Caferi Sadık Buyruğu’ndan İnciler

Caferi Sadık Buyruğu’ndan İnciler  imam cafer buyruk Alevi bektasi kizilbas Devrimci Aleviler Birligi DAB

(Erdoğan Yalgın 2010)

Erdoğan Yalgın’dan, “ Kimse kızmasın Alevilik İslam’ın dışındadır” başlıklı yazı.

Alevi-Bektaşi ye bir kaç Caferi Sadık buyruğu, nasihati-emri:

—Melekler vardır (Kızılbaşlara göre var mıdır? EY)

—Dört Kitap haktır. Ancak tek bozulmamış Kuran’dır. (Alevi-Bektaşiler Kuran’ın bozulduğunu oldum olası hep iddia ederler. Sanki bozulmamış olsa Kuran’a uyacaklarmış edasıyla. EY)

—Ruh göçü (tenasüh) batıldır. Yanlıştır.(Alevilikte doğrudur EY)

—On yedi rekat namaz farzdır.(Sabah iki, öğle dört, ikindi dört, akşam üç, yatsı dört)gerisi sünnet ve müntahaptır farzları inkar eden Kuran’ı inkar etmiş sayılır. Yolculukta dört rekatlar ikiye inebilir.(..)Peygamber’de böyle kılmıştır.(Hani  Peygamber namaz kılmamış, Kırklar meclisinde Semah dönmüştü. EY)

Söz namaza geldiğine göre Sayın Aktaş,” Kuran da namaz yok sala vardır. Yani dua vardır şekli yeri ve zamanı da belli değildir.”der. Peki, Caferi Sadık’ın buyurduğu bu namaz ve sayıları neyin nesidir? Bunları emreden 5. İmam yanlış mı yapıyor yoksa Kuran’ımı  yanlış yorumluyor. İşte Caferi Sadık’ın namazla ilgili bir kaç sözüne yine bakmakta yarar var.

  “Kıyamette Kulun ilk hesap vereceği şey namazdır. Eğer Namazı kabul olursa diğer amelleri de kabul olur. Eğer namazı kabul olmazsa, diğer amelleri de kabul olmaz.” Biha-ul Envar c.79,s,136

“Namazı hafife alan benden değildir. Bizim şefaatimiz namazı hafife alana ulaşmayacaktır.” Bihar-ul Envar c,47,s.2

Bunlar İmam Caferi Sadık’a ait sözler. Bunun yanına birde Hz Ali’den nakşedelim mi! Ne dersiniz Sayın Aktaş?

  “Eğer namaz kılan kimse kendisini çepe-çevre saran ilahi rahmetten haberdar olsaydı, asla başını secdeden kaldırmazdı.” Tesnif-u Gurer’il-Hikem s.175

Kendisinin namazda katledilişini şimdi daha iyi anlıyor insan. Çünkü dediği gibi o namazdayken çevresinin ilahi rahmetle çevrildiğinden haberdardı. Ve kendi katilini bile göremeyecek kadar huşi içindeydi. Bu ona ölümü getirmişti.

Yine Caferi Sadık’ın buyruğuna devam edelim daha bitmedi;

Cünüp gezilmez.(…)yıkanıp gusül edilir.(Oysa Alevi-Bektaşilerin bu alanda da sınıfı geçemeyecekleri biliniyor EY).

 -Oruç bedenin zekatıdır. Ramazan ayında kesinlikle tutulmalıdır.(..)muharremin ilk on günü oruç tutmak müntahaptır.

Farz değildir. Aşure günü oruç tutulmaz.

(Dikkat, Ramazan farzdır. Ama Muharrem orucu farz değildir. Her kim ki kendisine “Müslüman’ım” derse Ramazanı kaçıramaz. Bundan kurtuluş yoktur. Zamanında ifa edilmezse, borca da yazılabilir türlü kolaylıkları da mevcuttur. EY)

Fitre farzdır. Zekât farzdır.(Hangi Alevi Fitre-Zekâtını İslam’ın bu şartlarına göre veriyor. EY)

—Hac gereklidir.

Yine gerek Hz. Ali ve gerekse Caferi Sadık’ın Hac için söyledikleri ve mutlaka gidilmesi gerektiğine ilişkin olarca sohbet ve fetvalarını ben bildiğim gibi Sayın Aktaş’ta çok iyi bilmektedir. Örneği ise yukarıda Zeyd’in düşünceleri ve Amcası Caferi Sadık’ın ona verdiği desteği bir kez daha okuyunuz lütfen.

