İslamiyet Bu Değil Diyenlere Yanıt .
Dünya da islam ülkelerinde yaşayan, insan potansiyelinin en büyük ortak özellikleri, bu ülkelerde eğitim ve kültür seviyelerinin ve kitap okuma alışkanlığının oldukça düşük olmasıdır. Hal böyle olunca, dinsel dogmalarla daha çocuk yaşta zihni, düşünce dünyası dinsel köreltilen, mantığı dar kalıplara hapsolan milyonlarca kişi, olumsuz bir tablo olarak karşımıza çıkmaktadır.
Öyle ki, İslam ülkeleri diye tanımladığımız, ülkelerde yaşayan insanların çok büyük çoğunluğu, aidiyet hissettiği dinin kutsal kitabında ne yazdığını, mensubu olduğu dinin, tarihsel gelişim süreci hakkında hemen hemen hiç bir şey bilmemekte, inandığı dinin bünyesinde var olan, mantığının kabul etmediği her türden olumsuzluk karşısında “islamiyet bu değil” demekte, hatta “Allah öyle demek istememiştir, yanlış anlaşılıyor” savunmasına kadar gitmektedir.
Öncelikle başta İslamiyet olmak üzere, dünya üzerinde hiç bir semavi dini gönül rızasıyla kabul eden,hiç bir insan topluluğu yoktur.Tüm semavi dinler, kan dökerek, katlederek, işgal ederek, zulmederek ve “ganimet” olarak gördüğü herşeyi, ki buna kadınlar ve kız çocuklarıda dahil, tecavüz ederek, yağmalayarak ve mevcut toplum üzerinde, bir korku egemenliği kurarak var olmuş ve bu biçimde yaygınlaşmıştır.
Öncelikle, Arab toplumuda İslamiyeti gönül rızasıyla kabul etmemiş, ancak 7.yy Arab toplumunun, yaşam tarzı ve mevcut, zihniyet ve yapısına göre dizayn edilmiş bir din olduğu için, entegre olup kabul etmeleri, diğer halklardan çok daha kolay ve çok daha az sancılı olmuştur. Bunda dönemin egemenleri, zengin ve tanınmış aileleriyle, kervan sahipleriyle uzlaşma ve işbirliğininde etkisi büyük olmuştur. Muhammed’in kendisinden 15 yaş büyük olan ilk eşi Hatice, vefat ettiğinde kendisine yüklüce bir miras bırakıp, onu üst sınıfın, egemen sınıfın bir üyesi olmasına vesile olmuş, çok zengin bir kadındı.
Ortadoğu da, semavi dinlerin etkisi ve egemenliği, İslamiyetle olmamıştır.İslamiyetten çok önce, semavi dinler Ortadoğu’da kendisini var etmiştir. İslamiyet, 7.yy’ın Arab toplumunun standartları ve yaşam biçimi ve mevcut genel zihniyet ve düşünce dünyasına göre, dizayn edilmiş bir inançtır.Dolayısıyla, küçük yaştaki kız çocuklarının bilmem kaçıncı eş olarak, dedesi yaşındaki azgınlarla evlendirilmesi, cariyelik adı altında kadının, erkeğe ev işleri ve sex hizmetleri yapan, çok yönlü bir köle olarak görülmesi, çoklu evlilikler ve kadının üreme ve çoğalma aracı olarak tanımlanması İslamiyetin kadın olmaya, dişi ve doğurgan olmaya bakış açısını oluşturmaktadır. Öyleki İslamcı teröristlerin, işgal ettikleri yerlerde, kadınları ve kız çocuklarını “ganimet” olarak görmeleri, tecavüz ettikleri kadınları ve kız çocuklarını köle pazarında “cariye” olarak satmaları ve tecavüzcülüğün kendilerine “cihat” karşılığı verilmiş bir ödül olarak görüp, tüm icraatlarını Kuran ayetlerine dayandırmaları bundandır ve asırlardır, cihat edilerek işgal edilen yerlerde, aynı vahşet uygulanmıştır.İslamiyette ki “ganimet” tanımlamasının içinde işgal edilen yerlerde ki, kadınlar ve kız çocuklarının da bulunması, tecavüzü meşru ve mübah kabul eden bir anlayışın, temelini oluşturmaktadır.
Yıllarca İslam peygamberi Muhammed ve Halifeler’i ülke yönetmiş, kendilerinin çoklu evlilikleri ve cariyeleri olmuştur. Suudi Arabistan’da kölelik ve cariyelik, yasal anlamda 1962 yılında Birleşmiş Milletler’in baskıları sonucu kalkmıştır.Yani kadınların köle olarak görülmesine, cariyeliğe ne Allah’ın, ne peygamberin, ne halifelerin, ne de 20.yy’a kadar dinsel sıfatla ülke yönetenlerin bir itirazı olmamıştır.
Atilla Tekmil . 24.10.2017
Çok doğru söylemissiniz aynende öyle yani