap vermeye çalışmışlar. İnanç öğretiler de bu şekilde başlamış ve yaklaşık 5 bin yıl önce köleci toplumla birlikte Tek tanrılı semavi dinler ortaya çıkmıştır.
Mısır’dan Mezopotamya, Anadolu’dan Balkanlara, Kafkasya’dan Horasandan, Orta Asya’ya, Hint’ten, Yemene, bu bölgede; Sümer, Mısır, Hittiler, Roma-Bizans, İran pers Ahameniş, Selevkos (İskender) Sasani, Emevi – Abbasi, Selçuklu, Osmanlı, Safavi, Moğol Timur, büyük imparatorluklar, büyük ekonomik sınıfsal çıkar, din iktidar ganimet savaşları ve çok büyük halk göçleri de olmuştur. Bu bölgede hâkim din ve köleci sömürücü iktidarlara karşı, insanca mutlu yaşamak için muhalefet eden tüm kesimler halklar, “Halımızı hal eyledik, yolumuzu yol eyledik, her çiçekten bal eyledik” misali, Alevi öğretisini beslemişlerdir.
İslam dini Arabistan’da ortaya çıkıp kuzeye doğru yayılmaya başladığında bölgede yaşayan, Yahudi, Hıristiyan, Ezidi Süryani, Ermeni, Rum, Kürt, Fars, Hint, Azeri, Türkmen halkların uzun süre İslam’a karşı direndiği görülmekte.
Burada özelikle İran Sasani devleti güneyden gelen yağmacı İslam ordularına yenilmesi, sonucu bazıları İslamı gönüllü gönülsüz kabullenirken, Anadolu’nun yerli hakları ve Mazdek, Mani, Babek Huremi, Hasan Sabah ve İsmail’i, “Harici”, “Karmeti” Kalenderi, Hurufi, Vefai, Gnostik, , Paulicians, Bogomil, Kathar , Budist birçok düşünce ve hareket direnişlerini sürdürmüş, bu gün bilinen Alevilik öğretisinin şekillenmesi ve kurumlaşmasına direk veya dolaylı etki katkısı olmuştur.
Aleviliğin somut tarihi kökleri, kaynakları bu bölgede ortaya çıkmış, köleciliğe ve sömürüye karşı bir halk muhalefet inanç öğretisi olarak gelişmiştir. Bu anlamda Cana, insana emeğe insanca mutlu yaşamaya değer veren, 72 millete aynı nazarla bak, “72 dil bizdedir” diyen Aleviliğin, tarihi ve kaynaklarını, herhangi tek bir Türk, Kürt, Ermeni, Azeri, Arap tek bir milliyete ırka bağlamakta doğru değildir.
- HBV ve özlü Alevi söylemleri
1209-1271 Yıllarında yaşamış Pir Hünkar Hace Bektaş Veli ve Anadolu/Rum erenlerinin, Alevilerin bazı özlü sözlerine baktığımızda ortaçağ karanlığında, bu günlere bile ışık tutan, bilimi sevgiyi paylaşımı temel alan, nasıl bir aydınlanma hareketi başlattıklarını görebiliyoruz.
Her ne kadar Hace Bektaş Veli, Hoca Ahmed Yesevi üzerinde Türk- İslam’a bağlanmak istense de aynı çağda yaşamamış, aynı görüşleri savunmamışlardır. Her ne kadar İslami Osmanlı devleti dönem, dönem bazı Alevi-Bektaşi dergâh ve çevreleri kontrol altına almaya çalışsa da, Bedreddin Börklüce, Şahkulu, Kalender, Pir sultan, 1826 Yeniçeri ayaklanmasına kadar Alevi Bektaşiler, Osmanlı İslam dini devleti ve anlayışına karşı ayaklanmışlar, inanç ve öğretilerini korumaya Canı insanı öne çıkarmaya çalışmışlar, Cumhuriyet döneminde tek millet, tek din Türk-İslam anlayışına karşı çıkmışlardır.
• Bilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
• Bilim, gerçeğe giden yolları aydınlatan ışıktır.
• Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.
• Âlimin sohbeti, cahilin ibadetinden daha faydalıdır.
• Ellerin kâbesi var, benim kâbem insandır.
• Bizim meclisimizin tarafı yoktur.
• Okunacak en büyük kitap insandır.
• Nefsine ağır geleni kimseye tatbik etme.
• Eline, diline, beline sahip ol.
• Doğruluk dost kapısıdır.
• İnsanın cemali, sözünün güzelliğidir;
• 72 Millete aynı nazarla bakın
• Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayınız.
• Dini, dili, rengi ne olursa olsun, iyiler iyidir.
• Yola dizlerinle değil, kalbinle bağlan;
• Soyumdan gelen değil yolumdan giden bu yolun yolcusudur.
• Bizim Semahımız oyuncak değil, ilahi bir aşktır.
• Akıl aya, ilim yıldıza, marifet güneşe benzer.
• Kadınları okutunuz.
• Kuvvetini zavallıya değil, zalime kullan.
• Her ne arar isen kendinden ara. Ara Bul.
• Yolumuz, ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur.
• Yüreğinin ağırlığıncadır kişinin değeri.
• İyi mi olsun karşındaki, sen iyi ol ilkin.
• Yalnız bilgelerdir, hem arı olan, hem arıtıcı olan.
• Marifet ehlinin ilk makamı edeptir.
• İnsanın olgunluğu, davranışlarının doğruluğundandır.
• Asıl kör, nankörlüktür. İyiliğe karşı kötülük, hayvanlıktır.
• Ayağa kalkacaksan, bari hizmet için kalk.
• Hamı pişiremezsen, bâri pişmişi ham etme.
• Mürşidlik alıcılık değil, vericiliktir.
• Çalışmadan geçinenler bizden değildir.
• Ol söz verme, öl sözünden dönme.
• Kendini temizlemeyen başkasını temizleyemez.
• Sen seni bilirsen yüzün Hüdâ’dır; sen seni bilmezsen, Hak senden cüdâdır! vs..
- Alevilikte varlık HAK “tanrı” kavramı.
Alevilikte semavi dinlerde olduğu gibi, kainatı insanları vs. 6 günde yoktan yaratan bir Allah, tanrı yoktur. İlahi bir tanrı insanları yaratmamıştır, insanlar tanrıyı/ları yaratmıştır. Alevilikte “yaratan” doğa ve insandır. Alevilik, evrende var olan “vahdeti mevcut” doğal varlığı, doğayı kainatın tümünü HAK “tanrı” olarak algılar. Aşık Vesel’in deyimi ile ‘’Aynı vardan var olmuşuz’’ İnsanlar evrensel varlığın bir/liğin parçasıdır. Bu yol, Rea-Hak hakikat yoludur. Alevilikte HAK; hakikat, varlık, toprak, gerçek, doğru, adalet, pay, eşitlik vs. anlamlara gelir.
Daha Allah ile cihan yok iken
Biz onu var edip ilan eyledik
Hakk’a hiçbir layık mekân yok iken
Hanemize aldık mihman eyledik.
Kendisinin ismi henüz yok idi
İsmi söyle dursun cismi yok idi
Hiçbir kıyafeti resmi yok idi
Sekil verip tıpkı insan eyledik
(Harabi)
Alevilikte HAK hakikattir, Hakikat var olandır, var olan mevcut maddedir. Alevi devriye deyiş ve anlatımlarına baktığımızda, Aleviliğin varoluş felsefesine, evrime; “Hiçbir şey yok-tan var olmaz ve var olan ebediyen yok edilemez”, her şey birbirini etkileyerek, evrim geçirerek, değişerek yeniden var olmak için devri daim eder. Doğanın değişim yasalarına dayalı, diyalektik materyalist felsefeye ile uyum içinde olduğunu görüyoruz. Hallacı Mansur gibi Enel-Hak “Var olan hak benim” “Hak insanda” diyen erenlerin darına durulur. Hünkârı Pir HBV; “Ruh dediğimiz, can dediğimiz, ya Şah, ya Hak (Xuda) dediğimiz, dört kapıda candır. Can, cevherde uyur, bitkilerde uyanır, hayvanlar âlemin de hareket eder, insanda bilince gelir. Can bedenden ayrıldığında yel yele, od oda, su suya, toprak toprağa, can cana Hakk’a gider” der.
- Alevi etik öğretisi 4 kapı 40 makam.
Alevilikte 4 kapı; 4 ana unsur, Hava Ateş Su Toprak ile ilgilidir. Bu 4 ana unsur ve onları oluşturan kimyasallar, canlıların var olması yaşaması için olmazsa olmaz zorunluluktur ve Alevilikte “devriye” bu 4 unsurdan geldik geri onlara döneceğiz anlayışını da kapsar. Ayrıca Alevilikte 4 Kapı eğitim olgunlaşma kâmili insan olma aşamaların kapısı ve basamakları olarak algılanır. 1. Hukuk kapısı (hava) 2. Yol kapısı (ateş) 3. Marifet kapısı (su) 4. Hakikat kapısı (toprak).
Alevilikte geçmişte Şeriat, Tarikat, Marifet, Sırı Hakikat olarak ta adlandırılan 4 kapı; Hava Ateş Su Toprak dışında, Derya Gemi Dalgıç İnci, Et / Kemik Damar Beyin Can, İşitme Görme Duyma Bilme, Lamba Fitil Yağ Işık, Kapı Eşik Anahtar Kilit, Nadas Tohum Hasat Ürün, Niyet İkrar Yol Durak, Göz Kulak Ağız Cemal, Ağaç/kök Dal Çiçek Meyve, Köy Ülke Dünya Evren, İlk Okul Orta Okul Lise Üniversite gibi 4’lü söylemlerle de açıklanır.
40 Kırk makam
4 kapının 10’ar makamı vardır. Alevi etik ve öğretisinin ana hatlarını içeren 40 makamın çağdaş güncel yorumu aşağıdaki şekildedir.
- Hukuk kapısı (hava),
Akıl mantık ile bilerek inanıp sevmek.
Bir Pire bilene danışmak.
Çalışmak üretmek emeğe değer vermek.
Aile yuva kurmak.
Doğal çevreyi korumak.
Hak yememek yedirmemek.
Adil ve şefkatli davranmak
Arı duru temiz olmak.
Zalime zulme boyun eğmemek.
Topluma faydalı olmak. - Yol kapısı (ateş)
Talip olmak Yola girmek.
Pirin mürşidin öğütlerine uymak.
Kendine reva görmediğini başkasına görmemek.
Cem cemiyet olmak özünü dara çekmek.
Yola yoldaş olmak (musahiplik).
Hizmet ehli olmak.
Rızalıkla paylamak.
İyilik yapmak, organ bağışlamak.
Ümitsizliğe kapılmamak.
Bilgiçlik tasarlamamak. - Marifet kapısı (su)
Kendini bilmek “edepli” olmak.
Su gibi boşlukları doldurucu olmak.
İlim irfan sahibi olmak.
Muhabbet ehli olmak.
Sabırlı azimli olmak.
Hoşgörülü olmak.
Bencil olmamak.
Kin gütmemek barışçı olmak.
Marifet sahibi olmak.
Cömert ve yiğit mert olmak. - Hakikat kapısı (toprak)
Alçak gönüllü “Turap” toprak olmak.
Sorgulamak, körü körüne inanmamak.
Gerçeği bilmek, gizlememek.
Birliğe beraberliğe yönelmek.
İnsanı canlıyı sevmek sevilmek.
Tüm insanları bir/eşit görmek.
Mütevazı olmak canlıya değer vermek.
Kimseyi 72 milleti hor görmemek.
Verici öğretici olmak.
Hakla hak olmak / Enel Hak.
- Musahiplik yol kardeşliği “Yoldaşlık”
Alevilikte Musahiplik, yol kardeşliği yoldaşlıktır. Genelde Alevi yoluna girmeye söz/ikrar verirken her talip; kendine yakın aileden olmayan ve kendinden farklı meslek veya becerileri olanakları olan bir Alevi aileyi kendine musahip seçer, ki bir birlerine yardım katkıları dokunsun. Bu musahip/aileler yolda kaldıkları sürece ömürlerinin sonuna kadar birbirine yoldaştır. Yârin yanağından garı her şeyleri ortaktır. Birinin yaptığı bir hatadan diğerinin sorumlu tutulacağı, dara çekileceği düzeyde birbirlerinden sorumludur ve birbirleri ile her türlü sosyal dayanışma içinde olmak zorundadır. Musahip alilereler bir birine kardeş sayıldığı için, geçmişte çocukları bile bir biri ile evlenemezdi. Bu gelenek bazı yörelerde ve kırsal kesimde halen sürdürülmekte. Fakat artık şehir koşullarında bu, aynı Alevi kurumlarına üye olan Alevi canların, birbirini sosyal musahip olarak algılaması şeklinde sürdürülmektedir. Genetik olarak bir sakıncası olmadığı için, bugün isteyen musahip çocuklarının birbiri ile evlenmesinde de bir sakınca görülmemektedir. Bir sivil gönüllü sosyal dayanışma kurumu olarak Alevilikte ki bu Musahiplik yol kardeşliği “Yoldaşlık” kurumunun yaşadığımız çağda ve kapitalist sömürü sitemi olduğu sürece, korunup geliştirilmesinde her anlamda yarar vardır.
- Alevilikte toplumsal yaşam, siyasi duruş.
Tüm canlıların yaşamını ve neslini sürdürmesi için besine ihtiyacı vardır. Bu nedenle dünyada en büyük toplumsal çelişki, sorun; dünya nimetlerinin paylaşımı sorunudur. Egoist bencil hep bana, hep bana, sömürücü anlayışın tersine; Alevilik toplumsal yaşam felsefesini, kadimden bu yana, doğal bir denge içinde, ortaklaşa üretim ve dünya nimetlerini eşit paylaşım üzerine inşa etmiştir. Alevi cemlerin de 40’lar mitolojisinde sergilenen, “birimiz kırkımız, kırkımız birimiz için”, bir üzüm tanesini 40’ların paylaşımı, canların ceme gelirken üstü kapalı lokma getirmesi, Cemlerde elin emeğin çalışmanın, hizmetin kutsanması, rızalık alınması, “Elimde yoktur okka terazi herkes oldu mu hakkına razı” diye, lokmaların eşit şekilde paylaşımı vs. Aleviliğin sosyal paylaşımcı özünü oluşturur. Anadolu’da 9 bin yıl eski Çatalhöyük arkeolojik kazılarında ortaya çıkan veriler. O tarihte insanların sınıfsız sömürüsüz, devletsiz, kadın ANAYI kutsayan, anaerkil, ortak üretim ve ihtiyaca göre paylaşıma dayalı, Alevilikte “Rıza Şehri” anlatımını andıran, ilkel komünal bir düzen kurduklarını göstermekte. Daha sonraları, Sümer, Akad, Mısır, Hititlerde köleci sınıflı toplumlar, ve bunları koruyan tek tanrılı dinler ortaya çıktı, Roma, Yahudi, Hıristiyanlık ve İslam’la bu sistem devam etti. Alevilerin tarih boyu, baskı zulüm haksızlık sömürücü sistemlere karşı muhalefet edip direndikleri ve bundan dolayı katliamlara uğradıkları ve Devletin dinin ulaşamadığı dağ köylerinde, doğa ile iç içe, bu “imece” usulü yaşamlarını Rızalıkla musahiplikle sürdürmeye çalıştıkları görülmekte.
