YÜZLEŞME VE DİRENİŞ ZAMANI. DEKLARASYONA DESTEK VER ÖZE DÖNÜŞ HAKTIR

YÜZLEŞME VE DİRENİŞ ZAMANI.

DEKLARASYONA DESTEK VER

ÖZE DÖNÜŞ HAKTIR

(Mehmet Yapıcı – DAB Kanada)

Alevi Kızılbaş inancı ve kültürü toplumsal duyarlılıkta kolektif yapıyı yitirdiğinde, egemen din tüccarları ve kendi içindeki uzantıları tarafından sömürülmeye yok edilmeye mahkûmdur. Asimilasyona sömürüye karşı tek çıkış yolu devrimci kolektif yapının içinde, bireysel bilinci kolektif bilince dönüştürüp özüne sahip çıkmak ve birlik surecini hayata geçirmekle mümkündür. Alevi Kızılbaş kültürünü kadim öğretisini binlerce yıldır günümüze taşıyan bilinç, bugünün kendini bilmez sözde yönetici ve bazı dedelerce Alevilik İslam’ın içinde bir kol mezhep diyerek, Aleviliği İslam’ın arka bahçesi gibi göstermeye çalışmıştır. Sözde dernek ve vakıf yöneticisi ve dedeler devleti de arkasına alarak Alevi kızılbaşlığı Arap yarımadasında var olmuş ve günümüze kadar gelmiş gibi, yalan ve saçma, aslı astarı olmayan hikâyeler ve masallarla Alevilere yutturulmaya çalışmıştır.

Bunun nedeni ise unvan makam rütbe ve mal mülk para hırsı gütmüş olan, devletinde desteğini almış kurum vakıf yöneticisi ve dedelerin Alevilere yapılan haksızlık karsısında üç maymunu oynayan aciz asalak toplumdan kopmuş sözde Alevi önderlerinden oluşmasıdır. Alevi Kızılbaşlığa en büyük darbeyi vuranlar biz en hakiki Müslümanız, Kuran bizim kitabimiz, biz İslam’ın özüyüz diyen, Hınzır paşalardır. İroni olarak algılarsak, Allah Muhammet Ali ve 12 İmamlardan dem vurarak Aleviliği Arap yarımadasına taşıyorlar. Oysaki Muhammet Ali ve 12 imamlar hayatlarının sonuna kadar namaz kılmış, oruç tutmuş, şeriat kurallarını hayatlarının her alanında uygulamış ve bunun için cihat etmiş kan dökmüşlerdir. Birçok defa evlenmiş, köleliği savunmuşlardır. Kadın erkelik sazlı sözlü semahla lokmalı demli bir cem görmemişlerdir.

Hele ki sözde araştırmacı antropolog yazar tayfasının ortaya koyduğu kitaplarda anlatılan hikâye ve masallar Alevi Kızılbaş tarihi değil daha çok Şii İslam geleneğidir. Öyle ki Alevi Kızılbaşlığı 1400 yıl öncesinden Arap yarımadasından başlatıp günümüze uyarlayarak, evladı resul, 12 imam soyuyla yutturmaya çalışmışlardır. Oysaki bu evladı resul ve 12 imam kültü 500 yıllık bir geçmişe aittir. Aleviliğe Ali ve 12 imam kültü aldatmacası 15 ve 16 yy da Şah İsmail ile birlikte girmiştir. Bu tarihten öncesinde Alevi Kızılbaş ozanlarının pirlerinin ve pir anaların sözlü gelenek olan deyiş ve şiirlerinde bunların bahsi bile edilmemiştir. Aksini de kimse iddia edemez.

Alevi Kızılbaşlar olarak şunu iyi bilmeliyiz ki, bugün bu durumda olmamızın asıl nedeni Aleviliğin inanç ve kültür değerlerini boşaltan Hınzır paşalardır. Araştırmayan, tartışmayan, üretmeyen, doğru bilgiyi kaynağından öğrenmeyen, bana değmeyen yılan bin yaşasın diyen, kabuğuna saklanmış, bazı siyasi parti ve kurumlardan medet uman, bildiği birkaç ezberin dışında hiçbir şekilde bilgi darağacını genişletmeyen, tartışmak bile istemeyen, sözde Alevi Kızılbaşların biat kültürüne itaat etmesinden kaynaklıdır. Oysaki kendi geçmişini bilmeyen hiçbir kültür ve halk, geleceğini doğru tayin edemez ve gelişemez.

Alevi Kızılbaşlık insan hak ve özgürlüğünü savunan, çağdaş yaşamın, demokrasinin, sosyal yaşamın, eşitliğin, bireysel özgürlüğün, adil eşitçi paylaşımın, insani değerleri merkezine alan, doğayı ve canlıları kutsayan bir öğretidir. Ve özgür yapıcı düşünceyi savunan, cinsiyet ve sınıf ayrımını ret eden, bilime gelişime evrime önem veren, çağın yeniliklerine açık, gelişimci, üretken, paylaşımcı, paranın iktidarın değil, halkın örgütlü gücünü savunan, ezilen sömürülenden, emekten yana, antifaşist, antikapitalist, antiemperyalist, anti militarist ve anti Kemalist’tir.

Alevi Kızılbaşlar geçmişte olduğu gibi, günümüzde de salt inançlarından, kültürlerinden, öğretilerinden dolayı katliamlar yasamış ve yaşıyor olmalarından dolayıdır ki mazlum bir halktır. Alevi öğretisinin temelini ana kaynağını oluşturan yapı insan ve doğa sevgisidir. Hümanizmdir Aleviler insanda ve doğada tanrısal özellikler görürler, onlara göre insan ve doğa tanrının yeryüzündeki farklı formlara bürünmüş yansımasıdır. İnsana ve doğaya gösterilecek sevgi saygı yeryüzündeki her türlü ibadetten daha değerlidir. Çünkü insan ve doğa yaratan ve yaşatandır. İnsan ve doğa sevgisinin temelinde tüm kerametler, mucizeler insanda ve doğada vardır. Bunu her ne ararsan insanda ve doğa anada mevcuttur diye ifade eder. Bütünün parçasıdır çoklukta ifade edilen tek gerçekliktir, hayatin yaşamın kendisidir Alevi Kızılbaşlığın orijinal kitabı bir sekli yoktur. Bu nedenledir ki hiçbir kitaba sığdırılamaz, bağnaz ve dogmatik olmadığı gibi hiçbir dinin mezhebi ve uzantısında değildir. Alevi Kızılbaşlık kalıpçılık biçim ve kuralcılığı ret eder.

Öze gerçekliğe, bilime inanırlar. Diğer semavi dinlerde ve inançlarda olan insani ve yasama biçimine müdahale eden ve kuralcı, kendisinden başkasını doğru görmeyen, katı donuk fikir ve düşünceleri Alevi Kızılbaşlıkta göremezsiniz. Dogmatizme ve hurafeliye karşı bilimin ışığında gelişimi, insan aklının ve üretiminin özgürlüğüne inanır ve savunur. Kısacası eleştirel yapıcı bir yaratımı savunur, mutlaklık değişmezlik sakonuzu olamaz. Bunun en basit bariz örneklerini verecek olursak, kılık kıyafetten ibadet etme biçimine (cem) dünya görüşü ve yaşamı, algılama biçimidir. Örf gelenek yöresel zenginlik, Alevi Kızılbaşlar hiç kimsenin kendisi gibi düşünmesini beklemez ve buna zorlamaz.

