19-22 ARALIK 2000, CEZAEVLERİ KATLİAMI (Mehmet Kabadayı)

19-22 ARALIK 2000, CEZAEVLERİ KATLİAMI

 

“Gerçeklere ulaşmanın tek yolu vardır o da tekçi-inkârcı devlet rejiminin (sisteminin) karakterini (zihniyetini) çözmekle, ya da anlamakla mümkündür.” DERVİŞ

 

     Aralık ayı tarihe utanç olarak yazılan üç büyük katliamın yaşandığı aydır! 19-26 Aralık 1978 tarihinde Maraş katliamı, 19-21 Aralık 2000 tarihinde F tipi cezaevleri katliamı ve 28 Aralık 2011 tarihinde de Roboski katliamı yaşandı. Bu katliamların ortak özelliği ise yerinden göçertme, sindirme, yıldırma, dayatma ve yok sayma gibi amaçları barındırıyor olmaları ve katliam sonrası yeni bir siyasi iklime zemin yaratmış olmasıdır. Türkiye cezaevlerinde devrimci tutsaklara yönelik çok sayıda idam, işkence ve katliam gerçekleştirildi. Hiç kuşkusuz, 19-22 Aralık 2000 tarihlerinde yapılan katliam, katliamların en planlı, en kanlı olanıydı. Dönemin muktedirleri, “hayata dönüş” adı altında yaptıkları bir operasyonla cezaevlerinde tutuklu bulunan 30 devrimciyi diri diri yakarak katlettiler. 19-22 Aralık 2000, bu tarih asla unutulmayacaktır!

 

O dönem Cezaevlerinde gerçekleştirilmesi planlanan katliam için, bir yıl öncesine varan bir ön hazırlık yapıldığı haberleri yayılıyordu. 2000 Yılı Haziran ayının başında Bülent Ecevit’in başında bulunduğu DSP – ANAP – MHP koalisyon hükümeti, işçi sınıfının, emekçilerin, memurların emeklilerin ve tüm ezilenlerin içinde bulundukları yoksulluğa, ekonomik krize karşı mücadele etmelerini engellemek ve dikkatlerini dağıtmak için devrimci tutuklulara karşı F tipi “tecrit”  cezaevi sistemini uygulamaya koymak istedi. 20 Ekim 2000 tarihine gelindiğinde çok sayıda Cezaevi’nde devrimciler F tipi “tecrit” sisteminin durdurulması talebiyle açlık grevi eylemi gerçekleştirdi, talepleri karşılanmayınca eylem ölüm orucuna dönüştürüldü.

 

O dönemin ana akım medyasında yer alan haberler de, Cezaevlerinin “kurtarılmış bölge”ler olduğu propagandası yapılarak katliama yönelik kamuoyu desteği sağlanmaya çalışıldı. Ana akım medya da “hayata dönüş” adı altında Cezaevlerine yapılacak operasyonlara giden sürec şu şekilde yer aldı: “30 Kasım 2000: Bakanlar Kurulu, hapishanelerdeki açlık grevleri ve ölüm oruçlarının sona ermemesi halinde müdahale edileceğini açıkladı.” 5 Aralık 2000 tarihinde önemin Başbakanı Bülent Ecevit, “hapishanelerde 48. güne giren ölüm oruçlarının sona erdirilmesini istedi.” 6 Aralık 2000 tarihinde Adalet Bakanı Türk, “F tipi Cezaevlerinin hukuki düzenleme yapılmadan açılmayacağı güvencesini tekrarladı ve eylemlere son verilmesini istedi.”