Alevi direnişleri ve uğradıkları katliamlar tarihine baktığımızda; Köleci sömürü düzenine karşı ilk köle ayaklanmada, MÖ 132 Aristonikos, Bergama Anadolu’da oldu. Aleviliği besleyen, Ermeni Hıristiyan Paulikyan (Paulician/ Bogomil) hareketi: MS 325’den 1600 yıllar kadar Roma/Bizans ve İslami Selçuklu Osmanlı iktidarlarına karşı direndiği görülmekte. Aynı şekilde 524 İran Mazdek proto-sosyalist hareketi. 838 Babek Hürrem’i hareketi, 870 Karmati hareketi 870, 922 Hallacı Mansur, Hasan Sabah hareketi (1050-1124), Anadolu’da Danışmend’i Alevi beyliği (1080, 1178) Orta Anadolu’da 1200 yıların başında Bacıyanı Rum hareketi 1200lü yıllar. 1237-40. Babai ayaklanması. Ve 1414-1420 yıllarında (daha Marx Lenin Mao doğmadan) Alevi pirleri Börklüce, Torlak, Bedreddin öncülüğünde, Osmanlıya karşı, Ege’de Aydın Ortaklar kasabasından Balkanlara uzanan, “Yârin yanağından gayrı her şey ortak” diye; paranın bile ortadan kaldırıldığı, Aleviliğin rızalık Şehri, komünal paylaşımcı toplum düzenini kurmaya çalıştılar. Osmanlı bu hareketi kanla batırdı. 1514 Osmanlı Sunni Yavuz ile Sefavi Şii İsmail arasındaki savaşta, arkadan ayaklanmasın diye Osmanlı 40 binden fazla kızılbaşı katletti. 1527 Kalender Çelebi ayaklanmasının ardından 1750 yıllarına kadar, “Celali” ayaklanmaları adı altında Aleviler Osmanlıya karşı 200 yıl, bir nevi gerilla savaşı verdiler. ”Demiri demirle dövdüler; biri sıcak biri soğuktu, insanı insanla kırdılar; biri aç biri toktu”. ”Bozuk düzende sağlam çark olmaz, bu düzen kökten değişmelidir” diye Pir Sultanlar hem sosyal ekonomik bakımda hem de inanç açısından, İslami Osmanlı’ya karşı direndiler. Osmanlı 1826’da Alevi Bektaşi dergâhlarını kapattı. 1889 çöküşe başlayan Osmanlını İmparatorluğu, 1919’da Türk-İslam Osmanlı mirasını, Anadolu’da toplayıp Türk-İslam TC. devleti kurmak için 1915’te Ermenilere, 1919 Trabzon Pontus Rumlarına, 1921’de Koçgiride, 1925 Şeyh Sait, 1930 Ağrı, 1937- 38 Dersim’de Alevilere, Zazalara, Kürdlere yönelik katliamlar yaptığı görülmekte. Aynı dönemde Türkiye sosyalist hareketin öncüleri ve aydınları katledildi, mahpuslarda çürütüldü. Aleviler 1960’lardan dünyada yükselen öğrenci ve her türlü sosyal toplumsal emek örgütlenmesi sendikalarda, ilerici sosyalist devrimci reform halk özgürlük muhalif hareketleri, çevreci ve diğer sivil toplum kuruluşları içinde yoğunlukla yer aldılar. 1960’lardan bu yana 20’ye yakın büyük katliamdan geçtiler. Aleviler yine de gericiliğe karşı direndiler, baskı sömürü şiddet zorbalığın olmadığı, insanları ezmeden ezilmeden, eşit, özgür ve barış içinde insanca mutlu yaşadığı, paylaşımcı bir toplum düzeni için mücadelelerini yılmadan sürdürmektedirler.
Şalvarı şaltak Osmanlı
Eğeri kaltak Osmanlı
Ekende yok biçende yok
Yiyende ortak Osmanlı
…
Su milleti güruh, güruh gezelim
Mazlumları bir katara dizelim
Zalimlerin sarayını bozalım
Yıkalım bakalım ne olursa olsun
…
Bir Şah olsam hükmeylesem cihana
Kilise, mescidi yıkar giderdim
Okullar yapardım bütün insana
Cehaleti kökten söker giderdim
…
Elim aydır dört kitabtan eveli
Seydoğlu Bedrettin Bektaşi Veli
Ortaklar adına bileyim seni
Dağlar gider bizim dede sultana.
- Alevilik kadının yeri nedir?
Kadın Ananın kutsandığı, “Ana tanrıça” (MA) heykellerine 12 bin yıl önce ilk yukarı Mezopotamya ANA-dolu’da (Göbeklitepe ve Çatalhöyük’te) rastlıyoruz. Bugün Anadolu’da var olan Alevi ocakları dergâhları, O tarihlerde Anadollu’da var olan, MA betlere (Ana Evleri) üzerine etrafına kurulmuştur. Sulucakarahöyük’te Vuenesa, Eskişehir’de Kybele, Tufanbeyli’de Klikya, Tokat’ta Komana, Selçuk’ta Artemis, Dersim’de Mananalis, Elif Ana/Fatma ana, Eğede Meryem Ana, vs. Günümüz Hace Bektaş Dergâhının 1200’lü yıllarda yaşamış son Postnişini (KadınAna – Kutlu Melek) olarak ta anılan, Kadın üretimini, adalet ahlak (etik) anlayışını, sömürü yağma ve savaşlara karşı Alevi Öz savunma gücünü oluşturan, “rızalık şehri” ülküsünü günümüze taşıyan “Bacıyanı Rum” lideri Fatma Bacıdır. Amasya Babai ayaklanması sonrası Sulucakarahöyük’te KadınAna (Kutlu Melek) Fatma Bacı dergâhına sığınan ulu pir Hace Beştaş Veli;
Erkek dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde,
Hakk’ın yarattığı her şey yerli yerinde,
Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok,
Noksanlık da eksiklikte senin görüşlerinde;
Diyerek, Alevi kâmili insanlık, hak yolunda kadın erkek ekşiliğini pekiştirmiştir.
Alevi öğretisinde, işte, aşta eğlence, muhabbete sazda, sözde, semahta cemde, demde, yönetimde, sevk ve idarede, kadın erkek eşittir. 40’lar meclisinin yarısı kadın yarısı erkektir. Alevilikte cinsiyet ayrımı görülmez herkese “CAN” diye hitap edilir. “Eline diline beline sahip ol, kendine reva görmediğini başkasına görme.” Can cana aşk ile bilerek sevmeye gönül rızalığı ile paylaşmaya, barış içinde insanca eşit özgür birlikte mutlu yaşamaya dayalı kadın anaların kurduğu yol bir öğretidir Alevilik. 12 bin yıl önce yukarı Mezopotamya Anadolu’da ortaya çıkan ve 1200’lü yıllarda “Bacıyanı-Rum kadın örgütlenmesi, kendini gösteren Alevi kadın örgütlenmesi 1400 yılı başlarında (Daha Marx Lenin Mao doğmadan) “Yârin yanağından gayrı her şey ortak” diye Eğede Aydın Ortaklar’da kurulan (kurulmak istenen) özerk alevi sosyalist/komün, toplumu Rızalık şehrinin de temellerini oluşturuyordu. Koçgiri’de Dersim’de direnen, 1970’lerde yükselen Devrimci Sosyalist Komünist hareketin liderlerini de doğuran Alevi Analardı. Türk-Kürd ulusal kurtuluş hareketleri içinde Alevilerin ve Alevi kadınların Anşa Bacıların, Zarife, Sakine bacıların daha fazla yer alması, Aleviliğin kadına dayalı Ana-erkil bir kültür tarih gelenek, öğretiye dayanmasındandır. Dünyanın dört bir yanında ve Taksim/Gezi Kobani, Afrin direnişinde, gördük görüyoruz ki, kadınlar gençler her zaman toplumun en insani barışçıl, devrimci, en direnişçi dinamiğidirler. İran’da, Suriye ROJAVA’da İŞİD’e karşı direnen (Kürd kadınları) toplumda kadını 2´ci sınıf köle yerine koyan, kara-çarşaf içine sokmaya çalışan İslami erkek hegemonyasına karşı, Dünya Âleme örnek oluyor, insanlık dersi veriyor, onlar insanlık yolunun Ana Pir’leridir.
İbreti emelim insana hizmet
Hacıya Hocaya kalmadı minnet
Eşim bana huri, evimde cennet
İbriği tespihi kırdım da geldim
(İbretî)
Alevi YOL’unun cinsiyet eşitçilik ilkesi doğrultusunda Alevi kadınların ana / Pirlerin, Alevi toplumu yol erkanı ve kurumlarında eskiden var olan konumlarını tekrar almaya başladıkları görülmektedir. Bunu koruyup pekiştirmek için eş-başkanlı ve %50 katın kotası uygulandığında görülmekte. Dünyada ezilen halklar canlar birleşip, DİN IRK sömürüye dayalı, BABA devlet düzeni, eğitim sitemini değiştirip eşitlikçi özgürlükçü yeni bir ANAyasal dünya düzeni kurulması tüm insanlığı özlemi olsa gerek.
- Alevi doğa inanç öğretisi.
Varoluş felsefesine dayalı Alevilik bir doğal bilim inanç öğretisidir, canlılar her şeyini doğadan alır, geri doğaya verirler.
İnsanlar her şeyi, hava ateş su toprak ve doğada var olan bitkilerden hayvanlarda esinlenerek yapmıştır. Her şeyin doğal bir kaynağı doğal bir nedeni ve doğal bir açıklaması vardır. Doğada canlı cansız yaşamı devri daim var eden yüzlerce çeşit temel kimyasallar, milyarlarca çeşit enzym , vitamin, hücre ve canlılar vardır. Alevilik öğretisi geçmişte bunları niteliklerine göre, 4 kapı; Hava, Ateş, Su, Toprak diye adlandırmış ve 4 kapıda can/hak demiştir. Alevilikte varlığın birliği, HAK doğa Can/ İnsan olarak algılanır. Az çok 4 ana unsur olmadan canlıların yaşayamayacağı bilimsel bir gerçektir.
Hece Bektaş Veli, “Can dediğimiz, Şah dediğimiz Hak dediğimiz, “Cevherde (madde) uyur, bitkilerde uyanır, hayvanlar âleminde hareket eder, İnsanda bilince gelir. “Can hakka yürüdüğünde, yel yele, od oda, su suya, toprak toprağa can cana gider” (karışır) diye doğanın devri daim diyalektiğin birbirini etkilediği sürekli değişip geliştiğini ve bizlerinde bu doğa emrim devri daimin bir parçası olduğumuzu dile getirmiş ve insanın bilinçlenme gelişmesini de “Hava ehli, Ateş Ehli, Su ehli, Toprak ehli diye 4 kapıda ele almıştır. .
Tarihte çeşitli kültürlerde bu 4 ana unsura, Hava/fırtına tanrısı, Güneş tanrısı, Su/yağmur deniz tanrısı, toprak-ana-tanrıça gibi tanrısal nitelikler yüklenmiştir. Alevilikte HAK kavramı, âlemde doğada her alanda her maddede var olan enerji kültesidir. Buna sembolik “delil” olarak cemlerde “delil” uyandırılır mum yakılır. Mumun üst dalgaları havayı, ışığı ateşi, eriyen yeri suyu, katı kökü toprağı ve delili uyandıran canda 4 kapıda can Hakkı temsil eder.. Cemlerde 4 kapı selamı verilir, meydan postu serilirken 4 köşesine “hava ateş su toprak ve ortasına cemi cümle canlar aşkına diye niyaz edilir. Alevi deyiş ve semahlarımıza bakıldığında da çoğu doğayı, bu 4 unsuru, bitkileri hayvanları canlıları kutsadığını görüyoruz. Turnalar gibi semah döner, bülbülün güle aşkıyla deyiş söyler, kırat sırtında zalime karşı durmuştur. Bozkırın ortasında 1 ağaç kalmışsa, kesilip yok olmasın diye, ona bir çaput bağlayıp, onu kutsallaştırıp korumuştur.
Alevilik ‘’Cümlenin muradı dünyada cennet’’ diye, semavi dinlerin İslam’ın, bu dünyayı ganimet savaşları ile cehenneme çevirip, sözde öbür dünyada, güllük gülistanlık, şarap akan ırmaklarını huri cennetini reddetmiştir. Enel HAK dediği için öldürülen Nesimi, bir şiirinde “Ben mevlamı yerde buldum, ne isterem gökyüzünden”. Diye toprağı dünyayı doğayı canlıları kutsar. Alevilik bütün öte dünya kutsallıklarını reddeder, mülk ve hükümranlık toprak ananındır, “Doğa Ana”, doğurduklarının tümünü, ihtiyaçlarına göre rızkını verir. Aleviliğin önemli mekânlarına baktığımızda Kazdağılarından Binboğalara, dağ taşı, suları ırmakları kutsamış Baba Mansur Munzur gözelerinden, tahtacı “Ağaç Erlerine” Aleviler hep doğa ile birlikte imece bir bütün olarak yaşamıştır. Aleviliğin rızalık şehri öğretisi doğa ananın sunduğu “NİMETLERİ” ağaç dalındaki bir elmayı bile, sadece ihtiyacın varsa koparmayı, rızalıkla paylaşmamızı öğretir. Daha fazla “GANİMET” öbür dünyada cennet için cihat/savaş kelle kesmeyi değil.
Alevilikte, Hızır-İlyas, 6 Mayıs “Hıdırellez” bayramı (yazın başlangıcı) inanç ve kutlamaları da kadim insanlık tarihinden bu yana, tamamen doğa ile ilgilidir. Denizde, karada aynı niteliklere sahip Hıdır ve İlyas’ın deniz ile nehrin birleştiği, bir su kenarında ölmüş balığın dirilişi, gül ağacı yeşillikler altında ölümsüzlük şarabı içip, yeniden dirilebilen doğa anayı, evrimi devri daimî vs. anlatan sembolikler içerir. Ve bu günlerde açık doğada doğa cemileri ve eğlenceleri yapılıp, doğal çevreyi ekolojik dengeyi koruma vs. anlatılır.
İçinde yaşadığımız üret kullan çöpe at kapitalist üretim tüketim sömürü sistemi ile her gün doğal yaşam ve doğal kaynaklarımız kirlenmekte, yok olmaktadır. Aleviliğin bu doğa inanç öğretisi; Doğal çevreyi havamızı suyumuzu toprağımızı börtü böcek doğal yaşamı, doğal enerji kaynaklarımızı nasıl koruruz, kullanırız çevremizi nasıl temiz tutarız, doğa çevrebilimle ilgili, ekolojik üretim tüketimi ve doğal dönüşüm vs. konularda toplumun bilinçlendirilmesi günümüzde can alıcı evrensel önem taşımaktadır. Cennet dedikleri yer doğanın kendisidir.
Pir Sultan’ın nedir ki farz ile sünnet.
Yola gelmeyene edilmez minnet.
Cümlenin muradı dünyada cennet.
Söyle canım söyle dinlesin canlar.
…
Yağmur oldum yağdım ot oldum bittim
Şekilden bin şekle geçtim de geldim
Sunuldum sofraya yenmeye gittim
Rahmandan Rahim’e düştüm de geldim
…..
Bir Gerçeğe Bel Bağladım Erenler
Aldı Benliğimi Bitirdi Beni
Damla İdim Bir Irmağa Karıştım
Denizden Denize Götürdü Beni
- 40’lar sayısı ve Alevilikte 40’lar meclisi/Cemi mitolojisi.
Alevi kültür edebiyatında deyişlerinde, 40’lar cemi, 40’lar meclisi, 40 Makam, 40 erkanı, 40’lar semahı, 40’lar meydanı, 40’lar sofrası, 40 budak vs. 40 sayısına dayalı yüzlerce eylem söylem ve yer yöre isimi ve doğum, düğün, ölümle ilgili 40’lı söylem ve gelenekler olduğu görülmekte. Araştırmacılar 40 sayısının, Ay’ın geçtiği 28 nokta ile 12 burcun bileşimiyle de açıklanabileceğini, Stonhenge’deki 40 büyük taş sütunun, Süreyya (boğa) takımyıldızının Mezopotamya’da Babil’de kırk gün süreyle gözden kaybolduğu vs. dayanarak bu kültürün astronomik kökenli olma ihtimali üzerinde durmakta, oradan çeşitli kültür ve semavi dinlere de geçtiğini belirtmekte.
Musa’nın Tur Dağı’nda Tanrı’nın buyruklarını kırk gün kırk gecede alması. Saul, Davut Samuel ve Süleyman’ın 40 yıl saltanat sürmesi. Isa öldükten sonra dirilerek 40 gün süreyle havarilerine görünmesi. Isa’nın, iblis tarafından götürüldüğü çölde 40 gün 40 gece oruç tutarak geçirmesi, Muhammed’e 40 yaşında, peygamberlik verilmesi, Tanrı’nın Âdem’in çamurunu 40 gün yoğurması, Nuhun gemisinin 40 gün denizde kalması vs. bir çok 40’lı söylence vardır.