Aleviliğin tek bir geçekliği vardır, rızalık gönül birliği. Bu nedenledir ki herkesin kendini ifade etme biçimiyle algılar ve saygı gösterir eşit koşullarda bir arada özgürce yasamayı savunur. Kendi içindeki farklılığımda zenginlik kaynağı olarak görür. Alevi Kızılbaşlık kadim halkların kadim öğretisidir. Hiçbir sınıfa ulusa dayandırılamaz, evrensel bakış açısı tüm insanları din, dil, irk renk, cinsiyet ayrımı yapmadan, 73 millete bir nazarla bakma anlayışını destur görür. Buda tüm dünya halkları için eşitlik ve kardeşlik demektir. Gerçek odur ki Alevi Kızılbaşlık hoşgörü üzerine kurulmuş hiçbir insanı, inancından dolayı hor görmemiştir. Bu nedenledir ki Ortodoks dinlerin, fetih anlayışlarına karşı çıkmışlardır, bu nedenledir ki rahatlıkla diyebiliriz ki, Alevi Kızılbaşlık uluslar ve dinler üstüdür. Kendisini Alevi gören yâda Alevi hisseden Kürdü, Türkü, Arnavut’u, Arabı insan sevgisini, bilimin ışığını, paylaşımı, kardeşçe yasamı, kendinde görüyorsa, her renkten her dilden Alevi Kızılbaştır.

Alevi Kızılbaşlık aynı babadan anadan doğmakla da olunmaz. Alevilik Kızılbaşlık İslam değildir, İslam’ın özü hakiki Müslüman hiç değildir. Kuran Aleviliğin kitabı değildir, bu gerçeklik apaçık ortada olmasına rağmen ısrarla bunu tekrarlayan “hoca dedeler” Hınzır paşalar, sömürü sistemi, sitem partileri ve devleti artık bu kadim halkın insanlarını kandıramayacaklar. Alevi Kızılbaşların kendi tarih ve inançlarıyla yüzleşmenin vakti gelmiştir. Alevi yolu, felsefi öğretimize yolumuza uymayan, yaşam tarzımızla bağdaşmayan, doğruluğa dürüstlüğe sevgiye saygıya, insanca kardeşçe paylaşımcı yasamı kabul etmeyen, herkese ve her inanca karşı çıkıyoruz. Âşık Hüdai’nin deyimi ile “Bilim yolumuz sevgi bizim dinimizdir, başka dine inanmayız”.

Gelin canlar bir olalım, Özü öze bağlayıp, özde birleşelim. Alevi ahlakını kültürünü devrimci ahlak ve kültürle harmanlayıp, öze dönüş hareketini destekleyelim. Acil faşizme gericiliğe karşı birleşelim, direnelim. Ve diyoruz ki Canlar, Yoldaşlar, Hevalnoo Alevi Kızılbaşlığa yönelik imha inkâr asimilasyon ve katliamlara karşı, Aleviler öz savunma hakkını kullanmalı, Aleviler inançlarını kimliklerini ve kültürlerini canları pahasına sahip çıkarak savunmalıdırlar. Alevi Kızılbaşlar dün olduğu gibi bugünde sessiz ve savunmasız kalmamalıdır.
Aşk ile gerçeğin demine.

Mehmet Yapıcı (DAB Kanada) . 2017 07.13.

 

Her söze gönül aldanma
Kendini bil özününü tanı
Kişi kendinde görmeli gerçeği
Serin meydanda söyle sözünü

Aşkın ışığı anlatma bos sere
Turabı bilmeze gönlün sermeze
Sefa meydanında ışkı görmeze
Serin meydanda söyle sözünü

Her cemali cemalin sanma sana
Dost görünen bilmeze kanma
Gönül güzelliğin yabana salma
Serin meydanda söyle sözünü

Bu bir sırdır gönül yarında
Yükün ağırdır dostun darında
Canan ile canin bağında
Serin meydanda söyle sözünü

Gülü cemaldir bülbüle zar ilen
el sözü sitem har ilen
Dosta muhabbetin bal ilen
serin meydanda söyle sözünü

Mehmet’im Yapıcıdır bos söze kanmaz
Hakikatte olmayan demi almaz
Dostla muhabbetin boşa saymaz
Serin meydanda söyle sözünü


 

Alevi Pirleri ve aydınlarından Hacıbektaş’ta ‘Alevi yol ve erkan’ bildirisi –

Alevi Pirleri ve aydınlarından Hacıbektaş’ta ‘Alevi yol ve erkan’ bildirisi – Video

 04 Temmuz 2017 – 17:27

 PİRHA -Her yıl olduğu gibi bu yıl da Aleviler Sivas ve Çorum anmalarından sonra Hacıbektaş’a gitti. Burada bulunan Garip Dede Cemevinde gerçekleşen toplantıda altında birçok dede ve aydının imzasının bulunduğu Alevi yolu ve Erkanı üzerine hazırlanan geniş kapsamlı bir bildiri okundu. Alevilik yaşayan bir inançtır, Alevilik semavi dinlerden farklıdır, Alevilik tek bir millete ait değildir, Alevi-Kızılbaş-Bektaşi inancı ekolojik yaşamı önemser ve savunur, Barış talebimiz inancımız gereğidir gibi başlıkların olduğu bildiri metnini Araştırmacı/Yazar Abbas Tan okudu.

Haberin Videosu

Toplantı Mehmet Tural Dede’nin verdiği gulbang ile başladı.

Açıklama öncesi divan başkanı Hatice Çevik kısa bir konuşma yaptı. Alevi yolu ve Erkanı üzerine bir çalışma yürüttüklerini ve 6 çalıştay sonrası burada sonucu paylaştıklarını belirten Çevik “Bu sunum cümle cana yazılmış. Tüm canlara ışık olsun” dedi.

Açıklamaya İnanç Kurulu Başkanları ve üyeleri, ABF Genel Başkanı Muhittin Yıldız, AKD Genel Başkanı Doğan Demir, Britanya Alevi Federasyonu Başkanı İsrafil Erbil, Avrupa Alevi Federasyonu Başkanı Hüseyin Mat, Avusturya Alevi Federasyonu Başkanı Erdal Kılıçkaya, HDP MYK üyesi Çilem Küçükkeleş ve çok sayıda kurum temsilcisi katıldı.

Abbas Tan, Ali Köylüce, Ali İnan, Aysel Kılavuz, Bekir Özgür, Bese Aslan, Cemal Şahin, Efe Engin, Erdoğan Sevim, Esat Korkmaz, Gani Pekşen, Hamza Takmaz, Hasan Kılavuz, Hasan Harmancı, Hatice Çevik, Haydar Arkovan, Haydar Selçuk, Hıdır Çam, Hüseyin Gazi Metin, Hüseyin Serdar Tanal, Mehmet Turan, Mehmet Tural, Nurettin Aksoy, Piri Er, Seval Şahin, Sevim Savunmaz, Süleyman Zaman, Süleyman Deprem, Tacım Taşdan, Yaşar Yılmaz, Yüksel Özdemir ve Zihni Çabuk’un altında imzasının bulunduğu bildiyi Araştırmacı/Yazar Abbas Tan okudu.

