İSLAMİYETİN YAYILMA NEDENLERİ

ARİF TEKİN – Berfin Bahar dergisi Mayıs 2024 sayısı.

Şöyle başlayalım: Hz. Muhammed, peygamberliğinin 13 yılını Mekke’de geçirdi. Kur’an’ın 3⁄4’ü, yani 114 surenin 87’si Mekke’de indi. Ama Mekke’de bir mesafe kaydedemedi. Çünkü Hz. Adem’le Havva’yı, Hz. İbrahim ile oğulları İsmail ve İshak’ı, Nuh ve Lut’u, Yakup ve oğlu Yusuf’u ve diğer İsrailoğulları peygamberleriyle Hz. İsa ve Meryem’i anlatıyordu. Bunlar zaten Tevrat ve İncil’den alıntıydı, halk bunları öteden beri biliyordu, bunlarla ilgili şiir yazanlar bile vardı. Bu durumda adeta ciğerciye ciğer satar misali, bir durum söz konusuydu. Mekke’de zorla insanlara kabul ettirmek için de askeri gücü yoktu. Mecbur olarak Medine’ye geçti. Orada askeri güç elde edince; davasını yaymak, hakimiyetini kurmak için şiddete başvurdu. Kısacası, şiddet sonucu bölgeye hakim oldu; yoksa davası iyiydi, faydalıydı da insanlar inandı, bu yüzden İslamiyet yayıldı diye kimse yola gelmedi. Buna basit bir örnek vereyim. Bedir harbinde, Uhud’da, Hendek’te Hz. Muhammed ve ordusuyla çarpışan karşı tarafın başında Ebu Süfyan vardı. Bu adam ve iki oğlu Muaviye ile Yezit neden Müslüman oldular! Müslüman oldukları sırada(Mekke fethinde) neredeyse Kur’an ayetlerin tümü vardı. Acaba bunlar yeni bir keramet mi Hz. Muhammed’de gördüler de Müslüman oldular yoksa başka nedenden dolayı mı!

 

Bunlar baktılar ki Hz. Muhammed maddi güç olarak (askeri alanda)giderek nüfuz sahibi oluyor, biz de inanalım pastadan payımızı alalım düşüncesiyle inandılar. Nitekim de kârlı çıktılar. Ebu Süfyan’la iki oğlu Müslüman olur olmaz, Hz. Muhammed hemen onlara talan malından 300 deve ile 120 ukiyye(halk arasında vakıyye diye meşhurdur) altın-gümüş verdi. Bir ukiyye yaklaşık 30 gramdır. Ayrıca bunlar daha sonra iktidarı ele geçirdiler. Böylece savaşla kazanamadıklarını Müslüman olduktan sonra kazandılar. Hz. Muhammed’in torunları Hasan ile Hüseyin ve Ali’nin diğer çocukları başına getirdikleri ortada. Zaten Muaviye’nin ifadesi var. Bir gün hutbe okurken: “Siz namaz kılmıyorsunuz, oruç tutmuyorsunuz, hacca gitmiyorsunuz, zekat vermiyorsunuz diye ben sizinle savaşmıyorum. Mücadelem, sizin reisiniz olayım, yönetim bende olsun diye savaşıyorum” diyor. Onun bu sözünü Kütüb-i Sitte alimlerine ve başka da birçok ünlüye hocalık yapmış İbni Ebi Şeybe gibi anlatıyor. Başka da birçok kaynakta var.1

 

Bu girişten sonra detaylara geçelim. Hz. Muhammed, Medine’de yaşadığı 10 yıllık süre zarfında -kısmen kendisinin de katıldığı- irili ufaklı 100’den fazla baskın gerçekleştirdi. Yani ganimet ve talan İslamiyetin yayılması için çok önemli bir etkendi.. Ganimet derken, savaş ve baskınlarda ele geçen menkul gayrimenkul mal ve tabii ki cariye statüsünde olan kadınlar da dahil. Nitekim Hz. Muhammed de bu baskınlarda kendine üç güzel kadın seçmiştir. Kendisi 60 yaşında iken 17 yaşındaki Safiyey’yi, 58 yaşında iken 20 yaşındaki Cüveyriye’yi ve yine 58 yaşında iken Reyhane’yi kendine esir kadınlar arasından seçmiştir.2