Annemarie Schimmel, Sayıların Gizemi adlı kitabında, Kırk sayısının Ortadoğu ve özelliklede Türkiye yaygın biçimde kullanıldığına dikkat çekmekte. Alevilik ve Bektaşilik geleneğinde dört kapı ve kırk makamla kişinin hakka hakikate yaklaşacağı inancı vardır. Çocuğun ana raminde ortalama 40’cı günde cinsiyetin belirlenmesi. Yeni doğan çocukların 40’ı çıktıktan sonra görülmeye gidilmesi. Hakka yürüyen bir canın ardından 40 gün sonra, dardan indirme 40 erkanı yapılması. HBV’nin 40 müridi ile cem yapıp, semah dönmesi, 40 gün çilehanede kalması vs. HBV dergahında 40 budaklı şamdan mum yakılması vs. bu kadim 40 sayı ve söyleminin Alevi inanç öğretisinde önemli yeri olduğunu göstermekte. Bunlardan en önemlisi de bugün bile cemlerde anlatılan sergilenen, 40’lar meclisi/cemi mitolojik anlatımıdır.
Araştırmacılar; Tüm Mitolojik anlatımlarda, masallarda, destanlarda, geleneklerde, halk dili edebiyatında, dini inançlarda, yer adlarında vs. geçen, belirli tek bir kaynağa bağlanamayan, herkesin başına sonuna bir şey ekleyip kullandığı bu “Kırklar” deyimi ve 40 sayısının ortak özelliğinin; Hazırlayan, geliştiren, tamamlayan, çoğulu/cu, bir topluluğu gösteren, dönüşüm, bekleme süreç bildiren “formülistik” gizemli bir sayı olduğunu belirtiyor. Alevi 40’lar cemi/meclisi anlatımının üzerindeki dini/İslami mitolojik perdeyi kaldırıp, içinde verilen mesajlara bakıldığında, Alevi yolun tamda özüne uygun olarak 40’lar meclisi/ceminin “Birbirini hazırlayan geliştiren tamamlayan bir topluluk anlamına geldiğini görüyoruz.
40’lar cemi ile ilgili somut yazlı kaynak, 1500 yıllarda Safavi devletinin kuruluşu sürecinde hazırlanan ve Safavi “Ehl-i İhtisas” kurulu tarafından Şii İslam’la MİRAÇ’la süslenip, Anadolu Işık ehli Alevi Bektaşi Kızılbaşları Safavilerin yanına çekmek, Şiileştirmek için Anadolu’ya dağıtılan Buyruk kitabında geçmektedir. Bu Buyruk hazırlanırken HBV Makalat isimli kitabı temel alınmış, HBV 40 müridi ile yapığı muhabbet meclisi/cemileri, Küçük Alevi köylerinde 40-50 kişiyle yapılan cemlere. Muhammedin Miraç masalı, ilahlaştırılmış Şii Hz. Ali’de eklenerek, bir 40’lar meclisi mitolojisi oluşturulmuş ve böylesi gizemli bir şekilde Şii İslam, Aleviliğin içine, sözde sokulmuş görülüyor, çünkü 40’lar meclisi/cemi anlatımda başka bir mesaj verilmektedir.
Bugün yapılan cemlerde bile, sazlı sözlü semahlı anlatılan Kırklar Meclisi/cemi anlatımı özetle şöyle:
Sözde Allah, Peygamberi Muhammed’i huzuruna çağırır. Muhammed, kanatlı ‘Burak’ atı ile 7 gök katmanlarını çıkarken önüne bir aslan geçer ve Allah’a ulaşabilmek için Muhammed yolunu kesen bu aslana peygamberlik mührü olan yüzüğünü vermek zorunda kalır. Muhammed Allah katına çıktığında, bir ışık içinde şemasını gördüğü Allah’ın cemalini ve sesini Hz. Ali’ye benzetir.. Allah, Muhammet’e doksan bin kelâm eder vs.. Sonuçta Muhammet; arştan aşağıya indiğinde, gece bir mekândan ışık görür, kapıdan sesler duyar, kim olduklarını öğrenmek için kapıyı çalar. İçerden “kimsin” diye sorarlar. “Allah’ın resulü son peygamber Muhammet Mustafa’yım”, der. “Bize Resul gerekmez, sen git ümmetine peygamberlik yap” cevabını alır ve içeri alınmaz. Muhammet geri döner, melekler Muhammed’e oraya girmesini, dahil olmasını söyler. İkici kez kapıyı çalar, soy sop mal mülkünü sayar, bize mal mülk soy sop gerekmez diye yine içeri alınmaz. Üçüncü kez denemesinde Melekler “Hadümül Fukarayım” fakir/lerin hizmetçiyim demesini söyler, bu sefer kapı açılır. Yer gösterilir, Muhammed; “Siz kimsiniz, kimlerdensiniz, size kim derler? ” Büyüğünüz küçüğünüz kim? diye sorar. İçlerinden birisi; “Bize kırklar deler. Büyüğümüzde küçüğümüz de bir, kırkımız birimiz, birimiz kırkımız bir canız” derler. Muhammed sayar bakar, yaşlı genç, yarısı erkek yarısı dişi, otuz dokuz kişi; Eksik biriniz nerede” der. “Salman dışarda, bize lokma getirmeye gitti” derler. Muhammed merakla yine sorar: “Neden nasıl, kırkınız biriniz, biriniz kırkınız bir can oluyor, onu anlayamadım” kanıt ispat ister. Kırklardan biri, koluna neşter (bıçak çalar). Otuz dokuzundan kan akar; dışardaki Salman’ın kanı ise çatıdan aşağı damlar. Birinin kolunu sararlar, hepsinden kolundan akan kan dururu. Zaten o sırada Salman’da kolu sarılı olarak elinde bir üzüm tanesiyle içeri girer. Muhammed bunu görünce 40’ların HAK olduğuna kanaat getirip meydana niyaz eder. Başını kaldırdığında, kırkların birinin parmağında, aslanın ağzına verdiği hatemi/yüzük (peygamberlik mührünü) ve O kişinin de Hz. Ali olduğunu görür. Kırklar Muhammed’e “hadümül fukarasın” madem öyleyse, al şu üzüm tanesini 40’lara paylaştır da hizmetini marifetini görelim der. Muhammed müşkül duruma düşer pay edemez ilahi meleklerden yadım ister. Salman, peygamberin elinden engür/üzüm tanesini alır, ezip şerbet demini kırklardan birine veriri, banıp tatması için Muhammed’e de sunar. Kırklar şarabı tadınca mest-ü hayran “seri-hoş” olurlar, üryan büryan (oldukları gibi) semaha kalkarlar. Muhammed’e semaha kalkar, Semah esnasında Muhammed’in başında peygamberlik tacı, sarığı yere düşer; 41 parçaya bölünür, bir parsasını Muhammed’in beline bağlarlar. Bu şekilde sözde Muhammed kırklar Cemine Alevi yoluna girmiş alınmış gibi gösterilip aynı zamanda Alevilik “sır içinde sır ediliyor”.
Bu anlatımda verilen mesajlara bakacak olursak. Öncelikle Muhammedin bir atla gökyüzüne uçması Allah’la görüşmesi vs. Bilimle gidilmeyen yolun sonu karanlık diyen Alevilik açısından akıl mantık dışıdır. Muhammed veya Halife İmam Alinin gerçek yaşamlarında 40’lar meclisi diye, demli sazlı sözlü semalı bir toplantıya katıldıklarına dair hiç bir belge bilgi yoktur. Ve yukarıdaki anlatıma Suni veya Şii İslam’ın hiç bir yerinde rastlanmaz, İslam’da kabul gömeside mümkün değildir. 40’lar cemi anlatımı sadece Anadolu Alevilerinde görülmekte.
… Ol şerbetten biri içti cümlesi mest-ü Hayran
Mümin müslim üryan büryan hepsi girdi SEMAH’a
Cümlesi de el çırpuben dediler Allah, Allah
Muhammed’de bile girdi Kırklar ile semaha….
Anlatımın içeriğine baktığımızda;
Muhammedin peygamberlik mührü yetkisi bir aslan tarafından, elinden alınıyor, bu aslan Kırklar meclisinde can insan olarak karşısına çıkıyor. Muhammet arşta ışık alev içinde gördüğü Allah’ı cemalini ve sesini hz. Ali’ye benzetiyor, Ali de Kırklar meclisinde bir can insan olarak karşısına çıkıyor. Burada anlatılan Aleviliğin varlığın birliği, vahdeti mevcut, Enel-Hak yaratıcı ilahi bir tanrı Allahın olmadığı, canlıların insanın varlığın Hakkın hakikatin kendisi olduğu vurgulanıyor.
Muhammed 40’lar meclisi/cemine peygamber olarak alınmıyor, buraya peygamberler giremez peygamberliğini git ümmetin Araplara yap deniliyor. Aynı şekilde soy sop millet mal mülküm (şan şöhret taç tah rütbem) var diyen Muhammed ceme alınmıyor. Burada Alevilik Allahın elçisi peygamber anlayışını ve sos sop millet mal mülk vs. kendini başkanlarından üstün gören anlayışları red etiği görülüyor. Ancak halka topluma birbirine “hizmetçi” olanlar bu meclise topluma katılabilir deniyor. Kadın erkek çocuk bizim büyüğümüz küçüğümüz bir, birimizden üstünlüğümüz yok, 40’mız bir, eşitlikçi bir topluluğuz deniliyor. Birimizin acısı hepimizsin acısıdır, bir yeri kanarsa hepimizin kanar, birimizin yarası sarılırsa hepimizin sarılır, bir birlik ve dayanışma ruhu sergileniyor. Eksik olan 1’ey, 40’a tamamlanıyor. Marifetini hizmetçiliğini göstermesi için Muhammed’ten, 1 üzüm tanesini 40’lara paylaştırması istenerek çok basit bir sınav eğitimden geçiriliyor. Vahi ilahi melekler değil akıl mantığını bilimi kullanmak ve Alevilikte dünya nimetlerini birlikte yiyip içmek (ki buradaki şerbet şarap dem, bilgi bilim sevgidir) birlikte paylaşmak, çalıp söylemek, semah dönmek, birlikte seri hoş, mutlu yaşamak öğütleniyor. Ve Muhammedîn başındaki peygamberlik tacı da yere düşüp 41 parçaya bölünüyor. Semavi ilahi dinlerin cennet hurisi, cehennem korkusu pazarlayan Allahı ve aracı peygamberlerini, ortadan kaldırılıp, bilim sevgi paylaşım Hak doğa can/insan birliği bütünlüğü ortaya konuluyor. Ancak insanlığa hizmet edenler, bu yola girebilir deniliyor. Örnek yorumlar çoğaltılabilir. Sonuç olarak Alevilikte 40’lar meclisi/ceminin; “Birbirini hazırlayan geliştiren tamamlayan bir topluluk anlamına geldiğini görüyoruz.
Dostumuzla beraber, yaralanır kanarız,
Her nefeste aşk ile Hakkı anarız.
Erenler meydanına, vahdet ile gir de gör,
Kırk budaklı şamdanda kırkımız bir yanarız.
(Pir Hünkar Bektaş Veli)
- Alevilikte Cem ve çeşitleri
Aleviler kadim tarihten, insanların toplumsal birlikte yaşamaya bağladığı günden bu yana; sosyal, kültürel, eğitim, etik, hukuksal, inanç öğretilerini toplumsal birliklerini, aylık yaptıkları CEM erkanlarında yaşayıp, yaşatırlar. Alevilikte Cem kadın-erkek, yaşlı-genç herkesin katıldığı, eşit olduğu, birbirine CAN dediği, üstü örtülü lokmaları ile geldiği, bir PİR’in yönetiminde 12 hizmetin yürütüldüğü, ışık (mum yakılıp) yakılıp sazla, özlü sözler, deyişler ile öğütler verildiği; insanın, bilimin doğanın, paylaşımın, sevginin canın kutsandığı; lokma ve dem paylaşıldığı; kadın-erkek birlikte semah (dansı) döndüğü, “Mansur” darına durup, sorgu görgüden geçtiği, varsa bireysel ve toplumsal sorunların bir tür halk mahkemesinde rızalıkla çözdüğü, özlerin temizlendiği, muhabbet toplantılarıdır.
Alevilerin kişisel olarak günlük uyulması gereken bir tek kural vardır. O da; Eline, diline, beline-eşine, işine, aşına sahip olmak, Kendine reva görmediğini başkasına görmemektir. Aleviler “Amin” yerine AŞK ola-ile derler ve özümden sözüme bağlıyım anlamında; ellerini önce kalplerine sonra dudaklarına ve sonra bel kemerlerine götürürler. Tarihte Abdal Musa, Birlik, Görgü vs. 23 değişik isim altında cemler yapılıyordu. Bugün bunlar toplanıp 6 başlık/isim altında Cem erkanı yapıldığını söyleyebiliriz.
- Öğreti Cemi, Erkânı; Çocuklara, gençlere, yol erkan öğrenmek isteyenlere ve tanıtım amaçlı cemler.
- Yoldaşlık Cemi, Erkânı: Bekar/evli 18 yaşı üzeri kişilerin “ikrar” verip yola musahip, yoldaş olma cemi.
- Görgü Cemi, Erkânı; Yola ikrar verip yoldaş olanların yıllık, veya en az 7 yılda 1 sorgu görgüden geçmesi.
- Muhabbet Cemi, Erkânı; Toplumsal eğitim ve tarihsel güncel konuların muhabbet edildiği anıldığı cemler.
- Hızır lokma/aşure Cemi, Erkânı; Genellikle Ocak Şubat aylarında yapılan paylaşım dayanışma amaçlı cemler.
- Doğa Cemi, Erkânı (Hıdırellez); Genellikle bahar, yaz, hasat sonu yapılan doğayı koruma kutsama amaçlı cemler.
- Alevi CEM’lerinde 12 Hizmet sıralaması.
1- Ceme (lokmaları ile) gelen canlara (rehberin) hoş geldin gülbengi.
2- PİR’lerin ceme girişi, erkân yürütmesine (rehberin) Rızalık gülbengi.
3- Pirin Post meydan ve ceme başlangıç gülbengi.
4- Zakirlerden ceme gelen canlar hoş geldin deyişi.
5- Pirin yapılacak olan cemle ilgili kısa konuşması.
6- Küskün dağın barış rızalık, nişan istenmesi.
7- 12 hizmet çağrı deyişi ve hizmet gülbengi.
8- Süpürge çalınması ve hizmet gülbengi.
9- Meydan postu serilmesi ve hizmet gülbengi.
10- El yıkama ve hizmet gülbengi.
11- Delil uyandırması ve hizmet gülbengi.
12- Zakir delil deyişi
13- Lokmaya katılanlara hazırlayanlara hizmet gülbengi.
14- Lokmaya paylaşım deyişi ve Zakirlere hizmet gülbengi.
15- 4 kapı doğayı kutsama can birleme
16- ERKÂNA geçilmesi (ne ile ilgili cem yapılıyorsa,
17- Öğreti Cemi, Yoldaşlık Cemi, Görgü Cemi, Muhabbet Cemi, Hızır lokma Cemi, Doğa Cemi, Anma cemi, bölümlerine bakınız?)
18- Saki sakka dem dolu hizmeti.
19- Kırklar cemi birleme deyişi (niyaz dar)
20- Semah/lar ve hizmet gülbengi.
Ara ihtiyaç molası.
21- Lokma hizmeti destur ve gülbengi.
22- Coşku umut direniş deyişleri.
23- Cem birleme telkin, Oturan duran.
24- 12 Hizmet sonu (Postun kaldırılması Delil sırlanması)
(Bütün cemlerde delil uyandırılır (mum yakılır) İkrar ve görgü cemleri dışında 12 hizmetin hepsinin yapılması zorunlu değildir).
- CemEvi Nedir.