Metnin tamamını olduğu gibi yayınlıyoruz.

Değerli Canlar,

Davetimizi kabul edip gelen tüm canlara aşkı niyaz olsun. Çağrımıza karşılık ses verenlere aşkı niyaz olsun..

Alevilere yıllardır yapılan baskı ve yok etme politikaları karşısında suskun kalmanın, suç ortağı sayılacağı düşüncesi ile duyarlılık gösterme ihtiyacımız doğmuştur. Bu nedenle Alevilerin günümüzde yaşadığı ve gittikçe derinleşen sıkıntılara kayıtsız kalmayı reddeden pirler(ana-dede), araştırmacı, yazar, sanatçı ve aydınlar olarak bir araya geldik. Statü ve unvanlarımızdan bağımsız Alevi-Kızılbaş-Bektaşiler olarak ‘gönül kalsın yol kalmasın şiarıyla bir çalışma yürüttük. Birçok nedene bağlı olan asimilasyonun kaygı verici bir noktaya gelmesine ve sonucunda Alevilerin hızla özlerinden uzaklaşıyor olmasına dikkat çekmek ve özüne bağlanmaları için çözüm önerileri üzerine tartışmaların yapıldığı ve 3 yıla yakın bir zaman alan çalıştaylar gerçekleştirdik.

Yüzyıllardır asimile edilmeye çalışılan, kadim ve özgün bir inanç olan Alevilik (“inanç, yol ve erkân”ı), son dönemlerde sadece dışarıdan değil, içeriden de başlatılan asimilasyon politikaları ile var olduğundan bu yana en tehlikeli süreci yaşamaktadır.

Alevilik inancının; önce içini boşaltmaya, sonra başka bir inancın içinde eritip yok etmeye yönelik bu sinsi planın her gün biraz daha acımasızca hayata geçirildiğini ve bunun sonucu olarak da Alevilere her türlü baskı-zülüm -ayırımcılık yapıldığını görüp sessiz kalmak, suça ortak olmaktır.

Bu nedenle dünden bugüne, gelmiş geçmiş tüm Analarımızın, Pirlerimizin, Ulu ozanlarımızın, Doğudan batıya tüm ocaklarımızın manevi ikliminde yaptığımız çalıştaylar sonucunda, mevcut büyük tehlike karşısında, susmak-seyretmek-kabullenmek yerine; haykırmak-direnmek-mücadele etmek yolunu seçiyoruz.

Takiye yapmanın değil, gerçeği haykırmanın zamanı gelmiştir.

Üç yılı aşkın bir sürede yürüttüğümüz tartışmalar sonucunda vardığımız sonuçları ve acil uygulanması gereken çözüm önerilerimizi tüm canlara sunuyoruz.

ALEVİLİK YAŞAYAN BİR İNANÇTIR!

Alevilik bir din değil inançtır, yaşam biçimidir.

Bu yaşama biçimi Zahirde sır Batında ayandır. Ulu ozanlarımızdan geçmişten bugüne aktarılan nefes ve deyişlere bakıldığında  birlemenin nasıl olduğu açıkça görülmektedir.

Alevilik Hakk ve hakikat yoludur.

Aleviliğin inançsal, toplumsal ve kültürel boyutu vardır.

Doğanın dilini çözen ve insan yaşamını bu bütünün içinde ele alan felsefeye sahip bir inançtır.

Alevilik: Hak-Evren-İnsan birliğini, varlığın birliği temelinde bir bütün olarak gören, toplumsal yaşamı insan hakkı, eşitlik ve etno-kültürel çeşitlilik içinde birlik temelinde düzenleyen; tarihini, kültürel ve inançsal varlığını insanlık tarihi ve kadim uygarlıklardan alan, ekolojik sistemin sürdürülmesini öncelikli gören bir ekonomik ve felsefi düşüncesi ırklar üstü  nitelikli evrensel bir yaşama biçimidir.

Bu nedenle Alevilik binlerce yıldır var olarak bugüne gelmiştir. Alevilik ve Aleviler geçmişten günümüze kadar semavi (ibrahimi) dinlerle etkileşim içerisinde olmuştur. Birçok din ve inançla yolu kesişmesine rağmen özünü korumuştur. Özellikle incelendiğinde birçok dine de katkı sağlamıştır.

ALEVİLİK, SEMAVİ ( İBRAHİMİ ) DİNLERDEN FARKLIDIR!

Semavi (İbrahimi) dinler olarak bilinen; Musevilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet ile Aleviliğin temel kabulleri tamamen farklıdır.

Semavi (İbrahimi) dinlerin 4 temel kitabına baktığımızda vahiye dayalıdır peygamberler aracılığı ile toplum üzerinde kendini buna göre tamamlar. Semavi (İbrahimi) dinlerin şartları ve cezaları vardır.

Alevi-Kızılbaş-Bektaşi yaşam felsefesine, öğretilerine baktığımızda insana, akla ve doğaya dayalı olduğunu görüyoruz. Kamil insanı kendi içinde çıkaran bir inançtır. Okunulacak kitap olarak insanı görmüştür. Bu saz ve deyişlerle gelecek kuşaklara sözlü olarak aktarılmıştır. Alevi inancında insanı fiziki ve manevi anlamda yok edici, aşağılayıcı ve korkuya dayalı cezalar yoktur. Düşkünlük olduğunda toplumdan uzaklaştırılır ancak can’ın tekrar topluma geri kazanılması esastır.

Tanrı, Evren ve İnsan tasarımı diğer inançlardan tamamen farklıdır. Bir varoluş felsefesi ile olayları değerlendirir.

İSLAM ALEVİLİĞİN İÇİNE GİRMİŞTİR!

Özellikle tarihsel süreçte Aleviliğin İslamiyet’le ilişkisi yoğun olarak gözlenmiştir. Aleviliğin İslam’la karşılaşması ile Alevi inancı ve Aleviler İslamlaştırılmaya çalışılmıştır. İslam’ın cihad, korku ile dayatmacı, yayılmacı politikası Aleviler için geçmişte de bugün de tehdit niteliğindedir. İslami unsurlar bugün Aleviliğin içine girmiş ve özünden uzaklaşmasına neden olmuştur. Bu değişim ve dönüşüm geçmişte korku vb. nedenlerle takiye olsa da bugün artık Alevliği kendi özünden uzaklaştırarak yok etme noktasına getirmiştir. İslami asimilasyon politikalarının bir ürünüdür. Bu İslami yayma süreciyle başlamış kimi zaman zorlama ve katliamlarla devam etmiştir. Aleviliğin tasavvuf üzerinden İslamiyet’e bağlanması bir zorlamadır. Bu zorlama bugün artarak devam etmektedir.

Alevi inancını yok etmek için birçok söylence ve mit yaratılmıştır. Bu asimilasyon sadece devlet eliyle değil kimi Alevi dedeleri tarafından da yapılmaktadır. Alevilik İslam içinde gösterilerek dinsel bir unsur yaratılmaya çalışılmaktadır.

