01. SEMAVİ DİNLER VE ALEVİLİK…..?
Mehmet Yapıcı ( Devrimi )
Dünya tarihine baktığımızda, üç büyük semavi dinin insanlık üzerinde derin etkiler bıraktığını görürüz. Bu dinler, kendilerini birer kurtuluş yolu olarak sunmuş olsalar da, tarihsel süreçte toplumsal bölünmelere, çatışmalara ve baskılara zemin hazırlamışlardır. Dinlerin temelleri, doğrudan insanın özgürlüğü, paylaşımı ve eşitliği üzerine inşa edilmek yerine, çoğu zaman otorite ve güç sahiplerinin kendi çıkarları doğrultusunda kullandıkları araçlar haline gelmiştir.
Alevilik ise bu hikâyenin dışında, insan merkezli bir yaşam felsefesi, toplumsal barışı ve doğayla uyumu esas alan bir anlayışla varlığını sürdürmektedir. Hakikatçi Alevilikte, herhangi bir dini otoritenin dayatmalarına yer yoktur. Sevgi, adalet, bilgi ve evrensel rızalık üzerine kurulu bir dünya görüşü benimsenir. Bu bağlamda, semavi dinlerin getirdiği kavramsal kalıplar ve ayrıştırıcı ideolojiler, Alevilikte anlam bulmaz.
1.MUSEVİLİK
Musevilik, tarih boyunca kendisini “seçilmiş bir kavmin dini” olarak tanımlamış ve bu anlayış üzerinden şekillenmiştir. Bu yapı, dini evrensel bir mesajdan uzaklaştırmış, onu yalnızca belirli bir etnik kökene ait bir inanç sistemi haline getirmiştir. Musevilik, çoğulculuğu reddeden, farklı inanç ve kültürlere kapalı bir yaklaşım benimsemiş; bu nedenle toplumsal çeşitliliğe ve çok kültürlülüğe katkı sağlayabilecek bir potansiyele sahip olamamıştır.
Çoğulculuğu ve Evrenselliği Reddeden Yapı
Musevilik, dinamik ve evrensel bir inanç sistemi olmaktan çok, belirli bir topluluğun kültürel ve dini yaşamını şekillendiren bir anlayış olarak varlığını sürdürmüştür. Musevilik inancına göre, Yahudi olunmaz, Yahudi doğulur. Bu yaklaşım, inancı belirli bir etnik kimlik ile sınırlandırarak, insanlık genelini kapsayan bir mesaj sunma yetisini ortadan kaldırmıştır. Bunun sonucunda, Musevilik marjinalleşmiş ve yalnızca bir ırkın inancı olarak görülmeye başlanmıştır.
Farklı Kültür ve İnançlara Saygının Eksikliği
Musevilik, farklı inanç ve kültürlere karşı hoşgörülü bir yaklaşım geliştirememiştir. Kendini “bütün inançların kaynağı” olarak görme iddiası taşısa da, bu iddiayı destekleyecek pratik adımlardan yoksundur. Tarih boyunca Yahudilik, diğer topluluklarla diyalog kurmaktan çok, kendi iç kapalı yapısını korumaya çalışmıştır. Bu durum, inancın daha geniş kitleler tarafından benimsenmesini engellemiş ve onu dar bir çevrede sınırlı kalmaya mahkûm etmiştir.
Çok Kültürlülüğe Katkı Sağlayamayan Bir İnanç
Museviliğin bu etnik merkezli ve kapalı yapısı, çok kültürlü toplumlara herhangi bir mesaj iletememiştir. Dinlerin çoğunlukla toplumsal uyum, paylaşım ve insanlık değerleri temelinde birleştirici rol oynaması beklenirken, Musevilik bu bağlamda bir istisna oluşturmuştur. Dünyayı yalnızca İsrail oğullarından ibaret gören anlayışı, toplumsal kapsayıcılığa ve çeşitliliğe katkı sunma şansını ortadan kaldırmıştır.
Alevilik Perspektifinden Eleştiri
Hakikatçi Alevilik, Museviliğin bu ayrıştırıcı ve tekçi yapısını eleştirir. Alevilik, hiçbir inancı, kültürü veya insanı dışlamadan, tüm insanlığı kapsayan bir sevgi ve paylaşım anlayışını benimser. Toplumsal çeşitliliği, kültürel zenginliği ve insan olmanın ortak değerlerini yüceltir. Bu nedenle, Museviliğin etnik ve kapalı yapısına karşın, Alevilik insanı merkeze alan evrensel bir felsefe sunar.
Sonuç olarak, Musevilik, tarihsel süreçte kendi içine kapanan ve toplumsal çeşitliliğe katkı sunamayan bir yapıya dönüşmüştür. Çoğulculuk, eşitlik ve paylaşım gibi evrensel değerler yerine, belirli bir etnik kimliği yücelten bir anlayış benimsemiştir. Hakikatçi Alevilik ise bu tür ayrıştırıcı dinamiklere karşı, insanlık değerlerini esas alan bir yaşam felsefesiyle bu ayrımları aşmayı hedefler.
Aşk ile Mehmet Yapıcı ( Devrimi )