Cemevi Alevilikte birlik beraberlik dayanışma, toplumda barış ve huzur sağlamak için bir araya gelinen, muhabbet edilen toplumsal eğitim için bir araya gelinen mekandır. Cemevi (semavi dinlerdeki gibi) ibadethane, tapınma günah çıkarma yeri değildir. Cem ibadet değil toplumsal muhabbettir. Bir insan ömrüne en fazla 1-2 üniversite eğitimi sındırabilir, Alevilikte her canın eğitim yaşam deneyimi bir üniversitedir, bu nedenle “Muhabbet; kamili insan olmanın okuludur”. Tarihte Cemevleri dergâh, hangâh, tekke, ziyaretgâh, olarak adlandırılmış, toplumsal eğitim ve yardıma muhtaçlara yardım ve yemek dağıtan aşevi ve çok fonksiyonlu mekanlar ve sosyal kurum olarak hizmet verdiği görülmekte. Bugünde Cemevlerinin olduğu binalarda, Alevi ritüel muhabbetleri dışında, düğün, eğlence, eğitim seminerler, siyasi toplantılar vs. yapılmakta , cenazede kaldırılmaktadır. Yani cemevleri çok fonksiyonlu insanların her türlü sosyal kültürel ihtiyaçlarına cevap veren mekanladır. Eski Alevi dergâhlarında cem odalarına baktığımızda 35-40 cm yükseklikte sedirler olduğu ve herkesin birbirini ve cem meydanını görebildiği, Alevi sembolleri dışında sembollerin olmadığı, Cem evi çevresinin yeşil bahçe vs. olduğu görünmekte. Bugün cemevlerinin bir çoğunda, Şii İslami figürler milli bayrak ve Atatürk resmileri vs. görülmekten bunlar cemevlerine sonradan giren (ve kaldırılması gereken) asimilasyon unsurları olarak değerlendirmek gerekir.
- Alevilikte hukuk sorgu görgü dar.
Kadim tarihten bu yana Aleviler, birlik ve dirliklerini, devletten, dinden resmi mahkemelerden bağımsız; “Kendine reva görmediğini başkasına görme, EDB eline diline beline sahip ol” ve “Rızalık al ver” ilkesine bağlı olarak, cemlerinde sorgu, görgü ,DAR rızalık ilkesi kendi hukuk sistemi içinde sağlamışlar. DAR zorda kalmak, darağacına çekilmek vs. anlamındadır. Alevi hukuk sisteminin temelini, etik eğitim, suç işlememeye, yapılacak işleri rızalıkla yapmaya ve özünü DAR’a çekmeye, özeleştiriye dayalı olduğu görülmektedir.
Aleviliğin rızalık şehri öğretisi doğa anamızın bize sunduğunu “NİMETLERİ” rızalıkla paylaşmayı, ezmeden ezilmeden birlikte barış içinde mutlu, komünal ortak yaşamı hedefler. Alevilikte rızalık, rızalık alıp verme, gücü oranında üretime katılma, ihtiyaca göre paylaşım, eşitlik, adalet, karşılıklı saygı ve toplum içi barış gönül birliği vs. Tüm insanlığın geleceği özlemi modern paylaşımcı bir düzen kurmayı amaçlar.
Her can ceme başlarken Pir’in “Aranızda küskün dargın vs. olan var mı, birbirinizden hoşnut ve razı mısınız” diye sorar “AşığaŞan Dervişe Nişan” herkesin birbiri ile niyazlaşmasını ister. Canlar dara kalkacağını veya kaldırılabileceğini bildiği için, cemden önce gider küskün dargın alacaklı verecekli olduğu kişiler ile barışır sorunu çözer veya arabulucu olarak PİR çağrılır, sorunlar çözülür ceme öyle girilir. Ufak tefe hatalar müşkülükler, cemde rızalıkla, sembolik uyarı cezaları ile af edilir kaldırılır, bir anlamda canlar ikrarını tazeleyip, sorgu görgüden geçip aklanmış olur. Kasten bir cana kıymak (öldürmek) tecavüz vb. ağır suçları af edilmez kişi dükün sayılır, yol cümleden uludur denilerek, yoldan toplumdan atılır.
Alevilikte Kadın-Ana, Mansur, Nesimi, Fazlı 4 DAR duruş şekli vardır; Kadın-Ana darında, eller göğüs veya bel üzeri ve sağ ayak başparmağı, sol ayak başparmağı üzerinde çapraz “mühürlenir”. Bu aynı zamanda ölmeden önce ölmek anlamına gelir. Hakka yürüyen canlar bu şekilde el ayakları mühürlü toprağa sır edilir. Alevi yoluna giren bir kişi, yeniden anasından doğmuş gibi temiz masum, ömrünün sonuna kadar yola girerken verdiği ikrarına bağlı DAR’dadır. Bu Dara duruş şekli Anadolu’nun çeşitli yerlerinde bulunan 5-6 bin yıllık Anatanrıça heykellerinde de görülmektedir. Aleviler öbür dünya, ahiret sorgusuna vs. inanmazlar, cemlerde dara durularak bu dünyada sorgu görgüden geçerler. Bu nedenle bir can hakka yürüdükten 40 gün sonrası, “Dardan indirme” erkanı yapılır.
Hallacı Mansur darında baş boyundan asılmış gibi hafif yana bükük, sağ el kalp üzerine konur sol el yan tarafa uzatılır. Nesimi Darında, derisi yüzülen Nesimi gibi kendi postu/derisi üzerinde diz üstü oturulur. Fazlı Darı ise kalbinden karnından hançerlenmiş yere kapanıp, baş avuç içinde meydana konulur. Yüzümü yere düşürmem, kendi ellerimle serimi (başımı) bu yola meydana, bu davaya baş koydum anlamındadır. Normalde cemlerde kadın erkek canlar topluca sadece Kadınana ve Mansur darında dururlar. Diğer darlar kişi şahsen herhangi bir konuda meydanda DAR’a çekilirse yapılır.
Alevilikte Cemlerde vs. önek Pir bir gülbenk verdiğinde veya zakirler bir deyiş okuduğunda son beyitte deyişi yazan aşığı adı geçtiğinde, AŞK ile can cana diye, Alevilikte sembolik anlamları olan EL’e emeğe “niyaz” edilir. Niyaz; niyet dilemek istemek, arzu etmek, el emek ve temiz kalp, gönül rızalığı ile işi oluruna bırakmak karşılıklı razı hoşnut olmak kabullenmek vs. anlamlara gelir. Sağ el kalbe, sonra dudağa, bele ve/ya yere meydana götürülür. Bu “edeb” elime dilime belime sahibim, özümden sözüme/ne bağlıyım, başım üstüne serim meydanda, “Amin’” anlamını taşır.
Cemde sorgu görgüye kalkan canlar örnek şöyle bir tercüman okur. Sora canlardan rızalık alınır Pir Görgü gülbengi verir.
Desturu Pir…
Eli erde Seri Meydanda
Özü Mansur darında
Kâmili insanlık yolunda.
Doğduk, Ölmeden öldük,
Erenler meydanında Pir divanında
Görgüden sorgudan geçmeye
Nesimi gibi yüzülmeye
Mansur gibi asılmaya
Fazlı gibi hançerlenmeye
Tüm hata kusurlarımızı elimize aldık
Başı açık yalın ayak geldik meydana.
Geçtiğimiz 1 yıl içinde;
Bizlerden ağrınmış incinmiş olanlar varsa
Dile gelsin bile gelsin, meydana gelip
Hakkını talep etsin.
Eskiden Alevi toplumu genelde köylerde oturuyordu, Pirler talipler herkes birbirini iyi tanıyordu, bugün bu bağların koptuğu kozmopolittik şehir koşullarında Alevi hukuk sistemi, ancak genel anlamda varlığını sürdürmektedir. Resmi hukuk sisteminde daima bir kazanan bir kaybeden vardır. Genelde çok uzun ve maddi açıdan pahalı bir çözümdür. Alevi rızalık hukuk sisteminde her 2 tarafında kazandığı eşit olduğu rızalığa dayalı bir çözüm yolu bulunmaya çalışılır. Bugün resmi hukuk sisteminde önce arabuluculuk yöntemi denenmektedir.
Pir Sultan’ım der gözümde
Hiç hata yoktur sözümde
Eksiklik kendi özümde
Darına durmağa geldim
Sakın arınmadan girme bu ceme
İnsana kem gözle bakarsan eğer
Gönül beytullahtır benzer erdeme
Yapılmaz tamiri yıkarsan eğer
Kırkların Cemine girmek istersen
Eline diline beline sahip ol da gel
Hakkın cemali görmek istersen
Eline diline beline sahip ol da gel
- Alevilikte semah
Saz çalıp deyiş söyleyip kadın-erkek birlikte (dans) Semah dönmek Alevi Beştaş Kızılbaş inanç öğretisinin en belirgin ritüel geleneğidir. Semah kelimesi; gökyüzü/uzay, gezme, müzik ve sözle öğrenme, evrende her şeyin hareket ettiğini, bir değişim dönüşümden evrimde geçtiğini, insanın aradığının kendinde, kalbinde olduğu ve bulmasını sembolize eder.
Anadolu’da 12 bin yıllık, Göbekli Tepe, Nevali Çori ve Çatalhöyük arkeolojik kazılarında insanların inançsal anlamda dans estiği, kollarına kanat takıp turnalarla “semah” “zamah” döndüğü görülmekte. (1956 James Mellaart)
Alevilikte el (5 parmak) 5 sayısı 4 kapıda, GÖK hava, ateş/ışık su ile YER toprak arasında CAN insanın var, HAK olduğunu simgeler. O nedenle bir el gök, bir el yere bakar, el kalbe ve bele götürülür. Çarkı pervaz pervane de denilen semah, Turna, Kırat, Kırklar ve yöresel 100’e yakın semah çeşidi vardır. Semahta ki figürler genelde evreni, doğayı, paylaşımı, sevgiyi sembolize eder. Normalde yalın ayak başı açık semah dönülür. Alevi yol erkânlarında ve toplumsal insanlık için anlamı olan her ortamda mekânda, “yalın ayak” başı açık, el çırparak semah dönülür.
Sanma Semah boş bir dönüş şeklidir
İnsan bedeninde coşku selidir
Zannetme gök böyle duruyor
Gördüğün kainat Semah dönüyor
Bütün evren Semah döner
Aşkından güneşler yanar
Aslına ermektir hüner
Beş vakitle avunmayız.
Ol demden biri içti,
Cümlesi de oldu hayran,
Hep girdiler semaha.
Cümlesi de el çırpıben,
Dediler ya-HAK
Kırk Budak’ta Şema yanar
Dolusun İçenler Kanar
Aşıkların Semah döner..
Hünkar Hacı Bektaş Veli…
Başım açık yalınayak yürüttün
Sen merhamet eyle lebbi balım yar
Yüreğimi ceviz gibi çürüttün
Senin aşkın büktü kadim dalım yar
- Alevilikte saz bağlama;
Saz / Bağlama Alevi ozanlarının Pirlerinin elinde etkileyici pir propaganda ve toplumsal eğitim bilgi yayma aracı olarak kullanıla geldi. “Bağlama dediğin 3 tel bir tahta boyun eğmedi ne taca ne tahta”. Bağlamanın telinde çıkan ses atom bombasında daha güçlüdür. Alevi şathiye deyişlerinde hâkim semavi dinlerin tanrı din ibadet ahlak anlayışını vs. çok sert bir şekilde eleştirildiği görülmekte. Ok ile yayın bulunmasından bu yana telli sazlarında, ilk defa yukarı Mezopotamya Anadolu’da kullanılmaya başlandığını arkeolojik kazılarda görüyoruz. Önceleri çeşitli ip ve saç teli daha sonraları metal tel kullanıldığı görülmekte. “Telli kelam” denilen Saz bağlama Alevi cemlerinde 12 hizmetten biri olan Zakirlerin kullandığı telli bir müzik aletidir. Uzun kısa saplı bağlama, Cura, kopuz, Tembure vs. çeşitli isim ve modelleri vardır.
Telli sazdır bunun adı
Ne Âyet dinler ne kadı
Bunu çalan anlar kendi
Şeytan bunun neresinde?
…
Yücelerden yüce gördüm erbabsın sen koca Tanrı
Âlimler okur kelam ile sen okursun hece Tanrı
Erliği ile anılır filan oğlu filan deyü
Anan yoktur atan yoktur sen benzersin piçe Tanrı
- Alevi Ozanları aşıkları deyişleri.
Alevilik daha çok sözlü geleneğe dayanır, Alevi aşık ozanları sazı sözü deyişleri, geçmişte okul eğitim iletişim medya propaganda aracı olarak kullanmıştır. Alevi pirleri aşıkları ozanları zakirleri; Divan, cönk, rubai, devriye vahdetname, şathiye, nasihat, nutuk, nefes, methiye, mersiye/ağıt, sevgi aşk, semah, muhabbet, Cem erkan birlik coşku vs. isimler altında Alevi toplumunu bilinçlendirmek aydınlatmak için şiir deyişler yazıp çalıp söylemişlerdir. Maalesef 1500 yıllardan sonra Osmanlı ve Cumhuriyet dönemimde, Alevi ozanlarının birçoğunun adına sahte Şii İslami içerikli deyişler yazılıp piyasaya sürülerek Aleviler İslamlaştırılmaya çalışıldığı görülmekte. Sivas katliamında hayatını kaybeden Asim Bezirci ”Pir Sultan” adlı kitabında 7 tane ayrı farklı Pir Sultan olduğunu tespit etmiştir. Pir Sultan, Yunus Emre, Hatai vs. Alevi ozanları adına yazılan sahte deyişlerde İslam dini övülmekte, bazı deyişlerinde yerle bir edilmektedir. Bu büyük bir kafa karışıklığına yol açmaktadır. 1930’lu yıllarda yazılan bir kitapta, Nesimi, Hatayi, Fuzuli, Yemini, Virani, Pir Sultan Abdal ve Kul Himmet 7 Alevi ozan örnek gösteriliği için, yanlışlıkla “Alevilikte 7 ulu ozan” diye bir anlayış ortaya çıkmıştır. Halbuki Qmar Hayyam, Yunus Emre, İbreti, Daimi, Mahzuni, Hüdayi vs. binlerce çok değerli Alevi aşık ozanı vardır.
- Gülbenk ve Tercümanlar
“B’ismi-Şah” diye başlayan, “Hür Gerçeği demine” diye biten, Gülbenk/Gulbanklar (gül gibi güzel özlü sözler) Alev-i cemlerinde erkânlarında Pirlerin taliplere topluma söylediği bilgilendirici, öğretici ve umut veren özlü güzel sözlerdir. Tercüman ise taliplerin veya yol erkân yürüten hizmet ehlinin söylediği sözlerdir. Örneğin; Cem başlarken delil uyandıran (mum yakan) Çerağcı can şu tercümanı okur.
“Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır,
Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu”
Uyansın çerağımız bilim sevgi barış adalet için
Uyansın çerağımız sömürüsüz savaşsız bir dünya için.
Uyansın çerağımız yanan yakılan canlarımız için
Uyansın çerağımız eşitlik özgürlük kardeşlik için
Uyansın çerağımız aydınlık gelecek güzel günler için
Çeragı Ruşen, Gezen dervişan, zuhru insan, Hikmeti piran
Piri Qorasan, Şahı Merdan, Şad olsun meydan.
Ardından cemi yürüten PİR Delil Gülbengi okur.
B’ismi şah, ya Hak.
Aksamlar hayrola hayırlar fet ola, şerler defola.
Karanlıklar mat ola, Canlar abat ola. Gönüller şad ola.
Bilim yolumuz aydınlata.
Yanan ocaklarımız sönmeye.
Gül yüzleriniz karanlık görmeye
Hak kimseye evlat acısı vermeye.
Birliğimiz dirliğimiz daim ola.
Delilimiz insanlık yolunu aydınlata.
Hizmetlerimiz Hak defterine kayıt ola!
Hak erenle dilde dileklerinizi
Gönülde muratlarınızı vere.
Hü gerçeklerin demine.