ALEVİ-KIZILBAŞ-BEKTAŞİ İNANCI

Alevilik Hak ve Hakikat Yoludur.

Bütün yönleri ile Aleviliğin (Yol ve Erkân’ı, felsefesi, kültürü, geleneği / yaşama biçimi, ile) kendine özgü temel ilkeleri ve kuralları vardır.

Aleviliğin Tanrı tasarımı, Evren Tasarımı, İnsan tasarımı tamamen kendine özgüdür ve semavi dinlerden tamamen farklıdır.

Evrendeki her şeyin (inançlar dahil) kemale ermesi için; değişimini, ilerleyişini, döngüsünü kabul eder. Aklidir, doğmayı ret eder.

Alevilikte Devriye inancı vardır. Yani Ahiret (Cennet-Cehennem) olgusunu kabul etmez. Ölüm yoktur don değiştirme, devr-i daim vardır.

Alevi-Kızılbaş-Bektaşi İnancının temelinde; Cem, Semah, Bağlama, İkrar, Sorgu-Görgü, Musahiplik, Talip-Rehber(Rayber)-Pir-Mürşit ilişkisini belirleyen Erkân’lar vardır. Bağlama, semah ve deyişlerle erkanlar yapılır.

4 kapı 40 makamdan geçip Kamil insan olmayı ve Rıza Şehrini kurmayı hedefler.

Alevilikteki inanç ritüelleri, oruç günleri ve sayıları, toplantı mekânları ve adları, Kutsal kabul edilen mekân ve yerleri (ziyaret, türbe, dergâh, ocak vs) kendine hastır.

Alevilikte kadın ve erkek eşittir, her insan bir CANdır.

Cem, Semah, Bağlama, Musahiplik, Talip-Rehber(Rayber)-Pir-Mürşid ilişkileri, Hızır Kültü, 4 Kapı 40 Makam, Rıza Şehri, Kamil İnsan anlayışı gibi değerlere sahiptir.

‘’Dört Kapı Kırk Makamı’’n anlaşılır, öğretilebilinir ve yaşama taşınabilir olması konusunda Dergah ve Ocaklarımızda çalışma yapılarak, öncelikle Şeriat kapısındaki anlayışın yaşama taşınabilir bir şekilde anlatılması ve uygulanması sağlanmalıdır.

Kadimden gelen ve kadim uygarlıklardan beslenerek yolculuğuna devam eden Aleviliği kendisinin dışında herhangi bir inancın ya da dinin şemsiyesi altına koyma çabaları, Aleviliğin asimilasyonuna ve yok edilme çabalarına hizmet eder. Bu kabul edilemez. Alevilik diğer din ve inançlarla çatışmadan yol öğretisi ile bugüne kadar var olmuştur, sonsuza kadar da var olacaktır.

İnancımızın adı; Alevilik-Kızılbaşlık-Bektaşiliktir. Yaşadığımız topraklarda adımız; Alevi, Kızılbaş, Işık insanı, Ehli Hak, Şabak, Kakai, Yaresan, Aliilahi, Arap Alevisi, Torlak, Kalenderi, Haydari, Abdal, Tahtacı, Çepni, Bektaşi, Çelebi olarak anılmaktadır. İbadet yerimiz; Cemevidir. İbadetimiz şeklimiz; Cem ve Semahtır. Yaşam felsefemiz; cümle cana muhabbet, saygı ve sevgidir.

ALEVİLİK TEK BİR MİLLETE AİT DEĞİLDİR!

Alevi-Kızılbaş-Bektaşi inancı Anadolu ve Mezopotamya kaynaklı olup Balkanlardan, Hindistan’a, Ortadoğu’da ve Alevilerin göç-göçertme sonucu gittiği dünyanın her yerinde hala yaşamaktadır. Hak Yolu olan Aleviliğin yürütülmesinde tarihi ve coğrafyanın özelliklerinden kaynaklı ritüeller farklılık gösterebilmektedir. Alevilikte yol bir, sürek bin birdir, bu nedenle Alevilik yüzyıllardır vardır. Alevilik 72 millete aynı nazarda bakmaktadır. Alevilik her türlü milliyetçiliği reddeder.  Hiç bir inancın ulus kimliği yoktur. Kadim inanç tek millete özgü değildir, Milli bir dili yoktur. Her halk Erkanlarını kendi anadilinde yapmaktadır ve yapmalıdır. Ortak dilimiz Alevi dilidir. Alevilik Osmanlı’da ittihat ve terakki ile başlayan ve cumhuriyet dönemi ile devam eden milliyetçi bir kimlikle anılmaya çalışılmıştır. Halklar ve inançlar arasında bir çatışma yaratılmak istenmiştir.

Alevilik; Halkların birlikte yaşamasını esas alır, hiç birinin inancını, dinini ve dilini reddetmez. Diğer halklara ve inançlara baskı, dayatma uygulamaz. Bulunduğu coğrafyada halkların var olma ve yaşama hakkını tanır, birbirlerine üstün olarak görmez eşitliğini savunur.

Uluslar arası düşünce ve etki kuruluşları ile iktidardaki hükümetlerin çok yönlü çalışmaları sonucunda Aleviler aleyhine oyunlar oynanmakta, bizler için karanlık projeler üretilerek yaşama geçirilmeye çalışılmaktadır. Aleviler tüm bu etki ve belirleyiciliğin yarattığı oyunların farkındadır.

Alevilerin örgütlü kurum ve kuruluşlarının yanı sıra ülkenin tüm sisteme karşı muhalifleri bu karanlık oyunlar karşısında direniş ve dayanışma içerisinde olmalıdırlar.

Alevi-Kızılbaş-Bektaşi inancı sadece ütopik bir dünya tezahürü ile hareket etmeyip dün olduğu gibi bugün de var olan hayatın sorunları ve çözüm yolları konusunda mücadele ederek kendini tarih sahnesinde göstermiştir. Bundan kaynaklı olarak coğrafyamızda dayatılan tek tipçi anlayışlara karşı bütün ezilenlerle ortak hareket etmeyi hedefleyerek hangi din, dil, etnik kimlik ve inanca sahip olursa olsun ayrım yapmadan, ötekileştirmeden, ezilenlerle ortak zeminde buluşarak, kendi ilkelerinden ödün vermeden dayanışma içerisinde yer alır.

ALEVİ-KIZILBAŞ-BEKTAŞİ İNANCI EKOLOJİK YAŞAMI ÖNEMSER VE SAVUNUR!

Aleviler; dünyamızda yaşanan sağlık, çevre ve doğa sorunları konusunda Alevi öğretisinin sunduğu yaşama biçimine hızla adapte olmalıdır. Dünyamızın yaşanabilir olması için Alevi inancının öngördüğü biçimde insana, doğaya, bütün tabiat varlıklarına sahip çıkmak, koruyup kollamak inanç ve öğretimizin gereğidir.  Aleviler bu düşünceyi savunan, eylem ve söylemlerinde sahiplenen her kesimle dayanışma ve ittifak içinde olmalıdır. Biz Aleviler bu düşünceyi ibadetimizin bir parçası olarak kabul ederiz.

