03. SEMAVİ DİNLER VE ALEVİLİK…..?
İSLAM VE TARİHSEL GERÇEKLER
İslam, diğer semavi dinler gibi tarih boyunca kendi otoritesini güçlendirmek adına kan, baskı ve zorbalık yöntemlerine başvurmuştur. Bu dinin, insanlığa barış, hoşgörü ve eşitlik vadettiği söylemleri, uygulamada çoğu zaman derin bir çelişki yaratmıştır. İslam’ın tarihsel süreçteki pratiği, bilim, sanat, özgür düşünce ve toplumsal eşitlik gibi değerleri baskılamış; erkek egemen bir toplum düzenini kurumsallaştırmıştır.
İslam’ın İnşası: Kan ve Baskı Üzerine
İslam, doğduğu andan itibaren genişlemek için savaş yöntemlerini bir araç olarak kullanmıştır. Fetih hareketleri, inanç dayatmaları ve karşıt görüşlere uygulanan baskılar, bu dinin kendini toplumlara kabul ettirme biçimlerinden biri olmuştur. İslam’ın yükselişi, yalnızca kendi inanç sistemine bağlı olanları yüceltirken, diğerlerini dışlayan ve hor gören bir anlayışa dayanmıştır. Bu süreçte, insanlık tarihinin birikimleri ve kazanımları görmezden gelinmiş, aksine insan düşüncesi ve yaratıcılığı sıkı kontrol altına alınmıştır.
Akla ve Mantığa Karşı Bir Duruş
İslam, insan yaşamını gökyüzüne bağlı bir kader anlayışı üzerinden şekillendirerek, akıl ve mantığın işlevini sınırlandırmıştır. Bu yaklaşım, insanı, yeryüzü gerçeklikleriyle yüzleşmek ve çözüm üretmek yerine, her şeyi Tanrı’ya havale eden bir teslimiyet anlayışına sürüklemiştir. İslam’ın merkezinde, bireyin bu dünyadaki yaşamını değil, öldükten sonraki vaat edilen cenneti esas alan bir anlayış vardır. Bu bakış açısı, yaşamı değerli kılmak yerine, onu geçici ve önemsiz bir misafirlik olarak tanımlamıştır.
Cinsiyetçilik ve Kadının Dışlanması
İslam’ın toplumsal düzeni, kadınları erkek egemen bir yapının içine hapsetmiştir. Kadınların toplumsal hakları neredeyse tamamen yok sayılmış, eğitim, çalışma ve kamusal alanda var olma hakları ellerinden alınmıştır. Bu düzen, kadını erkeğin malı gibi gören ve ona birey olma vasfı tanımayan bir anlayışa dayanmaktadır. Cinsiyetçi politikalarıyla kadınları eve hapseden İslam, toplumsal eşitlikten uzak, gerici bir sistem yaratmıştır.
Bilim, Sanat ve Fikir Özgürlüğüne Düşmanlık
İslam, tarih boyunca bilimi, sanatı ve edebiyatı baskı altına almış; düşünce ve fikir üretenleri çoğu zaman tehdit olarak görmüştür. Bilimsel çalışmaları ve özgür düşünceyi tehdit eden bu yaklaşım, toplumsal ilerlemenin önünde büyük bir engel oluşturmuştur. İslam coğrafyalarında fikir üreten, sorgulayan veya muhalif olan kişiler sıkça kafir ilan edilerek cezalandırılmış, susturulmuş veya öldürülmüştür.
Barış ve Adalet İddialarının Çelişkisi
İslam, hüküm sürdüğü coğrafyalarda barış ve adalet vaat ederken, bu iddialarını destekleyecek bir pratik ortaya koyamamıştır. Din adına yapılan savaşlar, baskılar ve zulümler, barış ve adalet kavramlarının yalnızca birer retorik olarak kaldığını göstermektedir. İslam’ın yönetim anlayışı, çoğu zaman despotizmi ve baskıyı besleyen bir araç haline gelmiştir.
Hakikatçi Alevilik ve İslam’a Eleştirel Bakış
Hakikatçi Alevilik, İslam’ın bu tarihsel yüklerini ve çelişkilerini kesin bir şekilde reddeder. Alevilik, bireyin aklını, sevgisini ve toplumsal rızalığı esas alan bir yaşam felsefesi sunar. İnsanın düşünme yeteneğini, yaratıcılığını ve toplumsal uyumunu merkeze alır. İslam’ın gerici, cinsiyetçi ve otoriter anlayışına karşı, Alevilik, barışçıl, eşitlikçi ve insan merkezli bir yol önerir.
Sonuç olarak, İslam’ın tarih boyunca sergilediği baskıcı ve otoriter uygulamalar, toplumsal barış ve adaletin önünde bir engel oluşturmuştur. Hakikatçi Alevilik, bu tür gerici sistemlere karşı, insanlık değerlerini yücelten bir alternatif olarak varlığını sürdürmektedir. İnsan aklını, sevgiyi ve adaleti esas alarak daha özgür ve eşit bir dünya inşa etmeyi hedefler.
Aşk ile Mehmet Yapıcı ( Devrimi )