Not: Alevilikte B’ismi-Şah, Şahı-merdan Şah kelimesi dünya âlemin çarkını döndüren hareket ettiren, büyük yiğit güçlü ışık enerjik güç “big-bang” anlamındadır. Eski Mısır’da 12 ulu tanrı inancı vardı. Bunlardan en önemlisi ışık güneş tanrısı “RA” idi. Eski Mısırlılar iyi bir gök gözlemcisi idiler. Uzayda güneşten ‘RA’dan daha büyük güneşler yıldızlar olduğu kanaatine vardılar ve uzayda gördükleri en parlak “Orion” takımyıldızını insana benzetip ŞAH (tanrıların atası) Büyük güneş anlamında, ŞAH-RA dediler. Mısır’dan kuzey Afrika’ya uzanan “SahRa Çölünün” adı, büyük güneş tanrısının ülkesi anlamında, buradan gelir. Eski mısır mitolojisinde kendi küllerinden yeniden doğan ateş “anka” veya “turna” kuşunun kainatı dolaşıp sonunda Nil balçık denizinde PirAmit’e benzer bir taşın (piramitin baş taşı) üzerine konup, ondan piramitin 4 köşesine havaya ateşe suya toprağa cemre, can indiği inancı vardır. Hepsi sembolik olarak ışık güneş enerji kültü ile ilgilidir. Pir Sultan bir deyişinde bu konuyu şöyle dile getirmektedir.
Hazreti Şahın avazı
Turna derler bir kuştadır
Asası Nil deryasında
Hırkası bir derviştedir.
- Alevi özel anma günleri.
Genel olarak Alevilerin aşağıdaki tarihlerde ortak anma günleri vardır.
- 13-15 Şubat Hızır orucu ve aşure lokma paylaşımı.
- 21 Mart Newroz bayramı (yeni yıl)
- 4 Mayıs Dersim Katliamını anma.
- 6 Mayıs Hıdrellez doğa cemi
- 1-7 Haziran Abdal Musa anma
- 2-4 Temmuz Pir Sultan Sivas Çorum Katliamını anma
- 15-18 Ağustos HBV anma
- 19-26 Aralık Maraş katliamı anma.
Bunların dışında yöresel/yerel, bir çok Alevi pirlerini veya tarihi günleri anma etkinlikler vardır.
8 mart ve 1 mayıs gibi uluslararası emek günlerine Aleviler ayrıca önem gösterir.
- Alevi Ocakları Dergahları, Pir’leri
Alevilikte OCAK (ateş alev ışık enerji) kültü, bir bütün olarak çok önemli yer tutmaktadır. Ocak ilk çağlardan bu yana insanların yiyecekleri pişirme ısınma ışıtma, her türlü üretim araçlarını yapmada, ailenin ve toplumsal yaşamın ve medeniyetin başlamasında temel enerji kaynağı olmuştur. Ocak Alevilikte, Ev ve Aile ile eş anlamdadır. Ocağın tütüyor mu? Kalacak evin, işin, yiyecek aşın, eşin çocukların var mı, huzurun vardır. Alevilikte en kötü söz beddua “Ocağın sönsün” demektir. Geçmişte Alevilikte ocak sistemi, pirlerden ustalardan ehli kişilerden, her anlamda eğitim almak, çiğ iken pişmek olgunlaşmak, kendine ailesine ve topluma yararlı olmak için, bir eğitim öğretim aydınlanma toplumsal sorunları çözme amaçlı bilim merkezi, dergah okul işlev görüyordu.
Alevilikte “PİR” (Mürşit Rehber) bilge kişi, bir işin ustası, uzmanı anlamındadır, aydınlatan eğiten, yol gösteren “adam bu işin piri”, “bir geldi pir geldi” vs. Belirli bir meslekten, sağlık tedaviye, belirli alanlarda uzmanlaşmış ehli kişi ve aileler “Mürşid, Pir (dede/ana) Rehber Talip” ilişkisi ile kırsal kesimde Alevi ocakları, şehirlerde Alevi dergahları altında yol erkan toplumsal eğitim dirlik, birliği düzeni sağlayan bu faaliyeti yürütüyorlardı.
Alevilikte ocak/dergah sistemin “Soy, Keramet, Hizmet” olarak 3 gruba ayrıldığı ve 1. Hz. Ali soyundan gelen ailelerce oluşturulduğu, 2. Hacı Bektaş Veli tarafından oluşturulduğu, 3. Şah İsmail döneminde oluştuğu, 4. Anadolu’ya gelen Türkmen babaları tarafından oluşturulduğuna dair TEZLER vardır. Doğrusu bu sistemin Anadolu halk yaşam ve inancında önceden beri var olduğu, dışarıdan gelen kültürel akımlarla beslendiği, HBV döneminde kurumsal bir şekil aldığı, ve Şah İsmail döneminde de bu ocak sisteminin bazılarına yersiz, Şii İslami Muhammed- Ali, bir asimilasyon SOY kütüğü eklendiği görülmekte. Bu yolun en ileri gelen pirlerinden Hünkar Bektaş Veli “Soyumdan değil yolundan giden bu yolun yolcusu piridir “ diyor. Yani yol soydan gelen hiç kimseye özel bir üstünlük tanımıyor. Sözde bazı kişilerin gösterdiği “kerametler” tek tek araştırıldığında, hepsinin doğal bilimsel bir açıklaması da ortaya çıkmaktadır. Alevi ocak dergah sistemi, yol erkanı cemleri “Hizmet” üzerine kurulu idi ve hizmetin amacı, toplumsal eğitim ve toplumsal sorunları çözmekti. HBV ve bir çok dergah ocakta olduğu gibi, bu hizmet vermesi için bazı kişiler yetiştirilip çeşitli bölgelere, köylere vs. gönderilmiştir. Aynı zamanda bu gezgin Alevi pirleri ve dervişleri, Alevi toplumu ve ocakları arasında bilgi akışı ve iletişimi sağlıyordu.
Türkiye’de: Hacıbektaş, Avuiçen, Dede Garkın, Sultan Sah, Baba Mansur, Şıh Ahmet, Haydari Kelezi, Hubyar, Pir Sultan, Derviş Cemal, Dewrêş Gewr, Kurêsu, Sarı Saltık, Sinemillî, Şix Delîlê Berxêcan vs. Ana ve yüzlerce bunlara bağıl alt, ve bağımsız ocaklar vardır. Ayrıca Alevilerin yaşadığı bir çok ülkede Alevi ocak ve dergahları vardır. Alevi ocak dergahları 1826 Osmanlı ve 1925’ te TC. Atatürk tarafından, tüm Alevi ocakları ve dergahları resmi olarak yasaklanıp kapatılmıştır. Bugün bazı dergahlar sadece müze olarak açıktır. Alevilikte Ocak dergah sistemi, Mürşid, Pir (dede/ana) rehber talip ilişkisi tamamen dağılmış, bu kurumların işlevinin bir bölümünü resmi devlet kurumları almıştır.
Var olan Alevi dernek kurumları da Ocak /dergah sisteminin yerine yeni, ortak bir anlayış ve sistem halen koyamamıştır.
Bugün Alevi dernek cemevlerinde bir anlamda bu faaliyet “ehliyetsiz/diplomasız” “dedeler” tarafından yürütüyor. Fakat bu faaliyet bilim teknoloji iletişim çağımızda, hangi toplumsal ve bireysel İHTİYACA, amaca cevap veriyor vermeli açık net belirli değildir.. Aleviler kadim tarihten bu yana kendi soysal hukuk kurumları ile yaşamış, devleti DinAyetin Alevi’si olmamış, olmayacağını da beyan ediyor. Fakat Alevi yol erkan hizmetini “Mürşid, Pir, Rehber” hangi isim altında, kimler yürütmeli, hepsinde önce bu hizmeti yürütecek “pirleri” minimum hangi AKADEMİK eğitimi diplomayı nerde aldığı alacağı belirsizdir. TC devleti bu boşluğu tek din tek dil asimilasyoncu bir zihniyetle doldurmaya çalışıyor. Bunlara var olan Alevi kurumlarının güncel çözmesi gereken sorunlardan biri olarak ortada durduğu görülmekte.
- Doğum evlilik ölüm vb. ritüeller.
Alevi toplumlarda çocuğa konacak adın, onun kişiliğini, geleceğini, toplum içerisindeki yerini ve başarısını etkileyecek simgesel bir öz taşımasına özen gösterilir. Genellikle erkek çocuklara Alevi ulularının veya devrimci kişiliklerin, kız çocuklarına da gül çiçek isimleri verilir. Çocuk kırk günlük olduktan sonrada çocuk görme ziyaretleri yapılır, çocuk kucağa alınır ve yakasına bir hediye takılır/verilir. Ayrıca çocuğun ilk dişi çıktığında diş hediği, ilk adım atmaya başladığında çocuğun büyünce onun gibi örnek insan olsun diye, sayıp sevilen bir kişi tarafında, çocuğun ayak bileklerine ince ip bağlanıp “duşak” kesme, yaş günü kutlama gibi gelenekler vardır.
Alevilikte musahipler birbirinin çocuklarını kendi çocukları gibi görüler, her anlamda birbirleri ile dayanışma içinde olurlar. Musahiplerin çocuklarının birbiri ile evlenmesi normal karşılanmaz. Alevi ailede çocuk eğitiminde kız ve erkek çocuklar arasında ayırım yapılmaz. . Kendine reva görmediğini başkasına görmememe, her insanın potansiyel bir Hızır olduğu, diğer insanlara yardım etmek dayanışma gibi Alevi etik kuralları çocuklara günlük yaşamda verilir. Alevi çocuklar inançsal günlere ritüellere vs. katılabilir fakat, uyması için zorlanmaz. Alevilikte belirli bir giyim kuşam şartı, baş örtüsü vs. yoktur. Kız ve erkek çocukların mutlaka bir eğitim alması meslek sahibi olması teşvik edilir. Kişi 18 yaşında değdikten hatta evlendikten sonra birlikte Alevi yol erkanına girip girmemeye karar verir.
Evlilik öncesi kız erkek ilişkisi, evlilikle sonuçlanması umuduyla normal kabul edilir. Alevi geçlerin başka inançtan biri ile evlenmesine genelde karşı çıkılmaz, fakat özelikle Alevi kızların, Müslümanlarla evlenmek istemesinde, katı İslami kurallar altına ve çevre baskısı altına girebileceği, özgürlüğünün kısıtlanabileceği konusunda uyarılır.
Alevilikte evlenecek olan gençlerin birbirini sevmesi rızıkları olması gerekir, Anne baba veya çevrenin baskı yapması doğru bulunmaz. İki genç evlenmeye karar verdiklerinde anne babalarına bildiriler erkek ailesi kız ailesini ziyaret edip söz kesip / bir nişan (yüzük) takarlar. Evlilik öncesi veya düğün günü resmi nikah töreni yapılır. İsteyen canlar nikahlarını bir Pir (ana/dede) tarafında şahitler toplum önünde nikah erkanı yaparak kutsar. Alevilikte tek eşlilik esastır, çok evlilik düşkünlük olarak görülür. Ailede geçimsizlik uyuşmazlık varsa çocukları etkilemeden rızalıkla boşanmaları uygun ve doğal görülür.
Ölüm ilgili Alevi inanç öğretisinde, Hava, ateş, su, toprak, Haktan geldik hakka gideceğiz anlayışı vardır. Bu nedenle öldükten sonra cennet cehennem ahiret anlayışı yoktur. Alevi canlar sorgu görgülerini bu dünyada görgü cemlerinde veriler. Bir can “öldüğünde” öldü denilmez hakka yürüdü denilir. Kişi hakka yürüdüğünde, ağzı gözleri açıksa kapatılır, darda duruş gibi kolları birleştirilir, ayak başparmakları bir mendille bağlanır. Başına mum yakılır oda havalandırılır, koku saçılır. Aile yakınları gelir, acılar paylaşılır. Bir Alevi Piri veya ehli kişi ile görüşülüp, Hakka uğurlama erkanı için gün belirlenir. Erkandan önce hakka yürüyen canın bedeni ıslak mendille silinir (yıkanır) kefen veya elbise giydirilip tabuta konulur. Erkan yapılırken canlar etrafında daire şeklinde toplanır. Hakka yürüyen canın hakkında bilgiler verilir. Cemlerde olduğu gibi saz sözlü “yaşam ölümle” ilgili deyişler söylenir, isteyen canlar semah döner. Pir oraya gelen canlardan hakka yürüyen can için rızalık alır. Hakka uğurlama gülbangi verilip toprağa mezara direk tabutla veya mezarda yapılan özel kapaklı bölüme konulup üzerine orada bulunan canlar torak atarlar. Ardından cemevinde veya uygun bir yerde taziyeler kabul edilir.
Alevi canlar Alevi yoluna girdiklerinde durdukları DAR’da verdikleri ikrarda ömürlerinin sonuna kadar balıdır bu Alevilerin günlük ibadetidir. Can hakka yürüdükten 40 gün sonrasında dardan indirme 40 erkanı yapılır, 40 lokması dağıtılır. Hakka uğurlanan candan geriye alacak verecek bir şey sorun vs. varsa bu erkanda rızalıkla çözüme bağlanır. Hakka uğurlanma tamamlanmış olur. Alevi mezarları baş taşlarına İsim doğum hakka yürüme tarihi ve Alevilikle ilgili kısa özlü bir söz yazılır veya bir alevi sembolü nakş edilir. Mezarlıklarda mümkün olduğunca doğal yeşillikli güller vs. olmasına dikkat edilir.
- Alevilikte paylaşım dayanışma (Hızır Oruç Aşure) lokma geleneği.
Aleviler 13-15 Şubat’ta 3 günlük Hızır orucu tutup, Hızır lokması “Aşüre” pişirip Aş-üleşip paylaşırlar.
“Hızır” tek tanrılı semavi dinler öncesinde var olan, doğa ile bütünleştirilmiş (yeşil insan) farklı mitoloji ve kültürlerde tekrarlanan anlatıların bir araya getirildiği senkretik sentezi bir kişilik olarak algılanır. HIZIR; Mısırda Thoth, İbranilerde “Enoch” Yunanlarda Hermes, Sümerlerde Hasısatra, Ugarit/Akadlarda “Kotar va Kasis” Hıristiyanlarda Aya Yorgi, Slivanus, Anadolu’da Qızır, Hıdır İlyas, Hıdrellez, Lokman hekim vs. adlar almıştır. Havada karada hâkim Hıdır ve denizlere hâkim İlyas’ın deniz ile nehrin birleştiği, bir su kenarında ölmüş balığın dirilişi, gül ağacı altında ölümsüzlük suyunu içip, ölüp yeniden dirilebilen doğayı evrimi devri daimi vs. anlatan sembolikler içerir. 6 Mayıs Hıdırellez bayramı (yazın başlangıcı) Alevi inanç günlerinden biridir. Hızır gibi yetişti vs. deyimi Alevilikte çokça HAK, umut, şans anlamında da kullanılan bir deyimdir. Alevilikte Hızır belirli bir kişi değil, zarda zorda kaldığında insanlara yardımcı olan herhangi bir şey de olabilir, özde insanların birbiri ile dayanışmasıdır. Sen zorda darda kalan canlara ne kadar yadım edersen Hızır’da sana o kadar yardım eder.
Alevilikte Oruç ve Aşurenin lokma paylaşmanın tarihsel toplumsal kültürel insani köken ve kayağının, kadim tarihten bu yana; İnsanların, kışlık erzak stoklarının azaldığı KIŞ şubat (Hızır) ayı ortalarında günde bir öğün yiyerek geri kalanında ORUÇ tutarak, ve ellerinde evlerinde var olan çeşitli yiyecekleri birleştirip sıcak aş yemek yapıp birlikte “AŞ-ÜLEŞEREK’’ varlarını paylaşarak çetin doğa koşullarında hayatta kalabilme mücadelesinden, kalma doğal çok anlamlı evrensel bir paylaşım dayanışma geleneğidir. Canlıların en temel özelliği mücadelesi, neslini ve yaşamını sürdürmesi için besine ihtiyacı olmasıdır. Bu nedenle en büyük toplumsal çelişki, sorun; dünya nimetlerinin paylaşımı sorunudur. Bugün ekmeğin “aslanın-kapitalin” ağzında olduğu günümüz kapitalist toplumunda da her zaman olduğu gibi aktüel olduğunu söyleyebiliriz. Bazı Aleviler Şii İslami asimilasyonun etkisinde kalan bazı Aleviler bu oruç, aş lokma paylaşımını, 10 MuHaram Kerbela olayına bağlamaya çalışsa da ilgisi yoktur. Şii veya Sunni Müslümanlar bu Kerbela için oruç tutup aşure pişirmezler. Ayrıca Alevilikte oruç belirli gün saatlerde yemek yiyip yememekten çok, nesine sahip olmak, hak yememek vs. yedirmemek, verdiği ikrarda durmak olarak algılanır.