Baraj ve Hes projeleri inancımızca kutsal kabul edilen ziyaret yerlerini ve yaşam alanlarını yok etmektedir. Bu ziyaret yerlerimizin yok edilmesine ve kıyımına karşı birlikte ses çıkartmalı ve dayanışma içinde olmalıyız. İnanç alanlarımızı sahiplenmek yolumuzun devamlılığı için önemlidir.

HIZIR

Hızır’la ilgili Cem ve ritüeller, doğayı ve insanı birbirinden ayırmadan güçlendiren ve insanlık için bereket yaratan düşüncemizdir. Hızır; hayat takvimimizde canlılığı başlatan, yoksulların carına yetişen ve “her an her yerde hazır ve nazır” olan yoldaşımızdır. Aleviler Tanrı misyonunu Hızır’a yüklemişlerdir.

Hızır’la ilgili erkân ve uygulamalara dikkat çekilmesi, geliştirilmesi, hatırlanması ve yabancı inanç unsurlarından ayıklanması için çaba gösterilmelidir.

RIZALIK

Rıza Şehri, Alevilere göre toplumsal eşitliğin, barışın, kardeşliğin ortak üretim ve bölüşümün öne çıktığı bir dünya tasarımıdır.  Rıza Şehri ütopyamızın anlaşılması ve insanlığa örnek rol model olarak sunulması için çaba harcanmalıdır.

Rızalık düşüncemizin, gelenek, ritüel, felsefe ve ahlaki değerlerimizin başta çocuklarımız ve gençlerimiz olmak üzere tüm canların eğitimi ve yetiştirilmesi amacıyla anlatılması ve canlandırılması için projeler hazırlanmalıdır.

ALEVİLİK HAK VE HAKİKAT YOLUDUR VE YOLUN NASIL YÜRÜTÜLECEĞİ ERKÂNLARLA BELİRLENMİŞTİR.

Yol ve Erkân, Alevi-Kızılbaş-Bektaşi inancının belirleyicisidir.

Alevi inancı her zaman çağdaş ve kendini yenileyen bir inançtır, devamlılığı esastır. Günümüze kadar da bu şekilde devam etmiştir.

Erkânname bir anlamda Alevi-Kızılbaş-Bektaşiler’in anayasasıdır.

Doğumdan Hakka yürüyene kadar bir canın içinde bulunduğu toplum düzenini sağlayan Erkânlar, yol yürütücüsü pirlerin (ana-dede) ve taliplerin rehberi niteliğindedir.

Bugüne kadar sözlü gelenek şeklinde uygulana gelmiştir, aktarımı da bu şekilde yapılmıştır. Bu nedenle Erkânname çağın gereksinimlerine göre yeniden düzenlenmeli, güncellenmelidir. Geçmişteki bazı ritüelleri bugün artık yürütmek mümkün değildir. Bazı Pirlerin kendini güncelleyememesi ve asimile edilmeleri nedeni ile Erkân konusunda farklılıklar yaşanmaktadır. Ayrıca İslami içerikli Erkânname Alevi inancında karşılık bulamaz, bulmamalıdır. Alevilik, evreni varoluşsal yapısı ve işleyiş düzeniyle toplumsal bir yaşam biçimi olarak kavratan inanç, öğreti ve ritüeller bütünüdür.

Bugüne kadar yapılan; H.B.V.A.K.Vakfı, Hünkar Vakfı, ABF(Türkiye), AABF(Avrupa) ve Bağımsız Erkânname çalışmalarının olduğunu biliyor, bu Erkânnameleri önemsiyor ve değerli buluyoruz.

Yürütülen tartışmalar sonucunda Alevi toplumunun elinde bulunan ve Alevilerin inancına ve yaşama tarzlarına yön veren “Erkânname”lerin, yaşadığımız zaman diliminin ihtiyaçlarını karşılamakta ve sorunlarını çözmekte bazılarının eksik kaldığı ve ya yetersiz olduğu görülmüştür. Bu tespitin gereği olarak; Erkânname’lerin ‘derlenmesi ve güncellenmesi’ ile ilgili çalışma ve yöntemlerinin belirlenmesi uygun görülmüştür.

Erkânnamenin; Alevi inancına, felsefesine uygun ve Alevi dili esas alınarak güncellenmesi zorunlu bir ihtiyaçtır. Musahiplik, Kirvelik, Cem, Gulbanglar, Doğum ve Ad verilmesi, Evlenme, Görgü, Hakka yürüme vb konularda çağa uygun Alevi-Kızılbaş-Bektaşi inancıyla çelişmeyecek düzenlemeler gerekmektedir. Alevi inancının insana, doğaya, dünyaya bakışı ve sevgi anlayışı belirleyici olmalıdır.

Erkânnameler; Pirler (ana-dede) ve Alevi araştırmacıları, aydınları, kuruluşlarından oluşacak komisyon ile bir araya gelerek ortak bir şekilde yeniden hazırlanmalıdır. Bu konuda çalışma yapan ve yapmak isteyen kurum ve komisyonlar var ise bunlar ile de temas kurularak çalışmaların ortaklaştırılması kararı alınmıştır.

ERKÂNLARIN DİLİ ALEVİ-KIZILBAŞ-BEKTAŞİ FELSEFESİNE UYGUN OLMALIDIR!

Erkânların dili kesinlikle ALEVİCE olmalıdır. Erkânların Alevi dili, terminolojisi ve felsefesi temelinde aslına uygun olarak asimilasyonun etkilerinden arındırılarak yeniden yapılandırılması gerekliliği vardır.

Bu çalışma toplumumuzda karşılığını bulacaktır. Gülbanglarda; Bismişah, Gerçeğe Hü, Gerçeğin Demine Hü terimlerinin başlangıç ve bitimde kullanılmasına özen gösterilmelidir.

Alevi topluluklarının etnik farklılığı gözetilerek Hakk’a Yürüme Erkânı başta olmak üzere, Erkânların Alevi diline sadık kalarak farklı dil ve lehçelerde yazılması desteklenmelidir.

KİRVELİK ERKÂNI

Kirvelik, Alevilerin kutsallık yükledikleri en büyük sosyal kurumdur. Bu kurumun özü sulandırılmadan korunmalı ve yaşatılmalıdır. Toplum bireylerinin aralarındaki sevgi ve dayanışma bağı ikrar ile pekiştirilmeli, tıpkı yüzyıllardan beri geldiği özüne uygun korunmalıdır.

Ancak sosyal bir kurum olarak sünnete bağlı bir İkrar erkânı olarak Kirveliğin özendirilmesi ve uygulanır olması sağlanmalıdır.

NİKÂH ERKANI

Nikâh Erkânı Alevi diline uygun bir şekilde gerçekleştirilmeli ikrar, rızalık olmalıdır.

MUSAHİPLİK ERKÂNI

Musahiplik, Alevi-Kızılbaş-Bektaşi edep-erkânının vazgeçilmez kurumudur. Alevilik inancı gereği canlar arasında öğretimize uygun yaşamı düzenleyen, toplumda barış, maddi ve manevi dayanışma, sevgi ve rızalık ilişkilerini denetleyerek farklı inanç ve modern yapılar karşısında özgünlüğümüzü sağlar. Bu nedenle Musahipliğin özendirilmesi, bu amaçla Cemlerde buna özen gösterilmesi, duyarlılığın arttırılması için çaba harcanması gerekmektedir.