 

9 Aralık 2000 tarihinde TBMM, İnsan Hakları İnceleme Alt Komisyonu üyeleri ile bir grup yazar ve gazeteci ölüm oruçlarının sona erdirilmesi için Bayrampaşa Cezaevi’ni ziyaret ederek ‘arabuluculuk’ yaptılar. 10 Aralık 2000 günü, ölüm oruçlarının bitirilmesi için Bayrampaşa Cezaevi’ne giden İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici, ‘mahkûmların taleplerinin çok ağır olduğunu söyledi.” Bu arada ülke genelinde F Tipi Cezaevlerinin kaldırılması için mitingler düzenlenmeye başladı. 11 Aralık 2000 günü, Meclis’te bir araya gelen hükümet ortağı üç partinin genel başkanı Cezaevlerinde meydana gelen eylemleri değerlendirmek için bir araya geldiler ve ölüm orucundaki mahkûmlara ilk müdahalenin Cezaevlerindeki doktorlar tarafından “ikna çabasında” bulunulacağını açıkladılar

 

12 Aralık 2000 günü, F Tipi Cezaevlerini protesto etmek için Adalet Bakanlığı’na yürümek isteyen yurttaşlara yönelik polis saldırısı gerçekleşti, 66 kişi gözaltına alındı. 13 Aralık günü RTÜK, bir karar çıkararak cezaevleri ile ilgili yayın yapılmasını yasakladı 14 Aralık 2000’günü, ölüm oruçlarının 57’nci gününde, ‘arabulucu heyetler’ görüşmelerden çekildi. 17 Aralık’ta ise Devlet Güvenlik Mahkemesi, F tipi cezaevlerini eleştirmenin örgüt üyeliği anlamına geleceği kararına imza attı. Ve aynı gün 17 Aralık 2000 günü, Sivil toplum örgütleri temsilcileriyle görüşen Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ölüm oruçlarının durdurulması için F Tipi’nin erteleneceğini vurgulayarak, “F Tipi’nin kamu ve sivil denetime açılması için yasal bir düzenleme yapacağız” dedi.

 

18 Aralık 2000 günü İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici ile görüşen aralarında Yaşar Kemal ve Zülfü Livaneli’nin de aralarında bulunduğu bir grup sanatçı ve aydın, “Cezaevlerinde devam eden ölüm oruçlarını çözüme ulaştırmak istediklerini” söylediler. Zülfü Livaneli, 19-22 Aralık 2000 “hayata dönüş” operasyonlarına dair 2019 yılında yaptığı sosyal medya paylaşımlarında o dönem yaşanılanları yazdı. Livaneli’nin paylaşımları şöyle: “1996 ölüm oruçları döneminde ortaya konulan eylemlerde daha fazla can kaybı olmadan eylemlerin sona ermesi için ‘arabulucular’ olarak, Necmettin Erbakan başbakanlığındaki (RP-DYP) koalisyon hükümeti ile görüştüklerini, tutukluların isteklerini RP-DYP koalisyon hükümetine bile kabul ettirip sonuç aldıklarını, ama “2000 yılında Ecevit hükümeti tutukluların isteklerini kabul etmedi”  “Hikmet Sami Türk’le bizzat ben konuştum kan dökülmemesi için.” “Türk, ‘başbakanla konuşayım’ dedi ve yarım saat sonra ret cevabı geldi.” “Çünkü operasyona karar verilmişti!” Livaneli’nin de anlattığında anlaşıldığı gibi dönemin başbakanı Ecevit, tutukluların isteklerini kabul etmiyor ve katliam emrini vermiş oluyor!

 

Ortaya konulan bütün iyi niyetli girişimlere rağmen, hükümet, devrimcilerin taleplerini yerine getirmek yerine, devrimci tutukluların eylemlerini bastırmak amacıyla 19 Aralık 2000 günü sabah saat 5.00’te, 20 cezaevinde “hayata dönüş” adı altında bir operasyonu başlattı. Operasyonun adı dalga geçercesine “hayata dönüş” olarak seçilmişti. Operasyonun sürdüğü saatlerde DSP’li Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, televizyon ekranlarından onlarca devrimcinin öldürüldüğü katliamın ismini açıklıyordu: “Hayata Dönüş Operasyonu!” Nasıl ki, 24 Ocak 1980 kararlarını uygulamak için 12 Eylül 1980 darbesi yapılmış ise 1999 yılı IMF kararlarını uygulamak için de 19-22 Aralık katliamı yapıldı. “Hayata Dönüş” adıyla gerçekleştirilen bu katliamda 28 devrimci tutuklu yaşamını yitirdi, 237 devrimci tutuklu yaralandı. Katliamı protesto gösterilerinde 2145 kişi gözaltına alındı, 58 kişi tutuklandı. 18 kültür merkezi, dernek ve parti binası basıldı, 2 dernek kapatıldı. Gençlik yıllarımızda ismini dağlara taşlara Karaoğlan diye yazdığımız, dönemin başbakanı Bülent Ecevit bu katliamdan sonra, “teröristler artık devletle başa çıkılmayacağını anlamışlardır” dedi.