- Alevilere yönelik katliamlar?
ALEVİ-BEKTAŞ-İ’LER tarih boyu, köleci toplumla başlayan hâkim din ve güçlerin baskı sömürü sistemlerine karşı (inançsal, kültürel ve politik) yönden muhalefet olmuştur. Bundan dolayı da, Roma/Bizans, Selçuklu, Osmanlı, ve TC. dönemlerinde katliamlara maruz kalmıştır. Paulician 325, Mani 4-12 yy, Mazdek 528, Eba Müslüm 755, Babek Huremi, 838 Karmati 865-951, Hallacı Mansur 922, Baba Tahir Üryan 1019, Danışmendi 1074-1178 Ebu Vafa El Kurdi 1007, Hasan Hasbah Alamut 1124, Nesim 1417, Babai 1240. Ve 1419’de Aleviler batı Anadolu’da Osmanlıya karşı büyük bir ayaklanma başlatmış, Aydın-İzmir yöresinde kadın-erkek eşitliği, paranın bile ortadan kaldırıldığı komünal “sosyalist” özerk bir bölge kurmuştur. Ayaklanma kanla batırılmış, Alevi önderleri Börklüce Mustafa (Dede Sultan), Şeyh Bedrettin, Torlak Kemal ve binlerce yoldaşının başı kesilmiştir. 1500 yy. başında Sünni Osmanlı ile Şii Sefavi Devleti arasındaki savaştan önce, ”arkadan ayaklanma yaparlar” korkusu ile Yavuz Selim 40 binden fazla Aleviyi katledilmiştir. Şahkulu 1511, Bozoklu Celali ayaklanmaları 1518-1600, Şah Kalender Çelebi 1528 Nurhak, Kanuni Katliamları 1548, Koca Haydar Pir Sultan 1576 Sivas, Hubyarı Sultan 1582, Kuyucu Murat Paşa 1607 Çorum Tokat Sivas, Katliamı. Köroğlu 1600, Yeniçeri Bektaşi katliamı 1826, Dadaloglu 1868 Osmanlı Alevi katliamlarından bazılarıdır. TC Cumhuriyet döneminde de Aleviler; Koçgiri 1921, Dersim 1937-1938, Zini Gediği Erzincan 1938, Muğla Ortaca 1966, Elbistan 1967, Malatya Hekimhan 1968, Hatay Kırıkhan 1971, Hüseyin Cevahir Hüseyin İnan, İ. Kaypakkaya, Alihaydar vs. Alevi Devrimci önderlerinin katledilmesi 1971-72-73, Malatya 1978, Sivas Alibaba 1978, Maraş 1978, Çorum 1980 ve 12 Eylül Askeri darbesi, Mazlum Doğan 1982, Sivas Madımak 1993, Gazi Ümraniye 1995, Taksim Gezi 2113, Leyla Sakine Fidan Paris 2113, Uğur Kurt 2014 ve 2016’da Aleviler Suriye , Irak ve Türkiye’de İŞİD katliamlara uğramıştır.
- Türkiye Cumhuriyeti Atatürk (Kemalizm) ve Aleviler.
Resmi ideolojinin yanlış bilgilendirme ve yönlendirmesi ile Aleviler arasında ve dünya kamuoyunda Atatürk Alevidir, Laiktir, devrimcidir vs. yanlış bir algı oluşmuştur. Mustafa Kemal (Atatürk), çocuk yaşta Osmanlının yatılı askeri okulunda yetişip, Padişahının yaveri/veziri düzeyine kadar yükselmiştir. Osmanlı sultanı meclisi ”İttihat Terakki Partisi (1889-1918)” çöken Osmanlıyı, TÜRK-İSLAM şemsiyesi altında Anadolu’da toparlama, TÜRK-İSLAM’ı kabul etmeyeni YOK etmek kararı almıştır. Mustafa Kemal, Padişah Vahdettin tarafından bu amaçla Mayıs 1919 da Anadolu’ya gönderilmiştir. Osmanlının oyununa geldiğini gören İngiliz işgalciler, padişah ve ailesini Malta’ya postalamıştır. İşgalci güçlerin başını çeken İngilizler, Kemal Atatürk’ün TKP Türkiyeli komünist partisi yöneticilerini katledip, Sovyet Sosyalizminin bölgeye yayılmasına karşı tampon olacağında emin olduktan sonra, Mustafa Kemal’in TC. devletini kurmasını destekleyip, 1919 -1924 kurtuluş savaşı sürecinde tek kurşun yarası almadan emin bir şekilde iktidarı Atatürk’e teslim edip, resmi törenler ülkelerine dönmüşlerdir.
Kurtuluş savaşı adı altında, 1915 yılında Ermeni soykırımı ile başlayan etnik temizlik; Mustafa Kemalin komutasında, 1919 Pontus Rum, 1921 Koçgiri, 1925 Şeyh Sait, 1930 Ağrı, 1938 Dersim, Zaza, Alevi, Kürt katliamları ile günümüze kadar sürmüş yüzbinlerce insan öldürülmüş veya sürgün edilmiştir. Atatürk padişahlığı kaldırmış yerine faşist tek parti diktatörlüğü getirmiştir. Halifeliği kaldırmış yerine Devlet diyanet işleri başkanlığını, imam hatip okulları açıp Türkçe ezanla vs. İslam’ı devletleştirip reform etmeye çalışmıştır. Atatürk batılaşma reformları yaptığını, ömrünün son yıllarında Laik düşünceleri savunduğunu görüyoruz. Fakat kurduğu sistem hiç bir zaman laik olmamıştır. İktidara gelmek iktidarda kalmak için o da dini kullanış, Irkçı Türk milliyetçiliğini Kemalizm yeni din haline getirmiştir.
Atatürk sendikalaşmayı ve 1 mayısı yasaklamış, toprak ağaları, burjuva kesimi emperyalist güçlerle işbirliği içinde olmuş Nazım Hikmet gibi demokrat sosyalist yazarları aydınları mahpuslarda çürütmüştür. Atatürk 1925 tekke ve zaviyeler kanunu altında Aleviliği yasaklanmış, dergahlarını kapatmıştır. Atatürk’ün Alevi olduğuna dair hiç bir eylem, söylem bilgi belge yoktur. 1938 dersim katliamında sonra Kemalist CHP’liler Alevi dedelerini Malatya’da toplayıp, yedirip içirip, Atatürk’ü kurtarıcı mehdi olarak tanıtıp, ellerine bir Atatürk ve Hz. Ali resmi verip Anadolu’daki Alevi köylerine gönderip Alevileri Faşist TC devletinin güvenlik sigortası haline getirmişlerdir. Atatürk’ün kurduğu Kemalist sistem, Dimitroff’un ve bir çok sosyologun, faşizm tanımına uymaktadır. Stefan Ihrig; ‘Ataturk in the Nazi Imagination…’ adlı kitabında, Faşist Hitlerin Atatürk hayranlığını; “Mussolini Atatürk’ün 1. öğrencisi, ben 2. öğrencisiyim” diye aktarmaktadır.
Her şeye rağmen Aleviler, Kürtler, sosyalist komünistler Lenin vs. Kemalistlerin 1923 kadar olan “kurtuluş savaşı” ve ”burjuva demokratik devrimi” sürecini desteklemişlerdir. Atatürk 1923-27 yılları arasında bir dizi anti demokratik ırkçı gerici yasalar çıkarılmış, 1927 yılından sonrada, Alevi Kürt Devrimci önder İbrahim Kaypakkaya’nın belirttiği gibi Kemalizm faşist bir diktatörlüğe dönüşmüştür. Aleviler çoğunluğu AKP gericiliğine karşı, halen Kemalist CHP’ye oy vermekle birlikte İslam’la birlikte Kemalizm etkisinden de kurtulmaya çalışmaktadır.
- Türkiye’de güncel AKP Erdoğan diktatörlüğü ve Aleviler
1980 faşist askeri darbesinden sonra Türkiye’de okullarda ”Zorunlu Din (İslam) Dersi” getirilmiştir, ve bunun sonucu 2002 yılında, Tayyip Erdoğan’ın, Allah-Kur’an-Peygamber Partisi (AKP) tek başına iktidar oluşmuştur. Okullarda haftalık İslam dersleri 2 saatten, 8 saate çıkarılarak ve Zorunlu vergiden beslenen ve 11 bakanlıktan fazla bütçeye sahip TC ‘’Diyanet’’ kurumu ile toplum ve devlet 15 yılda baştan sona İslamlaştırılmıştır. AKP devletin tüm kurumlarını ele geçirmiştir. 2013 Mayıs-Ağustos Gezi Parkı direnişi başta çevrecilere, devrimcilere ve Alevilere ve ardından Kürt halkına yönelik büyük katliamlara girişmiştir.
”Büyük Osmanlı/Türk Dünyası-İslam İmparatorluğu” hayalleri peşinde olan Tayyip Erdoğan; Kürt özgürlük hareketini bastırmak ve Alevilerin bölgede laik, demokratik, ezmeden-ezilemeden, insanca birlikte, mutlu yaşama arzusunu kırmak için, Irak ve Suriye’de aşırı İslami grupları destekleyip, IŞİD’i kurup dünyanın başına bela etmiştir. Ankara’da ‘AK-Sarayda’ oturan Erdoğan, eski ortağı Fetullah Gülen hareketi ile ganimet kavgasına girmiş, kendini mağdur göstermek için 15 Temmuz 2016’da kendi kendine “kontrollü darbe” yapmış, ardından başkanlık sitemini getirip, bütün muhalefeti tasfiye etmeye başlamıştır. Muhalif yazılı-görsel basını, TV kanallarını, dernekleri kapatmış, gazetecileri, hukukçuları, milletvekillerini ve on binlerce kişi terörist ilan edip mahpuslara doldurmuştur, Kürt illerinde seçimle gelen belediyelere kayyumlar atamış. 16 Nisan 2017 anayasa referandumu ile oyları çalarak %51 ile ”Tek Adam Diktatörlüğünü” bir anlamda ”Yeni Osmanlı Sultanı ve İslam Halifeliğini” ilan etmiştir. Uluslararası destek olmadan hiçbir güç faşizmle baş edemez. Türkiye ve Kürdistan’daki demokrasi-özgürlük-bağımsızlık mücadelesi veren devrimci-yurtsever güçlerin, Türk-İslam sentezli Faşist Tayyip Erdoğan’ın bölgede daha büyük kanlı bir savaş çıkarmasını durdurmak, diktatörlüğünü yıkmak, için demokrasi güçlerinin acil ittifakı ve uluslararası kamuoyunun destek ve dayanışmasına ihtiyaç vardır.
- Aleviliğin Türkiye’de, Dünyada yasal durumu statüsü.
Dünyanın bütün ülkelerinde, din, inanç, felsefi görüşler, topluluklar ve bunların kurumlarını resmi olarak tanınıp faaliyet yürütmesini kapsayan, izin veren destekleyen veya kısıtlayan yasalar vardır. İran cumhuriyet olmasına rağmen bütün hukuk adalet ekonomik politik sitemi yasları Din Şia/İslam endekslidir kişinin seçme hakkı yoktur. Fakat örnek Danimarka krallıkla yönetilmesine, anayasada Hıristiyanlık resmi din olmasına rağmen, daha laik, özgürlükçü eşitlikçidir, resmi devlet dini veya başka bir din inanç felsefi görüş, inançsız olup olmamayı, din dersi alıp almamayı, inanç vergisi verip vermemeyi, kişi kendisi belirler. Alev-İ-lik anayurdu Anadolu (TC’de) 1925 yılından buyana ve halen resmi olarak yasaktır, yasal hiçbir bir statüsü yoktur. TC’de Devlet Diyanet, eğitim ve kültür bakanlığı altında sözde Alevi açılımları ile Aleviler İslamlaştırılmaya devam edilmektedir. Türkiye’de Cemevleri, zorunlu din dersleri, kimliklerde “dini İslam” ibaresi, mahkemeye verilmiş davlara AIHM taşınmış kazanılmıştır, fakat TC. devleti halen bunları uygulamaya koymamıştır.
Alevilik ilk defa 25 ekim 2007 tarihinde Danimarka’da DABF’nin başvurusu üzerine kendine özgün bir inanç toplumu olarak resmen tanınmıştır. Aynı tarihlerde Almanya’da bazı eyaletlerde okullarda Alevilik dersleri için başvuru yapılmış bununla birlikte Almanya’da Alevilik yasal statüye kavuşmuştur. Hollanda, İngiltere İsveç, vs. diğer Avrupa ülkelerinde Alevilik yasal statüye kavuşmuştur. Avusturya’da “Alevi-İslam” ve “Kendine özgün inanç” olarak 2 ayrı başvuru yapıldığı için çift başlı bir durum ortaya çıkmış, Aleviler mahkemelik olmuştur.
- Alevilerin TC devletinden güncel hak – talepleri.
Alevi toplumu kurumları son 25 yıldır aşağıdaki hak ve talepleri gündeme getirmiş, hukuksal ve siyasi mücadele vermiştir. Fakat Türkiye hükümetine halen hiç birini kabul edip yasal güvenceye bağlamamıştır.
- Anayasal güvence: Alevilik doğaya bilime sevgiye canlıya değer veren kendine özgü müstakil felsefi bir inanç öğretisidir. Alevi öğretisi, cemevleri ve alevi dernekleri, “alevi kurumu” olarak resmen varlığı tanınıp, yasal örgütlenmesi anayasal güvence altına alınmalıdır.
- Diyanet kurumu: Zorunlu vergiden finanse edilen devlet dinayet kurumunun kaldırılmalıdır. Her inanç ve inanmayanlar kendi kendini yönetip, tüm giderlerini kendi toplumundan karşılamalıdır.
- Din dersleri kaldırılmalıdır: Resmi okullarda, her türlü din dersi kaldırılmalıdır. Her inanç kurumu, şiddet içermediği, insan sağlığına doğal yaşama aykırı olmadığı sürece, kendi eğitimimi kendi kurumunda vermeli, giderlerini de kendi karşılamalıdır.
- Laiklik : Devlet ve din işleri tamamen birbirinden ayrılmalıdır. Kamu alanı laik olmalıdır. Kamu hizmeti veren (zorunlu vergiden maaş alan) hiçbir kimse ve kurum işi esnasında, dini inanç veya siyasi kimliğini öne çıkarmamalıdır. Tc devleti hiçbir zaman laik olmadı, olmalıdır.
- Alevilerin vergi payı hakkı: 90 yıldır zorunlu vergiden diyanete aktarılan Alevilerin vergi payını alevi kurumlarına geri ödenmelidir.
- Alevi mahaller köyüne cami: Alevi köy ve mahallelerine, cami vs. Başka inanç kurumu yapımına karşı çıkılmalıdır. Yapılanların cami statüsü minaresi kaldırılmalıdır. Bu mekânlar başka toplumsal amaçlar için kullanılmalıdır.
- Alevi Dergâhları: Hacıbektaş dergâhı başta olmak üzere, devlet tarafından el konulan tüm alevi dergâhları, mekânları arazileri alevi kurumlarına devir edilmelidir.
- Kimliklerde din hanesi: Nüfuz cüzdanlarından (vb. Resmî belgelerden) din hanesi tamamen kaldırılmalıdır. (insanların inançlı inançsız olması olmaması devleti veya başka hiçbir kimseyi ilgilendirmez.)
- Hakaret: T.C. yasalarından, okul kitaplarında medyada kamuoyunda vs. Alevileri (ve başka inançları, inanmayanları) rencide eden hakaret, ayrımcılık kaldırılmalıdır, bunu yapanlar cezalandırılmalıdır.