 

Bunu birkaç örnekle açalım.

a)Kurkuretü-l Küdr veya Kararetü-l Küdr baskını. Hicri 23’üncü ayı Muharrem ayında meydana gelir. Nedeni şu: Hz. Muhammed duyum almış ki, bu bölgede bazı insanlar toplanmışlar, belki kendisine karşı bir şeyler yaparlar diye(tahmin üzerine). Kendisi yanına

 

1a-İbni Asakir tarihi c. 59/150-151
b-İbni Ebi şeybe, Musannaf, yöneticiler(ümera) bölümü bab 1/31197, c. 16/78 c-İbni Kesir, Bidaye, hicri 60’ıncı yılı olayları c. 11/429
d-Zehebi, Siyeri A’lam c. 3/147

2 Kaynak, Arif Tekin, Kur’an’da Kadın ve Hz. Muhammed’in Hanımları adlı kitabı.

 

200(iki yüz) silahlı alır, o bölgeye doğru yola çıkar. Oraya varınca kimseyle karşılaşmıyorlar. Onların hayvanlarını toplayıp Medine’ye getiriyorlar(ganimet olarak). Bu ganimetin 1/5’i Muhammed’e ayrıldıktan sonra kalanı katılımcılar arasında dağıtılır. Kimi rivayetlere göre her kişiye 2 deve, kimilerine göre kişi başı 7 deve düşer. O kadar sabırsızlarmış ki, o hayvanları Medine’ye getirmeden yolda o çölde, Medine’den üç mil uzakta olan Sirar adındaki yerde aralarında paylaşırlar.3

 

b)Huzeyme b. Sabit anlatıyor. Ben de Mute harbine(8/629) katıldım. Orada bir adamla karşılaştım ve onu öldürdüm. Üzerindeki tolganın(miğfer)içinde yakut cevheri vardı. Amacım zaten o cevheri almaktı ve aldım. Biz Mute harbinde hezimete uğrayınca dönüp Medine’ye geldik. O yakutu ben ele geçirdiğim için Hz. Muhammed benden almadı(Kim bilir belki de Hz. Muhammed’den saklamış, yalan konuşuyor). Hz. Ömer’in halifeliği döneminde(bazı rivayetlere göre Hz. Osman döneminde) ben o cevheri 100(yüz) dinara(altın para) sattım ve o para ile de Beni Hatme’de bir hurma bahçesini satın aldım diyor. Sözde bu adam o kadar Muhammed hayranı ki, Muhammed herhangi bir davada onun şahitliğini iki kişinin şahitliği olarak kabul etmiş. Bunun da nahoş bir hikayesi var; ancak yeri değil, burada o konuya girmiyorum. Hatta Kur’an ayetleri toplanıp kitap haline getirilirken; kim: “Bende ayet, ayetler var” deseydi iki şahit göstermeliydi. İşte bu Huzeyme, Tevbe suresinin son iki ayetini komisyona sunar, bunlar da ayettir der. Başka şahit gösteremediği halde ifadesi yeterli görünür ve ilgili ayetler kayda geçer. Nedeni, Hz. Muhammed’in onun hakkında: ”Şahitliği iki kişinin şahitliğine bedeldir” demiş olması.4