Ve daha bunlara benzer, Kuran ve İslam  temelleri  üzerinde yüzlerce fetva, yüzlerce örneği, bu kanalla günümüze kadar gelen bir yığın İslam’ın kural ve kaideleri mevcuttur. Bunların içinde kendisini ifade edebilmek, Alevi-Bektaşilerin kendi varlıklarını, geçmişlerini bir çırpıda yok saymaktır. Bu biat kültürü, Pirsultan Abdal’a, hallacı Mansur’a Nesimi’ye ve ardıllarına yapılacak en büyük hakarettir.

Sayın Aktaş: Şimdi soru şu olmalı bence; Kendisini Müslüman ve Cafer-i Sadık Mezhebinden gören Alevi’ye; Cafer Sadık’ın bu buyrukları-emirleri (Felsefesi) açıklanmış mıdır? Sizce bu Alevilerin bunlardan haberleri var mıdır? Ya da bütün bunları biliyor ve bunlara uyan Aleviler sizin çevrenizde var mıdır? Sanmıyorum Sayın Aktaş, hiç sanmıyorum!

Aslında Cafer Sadık’ın konumuzla ilgili bizi ürküten keşke yalnızca bu buyruk ve emirleri olsa! Yine elimizdeki kısıtlı belgelerde edindiğimiz bilgiler; sizin ve birçok yazarın ”Alevi, Alevi-Bektaşi” dediğiniz ve benim ısrarla Kızılbaş dediğim bu topluluğun, o dönemdeki seleflerine bizzat Caferi Sadık’ın ölüm fetvaları verdiğini de üzülerek öğreniyoruz.

  1. İmam Caferi Sadık, çağdaşları olan Zedüş’ti ardılları bilgin- Sofiler aleyhinde konuşur fetvalar dizerdi. Şimdi Haşim Kutlu Alawiydiler hem de Kızılbaş Kitabının 22.s.bir bakalım.

— Caferi Sadık “Alawi Sofilerinden (önder-bilgin) Ebu Haşim-i Kufi için şu belirlemeyi yapmaktadır. “Gerçekten de inancı bozuktu: tasavvuf denen kötü inançları toplamış bir yol icad etti. Bu mezhebe birçok kötü inançlı kişiler uydular ve batıl inançlarına bu yolu kalkan edindiler…”  Ve devamla; Caferi Sadık fetvasını veriyor; “Onlar bizim düşmanlarımızdır. Kim onlara meylederse o da onlardandır; Onlarla haşredilir.

   Bir bölük toplum belirir ki onlar, bizi sevdiklerini iddia ederler; fakat sufilere de meyilleri vardır; Kendilerini onlara benzetirler; Onların anıldıkları gibi anılırlar. Onların sözlerini yorumlarlar. Bilin ki onlar bizden değildirler; bizde onlardan uzağız; onları inkâr eden, red eden kişiyse, resulullahın huzurunda, düşmanlarıyla savaşmış gibidir.” Abdulbaki Gölpınarlı, tarih Boyunca İslam mezhepleri kitabından aktarma.

Şimdi Sayın Aktaş, Caferi Sadık’ın “onlar bizim düşmanlarımızdır“ dediği Sufiler; Kızılbaş felsefesinin ilk nüveleri, bilginleriydiler. ”bir bölük toplum belirir ki onlar, bizi sevdiklerini iddia ederler.(Bunlar da günümüzdeki Seyit soyluları. Yani kendilerini 12 İmamlar kanalıyla Hz. Ali’ye, Hz Hüseyin’e kadar götürüp dayatan Alevi-Bektaşi Pirlerinin o zamanki selefleri-ataları. EY) bilin ki onlar bizden değiller, bizde onlardan uzağız(işte diyor onlar bizi kullananlardır. Hâşâ biz onlardan uzağız EY)” dediği o bir bölük toplum da  sizce bugünkü Aleviler değil miydi?

Bugün Aleviler Hz. Ali, Ehlibeyt, sizin tabirinizle Caferi Sadık’ın yolunda gittiklerini iddia etmiyorlar mı? Peki, nasıl oluyor ta o zaman, 700’lü yıllarda Caferi Sadık bunu biliyor ve bunların katline vacip okuyor?

Ama bugünkü Alevilerin bundan bile habersiz bir şekilde hala bile kendilerini Müslüman ve Cafer Sadık mezhebinin taraftarı olarak algılıyor ve görüyorlar? Ama ne acıdır ki sizde hem bir Romancı ve hem de bir araştırmacı yazar olarak bütün bunlardan habersizmiş gibi davranıyorsunuz? Bunu sizin kimliğinize yakıştırmayı, azda olsa naçizane, araştırmasını bilen ve  seven biri olarak çok yadsıyorum doğrusu.

( Erdoğan Yalgın 2010)

((Tartışma konusuyla ilgili  Metin Aktaş’ın görüşleri bu Linkte))

 

 

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.