- Katliamlar: Koçgiri, Dersim, Malatya, Maraş, Çorum, Sivas gazi, gezi ve diğer ermeni, kürt azınlıklara yönelik tüm katliamların sorumluları, 12 eylül darbecileri yargılanıp cezalandırılmalıdır.
- Sivas Madımak oteli: Sivas’ta 33 canımızın yakıldığı madımak oteli utanç (ibret) müzesi yapılmalıdır.
- Resmi tatil: 13-15 şubat Hızır orucu/aşure, 21 mart Nevruz, 6 mayıs Hıdrellez, 2-3 temmuz Sivas-çorum, 15-16 ağustos Hacıbektaş, 15 kasım dersim, 23 aralık Maraş vs. Katliam anma günleri ve aynı şekilde diğer inanç ve halkların özel günleri resmî tatil olarak ilan edilmelidir.
- Yeni anayasa : Toplumun % 85’nin oluşturan, işçi emekçiler den yana, sosyal adalet, temel insan hak ve özgürlüklerine dayalı yeni bir anayasa yapılmalıdır.
- Siyaset: Aleviler inanç öğretileri “rıza şehri” gereği; her zaman emekten sosyal paylaşımdan yana, hak, aşk, sevgi, eşitlik ve özgürlük gibi insani değerlerin egemen olduğu sol sosyalist sonuçta komünal bir sistem/düzen için mücadele eder, bu yöndeki siyasi faaliyetleri destekler. (fakat gerekirse kendisi de siyasi partisini kurar.)
- Kürd halkı (din & milliyet konusu)
Kürt halkının özerklik (kendi kaderini tayin hakkı) anayasayla güvence altına alınmalıdır. Kürt sorunu barışçıl demokratik bir şekilde çözülmelidir. Din ve milliyet konusu, toplumsal sorun olmaktan çıkarılıp, siyasetin gündeminden düşürülmelidir.
- Alevilikte Asimilasyon ve karşı mücadele ve köklü reform Devrim.
2 Temmuz 1993 Sivas katliamı sonrası Alevi örgütlenmesi içinden, 2014 yılında İnsani Kamil Olma Yoluna, Alevi Kamuoyuna, (alttaki 7 ilkeli) bir çağrı ile ortaya çıkan Devrimci Aleviler Birliği DAB;
- Benim kâben insan diyen Alevilik; Semavi dinler (İslam dışı), kendine özgün bir inanç öğretisi, insanlık yoldur.
- 72 millete bir bakmayan bizden değildir diyen Alevilik; Türk Kürt Arap vs. ırkçı milliyetçi (Kemalist) değildir.
- Yârin yanağından gayrı her şey ortak diyen Alevilik; Emekten yana, sosyal paylaşımcı, devrimci sosyalisttir.
- Erkek dişi birdir bizde, noksanlık eksiklik senin görüşlerinde diyen Alevilik; kadın erkek eşitlikçidir, kadınlar da Pir postuna oturmalıdır eş başkanlık uygulanmalıdır.
- Börtü böcek bütün evren Semah döner diyen tüm varlığı doğayı hak bilen Alevilik; çevreci ekolojik dengecidir.
- Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır diyen Alevilik, dogma dayatmacı değil, bilimsel, sorgulayıcı, eğitici, geleceğe, gençliğe yönelik, dinamik, değişimcidir.
- Yoğun asimilasyondan dolayı bugün; Alevi yol erkânında köklü reformlar, ’DEVRİM’ gereklidir.
DAB bu ilkeler doğrultusunda hem devlet hem İslami kurumlar ve Alevi kurumlar içindeki asimilasyona karşı mücadele ve Alevi yol erkanında köklü reformular öngören bir ‘Alevilikte Cem ve Hakka Uğurlama erkanı” kitap yayınlamış. Ve Alevi yoluna sonradan giren alttaki Şii İslami eylem ve söylemlerin tamamen Alevi yol erkanından çıkarılmasını önermiştir.: DİN Mezhep Tarikat İbadet, Allah İslam Müslümanlık, Peygamberlik (Hz. Muhammed), Halife İmam Hz. Ali, Kur’anı kerim, Zülfükar kılıç, Oniki 12 İmalar, Duvazı İmam, Ehlibeyt, Kerbela İmam Hüseyin, Mersiye, Muharrem Orucu, On dört Masum-u Pak, On Yedi 17 Kemerbest, 48 Perşembe (ibadet günü), Sünnet / Kivrelik, Kurban ve bayramı, Evladı resul, Miraç /lama, Tevhit, Hicri Takvim, Cenaze / Namazı, Cennet Cehennem, Salavat salat, Secde secade halka namazı, Duza, Amin Eyvallah, İslami dil (arpça) ve ayrıca Alevi kurumları Cemevlerinden milli bayrak, Atatürk resmi ırkçı söylem ve sembollerin kaldırılması.
- Aleviliğin sembolü.
Aleviliğin, Alevi toplumunu belirlenmiş karar alınış resmi genel bir sembolü yoktur, fakat var olan Alevi dernek federasyon üst kurum logolarına baktığımızda. Elinde saz tutan Semah dönen kadın erkek insan, aydınlanmayı temsilen güneş ışık alev, dünya evreni temsilen 12 burç, yaratıcılığı direnişi temsilen el/emek ve doğayı özgürlüğü barışı temsilen güvercin turna aslan vs. öne çıkmaktadır. Ayrıca Alevilikte 1, 3, 5, 7, 12, 40, 72/3 365 vs. sayıların, kırmızı, yeşil, sarı renklerin, hava ateş su toprak, ağaç gül elma, güvercin turna, kartal, anka kuşu, aslan geyik boğa koç vs. bitki hayvan, güneş yıldız 12 burç, mum, alev, ayna, asa, ışık insan saz söz sanat semah beş-taşın, özelliklede insan elinin, 5 parmağın Alevilikte önemli sembolik anlamları vardır. Örnek; Alevilikte bir elin 5 parmağı hava ateş su toprak 4 unsuru ve canlıları temsil eder. Alevi cemlerinde yakılan mum “delilin” de sembolik anlamları vardır. Delil mumun üstündeki; alev dalgaları ısısı havayı, alevin kendisi ateşi ışığı, erimiş bölümü suyu, katı kalan kısmı toprağı ve delili uyaran CAN Hakkı sembolize eder. Alevilikte bir elin 5 parmağı 5’ler 4 kapıda Canı, 5 unsurda hakkın varlığı delili, hakkın kudret eli emeği olarak algılanır. Aleviler önemli bir konuda söz verdiklerinde veya sözü onayladıklarında özümden sözüme/ne bağlıyım anlamında, sağ elini kalplerine, dudağına ve beline götürüler. Semah dönerken de bir el göğe bir el yere yere bakar ve el kalbe, bele götürülür, hava ateş su toprak, yer gök arasında can İnsanı sembolize eder. “Bütün evren semah döner” söylemi de aynı zamanda Alevilikte devriye, devri daim varoluş ve evrimi, sembolize eder. Bu nedenlerle Elinde saz Semah dönen kadın erkek ışık güneş Aleviliğin temel sembolüdür.
- Alevilik diğer inançlarla fark ve benzerlikler.
Doğa ve toplumlar diyalektik değişkendir süreçte sentezlenmeler olur. Aleviliğin diğer inan öğretiler, felsefi görüşler ile ortak yanları benzerlik farkları var mı diye baktığımızda.
Vahdeti mevcut doğal Varoluş felsefesi ilahi bir yaratıcıyı kabul etmemesi, Bilimi yol eylemesi, haksızlığa karşı direniş geleneği, kadın erkek eşitliği, toplumsal paylaşımcı kültürü, Kültür sanat ifade özgürlüğü, Cennet cehennem öbür dünyaya, iyilik kötülük, kader “bir tanrı/Allahtan” geldiğine inanmayışı, ilahi bir kitap ve peygamberi kabul etmeyişi, Dua ibadet vs. ile hiç bir şeyin değişmeyeceği, Dil ırk milliyet ayrımı olmayışı, Zorunlu yiyecek giyecek şartı olmayışı, Kendine reva görmediğini başkasına görmeme, Özünü dara çekme, ezilenden masumdan yana olma vs. Aleviliğin özeliklerine baktığımızda, idealist dini bir felsefeden daha çok Materyalist Marksist bir felsefe olduğu görülmekte.
Aynı şekilde Aleviliğin en önemli erkanlarından biri olan CEM erkanına/evine bakıp bir resim çektiğimizde:
Erkana çağrı katılım biçimi, Cemde mun yakılması, Anadilde konuşulması, şarap şerbet içilmesi, Saz müzik aleti çalınması, deyiş okunması, Kadın erkek çocuk vs. bir arada olunması, lokma yenilmesi, 12 post 12 hizmet, resim sanat eserlerinin serbest olması, Kadınlarında erkan yürütmesi, müsahiplik kurumu, doğa insan hak, el dil bel üçlemesi, Hizmet anlayışı, giyim kuşam serbestliği, Asa, kemerbest, su ile kutsama, semah vs.. Alevi cem erkanının, Sunni Şii İslami cami ibadetinden, şekilsel olarak daha çok Budist Hindu, ve kilisede yapılan bir ayine, benzediği görülmekte.
- Alevi kurumları
Dünyada Alevilerin, kültür derneği/merkezi, federasyon, Vakıf, dergah, cemevi, Alevi köy yöre derneği, Alevi Pirleri veya Alevi grup kimlikleri adı altında örgütlenip kurumlaştığı görülmekte. Kesin sayı bilinmemekle birlikte; Dünyada 2.000 in üzerinde Alevi derneği/ Kurumu olduğu söylenebilir. Bu derneklerin üye sayısı 50 ile 5.000 kişi arasında değişmektedir.
Türkiye’de 3361 Alevi köyü olduğu, yaklaşık 1400 Alevi köy ve yöre derneği ve 2013 yapılan resmi bir sayıma göre 937 bu gün yaklaşık 1.000 cemevi olduğu tahmin ediliyor.
Türkiye’deki Alevi kurumların başında (Alevi Kültür Dernekleri AKD 108 Şube, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği 84 şube, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV) 45 ve 36 başka dernekler olmak üzere yaklaşık 273 dernekle “Alevi Bektaşi Federasyonu“ gelmekte.
Tahtacı Kültür Dernekleri: 23 dernek, Alevi Dernekleri Federasyonu 13 dernek, Cemevleri Birliği Federasyonu 7 dernek.
Direk Türk-Alevi-İslam vurgusuyla kurumlaşan, Alevi Vakıfları Federasyonu AVF / Cem-Vakfı 54 dernek.
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK): 141’i Almanya’da olmak üzere toplam 248 üye derneği olan AABK, Almanya, Avusturya, İsviçre, Fransa, Belçika, Hollanda, Danimarka, İsveç, Norveç, İngiltere, Romanya, İtalya ve Kıbrıs’ta örgütlüdür. Kürt hareketinin Avrupa’da ve Türkiye’de kurduğu Alevi dernekleri Demokratik Aleviler Federasyonu (FEDA) Avrupa Demokratik Alevi Dernekleri DAD Türkiye yaklaşık 18 dernek. Hem Avrupa’da hem Türkiye’de hiç bir federasyona bağlı olmayan Devrimci Aleviler Birliği gibi, yaklaşık 50 Alevi bağımsız Alevi derneği hareketi olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca, Kanada 6, Amerika 3, Avusturalya 3, Japonya 1 Alevi dernekleri vardır. Arap Alevilerinin Akdeniz’de Hatay ve çevresinde ve Avrupa’da dernekleri bulunmaktadır.
DERGAHLAR Aleviler bugün dernek veya cemevi adı altında kurumlaşsa da, geçmişte inanç bazında örgütlendikleri yerlere genellikle dergah deniyordu. İbadethane olan dergahlar aynı zamanda hem okul, hem de aşevi vs. hizmet veren kurumlardı.
1826 ve 1924 te bu dergahlar kapatılmıştır. Bu dergahların bazıları bugün müze konumunda faaliyet göstermektedir. Hacı Bektaş Veli Dergahı’dır Karacaahmet Sultan Dergahı (İstanbul-Üsküdar), Şahkulu Dergahı (İstanbul-Merdivenköy), Erikli Baba Dergahı (İstanbul-Küçükçekmece), Abdal Musa Dergahı (Antalya), Hamza baba Dergahı (İzmir)
İran, İrak, Suriye, Yunanistan, Balkanlar, Azebejcan vs. ülkelerde Alevi örgütlenmeleri vardır, bunlar ayrıca incelenmesi gereken bir konudur.
Dünya Ehlibeyt Vakfı, Caferiler vs. : Türkiye’de bir kaç kurumları vardır. Bunlar direk Şii-İslam İran endeksli kurumlardır, Alevi dünyasında hiçbir karşılığı yoktur. AKP’nin de kendine başlı AK Alevi kurumları oluşturmaya çalıştığını görülmekte. Alevi toplumu kurumları arasında “ortak” bir Alevilik anlayışı ve merkezi bir üst yapı, (Dünya Aleviler Birliği gibi) bir kurumlaşma olduğunu söyleyemeyiz. Alevi dernek/kurumlarında alttaki 4 temel eğilim görülmektedir.
- Aleviliği yukarı Mezopotamya Anadolu’ya özgü bir inanç olarak gören içinde azda olsa İslami ve milliyetçi vurgular olan ve cephesi daha çok sola ve sosyal demokrasiye dönük olan eğilim. Alevi Bektaşi Federasyonu, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu ve (Kürd) Demokratik Alevi Federasyonu’nu bu eğilim içinde sayabiliriz.
- Türk – Alevi- İslam ve Alevilik İslam’ın özü vurgusunu öne çıkaran ve siyasi tercihini genel olarak sistem iktidarda olandan yan kullanan eğilim. Bu eğilim içinde Cem Vakfı’nın üyesi bulunduğu Alevi Vakıflar Federasyonu ve Alevi dernekler Federasyonu sayılabilir. Tahtacı Kültür Dernekleri de hem Türkmen hem de Alevilik vurgusuyla bu kategoride değerlendirilebilir.
- Aleviliği Şii İslam veya Şii İslam’ın bir kolu olarak değerlendiren Ehlibeyt Vakfı, Caferiler, Alevi dünyası içinde örgütsel olarak en zayıf olan bu “eğilim”, daha çok “siyasal İslamcı” güçlere yakın olan AKP ve Refah Partisi’ne yakın olan çevreler. Bu vakfın Alevi dünyasında hiçbir karşılığı yoktur.
- Başını Devrimci Aleviler Birliği’nin çektiği, Aleviliği semavi DİN, IRK dışı gören, felsefi doğal inanç sitemi öğreti olarak algılayan, doğa bilim sevgi insan emek endeksli algılayan yoğun asimilasyondan dolayı Alevilikte köklü bir reform/devrim öneren eğilim.
- Aleviliğin Yazılı kaynakları.
Genel olarak Alevilik, sözlü geleneğe dayansa da, “ateş olmayan yerden duman tütmez” misali, sözlü geleneklerde somut nesnel bir varlığa, doğal veya toplumsal olaylara, sonuçta geçmişten günümüze iz bırakan somut kaynak ve belgelere dayanır. Genel olarak, Seyit Nesimi, Yunus Emre, Şah Hatai, Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal vs. Alevi ozanlarının nefesleri deyişleri bunların yazlı olduğu cönkler divan kitapları. Hace Bektaş Veli, Baba İlyas, Baba İshak, Baba Tahir Üryan, Dede Garkın, Abu’l Wafa al-Kurdi, Seyh Bedreddin, Börklüce Mustafa, Omar Hayyam, Eba Müslüm, Hallac-ı Mansur, Abdal Musa, Kadıncık Ana, Kalender Çelebi vs. çeşitli (özelikle de ırkçı bir yaklaşımla Türk kökenli) Alevi erenlerin pirlerinin; Buyruk, Menakıbe (hayat hikâyeleri) Makalat (bahis makale) Velayetname, Faziletname, risale, Rubáiyát, İcazetname, Şecereler kaynak gösterilir. Ayrıca fetva fermanlar, mahkeme kararları, mektuplar, tapu, cenknameler, maktel-i vaka çeşitli tarihi olayları çeşitli Alevi isyan, ayaklanma, katliamlarını anlatan belgeler, Aleviliğin yazılı kaynakları olarak gösterilir. Bunun dışında Aleviliğin tarihte ortaya çıktığı yukarı Mezopotamya/ Anadolu’da ve yaşadığı bölgelerde yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan belgelerde Aleviliğin izlerini sürmek mümkündür.