 

c)Hadira baskını. Bu baskın, hicri 8’inci yılı Şaban ayında gerçekleşir. Bunun hikayesi şöyledir. Abdullah b. Ebi-l Hadred el-Eslemi anlatıyor. Bedir harbinde öldürülen Süraka b. Harise’in kızıyla evlendim. Mehir ücreti olarak 200 dirhem( gümüş para) üzerine anlaştık; ancak hazır param yoktu. Kız, benim için bir dünya güzeliydi, onu seviyordum. Mehir ücreti konusunda bana yardımcı olsun diye Hz. Muhammed’e gidip durumumu izah ettim. Kendisi bana: “ Şu an sana yardımcı olamam; ancak Ebu Katade komutasında silahlı bir grubu baskına göndermeyi planlıyorum. Sen de onlarla birlikte gitmek ister misin? Ola ki ele geçireceğiniz ganimetten senin de masrafların çıkar” dedi. Ben kabul ettim. Biz 16 kişilik bir grup, Ebu Katade (ö. 54/674) sorumluluğunda yola koyulduk. Hz. Muhammed hareket esnasında bize: “ Geceleyin yol alın, gündüzleri saklanın ve sonra saldırıya geçin” tavsiyesinde bulundu. Biz Gatafan/ Necid bölgesine gittik. Abdullah b. Ebi-l Hadred şöyle devam ediyor. Bir ara baktım iri biri çıplak kılıcıyla çıkmış sesleniyor: “Ey Müslüman! Cennete gel. Arkadaşınız( Muhammed) hilebazdır” diyordu. Ben hemen onun peşine takıldım ve en son fırsatını bulup öldürdüm, kılıcına da el koydum. Bu baskında 15 gün kaldık. Biz onların develerini, tüm hayvanlarını toplayıp Medine yoluna düştük. Ayrıca kadınlar da ele geçirdik. Biz baskına giderken Muhammed bize: “ Kadınları ve çocukları öldürmeyin” dedi. O kadınların en güzelini grup sorumlumuz Ebu Katade kendine aldı. Biz 200(iki yüz) deve, 1000(bin) koyun ve çok sayıda eşya toplayıp Medine’ye getirdik. Beşte birini Muhammed’e ayrıldıktan sonra ( Kur’an’dan Enfal suresi 69’uncu ayetin gereği olarak)kalanı

 

3 a-Vakıdi, Megazi c. 1/171, b-D.bekiri, Tarihü-l Hamis c. 1/408

4 a-Vakıdi, Megazi, c. 2/216.
b-Salihi, Sübülü-l hüda c. 6/240, Mute harbi başlığı altında. c-İbni Asakir tarihi, c. 16/259.
d- İbni-l Cevzi, Mir’atü-z-Zaman c. 4/410

 

biz katılımcılar arasında dağıtıldı. 10 koyun bir deve değerinde kabul edildi ve her birimize 12 deve düştü.

Sonra Mahmiye b. Cez ez- Zübeydi adındaki şahıs Hz. Muhammed’e gelip: “ Hani bana söz vermiştin: Cariyeler gelirse sana birini vereceğim diye. Ele geçen cariyelerden güzel birini, baskın sorumlusu Ebu Katade kendine almış” dedi. Bunun üzerine Hz. Muhammed Ebu Katade’yi çağırdı ve kızı ondan alıp Mahmiye’ye verdi diyor.

 

Yukarıda Hz. Muhammed’in baskına giden gruba :” Kadın ve çocukları öldürmeyin” sözü geçti. Bununla ilgili kısa bir bilgi vermek isterim. Hz. Muhammed bunu merhamet gereği olarak değil de menfaat için söylüyordu. Şöyle ki, ele geçen çocuklar devşirilip Müslüman olurdu ve büyüdüklerinde baskından baskına katılır ya öldürür ya da öldürülürlerdi/ ya katil olurlardı ya da maktul. Kadınlar da Müslümanlar erkekler arasında cariye olarak dağıtılırdı. erkeklerin zevkinde kullanılırdı. İhtiyaçları olduğunda mal gibi tüccarlara satarlardı. Dolayısıyla kadınları ve ufak çocukları öldürmek Müslümanların zararınaydı. Bu yüzden onları öldürmeyin diyordu.5

 

d)Fedek baskını: Hz. Muhammed, hicri 6’ıncı yılı Şaban ayında Hz. Ali komutasında 100(yüz) kişilik bir askeri birliği Fedek üzerine gönderir. Gerekçe, bunlar belki Hayber Yahudilerine yardım ederler diye. Ali ve arkadaşları gündüzleri gizlenirler geceleri yol alırlar. Sonuçta oraya varırlar. Talan ettikleri arasında 500(beş yüz) deve, 2000(iki bin) koyun vardı. Bunlardan Hz. Muhammed’e özel olarak süt develeriyle bunların 1/5’ini ayırırlar. Kalan deve ve koyunları da baskına katılanlar kendi aralarında paylaşırlar.6

İlginç bir örnekle devam edelim.

