
HAKK’IN İNSANDA VÜCUT BULMASI
“Gafil olma cümle cihan bir vücut
Fark edersen aziz mihman sendedir
Çün âdeme kıldı secde-i sücud
Her arşayı arşı rahman sendedir.” -Virani BABA-
İkrar verdiğimiz Yol, Hakk ve Hakikat Yol’udur. Hakikat Yol’u (Alevilik), evrende var olan doğal varlığı, yani doğayı kâinatın tümünü Hakk olarak algılar. Âşık Vesel’in deyimi ile “aynı vardan var olmuşuz.” İnsan, evrensel varlığın ve bir/liğin bir parçasıdır. Hakikat Yol’unda (Alevilikte), Hakk; varlık, toprak, gerçek, doğru, adalet, paylaşım, eşitlik vs. anlamlara gelir.
“Daha Allah ile cihan yok iken
Biz onu var edip ilan eyledik
Hakk’a hiçbir layık mekân yok iken
Hanemize aldık mihman eyledik.
Kendisinin ismi henüz yok idi
İsmi söyle dursun cismi yok idi
Hiçbir kıyafeti resmi yok idi
Sekil verip tıpkı insan eyledik.” -Hakikat âşığı HARABİ-
Hakikat Yol’unun talibi olan bizler, varoluş felsefesinde inanıyoruz. Varoluş felsefesinde, “hiçbir şey yoktan var olmaz ve var olan ebediyen yok edilemez”, her şey birbirini etkileyerek, evrim geçirerek, değişerek yeniden var olmak için devr-i daim eder. Hallac-ı Mansur, “En-El-Hakk” “var olan Hakk benim” diyor. Âşık Daimi, “İnsan Hakk’ta, Hakk insan da” diyor. Pir Hünkâr Bektaş Veli; “Ruh dediğimiz, can dediğimiz, ya Şah, ya Hakk (Xu-da) dediğimiz, dört kapıda candır. Can, cevherde uyur, bitkilerde uyanır, hayvanlar âlemin de hareket eder, insanda bilince gelir. Can bedenden ayrıldığında yel yele, od oda, su suya, toprak toprağa, can cana Hakk’a gider” diyor. Kısaca; Hakikat Yol’u (Alevilik) inancındaki (öğretisindeki) Hakk anlayışı böyledir diyebiliriz.
“Güneş Toprak, Hava Su’dan var olduk
Noktadan başladık buraya geldik
En-el Hakk diyende hepsini bulduk
Dört anasır bize delil değil mi?” -Âşık Mehmet – (Şah Sultan)-
İnsan kâinatın aynasıdır yani insan bir dünyadır! Öğretimizde, buna “ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” denir. İnsanın içinin ve dışının bir olması son derece önemlidir. İnsanın samimi olması için “insan-ı kâmil’’ yani olgunluk makamına ermesi gerekir. Bütün bunların olması için de insanın kendi gönül perdesini kaldırıp, gözünü açması gerekir ve gözüyle gördüğünü de vicdanı ile birleştirmelidir. Derviş, “dünyaya bakan gözünü gönül gözünle beslersen, kurumaya yüz tutan bedeninin içinde bir ağaç yetiştirirsin ve böylece yaşama olgun bir meyve vermiş olursun” diyor.
Nasıl ki, damla, damla yağan yağmur sel olup bir derya yaratıyorsa, biz de iç dünyamız ile dış dünyamızın bilgilerini birleştirerek bir bilgi deryası oluşturmak zorundayız. Ne mutlu bir damla öğretene! Öyle bir gün olur o bilgi damlası buhar olup göğe çıkar, sonra özler geldiği bedeni ve yağmur olup yine toprağına karışır. Zaman gelir hayata su verir. Susuz hayat düşünülemez… Bizler de bedenin bilgi susuzluğunu gidermeliyiz. Onun içindir ki; bizler de bu hayatta ne kadar bilgi edinirsek o kadar kârdır.
Bizler de bir damla sudan meydana geldik! Yunus Emre der ki; “Bir damla sudan bir damla kan oldum/ Ete kemiğe büründüm, yunus gibi göründüm.” Bizlerin de gönlümüz ve gözümüz açık olmalı ki; Yunus’ları, Pir Hünkâr Bektaş Veli’leri anlayalım… Dünya döndüğünden bu dünyada hayat vardır. Biz de devr-i daim olarak yeniden hayat bulmaktayız. Hakk’a yürümekte yaşamın bir devr-i daimidir. Dünya hiçbir zaman güneşe ve aya arkasını dönmez. Gece gündüzü, gündüz de geceyi geçemez. “Kimi Taptuk, kimi Yunus / Her birisi derya, deniz / Ne ararsan kendinde arar / Kendinde bulamadığını başka kimsede bulamazsın!” Hakikat Yol’u (Alevilik) inancında (öğretisinde) anladığımız yaşam da böyledir.
Sözümüz Hakikat Yol’una hizmet içindir. Eksiği hanemize, gerçeği Hakikat Yol’unda Nur’a (Işığa) yazıla. Eksiğimiz noksanımız var ise af ola. Hızır yar ve yardımcımız ola!
Sevgiyle. Aşk ile.
Mehmet KABADAYI.
İletişim: Mehmet_k.34@hotmail.com