Musahiplik uygulamalarının günümüz gerçeği göz önüne alınarak, çiftler üzerinden yürütülmesi yanında, tek tek canların karşılıklı rızalıklarıyla Musahip olmaları yükümlülüğünün desteklenmelidir.

Musahiplik kurumunun çağımızın toplumsal yapılanması içinde yaşatılmasını sağlayabilmek için, bu kurumun ‘yol kardeşliği’ temelinde geliştirilmesi, farklı inanç, etnik yapı ve kültürlerin bir arada yaşamasına katkı sağlaması özendirilmelidir. Alevi yaşamının önemli kurumsal geçişi olan “ikrar alma” ve “yol kardeşliği” geleneklerinin özendirilmeli, topluluğumuz bu konuda bilgilendirilmelidir.

HAKK’A YÜRÜME ERKÂNI

Bu konuda yapılan çalışmaların, diğer inançların etki alanından kurtarılarak Alevi-Kızılbaş-Bektaşi inancının özgünlüğüne ve diline yaraşır nitelikte birleştirilmesi, geliştirilip ortaklaştırılması için çaba harcanması ve erkân uygulamalarının hayat bulması gerekmektedir.

Alevi-Kızılbaş-Bektaşi inancında ölüm yoktur Hakk’a Yürüme vardır. Gömmek yoktur toprakla sırlamak vardır.

Hakk’a Yürüme Erkânında öncelikle yıkama ve ritüel işlemlerine katılanlara hijyen ve bulaşıcı hastalıklar konusunda tıbbi bilgi ve destek sağlanmalıdır.

Alevi Hakk’a Yürüme Erkânlarında yer almayan ve toplumumuzu yaşam tarzından uzaklaştıran erkân sırasında ve mezarlıkta ifade edilen dualar ve gulbanglar Alevi inanç ve ibadetin özüne uygun olmalı, konuşulan dil herkesçe anlaşılmalıdır.

Alevi geleneklerinin bölgesel uygulamalarına bağlı olarak Hakk’a Yürüme Erkânlarında bağlama eşliğinde duruma uygun nefes, mersiye ve duazlar okunması konusunda, ailelerin de rızası alınarak, öncü olmak konusunda uygulamaların yaygınlaştırılması sağlanmalıdır.

Yine bölgesel uygulamalar da dikkate alınarak, Hakk’a Yürüyen can’ın tabutla taşınmasına, tabutun başının batıya gelmesine, tabutla sırlanmasına, tabutlar üzerinde yer alacak örtülerde Yol’a uygun olmayan yazı ve simgelere fırsat verilmemelidir.  Bu amaçla hazırlanacak olan örtülerin üzerine Yol ulularımızın nefes, hikmet ve duruma uygun sözlerine yer verilmelidir. Bu halde sırlanmasına ya da döşek, sevdiği giysilerle uğurlanmasına özen gösterilmesine ve sırlama sırasında bölgesel uygulamalara bağlı olarak mezarlarda baş bölümlerinin kapatılması sırasında tahta ile kapatılmasına özen gösterilmelidir.

Kapalı alanlarda Hakk’a Yürüme Erkânı düzenlenmesi sırasında erkân gereği çerağ/delil uyandırılmasına, açık alanda erkân yapılması sırasında koşula bağlı olarak çerağ uyandırılması uygulamasına sadık kalınmasına dikkat edilmeli, koşulun uygun olmaması durumunda zorlamaya gidilmemelidir.

Türkiye’de uygulama sorunları yaşanması nedeniyle, dileyen canlarımızın bulundukları ülkelerde cesetlerinin yakılmasını isteyebilmesinin önü açılmalıdır.

ORGAN BAĞIŞI TEŞVİK EDİLMELİDİR !

Hakk’a Yürüyen Can’ın yaşarken organ bağışında bulunabilmesi, vasiyette bulunamaması durumunda ailesi tarafından organ bağışının gerçekleştirilmesi önemsenmelidir. Hakka yürüdükten sonra sırlama ile toprağa, havaya, suya karışmak nedir bilimsel olarak anlatılmalıdır. Canların yaşarken edindikleri bu bilinç organ bağışının önemsenmesini sağlayacaktır.

ALEVİ-KIZILBAŞ-BEKTAŞİ İNANCINDA MEZAR

Alevi mezar geleneğinin geçmişte olduğu gibi Alevi kültür ve inançlarını yansıtan ortak simge ve tasarımlarla yapılmasının özendirilmelidir.

Aleviliğin varlık alanına karşıt olan ve felsefemizle zıt bir anlam içeren mezar taşlarına Fatiha sözü yerine Alevi Ulularının beyitleri ve dörtlükleri deyişleri yazılmalıdır.

Mezar taşlarında ayak taşı ve baş taşına ayrı ayrı uygulamaya gidilmelidir. Ayak taşına genellikle servi ağacı (Can’ın Hakk’a kavuştuğunu simgeler) kabartması yapılmasına: Gerek görülmesi durumunda, uygun düşen bir şiir dörtlüğü veya hikmet anlamlı sözlere yer verilmesi; geleneklerimizde simge konumunda olan güneş, ay, yıldız, şamdan, nilüfer, lotus çiçeği, lale, çeşitli bitki dal ve yaprakları (akantus vb), buket çiçekler, kandil, açılmış gül (özellikle kadın mezar taşlarında), aslan, sarmaşık hayat ağacı, asa, kozmik diyagram, ibrik, kaz ayağı (Tahtacı, Çepni vb.), asma, üzüm salkımı, teslim taşı, çeşitli taçlar (Bektaşi mezar taşlarında), bağlama simgelerine yer verilmesi; yapılacak lahitlerde de benzer bezeme, işleme ve kabartmalara yer verilmesi, Taşlarda Hakk’a Yürüyen can’ın, doğum-ölüm tarihlerine, mesleğine, hayat gayesine, mizacına vs. yer verilmesi, mezar taşlarının çoğunlukla nefeslerle bezenmiş bir kitabe tarzında hazırlanması,  öte yandan bu tür simgesel ya da nesnel süslemelerin çağımıza göre yenilenebilme özelliği göz önüne alınarak genişletilmesi uygun olacaktır. Koşulları uygun olan ülke ve bölgelerde ALEVİ MEZARLIĞI oluşturulması teşvik edilmelidir.

CEM ERKÂNI

Alevi-Kızılbaş-Bektaşi inancının temelinde Cem olmak vardır. Canların bir araya gelmesi ile yapılan cemler, erkanların uygulanması olmakla beraber eğitim öğretimin gerçekleştiği ve inancın yaşatılmasında en önemli erkandır. Cem Erkanı kullanılan dil, uygulamalarda Alevi-Kızılbaş-Bektaşi inanç ve yaşam felsefesine göre gerçekleştirilmelidir. İslami dua vb ritüeller uygulamamalıdır. Cemi yürüten Pir ve Analar uygulamalar hakkında açıklayıcı bilgiler vererek canların bilinçlenmesini sağlamalıdır. Yürütülen hizmetlerde rızalık esasına uygun davranılmalıdır. Cemde ve Cemevlerinde hizmet yürütenlere rehberlik hizmeti sağlanmalıdır.