Bir kadın Hz. Muhammed’in yanına gelip kocasının  kendisiyle aşırı derecede cinsel ilişkide bulunduğunu söyler, şikayette bulunur. O sırada hazır  bulunan kadının kocası: ” Zina mı edeyim! Adeta canım ister ne yapayım” karşılığını verir.

 

Hz. Muhammed:” Yok zina etme. Cariyeler gelirse o zaman gel sana birini veriyim”

diyor. Sonra baskınlarda ele geçen cariyeler gelince adam Hz. Muhammed’in yanına gelir:”

Hani bana sözün vardı; gelen cariyelerden birini bana verir misin?” diye hatırlatır. Hz.

Muhammed ona sarışın bir cariye verir. (Sarışın deyince şu akla gelir ki, Bizans’a bağlı

Suriye tarafında bir bölgeyi basmışlar). Fazla geçmeden onun hanımı bir daha gelir, kocasının

bu konuda hiç değişmediğini söyler. Hz. Muhammed adama:” Bu da ne(sana cariye de

verdim)?” diye sorunca; Adam yine: ” Ne yapayım zina mı edeyim” karşılığını verir. Bu

sefer Hz. Muhammed ona: ” Yoksa sen cinsel gücü artıran madde mi kullanıyorsun!” diye

sorar. Adam: ”Evet; onu kullanırım” karşılığını verir. Hz. Muhammed: ”O ilacı azalt ki cinsel

ilişkide azalma olsun/ azgın olmayasın” diyor. Burada şöyle bir şifre de ortaya çıkıyor. Hani

meşhurdur ki, 60 yaşlarında olan Hz. Muhammed, bir saat içinde 9-11 hanımıyla cinsel

ilişkide bulunurmuş. Bunun nedeni de Cebrail ona Herise veya Küfeyt adında bir yiyecek

getirip vermiş. Hz. Muhammed bundan yiyince cinsel gücü artmış. Tabii ki bu masal. Az

önceki örnekten anlaşılıyor ki, eğer Hz. Muhammed’de böyle aşırı bir istek olmuşsa, o da bu

adam gibi o maddeyi kullanmıştır. Bu önemli bir saptamadır.

 

5a-Vakıdi, el-Megazi, Hadira baskını bölümü c. 2/224-26. Tahkik Muhammed Abdülkadir Darü-l Kütübi-l ilimye, Beyrut/2013 .

b- İbni Sad, Tabakat c. 2/123 6a-Salihi, Sübülü-l Hüda, c. 6/154.

b-Vakıdi, Megazi, c. 2/59

İbni Naciye(h.310.ö) (Viagra görevini yapan) bu ilaç konusunda şöyle diyor: Ben 80 yaşına

gelmiş bir dedeyim. Cinsel ilişki istediğim zaman 15 günde bir ilaç kullanır eşimle olurum

diyor. Bu anlatımdan şunlar ortaya çıkıyor. Birincisi: Demek ki Hz. Muhammed zamanında

Viagra görevini yapan bir madde varmış. İkincisi ve en korkuncu, Hz. Muhammed’in adama:

” Sabret savaş esir kadınlar gelirse sana birini veririm” demesi. Korkunç bir şey.