 

On iki tutuklunun katledildiği Bayrampaşa Cezaevinde yanmış halde hastaneye kaldırılan Ambulans’tan indirilirken “bizi diri diri yaktılar” diyen Birsen Kars, 19 Aralık 2000 katliamı için şunları söyledi: “Bomba atmak için deldikleri koğuş tavanından demir kafes içerisinde bir cisim indirdiler. Kara bir duman çıkaran bu farklı nesne nedeniyle plastik gibi eridiğimi hissediyordum. Kimyasal gazla yakılıyorduk. Üstüm başım sapasağlamdı ancak derim adeta sıvılaşmıştı. Çevremden saç ve deri yanığı kokusu geliyordu. Sonra önümde saçlar uçuşmaya başladı. Uzandım, benim saçlarımdı. Önce gaz odalarından geçirildik, sonra fırınlarda yakıldık.” Birsen Kars, ilerleyen yıllarda yaşadığı ağır tahribat sonucu kanser hastalığına yakalandı, Almanya’da gördüğü tedavi sağlığını kavuşmasına yetmedi. Yıllardır kanser tedavisi gören yoldaşımız, Birsen Kars, 6 Şubat 2022 tarihinde Almanya’nın Stuttgart şehrinde yıldızlara yoldaş oldu.

 

Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Cezaevlerine yapılan “Hayata Dönüş” operasyonu hakkında Hürriyet Gazetesi’ne verdiği demeçte: “Operasyona katılacak Jandarma Özel Timleri bir yıldan beri, müdahalede bulunacakları cezaevlerinin maketleri üzerinde uygulamalı eğitim alıyordu. Hapishanelere nereden girileceği, operasyon sırasında nasıl davranılacağı bir yıldır kendilerine öğretiliyordu!” “Bu operasyon çok önceden planlanmıştı. Son üç gündür, artık müdahale olsun diye zorladık.” “Operasyon özel eğitimli jandarma birlikleri tarafından gerçekleştirildi.” Tantan ayrıca, 20 Cezaevine aynı anda yapılan müdahale sırasında koğuşlara kapılardan girilmediğini belirterek, “Eğer, jandarma kapılardan girmeye kalksaydı, paramparça olurdu.” “Bu yüzden, daha önceden belirlenen farklı noktalardan koğuşlara girildi” dedi.

 

Bu katliam yapıldığında; Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanı, Bülent Ecevit Başbakan, Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli Başbakan Yardımcısı, Hüseyin Kıvrıkoğlu Genel Kurmay Başkanı, Hikmet Sami Türk Adalet Bakanı, Sadettin Tantan ise İçişleri Bakanı idi! Bu isimler el birliğiyle “hayata dönüş” adı altında Cezaevi katliamına imza atıp, insanlık suçu işlediler. O dönem F tipi cezaevlerinin mimarlarından olan ve “hayata dönüş” adı altında yapılan operasyon sırasında Cezaevleri Genel Müdürlüğü görevinde bulunan ve Ali Suat Ertosun’a 2004 yılında AKP hükûmeti kararıyla, Devlet Bakanı Cemil Çiçek tarafından ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası’ verildi. Ertosun, 1998-2003 yılları arasında yürüttüğü Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü görevinden sonra, 10 Eylül 2003 TARİHİNDE Yargıtay üyeliğine seçildi ve 2008-2012 yılları arasında da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyeliği yaptı.

