ASİMİLASYONCULAR BİZİM İÇİMİZDE: NEDEN, NASIL VE SONUÇLARI (Mehmet Yapıcı – Devrimi)

ASİMİLASYONCULAR BİZİM İÇİMİZDE: NEDEN, NASIL VE SONUÇLARI

Alevilik, tarih boyunca zulme, baskıya ve asimilasyona uğramış bir inanç ve yaşam felsefesidir. Ancak en büyük tehlike dışarıdan gelen baskılar değil, içeriden yaşanan yozlaşmadır. Bugün Alevilik adına söz söyleyen birçok kişi, Alevi öğretisini bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde çarpıtmakta, sistemin ve egemen güçlerin istediği şekilde bir Alevilik tanımı oluşturmaya çalışmaktadır.
Bu durum, neden ve nasıl ortaya çıkıyor, hangi sonuçlara yol açıyor? Gelin, bu konuyu herkesin anlayabileceği şekilde ele alalım.
Neden Asimilasyon Var?
Asimilasyon, bir topluluğun kendine özgü değerlerini kaybederek, egemen sistemin kurallarına ve yaşam tarzına uymasını sağlamaya yönelik bir süreçtir. Aleviler, tarih boyunca hem Osmanlı’da hem de Cumhuriyet döneminde baskılarla, sürgünlerle, katliamlarla karşılaştı. Bu baskılar, Aleviliği tamamen yok edemeyince, farklı bir yöntem devreye sokuldu: Aleviliği içten içe dönüştürmek ve kendine yabancı hale getirmek.
Bu asimilasyon sürecinin nedenleri şu şekildedir:
Egemen Devlet Politikaları: Devletler, toplumu tek tipleştirmek için çoğulcu inançları ve farklı yaşam tarzlarını kendine uygun hale getirmeye çalışır. Osmanlı’da Alevilere yönelik katliamlar ve sürgünler uygulanırken, Cumhuriyet döneminde Alevilik görünürde serbest bırakıldı ama içerik olarak İslam’ın içinde eritilmeye çalışıldı.
Dini Kurumların ve Resmi İdeolojinin Etkisi: Diyanet İşleri Başkanlığı, Aleviliği tanımıyor ve Sünni İslam dışında bir inanca yer vermiyor. Devletin eğitim sisteminde de Alevilik ya yanlış anlatılıyor ya da tamamen yok sayılıyor.
Toplumsal Baskılar ve Kültürel Yozlaşma: Alevi bireyler, özellikle kentleşmeyle birlikte geleneksel kimliklerinden uzaklaştılar. Çalışma hayatı, sosyal çevre ve sistemin dayattığı yaşam tarzı, insanları kendi özlerinden koparmaya başladı.
Alevi Kurumlarında Çıkar ve Makam Sevdası: Aleviliği temsil ettiğini iddia eden birçok kişi ve kurum, gerçekte sadece statü kazanmak ve maddi çıkar elde etmek için bu yapıların içinde yer alıyor. Alevilikle ilgisi olmayan, hatta bu yola inancı bile olmayan kişiler yönetici konumunda bulunuyor.
Asimilasyon Nasıl Gerçekleşiyor?
Asimilasyon süreci sadece dışarıdan dayatmalarla değil, içeriden gelen ihanetlerle de hızlanıyor.
Aleviliği İslam’ın İçinde Göstermek:
“Alevilik İslam’ın özüdür.”
“Alevilik, İslam’ın hoşgörülü yorumudur.”
“Aleviler aslında gizli Müslümandır.”
gibi söylemler, Aleviliğin özgün bir inanç sistemi olduğunu gizlemeye yönelik çabalardır. Oysa ki Alevilik, doğa merkezli, paylaşımcı ve eşitlikçi bir inanç sistemidir.
Aleviliği Folklorik Bir Unsur Haline Getirmek:
Aleviliği sadece semah, saz, deyiş ve cem törenlerinden ibaret göstermek, onun felsefesini ve yol erkanını unutturma çabasıdır.