İslamiyetin yayılmasında büyük role sahip olan ganimetle ilgili verdiğim bu birkaç örnek

yeterli. Şimdi de islamiyetin diğer yayılma nedenlerine geçelim.7

 

İslamiyetin diğer yayılma nedenlerinden biri ve en önemlisi de şiddet. Hz. Muhammed Medine döneminin 5’inci yılı başında hicri 37’inci ayda Beni Nadir Yahudilerin malına el koyar, onları da Medine’den sürer. Bu olay esnasında bir ara Hz. Ali bir yatsı vakti kaybolur. Hz. Muhammed’den Ali’nin nereye gittiğini sorarlar. O da bırakın Ali’yi. O sizin hayrınıza çıkmıştır karşılığını verir. Fazla geçmeden elinde Yahudi Azvek adındaki kişinin kafasıyla gelir ve kafayı Hz. Muhammed’in eline verip şunu söyler: Bu habisi(pisliği) öldürmek için pusu kurdum. Adam kahraman biriydi. Akşam olunca baktım elinde çıplak kılıç birkaç arkadaşıyla geliyor. Ben güçlü bir hamle yaparak onu öldürdüm. O arkadaşlar henüz kalelerine girmeden birkaç kişi benimle gönder onların da işini bitirelim diyor. Hz. Muhammed, Ali ile birlikte on kişilik bir silahlıyı onlar üzerine gönderiyor. O insanlar henüz kalelerine girmeden onları yakalayıp kafalarını keserek Medine’ye getirip Muhammed’e teslim ediyorlar. O da “Bu kafaları Beni Hatme denilen yerdeki kuyulara atın” diyor.8

Hz. Muhammed düğüm alır ki, Süfyan b. Halit el-Hüzeli kendisine karşı bazı insanlar toplamış. Bunun üzerine onu ortadan kaldırmak için Abdullah b. Üneys’e görev verir. Tarih, hicretten 54 ay sonra Muharrem ayı. Yani, hicri beşinci yılı. Abdullah gidiyor onun adamları arasına karışıyor ve o adamla tanışıyor da. Adam soruyor: Kimlerdensin? Falanca kabiledenim, sana katılmak için geldim. Muhammed diye biri ortaya çıkmış, insanları birbirlerine düşman kılıyor. O yüzden ben de karşıyım diyor. Hatta adam onu beraberinde götürüyor, izzet- ikramda bulunuyor. Abdullah gece yarısı ansızın ona saldırıp kafasını kesiyor ve kafayı yanına alıp kaçıyor. Yollarda çok kalıyor. En son Medine’ye varıyor. Muhammed ona: “ Gözün aydın” diyor. O da senin gözün aydın diyor ve kafayı Muhammed’in önüne koyuyor.9

 

Şiddetle ilgili bir örnek daha vereyim. Ebubekir’in halifeliği döneminde birçok katliam gerçekleşir. Nedeni de Muhammed’in ölümü üzerine Müslümanların İslamiyeti bırakmaları, dinden çıkmaları. O dönemde Halit b. Velit komutasında islam ordusu Fırat kıyısındaki Ulleys’e baskın yapar. Halit b. Velit: “Şayet bunları yener ele geçirirsek kanlarından nehir akana kadar bunları keseriz” diye yemin eder. Savaş sonrası iki gün boyunca esirlerin boğazlarını kese kese kandan bir nehir akıtılamıyor. Fetvası yerine gelsin diye şu öneri sunuluyor: “Bu kanlar üzerine su dökelim de nehir gibi aksın, yeminin yerini bulsun”

 

7İbni Abdirabbih, Ikdü-l Ferid c. 7/310
8a-Vakıdi, Beni Nadir vak’ası başlığı altında c. 1/315.

b-Makrizi, İmtau-l İsma’ c. 1/180.

c-Muhammed Bakır Meclisi, Biharü-l Envar c. 20/172, Şeyh Muhsin el-Emin, A’yanü-ş-Şia c. 1/392 9a-Vakıdi, Megazi, c.2/31,

b-Taberi tarihi c. 3/156,
c-Beyhaki, Delail-i Nübüvve c. 4/42

diyorlar. En son böyle yapıyorlar. Böylece Halit b. Velit’in fetvası yerine gelmiş oluyor. Bu olaydan dolayı o bölgeye ”Nahrü-d-dem” yani Kan ırmağı adı verilir.10

 