CEM EVLERİ NASIL OLMALIDIR ?

Alevilerin Ocak ve Dergah, (Tekke, Zaviye, Hangah), Cemevi, modern dernek ve vakıfları kendilerini yenileyememeleri nedeniyle Alevilerin inançsal ve sosyal ihtiyacını karşılamaktan ne yazık ki uzaklaşmıştır. Bu nedenle ihtiyaç ve beklentilerimiz doğrultusunda yeniden yapılanarak  Alevice özgünlüğünden taviz vermeden günün koşullarına uygun hale getirilmelidirler. Aynı zamanda Ocak, Dergah, Dernek ve Vakıflarımızda hizmet yürüten canlarımızın kişisel beklenti, kariyer, statü kaygılarını bir kenara bırakarak Alevi-Kızılbaş-Bektaşi İnancımızın özünü İslami dil ifade ve uygulamalardan korkusuzca arındırılmış, ilkeli bir şekilde savunmalı ve yaşatmalıdır.

Dergâh, hangâh, tekke, cemevi, ziyaretgâh, kültür merkezi, dernek ve vakıflarımızda Alevi felsefesine uygun kitap, doküman, sancak, simge, hikmet ve söylemler dışında bulunan görsel ya da yazılı herhangi bir simge ve bilgiye yer verilmemesi için çaba harcanmalıdır.

Bağımsız Cemevlerimizin yerel geleneklerin uygulanması konusunda özgünlük ve hassasiyet içinde olmalarının özendirilmesine ve desteklenmesine ancak, örgütlü Alevi dernek ya da vakıflarına bağlanmaları konusunda çaba gösterilmelidir.

Cemevi mimari ve tasarımları açısından gözden geçirilerek Alevi geleneklerine uygun sanatsal ve simgesel düzenlenmesine destek olunmalıdır. Cami tarzı cemevi yapılmasının önüne geçilmelidir.

Hiçbir semavi dinin ibadet yeri ile birlikte tasarlanıp inşa edilmemelidir.

Cemevlerinin resmi olarak tanınması için; Anayasa ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklı elde edilen hakların ihlalinin devam ettirilmesi nedeniyle Demokratik mücadelenin daha ileri bir noktaya taşınması gerekmektedir.

ÂŞIKLIK,  ZAKİRLİK ve SÖZLÜ GELENEK

Alevi-Kızılbaş-Bektaşi edebiyatının yarattığı düşünce ve sanatlar üzerinde durulması, farklı dil, yöresel lehçeler ve kültürler temelinde âşıklık ve ozanlık geleneklerinin sürdürülmesi, tarihsel boyutuyla ele alınarak kayıt altına alınması sağlanmalıdır.

Zakirlik hizmetinin cemlerimizdeki yerinin ve öneminin güçlendirilerek, ihtiyacımız olan zakir yetiştirme programlarının projelendirilmesi teşvik edilmelidir.

Zakirlik hizmetinin icrasına yönelik çalışmalar yapılmasına, bu yönde gelişmeye açık canlarımızın dernek, vakıf ve Yol ehillerine yönlendirilmesi ve desteklenmesine özen gösterilmelidir.

Sözlü gelenek unsurlarının somut olmayan kültürel unsurlar çerçevesinde derlenmesi amacıyla tüm dernek, vakıf ve uluslararası projelerle acil olarak desteklenmeli, bu yönlü dernek ya da vakıf çalışmalarına destek verilmelidir.

ALEVİLİK VE GENÇLİK

Alevi-Kızılbaş-Bektaşi inancında insan hangi yaşta ve cinsiyette olursa olsun candır. İnancımızın ve varlık mücadelemizin sürdürülebilmesi için çocuklara ve gençlere özen gösterilmelidir. İnancımızı ve yaşam felsefemizi öğrenebilmeleri için dernek ve kurumlarımızda, çocuklara ve gençlere yönelik eğitim ve öğretim programları yapılmalı, özendirici projelerle desteklenmelidir. Özellikle gençlerin dernek ve kurumlarda temsiliyetine olanak verilmeli çalışmalara aktif olarak katılmaları sağlanmalıdır.

ALEVİLİK VE KADIN

Alevilikte kadının konumu kentleşme ile birlikte farklı inançların baskısı, inançsal etkisi altında kalmaya başlamıştır.  Erkek egemen yaşamın bu dinsel ilişki ve yaptırımlarla birlikte Alevi yaşamına da taşınmıştır.  Alevi yaşam biçimine uymayan bu toplumsal konumundan kaynaklı sorunların aşılabilmesi, Alevice hayata katılımı konusundaki çalışmaların cinsiyet ayrımı olmaksızın ancak kadınlar açısından pozitif ayrımcılık gözetilerek çalışmalar yapılması sağlanmalıdır. Alevi kadınının Ocaklardaki ve erkân hizmetlerindeki konumunun cinsiyet ayrımcılığına son verilerek,  Ocaklardaki Pir Ana/Dede statüsünün bir ve eşit olduğu, hizmetlerde cinsiyetlere göre hizmet düzenlenmesinin yapılamayacağına önemle dikkat çekilmelidir.

Alevi inancının yürütüldüğü Cemevleri, kurumlar ve çeşitli alanlarda erkek dili ve hakimiyetinin cinsiyetçi, erkek egemen bir dilden eşitlikçi bir sınıra çekilerek kadınlarla hayatın her alanında öğretisel ilkeler gözetilerek Aleviliğin “Can” düsturuna uyulmalıdır.

ALEVİ ÖRGÜTLERİNİN KONUMU ve YÖNETİCİLER

Değerlerimizin yaşayabilmesi, mücadelemizin amacına ulaşabilmesi ile gerçekleşebilir. Bu amaçla insanlığa yaraşır, evrensel değerleri kabul eden, farklılıkları zenginlik sayan, adaletli ve özgürlükçü bir Anayasa’nın hazırlanabilmesi kurumlarımızın ortak hareket etmesi ile mümkündür. Bunun gerçekleştirilebilmesi amacıyla örgütlerimizin organize olarak harekete geçirilmesi ve ortak öneriler ile güç birliğinin önünü açacak çabalarda bulunulmalıdır.

Bu amaçla evrensel güç birliğinin daha da yükseltilebilmesi amacıyla Avrupa ve Türkiye’deki Demokratik Alevi örgütlülüğünün içindeki dağınıklığın bir an önce giderilmesi, birlikte hareket etme potansiyelinin güçlendirilmesi, ilişkilerin belli bir protokole bağlanması gerekmektedir.

Alevi-Kızılbaş-Bektaşilerin kendi tarih, kültür ve doğa mirasına sahip çıkmaları, sosyal ve siyasal değerlerin korunabilmesi ve kimlik mücadelesinden vazgeçilmemesi için örgütsel sorunlarımızın öncelikle Alevi kurumları arasında tartışılması, ortak bir akıl ve irade oluşturulması sağlanmalıdır. Dergahlar ve Alevi mirası restorasyon adı altında inançtan uzaklaştırılmaya çalışılıyor buna karşı mirasımıza sahip çıkmalıyız.