Bu belgeler bazen, mistik üstü örtülü bir dil ve İslami söylemler içerse de, genelde Alevilik öğretisi hakkında temel bilgileri bulmak mümkündür. Bunların dışında direk Alev öğretisini hiç ilgisi olmayan Şii İslami; Hz. Ali, 12 İmam, İmam Cafer, Ehlibeyt, İmam Hüseyin Kerbela ile ilgili belgelerinde, Aleviliğin yazılı kaynağı olarak gösterildiğini görüyoruz. Bu Şii İslami unsurların daha çok 1500 yıllarda Aleviliğin içine eylem değil, söylem olarak girdiği görülmekte. Çünkü dünde bugünde Aleviler ne Sünni, nede Şii İslam’ın pratiklerine ibadetlerine uymamış, uygulamamıştır. Alevi yazlı kaynaklarının birçoğunun hâkim din ve iktidarlar tarafından yok edildiği, var olan kaynaklarında Alevileri Sünni Şii İslamlaştırma ve Türkleştirme adına çarpıtıldığını belirtmek gerekir. Yunus Emre, Şah Hatai, Pir Sultan Abdal, vs. ozanların adına sonradan, onlara ait olmayan deyişler yazıldığı, Alevi pir ve erenleri hakkında yazılanlarında onların yaşamından çok sonra ve bazen de çarpıtılarak İslamlaştırılarak yazıldığı görülmekte. Anacak Aleviliğin öz değerlerini, ölçü olarak alıp, dün ve bugün Alevilerin yaşadığı bölgelerde Alevi öğretisine katkı sunan, kişi ve oyalar, bilgi belgeler sorgulayıcı bir yaklaşımla incelenerek sağlıklı bir kanıya varılabilir.
Feramuz Acar / 2019
- Kaynakça.
İkrar, Görgü, Musahiplik ve Nikâh Erkânı (Hünkâr Hacı Bektaşi̧ Veli Vakfı, ’Dergâhta Birlik’ Komisyonu)
Yol erkân Meydan (Haşim Kutlu 2007)
Temel Özellikleriyle Kızılbaş Alevilik Talibin el kitabı (Haşim Kutlu 2013)
Alevilik ve Kürtler (Mehmet Bayrak 1997)
4 Kapı 40 Makam (Yaşat Polat 2017)
Dance of the Cranes: Crane symbolism at Çatalhöyük and beyond (Nerissa Russell & Kevin J. McGowan 2002)
https://tepetelegrams.wordpress.com/tag/catalhoyuk/
Re-Imagining Identity: TheTransformation of the Alevi Semah (Erol Ayhan 2010)
Alevis Of Turkey (Didem Doganyilmaz 2014)
Ana Tanrıçanın izinde, Anadolu’da Kybele- Attis Kültü (Canan Albayrak 2007)
Alevilik-Bektaşilik Terimleri Sözlüğü (Esat Korkmaz 1993)
Simgeler Sözlüğü (Esat Korkmaz 2010)
Alevilik bir Sır değildir (Ali Haydar Cilesun dede 1995)
Alevi DineZorlar (Pir Ali Haydar Cilesun 2000)
Aleviliğin Kökenindeki Mazda inancı ve Zerdüşt öğretisi (E. Xemgin 1995)
Alevi Kaynakları 1-2 (Nejat Birdogan 1996)
Anadolu Aleviliği (Esat Korkmaz 2008)
99 Soruda Aleviliği Anlamak (Hasan Harmancı 2017)
Yüzyılların gerçeği ve mirası, insanlık tarihine giriş (Server Tanilli 1983)
Felsefenin Temek ilkeleri (Georges Politzer Sol yayınları 1969)
İslam Komüncüleri (Faik Bulut 1997)
Alisiz Alevilik (Faik Bulut 1997)
Kur’anda Hikmet Tarihte Hakikat… (Halil Öztorprak 1951)
Aleviliğin Doğuşu (İsmail Kaygusuz 2005)
Bütün Yönleriyle Bektaşilik (İsmet Zeki Eyüpoğlu 1990)
Anadolu’da Parlayan Işık (Bekir Özgür 2014)
Sosyalizmin ışığında felsefe bilim ve din (Çev. Asım Bezirci 1993)
Aleviliğin Kayıp Bin yılı (Erdoğan Çınar 2006)
Kayıp Bir Alevi Efsanesi (Erdoğan Çınar 2007)
Aleviliğin Gizli Tarihi (Erdoğan Çınar 2004)
Velayetname, Menakıb-ı Hacıbektaşi Veli (Esat Korkmaz 1995)
Alevi Geleneğinde “Cem Evinin” Tarihsel Kökeni (Yrd. Doç. Dr. Fevzi Recber)
Alevî-Bektaşi Geleneğinde Ayin-i Cem (Harun Yıldız)
Atatürk ve Aleviler (İbrahim Bahadır 2002)
Damlanın içindeki gerçek Alevilerin Büyük Sırı (Ünsan Öztürk 2005)
Talip Üzerine kurulan Yol, Hakkın Emir Rızası (Başköylü S. Hasan Efendi, Hüseyin Boy 2007)
Alevice, İnancımız ve Direncimiz (İsmail Kaplan 2009)
Anadolu İnançları Anadolu Mitolojisi (İsmet Zeki Eyüpoğlu)
Dede Garkın Ocağı’nda Musahiplik Uygulaması Örneği (Hüseyin Dede Karginoğlu)
Günümüz Kent Koşullarında Alevi geleneği aktarımında Birlik cemlerinin yeri. (Doç. Dr. Yahya Mustafa Keskin)
Alevi-Bektaşilikte: Cemde 12 Hizmet (Dertli Divani Baba)
Alevilik Araştırmaları Dergisi 2011-2015
Batı Anadolu Çepni’lerinin Ocağı- Köse Süleyman Ocağı (Halil İbrahim Şahin)
Cem ve Cemde Okunan, Gülbanklar, Deyişler, Mersiyeler, Duazlar (Remzi Kaptan)
Gizli Dil Açsısından Alevîlik-Bektaşîlik Erkân Ve Deyimlerine Bir Bakış̧ (Doç. Dr. Ahmet Günşen)
40 Soruda Adıyaman’da Geleneksel Alevilik (Fevzi Rençber)
İkrar Cemi ve Ritüelleri (Yrd. Doç. Dr. Caner Işık)
Alevi-Bektaşi Miraç̧ Söyleminden Cemin Simgesel Temsillerine Hakk’ın Birlik Bilinci (Arş. Gör. Derya Sümer)
Cem Ayini’nin Fert Ve Toplum Üzerindeki Etkileri (Dr. Muammer Cengil)
Alevilikte Temel İnanç̧ Unsurları Ve Pratikler (Doç. Dr. İbrahim Arslanoğlu)
Alevilik ve Bektaşilik Araştırmaları (Ramazan Koç Din Kültür Ahlak bilgisi öğretmeni)
Alevi Bektaşi inancında Cem (İsmail Kaygusuz)
Bektaşilikte Dâr Kavramı Ve Hallâc-I Mansûr Etkisi (Dr. Hüseyin Özcan)
Alevi Öğretisi (Ali Yıldırım 2000)
Cem Zâkirliği Ve Âşık Murtaza Şirin (Yüksek Lisans Tezi, Burak Tan)
Hazret-I Ali Divani (Ihramcızâde Hacı İsmail Hakkı Altuntaş̧)
Şeyh Sâfî Menakibi Ve Buyruklar (Ahmet Taşğın)
Nehc’ül-Belağa Imam Ali (a.s)’ın Hutbeleri, Mektupları Ve Hikmetli Sözleri (Seyyid Razı Çeviri: Kadri Çelik)
Şeyh Safi Buyruğu ve Rumeli B. (Bektaşi) erkânları) (Hakkı Saygı 1996)
The Alevi of Anatolia (David Zeidan Dec. 1995)
Ist die Alevitische Gemeinde Deutschland e.V. eine Religionsgemeinschaft? (Prof.Dr. Ursula Spuler-Stegemann)
İslam Laere og livsmönster (Jan Hjarpe 1979)
Alevilikte ibadet ve cem geleneği (DABF Danimarka inanç başvurusu)
Genoplivning af etnicitet blandt alevier i Danmark (Katja Maria Aarø Pakalski Københavns Universitet Januar 2000)
Yüzyılların İçinden Alevilerin Cem ibadeti -1 (Prof. Dr. Ali Yaman)
Alevilikte Cem Ve Dede (Hubyarısultan.Com)
Cem İbadeti Ve Cemevi Dipl. Sosyalpedagog – Bülent Korkmaz
Cem Nedir? Nasıl Yapılır? (Prof. Dr. Hüseyin Bal)
Alevilikte Cem (Feramuz Acar, makale)
Cem Nedir? (AABF İnanç Kurulu)
Alevilikte Cem Ve Kuralları (Köln AKM)
Alevilikte Cem (Gerçek İlim Dergisi Mehmet Yaman)
Alevî-Bektâşî Erkânı Kavramlar Sünnet/Hadis İle İlgisi İsmail Hakkı Altuntaş
Alevi Cemevi Cem Erkânı (Abbas Tan)
Tahtacı Alevi İnancı Cem (Necati Üçyıldız’ın kaleminden).
Işık İnsanları- Luviler- Aluviler (Mustafa Yeşil 2015 makale)
Cem Çalışması (Ali Kocak, Makale)
Alevilikte Cem Erkânı (Mehmet Yapıcı, makale)
4 Temmuz 2017 Hacıbektaş ‘Alevi yol ve erkan” deklarasyonu.
Cem nedir nasıl yapılmalıdır (Barış Aydın, Makale)
Gizli belgelerin Sahipleri ve Aleviler (Ünsal Öztürk 2009)
48 Cuma Nasihati (Şah İbrahim Veli Erdebil Dergâhı (çev. Yunus Koçak 2009)
Aleviler Türkiye İran Irak Suriye Bulgaristan (Hamza Aksüt 2009)
Alevi Bektaşi Fıkraları (Battal Pehlivan 1993)
Bahçe Biziz Gül Bizdedir (Miyase İlknur 2002)
Hamdullah Çelebi Savunması (İsmail Özmen Yunus Koçak 2008)
Hacı Bektaşi Veli Manzum Velayetnamesi (Bedri Noyan 1996)
Aleviliğin Vazgeçilmez ve değiştirilemez temel ilkeleri (İsmail Metin 2009)
Dede ve Talibin el kitabı (Selçuk Sevin)
Alevi Bektaşilik nedir (Bedri Noyan 1987)
Halk edebiyatına giriş (Şükrü Elçin 1986)
Alamut Efsaneleri (Farhad Daftary /Özgür Çelebi 208)
Yıldızların Efendisi Hayyan (Suat Kaya 1991)
Ezoterik-Batini doktrinler Tarihi (Cihangir Genner 2007)
Alevilikte DUA gülbang (Dr. Ömer Uluçay 1992)
Bin bir çiçek Mozaiği Alevilik (Lütfü Kaleli 1996)
100 Soruda Alevilik (HAAK Bir Hamburg 2001)
Bektaşi İlmihali (Haydar Kaya 1989)
Alevi Bektaşiliğin Temel Öğretisi (Sinan Erbektaş AABF 1997)
HBV Anadolu Kültür Vakfı Kitapçık sersi (Süleyman Zaman 2010)
İmam Cafer-i Sadık Buyruğu, Atalay, Adil Ali 1998.
Buyruk İmamı Cafer Buyruğu (Reşit Tanrıkulu Ayyıldız Yayınları 2001)
Tasavvufi Bir Kavram Olarak Cem ve Bektaşilikteki Yorumu, (Bakır, Mahmut Riyad, Doktora Tezi, Ankara 2001)
Ayin-i Cem (Bal, Hüseyin, Türkiye Günlüğü, Sayı: 39, Mart-Nisan 1996).
Aleviliğin Toplumsal Boyutları, (Bozkurt Fuat, Yön Yayınları, İstanbul 1990.)
“Kongurca ve Türkali Köyü Tahtacı Cem Törenlerinde Erkân” (Kaplan Ayten, Folklor/Edebiyat Dergisi, Yıl 2000)
Uyur İdik Uyardılar, (Melikoff, İrene, Cem Yayınları, İstanbul 1994.)
Öz Kaynaklarına Göre Alevilik, (Rıza Zelyurt 1998.)
Bektaşiliğin İçyüzü̈ (Oytan, M. Tevfik, İstanbul 1979.)
Pala, İskender, “Bezm-i Cem”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, c. 6, İst 1992.
Tahtacılar (Tahtacı Kimliğine ve Demografisine Giriş) İsmail Engin
Tahtacı Türkmen Alevilerinin Belgeseli (Anadolu’nun Renkleri)
Melamilik ve Bektaşilik (Sunar, Cavit, Ankara 1975)
Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi, (Şapolyo, Enver Behnan, Türkiye Yayınevi, İstanbul 1964.)
Buyruk, Alevi İnanç – İbadet ve Ahlâk İlkeleri, (Yaman, Mehmet (Der.) Mannheim AKM 2000.)
Alevilik, İnanç – Edeb-Erkân, (Mehmet Yaman Ufuk Matbaacılık, İstanbul 1994).
Alevilikte Cem (Mehmet Yaman Ufuk Matbaacılık, İstanbul 1998).
Amasya Yöresi Alevileri Tarihçesi, Inançları, Örf ve Adetleri (Yıldız Harun, 2003)
Anadolu Aleviliğinde Hakka yürüme erkânı (Bektaş Alagöz Stadtallendorf AKM)
Alevilikte ölümle ilgili ritüeller (Sosyolog Ali Aktaş)
Hakka yürüyen can için yol, erkân (Haşim Kutlu)
Sırrı Hakikat Kapısı (Pir Ali Bali)
Alevilikte Hakka Yürüme (Barış Aydın)
Kızılbaş Alevilerde, 40 Erkânı (Mustafa Mısır dede)
Kızılbaş Alevilerde Hakka yürüme, 40 Erkânı (Ali Seydi Koçak)
Hakka Yürüme, Dardan İndirme Erkânı (Dr. Ali Haydar Celasun, H. Kılavuz, Esat Korkmaz
Alevilikte Hakka Yürüme Erkânı (Dergâhta Birlik Çalışmaları)
Alevilikte Hakka Yürüme Erkânı (Dede Cemal Şahin – PSAKD Yenimhalle ve Hubyarı Sultan Der.)
Alevilikte Yeni Yol Erkân çalışmaları (Abdalmusa, Tarsus, Çorum, Eskişehir toplantıları)
Hakka yürüyen Alevi Bektaşi canlar için cenaze erkânı, Kemal Soyer 2015
Sıraçlarda Cenaze Töreni TRT belgeseli
Veli Asan »Tahtacılarda Cenaze Törenleri
Üç Eşik – Doğum, Düğün, Ölüm – 1. Sezon 5. Bölüm – TRT Belgesel
Türkiye, Almanya, Hollanda, Danimarka, Avustralya Alevi Federasyonları Cenaze Erkânları.
Sevgili Feramuz Acar Canımız
Nazarıma Aşk Ola.
Aleviliğin özüne uygun çok güzel bir çalışma yapmışsın.
Alevi toplumunun hizmetine çok güzel bir eser sunmuşsun.
Hanı biz deriz ya “Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığımız süre içerisinde insanlık ve toplum yararına güzel şeyler, güzel eserler bırakabilmek ve Hakk’a yürüdükten sonra da aşk ile anılabilmektir. ”
Deyim yerindeyse,işte nazarım (sen) tam da bunu yapmışsınız.
Bu bakımdan nazarımı kutluyorum ve daha nice başarılı çalışmalar yapabileceğine inanıyorum.
Sevgilerimizle
Bektaş Alagöz