Burada önemli bir şey daha var. Yukarıdan beri anlattığım bu baskınların, bu cinayetlerin kahir ekseriyeti, hem Arapların eski geleneğine göre hem de Kur’an’a göre savaşın, baskınların haram sayıldığı aylarda meydana gelir. Yani bir bakıma da Hz. Muhammed koymuş olduğu kurala uymamış olur. Kameri aylardan dördü(Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları), İslamiyet’ten önce de kutsaldı. Düşman da olsa bu aylarda kimse kimseye zarar vermezdi. Hz. Muhammed de başına gelen bir olaydan dolayı( Batn-i Nahle hadisesi) zorda kalınca bir ayet indirir, öteden beri kutsal sayılan bu ayların kutsiyetini onaylar. Ayet şöyledir: “

 

Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük  günahtır”(Bakara, 217). Madem büyük günahsa niye bir hiç uğruna, aciliyeti olmayan baskınlara, cinayetlere bu aylarda adamlarını gönderiyorsun ve bu felaketi o insanlara yaşatıyorsun!

İslamiyet’in bir diğer yayılma nedeni, Cennet-Cehenem formülü. O zaman cahil kesimi de bunlarla doping edip baskınlara gönderiyordu. İşte İslamiyet’in yayılmasıyla ilgili özetlemeye çalıştığım önemli nedenler bunlar. Zaman içinde sanayi ve teknoloji devleri ortaya çıkınca, fetihlerin önü kesildi, kılıç devri kapandı. Günümüzde artık İslamiyet’te ilerleme olamayacağı gibi, tam tersine var olan Müslümanların eğitimlileri de hızlı bir şekilde dinden çıkıyorlar. Dinden çıkar sağlayan yöneticilerden olmazsa, dinin günümüzde artık ayakta kalma şansı olur mu. Bu çağda ve hele milletin de ekonomik durumu ortada iken birkaç bakanlığın bütçesi kadar dine(Diyanet’e) ayrılır mı! Diğer yandan binlerce İmam-Hatipler ve ilahiyatlar.

 

10 Taberi tarihi, hicri 12’inci yılı olayları c. 3/357

 

…………………

 

Düşündürücü bir örnek!

(15 Mayıs 2024. AT)

Ata b. Ebi Rebah(ö.114.h) anlatıyor. Bu adam Hz. Muhammed’i görmemiş (sahabi değil); ancak birçok sahabeyi görmüş(tabiilerdendir). Kendi ifadesidir: Ben 200 sahabe ile görüştüm, onlardan bilgi edindim diyor.

Rivayetlere göre 88 veya 100 yaşında iken vefat etmiş. Hicri 114’te vefat ettiğine göre demek ki Hz. Muhammed’in ölümünden 15-20 yıl sonra dünyaya gelmiş. Az sonra vereceğim örneğin usul yönünden de sağlam olduğunu şimdiden belirteyim. Şöyle ki, Abdurrazzak (ö.126-211.h) İbni Cüreyc’den (h.150.ö) alıyor, o da Ata b. Ebi Rebah’tan aktarıyor. Yani birbirlerinden aktaranlar birbirlerini görmüşler; arada kopukluk yok. Bir de her üçü de ünlü tabiilerden. Şöyle diyor: Bizden önceki dönemde (hepsi değilse de sahabeyi kasdediyor) kişi  kendi cariyesini oğluna veya erkek kardeşine veya babasına helal klardı( Bu cariyemle cinsel ilişkide bulunabilirsin diyordu). Yine bir kadın kendi cariyesini kocasna helal klabilirdi, bu yapılıyordu. Ancak ben şahsen böyle bir ilişkiyi istemiyorum. Şu da var ki, güvenilir kişilerin bana anlattıklarına göre bizden önce cariyesini misafirine helal klanlar (ikram edenlar) de varmış. Tek bu örnek olsaydı yazmazdım. Bunun gibi yüzlerce örnek, hatta hangi sahabenin bunu yaptığına dair detaylar var. İbni Abbas da bunu yapanlar arasında..

 

(Abdurrazzak, Musannaf, Talak c. 7/216, no: 12850).