Alevi kurumlarına yönelik sözlü ve şiddet içerikli saldırılar son yıllarda bilinçli olarak örgütlenerek pratiğe dökülmekte ve Ortadoğu’da yaşanan vahşi din savaşlarının kurbanı olmamız için çaba harcanmaktadır. Bu şiddeti engelleyecek ya da tasfiye edecek herhangi bir caydırıcı etki görülmemektedir ve bulunmamaktadır. Yasaların bu tür şiddet ve baskı içinde bulunanları engelleyecek güçte olmadığı zaman zaman resmi devlet yetkilileri tarafından dile getirilmiştir. Bu nedenle örgütlerimizde bu tür durumlarda neler yapılabileceğinin üzerinde acilen durulmalıdır.

Alevi kurumsallığında, eşitlik ilkesi değerlerimize uygun olarak başta Alevilikte varolan kadın-erkek ve genel olarak bütün insanların eşitliğinin güncel hayatımızda ve kurumlarımızda etkin hale getirilmesi, örgütlerimizde kadın temsiliyetinin genişletilerek özendirilmesi gerekmektedir.

Farklı toplumsal kesimlerin şekillenmesinde, yaşam kalitelerinin belirlenmesinde, hak ve hukuklarının verilmesi ya da gasp edilmesinde temel işleve sahip olan şey, siyaset kurumudur. Bu sebeple Alevilerin siyasi mücadele alanında söz sahibi olmaları gerekli ve zorunludur. Fakat siyasette söz sahibi olmak – yer almak; siyasi alana malzeme olmak değil, siyaseti ve kurumlarını genelde; bütün ezilmişler, ötekileştirilmişler, yoksullar ve ezilenler lehine kullanmak, özelde de Alevilerin sorunlarının çözümü konusunda iyi değerlendirebilmektir.

Alevilerin kendileri dışında, kendi düşünce ve inançları ile örtüşen siyasi kurumlar ile Demokratik kitle örgütleri ile Emek örgütleri ile, ötekileştirilmiş farklı toplumsal kesim ve inanç kurumları ile ilkeli işbirliklerini güçlendirmesi zorunlu görülmektedir.

Alevi kurumları, partilerin içinde mücadele eden bireylerin peşine düşmek yerine, toplumun genel gelişimi üzerine siyasetler üretip, kendilerine uygun toplumsal gelişmelere hizmet edecek bir yol izlemelidirler. Demokratik kitle örgütlerinin bu anlamda milliyetçi politikalar izleyip buna göre bölünmesi yanlıştır, Aleviler bu oyuna gelmemelidirler.

Dernek ve kurumlarda görev alan tüm canların Alevi-Kızılbaş-Bektaşi inancına göre İkrarlı olması gerekmektedir. Bu inancın felsefe öğretisini biliyor ve uyguluyor olmasına önem verilmelidir. Ayrıca dernek ve kurum seçimleri de Aleviliğe uygun şekilde yapılmalıdır.

DEMOKRATİK ANAYASA TALEBİMİZ

Demokratik anayasanın en kısa sürede oluşturularak toplumun tüm kesimlerinin hak arayışlarının karşılanmasına; etnik ve dini ayrımların son bularak, ülkemizde laikliğin geliştirilmesine ve insan haklarının evrensel seviyeye taşınmasına, parlamenter rejimin yoksulluk politikaları izleyerek insanımızın yaşam koşulunun yükseltilmesi için çaba harcanması sağlanmalıdır.

Eşit bir yurttaşlık hakkı olan nitelikli eğitime erişimin önündeki engellerin kaldırılması, devletin en temel yükümlülüklerindendir. Örgün eğitimden başlayarak, tüm eğitim kademelerinde toplumun din ve inanç özelliklerinin farklılığı yok sayılarak  İslam eğitimi esas alınmaktadır. Din dersi saatinin arttırılması ve imam hatiplerin arttırılmasına odaklanan eğitim politikalarının sorunları gidermek bir yana daha da derinleştirdiği açıktır.

Gerek ana dilde eğitimin önündeki engeller, gerekse eğitimin dini bir yapı kazanmaya zorlanmasının bir uzantısı olarak, zorunlu din derslerinin devam ediyor olması, Alevilerin eşit ve demokratik eğitim hakkı önündeki en temel engeller arasındadır.

Öte yandan eğitimde, hükümetin “Müslüman muhafazakar bir nesil yetiştireceğiz” söylemiyle başlattığı uygulamalar ise farklı inançlardaki yurttaşların eğitim hakkı önünde dışlayıcı biçimler kazanmaktadır. Yapılan eşitsiz yatırımların sonucunda, İmam Hatip Liseleri var olan talebin çok ötesinde bir sayıya yükselirken, bilimsel-laik eğitim veren liselerin sayısı bilinçli olarak talebin altında tutulmaktadır. Bunun sonucunda Alevi vatandaşlarımız lise eğitimi almak üzere İmam Hatip Liselerine yönlendirilmek gibi bir durumla karşı karşıya bırakılmaktadırlar. Zorunlu din derslerinin devam ediyor olması; zorunlu-seçmeli “peygamber sevgisi” ve “Kuran-ı Kerim eğitimi” gibi derslerin müfredata sokulması gibi uygulamalar ise örgün eğitim içinde diğer inanç gruplarının tanınmadıklarının ve eşit yurttaşlar olarak algılanmadıklarının açık göstergeleridir.

Bugün uygulanması gereken en temel politika zorunlu din derslerinin kaldırılması ve laik eğitim anlayışının tam olarak uygulamaya başlanması olacaktır.

Bu nedenle tüm Alevi dernek ve kurumları, siyasetçileri, sanatçıları,  aydınları ortak mücadele yürütmelidirler.

BARIŞ TALEBİMİZ İNANCIMIZ GEREĞİDİR!

Alevi-Kızılbaş-Bektaşi İnancı ve felsefesi 72 millete bir nazarda bakar, toplumsal barış ve her cana duyulan sevgi yolumuzun belirleyicisidir.

Bu nedenle biz Aleviler; coğrafyamızda yaşanan her türlü baskı, şiddet, katliam, adaletsizlik, sömürü ve ötekileştirmeye karşı toplumsal muhalefetin içinde etkin bir şekilde örgütlenmesinde yer alarak halklar arasındaki barış ve huzurun sağlanması için gerekli çaba ve çalışma içerisinde olduk ve daima olmak zorundayız.

Sessiz ve örgütsüz kesimlerin yığınlaştırılarak sömürülmesine, kent, ilçe, köy ve mahalleler arasında politik ve ekonomik ayrımlar yapılarak sindirilmesinin önüne geçilmesine, halkımıza yönelik provokasyon ve katliam çabalarına karşı uyanık olunmasına, çok yönlü korunma yöntemlerinin ve stratejilerin geliştirilmesine ve uygulanmasına, yaşanan en küçük bir provokasyon ya da tehdit karşısında dahi güçlü ve örgütlü irade gösterilmesine çaba sarf etmeliyiz.

Aşk İle

 

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.