Günümüzde birçok festivalde Aleviliğin sadece kültürel bir öğe gibi gösterilmesi, bu inancın derinliğini yok etmeye yöneliktir.
Alevi Kurumlarının Egemenlerle İşbirliği Yapması:
Alevi kurumlarının bazı yöneticileri, sistemin çıkarlarına hizmet ederek gerçek Alevi kimliğini savunmak yerine, resmi ideolojinin sınırları içinde hareket ediyor.
Devlet destekli sözde Alevi dernekleri, cami-cemevi projeleri, Diyanet ile işbirliği yapma çabaları gibi projeler, Aleviliği dönüştürme ve içeriden yok etme stratejilerinin bir parçasıdır.
Aleviliğin İçten Yozlaştırılması:
“Alevilikte dede olmaz.”
“Cem yapmaya gerek yok.”
“Pirler, ocaklar çağ dışıdır.”
gibi söylemlerle, Aleviliğin köklü gelenekleri yok edilmek isteniyor. Cem, müsahiplik, rızalık, pirlik gibi kavramların unutturulmasıyla Alevilik içten içe çökertilmek isteniyor.
Sonuçları Ne Olur?
Eğer asimilasyon başarılı olursa, Aleviliği şu şekilde bir gelecek bekliyor:
Kimliksizleşme:
Alevi gençleri, yol erkanını bilmeyen, sadece Sünni sistem içinde yetişmiş bireyler haline gelir.
Kendi inancını tanımayan bir nesil, Aleviliği sahiplenemez ve zamanla yok olmasına sebep olur.
Aleviliğin Devletin Kontrolüne Geçmesi:
Eğer Alevilik, Diyanet’in veya resmi ideolojinin belirlediği çerçevede kabul edilirse, bağımsız bir inanç olmaktan çıkar.
Cemevlerinin “kültürel mekan” olarak tanınması, Aleviliğin bir yaşam felsefesi değil, sadece bir gelenek olduğu algısını yaratır.
İçten İçe Çöküş:
Alevilik adına konuşanlar gerçekten Aleviliği bilenler değil, egemenlerle uyumlu olanlar haline gelir.
Aleviliğin hakikate dayanan felsefesi yerine, sistemin istediği pasif, etkisiz ve tepkisiz bir anlayış gelişir.
Ne Yapılmalı?
Bu süreçten kurtulmanın yolu, hakikati haykırmaktan ve gerçek Alevilik anlayışına sahip çıkmaktan geçiyor.
Gerçeği Söylemekten Korkmamalıyız:
Asimilasyonun en büyük silahı suskunluktur.
“Ben bilsem de susayım” diyenler, bu sürecin parçası olurlar.
Herkes bulunduğu ortamda gerçek Aleviliği anlatmalı, gençleri bilinçlendirmelidir.
Alevi Kurumlarında Gerçek Yol Önderleri Olmalı:
Aleviliği bilmeyen, yol erkanından habersiz kişilerin söz sahibi olması engellenmelidir.
Alevi kurumları, çıkarcıların ve egemenlerle işbirliği yapanların değil, yolu bilenlerin elinde olmalıdır.
Genç Nesilleri Eğitmeliyiz:
Aleviliği sadece deyiş ve semah ile değil, felsefi ve öğretisel yönüyle anlatmalıyız.
Gençler, yolun erkânını, rızalığı, cem meydanını ve gerçek Aleviliğin ne olduğunu öğrenmelidir.
Asimilasyon Karşısında Dik Durmak Zorundayız!
Bu süreç, sadece bireysel bir sorun değil, tüm Alevi toplumunu ilgilendiren bir varlık-yokluk meselesidir. Gerçeği bilenler konuşmazsa, sahte anlatılar gerçekmiş gibi kabul edilir. Asimilasyon karşısında sessiz kalanlar, farkında olmadan ona hizmet ederler.
Aşk olsun hakikati haykıranlara!
Aşk olsun her türlü baskıya rağmen, yolu sahiplenenlere!
Hü gerçeğin demine…
Aşk ile… Mehmet Yapıcı ( Devrimi )