 

Hükümet, bu operasyonu hapishane dışına yayarak sürdürdü ve ülke genelinde tüm toplumda korku atmosferi yaratmaya dayalı bir toplum mühendisliği projesini hayata geçirdi. “Operasyonu protesto gösterilerinde 2145 kişi gözaltına alındı, 58 kişi tutuklandı, 18 kültür merkezi, dernek ve parti binası basıldı, 2 dernek kapatıldı. Katliam sonrasında 19-22 Aralık ile ilgili olarak açılmak istenen davalar sürekli olarak engellendi. Katiller her zaman olduğu gibi devlet tarafından korundu.” Bayrampaşa Cezaevi’nde 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan katliamla ilgili 1460 asker hakkında açılan “işkence” davası zaman aşımından düştü. Dört siyasi hükümlünün ve bir askerin öldüğü Çanakkale Cezaevi’ne düzenlenen operasyonla ile ilgili açılan davada ise “birden fazla kişiyi öldürmek ve yaralamak” suçlamasıyla yargılanan 563 güvenlik görevlisi beraat etti. Ümraniye Cezaevi’ndeki operasyonun ardından 267 asker hakkında “faili belli olmayacak şekilde adam öldürme” ve “kötü “muamele” suçlamalarıyla açılan davada da sanıklar beraat etti ve bu dava sürecinde de bir sonuç elde edilemedi. Türkiye’de iç hukuk yollarının tükenmesiyle, Leyla Alp ve 20 arkadaşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdular. Leyla Alp ve 20 arkadaşının başvurusunu değerlendiren AİHM, 19 Aralık 2000’de yapılan operasyonda, devletin vatandaşlarının yaşamını korumadığına hükmetti ve Türkiye’nin davacılara tazminat ödemesine karar verdi.

 

Faşizmin kirli amaçları için, 19-22 Aralık 2000 tarihlerinde “hayata dönüş” adı altında yapılan bu katliamda yaşamını yitiren devrimcilerin anıları önünde saygıyla eğiliyorum, yıldızlar yoldaşları olsun. Yaralı olarak kurtulan ve engelli kalan devrimcileri de sevgiyle selamlıyorum.

 

EKLER:                                                                            

         19-22 Aralık 2000 cezaevi katliamından görüntüler. Bu topraklarda akıl almaz zulümler yaşandı,  insanlar, darağaçlarında, işkence hanelerde ve otellerde diri diri yakılarak canice katledildiler. Bu caniliklerden bir tanesi de 19-22 Aralık katliamıdır!

 

19-22 Aralık 2000 cezaevi katliamından görüntüler. Dönemin hükümeti tarafından 20 cezaevinde birden başlatılan ve 3 gün süren saldırılar sonucunda 28 devrimci tutuklu yaşamını yitirdi, 237 devrimci tutuklu yaralandı.

 

Öne çıkan görsel belirle

19-22 Aralık 2000’de cezaevi katliamından yaralı olarak kurtulan Hacer Alkan, “Devrim yaptığımız zaman çok güzel olacak her şey. Çünkü ben bu devrime güzelliğimi verdim” dedi.

 

 

 KAYNAKLAR:

1-https://haber.sol.org.tr/haber/19-aralikin-20-yili-hayata-donus-katliami-21909

2-https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2019/12/19/livaneliden-hayata-donus-paylasimi-ecevit-hukumeti-kabul-etmedi

3-http://blog.radikal.com.tr/turkiye-gundemi/19-aralik-hayata-donus-katliami-83089, 18.12.2014.

4– http://yeniyasamgazetesi1.com/hayata-donus-katliami/

5– Mehmet Kabadayı, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Kitle Katliamları, Vesta Yay, 2015.

 

Mehmet KABADAYI.                                                                                                                                             İletişim: Mehmet_k.34@hotmail.com